25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 EK M 2011 CUMA CUMHUR YET SAYFA HABERLER etmişti. Rüzgârın alıp götürdüğü sözcükler arasında dolaşırken gözkapaklarım kapanıyor yazımı yazarken. Genç ölülerimizi... Hain pusularda öldürülen çocuklarımızı... Onların analarını, babalarını, kardeşlerini, eşlerini, çocuklarını, nişanlılarını, sevgililerini... İçim acıyor içim... Yas tutuyorum! Başbakan Erdoğan’ın Cumhuriyetimizle yaşıt Cumhuriyet’i böyle bir toplantıya çağırmamasını pek de önemsemiyorum. Sadece Türkiye’nin geldiği durumun fotoğrafına bakıyorum... Böyle bir düşünce Türkiye’ye demokrasi ve özgürlükleri mi getirecek? Bunları söyleyenlerin sadece yüzlerine bakıyorum, devletin televizyonlarından götürdükleri üç kuruş için kendilerini satan dönekleri izliyorum. PKK’nin ne yapmak istediğini, WashingtonBrüksel ekseninden baktığınızda kimler tarafından desteklendiğini neredeyse otuz yıldır biliyoruz. Kimse kimseyi kandırmasın, yeni sivil demokratik, özgür, çağdaş anayasa masallarına kanmasın... Acılı bir günün sabahında, o mavi gökyüzü, sonbaharın kendi hüznü içinde yüreklerimizi yangın yerine dönüştürürken son 30 yıl içinde ülkeyi yönetenler hep aynı tümceleri yinelediler: “İntikamımız büyük olacak. ” Nefesimiz enselerinde!” Diyarbakır’dan savaş uçakları kalkıyor, kara harekâtının başladığı öne sürülüyor. 300400 kişilik eli kanlı PKK militanı ağır silahlarla Kuzey Irak sınırından girip eşzamanlı olarak askeri birliklere saldırıyor. Nerede istihbarat, nerede? Bir sonbahar sabahında uyandığımda içim yangın yeri gibiydi... Ve ben karmakarışık duygularla televizyon kanallarını izliyordum... Evden çıkıp gazeteye giderken çiçekler kadar masum çocukları düşündüm... Şehit olan askerlerimizi... Başbakan Erdoğan’ın Ankara’daki “medya sahipleri ve yöneticileri”yle yaptığı toplantıya Cumhuriyet’i çağırmamasını hiç ama hiç önemsemedim. Cumhuriyet, kendi yolunda... Demokrasi ve özgürlükler için... Yaşam için, insan hakları için... Aydınlık ve çağdaş Türkiye için... Yürüyüşünü sürdürecek. Hiç kuşkunuz olmasın! 5 Demokrasi ve Özgürlükler çin... Sabah gazeteye geldiğimde bilgisayarımı açtım elektronik postalarımı okudum, ardından Twitter’a geçtim... Sorular vardı: “Bugün (dün) Başbakan Erdoğan’ın medya sahipleri ve genel yayın müdürleriyle Başbakanlık’ta yapacağı toplantıya Cumhuriyet’in çağrılmadığı doğru mu?” Cumhuriyet Vakfı adına imtiyaz sahibi Orhan Erinç ve Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız’a sordum: “Ankara’daki toplantıya çağrıldınız mı?” Hem Erinç hem de Yıldız “hayır” yanıtını verdi... Ankara Temsilcimiz Utku Çakırözer’i aradım telefonla... Bir başka toplantıya gittiğini öğrendim... Haber Müdürü Emine Kaplan’a sordum: “Utku çağrıldı mı toplantıya?” Emine Kaplan “hayır” yanıtını verip ekledi: “Cumhuriyet, Sözcü, Aydınlık, Yeniçağ, Birgün ve Evrensel gazeteleri çağrılmadı...” Cumhuriyet gazetesi Mustafa Kemal Atatürk’ün isteğiyle 1924 yılında Yunus Nadi tarafından yayımlanmaya başladı. Cumhuriyet, laik demokratik Cumhuriyetle yaşıt bir gazete. Ben Cumhuriyet’e 1966 yılında muhabir olarak başladım... Bugüne değin Demirel’den Ecevit’e, Turgut Özal’dan Necmettin Erbakan’a dek pek çok başbakan gördüm... Seçim gezilerinde hem Demirel’in hem Ecevit’in, hem Türkeş’in, hem Özal’ın seçim otobüslerine bindim. Demirel’i, Ecevit’i, Erbakan’ı, Özal’ı, Çiller’i, Türkeş’i, Mesut Yılmaz’ı eleştirdim yazdığım izlenimlerimde ve yazılarımda. Hiçbiri kin tutmadı... 1987 yılında halkoylaması öncesi Erbakan’ın seçim otobüsünde Uğur Mumcu ve Ali Sirmen’le birlikteydik... Çünkü bizler gazeteciydik... O zaman da demokrasinin ve özgürlüklerin yanındaydık... Cumhuriyet dün siyah başlıkla çıkan tek gazeteydi. Tüm toplum gibi acılıydık, yüreğimize ateş düşmüştü. Yazımı bile güçlükle yazmıştım pek çok arkadaşım gibi... Eli kanlı terör örgütü yine hain kanlı eylem yapmış, 24 askerimizi şehit Basın temsilcilerini davet eden Başbakan, Cumhuriyet, Sözcü, Yeniçağ ve Aydınlık’ı çağırmadı ‘Birlik’ dedi, ayrım yaptı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, basın yayın kuruluşlarının sahipleri ve genel yayın yönetmenleriyle bir araya gelerek terör konusunda izlenecek politikayı konuştu. Toplantıya, Cumhuriyet, Sözcü, Yeniçağ ve Aydınlık’ın da aralarında bulunduğu bazı medya kuruluşları davet edilmedi. Buna karşın Akit, Yenişafak, Taraf gazeteleri toplantıda yer aldı. Toplantının ardından yaptığı açıklamada, terörle mücadele konusunda son durumu aktardıklarını, ayrıca terörmedya ilişkisi üzerine değerlendirmelerin paylaşıldığını belirten Erdoğan, medya mensuplarının sorularını, yorumlarını, önerilerini ve eleştirilerini ilettiklerini anlattı. Erdoğan, not ettikleri bu görüşler ile yeni bir süreci bu dönemde başlatmak istediklerini bildirdi. Terörle mücadele eden ve başarı sağlayan ülkelerde tüm kesimlerin bir uzlaşı içerisinde hareket ettiğinin görülebileceğini anlatan Erdoğan, ortak mücadele için her fırsatta çağrı yaptıklarını kaydetti. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun önceki gün hükümeti istifaya çağırdığı basın toplantıErdoğan’ın davetine Ferit Şahenk, Ahmet Çalık, Aydın Doğan, Mehmet Emin Karamehmet, Turgay Ciner ve Erdoğan Demirören’in de aralarında bulunduğu gazeteve ve televizyon sahipleri katıldı. (Fotoğraf: AA KAYHAN ÖZER) sını eleştiren Erdoğan, “12 Eylül halk oylamasının sonuçları ortadayken 12 Haziran seçimlerinin üzerinden henüz 4 ay geçmişken hükümeti istifaya davet etmek, en hafif deyişiyle fırsatçılıktır” dedi. MHP’nin, “tahrik edici ve istismarcı üslubunu bir kez daha sergilediğini ve yangına körükle gitme politikasını tekrarladığını” savunan Erdoğan, BDP’nin de terör örgütünü kınayamadığını söyledi. Erdoğan, şöyle devam etti: “Yıllardır ‘faili meçhul’ diyorlar, buyursunlar terör örgütünün infaz ettiği militanların faillerinin peşine düşsünler. Yıllardır ‘demokrasi’ diyorlar; terör örgütü tarafından susturulan, sindirilen sanatçılara, yazarlara, aydınlara bunu izah etsinler. (...) Kanla arasına mesafe koyamayanlar, ellerindeki, yüzlerindeki o kan lekesini ebediyen temizleyemezler, temizleyemeyeceklerdir.” Gelinen noktada artık Kürt annelerin, aydınların, yazarların ve sanatçıların seslerini yükseltmeleri gerektiğini vurgulayan Erdoğan, “Haksızlık karşısın da susan dilsiz şeytandır” dedi. Medyanın terör saldırıları karşısındaki hassasiyetini daha da yükselmesini istediklerini ifade eden Erdoğan, medyanın bilerek ya da bilmeyerek terörün propagandasını yapmaması gerektiğini medya temsilcilerine ilettiğini söyledi. Medyaya yönelik müdahale düşünmediklerini ve bunu doğru bulmadıklarını belirten Erdoğan, “Biz otokontrol yoluyla milli bir meselede medyanın da milli bir duruş sergilemesinin mücadeleye güç katacağına inanıyoruz” dedi. ANAYASA UZLAŞMA KOM SYONU’NDA ERDOĞAN’A ELEŞT R : ‘Bir parti çekilirse komisyon biter’ AYŞE SAYIN ANKARA TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu içinde “yeni anayasanın yapımı” için yöntem belirlemek üzere oluşturulan alt komisyon, anayasanın yapım süresine “sınır konulmamasını” benimserken muhalefet partili üyeler Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “iki partiyle de anayasanın yapılabileceği” yönündeki sözlerini eleştirerek “Komisyondan bir parti çekilirse, uzlaşma komisyonunun varlığı sona erer” görüşünü dile getirdi. Yeni anayasa için “yol haritası” belirlemek üzere oluşturulan alt komisyon dün de çalışmalarını sürdürdü. AKP’den Ahmet İyimaya, CHP’den Atilla Kart, MHP’den Oktay Öztürk ve BDP’den Ayla Akat Ata’nın yer aldığı alt komisyonda tartışılan ve karara bağlanan konular ana hatlarıyla şöyle: STÖ heyeti: Sivil toplum örgütleri, parlamento dışı siyasi partiler, meslek örgütlerinin anayasa önerilerini almak üzere bir “teknik heyet” oluşturacak. Teknik heyette, her siyasi partinin önerdiği uzman isimler de yer alacak ve çalışma süresi 23 ayla sınırlanacak. Komisyonda daimi görev yapacak, her partinin bir ya da iki “anayasa danışmanı” olacak. Ayrıca uzlaşma komisyonunda daimi görev yapacak anayasa ve hukuk alanında yetkin “komisyon uzmanı” istihdam edilecek. AKP başkanlıkta ısrarlı: TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in başkanlık etmediği durumlarda ko misyona kimin başkanlık edeceği konusu yeniden tartışıldı ancak AKP’li İyimaya, muhalefetin her partiden bir üyenin “dönerli başkanlık” önerisine karşı tavrını sürdürdü. Uzlaşma sağlanamayınca, konu üst komisyona bırakıldı. Süre yok, makul süre var: Komisyon, yeni anayasanın Meclis’ten çıkarılması konusunda “süre sınırı konulmaması” konusunda görüş birliğine vardı. Haftada en az 2 gün çalışacak Uzlaşma Komisyonu’nun, “makul sürede” çalışmaları tamamlaması üzerinde duruldu. Erdoğan’a eleştiri: Toplantıda, muhalefet partili üyelerce Başbakan Erdoğan’ın “Gelen gelir. İki partiyle de anayasa yaparız” sözleri eleştirildi. BDP’li Ata, “Komisyonun 4’te 3’le toplanması (en az 3 parti), oylamalarda da kararların 4’te 3’le alınacağı anlamına gelmez” görüşünü dile getirirken CHP de buna destek verdi. Muhalefet partili üyeler, kararların “oybirliğiyle” alınması gerektiğini belirtirken “komisyondan bir üye çekilirse, uzlaşma komisyonunun varlığı ortadan kalkar” görüşü belirtildi. Kolaydan zora: Sivil toplum, parlamento dışı siyasi partilerin görüşünü aldıktan sonra önce taslak metin hazırlanması yöntemi üzerinde duruldu. Taslak metinler hazırlandıktan sonra “kolaydan zora ve uzlaşılan maddeler” üzerinden metin yazımına geçilmesi, uzlaşılamayan maddelerin sona bırakılıp tekrar ele alınması genel görüş olarak ele alındı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle