19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 EK M 2011 CUMA CUMHUR YET SAYFA HABERLER Evinde oturan eski Deniz Feneri savcısı Türkaslan’ı ‘CHP’lilerle yemek yedi’ diye haber yaptılar 5 ülkemizde paralı eğitim yakıcı bir sorundur. Biz bunu pankart açarak gösterdik. Ferhat ve ben okuldan atıldık. Eğitimimiz engellendi.” Yandaş medya yalanı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) “Yandaş” bazı TV kuruluşlarında önceki gece “son dakika” haberi olarak “CHP’li vekiller tahrifatçı savcı Nadi Türkaslan ilebuluştu” savına yer verilirken dün de bazı internet siteleri ve gazetelerde de aynı haber yer aldı. CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, Ankara Hukuk Fakültesi mezunu arkadaşlarıyla birlikte önceki gece Yıldız’da bir balık lokantasında bir araya geldiklerini, “son dakika” haberinden, gelen telefonlar ve kapıdaki medya ordusu üzerine haberdar oldukları söyledi. Tarhan, yaşadıklarını şöyle anlattı: “Milletvekillerimiz İlhan Cihaner ile Süheyl Batum ve Sinan Aygün de vardı. 15 kişi dolayındaydık, hukukçu olmayan tek kişi Ay CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, Deniz Feneri davasında belgede tahrifat yaptığı savıyla HSYK tarafından görevden alınan savcı Nadi Türkaslan ile bir yemekte bir araya geldikleri savlarını sert bir dille yalanladı. Nadi Türkaslan da yaptığı yazılı açıklamada, habere konu yemekte bulunmadığını ve yalan haberi yayımlayan televizyon kanalını aramasına rağmen cevap hakkının kullandırılmadığını belirtti. gün’dü. Yemekte okul anılarımızı falan konuşuyorduk, sonra sanıyorum Cihaner’e bir telefon geldi, Ülke TV’nin son dakika haberi olarak CHP’liler Nadi Türkaslan’la buluştu diye haber geçtiğini anlatmışlar. Sonra başka telefonlar da geldi. Ben Nadi Beyi tanımıyorum. Evinde oturuyormuş. O da haberleri duyunca, evde oturuyorum, bu haberler nedir, diye başsavcıyı aramış. Sonra arkadaşlar dışarı çıkmaya başladı, gazeteci ordusu bizi bekliyordu. Biz gülüyoruz. Pes doğrusu, diyoruz. Acaba eşim Umur’u mu benzettiler diye düşündük. Ya, oradan biri telefon etmiş ya da takip ediliyoruz. Ben takip edildiğimi biliyorum. Değişik arabaların beni takip ettiğini bilmeyecek kadar aptal değilim. Dışarı çıktığımızda eşim Umur, ‘Ben Yargıtay üyesiyim, Nadi Türkaslan’ı bekliyorsunuz herhalde, evinde oturan birinin ahını alıyorsunuz’ dedi.” Tarhan, olayın “birilerinin nasıl hedef alındığını gösterdiğini” vurguladı. Tarhan, sözlerini “Bu adamı yok etmek için her şeyi yaptılar. Benim adımı kullanarak, benim üzerimden hem Nadi Bey hem de CHP yıpratılmak isteniyor. Herhalde Nadi Bey hakkında dava açılacak; ihraç etmek için de malzeme olarak bunları kullanmak istiyorlar. Muhtemelen Nadi Bey’i yok etmeye çalışıyorlar. Hedefe koyuyorlar. Demek ki bildiği, gördüğü, gözlediği çok güçlü şeyler var” diye sürdürdü. Nadi Türkaslan da yazılı bir açıklama yaparak haberi yalanladı. Ülke TV’de yer alan haberde kendisiyle ilgili anlatılanların hiçbirisinin gerçek olmadığını belirten Türkaslan, “Habere konu yemekte bu lunmadım. Bu restorana hayatım boyunca hiç gitmedim. Hatta bu restoranın yerini dahi bilmem. Tamamen yalan, uydurma, maksatlı haberden haberdar olmakla adı geçen televizyon kanalını arayarak cevap hakkımı kullanmak istedim ancak cevap hakkına saygısızlığın sonucu olsa gerek ki yayına bağlanma isteğim yerine getirilmedi. Bu nedenle bu açıklamayı yapma zorunluluğum doğmuştur. Gerçeğe aykırıdan öte tamamen yalan olan bu haberde sık sık Deniz Feneri soruşturmasının eski savcısı olduğum vurgulanarak bu yemek sırasında soruşturma ile ilgili konuştuğum ima edilmiştir. Yapılan maksatlı, yalan ve iftira ile dolu bu haber ve yayın nedeniyle hukuki haklarım saklıdır” dedi. Yaşamları Altüst Oldu... Parlak günlerin mavi tortusu geri geldi. Ege ve Akdeniz’de pastırma yazı yaşanıyor... Paslı damgası vuran tatsız rüzgârlar... Pencere camlarına dokunan kelebekler. Mavilere kuşanmış, ılık bir sonbahar sabahı... Yaşadıklarım bir zaman tünelini anımsatıyordu. On yıl önce kaç yaşındaydılar? O zaman çocuktu onlar! Hüzünleri, sevinçleri, acıları, umutları vardı... Yaşamın derin sularında renk renk topaçları, bilyeleri, uçurtmaları. Umutların sert bir poyrazın esintisinde dağıldığı gecelerde, karanlığın aydınlığa ulaşmasını istiyorlardı kendi iç evrenlerinde. 19 aydır tutuklu üniversite öğrencisi Berna Yılmaz ve Ferhat Tüzer’in cezaevinden gönderdikleri mektubu okurken karmakarışık duygular içindeydim. Berna ve Ferhat, Beşiktaş Adliyesi 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek davaları için destek arayışındaydı... Şöyle başlıyordu Berna’nın mektubu: “Bu ülkede parasız eğitim istemenin bedeli yıllara varan tutsaklık oluyor. Ferhat ve ben, en başta kendi hakkımız, genelde de tüm öğrencilerin, ailelerin hakkını dile getirdiğimiz için 1.5 yıldır bedel ödüyoruz...” Mektubun girişi Türkiye’de hukukun, demokrasinin, özgürlüklerin nasıl işlediğinin en çarpıcı örneğiydi. 20’li yaşlarda iki üniversite öğrencisi, parasız eğitim istedikleri için 1.5 yıldır tutukluydu... Üstelik 15 yıl ağır hapis cezasıyla yargılanıyordu Berna ve Ferhat... Parasız eğitim istemenin bedeli 15 yıl, 2011 Türkiyesi’nde... Berna diyor ki: “Anayasada var olan bir hakkı yazmak kolay, istemek suç! Ferhat ve ben bu ülkede, bu hakkı dile getirdiğimiz için suçlu sayılıyoruz. Hem de ‘kuvvetli bir suç’ bizimkisi. Nedir kuvvetli suç? Yanıtı yok! Anayasada var olan ama gasp edilen bir hak vardır. Onun için ortada suç yoktur. Asgari ücretin 655 lira olduğu ALMAN VAKIFLARI DD ASI Erdoğan suçlamaları değiştirdi Alman vakıflarından CHP’li belediyelere kredi iddiası yalanlanan Erdoğan bu kez de bu vakıfların belediyeleri hangi müteahhitle çalışmaları gerektiği konusunda yönlendirdiğini ileri sürdü. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Kim hangi kuruluştan nasıl bir kredi almış, hangi vakıftan ne almış? Bunlar bellidir. Ana muhalefet partisinin genel başkanı da belediyelerini arasın. Siz nereden, ne aldınız, ne almadınız soruştursun. Bu o zaman ortaya çıkacaktır” dedi. Erdoğan, Güney Afrika’dan Türkiye’ye dönüş yolunda, uçakta Başbakanlık muhabirlerinin sorularını yanıtladı. Erdoğan, “Dış politika konusunda verdiğiniz konferansta İsrail’in maslahatgüzarı da vardı. Size bir tepkisi de oldu aslında bir anlamda. Nasıl değerlendiriyorsunuz? Gerçi orada cevabını verdiniz ama...” sorusu üzerine, “En güzel değerlendirmeyi zaten sizin yapmış olmanız lazım. Ben üzerime düşeni yaptım. Sizlerin de bu işin değerlendirmesini en iyi şekilde yapmanız lazım. Bana güzel bir pas verdi. Ben de pasın gereğini yaptım” dedi. ne’den teminat isteyen CHP’li belediyeleri biliyorum. Bunların içerisinde belki AKP’li belediyeler de vardır. Bütün mesele nedir? Bakın burada ben bir şey söylüyorum. Diyorum ki bu kurum ve kuruluşlar, bu vakıflar aynı zamanda istikamet belirliyorlar. Bunu hangi müteahhit firmaya vereceksin, ondan sonra da bu işin muvazaa kısmı başlıyor. CHP bu konuda ne yapabiliyorsa onu yapsın. Yalnız CHP kendisine çeki düzen versin. Gidişleri iyi değil.” Çağdaş Hukukçular Derneği’nin raporuna göre, İstanbul’da 89, Türkiye genelinde ise yaklaşık 500’e yakın öğrenci tutuklu. Yazımı yazdığım saatlerde Berna ve Ferhat yargılanıyordu... Ben ise yazı masamın başına oturmuş, Türkiye’nin içinden geçtiği süreci düşünüyordum... Şili’de “parasız eğitim” isteyen gençler dört aydır alanlarda ve sokaklardaydı. Günlerce süren eylemlerde iki üniversiteli genç öldü, 900 kişi gözaltına alındı. Şili’deki öğrenci eylemlerine 100 bin üniversiteli genç katılmış, polisle çatışmıştı. Öğrenci başkaldırısının simge adı kimdi Şili’de? 23 yaşındaki Camila Vallejo... Üniversite öğrencilerinin eylemlerine ulaşım işçileri ve kamu çalışanları da grev yaparak destek vermişti. Camila, bir süre önce Şili Milli Eğitim Bakanı Felipe Bulnes’le masaya oturdu. Görüşmede ücretsiz eğitim, bursların arttırılması, eğitimin ticarileştirilmesinin önlenmesi gündeme geldi. Bakan Bulnes, Camila’ya şöyle dedi: “Derslere girin, bir çözüm yolu buluruz...” Camila: “Siz istemlerimizi yerine getirin, biz ondan sonra derslere gireriz...” TBMM Anayasa Komisyonu’nun Meclis çtüzük değişikliği tasarısının ele alındığı toplantısında AKP’nin kadına bakışı tartışması yaşandı. (Fotoğraf: AAMEHMET KAMAN) Şili ve Türkiye... İki ülke birbirbirine çok benzer... Kenan Evren ve Pinochet. İkisi de darbeci. İkisi de çok can yaktı. Pinochet 11 Eylül 1973’ten 11 Mart 1990’a kadar Şili’yi dikta rejimi ile yönetti. 10 Aralık 2006’da 91 yaşında kalp krizi geçirerek öldü. Kenan Paşa hâlâ yaşıyor. Türkiye’de sivil bir yönetim var. Sorum şu: “Gerçekten ülkemizde hukuk, demokrasi ve özgürlükler bir dönem faşist askeri darbelerle yönetilmiş, 90’lı yıllarda demokrasiye geçmiş Şili gibi mi?” Saat 17.00’de Beşiktaş Adliyesi’nden haber geldi. Berna ve Ferhat 19 ay sonra tutuksuz yargılanmak üzere salıverildi. Özgürlük 19 ay sonra geldi. Yazımı değiştirmedim çünkü benim yurdumda altüst olmuş nice yaşamlar vardı. Pek sevinemedim... Meclis’te artık ‘bayan’ yok ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Anayasa Komisyonu, kadın milletvekillerinin pantolon giymesi yolunu açan ve “bayan” sözcüğü yerine “kadın” düzeltmesi yapılan içtüzük değişikliği önerisini kabul etti. AKP’li İhsan Şener ve Sibel Gönül’ün içtüzük değişikliği önerisi dün Anayasa Komisyonu’nda ele alındı. Öneriye destek verdiklerini söyleyen CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, dış politika ile ilgili bazı değerlendirmeler yapınca Komisyon Başkanı Burhan Kuzu kendisine tepki gösterdi. CHP İzmir Milletvekili Rıza Türmen, son 7 yılda 5 bin kadının öldürüldüğünü, taciz ve tecavüz suçlarında yüzde 35 artış olduğunu, kadınların işgücüne katılımının 1999 yılında yüzde 34.1 iken, 2010 yılında yüzde 27.6’ya düştüğüne dikkat çekerken “Bütün bunlar, ‘Acaba siyasi iktidarın kadına bakış açısında bir yanlış mı var?’ sorunu akla getiriyor” dedi. Komisyon Başkanı Kuzu’nun “Kadına bakışımız her zaman düzgün. Yanlış bakış olmaz. Allah çarpar” sözleri gülüşmelere neden oldu. BDP’L LER N GÖZALTINA ALINMASINI PROTESTO ETT Günaydın: CHP’nin hiçbir belediyesi kredi kullanmamış, kullananlar AKP’li çıktı Demirtaş: Ülkeye barış AKP ‘ye rağmen gelecek İSTANBUL/SİİRT (Cumhuriyet) İstanbul’da PKK’nin şehir yapılanması KCK’ye yönelik düzenlenen operasyonda gözaltına alınan 43 kişiden 41’u tutuklanmaları istemiyle mahkemeye sevk edildi. İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ndeki işlemleri tamamlanan 43 kişi, yoğun güvenlik önlemleri altında dün adliyeye getirildi. Soruşturmayı yürüten İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılarına ifade veren zanlılardan 2’si serbest bırakıldı, 41 kişi isi tutuklanmaları istemiyle mahkemeye sevk edildi. BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, milletvekilleri Pervin Buldan, Ertuğrul Kürkçü, Sebahat Tuncel, Erol Dora, Sırrı Süreyya Önder, sanatçı Ferhat Tunç ve çok sayıda partili BDP Bağcılar İlçe Binası önünde parti yöneticilerinin KCK operasyonunda gözaltına alınmalarını protesto etti. Demirtaş, burada yaptığı açıklamada Türkiye’de etnik bir çatışma çıkarılmak istendiğini belirterek, “Kürtleri şeytan gibi gösterip taşlatmak istiyorlar. Kürtler bu tuzağa gelmedi Türk kardeşlerimiz de gelmesin. Bu ülkeye barış ve kardeşlik AKP’ye ve ABD’ye rağmen gelecek. Bundan sonra, barışın peşinden koşmak, barışı kovalamak zorunda olan AKP’nin kendisidir. Çünkü biz direnişteyiz, çünkü biz alanlardayız. Dilene dilene değil, direne direne kazanacağız” dedi. Öte yandan, terör örgütü PKK’nin kent yapılanması olduğu belirtilen KCK TM operasyonları kapsamında Siirt’te dün sabah saatlerinde BDP İl binası ve Mezopotamya Kültür Merkezi ile çok sayıda ev ve işyerine baskın yapıldı. Operasyonda Siirt BDP Merkez İlçe Başkanı Guri Toprak ve Belediye meclis üyelerinin de bulunduğu 7 kişi gözaltına alındı. ‘Çamur at izi kalsın tutmadı‘ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP’nin yerel yönetimlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Günaydın, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın CHP’li belediyelere yönelik “Alman vakıfları aracılığıyla PKK’ye para aktarma” suçlamasını “Belediyeleriniz Alman vakıflarından kredi almak için görüşmeler yapıyor” seviyesine indirdiğini belirterek “Başbakan ‘çamur at izi kalsın’ politikası izlemiş, ancak bu politika tutmayınca çark etmek zorunda kalmıştır” açıklamasında bulundu. Günaydın, yaptığı yazılı açıklamada, CHP’li belediyelerin kredi taleplerinin Hazine tarafından onaylanmadığını, buna karşın AKP’li 5 belediyenin toplam 750 milyon Avro kredi kullandırılan projeler içinde yer aldığını bildirdi. CHP Kocaeli Milletvekilleri Hurşit Güneş, Haydar Akar ve Mehmet Hilal Kaplan da dün Meclis’te “Kocaeli’nde yolsuzluk batağına bulaşmış AKP’li belediyeler” konusunda basın toplantısı düzenledi. Erdoğan’ın Alman vakıfları ve CHP’li belediyelerle ilgili savlarına dikkat çeken Güneş, “Bu iddialar doğru olmadığı gibi ayıp ve iftira. İftira hem suçtur hem de dinimize göre de yasaklanmaktadır” dedi. Erdoğan’a kitaplı mesaj ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, bir yandan çatışmalı ortam sürerken diğer yandan partililere dönük KCK operasyonları kapsamındaki tutuklama ve gözaltılar nedeniyle Başbakan Tayyip Erdoğan’a 1990’lı yıllarda Güneydoğu’daki çocukluk yıllarında yaşadıkları travmaları anlatan röportajlardan oluşan “Bildiğin Gibi Değil” adlı kitapla mesaj gönderdi. Demirtaş, Erdoğan’ın TBMM’deki özel kalem müdürlüğüne teslim edilen kitabın yanına eklediği notta da şu görüşlere yer verdi: “Sayın Başbakan, bugün olup bitenler, bildiğiniz gibi olmayabilir, size anlatıldığı gibi de olmayabilir. Çünkü geçmişte yaşananlar birçoklarının bildiği gibi değildi. Şu günlerde ülkemizde yaşananların, gelecek yıllarda benzer kitaplara konu olacağı endişemi sizlerle paylaşmak istedim.” izim belediyeler de alabilir’ Erdoğan, “Ana muhalefet partisi liderinin, ‘Sayın Başbakan belediyeleri açıklasın, karnından konuşuyor’ gibi bir açıklaması oldu. Ayrıca CHP’li belediyelerin aleyhinizde dava açacağı haberleri var. Ne diyorsunuz” sorusunu şöyle yanıtladı: “Artık alıştık. Bir dava nasıl açılır? Bunların hepsi bellidir. Ben burada bir şey söylüyorum. Kim hangi kuruluştan, nasıl bir kredi almış, hangi vakıftan ne almış? Bunlar bellidir. Ana muhalefet partisinin genel başkanı da belediyelerini arasın. Siz nereden ne aldınız, ne almadınız soruştursun. Bu o zaman ortaya çıkacaktır. Ben bir başbakan olarak Hazi ‘B ANAYASA UZLAŞMA KOM SYONU’NUN CHP’L ÜYES SÜHEYL BATUM: AKP yeni anayasa yapamaz ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Barosu Yasa İzleme Enstitüsü tarafından düzenlenen Anayasa Konferansı, adliyenin konferans salonunda gerçekleştirildi. Konferansta konuşan TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya, “Türkiye anayasa yapma zamanının içinde. Tankların yapacağını milletin parmaklarının yapabileceğini düşünüyorum” dedi. Avukat Turgut Kazan hakkında müvekkili İlhan Cihaner’in yargılandığı davanın duruşması sonrası yaptığı açıklamada, dönemin Erzurum Savcısı Osman Şanal’ı hedef gösterdiği gerekçesiyle iddianame hazırlandığını anımsatan TBMM Anayasa Komisyonu’nun CHP’li üyesi Prof. Dr. Süheyl Batum ise “Bu şartlarda nasıl bir anayasa hazırlanabilir ki” diye sordu. Türkiye’nin sorunlarının belli olduğunu ve bunlara çözüm getirecek bir anayasa yapılacaksa bir anlamı olacağını ifade eden Batum, “AKP yeni bir anayasa yapamaz. Çünkü geçen yıl 26 maddelik bir değişiklik yaptı. Biz beceriksizdik, sadece 26 maddelik bir değişiklik yaptık. Kusura bakmayın mı diyecek. Neden 30 madde yapmadınız diye sorarlar” dedi. Uzlaşma Komisyonu’nun toplanır toplanmaz derhal kendi çalışma düzenini kurala bağlaması gerektiğini anlatan Batum, herkesin görüşleri alındıktan sonra tam mutabakat olmasa da 4’te üç çoğunlukla gelen maddelerin toplumun mutabakat kaldığı düzenlemeler olduğunu ifade etti. Batum, CMK, tutukluluk süreleri, özel görevli mahkemeleri derhal devre dışı bırakacak bütün düzenlemelerin de getirilmesi gerektiğini kaydetti. Danıştay Başsavcısı Turgut Candan da yargının tepesindeki HSYK’nin başkanının adalet bakanı, müsteşarının da kurulun tabii üyesi olduğuna dikkat çekerek, “Siyasi iktidarın 2 önemli temsilcisinin bulunduğu bir kurulda yargıçların tam bağımsız olduğu söylenemez” ifadelerini kullandı. ‘Tam bağımsızlık yok’ Siirt’te operasyon: 7 gözaltı C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle