24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 3 EK M 2011 PAZARTES 6 HABERLER Erdoğan’ın ‘Alman vakıfları CHP’li belediyeler üzerinden PKK’ye para aktarıyor’ sözüne CHP sert yanıt verdi. Davutoğlu tartışmayı alevlendirecek imalarda bulundu Yasama yılının ilk kavgası ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP iktidarıyla CHP arasında yeni yasama yılının ilk kavgası Alman vakıfları üzerinden başladı. Önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bir Alman vakfının CHP’li ve BDP’li belediyelerle kredi sözleşmeleri yaparak PKK’ye para aktardığını ileri sürdü, sonra da Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “terörün değişik görünümler altında farklı destekleri söz konusu olabiliyor” sözleriyle imada bulundu. CHP ise hükümetin MİT ve PKK arasında yapılan görüşmelerin kamuoyunda oluşturacağı tepkiyi gölgelemek için “iftira” attığını bildirdi. CHP’li bütün belediyeler iddialar konusunda Erdoğan’a dava açacak. Başbakan Erdoğan, Makedonya dönüşünde uçakta gazetecilere yaptığı açıklamada, CHP’ye ağır eleştiriler yöneltti. Bazı belediyelere Almanya’daki vakıflardan destek geldiğini ifade eden Erdoğan, şu suçlamalarda bulundu: “Özellikle Almanlar bu konuda iyi bir durumda değil. Almanya’daki o vakfın ismini vermeyeceğim. Bu tür vakıflar özellikle CHP’li ve BDP’li belediyeler ile kredi sözleşmeleri yapıyorlar. Bu kredi sözleşmelerini yapmakla kalmıyorlar hangi müteahhitlerle iş yapmaları gerektiği işareti veriyorlar. Kanalizasyon işi yapıyor. Ama şu firmaya vereceksiniz diyor. Baktığınızda yasaya uygun gibi görünüyor olay. Bu yolla resmen PKK’ye para gönderiyor o vakıflar.” Çak! Yoldaş! (Şu Doktorlar Konusu!) Yahu dedim bu kişi komünist veya sosyalist olmuş.. Televizyonda kırk yılın sağcısı, sağcısından öte, sağcı otoriter her türlü rejim yanlısı ve destekçisi N. Ilıcak, Sağlık Bakanlığı’nın tıp akademisyenlerini, hocaları ve doktorları kul ve köle yapma politikalarına destek veriyor. Diyor ki TV’de, yaklaşık olarak: Aslında sağcı birisi olarak bu tür sosyalizasyonlara benim karşı çıkmam gerekir, sizlerin ise desteklemesi gerekir; oysa ben destekliyorum, siz karşı çıkıyorsunuz.. Fena mı bütün halkı yararlandırmak istemesi.. Ilıcak, ideolojisi gereği, CHP böyle bir şey yapsaydı, kıyameti koparırdı! Ne içi geçmiş ve çökmüş sosyalist politikaların uygulayıcılığı kalırdı, ne insan hak ve özgürlüklerini çiğnemesi ve girişim özgürlüğünü yok etmesi.. Ama iktidarı destekleyecek ya, sözde, “sosyal politika” destekçisi giysisi giymiş! Yok yok, sanki “sosyalist” ya da” komünist” olmuş, onun için demedim, (rüyasında görse, kırk gün arınma tapınmaları yapar), Sağlık Bakanı için söyledim.. Bakana içimden kocca bir “Çak Yoldaş..” diyesim geldi! E DAVUTOĞLU: FARKLI DESTEKLER SÖZ KONUSU CHP: AMAÇLARI GÜNDEM SAPTIRMAK rka arkaya gelen suçlamalar CHP’yi de harekete geçirdi. Konuyla ilgili parti genel merkezinde basın toplantısı düzenleyen Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Günaydın, Türkiye Belediyeler Birliği’nin Alman Konrad Adaneur Vakfı ile “en alt demokratik karar zeminini teşkil eden komünlerin güçlendirilmesi” projesini yürüttüğünü, bunda bir anormallik bulunmadığını söyledi. CHP’li belediyelerin bu yolla terör örgütüne para aktardığı iddialarını “iftira” olarak nitelendiren Günaydın, “Başbakanlık iddia ortaya koyma makamı değildir. Başbakan’ın görevi devletin tüm kurum ve olanaklarıyla ortaya atılan iddiaları araştırmak ve ortada bir suç şüphesi varsa gereği yapılmak üzere konuyu yargıya intikal ettirmektir. Başbakan’ın konuşması siyasi açıdan analiz edildiğinde gündem saptırma amacı taşıdığı görülmektedir. Başbakan’ı sözlerini kanıtlamaya davet ediyoruz” dedi. Konuşmasında PKK ile MİT arasında geçtiği ileri sürülen ses kaydına da değinen Günaydın, “PKK ile görüşüp protokol aşamasına gelenler, yürüyen yargı süreçlerine müdahale ettikleri sinyallerini verenler, kendi yaptıklarının kamuoyunda yaratacağı tepkiyi örtmek üzere CHP’li belediyelere iftira atma yolunu seçmektedirler” diye konuştu. Günaydın, CHP’li bütün belediye başkanlarının konuyla ilgili dava açma hazırlığı içinde olduklarını da bildirdi. rdoğan’ın sözlerinin yankısı sürerken öğle saatlerinde Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ile birlikte Kırımlı yazar Cengiz Dağcı’nın cenaze törenine katılmak üzere Kırım’a giden Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da tartışmayı alevlendirecek imalarda bulundu. Gazetecilerin Başbakan Erdoğan’ın açıklamalarını anımsatmaları üzerine Davutoğlu, “Sayın Başbakanımızın vurguladığı hususta terörün değişik görünümler altında farklı destekleri söz konusu olabiliyor. Bazen böyle bir destek sağladığını düşünmeksizin de destek sağlandığı durumlar olabiliyor. Bizim için şu anda terörün bütün kaynaklarının, beslendikleri kaynaklar ne olursa olsun kurutulması büyük önem taşıyor ve sivil faaliyetler çerçevesinde herkesin bu faaliyetlerin teröre ne ölçüde imkân sağladığı konusunda bilinçli ve duyarlı olmasını beklemek bizim hakkımız” diye konuştu. Bu tür çalışmaların sürekli yakından izlendiğini söyleyen Davutoğlu, “Sadece Alman vakıfları çerçevesindeki faaliyetler için söylemiyorum. Genel olarak bütün bu irtibatlar ilgili devlet kurumları tarafından yakından takip ediliyor ve gerekli girişimler yapılagelmiştir, bundan sonra da gerekli girişimler yapılır. Önemli olan bu duyarlılığın herkes tarafından gösterilmesi ve bu çerçevede hareket edilmesi” diye konuştu. A SUÇL ADI HÜKÜMET, S L AHL ARIN KUZEY IRAKLI PEŞMERGE GRUPL ARA KALMASINI STEM YOR ABD’ye ‘hibe’ ricası BARKIN ŞIK Dergham: Başrol Türkiye’nin WASHINGTON (ANKA) Dünyanın önde gelen kadın siyasi yorumcularından El Hayat köşe yazarı Raghida Dergham, Ortadoğu’da yeni bölgesel düzenin kaderinin belirlenmesinde Türkiye’nin esas bir rol oynadığı görüşünü dile getirdi. NBC ve MSNBC için analizler yapan Lübnan kökenli Raghida Dergham, Huffington Post tarafından “BM’de İki Hafta: Yeni Bir Bölgesel Düzen Şekilleniyor” başlığıyla yayımlanan yorumda yeni bölgesel düzenin kaderinin belirlenmesinde Türkiye ve İran’ın esas rolü oynadıklarını belirtti. BM Genel Kurulu açılış oturumlarının önemli gelişmelerine dikkat çekerken Başbakan Erdoğan’ın korumaları ile BM güvenlik görevlileri arasında yaşanan kavga için “Az kaldı silahlar ateşlenecekti. Türk küstahlığı, böylece biri kadın üç BM güvenlik görevlisinin hastaneye kaldırılmasına yol açtı. Diplomatik bir krizi önlemek isteyen Genel Sekreter Ban KiMun da, gerçekten tam ne olduğunu öğrenmeden özür dilemeye koştu, bu da çekincelerle eleştirilere neden oldu” diye yazdı. Yorumunda, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Genel Sekreterden Türkçenin resmi bir dil olarak kabul edilmesi talebine de işaret eden Dergham, şunları yazdı: “Türkiye, hem söylemini hem de olayların gerçekleştiği yerdeki eylemleri hızlandırıyor ve TürkiyeSuriye sınırı boyunca mücadele eden muhalefetin desteklenmesi için somut adımların atılmasını istiyor.” ANKARA ABD silahlı kuvvetleri, 2011 yılı sonunda Irak’tan tamamen çekilecek. 1991 yılındaki 1. Körfez Harekâtı sonrasında tank gibi ağır silahlarını Türkiye’ye bırakan ABD’nin, bu kez nasıl bir tutum izleyeceği ise Ankara tarafından yakından takip ediliyor. Türkiye, ABD’ye ait silahların özellikle de Kuzey Iraklı peşmerge grupların elinde kalmasını istemiyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın New York temasları sırasında söz konusu talep ABD Başkanı Barak Obama’ya iletildi. ABD, 1. Körfez Harekâtı sonrasında sağladığı katkılardan ötürü Türkiye’ye yüklü bir askeri hibede bulunmuştu. Irak’ta halen 45 bin Amerikan askeri görev yapıyor. 2008 yılında Bağdat yönetimiyle varılan anlaşmaya göre, bu ayın sonuna kadar 15 bin ABD askeri bu ülkeden ayrılacak. Geriye kalan 30 bin kişilik kuvvetin ise 31 Aralık 2011 tarihine kadar Irak’tan çekilmesi planlanıyor. Irak güçlerine destek olunması ve eğitim verilmesi için Irak’ta birkaç bin Amerikan askerinin kalması konusunda ise yeni görüşmeler yapılıyor. 45 bin kişilik ABD askeri gücünün Irak’tan çekilirken, geride silahlarını bırakıp bırakmayacağı ise Ankara’nın öncelikli gündem maddeleri arasında yer alıyor. Başbakan Erdoğan, bu konuda ABD lideri Obama’dan ricacı oldu. Antalya’da kitap fuarında doktorlarla sohbet ediyoruz. Sadece muayenehanede hizmet veriyorlar hastalara.. Kapatacağım, dedi. Bakanlık muayenehaneleri kapatmamız için elinden geleni yapıyor. Biliyorsunuz, merdiven basamak yüksekliğinden tutun, kapılarda milimetrik ölçülere kadar getirdikleri bir dizi makul olmayan kurallar, muayenehaneleri kapatma dayatmasıdır! İktidarın, “özel girişimciliği” yok edecek hali yok, ama öyle kurallar koyarsınız ki ortalıkta muayenehane bırakmazsınız! Bakan acaba gizli komünist mi, dersiniz? Yoo, o da değil! Doktorları ve meslekleri “devletleştirme” gibi bir düşüncesi yok. Tam tersine, muayenehane kurallarıyla doktorlara diyor ki, git özel hastanelerde çalış! Bu kadarcık mı? Hayır tabii ki, özel hastanelere de diyor ki, bak doktorlara, benim hastanelerimde veremediğim parayı veremezsin, en çok şu kadar para verebilirsin! Yazıyorum: Özel hastaneler üzerinde de büyük baskı var! Bakanlık, elemanları aracılığıyla, özel hastanelere hangi bölüme kaç tane doktor alabileceklerini dikta ediyor! İstediği doktorları almalarına izin vermiyor! Bir yere girmek isteyen doktora “orada yer yok, sen şuraya git” (iktidar ortaklığı söylentileri çıkmış özel hastaneler), diyor. Özel hastaneler suspus, bir şey söyleyemiyorlar, terörün esirleri! Devlet, özel hastaneleri de yönetmeye kalkışıyor! Tıpkı, YÖK aracılığıyla özel üniversiteleri yönettiği gibi! (Vakıf üniversiteleri üzerinde biatköle yapma baskısı başka bir yazıya..) Böylece, her yerde sözde ucuz hizmet verdirecek, seçimlerde de parsayı toplamak amacıyla.. Şüphesiz, üniversitelerde öğretim üyelerine bazı çalışma kuralları konabilirdi. Hem akademik tıbbın büyük çoğunluğunu memnun edecek, hem araştırmayı teşvik edecek, hem eğitimin niteliğini arttıracak ve sonuçta tıp fakültelerinde tedavi, hizmet, araştırma ve eğitimi dünya düzeyine çıkartacak önlemler... Öyle ki yetişkin akademisyenlerin gözü dışarıda kalmayacak.. kardeşim ne yapalım giden de gidecek.. Hayır, demir yumruk iniyor ve her şey paramparça! Amaç, tıp fakültelerini de doğrudan bakanlığa bağlamak! Paralarını tamamen denetleyerek ve mali özgürlüklerini yok ederek, onlara diyor ki: Gel banaal para! Zaten 25’e yakınını aldılar. Şimdi oralarda kadife eldivenli yönetim var. Diğerlerini de devralınca, kadifenin içindeki demir yumruğu göreceğiz! Üniversiteden bir tıp profesörü dostum diyor ki: Şu sırada muayenehanelerimizde bakanlığın, il sağlık müdürlüğünün müfettişleri, elemanları denetleme yapıyorlar, “acaba üniversitedeki görevinden kaçtı, muayenehanesine mi gitti..” diye! Uzun süredir abluka var! Diyor ki, “aslında telefonlarımızı takibe alsalar nerede olduğumuzu daha iyi izlerler..” Yok yok, üçkâğıt yaparsınız, telefonlarınızı üniversite ve çevresinde dolaştırırsınız ve aldatırsınız.. Bu tıpçılardan her şey beklenir! En iyisi, hepsine uzaydan GPS ile izleyebileceğimiz birer çip takmak! Artık nerelerine bilmem. Filmlerden esinlenirsek, görünmez yerlerine, mesela kafa derilerinin altı olabilir! Teknolojinin son yöntemlerinden yararlanalım! Başka türlüsünü yaparsak ayıp olur, damgalı eşek gibi dolaşıp dururlar, dünyaya rezil oluruz, malum insan hak ve özgürlükleri var! 1012 yıl tıp eğitimi almış insanları, ucuzundan ya devlet ya da özel hastanelere peşkeş çekme politikasına ben: “Çak yoldaş” demem! “Heil Hitler” diye selam çakarım! Çak!!! 1. KÖRFEZ HAREKÂTI SON RASI ALIN ANL AR 40 adet F 4E savaş uçağı, 126 adet M 60 tankı, 85 adet Leopard 1A1 tankı, 350 adet M 113 zırhlı personel taşıyıcı, 10 adet M 48 tankı, 20 adet tank kurtarıcı, 20 adet dozer bıçaklı tank, 309 bin 226 adet Kalaşnikof piyade tüfeği ve mühimmatı, 202 bin adet RPG 7 mühimmatı, 8 adet obüs, 115 bin adet tank mühimmatı, 40 bin adet öbüs mühimmatı, 39 bin adet top mühimmatı, 126 adet stinger füzesi, 1220 adet Sidewinder füzesi, 230 adet Maverick füzesi, Kimyasal silahlara karşı gaz maskeleri ve koruyucu elbiseler Hague: Türkiye AB’de olmalı Dış Haberler Servisi İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague, “Türkiye’nin Avrupa Birliği’nde olmasının stratejik bir gereklilik olduğunu ve ekonomik fayda sağlayacağını” söyledi. Hague, ülkesinin dış politikasını değerlendirdiği Observer gazetesinde yer alan demecinde, Türkiye’nin, hızla büyüyen bir oyuncu ve kendisinin en çok çalıştığı ülkelerden biri olduğunu belirtti. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton kadar, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile de sık sık telefonda görüştüğünü ifade eden Hague, Türkiye’yi Avrupa Birliği (AB) üyesi olarak görmeyi çok istediğini kaydetti. Hague, birliğin Türkiye’ye arkasını dönmesinin ise büyük ve uzun vadeli bir hata olacağını dile getirdi. Öte yandan AB Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü’nün “Arap Baharı”yla ilgili bir analizinde, “Türkiye’nin büyük oyuncu olduğunu akılda tutup işbirliği yapalım” tavsiyesine yer verildi. AA’nın ha berine göre, “Arap dünyasındaki dönüşümler: Sırada ne var?” başlıklı analizde, Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerinin dönüşüm sürecinde Türkiye ve Arap Birliği’nin rol oynamak için istekli oldukları ve bu yönde taleplerle karşılaştıkları savunuldu. AB Komisyonu Siyasi Danışmanı Isabelle Ioannides tarafından kaleme alınan analizde şu ifadeler yer aldı: “Türkiye’deki siyasi reformlar ılımlı İslamın laik elitlerle demokrasi içinde birlikte yaşayabileceğine müsaade etmiş görünüyor. Ekonomik reformlar sayesinde çekilen kayda değer miktardaki doğrudan yabancı yatırım, Türk sanayisinin, enerji ve bankacılık sektörlerinin modernizasyonuna ve ülkenin batı ve orta kısmı arasındaki orantısızlıkların azaltılmasına yardımcı oldu. AB katılım süreci nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, Türkiye’nin büyük oyuncu olduğu akılda tutulmalı ve işbirliği yapılmalı.” CHP, resen emekliye sevk edilen öğretmenlerin haklarının verilmesini istiyor 12 Eylül mağduru öğretmenler için teklif ANKARA (ANKA) CHP Tokat Milletvekili Orhan Düzgün, 12 Eylül 1980 döneminde resen emekliye sevk edilen öğretmenler ile vefat etmiş olmaları halinde hak sahiplerine emsalleriyle aynı emeklilik haklarına kavuşması için teklif verdi. Düzgün, TBMM Başkanlığı’na, Devlet Memurları Kanunu’nda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi verdi. Teklif, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na bir geçici madde eklenmesini öngörüyor. Teklife göre, 12 Eylül 1980 darbe döneminde Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak görev yapmakta iken Milli Güvenlik Konseyi kararları ile resen emekliye sevk edilen öğretmenler ile vefat etmiş olmaları halinde hak sahipleri, kanunun yayımı tarihinden itibaren altmış gün içinde Milli Eğitim Bakanlığı’na başvuracak. Milli Eğitim Bakanı, başvurunun kabulüne veya reddine en geç 6 ay içinde karar verecek. Milli Eğitim Bakanı, bu konuda değerlendirmeler yapmak üzere komisyonlar kurabilecek. Hak sahipliğinin tespiti halinde kişiler yaş haddini doldurduğu tarihe kadar Milli Eğitim Bakanlığı kadrolarında çalışmış sayılacak ve buna ilişkin sigorta primleri Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ödenecek, emsalleriyle aynı emeklilik haklarına kavuşturularak hakları aynen iade edilecek. Süryaniler: Devlete karşı çıkmadık MARDİN (Cumhuriyet) Mardin’deki 14 Süryani derneği yaptığı ortak açıklamada, Süryanilerin tarihin hiçbir döneminde devlete karşı kalkışma bağlamında olumsuz bir yaklaşım ve akım içinde olmadığını bildirdi. Aralarında Mardin Süryani Metropolitliği, Mezopotamya Kültür ve Dayanışma Derneği ile Midyat Süryani Kiliseleri Vakfı’nın da bulunduğu 14 dernek tarafından yapılan ortak yazılı açıklamada, ilköğretim 10’uncu sınıf tarih dersi kitabında, Süryanilere yönelik olumsuz ifadeler yer aldığı savunularak ders kitabının müfredattan kaldırılması istendi. Söz konusu ders kitabındaki ifadelerin ideolojik yorumlardan ziyade objektif bilgilere dayanması gerektiği belirtildi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle