28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 KASIM 2011 PERŞEMBE kultur@cumhuriyet.com.tr 16 KÜLTÜR Freddie Mercury, 20 yıl önce bugün öldüğünde milyonlarca hayranını ağlatmıştı HANDE EAGLE 1970’in Nisan ayı o dönemde farkına varılmamış olsa da büyülü bir zamandı... Bugün şarkılarını ezbere bildiğimiz Queen’in nefes kesici üyelerinin, Freddie Mercury’nin, muazzam gitarist Brian May ve olağanüstü davulcu Roger Taylor’la bir araya geldiği günlerdi... Bu tarihten sonrası Freddie’nin yüksek voltajlı, inişli çıkışlı hayatına sürükler bizleri... Ve bir o kadar da hüzünlü, milyonlarca hayranını ağlatan ölümüne. Freddie Mercury rock müzik ? Bir rock yıldızından ışık tarihinde değil, belki müzik tarihinde bir dönüm noktasıydı. yılı ötededir Freddie 20. yüzyılın en önemli müzisMercury. O muhteşem yenlerinden biriydi Freddie; pırıltısı asla sönmeyecek bir yalnızca yazdığı ve katkıda buefsanedir, çünkü lunduğu şarkılarla müziği apayrı bir sahne performansı sana çoğumuzun gönlünü dolgun tına dönüştürmüş olmasından sesiyle, paha biçilmez ötürü ‘eşsiz’ bir sanatçı değil, yeteneğiyle, çarpıcı şarkı aynı zamanda yaşadığı dönemin sözleri ve etkileyici toplumsal ve kültürel ortamını kişiliğiyle defalarca değiştirmiş, eşcinselliğin öcü gifethetmişti. Onu, bi görüldüğü bu dönemde tavölümünden 20 yıl sonra, rını açıkça ortaya koymayı başarabilmiş bir vizyonerdi. Bensahnedeki dinamitimsi ce Freddie sadece Queen kapenerjisi ve gözlerinden samında bestelediği şarkılarla okunan ince ruhuyla anmak anılmamalı. Başlı başına bir Rock yıldızından ışık yılı ötede harmoni ustası olan Mercury solo albüm çalışmalarıyla da hatırlanmalı. İspanyol soprano Montserrat Caballé’yle hazırlamış olduğu, opera ile pop müziği bir araya getiren “Barcelona” albümü (1988) ve Ivor Novello Ödülü’ne değer görülmüş deneysel caz piyanoyla pop ritmin el ele tutuştuğu “Living on My Own” şarkısının yer aldığı “Mr. Bad Guy” (1985) adlı ilk solo albümü de zengin vokal tonalitesinin çıplaklığını yansıtmakta. Mercury gösterişli, duygusal, zeki ve yenilikçi bir adamdı... Yeteneklerini birbiriyle bağlantılı bir biçimde kullanan bir sentezciydi. Aynı zamanda birçok özgün kişiliği karakterinde barındıran bir insandı Mercury. Sahnede bir başka, röportajlarında bir başka, yakın dostlarıyla bir başka... Ama belki de bizim okuyabileceğimiz en özlü itirafı 1985’te yapılan “Rock On Freddie” röportajında saklı: “Dünyada her şeye sahip olup yine de en yalnız insan olabilirsiniz. Ve bu, yalnızlığın en acı halidir. Başarı bana dünyaca idolleştirilmeyi ve milyonlarca sterlin sundu. Ama hepimizin ihtiyacı olan bir tek şeye sahip olmamı engelledi: Sevgi dolu, sürekli bir ilişki...” Bu duygularına örnek olarak birçok şarkı gösterilebilir, ama ben 21 Kasım 1975’te piyasaya çıkmış “A Night at the Opera” albümünden, kendisinin ‘tek dostu’ olduğunu söylediği, 1970’lerin başında birlikte olduğu sevgilisi, öldüğü güne dek yanından ayrılmayan kadim dostu Mary Austin’e hitaben yazdığı şarkı “Love of My Life”ı ör istiyorum. nek göstermek istiyorum. Bu şarkı Freddie’nin müziğindeki sentezci yaklaşımını, duygusallığını, yalnızlığını ve armoni dehasını apaçık ortaya koyuyor. Bu şarkının farklı bir versiyonu “RaritiesVoices” (2008) adlı kompilasyonda da yer alıyor. Apayrı bir tadı olan bu akapella versiyonda şarkı sözlerindeki duygusal derinlik ortaya çıkıyor. Dört oktav arasında sözcüklerin üzerinden ve içerisinden seyahat ederek söylediği bu versiyon dinleyiciye tam anlamıyla bir Freddie şöleni sunuyor. Belki biz de bugün onu anarken bu şarkıyı ona hitaben mırıldanabiliriz: “Love of my life you’ve hurt me/ You’ve broken my heart and now you leave me/ Love of my life, can’t you see/ Bring it back, bring it back/ Don’t take it away from me, because you don’t know what it means to me/ Love of my life, don’t leave me /You’ve stolen my love you now desert me...” Çünkü Freddie 24 Kasım 1991’de hayata gözlerini yumduğunda kısa bir süreliğine de olsa herkesin kalbi kırılmıştı, hayranları kendilerini terk edilmiş hissetmişti... 1970’te Bulsara’dan Mercury’ye değiştirdiği ve kişiliğini yansıtan soyadı bugün hâlâ dilden dile dolaşıyor... Mercury, sen çok güzel bir adamdın, civa gibi bir insandın. Şimdiyse kalbimizin derinliklerinde yer etmiş efsanevi bir müzisyensin. (hande.eagle@gmail.com) Taklit değil, Contemporary İstanbul! AYŞEGÜL ÖZBEK BBT’den öğretmenlere hediye ? Kültür Servisi Bakırköy Belediye Tiyatroları Öğretmenler Günü’nü unutmadı. Bugün saat 20.30’da Yunus Emre Kültür Merkezi Müşfik Kenter Sahnesi’ndeki “Tersine Dünya” adlı oyun, öğretmenlere ücretsiz olarak sahnelenecek. Orhan Kemal’in yazdığı, Mustafa Gültekin’in oyunlaştırdığı, Turgay Kantürk’ün yönettiği oyun, bu yıl 6. sezonunu kutluyor. (0212 661 38 9495) ÇAĞDA Ş SANA T FUARI Bu yıl 6.’sı düzenlenen Türkiye’nin ilk çağdaş sanat fuarı “Contemporary İstanbul (CI)” bugün başlıyor. 526 sanatçı, 3000 eser, 42’si yurtdışı, 48’i yurtiçi olmak üzere 90 çağdaş sanat galerisi ile birçok paralel etkinlik, konferans ve projeye ev sahipliği yapacak fuar, üç gün boyunca İstanbul Kongre Merkezi ve Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda olacak. BUGÜN BAŞLIY OR Isabel Munoz “Serie Sergio & Barbie” 2002 Geçen yılın 2 katı olan toplam 12.500 m2’lik bir alana yayılan fuarın kadrosunda ise Ali Güreli, Hasan Bülent Kahraman, Rabia Bakıcı Güreli, Artistik Direktör Stephane Ackermann ve icra kurulu üyesi Ali Akay bulunuyor. Dünyanın önde gelen ilk beş fuarı arasına girmesi için bir dizi çalışma yapan ekibin Yönetim Kurulu Başkanı Güreli fuarın İstanbul’un bütün dünya şehirlerinden farklılığını göz önüne alarak benzerlerinden ayrıştığını ve taklit olmadığını belirtiyor. Bir sivil toplum kuruluşu gibi bütün yılı planladıklarını söyleyen Caz trioları öksüz kaldı Modern caz davulunun en büyük isimlerinden Paul Motian yaşamını yitirdi MURAT BEŞER C MY B C MY B Gerçek bir dev; caz davulcusu Paul Motian, önceki gün sabaha karşı New York’ta yaşama veda etti. Doktorlar Motian’a uzun süre önce kemik iliği bozukluğu teşhisi koymuşlardı. Ölümünün ardından saksofoncu Joe Lovano “Enerjik, tutkulu ve karizmatik bir karakterdi, çaldığı her yerde müziğin ruh halini elinde tutan, yaratıcı bir ruhtu” dedi. 1931’de Philadelphia’da doğan Ermeni asıllı Stephen Paul Motian, 12 yaşında davula başlamış, 1950 yılında deniz kuvvetleri bandosuna katılmıştı. Thelonious Monk, Coleman Hawkins, Lennie Tristano, Tony Scott, George Russell ile çalan Motian, asıl yükselişini piyanist Bill Evans’ın arkasında gerçekleştirmişti. 1959’da kurulan Bill Evans Trio, bir ilke imza atacaktı. Caz müziğinde triolar o güne kadar iki boyutlu çalardı; bir yanda en önde yer alan ve her şeye yön veren bir piyano, diğer yanda ritim grubunu oluşturmaktan öteye gitmeyen sade bir davul ve bas. Bill Evans Trio ise ezberleri bozarak üç boyutlu çalan bir ekip oldu. Bu anlayışa göre orkestradaki her çalgı öncü rolü üstlenebiliyordu. Üslubunda notalar arasındaki boşluğun özel bir rol oynadığı ilk davulculardan biriydi Motian. 1963 yılında Evans ile yollarını ayırdıktan sonra Don Cherry, Charles Lloyd, Paul Bley, Keith Jarrett, Charlie Haden, Dewey Redman ile pek çok albüm kaydetti. Motian toplumsal konularda da görüşünü beyan etmekten geri durmayan, ilerici bir müzisyendi; 50 ve 60’lı yıllarda Amerikan Komünist Partisi üyesiydi. Avrupa’nın önde gelen plak şirketi ECM ile beş albüm kaydetti. Albümlerinde davul ustalığına eşlik eden maharet dolu besteciliğini sergiledi. Hassas armonik atmosferler yaratan besteleri, halk melodileri ve baladlardan besleniyordu. Estetik duyguları üst düzeyde, modern caz davulunun en büyük isimlerinden biri olan Paul Motian’ın vefatıyla caz trioları öksüz kaldı... (muratbeser@muratbeser.com) Cecilia Paredes “Siren In The Sea Of Roses” 2011 Güreli, “Sektörün yapısal sorunlarına eğiliyor, İstanbul dışındaki birçok şehirde konferanslar düzenliyor, sektörün vergi sorunlarını gündeme getiriyor ve özellikle de çağdaş Türk sanatını yurtdışında tanıtmak amaçlı sergileri 2012 yılından itibaren Seul ve Londra’dan başlamak üzere planlıyoruz” diyor. Fuara bu yıl 214 galerinin başvurması da bu çalışmaların sonucu olarak dikkat çekiyor. Zaten Güreli de bir sanat platformu olarak fuarın önemine vurgu yapıyor. Fuarın ticari hedefleri içinde koleksiyonerlerin rolünün çok önemli olduğunu vurgulayan Güreli, ancak CI’nın genel anlayışına paralel olarak en başta Türk sanatseverinin sayısının artması ve CI’yı izlemesi amaçlı birçok çalışma yapıldığına değiniyor: “İstanbullu izleyicinin ilgisini daha fazla çekmek, İstanbul dışından izleyici almak ve yurtdışından sanatseverleri İstanbul’a getirmek önde gelen hedeflerimiz arasında. Bu yıl fuara 60 binden fazla ziyaretçi bekliyoruz.” Gelelim fuarın içeriğine... Fuarda öne çıkanlar arasında ise 70. yaşı şerefine Komet’in eserlerinden oluşan bir sergi, “Ermenistan’dan Sanat” sergisi, “New Horizons Yeni Ufuklar” başlığı altında Körfez bölgesi ülkelerinden katılan galeriler ve sanatçılar yer alıyor. Bu yıl fuarın Körfez Ülkeleri’ni hedeflemelerinin birkaç amacının olduğunu söylüyor Güreli, “Bu ülkelerin her yıl bütçelerinden ayırdıkları sanat ve kültür yatırımları hızla büyümesi, Türkiye’nin bölge ile son yıllardaki yakınlaşması, ayrıca bölgedeki koleksiyonerlerin İstanbul’u keşfetmesi de hedefimiz.” ? Geçen yılın 2 katı bir alana yayılan fuara bu yıl 60 binden fazla ziyaretçi bekleniyor. Başkan Güreli Contemporary İstanbul’un taklit olmadığını ve İstanbul’un bütün dünya şehirlerinden farklılığını da göz önüne alarak ayrıştığını söylüyor. K A M İ L M A S A R A C I K Ü L T Ü R ? Ç İ Z İ K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle