24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 8 DIŞ HABERLER CUMHURİYET 12 EKİM 2011 ÇARŞAMBA [email protected] demek tartışmaları süredursun, Almanya da, Türkiye’den Almanya’ya göçün 50. yılında “entegrasyon” kavramı altında belli ki başka bir kimlik tartışması yaşıyor. Almanya Dışişleri Bakanlığı’nın davetlisi olarak gittiğimiz Berlin’de hem yetkililerle hem Türkiye kökenlilerle bir hafta boyunca “göç ve entegrasyon” temasını tartıştık. Yetkililer olabildiğince temkinli bir dil kullanmaya çalışsa da Sarrazin’in kitabının satış rekoru kırması ortada bir sorunun varlığını gösteriyor. Türkiye kökenliler önce Alman siyasilerin ve 2011 yılında Alman ne demek? Türkiye’de Türk ne GÖÇÜN 50. YILI “Almanların bir bölümünün” dışlayacı/ötekileştirici tutumunu eleştiriyor, ardından “iğneyi kendimize de batırmalıyız” çerçevesinde özellikle eğitim sorununa vurgu yapılıyor. Almanya’da yaşayan bir “ikinci kuşak” Türk “Galiba Max Frisch’in lafıydı: ‘Biz iş gücü istiyorduk, insan geldi.’ Almanya’da da durum bu...” ifadeleriyle özetliyor tartışmayı. Almanya 50 yıl önce “gastarbeiter”ları kabul ederken kalıcı olacaklarını düşünmemiş. Türklerin de niyeti dönmekmiş... Şimdi Almanya göç ülkesi olmaya, göçmenler de Almanya’ya alışmaya çalışıyor. Kreuzberg semti küçük İstanbul olarak biliniyor. Berlin’deki Almanya’daki kimlik Eşbaşkanı Cem Özdemir, 50 yıl önceki Alman tanımının değiştiğini söylüyor. Bugün Almanım diyen birisi Alevi kökenli, Sunni kökenli, Türk kökenli, Arap kökenli olabilir ÖZGÜR ULUSOY Yeşiller tartışması Türkiye kökenli siyasetçilerin en büyük sorunlarını “Türkiye’de seçim hakkı” olarak tanımlamasının Cumhurbaşkanı Gül’ü bile şaşırttığını söylüyor ve ekliyor: “Bizim Almanya’daki en büyük sorunumuz eğitim, ayrım, işsizlikle mücadele...” lman Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Cem Özdemir, 50 yıl önceki Alman tanımıyla bugünkü Alman tanımının aynı olmadığını, bugün Alevi kökenli birisinin, Sünni kökenli birisinin de “Alman” olabileceğini söylüyor. Cem Özdemir, Almanya’da göçmen kökenlilerle ilgili sorunların başında eğitimin geldiği konusunda çok kişiyle hemfikir. “Türkiye’de anlayış, okul dışında anne baba sorumludur çocuktan, okulda ise öğretmen. Burada öyle değil” diyen Özdemir, özellikle de eşin Türkiye’den gelmesi durumunda dil sorununun arttığını söylüyor. Özdemir’e göre Almanya’daki eğitim sisteminde işçi ailelerinden gelen çocuklar baştan şanssız. Cem Özdemir Berlin’de, Türk gazetecilerin göç ve entegrasyonla ilgili sorularını yanıtladı. Ankara’nın bu sorunda payı nedir? ÖZDEMİR Türkiye de uzun süre buradakilere gurbetçi kafasıyla baktı. Türklere başka, Almanlara başka konuştu. Almanlarla konuşurken, “size cahil insanımızı verdik ama bizi onlarla karıştırmayın, biz elitiz” mesajı verdiler. Sen kendi insanın hakkında böyle konuşursan, Almanlar da başka türlü bakamaz ki. Şu anki hükümet bu açıdan bir değişime imza attı. Peki ya Erdoğan’ın Köln konuşması? Köln’deki konuşmasında asimilasyon insanlık suçudur dedi. Almanya’da biz insanlık suçunu Bosna için, Ruanda için kullanıyoruz. “Hedef asimilasyon değil, uyum olmalı” deseydi A Özdemir, Avrupa’daki bazı manya’daki en büyük sorunumuz biraz önce bahsettiğimiz eğitim, ayrım, işsizlikle mücadele, klasik burada yaşayan insanların sorunları. Sonra Sayın Gül söz aldı, “doğrusu şaşırdım” dedi, “Almanya’dan gelen siyasetçi arkadaşlardan başka konular beklerdim”. Derneklerimizin birinci kuşak insanları uzun bir süre buraya yerleşmek niyetiyle gelmedikleri, kalıcı olduklarını daha sonra kabullendikleri için gündemi tam algılama konusunda biraz biz de geciktik, bizim de eksiklerimiz mevcut. Çok şükür yeni kuşakta bu değişiyor. Genç kuşak yönetici arkadaşlar Almancayı mükemmel bir şekilde konuşuyor. Özdemir’le uzun yıllar Stuttgart’ta yaşayan ressam Mahmut Celayir’e ait, ilk maaşıyla satın aldığı resmin bulunduğu ofisinde görüştük. okkültürlülük bitti, boş bir ifade’ Sarrazin büyük zarar verdi mi size? Şüphesiz. Şöyle zarar verdi. Sayın Başbakan Merkel’den Yeşiller Partisi Eşbaşkanı’na kadar herkes eleştirdi. Doğru olmadığını genelliştirici ifadeler kullandığını söyledi. Halk arasında bir tepki doğmasına yol açtı bu çıkışlar. Doğruyu söylediği, yaraya parmağını bastırdığı için susturulmaya çalışıldığı algısı doğdu ve bu algı bazı basın yayın organları tarafından güçlendirildi. Sosyal demokratların eski Maliye Bakanı Sarrazin. Bu neyi gösteriyor? Bu tür tartışmalar sosyal demokratların tabanında da var olan tartışmalar. Hatta belki en sert tartışmalar orada oluyor. En çok yabancı kökenli üye, en fazla rekabeti yaşayan taban da onlarda. Onların tabanında bu konular çok sert bir şekilde yaşanıyor. ‘Çokkültürlülük bitti’ ifadeleri için ne diyorsunuz? Sayın Merkel multikültüralizm öldü diye bir ifade kullandı. Bana göre şöyle yorumlamak gerekiyor. Sayın Merkel iktidarı döneminde, o dönemde İçişleri Bakanı Schauble, İslam Konferansı diye bir konferans başlattı. İlk defa burada Müslüman örgütler başbakanlığa davet edildi. Müslümanların da din dersi olmalı mı olmamalı diye tartışmak için. Hatta Milli Görüş teşkilatı davet edildi. Sayın Wulf cumhurbaşkanı oldu, İslam her zaman Almanya’nın parçasıydı dedi. Bu ifade çok öteye gidiyor, “her zaman” demek, bunu ben bile söylemem, 4050 senelik bir tarihi var. Osmanlı’yla savaşları buna eklediğinizde 17. yüzyıldan beri diyebiliriz, ondan öncesi çok öteye gidiyor, şaşırdık, ağzımız açık kaldı bunlar bizi solluyorlar, liberal bir açılım yaşandı. Sonra ters tepti çünkü partinin tabanı bu değil, üyelikten çıkanlar oldu “Bir dakika, Yeşiller’i seçmek istersem Yeşiller’i seçerim, Hıristiyan Demokratlar’ı seçtim” diye. Merkel dengelemek için frene bastı. Sağında bir partileşme olmasın diyerek, “multikültiralizm bitmiştir” dedi. Son derece popülist bir çıkış. Multikültiralizm bitmiştir demek ne demek? sadece yabancıların Almanlarla yaşaması demek değil multikültiralizm, eşcinsellerin ayırımsız yaşaması, evli olmayanları birlikte yaşayabilmesi, her türlü yaşam tarzının özgürce kendini ifade edebilmesi, bu multikültiralizm bize göre. Bunu da kimse değiştirmek istemediğine göre böyle bir ifade boş bir ifade. Ama şunu gösteriyor, bu tartışma bitmedi, tam ortasındayız. Aslında sizin de Türkiye’de sürdürdüğünüz tartışma, Alman ne demek? Bugünkü Alman tanımıyla 50 yıl önceki farklı. Bugün Almanım diyen birisi Alevi kökenli, Sunni kökenli, Türk kökenli, Arap kökenli olabilir. Başbakanlık mümkün mü? Yeşiller hızla büyüyen bir parti. Bizim partimiz başbakan adayı çıkarmıyor. Normal şartlarda daha büyük bir ortağın, küçük ortağı oluyoruz. Mesafe küçüldü ama henüz eskiden küçük dediğimiz partiler bugün büyük dediğimiz partilerin önüne geçmedi. Bizim başbakan adayı çıkaracağız dememiz yanlış oluyor. Bizim burada en çok sempati gördüğümüz konulardan birisi mütevazı olmamız, biz şunu yaparız bunu yaparız, başbakan olacağız demememiz. ‘Ç başka anlaşılırdı. Türkçe okul derkenki kastı, Türkiye’deki Alman okulları gibi okullardı ama yanlış anlaşıldı. Artık sayın Başbakan ağzıyla kuş tutsa burada Almanlar doğru anlamayacak. Buradakiler de bazen Türkiye’de hassasiyetleri gözden kaçırıyor. Kürdistan dense üç ayımız seperatizmi tartışmakla geçiyor, insan haklarını değil. Almanlara diyoruz ki, Türkiye’deki terminolojiye dikkate alın. Düşünün ki Ermenistan Cumhurbaşkanı Kayseri’ye gidiyor ve her taraf Ermenice afişlerle dolu. Buraya da bir lider geldiğinde görüntü o, öyle algılanıyor. Mannheim’’da bir yangın oldu, Türk basını sonucu beklemeden ırkçı saldırı dedi. Ama değildi. Siz bulunduğunuz ülkeye yönelik düşman toprak psi kolojisi aşılarsanız uyumu zorlaştırırsınız. emleket siyasetinden kopamayanlar Biraz da iğneyi kendimize batırmalıyız. Bir örnek vereyim. Sayın Gül, bir kere burada yaşayan Türk kökenli siyasileri davet etmişti Ankara’ya. Ben de katılmıştım toplantıya. İsim vermeyeceğim. Avrupa’dan gelen çeşitli siyasetçilere soru sordu, sizin ana konularınız nedir niye. İlk soru seçim, Türkiye’deki seçim hakkıydı. Diğer bir soru, yine Türkiye’deki a konusu b konusu. Ben patlamak üzereydim, Almanya’daki en büyük sorunumuz Türkiye’deki seçim hakkı mı, Türkiye’deki a sorunu b sorunu mu diye. Bizim Al M eniz Ulusoylu, ziyareti organize eden halkla ilişkiler şirketinde çalışıyor. Son gün Deniz’le de söyleşi yapıyoruz. Kaçıncı kuşaksın? Üçüncü kuşak. Baba tarafı okuyan bir aile değildi. Annem liseyi bitirmiş ama burada diplomasını 2004’te tanıdılar. Ben annem sayesinde okudum. Bana önce Türkçe kitap okudu, sonra Almanca. Dersleri birlikte yaptık. İş ararken Türk olmak zorluk çıkarıyor mu? İsme bakınca davet eden az oluyor. Ama davet edenler iş teklifi veriyor. Yapılan araştırmalar Alman şirketlerin yabancı isimlere mesafeli olduğunu göstermişti. Aynı araştırma mayısta tekrarlandı, yine aynı sonuç. Ben kimlik kartı yenilemek için Bürger dairesine gitmiştim, ismime bakınca çok garip ve yavaş bir şekilde konuşmaya başladılar. Gücüme gitti. Entegrasyon ne ifade ediyor? Aile olarak tamamen entegre olmuş bir aileyiz. Entegrasyon benim için saçma sapan bir kelime. Küçükken kindergarten’a gidince kendimi dışlanmış hissetmeyeyim diye Noel ağacı almıştı annem, hediyeli filan yılbaşı yapmıştık. Dayımın 2 çocuğu Türkçe bilmiyor. Din, kültür farkı sorun mu? En büyük sorun Almanların korkusu. Değişiklikten, tanımadıklarından korkuyorlar. Tabii Türkler de daha fazla çaba göstermeliydi uyum için. Eğitime, dil öğrenmeye önem vermeliydi. Dönmeyi düşünüyor musun? Olabilir. İklim bazen bıktırıyor burada. Bir de her şey çok organize, hiç esneklik yok. Bazı Almanların soğukluğu zoruma gidiyor. D büyük sorun korku’ ‘En K’İN DOLANBAY VE ÇELİ GÖZÜYLE UYUM: RESSAM Entegrasyon biraz uyuz bir kelime anat merkezi Berlin’de, Türkiye kökenli ressamlar Ali Dolanbay ve Timur Çelik’in de dahil olduğu “Art Forum Berlin” sergisinin açılışına denk gelince, Dolanbay ve Çelik ile hem sanattan hem entegrasyondan söz ettik. Dolanbay önce mekânı anlatıyor bize. Pfefferberg’deki bira fabrikasını oluşturan binalar duvarın yıkılmasından sonra bir kültür/sanat merkezi haline gelmiş. Şimdi hem atölyelere hem sergilere ev sahipliği yapıyor. 2000’lerin başında sanatçıların bir kısmı binadan çıkarılmış ama 2000’lerin ortalarından sonra sanatsal etkinlikler yeniden artışa geçmiş. Dolanbay, farklı ülkelerden ve farklı disiplinlerden sanatçıların yer aldığı sergide sanatçıların “uyumsuzlukta uyum” aradığını an Deniz, yaşlı Almanların en başarılı Türk dönerci olurmuş dediğini anlatıyor ki, yolda bir dönerci açılışına rast geliyoruz. S latıyor ve ekliyor: “Berlin ufak bir şehir. Dünyanın her yerinden insan var. Aynı uyumsuzluğu burada yaratmak istedim.” Dolanbay’ın entegrasyonla ilgili görüşleri de şöyle: “Entegrasyon biraz uyuz bir kelime. Herkes kendisi olabilmeli. İstanbul’da da var bu. Doğudan gelene böyle bakılıyor.” Oğlu Vincent’ın doğumunun ardından Londra’dan Berlin’e taşınan Ali Dolanbay kasımda İstanbul’da kişisel sergi açacak. Timur Çelik 1993’den beri Almanya’da. Eşi Kerstin ve kızıyla birlikte, göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı Hermannplazt’da oturuyor. Bazı Türkiye kökenlilerin bu mekânlardan özel olarak kaçtığını kaydeden Timur’a göre Almanya’da “ne olursan ol, yine de Türksün” durumu var. Timur “Biz cemaat toplumuyuz onlar individüel yaşıyor” diyor aradaki farkı anlatırken. Çelik’in eserleri, Goethe Enstitüsü’nün Almanya ve Türkiye arasında imzalanan işçi alımı 50. yılı çerçevesinde, ekim sonunda açacağı sergiÇelik ve Dolanbay de de yer alıyor. Yozgatlı Osman Kalın Berlin’deki meşhur gecekondunun sahibi Osman Kalın’ın oğlu Mehmet Kalın’a entegrasyonu sorduk milyon hadis var’ ‘Piyasada 2 ‘Biz zaten uyum sağlamışız...’ kimse babamı çıkaraerlin’deki küçük mamış. Batı Berlin Beİstanbul Kreuzlediyesi’nden de işgal berg’de Baumhaus an ettiğiniz yeri boşaltın der Mauer’i de (Berdiye mektup geliyordu. lin’deki gecekondu) ziToprak Doğu’ya ait diyaret ediyoruz. “Sahiye Batılılar da bir şey bi” Osman Kalın’ın diyememiş. Duvar yıoğlu Mehmet Kalın’la kılınca bu sefer hangi görüşüyoruz. semte ait diye 10 sene Mehmet Bey bugüMehmet Kalın tartıştılar. Kreuzberg’de ne kadar pek çok gazeteciye anlattığı öyküsünü bizim için de kaldı. Seneye başvuracağız tapu için. tekrarlıyor: Babam şimdi 86 yaşında. Duvar yıkılınca iki metre daha genişEmekli olunca bir tek camiye gidip gel lettik. Su elektrik bağlatmadım, para vermeye başlamış, ama boş duramıyor, Du memek için. Kuyu açtım. Entegrasyon için ne düşünüyorvar’ın dibi çöp yığınıymış. U şeklinde çeviriyor, o zamanlar 2030 metre ka sunuz? O ne demek? re. Ekip biçiyor. Doğu Alman polisi gel Uyum gibi... miş tehdit etmiş, babam eşşoğlu eşek deBiz zaten uyum sağlamışız. Almanmiş, anlamamışlar. Aslında toprak Doğu’ya aitmiş ama Duvar ileriden geçince lar bize soğuk bakıyor. Hepsi değil de Batı’da kalmış, anlaşmazlık yüzünden “eski Almanlar”. M B ÜSİAD Berlin Şubesi Başkanı Veli Karakaya 79’dan beri Almanya’da. Koreli eşi kendi tercihi ile Müslüman olmuş. Tarikatlarla ilişkiniz var mı? Cemaat, tarikat zihniyeti bize o kadar zarar verdi ki, Rabbim irade koyun diyor, düşünün. Cemaat demek ne demek, abisi söyler o yapar, olur mu? İslam inancı böyle değil. Cehalet, eğitimsizlik, piyasada 2 milyona yakın hadis dolu. En büyük tahribatı radikaller yapıyor. Dil niye öğrenmiyorlar? Göçmenlerin genetik olarak sorunları var diyen adam, Sarrazin’i bünyesinden atamıyor SPD. Bu mümkün mü? Babalarımızın Almanca bilmezken sorunları yoktu, çünkü en altta çalıştırılıyorlardı. Ne zamanki bir şey istemeye başladık, sorun o zaman çıktı. İnsanlar değil Almanca gazete okumak, Türkçe gazete okuyamıyordu buraya geldiklerinde. Şimdi Almanca Türkçe okuyorlar fena mı? Sen tepeden bakarsan bu dili insan öğrenmez. Türkiye kökenlilerden kaynaklanan sorunlar yok mu? Asıl sorun bizlerde. Biz hakkımızı arayabilsek, burası bir hukuk devleti. Dikkat edilmesi gereken asıl meselelere dikkat etmiyorlar, helal mı haram mı, bunu konuşuyorlar. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle