18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 KASIM 2011 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Atatürk ve Öğretmen Başaramayan Gider! İtalyan Başbakanı, bilmem kaç yıldır iktidarda olan Berlusconi, görevinden kendi isteğiyle ayrıldı. Yunanistan’da iktidarda olan Papandreu da kendi isteğiyle iktidarı bıraktı. Ardından İspanyol Zapetero da... Oysa hepsinin Meclis’te çoğunluğu vardı. Partilerinin milletvekili sayısı yeterliydi. Ama çekip gittiler! Gitmesini bildiler, gelmesini bildikleri gibi, gitmesini de... Demokrasi işte böyle bir şey! Seçimlerde en çok milletvekili çıkarmışsın, öyleyse ilelebet başbakan olacaksın, diye bir şey yok! Yunan, İtalyan ve İspanyol başbakanları, görevleri süresinde iyi kötü işler yaptılar. Bu yüzden meclislerinde çoğunluğu elde tuttular. Ama ülkede huzursuzluk başladı, iktisadi durum kötüleşti, halk başkaldırmaya başladı, ellerindeki polis gücüyle hak arayan yığınlar bastırılmaz oldu, uygar dünya karşısında çok zor duruma düştüler... Çare, bir an önce görevi bırakıp kaçmak... ??? Van’da, Erciş’te sayısız insanımız öldü. Sayısız insanımız da soğuk gecelerde gündüzlerde acılar içinde. Son on yılda yapılmış binalar çöküp yok oldu. Devlet gerekeni yapamadı. O kadar ki dış yardımları bile geri çevirdi, “biz kendimiz her şeyi hallederiz” gibi uyduruk bir gururla... Bakanlar, hatta Başbakan, kaç kez gitti geldi. Güven verdiler, bir daha olmaz, girin çürük binalara, işte bizler, sizin yüzde 50 çoğunlukla seçip bakan, başbakan yaptığınız insanlarız, dediklerimize güvenin!.. Bekleyin ağustos gelsin, işte çadırlar, bilmem neler!.. ??? Gerçek bir çöküştür bu AKP iktidarı için... Tam bir başarısızlık, bir yenilgi... Başka bir uygar ülkede yaşansaydı böyle bir durum, oraların hükümetleri bir gün bile yerinde duramazdı. Demokrasiyle yönetilen ülkelerde böyle olur. Ama bizde ‘D’si yok... Meclis’e gelenler hep Başbakan’ın seçtikleri... Bu yüzden karşı çıkıp bir tek laf söyleyemezler. Bir daha seçilememek mi, asla! On yılda Türkiye’yi yöneten, daha doğrusu yönetmekle görevli, ama içte, dışta, ekonomide, uluslararası sorunlarda, hep yenik düşen, hep tutarsızlıklar içinde kıvranan, bir dediği bir dediğini tutmayan bu hükümet tam bir başarısızlık içindedir. ??? Böyle bir hükümete düşen, İtalya, Yunanistan, İspanya liderlerinin yaptığını yapmak, yani görevden çekilmesini bilmektir. Evet, başaramayan gider! Bugün eğitimimiz, dinsel akımın güdümünde, yoğun kadrolaşma ve çağdışı yapıyla boğuşmanın sıkıntısındadır. Binlerce öğretmen adayı atanmayı beklemekte, görevdekiler korku, baskı ve güvensizlik içindedirler. İ. Gürşen KAFKAS Eğitimci Yazar A tatürk, “Ulusları kurtaranlar, yalnız ve ancak öğretmenlerdir” özdeyişiyle öğretmenlere verdiği değeri belirtiyordu. 1 Kasım 1928, yeni harf devriminin kabulü ve Atatürk’ün karatahta başında yeni harfleri (alfabeyi) insanlarımıza öğrettiği gündür. Ayrıca 24 Kasım’da Atatürk’e “Millet Mektepleri Başöğretmenliği” verildi. Bu nedenle 24 Kasım “Öğretmenler Günü” olarak kutlanmaktadır. Öğretmenlik; dünyanın en eski mesleğidir. Bilgi verme, eğitme ve öğretme kavramı, bilişim gelişkinliği öğretmenlerin görevidir. Yarınlarımızın güvencesi ve yönlendiricileri, çocuklarımızın eğitimcileri olan öğretmenleri eğitmek, önemli bir konudur. Onlar; “dünyanın en kutsal işini” severek yapıyorlar. Öğretmenliğin mayası sevgi, içeriği anlayış ve hoşgörüdür. Cumhuriyet’in kazanımlarında, ilke ve devrimleri tanıtmada; ulusal eğitimin tüm sürecinde öğretmenlerin alın teri ve emeği vardır. Atatürk “Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır” diyerek, gençlerin sorumluluğunu omuzlarına yüklemişti. Ülkemizin yoksul, eğitimsiz olduğu günlerden bugünlere kadar, karanlıklardan aydınlığa koşmayı görev bilen öğretmenlerdir. Onlar, alınlarında bilgi, yüreklerinde sevgi ve hoşgörü ile, ülkemiz insanının “yıldız öğretmenleri”dirler. Dünlerde, bilgisizliğin düşmanı oldular. Öğrettiler, eğittiler, yönelttiler ve yol gösterdiler. Yani, karanlıklara ışık oldular. Geleceğimizin aydınlık, çağdaş yüzü, bilimin, teknolojinin ve sanatın donanımlı rehberi oldular. Zorlu savaşlar sonrası ulaşılan özgürlükçü demokrasi ateşi, eğitim seferberliğiyle ışık topuna dönüştü. Bugünün öğretmen eğitimi, eleştireldir. Öğretmen, “bilgi, sevgi ve deneyimin birlikte işlendiği programlarla yetiştirilmelidir”. Sevgi dağıtan, aydınlatan, güvenilen, inanılan, yenilikçi ve yenileşmeci eğitim, öğretmenlerin yol çizgisidir. Öğretmenler, yurdun çocuklarına bilgiden taç örerken, insanlığın erdemci, dayanışmacı ve sevgi dolu olmalarını, gönül pınarlarındaki coşkuda yaşatmaktadırlar. Yapıcı, yaratıcı, özverili ve insan haklarına saygılı mesleki yapılarıyla sorumluluklarının bilincindedirler. “Millet mektepleriyle” yaktıkları ışıkla o yıllarda, ülkenin koyu karanlık yüzünü aydınlatan yıldız oldular. Cumhuriyet’in kuruluşundan bugüne kadarki süreçte, öğretmenler ülkenin siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel sorunlarında çözümleyici katkıda bulundular. İtildiler, sürüldüler, karalandılar, atıldılar, şehit ve gazi oldular. Onlar, ulusal kalkınma, gelişme ve bütünlükte hep vardılar. “Türk anası doğurdu, öğretmenler yetiştirdi.” “Bir ışık yaktılar karanlığa / Bir umut, bir güven / Kardeşlik ektiler Anadolu’ya / sevgileriyle, eğitimleriyle / Yarınların Türkiye’sini çizdiler öğretmenlikleriyle.” Ülkenin her köşesinde, göreve koşan öğretmenlerin, mesleki eğitimleri, özlük sorunları, işbirliği ruhu ve formasyonları çözümlenmelidir. İnsan eğitimi ciddi ve önemli bir konudur. Kaliteli, bilgili, ruhsal ve bedensel yönde sağlıklı adaylar öğretmenliğe özendirilmelidir. Sokrates, “Dünyada her esere paha biçilir, ama öğretmenin eserine paha biçilmez! Çünkü o eser, eğitilmiş insandır” demişti. Bu eğitimin mimarları da öğretmenlerdir. Gelişmiş ülkeler, en büyük yatırımı eğitime ve öğretmene yapmaktadırlar. Ülkemizde ise, öğretmen siyasetin kirli ellerinde yıpratılmakta, ayrımcılığa itilmektedir. Ülkemiz öğretmeni, bilgili, etkili ve yetkili olacakken, sorunlarıyla boğuşur durumdadır. Geçim, ulaşım, atanma, yükselme ve yücelme derdi, öğretmenlerin bedenlerinde kasırga sarsıntısı yaratmaktadırlar. Onlar; sağlıklarını, soluklarını, enerjilerini, gençliklerini ve sevgi dolu gönüllerini, çocuklara ve gençlere, severek veriyorlar. “Öğretmenler, uygarlık yolunda, bilgisizliğe karşı açılan savaşta, mutlaka başarı sağlamalıdırlar!..” Atatürk’ün bu özdeyişi hatırlanmalıdır. Bugün eğitimimiz, dinsel akımın güdümünde, yoğun kadrolaşma ve çağdışı yapıyla boğuşmanın sıkıntısındadır. Binlerce öğretmen adayı atanmayı beklemekte, görevdekiler korku, baskı ve güvensizlik içindedirler. Yönetim dinci kadronun yandaşlarınca kuşatılmıştır. Ders kitapları Atatürk, devrim ve çağdaşlık imgelerinden soyutlanmıştır. Atatürk ve devrimi yok sayılmaktadır. Ülke karşı eğitimle yenilikçi ve çağdaş yapıdan uzaklaştırılmaktadır. Öğretmen, öğrenci ve toplum ayrıcalıklı bir eğitimin dişlileri arasında öğütülmektedir. Sorunlar yumağı ile boğuşan öğretmen, çözümün bir parçası olarak kaçırılsa da depremde şehit olsa da o, aydınlanmanın meşalesidir. Aydınlanmanın önderi, çağdaşlaşmanın rehberi öğretmenin günü kutlu ve mutlu olsun. Öğretmenim... Bugün Öğretmenler Günü... Bize parmaklarımızı saymayı siz öğrettiniz, benimkiler hep dokuz çıkardı... Asya’dan büyük göçü önce sizden dinledik... Anadolu’ya gelişi, yaylalara kurulan çadırları siz anlattınız... Mustafa Kemal’i... Kağnıları... Askerlere çarık diken kadınları... Büyük zaferi anlattığınızda, heyecandan küçük ellerimizi birbirinin içine geçirip ağlamamak için dudaklarımızı ısırdık... ? Her şeyi önce siz öğrettiniz... Aradan çok zaman geçti, yıllar birbirini kovaladı, dönem değişti, birçok şey tepetaklak, eskisi gibi değil... ? Öğrettiklerinizin çoğunun doğru olmadığını söylüyorlar şimdi: Mustafa Kemal’in diktatör olduğunu... Cumhuriyet’in cinayetler işlediğini... O dönemin yargılanması gerektiğini... Anayasadaki ‘Türk’ kelimesinin yanlış olduğunu... Cumhuriyet devrimlerinin işe yaramadığını... O minnet ve saygıyla andığımız zamanlarda, işlenmiş suçlar ve günahların çok ve büyük olduğunu... Doğru mu öğretmenim?.. ? Doğru değilse... Çocuklara baştan anlatın... Yerkürenin özgür, onurlu, çağdaş, uygar insanı olarak yürüdüklerinde, bunu kime borçlu olduklarını bilsinler... Çocuklar gerçeği öğrensinler... Toz kondurmayın büyük devrime... Ancak çocuklara aktarılarak yaşar devrimler... Sarı saçlı, mavi gözlü yiğidimizi gördüklerinde, göğüslerini gere gere, “O bizim önderimiz” desinler... ? Bugün Öğretmenler Günü... Kutlu olsun... Her birimizin yüreğinde bir öğretmen “sevgili gibi” yatar... Bilirsiniz... Bize güneşin doğudan doğduğunu, ayın dönüşünü, mevsimlerin gelişini, çiçeklerin açışını, karın yağışını, şimşeğin çakışını, kuşların yuva yapışını da siz öğretmiştiniz... Minnettarız... ? Şarkılarımız vardı... Peltek peltek söylerdim... Şimdi bize dağ başını duman almadığını, gümüş derenin akmadığını, güneşin ufuktan şimdi doğmayacağını söylüyorlar... Doğru mu öğretmenim?.. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle