24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 KASIM 2011 PAZAR 4 HABERLER CHP lideri Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın inanç temelli ayrımcı söylemlerinin çok tehlikeli olduğunu söyledi Bir Londra Ziyareti Sevgili, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Londra ziyaretine damga vuran, zevcesi Hayrünnisa Hanım’ın yüksek topuklu ayakkabıları oldu. Nedense basının ve de fotoğraftan anlaşıldığına göre Kraliçe’nin de dikkatini en çok bu buz mavisi topuklu pabuçlar çekmiş. Ülkemizden, “Birleşik Krallık”ın başkentine devlet başkanı düzeyinde ilk ziyaret bundan 144 yıl önce olmuş ve Osmanlı Padişahı Abdülaziz’in 45 gün süren büyük Avrupa gezisi, o tarihte büyük yankı uyandırmıştı. Bu seyahat Osmanlı’nın Avrupa ile ilişkilerinin dorukta olduğu zamana rastlamıştı. 1838’de İngilizTürk Ticaret Anlaşması imzalanmış, 1856 Paris Konferansı sırasında Osmanlı’nın Avrupa Devletler Konseyi’ne dahil olduğu kabul ve tescil edilmiş, İstanbul’da, özellikle saray çevrelerinde Batı tipi yaşam biçimi almış yürümüştü. Bu değirmenin suyu da Avrupa’dan yapılan istikrazlardan geliyordu. Refii Şükrü Suvla’nın belirttiğine göre borçlardan gelen miktarın beşte dördü de bugün Boğaz kıyılarını süsleyen saraylara gitmişti. 1867’de henüz kimse borçların ödenmesinde doğacak güçlüklerin farkında olmadığından, Osmanlı borcuna sadık “cici çocuk” tu. ??? Bu olayın ardından devlet başkanı düzeyinde ikinci seyahat, 1936 yılında gerçekleşti ve Kral VIII. Edward İstanbul’da Atatürk’ü ziyaret etti. Abdülaziz’in gezisinin yüzüncü yıldönümünde ise dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay Kraliçe’nin davetlisi olarak Londra ve Edinburgh’a gitti. 44 yıl önce, bu geziye Akşam gazetesinin genç Paris muhabiri ve dış politika köşesi yazarı olarak katıldım, unutulmaz anılar edindim. Londra’yı o ilk görüşümde edindiğim izlenimleri hiçbir zaman unutmadım, daha sonraki yıllarda çeşitli vesilelerle ziyaret etmek imkânını bulduğum bu eşsiz kente ve ülkeye olan hayranlığım ise hep sürdü. Ben burada, büyüleyici Londra ve İngiltere izlenimlerini bir yana bırakarak, üç devlet başkanı gezisiyle ilgili üç olaya değinmek istiyorum. Bunlardan birincisi 1867 yılında Buckingham’da, Kraliçe Victoria ile nüktedan Keçecizade Fuat Paşa arasında geçmiş olduğu söylenen olaydır. Nekre bir zat olan Tanzimat’ın büyük figürü Keçecizade’ye atfedilen öykünün, söz konusu kişilerin konumları göz önünde bulundurulunca gerçekten çok, yakıştırma olması daha akla yakındır. Ama çok güzel olduğu için yine de anlatmaya değer. ??? Efendim, Kraliçe Victoria ile Fuat Paşa konuşurlarken, ünlü Tanzimat Veziri siyaset âleminde her şeyin bir fiyatı olduğunu söylemiş; Kraliçe de itiraz etmiş. Olur mu demiş, her şey de satılık değildir. Ama Fuat Paşa üsteleyince, Kraliçe sinirlenmiş. Mesela bana, demiş, ne önerebilirsiniz ki? Fuat Paşa muzipçe gülümsemiş ve taşı gediğine koymuş: Gördünüz mü Ekselans, pazarlık başladı bile. Cevdet Sunay’ın gezisindeki olayın ise gerçekliğine tanığım. İngiltere gezisinin ikinci durağında, Edinburgh’da, Sayın Sunay karşılama konuşmasına cevabında “Şirin kasabanıza gelmekten çok mutluyum” deyiverdi. İskoçların gururlarını, İngiltere karşısındaki tutumlarını bilen bizim Dışişleri mensupları arasında bir an buz gibi bir hava esti. Allah’tan ki çeviriyi yapan genç diplomatımız, konuşmaya, Edinburgh’u öven ve önemini vurgulayan sözler ekleyerek durumu kurtardı. 44 yıl öncenin bu kıvrak zekâlı diplomatı artık çoktan emekli olmuştur bile... Benim Sayın Abdullah Gül’ün gezisinde okuduğum kadarıyla en çok dikkatimi çeken husus ise İngiliz sarayının protokol ve geleneklerinden etkilenerek, Kraliçe’ye geleneklerini muhafaza etmeleri tavsiyesinde bulunması oldu. Olayın can evine parmak basan bu isabetli dost tavsiyesini, Kraliçe not etmiş olmalı... ‘İç çatışma’ uyarısı UTKU ÇAKIRÖZER BRÜKSEL CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın inanç temelli ayrımcı söylemlerini sürdürmesi durumunda Türkiye’nin “iç çatışma noktasına gelebileceği” uyarısında bulundu. Başbakan’ın Dersim konusunda “iki yüzlü” politika izlediğini belirten Kılıçdaroğlu, “Dersim 38” isimli bir belgeselin Kültür Bakanlığı tarafından gösteriminin yasaklandığını açıkladı. Avrupa Sosyal Demokrat ve Sosyalist Partiler toplantısına katılmak için Brüksel’e gidişinde bir grup gazetecinin sorularını yanıtlayan CHP lideri şu açıklamaları yaptı: İç çatışma olur: Eğer Başbakan bu tutumunu sürdürürse Türkiye süratle iç çatışma noktasına gelebilir. Başbakan, söylemlerinde özellikle inanç temelli ay Erdoğan yetkisiz, Gül özür dilemeli Bu meselede dilenecek özür varsa bunu CHP değil, devlet diler. Başbakan “devlet adına diliyorum” diyor ama o aslında hükümetin başı. Yetkisi yok devlet adına dilemeye. Aslında özür dilemesi gereken Cumhurbaşkanı’dır. Yetkili olan kişi odur. Haksızlık varsa da özür dilemesi lazım. Arşivi istememizin temelinde gerçek anlamda doğrularla yüzleşmeyi istememiz yatıyor. Geçmişte Cezayir’i tanımadık ve eleştiri aldık. Turgut Özal gitti, özür diledi ve mesele bitti. rım yapıyor. Bu çok tehlikeli. Bu söylem topluma kin ve nefret tohumları atmak demektir. Dersim meselesinde de böyle. Bir yandan inanç farklılıklarını körükleyen, birbirlerine karşı tutum takınmalarını söyleyen sözleri var. Bir yandan Dersim için özür diliyor. O zaman dönüp sormak lazım “bu çelişki nedir” diye. Listeler Bayraktar’ın bakanlığında: Dersim konusunda yaraları sarmak istiyorsak yapılması gerekenler bellidir. 1. Açıklanmamış belgeler var hâlâ. Açın belgeleri, tarihçiler öğrensin ve toplumu aydınlatsın. Hem üzülecek hem de sevinecek noktalar çıkacak. 2. Zorla göç ettirilen aileler var. Bunların listesi açıklanmalı. Yeri de belli. Eski Bayındırlık Bakanlığı, şimdi Erdoğan Bayraktar’ın Şehircilik Bakanlığı’nda. Ben Grup Başkanvekili iken istedim vermediler. 3. Sürülen ailelere toprak verildi. Sonra da geri alındı. O toprakların yeniden tahsis edilmesi lazım. (Fotoğraf: AADURSUN AYDEMİR) ‘Arap Baharı’na model olmaktan çok uzağız’ Kılıçdaroğlu, AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Stefan Füle ve Avrupa Sosyalistleri Partisi (PES) Başkanı Sergei Stanişev ile görüştü. CHP lideri, Avrupa Sosyalist Partisi Kongresi’nde moderatör Norveç Savunma Bakanı Eide’nin ‘ılımlı İslam’ terimini kullanmasını eleştirdi. K ılıçdaroğlu, Avrupa Sosyalist Partisi Kongresi’nde yaptığı konuşmada da Türkiye’nin Arap Baharı ülkelerine model olmaktan uzak olduğunu belirterek “Dünyada cari açıkta bir numarayız. Hapisteki gazeteci sayımız Çin’den fazla, medya özgürlüğü yok. Bunlar hiç sorgulanmıyor. ‘Türkiye acaba Arap Baharı ülkelerine rol modeli olabilir mi?’ deniyor. Arap halkları Türkiye’deki yurttaşların yaşadığı gibi demokrasisi gelişmiş bir ülkede yaşamak istiyor. Bizim halkımıza özeniyorlar ama bizim yöneticilerimiz Arap ve Ortadoğu yöneticilerine özeniyorlar. Daha baskıcı olalım ve özgürlükleri sınırlayalım diye. Biz rol modeli olmayı çok arzu ederiz. Ne var ki, Türkiye bugün içerisinde bulunduğu siyasi koşullar gereği rol modeli olmaktan çok uzaktadır” dedi. Libya’nın eski yöneticisi Muammer Kaddafi’nin linç edildiğini anımsatan CHP lideri, “Hiçbir liderlik bir başka liderin linç edilme eylemine destek vermez. Yargılayabilirsiniz ama bir lideri linç eder ve bunu alkışlarsanız bunun liderlikle bir bağlantısı yoktur” dedi. Kılıçdaroğlu’nun bu sözleri salondan alkış aldı. Paneli yöneten moderatörün Türkiye’nin rol modelliğinden bahsederken “ılımlı İslam” terimine yer vermesini eleştiren CHP lideri, böyle bir kavramın olmadığını, bu tip kavramların kullanılmasından kaçınılması gerektiğini söyledi. Norveç’in Savunma Bakanı olan moderatör Espen Barth Eide, benzer kavramın kendi ülkesindeki “Hıristiyan Halkın Partisi” için kullanıldığını ve Avrupa ülkelerinde de AKP benzeri ancak kendilerini Hıristiyanlıkla adlandıran pek çok parti olabildiğini belirtti. (“Tazminat talebi doğar mı?” sorusuna yanıt olarak) Tazminat konusu hukukçuların işi. Hukuk izin verirse insanlar haklarını aramalı. Mağdur olanların hak arayışı da anlayışla karşılanmalı. Niyeti Atatürk ile hesaplaşmak: Başbakan’ın kafasında Cumuriyet ile ve Atatürk ile hesaplaşmak var. Bu konuda mutlaka hazırlığı da var. Ağır ağır alt yapıyı oluşturuyor. Arkasından gelen İstiklal Mahkemeleri gibi taleplere bakarsanız bu çok belli. O mahkemelerde de binlerce kişinin asıldığı iddiası da yalan. Arşivler açıklansın ki o iftira da ortaya çıksın. Meclis’teki arşivin açılmasını destekleriz. Dersim yansa kına yakarlar: Başbakan Dersim konusunda aslan kesiliyor ama yasağı getirin kim? Kendi hükümeti. Kendi Kültür Bakanı Dersim konulu belgesele (“Dersim 38” isimli belgesel) yayın yasağı getirdi. Adam hayatta, anılarını anlatıyor. Sen yasak getiriyorsun. Böyle ikiyüzlülük olmaz. Ama Dersim insanı AKP’nin takıyye kültürünü bilir. Bunlar, Dersim yansa ellerine kına yakarlar. ‘Dersim’ yapay gündem: Türkiye, gündeminden kopmuş yapay gündemlerle ilgilenir hale geldi. Dersim de öyle yapay bir gündem. Ülkenin gündemi depremdir. Ekonomimiz ciddi sorunlar yaşıyor. Çaresiz kalırsak sinei millete döneriz: (“Sinei millete hangi koşulda dönersiniz?” sorusu üzerine) Çaresiz kalırsak döneriz. Bu parlamento işlevsiz hale gelirse. Parlamento gitgide işlevini yitirmeye başladı. Şu anda tam anlamıyla bittiğini söyleyemem... AKP halktan saklanıyor: Başbakan CHP’li belediyelerin Alman vakıflarından para alarak PKK’ye yardım yaptığını ileri sürdü. Bu iddiasını belgelemesini istedim. Açıklamadı. Gensoru verdik, önce BDP’nin gensorusunun arkasına takıp akşam 7’den sonra görüşülmesini sağladılar. O saatte Meclis TV vermiyor. Biz geri çektik, bir daha verdik. Bu kez de yine Meclis TV yayını olmayan cumaya koydular. Halktan saklanıyorlar. Ciddi ahlak sorunları var. GÖÇ ETTİRİLEN TAN AİLESİ Babam ölmeden toprağımızı istiyoruz SELDA GÜNEYSU ANKARA Dersim isyanı sırasında ailesiyle birlikte zorunlu olarak Tunceli’den Bilecik’e göç eden Ali Tan’ın oğlu Ahmet Tan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan topraklarını geri istedi. Tan, “Başbakan özründe samimiyse, babam yaşamını yitirmeden, hakkını kaybetmeden bize topraklarımızı versin. Hükümet bize yıllardır ev vermeyi öneriyor, biz topraklarımızı istiyoruz. Evde çift sürülmez” dedi. Tan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın özrüne yönelik söylediği “Dersim’den sürgüne gönderilenlerin yazılı olduğu defteri de açıkla ve toprakları ellerinden alınanlara topraklarını iade et” sözünü anımsattı. Kendileri dahil 44 ailenin Tunceli’de toprak hakkı bulunduğunu kaydeden Tan, pek çok kez konuya ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’na dilekçe gönderdiklerini söyledi. Tan, şöyle konuştu: “En son bakanlığın Yapı İşleri Genel Müdürlüğü birimi tarafından, ailemizin iskân hakkı için 1952 yılında müracaat ettiği, ancak şimdiye dek iskân hakkını alamadığına yer veriliyor. Aynı yazıda Tunceli ilinde iskân amaçlı kullanılmak üzere Hazine’ye ait arazilerin çok verimsiz olduğu, bu arazilerin iskân yasasında aileler için öngörülen gelir düzeyini karşılamadığından iskân amaçlı kullanılmadığı da belirtiliyor. Hatta bize, bakanlıkça teklif edilen yerlerden herhangi birini seçmemiz öneriliyor. Bunu seçmememiz halinde de 5543 sayılı yasanın ilgili maddesince hak sahipliğinin ortadan kaldırılacağı dile getiriliyor. Yani bakanlık bize bir ev öneriyor.” Tan, “Biz ev değil, arazimizi, topraklarımızı istiyoruz. Evde çift sürülmez” dedi. ‘Başbakan’ın özrü samimi değil’ MEHMET MENEKŞE AMASYA – Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF), Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Dersim konusundaki açıklamalarını samimi bulmadıklarını belirterek, “Türkiye geçmişiyle yüzleşmelidir. Türkiye kendi geçmişinden kaçtığı, aynaya bakmadığı sürece Dersim’in, Sivas’ın, Maraş’ın, Çorum’un, Gazi’nin, Ümraniye’nin, 1 Mayıs 1977’nin, 67 Eylül olaylarının laneti bu topraklarda huzuru bulmamıza engel oluşturacak, geçmişin karanlığı geleceğimizi de boğacaktır” ifadelerini kullandı. Dersim tartışmalarının AKP tarafından bir süredir bilinçli olarak gündemde tutulduğunun belirtildiği açıklamada, “Her fırsatta Kılıçdaroğlu’nun Aleviliğini ifade ederek Aleviliğe yönelik nefret suçu işleyen bir Başbakan, Dersim’in acılarını dindirmek isteseydi, CHP’den beklediği özrü her fırsatta mirasını sahiplendiği DP ve onun devamı niteliğindeki partilerden de beklerdi” denildi. ‘Tarihle yüzleşelim’ ÇORUM (Cumhuriyet) Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Dersim isyanıyla ilgili tartışmalar konusunda “Hepimiz, Alevi, Sünni, Türk, Kürt, Müslüman, Hıristiyan ortak kimlik taşıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin soyadını taşıyoruz. Hepimiz bu soyadının saygın bir yere gelmesi için çalışıyoruz. Yaralarımızı kanatmayalım, sarmaya çalışalım. Tarihimizle yüzleşelim” dedi. Günay, gazetecilerin “Dersim’de de yaşanan acılara karşı bir müze kurmayı düşünüyor musunuz?” sorusuna da “Biz Türkiye’nin her yerinde müze açıyoruz. Şimdi Diyarbakır’da Sıkıyönetim Nezarethanesi’ni müze yapıyoruz” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle