25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 8 İstanbul B Edirne B Kocaeli B Çanakkale B İzmir B Manisa B Denizli B Zonguldak B Sinop B Samsun B Trabzon PB Giresun PB B Ankara 17 18 20 18 21 21 21 18 18 18 17 18 17 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B B B B B B B B B B B B 17 17 15 24 27 27 21 24 17 18 14 10 14 HABERLERİN DEVAMI Oslo Y Helsinki B Stockholm B Londra B AmsterdamB Brüksel B Paris A Bonn A Münih B Berlin B Budapeşte B Madrid A Viyana B 8 7 7 14 12 12 12 12 9 8 8 22 7 Belgrad B 9 Sofya B 21 Roma B 18 Atina B 22 Zürih A 7 Moskova Y 6 Aşkabat Y 19 Taşkent PB 26 Baku Y 18 Bişkek Y 17 Tiflis A 18 Kahire B 28 Şam A 26 Yarın yağış beklenmeyen yurdumuzun kuzey ve doğusu çok bulutlu, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. Marmara’da rüzgârın kuzey ve kuzeydoğulu yönlerden kuvvetli olarak esmesi bekleniyor. 21 EK M 2011 CUMA TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 21 Ekim GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada Soruna yeni bir bakış getirmeyen, toplum vicdanını rahatlatacak çözüm içermeyen Rus salatasına benzer bir yığın laf dinledik! Başbakanlık’ta terör zirvesi… Genelkurmay Başkanı ve komutanlar Hakkâri’de operasyonları izliyor, kumanda ediyorlar... Bu klasik gelişmelerden sonra bu kez eskilere oranla daha heyecan verici şu haber, beklentileri elbet kışkırttı; terör zirvesinden sonra Başbakan RTE, basın toplantısı yapacak! Oysa, azgın terör saldırılarından sonra “bıçağın kemiğe” dayandığını, örgüte dünyanın kaç bucak olduğunu göstereceğini ilan eden Başbakan’ın, bu hedefe varılacağını kanıtlayan yeni önlemler açıklayacağı umuduyla ekran başına koşanlar; bir de baktılar ki karşılarında eski tas eski hamam bir RTE! Şehit sayısı 26 değil, 24; 18’i ağır yaralı ve “Uluslararası hukukun dahiline sıcak takip dahil, operasyonlar devam ediyor” diyen bir Başbakan! O kadar! PKK’yi hava ve karadan, ama uzaktan dövmenin yerine teröristleri inlerinde vurmaya hazırlanan ve… “İran’ı fazla kolluyorsunuz” diyen Başkan Obama’ya, “Siz de İsrail’in avukatlığını yapıyorsunuz” diye diklenen, babayiğit, Kasımpaşalının yerinde yeller esiyor. Girişte bir cümle içine sığdırdığı bilgi notundan sonra vatan ve bayrak üzerine hamasi, halkın milliyetçi duygularını tahrike çalışan bir nutuk çekti Başbakan. Oysa aynaya baksa şu gerçeği görecekti: Ne yapacağını bilen, kendine güvenen RTE gitmiş; karşımızda 24 şehit haberinin altında ezilmiş, terör bataklığından bir türlü kurtulamayan, çırpındıkça batan, kararsız bir insan izlenimi veren RTE duruyor. RTE, terör belasını ulusal birlik ve beraberlikle defedeceğimizi yineledi. Arkadan “Haydi ey muhalefet; gelin çözüm yollarını birlikte açalım” önerisi gelecek diye bekliyorsunuz ama; RTE’nin birden eski tas eski hamam, şiddet ve hiddetli bilinen yüzü beliriveriyor ekranda. Gereksiz yere, “Sorumluluğu sürekli iktidara yüklüyorsunuz. Çare nedir söylemiyorsunuz” diye ana muhalefete yükleniyor. Muhalefetten somut öneriler bekleyen Başbakan’a; kapsamlı kara harekâtına ek olarak bölgede olağanüstü hal ilan edilsin ve sınır ötesinde güven kuşağı oluşturulsun, diyor MHP lideri Bahçeli! CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, “Ya’vu bu nasıl Başbakan? Hem 9 yıldır iktidarda, sorunu çözemiyor. Hem önlem bulup söylemiyorsunuz diye sorumluluğu, sorumsuz muhalefete yüklüyor” diye kara mizah denemesi yapıyor. CHP Genel Başkanı, Başbakan’a, çözüm önerisi mi istiyorsun? Sınır ötesine harekât izni veren tezkere görüşülürken; parti adına emekli büyükelçi Faruk Loğoğlu’nun akıllarda kalmayan, işte çözüm önerimiz diye söylediği 6 madde. Buyur, tepe tepe kullan: Her partiden eşit sayıda milletvekilinin katılacağı bir komisyona ek, bir de ikinci, partilerin üye vereceği akil adamlar komisyonu! Kılıçdaroğlu, herhalde bu önerilerin pratikte, günübirlik yeni ivmeler gösteren teröre çare bulacağından kuşku duymuyor olmalı ki; Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in, terör sorununa Meclis’in el koymasını istiyor, pekâlâ ve amma velakin; başarısızlıkların faturası Meclis’e çıkmayacak mı sorusunu yanıtlamadan. Ya, Meclis’te teröre “tek taraflı bakılmamasını” isteyen, böylece PKK’yi suçlayan tek sözcük söylemeyen BDP’nin, olaydan duyduğu üzüntüyü beyan buyuran açıklaması, tipik timsahın gözyaşları değil mi? 24 şehit olayı: (1) Hükümetin terörle mücadele üzerine kurguladığı ve bıçak kemiğe dayandı diyerek PKK’nin kökünü kazıyacağını ilan ettiği önlemlerle, (2) Hükümetin İmralı’daki baş cani ve teröristlerle görüşmelere, ancak PKK’nin silahı bırakması koşuluyla başlanabileceğini aklının ucundan bile geçirmediğini, (3) Bu aşamada terörle mücadelenin ve teröristlerle pazarlık içerikli görüşmelerin iflas ettiğini kanıtladı. Son olaylar hayırlara vesile olur mu acaba? Başbakan Tayyip Erdoğan, dün gazete ve televizyonların sahipleri ve yöneticileriyle ‘terör’ konulu bir toplantı yaptı. Toplantıya, adını Atatürk’ün koyduğu Türkiye’nin en köklü gazetesi Cumhuriyet ile yüksek tirajlı Sözcü’nün de aralarında olduğu bazı basın organları ile ART, Kanal B gibi televizyon kanalları davet edilmedi. Erdoğan’ın on binlerce Cumhuriyet okurunun da vergileriyle alınan Başbakanlık jetlerine, eleştirilerinden rahatsızlık duyduğu gazetecileri çağırmadığı biliniyor. Son olarak Somali’ye bir büyük yolcu uçağı dolusu gazeteci götürülürken Cumhuriyet liste dışı bırakılmıştı. Ancak dünkü toplantı saydığımız bu tür seyahatlerden bambaşka öneme sahipti. Gündemi ‘terör’dü. Terör örgütü, son 30 yılın en büyük 5. kanlı eylemini gerçekleştirmiş, 24 saat içinde 32 vatandaş şehit edilmişti. Türk halkı büyük üzüntü ve öfke içindeydi. Başbakan da ilk açıklamasında, bu ruh halini de dikkate alarak halka şöyle seslendi: “Bugün her zamankinden daha fazla birlik ve bütünlük ser Erdoğan’ın Büyük Çelişkisi gilenmesi gerekli. Bugün dayanışma içinde olmak, her zamankinden çok daha fazla şefkatle, samimiyetle kucaklaşmak durumundayız.” Ulusuna böyle seslenen bir devlet adamından, ertesi gün ülkesinin medya temsilcileriyle, gündemi terör olan buluşmasında nasıl bir tavır izlemesi beklenir? İfade özgürlüğü yelpazesinin dört bir yanında basın kuruluşlarını hiçbir ayrım gözetmeksizin çağırması gerekmez mi? Hatta kendisine muhalif yayın organlarını özellikle davet ederek hem onların eleştiri ve önerilerini dinlemesi hem de onları kendi politikalarına iknaya çalışması gerekmez mi? Maalesef öyle olmadı. Erdoğan dün “terörle mücadeleyi siyaset üstü bir mesele gördüğü” mesajını verirken salonda Türk basınının önemli bir bölümü yoktu. Bunun iki izahı olabilir: Ya gelen onlarca şehit haberi bile Erdoğan ve danışmanlarının Cumhuriyet ve diğer basın kuruluşlarına yönelik kişisel tahammülsüzlüklerini yumuşatmaya yetmemişti. Ya da daha kötüsü Başbakan toplantıyı basını yönlendirme amaçlı bir “siyasi manevra” olarak görmüş ve karşısında muhalif ses istememişti. Sebebi her ne olursa olsun, Cumhuriyetimiz ile yaşıt gazetemiz bu antidemokratik uygulama nedeniyle değerinden hiçbir şey kaybetmez. Hatta, “sansür” kokusu taşıyan böyle bir toplantının parçası olmamak bizim için bir onur vesilesi sayılır. Ancak Başbakan (ve danışmanları), basının bir bölümünün yıllardır muzdarip olduğu “Genelkurmay akreditasyonu” uygulamasından farksız bu uygulamanın önceki gün yaptıkları “terör örgütüne karşı birlik ve dayanışma” çağrısıyla da ne büyük bir çelişki içerdiğini görmelidir. Başbakan, davet ettiği seçilmiş basın mensuplarına terörle mücadele konusunda “medyadan milli duruş beklediği” mesajını vermiş. Meslektaşlarımız ne yanıt verdi bilemiyoruz ama umarız Başbakan’ın aklında dün Ali Sirmen’in yazısında anımsattığı gibi Takriri Sükun benzeri sansür uygulamaları yoktur. Türkiye’yi son dokuz yıldır AKP hükümetleri, tek başına ve Meclis’ten her türlü kararı çıkartmaya yetecek bir güçle yönetmekteyken terörle mücadelede gelinen noktanın faturası basına çıkartılamaz. Bütünlükçü Planlama EVET, “şehitler ölmez”, ama her gün arkalarında yaslı anababalar, dullar, yetimler bırakarak toprağa giderler. Evet, “vatan bölünmez”, ama toprağı her gün kanla ıslanır, halkın ve devletin elinden kayarak başka egemenliklere yuvarlanır. Gidiş ciddidir. Öyle olduğu için, her şeyden önce vatandaşların ve yöneticilerin zihinlerindeki bölünmelerin giderilmesi gerekir. ölünme, cumhuriyete inananların “Güneydoğu sorunu”, bölücülüğe sıcak bakanların “Kürdistan davası” dediği bir sorunun çözüm yolları konusundadır. Bir bölüm, “sorun şiddete şiddetle karşılık verip güvenlik güçlerinin etkinliğinden medet ummanın yanlışlığını” vurgular ve ekonomik gelişmeye, sosyal reformlara, siyasal uzlaşmalara ağırlık verilmesini savunur, bir bölüm ise “demokratik özerklik” ve “anadilde eğitim” gibi bulanık formüller ileri sürerek aşama aşama önce federe, sonra da bağımsız devlete geçme peşindedir. Bir başka bölünme de bugünkü durum için asker gücünün kullanımı konusunda ortaya çıkıyor. Bir taraf, orduyu bir çeşit jandarmaymış gibi polisin etkinliğini arazi ve güvenlik açısından tamamlamakta kullanmaktan yanadır, bir taraf ise askerin bu konuda hep başarısız olacağını, çünkü simetrik olmayan bir savaşta düzenli ordunun hep yenik düşeceğine inanır. ağlıklı çözüm, bu bölünmelerin işe yarar bazı yönlerini akılcı bir sentezde birleştirerek varılacak bir çözüm olabilir. Her şeyden önce, karşılaşılan sorunun lamı cimi olmayan ciddi bir bölücülük girişimi olduğu olanca açıklığıyla görülmeli, çözümün bütün boyutları aynı zamanda ve hep birden eşit ağırlıkla ele alınarak girişimin üzerine gidilmelidir. Yani, bölge için, toprak mülkiyetine kadar varan yönleriyle sorunun sosyal boyutlarını da kapsayıcı, ciddi, hesaplı ve disiplinli bir planı ortaya koyup en kısa zamanda uygulamaya sokarak. Yani, sosyoekonomik planla eşzamanlı biçimde, ordu gücünü tam kullanıp yıldırım harekâtla Kuzey Irak’ta etkili bir “tampon bölge” kurarak ve sınırın temelli düzeltilmesine zemin hazırlayarak... Bütünlük, ancak bütünlükçü davranarak sağlanır. B İnternet Andıcı davasında tutuklu sanık Korgeneral Eröz’ün sorgusu yapıldı ‘Siteleri bilmiyorum’ HAT CE TUNCER S İrtica ile Mücadele Eylem Planı ve İnternet Andıcı davasında tutuklu sanık Korgeneral Mehmet Eröz, Genelkurmay Harekât Dairesi’ne bağlı Bilgi Destek Dairesi tarafından yayımlandığı ve hükümet aleyhine kara propaganda yapıldığı iddia edilen sitelerden haberdar olmadığını söyledi. Korgeneral Eröz, “İnternet sitelerinden basında yer aldıktan sonra haberim oldu. Daire personeli internette 1997’den bu yana hükümet ve Genelkurmay’ın emir ve talimatları doğrultusunda yayın yapıldığını söyledi. 1997’den bu yana genelkurmay başkanlarına sorulması gerekir” dedi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Cezaevi yerleşkesi bitişiğindeki duruşma salonunda görülen İrtica İle Mücadele Eylem Planı ve İnternet Andıcı davasının dün 38. duruşması yapıldı. Oturumda “Genelkurmay Karargâhı’nda kurulan internet sitelerinde hükümeti zora sokmayı amaçlayan kara propaganda yapıldığı” iddialarına ilişkin “İnternet Andıcı” dosyasında tutuklu sanık 6. Kolordu Komutanı Korgeneral Mehmet Eröz’ün çapraz sorgusuna geçildi. Savcı Mehmet Ali Pekgüzel, 4 Şubat 2009 tarihinde Taraf gazetesinde Genelkurmay’da sahte isimlerle alınmış internet sitelerinde hükümet aleyhine progapanda yapıldığı haberi üzerine ne yaptığını sordu. Pekgüzel, “Hükümet aleyhine yayın yapan sitelerden haberiniz olmadığını söylediniz. ‘4 Şubat 2009’da basında yer alınca haberim oldu’ dediniz. Soruşturma açmadınız mı? Siz Genelkurmay Harekât Başkanısınız, böyle yetkiniz yok mu? Personeli çağırıp ‘Nedir bu’ demediniz mi? Yetki sadece Genelkurmay Başkanı’nda mıdır” diye sordu. 20 Ağustos 2008’de Harekât Başkanlığı görevine getirildiğini anlatan Korgeneral Eröz ise şunları anlattı: “Daire personeli 1997’den bu yana hükümetin ve Genelkurmay’ın emir ve talimatlar çerçevesinde yayın yapıldığını söyledi. Benim o tarihten itiraberen genelkurmay başkanlığı yapmış olanlar hakkında işlem yapacak halim yok. Benim dönemimde önüme internet sitelerinde yayımlanmak üzere herhangi bir yazı gelmedi. Hükümet aleyhine yayın yapan internet sitelerinin basında yazılması üzerine 4 Şubat’ta bu yayınlar durdurulmuştur. Soruşturma emri verme yetkisi Genelkurmay Başkanı’nındır. Ben toparladığım bilgileri İkinci Başkan’a (Hasan Iğsız) arz ettim.” Eröz’ün avukatı İlkay Sezer, Pekgüzel’in “delillerin silindiğini” sözlerine itiraz ederek “Delillerin silinmesi diye bir şey yok. Askeri savcılığın incelemesi sırasında 75 bilgisayardan 74 bilgisayarın imajı alınmıştır. Bu imajlar Adli Emanet’tedir. Savcılık bu imajları inceleme gereği duymamıştır” dedi. ‘AKP tecridi ağırlaştırdı’ Tutuklu Hükümlü Aileleri Yardımlaşma Derneği (TAYAD) üyeleri, F tipi hücrelerine karşı sürdürdüğü ölüm orucu eylemlerinin yıldönümü nedeni ile AKP Şişli lçe Başkanlığı önünü tabut bıraktı. Grup adına basın açıklaması yapan TAYAD Yönetim Kurulu Üyesi Tülay Eski, 20 Ekim 2000’de başlayan ölüm oruçlarında 122 kişinin hayatını kaybettiğini belirtti. 7 yıl boyunca hükümetlerin uyguladığı politikaların hiç değişmediğini söyleyen Eski, 2002’de iktidara gelen AKP’nin tecrit uygulamalarını daha da ağırlaştırdığını vurguladı. Tülay Eski, AKP döneminde Türkiye’nin siyasi tutsak sayısında dünya birincisi olduğuna dikkat çekti. Şehit annesi mahkemeden istedi ‘Emir Genelkurmay’ın’ Işık Koşaner ifade verebilir ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hakkâri’nin Çukurça ilçesinde 27 Mayıs 2009’da mayın patlaması sonucu 7 askerin şehit olmasıyla ilgili davada mahkeme, Genelkurmay Başkanlığı’na yazı yazarak eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner’e ait ses kaydı olup olmadığını sordu. Genelkurmay olumlu yanıt verirse Koşaner’in davada tanık olarak dinlenmesi gündeme gelecek. Genelkurmay Askeri Mahkemesi’nde görülen duruşmaya, müdahil olarak katılan şehit askerlerden Deniz Demirci’nin annesi Raziye Demirci, babası Halil Demirci ve avukatları da katıldı. Duruşmada, bilirkişi olarak atanan heyetin raporunu 13 Ekim’de tamamlayarak mahkemeye sunduğu belirtildi. Duruşmaya müdahil olarak katılan şehit askerlerden Deniz Demirci’nin annesi Raziye Demirci, bilirkişi raporuna ilişkin bir diyeceğinin olup olmadığının sorulması üzerine, raporla ilgili bir diyeceğinin olmadığını belirtti. Demirci, “Ama benim gibi bağrı yanan anneler var. ‘Milletimizin başı sağ olsun’ bile diyemiyorum. Şehit haberlerinden dolayı yıkıldım. Televizyonlarda Işık Koşaner barım barım bağırdı, ‘Mayın döşendi, askerler alnından vuruldu’ diye. Onun ifadesini almanı istiyorum senden” dedi. Demirci’nin avukatı İsmail Kılıç da eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner’in, dava ile ilgili bilgisi olduğu kanaatinde olduklarını belirterek tanık olarak dinlenilmesini istedi. Mahkeme heyeti, Koşaner’e ait olduğu iddia edilen ses kayıtlarının mevcut olup olmadığına ilişkin olarak Genelkurmay İletişim Daire Başkanlığı’na yazı yazılması, eğer bir ses kaydı varsa yazı geldikten sonra Koşaner’in tanık olarak dinlenip dinlenilmemesine karar verilmesi yönündeki ara kararını verdi. Heyet, duruşmayı 5 Aralık 2011’e erteledi. Özel harekâtçıların ölümleri araştırılacak AL CAN ULUDAĞ ETA resmen silah bıraktı Haber Merkezi İspanya’nın kuzeydoğusundaki Bask bölgesinin bağımsızlığı için mücadele eden terör örgütü ETA, 43 yıl sonra silahlı mücadeleyi bıraktı. ETA, İspanyol ve Fransız hükümetlerine “çatışmanın sonuçlarını çözüme kavuşturmak için direk bir diyalog yolu açılması” çağrısında bulundu. Yüzleri kapalı 3 kişi tarafından okunan ETA bildirisinde “Siyasi sorunlara demokratik ve adil çözüm bulabilmek için tarihi bir fırsatla karşı karşıyayız” denildi. ETA en son 5 Eylül 2009 tarihinde ateşkes ilan etmiş ve 10 Ocak 2011’de bunu “kalıcı, genel ve doğruluğu uluslararası alanda kanıtlanabilir” boyuta taşımıştı. İspanya Başbakanı Jose Luis Rodriguez Zapatero, ETA’nın silah bırakmasını “Bu, demokrasinin, yasaların ve aklın bir başarısı” diye değerlendirdi. ANKARA “Susurluk davasının” faili meçhul cinayetler ayağını soruşturan özel yetkili Ankara Cumhuriyet Savcısı Hakan Yüksel, Ayhan Çarkın’ın ifadelerinde suçladığı yaşamını yitiren özel harekât polislerinin ölümlerinde şüpheli bir durum olup olAyhan Çarkın madığını araştırma kararı aldı. Sa it Yıldırım’ın 20 Haziran’da intihar etmesinin ardından harekete geçen savcı Yüksel, 1995’te bir bar çıkışı öldürülen Oğuz Yorulmaz ile kanserden öldüğü belirtilen Ahmet Sakarya ve Sami Gece’nin dosyalarını inceliyor. Bu arada eski İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Bilgi Ünal, Ömer Lütfi Topal’ın öldürülmesiyle ilgili “tanık” sıfatıyla ifade verdi. İÜ’de kavga: 2 yaralı İstanbul Haber Servisi Artvin Hopa’da Başbakan Tayyip Erdoğan’ı protesto ettikleri gerekçesiyle yurdun bir çok yerinde tutuklanan öğrencilere destek vermek amacıyla “Sokağı özgür bırak” isimli kampanya yürüten öğrenci kolektiflerine mensup bir grup öğrenci, dün öğle saatlerinde İstanbul Üniversitesi kampusunda afiş asarken ülkücü olduğu belirtilen bir grubun saldırısına uğradı. Bıçak ve satırların kullanıldığı kavgada öğrenciler birbirlerine taş ve şişelerle karşılık verdi. Polisin iki öğrenci grubunun arasına girmesi ile olaylar yatıştırılırken kavgada 2 öğrenci aldıkları darbeler sonucu çeşitli yerlerinden yaralandı. ABD askerine çuval BODRUM (Cumhuriyet) Bodrum Limanı’na dün sabah yanaşan Amerikan savaş gemisindeki askerler, ilçe merkezinde çuval protestosuyla karşılaştı. Bodrum Yurttaş İnisiyatifi üyeleri, “Bir daha topraklarımıza gelmeyin” diyerek, çarşı iznindeki askerlerin başına çuval geçirmek istedi. Üstü başı un olan bir asker ve yanındaki arkadaşı, protestoculardan şikâyetçi oldu. İnisiyatif sözcüsü Ayhan Karahan, “Bodrum’a ABD savaş gemileri geldikçe çuval geçirme eylemlerimizi sürdüreceğiz. Bodrum’un ABD askerinin genelevi ve eğlence merkezi olmasına izin vermeyeceğiz” dedi. Olay nedeniyle toplam 8 kişi gözaltına alındı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle