25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 EK M 2011 PERŞEMBE CUMHUR YET SAYFA 13 Avukat Sarıhan, Polonya’da yakalanan üç kişinin Türkiye’ye iadesi için girişimlerin başlatılmasını istedi Devletin Sivas sınavı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Madımak Oteli’nde 2 Temmuz 1993’te yakılarak katledilen 33 aydının ailelerinin avukatı Şenal Sarıhan, internetten yayın yapan bir Polonya televizyonunun Sivas Ana Davası’nda aranan üç sanığın Almanya sınırında yakalandığı haberini verdiğini kaydetti. Bu kişilerin kimliklerinin Türk makamlarına bildirildiğini belirten Sarıhan, davanın görüldüğü Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurarak, bu kişilerin iadesinin sağlanmasını talep etti. Devlet, halen aynı mahkemede süren davanın kırmızı bültenle aranan firari sanığı Cafer Erçakmak’ı bir türlü yakalayamamış, Erçakmak ise ölümüne yakın Sivas’ta ailesinin yanına gelmiş ve 11 Temmuz’da yaşamını yitirmişti. Sarıhan, dün yaptığı yazılı açıklamada, konuya ilişkin bir dilekçeyi önceki gün Özel Yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na, dün de Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi ile Adalet Bakanlığı’na verdiğini bildirdi. Sarıhan, dilekçesinde, “Polonya’da yayın yapmakta olan TVN24 adlı televizyonun internet üzerinden gerçekleştirmiş olduğu yayınlarda, 3 Ekim 2011 ya da bir gün önce PolonyaAlmanya sınırında ortak bulundukları bir araç içinde, Sivas katliamı davasından aranmakta olan ri, Türk ilgili makamlarına bildirilmiş bulunmaktadır. Anılan haberin doğruluğu halinde, anılan sanıkların, cezalarının kesinleşmiş olması halinde zamanaşımına uğramadan infazının, yine dava zamanaşımı dikkate alınarak, cezaları kesinleşmişse yargı önüne tez elden çıkarılmalarının sağlanabilmesi için Sivas’ta 33 aydının yakılarak Adalet ve Dışişleri bakatledildiği olayla ilgili aranan kanlıklarına bilgi verilerek, açık kimliklerinin üç kişi Polonya’da yakalandı. öğrenilmesini talep ediKatledilen aydınların ailelerinin yoruz.” avukatı Sarıhan, yetkilileri bu Güdülmek!.. Tayyip Bey ta Güney Afrika’da, elinde “vuvuzela” yine Beşşar Esad’a çattı: “Esad da babası gibi” deyiverdi!.. Ne alakası vardı, binlerce kilometre uzakta, Güney Afrika’da Suriye’den, Esad’dan söz etmenin?!. Üstelik, öyle böyle değil; ne kıyımcılığı, ne katliamcılığı kaldı Suriye diktatörünün!.. Tayyip Bey, “Aslında dostluğumuz, arkadaşlığımız çok çok ileri olan bir anlayışımız vardı” dedikten sonra, bu ileri dostunu, önceki diktatör, baba Esad’la kıyaslayarak yerden yere vurdu!.. Tabii, asıl bundan sonrası mühim... Tayyip Bey’e, ABD gezisi sırasında söz ettiği Suriye’ye karşı yaptırım paketinin ayrıntıları sorulunca, “Bu konuda değerlendirmeleri Hatay ziyaretinden sonra yapacağız. Ancak beklemeye tahammülü olmayan adımları attık???” dedi.. Hangi adımlardı acaba, söylemedi; ne yazık ki bir Allah’ın gazetecisi de sormadı tabii!.. Biz fani kullar ise Güney Afrika’da yapılan “bayram değil, seyran değil..” açıklamasının “ne alaka” olduğunu ancak bir gün sonra, Genelkurmay’ın internet sitesinden öğrendik: Bu yılki “Yıldırım Tatbikatı” Hatay’da yapılacaktı!.. ‘ tibarım iade edilsin’ Yolsuzluğa göz yummadığı için ordudan uzaklaştırıldığını öne süren Kıbrıs gazisi Aslan Kuş, hukuk savaşı veriyor İstanbul Haber Servisi 1977 yılında “disiplinsizlik ve üstlerine itaatsizlik” suçlamasıyla ordudan ilişiği kesilen Kıbrıs gazisi Astsubay Aslan Kuş, yasal hakları ve iadei itibar hakkı için Milli Savunma Bakanlığı’na dilekçe verdi. Kuş, “Orduda bulunan subayların yaptıkları yolsuzluklara göz yummadığım için üçlü imza ile ordudan uzaklaştırıldım. Bana yolsuzluklarla ilgili hiçbir soru sorulmadı. Üst makamlara verdiğim dilekçeler halen elimde mevcut. Bazı komutanlarımın hatalarından dolayı ordudan uzaklaştırıldım. Benim TSK ile hiçbir soruAstsubay num yok. Aslan Kuş kişilerin iadesiyle ilgili acele hareket etmeye çağırdı. üç Türk vatandaşının yakalandığı haberinin yer aldığı” belirterek şunları kaydetti: “Bu kişilerin isimleri, Polonya Kişisel Bilgilerin Korunması Yasası ya da benzer adı taşıyan yasa nedeniyle basın organlarına verilmemektedir. Yine ülke yasalarına göre yakalanan kişileri tutma süreleri 40 günle sınırlıdır. Ancak edindiğim bilgiye göre, bu kişilerin adları ve açık kimlikle ‘ nsanlık suçu cezasız kalmasın’ Cumhuriyet’e konuşan Sarıhan, “Biliyorsunuz Erçakmak bir türlü ele geçmedi. (Bu yaz Sivas’ta ölmüştü) Bugün ele geçenler de zamanaşımından yararlanıyor, insanlık suçu cezasız kalıyor. Bu da buna benzer yeni suçların yaşanmasına neden olur. O nedenle Adalet Bakanlığı, bürokratik yazışmalara takılmadan bir an önce bu kişilerin iadesini sağlamalı” dedi. Ben yalnızca iadei itibar hakkımı istiyorum” diye konuştu. Ordudan yolsuzluk ve hırsızlık yapanlar ile disiplin suçu iddiasıyla ilişkisi kesilen subayların “Resen emekli” edildiğini vurgulayan Kuş özetle şunları kaydetti: “Ben onlarla aynı kategoride olmak istemiyorum. Benim derdim para değil. Zaten öğretmen emeklisiyim. Orduda kaldığım sürece yolsuzluklara ve usulsüzlüklere göz yummadım. Amacım birileriyle hesaplaşmak falan da değil. Benim isteğim yasal haklarımın ve iadei itibar hakkımın tanınması. Amacım herhangi bir orduevinde oturup eski arkadaşlarımla görüşebilmektir.” Ciğeri Yanıyormuş! PER HAN ERGUN K M K ME DUM DUMA BEH Ç AK [email protected] Sayın Başbakan’ın gözü kanlı PKK saldırılarıyla yitirilen canlara ki artık yalnızca Doğu Anadolu’yla yetinilmeyip tüm yurda yayılmıştır yüreği yanıyormuş! Bu sızlanma ülkeyi tek adam niteliğiyle yöneten bir başbakana yakışıyor mu? Sayın Başbakan, memleketin baş sorunu olan PKK terörünün alevleriyle yürekleri yanan anaların ve halkın acılarını bitirmek sizin en önde gelen görevinizken acındırmayla konuyu hafifletmeye kalkmanız yakışık alıyor mu? Terör devletin başkenti Ankara’nın en işlek semti Kızılay Meydanı’nda parça tesirli patlayıcıyla ortalığı darmaduman ederek 4 can alıp 30’a yakın yurttaşımızı yaraladığı sırada yanılmıyorsam siz de aralıksız süregelen yurtdışı eylemlerinden birinde olmasaydınız Kumru Sokağı’ndan geçiyor olabilirdiniz. Donanımlı makam aracınız sizi öldürücü bir hasara uğratmasa da çevrede büyük zarar gören işyerlerinin sahiplerinin yaşadıkları dehşeti duyumsardınız. Terör yakıcılıkla yetinmeyip doğuda özveriyle Kürt kardeşlerimizin yavrularını eğitmek amacını taşıyan 12 köy ve kent öğretmenimizi kaçırabiliyor. Onları, burada eğitim yapmayacak, Türkçeyi öğretmeyeceksiniz, diye tehdit edebiliyor. Özetle, memleketimizin sayısız çözüm bekleyen birçok sorununun yanında en başta geleni bu terör belasıdır. Türkiye’nin, İsrail lehine başta enerji olmak üzere tüm yararlarını önleyici, AB çıkarlarını ve Büyük Ortadoğu Projesi’ni yitirmemek için dolaylı yollarla ABD’nin de içinde olduğu siyasi planlarla yolumuzu kesip Doğu Akdeniz’den soyutlandırıldığı örneklerle görülmekte. Örneğin, Kıbrıs Anayasası’nın oylanmasında, Kuzey Kıbrıslılar “evet”derken yasaya “hayır” diyen Güney Kıbrıslılar Avrupa Birliği’ne üye edildiler. Çünkü Batılı sömürgenlerin enerji başta olmak üzere bölgedeki kaynakları ele geçirmede taşerona gereksinimi vardı. Son aylarda Kuzey Afrika’da Tunus’tan başlayıp Arap Yarımadası’nda Suriye’ye kadar yaygınlaştırılan kalkıştırmaların da altında bu istem yatmaktadır. Bu olayların Türkiye için en acı yanı, AKP iktidarının, görünen köyün görmezden gelinmesiyle uyguladığı Cumhuriyetimizin bağımsızlık ve özgürlük ilkesini gölgeleyen siyasetidir. Son ve en çarpıcısı da Malatya’daki Kürecik tepesine, ABD’nin çıkarına İran’a Rusya’ya ve Çin’e karşı bizim kaybımıza neden olacak füze kalkanının yerleştirilmesi çalışmasıdır. Böylece Atatürkçü siyasetin 1923’ten bu yana uygulanagelen komşularımızla sıfır sorun siyaseti ilkesinden de vazgeçiliyor olmasıdır. Özellikle füze kalkanına en yakın yerde olan İran’la, cumhuriyetle birlikte yıllardır oluşturulan dostluğu da bozacağı görülüyor. ABD’nin İran’a yönelik girişimi olduğu kabul gören bu iş, bize onlarla da sorunlar yaşatacağını düşündürüyor. Ulusumuz için bu ve başta tragedya haline gelen Ergenekon tutuklamaları senaryosu olmak üzere sayısız zarar veren iç ve dış işlemler yurtseverlerde büyük endişeler yaratıyor. Bir dikkat çekici ve düşündürücü olay da anayasanın değiştirilmesinde gösterilen telaşlı ivedilik. Bu anayasanın bazı yerlerinde düzenlemeler yapılması istemi, tüm sağduyulu yurttaşlarca kabul görmektedir. Gösterilen tepki, işlemin tümü söz konusu olunca anayasamızın başlangıcındaki değiştirilmesi mümkün olmayan 3 maddedeki hükümlerin değiştirilmesine ilişkindir. 4. maddede açıklanan şekliyle anayasanın 1. maddesindeki devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2. maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3. maddesindeki hükümler değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez, kuralına dokunulabileceği kaygısı nedeniyledir. Hatta hukukumuzun duayenlerinden Sayın Kanadoğlu da başlangıçtaki üç maddenin dışında, 171 maddede gerekli değişiklikler yapılabilir demektedir. Zaten bugüne değin 17 maddesi de değiştirilmişti. Anayasa hukukçularının öngörüsünce bu Meclis’in TC Anayasası’nı hakkaniyetle yapamayacağı bunun için bir Kurucu Meclis olanağının sağlanması istemi de akla yakın gelmekte. Yaşayıp göreceğiz... Ç ZG L K KÂM L MASARACI [email protected] Ben, 8 Eylül’de, “Ucuz Oyun” başlıklı yazımda ne demiştim?.. “Sözün özü; umarım füze kalkanı Türkiye’ye yerleştirildikten sonra Suriye sınırında ‘sefere yol açacak’ kötü ve kanlı bir şeyler kotarılmaz... Çünkü bu çapta bir ucuz oyun yalnızca savaşı işaret ediyor!..” Şu tesadüfe bakın, yazdığımız yazının daha mürekkebi kurumadı!.. Peki, ne oldu da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde Suriye’ye ilişkin bir metin kaleme alındığı sıralarda, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı, Güney Afrika’da zehir zemberek açıklamalar yaptı... Ardından Genelkurmay “Yıldırım 2011” tatbikatının Hatay’da, Suriye’nin burnunun dibinde yapılacağını açıkladı?.. Bitmedi; aynı sıralarda haber ajansları ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın Türkiye’yi ziyaret edeceğini müjdeledi, duyunca “eyvah” demişim!.. Yine aynı zaman dilimi içinde BM Güvenilik Konseyi’nde, Tayyip Bey’in kendinden pek emin şekilde, “Suriye ile ilgili önemli bir uyarı olarak görüyorum” dediği metin Çin ve Rusya’nın karşı çıkışıyla vetoyu yedi, iyi mi?!.. Ama Başbakan yılmadı, “Bu veto bizim yaptırımlar konusundaki kararlı duruşumuzu etkilemez” açıklamasını yapıştırıverdi.. Yeniden soralım; nedir bu acelenin asıl nedeni?.. Demek ki zaman daralıyor!.. Türkiye’nin “muharip güç” olarak kullanılacağı bir sıcak temas, “ecinniler” işe karışmadan kotarılmak isteniyor... İsrail’e “posta koyarak” pek prim yapan arkadaş, İsrail’in en büyük düşmanının defterini dürmeye hazırlanıyor, yüzde 70’i pek mutlu halkımızın gözlerinin önünde, göz göre göre!.. Şimdi, son günlerde yaşananlara dikkat edin; örneğin Tayyip Bey’in, “Alman vakıfları, CHP’li belediyeler üzerinden PKK’ye para akıtıyor” açıklamasını düşünün... Ortalık ayağa kalktı, ama “yalancının mumu yatsıya kadar bile dayanmadı”, asıl paranın AKP’li belediyelere aktığı, bir tek CHP’li belediyenin tek kuruş almadığı ortaya çıktı!.. Ne gam; art arda CHP’li belediye baskınları, dalga dalga KCKBDP gözaltı ve tutuklamaları devam ediyor... Gündemi hallaç pamuğu gibi atacak, gözleri yine içerdeki “kayıkçı kavgasına” çevirecek bu “balon” tartışmaları lütfen bir de bu gözle değerlendirin. Deniz Feneri’nin nasıl uykuya yatırıldığını da mı görmüyorsunuz?.. Bırakın bir toplumu, koyunlar bile bu denli kolaylıkla güdülmez, güdülemez.. Tarihimize yazık... Bu sizi ilgilendirmiyorsa, geleceğimize, çocuklarımıza yazık... BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARB SEM H POROY HAYAT EP K T YATROSU MUSTAFA B LG N [email protected] 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ XX. yüzyıl baş 1 larında İtalya’da ortaya çıkan, devi 2 nimi ve dinamizmi 3 vurgulayan sanat 4 ve edebiyat akımı. 5 2/ Bir tür bağımsızlığı olan büyük 6 il... “Kakım” da 7 denilen kürk hay 8 vanı. 3/ Cisimler tarafından yansıla 9 nan ışığın gözde oluştur1 2 3 4 5 6 7 8 9 duğu duyum... Boş, ıssız. 1 Ç A Y I R ÖN Ü 4/ Fransa’da sembolizm 2 A Ş U R E İ R İ akımına öncülük etmiş 3Y A Ğ T E Z E K olan sanatçılara verilen 4Ö R K O F A A ad. 5/ Beyaz mermerde 5N P E R EME bulunan ve “çört” de S E denilen sert kısım... Şaş 6 Ü R E T İ M 7 O D K E R E S ma belirten bir ünlem. 6/ R EM İ Havadaki su buharı... Sa 8 A D E T 9S İ R E S A T E N yıları göstermek için kullanılan işaretlerden her biri. 7/ Koca... Gündüz yapılan sinema ya da tiyatro gösterisi. 8/ “Delice” de denilen ve ekin tarlalarını saran zehirli bir ot... Dökme demir. 9/ Bir yerde biriken sıvıları dışarıya akıtmakta kullanılan boru ya da oluk... Tellür elementinin simgesi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Daha çok halk ve esnafın giydiği, kaytanla ya da çeşitli nakışlarla işlenmiş bir tür yelek. 2/ Bir topluluğu oluşturan bireylerden her biri... Samanlık. 3/ Arka arkaya oturmuş iki kişi tarafından sürülen bisiklet... Eski Mısır’da güneş tanrısı. 4/ “Süreyya” da denilen yıldız takımı... Saçın küçük tutamlarının değişik renklerde boyanması. 5/ Bir nota... İzmir’in bir ilçesi. 6/ Dışalım. 7/ “ her şeydir/ Sil beni” (İlhan Berk)... Vücudun yatış pozisyonundan ayaküstü duruma geçişini sağlayan jimnastik hareketi. 8/ Anlamsız, saçma. 9/ Mızmız ve sevimsiz kimseler için kullanılan bir alay sözü. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle