18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 12 HABERLERİN DEVAMI İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Denizli Zonguldak Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Y B Y B B B Y Y Y Y Y Y Y 30 20 19 19 22 23 22 21 20 23 26 26 20 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars Y Y Y Y Y Y Y Y PB PB PB PB PB 19 19 20 22 28 26 29 29 28 30 23 20 23 Oslo A Helsinki B Stockholm B Y Londra AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih B Berlin B BudapeştePB Madrid A Viyana Y 12 9 10 19 13 16 17 13 18 12 20 31 14 Belgrad B 23 Sofya Y 17 Roma A 26 Y 22 Atina Zürih B 18 Moskova Y 11 Aşkabat A 27 Taşkent Y 23 Baku A 24 Bişkek PB 23 B 25 Tiflis Kahire A 27 Şam A 27 Ülkemizin geneli parçalı ve çok bulutlu; Marmara’nın doğusu, İç Ege, Akdeniz, Karadeniz, İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun batısı ile Muğla, Erzurum ve Diyarbakırçevreleri aralıklı sağanak yağışlı geçecek. Yağışların; Batı Karadeniz ve Doğu Akdeniz ile sabah saatlerinde Antalya’nın doğu ilçeleri, akşam saatlerinde ise Elazığ, Tunceli ve Bingöl çevrelerinde kuvvetli olması bekleniyor. CUMHURİYET 12 EKİM 2011 ÇARŞAMBA TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 12 Ekim GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada Egemen Bağış’ın bu konudaki demecine bir göz atmak yeterli. Bakanın açıkladığına göre Başbakan, AB ülkelerinde hangi tür suçlar için tutukluluk süresinin ne kadar olduğunu inceleyin diye emir buyurmuş. Döküm çıkarıp vermişler ve bu çalışma Bakanlar Kurulu’na da gelmiş. Başbakan, bakanlar ve de Adalet Bakanı, tutukluluk sürelerinin uzun olmasından rahatsız imişler. Hele başka ülkelerdeki, örneğin İngiltere’de 4 ay, Almanya’da 6 ay, Fransa ve Belçika’da en çok 1 yıl, İtalya, Portekiz, İspanya, Yunanistan’da en fazla 2 yıl ile sınırlı tutukluluk sürelerini görünce Başbakan ve hükümet üyelerinin, acaba hayret ve insaf duyguları kıpırdanmış mıdır diye düşünmekten kendini alamıyor insan. Fakat ve ne yazık ki, tutuklu milletvekilleri sorununa çözüm arayışlarında yaya kalan sadece hükümet değil. Haziran seçimlerinden sonraki süreçte tutuklu iki milletvekilinin tahliyesi sağlanmazsa Meclis’te (hatta yıllarca) and içmeyeceğini günlerce bir numaralı sorun yapan CHP de çözüm arayışlarında hareketsiz kalıyor. İktidarın sorumluluğuna ortak oluyor. Tutuklu milletvekillerini, örneğin üç yıldır hakkında yargı kararı olmayan Mustafa Balbay’ı Silivri’deki özel mahkemenin tahliye etmeyeceği anlaşıldı. Silivri yargıçlarının duruşmalarda tavırları da değişti. Örneğin Mustafa Balbay’ın milletvekili seçildikten sonra duruşmalarda yaptığı konuşmaları mahkeme başkanı daha sık kesmeye başladı. Genel kanı: Sorunu ancak parlamento çözebilir! Çözümü gerçekleştirmek için yasalarda değişiklik yapılması gerektiğini yadsıyan yok. Ne var ki, dört aydır Adalet Bakanlığı tutukluluk sürelerinin makul düzeye nasıl indirilebileceğini araştırıp duruyor, lakin derde deva olacak yolu yöntemi; evet dört aydır, bir türlü saptayamıyor. Hangi suçların süresini azaltacağını bir türlü karara bağlayamıyor. Daha önemlisi hükümetteki sureti haktan görünen kimileri (örneğin Bülent Arınç) terör, darbe gibi suçlamalarla tutuklu olanların uzun süre tutuklu kalmalarını ister görünen demeçler veriyorlar. CHP kaynaklı haberler; Adalet Bakanlığı’ndaki çalışmanın sonuçlanmasının beklendiğini ve çıkacak raporu gördükten sonra sorunla ilgili stratejinin saptanacağı izlenimi veriyor. Silivri’ye kalabalık milletvekilleri göndererek, mahkeme kapısında yöneticilerin verdiği demeçlerle veya anayasa çalışmalarında partinin öngördüğü dört koşuldan birinin tutuklu milletvekili sorunun çözümü olduğunu ifade eden Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun demeci ile kamuoyunu tutuklu milletvekilleri sorunu ile doğrudan ilgilendiğine inandıracağını sanıyorsa CHP; fevkalade yanılıyor, demektir... Abant’taki toplantıları yansıtan gazete haberlerine göre: CHP yönetimi ile, hatta İsa Gök dışında milletvekilleri arasında zahmet ve lütuf buyurup: “Ya’vu bu sorun, ne AKP’nin ne de başka bir partinin sorunu. Bizim sorunumuz. Meclis açıldığında öyle kükredik ki siyaset adeta deprem geçirdi. Ya şimdi?.. Parti genel merkezinde bu konuda ne gibi çalışmalar yapılıyor (mu?). Çözüm için kulis temaslarında AKP ile ortak bir tavır aranıyor mu?” diyen tek konuşmacı yok! Balbay’a oy veren on binlerce İzmirli, CHP Genel Merkezi hakkında ne düşünüyor acaba? CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu merakla beklenen grup konuşmasında, Deniz Feneri soruşturması sırasında Kanal 7 yöneticilerine baskın yapılacağını önceden bildiren kişinin dönemin İçişleri Bakanı olan şimdiki Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın koruması olduğunu belirterek ‘köstebek’ olduğu iddia ettiği kişinin Atalay olduğunu resmen açıkladı. Grup toplantısı sonrasındaki sohbetimizde, “Baskıyı ağır ağır arttıracağız” diyerek izleyecekleri stratejiyi şöyle anlattı: “Sağlıklı bir demokraside, hukuk devletinde böyle bir belgenin açıklanması sonrasında sorumlu olan bakanın istifa etmesi gerekir, yargının da derhal buna el koyması gerekir. Bakalım hükümet, Başbakan nasıl bir yol izleyecek? Eğer hiçbir şey yapılmazsa zaten bu yargıya, ‘dur, sen bu davayla uğraşma’ mesajı anlamına gelir. Adil bir yargılama beklenemez. CHP bu işin üstüne gitmeye devam edecek. Eğer Başbakan adım atmazsa Atalay hakkında gensoru önergesi vereceğiz.” Gensoru vereceğiz Kılıçdaroğlu: Artık ‘Yeni Anayasa’ Konuşmak Yok açıklaması dışında, gündemde olan hiçbir konuya girmedi. En başta da yarın ilk toplantısı yapılacak ‘yeni anayasa’ tartışmasına. “Bilinçli bir tercih mi?” sorumuza “Evet, bundan sonra anayasa tartışmasına girmeye hiç niyetim yok” dedikten sonra şöyle devam etti: “Meclis’te komisyon kuruldu. Biz de oraya üyelerimizi bildirdik. Üçü de birbirinden değerli. Süheyl Hoca (Batum) anayasa profesörü. Rıza Türmen’in uluslararası deneyimi var. Atilla Bey (Kart) de en fazla Meclis deneyimi olan isim. Artık onlar götürecek. Gruptaki arkadaşlarıma da ‘Artık yeni anayasa konusunda konuşmak yok’ dedim. Anayasa önemsiz demiyorum ama ülkenin acil çözüm bekleyen diğer sorunlarını konuşmamız lazım. O yüzden bugün grupta vatandaşın üzerindeki zam yükünü anlattım.” KP’nin niyetini CHP test edecek CHP kamuoyunun bir bölümü, yeni anayasa yapımı için AKP ile masaya oturulmasının “hata” olduğu kanaatinde. Eski Genel Başkan Deniz Baykal’ın anayasa değişikliği A konusunda AKP’ye kapıları tamamen kapatan tutumu hâlâ zihinlerde. Ondan farklı bir tavır sergileyerek Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in yeni anayasa çağrısına olumlu yanıt veren Kılıçdaroğlu ise eleştirilere karşı kendisini şöyle savunuyor: “CHP bu topluma özgürlükçü anayasa sözü verdi ve bunu tutarak bu çalışmaya katılıyoruz. Yeni anayasada olması gerektiğini düşündüğümüz temel prensipler belli: Yargı bağımsızlığı, basın özgürlüğü, üniversite özerkliği, dokunulmazlıkların kaldırılması. Bir de o anayasanın iç hukukumuza yansıması lazım. Yani ülke barajı, Siyasi Partiler Yasası, siyasi ahlak yasası, tutuklu vekiller gibi demokrasi ve özgürlüklerin önündeki sorunları çözmesi lazım. Bu listeyi hem Türkiye’ye hem de dünyaya anlatacağız. AKP’nin bu ilkeler doğrultusunda bir anayasa istediğini sanmıyoruz. Orada bulunarak, AKP’nin demokrasi ve özgürlükler konusundaki gerçek niyetini de test etme ve halka gösterme imkânı bulacağız.” GÜNDEM Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Heyecanlı bir genç, yazılarımın birinden etkilense, “evet, ben de böyle düşünüyorum” dese... Görüp geçirmiş bir aile büyüğü bir yazının ardından, “iyi, bizden sonraki kuşaklardan da ulusal değerlerimize karşı hassas yazarlar yetişiyor” dese... Özgürlükte zaman zaman aldığım mektuplar, okurlarla yüz yüze gelince onlardan dinlediklerim, bu hayalimi süslüyordu. 30 Eylül Cuma günü, Silivri duruşmalarının 138’incisinde, salona gelen izleyicilerin yelpazesi o hayallerimi ete kemiğe büründürdü. Salon İzmir ve Zonguldak’tan gelenlerle doluydu. Salondakilerin dört beş katı da dışarda varmış, dönüşümlü olarak giriyorlardı. “Haberal’ı ve Balbay’ı almaya geldik” coşkusu, beklentisi içindeydiler. Kim nereden geldiyse ilini, ilçesini haykırıyordu. Devrekliler coşkuyla bağırınca yıllar önce Prof. Türkel Minibaş’la buradaki bir konferansımız gözümün önüne geldi. Beş konuşmacıdan dördü erkekti. Minibaş, o güler yüzüyle, “Kadınerkek eşitliğine inanıyorsanız, benim dört erkek kadar konuşmam gerekir” diye başlamıştı söze... İzmir ve çevresinden gelenler sözcüğün tam anlamıyla kuşaklar yelpazesiydi. 80’ini yeni geçmiş bir emekli öğretmen gürültüye inat sesini duyurmaya çalışıyordu: “Ben Köy Enstitüsü mezunuyum... Bak, Cumhuriyet gazetesi de yan cebimde...” Hafif dönüp “Cum” kısmı dışa katlanmış gazeteyi gösterince, haykırdım: “Tabii ya... Biz yan cebimize gazeteden başka ne koyarız ki...” Uzun boyu ve gür sesiyle kendini duyurmak için çok da önde olma gereği duymayan bir delikanlı, adını söyleyip mektubumu aldınız mı, diye sordu. Kemal Yakar’ın mektubunu almıştım. Birkaç cümlesini paylaşmak isterim: “18 yaşındayım... Senin yazılarını okuyarak büyüdüm... Dediğin gibi bizler vatandan aldıklarımızla değil, vatana verdiklerimizle doyarız... Geçen seçimde beni mutlu eden en büyük şey şehrimden aday olmandı. Herkese Mustafa’yı anlattım, Balbay’ı anlattım. Adımı yazıyorum ama, ben aslında Mustafa Balbayım...” CHP’nin kadın kolllarından ve gençlik kollarından gelenlerle öbek öbek iletişim kurmaya çalıştık. İlçe adları havada uçuştukça her biri gözümün önüne geldi; Karşıyaka, Buca, Konak, Karabağlar, Bornova, Dikili, Foça, Urla, Kuşadası, Narlıdere, Balçova, Menemen, Seferihisar, Karaburun... Kimileri yanında, “Seçtiğimiz milletvekilini Meclis’te görmek istiyoruz” başlıklı imza kampanyasının yerel basında çıkan haberlerini getirmiş... Ayvalık Hürses gazetesi, “Balbay İçin İmza Kuyruğu” başlığını atmış... Narlıdere Gündem gazetesi, “Narlıdere’de Balbay’a Özgürlük Kampanyası” başlığıyla haberi vermiş... Günlerce hücrede tek kişilik yaşamın ardından böyle bir kavuşmayı okurla da paylaşmadan edemedim. Tüm gelenlere teşekkür borcumu böylece bir ölçüde ödemiş olurum diye düşündüm. 30 Eylül Cuma günü gelenlere, duruşmalarda sürekli benimle olanları anlattım: “Bakın, Çağlar Teyze’yle Rahmi Abi ordalar, her duruşmada burdalar... Her Saniye, sadece babasını kaybettiği dönem gelemedi... Gürol Saygı Hocam Urla’dan sıklıkla bize gelir... Bakın şurada da Ankara’dan aylık olağan ziyarete gelen eskimeyen dostlar var.” Hapis hayatında öğrendiklerimden biri de şu oldu: Vücut kimyasının değişimi belki Einstein’ın ışık hızından bile çabuktur... Bazen bir kuş sesi bütün kan dolaşımınızı değiştirir... Bir ılık rüzgâr içinizde fırtınaya dönüşür... Bir tutam bulut, binlerce metre yükseğe çıkartır... Hele elleri havada yüzlerce dostla buluşma! Katlar bunların tümünü... Ege Life dergisinin ekim sayısında, “Özlemleriniz nelerdir” diye sorduklarında şöyle yazmıştım: “Dolu salonlarda insanlara hitap etmeyi özledim. Onların gözlerinin içine baka baka bir şeyler anlatmak, o salonlardan tek yürek çıkmak ne güzel duygudur.” Yine buluşacağız... O günlerin heyecanıyla doluyum... Bütün kuşaklarla... ATALAY’IN HASSASİYETİ! Kılıçdaroğlu’nun iddialarını yanıtlayan Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın sözlerinde iki bölüm dikkat çekiciydi. Birincisi “Gizli olan soruşturma dosyasından bilgiler aktarmak, bilgileri henüz doğruluğu bilinmeden ve avukatların dahi bilgisi olmadan kamuoyu ile paylaşmak hukuk ihlalidir” demesi. İkincisi ise soruşturma dosyasını sızdırdığını iddia ettiği savcıları “masum insanlara iftira atmakla” itham etmesi. Acaba Atalay, her iki konuda gösterdiği duyarlılığı, bakanlığı ve başbakan yardımcılığı döneminde Ergenekon ve Balyoz başta olmak üzere gizli yürütülen diğer soruşturmalardaki bilgi ve ifadelerin çarşaf çarşaf yayımlanması sürecinde de göstermiş miydi? anayasa talimatı Milletvekillerine Grup konuşmasını sadece iki konuya ayıran Kılıçdaroğlu, elektrik ve doğalgaza yapılan zamlar ile Deniz Feneri soruşturmasına ilişkin ‘El koyacaklar’ Tamgün Yasası’nın ardından üniversite hastanelerinin Sağlık Bakanlığı’na devredileceği, bakanlığa bağlı hastanelerin de özelleştirileceği iddia edildi MUSTAFA ÇAKIR ABD’de Suudi elçiye suikast planı iddiası Haber Merkezi Suudi Arabistan’ın Washington Büyükelçisi’ne suikast planladığı iddia edilen 2 kişi yakalandı. New York’taki federal mahkemede açıklanan suç duyurusuna göre, İran asıllı ABD vatandaşları Mansur Arbabsiar ve Golam Şakuri’nin, Suudi Arabistan’ın Washington Büyükelçisi’ne suikast ve Suudi Arabistan ile İsrail büyükelçiliklerini bombalama planı yapmakla suçlandığı bildirildi. Arbabsiar’ın, Eylül ayının sonunda tutuklandığı ve suçunu itiraf ettiği, Şakuri’nin ise hala kaçak olduğu belirtildi. Mahkeme belgelerinde Şakuri’nin, İran’daki Devrim Muhafızları’nın bir kolu olan Kuds Gücü’nün üyesi olduğu iddia edilidi. ABD Adalet Bakanı Eric Holder’dan, planın İran tarafından desteklendiği, yönetildiği ve Tahran’dan hesap sorulacağı belirtildi. İran yönetimi ise suçlamaları reddederken, İran resmi ajansı IRNA’nın haberinde, suçlamalar “propaganda senaryosu” diye değerlendirildi. Dış Haberler Servisi ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın, aralık ayında Yunanistan ve Türkiye’ye resmi ziyarette bulunacağı bildirildi. Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada “Biden’ın Atina’da ABD’nin Yunan hükümetiyle diyalog ve sıkı işbirliğini devam ettireceği” kaydedilirken Başkan Yardımcısı’nın “ABD ve Türkiye arasındaki önemli işbirliğini görüşmek üzere” Ankara’yı da ziyaret edeceği ifade edildi. Biden Türkiye’ye geliyor ANKARA Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Genel Başkanı Çetin Erdolu, hükümetin Tamgün Yasası ile gelirleri düşen ve ödeme güçlüğü çekmeye başlayan üniversite hastanelerinin Sağlık Bakanlığı’na devredilmesi için uygun zemini hazırladığını söyledi. Erdolu, kamu hastane birlikleri düzenlemesi ile de Sağlık Bakanlığı hastanelerinin özelleşeceğini belirtti. Erdolu, yasanın ardından Adana’da 25, Kırklareli’nde 1, Samsun’da 52, Düzce’de 6, Amasya’da 5, Muğla’da 10, Malatya’da 14, Denizli’de 20 olmak üzere 133 hekimin kamudan istifa ettiğini söyledi. Erdolu, Cerrahpaşa ve Çapa’daki branşların birçoğunda da biriki öğretim üyesi kaldığını belirtti. Üniversite öğretim üyelerine 2 yıl süreyle döner sermaye getirici işleri yapmamak koşulu ile muayenehanelerini sürdürme hakkı tanındığına işaret eden Erdolu, ancak bu öğretim üyelerinin hastanede çalışamadıklarını vurguladı. Erdolu, şunları söyledi: “Bu nedenle üniversite hastanelerinde cerrahi müdahaleler ve ameliyatlarda düşüş meydana geliyor. Dolayısıyla üniversite hastanelerinin gelirleri düşüyor. Ödeme güçlüğü çeken üniversite hastaneleri isterlerse Sağlık Bakanlığı ile protokol imzalayabiliyor. Ödeme güçlüğü ortadan kaldırıldıktan sonra yönetim Bakanlığa geçiyor. Aslında hükümet, üniversite hastanelerinin Sağlık Bakanlığı’na geçmesine uygun zemini hazırlıyor.” Erdolu, çıkarılması planlanan KHK’de de üniversite hastanelerinin Bakanlığa devrini öngören maddeler olduğunu belirtti. KHK’yle getirilecek kamu hastane birlikleri ile devlet hastanelerinin özelleştirilmesinin öngörüldüğüne işaret eden Erdolu, “Yapılmak istenen üniversite hastanelerinin de kamu hastane birliklerine dönüşmesi” dedi. Erdolu, “Çıkarılması planlanan KHK ile sağlık alanındaki tüm çalışanlar sözleşmeli statüye geçirilecek” diye konuştu. BİR DAHA OSTİM’LER OLMASIN OSTİM’deki patlamada yakınlarını kaybedenler adliye önünde basın açıklaması yaptı. Patlamada yaşamını yitiren Dursun Kavak’ın kardeşi Sibel Kavak, “Bir daha OSTİM’ler olmasın” diyerek sorumluların ortaya çıkarılması istedi. (AAERÇİN TOP) ‘Bakanlıktan ekip gelmedi’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara’daki OSTİM Organize Sanayi Bölgesi’nde 3 Şubat 2011’de meydana gelen, 20 kişinin ölümü ve çok sayıda kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan 2 patlamada sorumluluğu bulunduğu iddia edilen 9 kişi hakkında açılan davanın görülmesine devam edildi. Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada tutuklu sanıklardan Kasım Ersoy söz aldı. Patlamaların meydana geldiği işyerlerine gaz satışı yapan firmanın ortağı ve yasal yöneticisi olan Ersoy, şirketin denetimi için ilgili bakanlık veya belediyeden herhangi bir kontrol ekibinin gelmediğini belirterek “Sadece bir ara zabıtalar geldi. Çalışma şartlarını ve kabinleri denetleyerek gittiler” dedi. ‘Sözleşme’ formülü MAHMUT LICALI ANKARA YÖK, tamgün yasasının ardından üniversite hastanelerindeki tedavi ve eğitim hizmetlerinde yaşanan aksaklığı aşmak için Sağlık Bakanlığı’na “sözleşme formülü” sunmaya hazırlanıyor. Bakanlığın sıcak baktığı formüle göre, üniversite hastenelerinden ayrılan öğretim üyeleri sözleşmeli olarak tıp fakültelerinde ders verecek fakat verdiği hizmetlerde akademik titrini kullanamayacak. Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın YÖK üyeleriyle yaptığı görüşmenin ardından görüş birliğine varılan formülün detayları bakanlığa sunulmak üzere hazırlanıyor. Üniversitede görevliyken aynı zamanda anabilim dalı ya da bölüm başkanı olan akademisyenler sözleşmeyle geri döndüklerinde akademik görevlerine devam edemeyecek ve aka demik unvanlarını kullanamayacak. Ayrıca üniversitede kalan öğretim üyeleri gibi özlük haklarının tamamından da yararlanamayacak. Sözleşmeli akademisyenlere ne kadar ücret verileceği ise YÖK’ün düzenlemesinde netleşecek. Yasada kısmen esneklik sağlayan düzenlemenin Bakanlar Kurulu’nda kanun hükmünde kararnameyle bu ay içerisinde kabul edilmesi bekleniyor. İstanbul Haber Servisi Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından bakımı yapılarak koruma altına alınan ve 300’den fazla paha biçilemez tarihi eserin bulunduğu Üsküdar’daki Özbekler Tekkesi’nden 3 adet el yazması Kuran ve çok sayıda tezhipli ferman çalındı. Mali Şube ve Hırsızlık Şubesi ekipleri olaya el koyarken güvenlik kamerası bulunmayan tekkeye giren hırsız ya da hırsızların yakalanması için çalışma başlatıldı. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarihi eserlerin sayımına başladı. İlk incelemede hırsızların, tekkede bulunan Sakalı Şerif’i de gördükleri, ancak anlamadıkları için almadıkları belirlendi. Ayrıca Şeyh Ethem Efendi’nin pergeli ile ebrularının da alınmadığı tespit edildi. Tekke’de ‘tarihi’ hırsızlık C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle