18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 4 HABERLER CUMHURİYET 12 EKİM 2011 ÇARŞAMBA CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, grup toplantısında Deniz Feneri davasının ‘köstebeğini’ açıkladı ‘Köstebek Atalay’dır’ Demirtaş’tan sert açıklama: Korkular, Kaygılar... Zeitgeist (Zamanın Ruhu) değişiyor, mali krizin etkisiyle başlayan değişiklik giderek hızlanıyor. Bu değişikliği iki kanaldan izleyebiliriz. Birincisi, 1980’lerden bu yana egemen olan ideolojinin duvarları çatlıyor; gizledikleri, bastırdıkları geri geliyor. İkincisi, sesini kaybetmiş olanlar seslerini yeniden bulmaya başlıyorlar; meydanlar, sokaklar kitlelerin protesto eylemlerine yeniden kavuşuyor. Birinci eğilimin ilk ve en çarpıcı ifadelerini, ABD Merkez Bankası Başkanı, piyasaların gurusu Greenspan’ın, mali kriz sırasında ABD Kongre Komisyonu’na ifade verirken sığındığı, “gerçeklik, kafamdaki modele uymadı” ifadeleriydi. Böylece serbest piyasa modeline güvenin sarsıldığını, onun en kararlı savunucularından birinin ağzından öğrenmiş oluyorduk. İkinci örnek, geçen aylarda, mali piyasaların bir başka gurusunun, dünyanın en zengin spekülatörlerinden Warren Buffett’in, “devletin zenginleri şımartmaktan artık vazgeçmesine” ve vergi vermek istediğine ilişkin sözleriydi. Buffett’e göre, gelir dağılımındaki bozulma tehlikeli düzeylere ulaşmıştı. Zeitgeist’in değişmeye başlamasına yol açan, aynı zamanda bu değişiklikten beslenen toplumsal hareketler önce Avrupa’da başladı, sonra Kuzey Afrika ve Ortadoğu devrimci dalgasında kendini gösterdi. Geçen ay ABD mali kurumlarının merkezi “Wall Street” de protesto eylemleriyle tanıştı. Bu dalganın, nihayet ABD’yi de etkisi alına almaya başlaması, eşitlik, gelir dağılımındaki bozulmalar, devletin rolü, kapitalizmin geleceği... gibi konulardaki tartışmaları daha da alevlendirdi. Bu devleti tanımıyoruz ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Abdullah Öcalan’a “tecrit” uygulamasını protesto ettikleri Gemlik yürüyüşünün engellenmesi ve polislerce Eşbaşkan Gültan Kışanak’a “ben devletim” denilerek şiddet uygulanmasına sert tepki gösterdi. Demirtaş, “Devlet buysa biz bu devleti tanımıyoruz, bu zorba devleti tanımıyoruz” dedi. Demirtaş, “Tek çözüm Öcalan’a ev hapsidir” görüşünü savundu. Demirtaş, dün partisinin grup toplantısında, Gemlik yürüyüşünün engellenmesini “barışın engellenmesi” olarak nitelendirdi. AKP hükümetinin uyguladığı politikaların 1980, 90’lı yıllardan farklı olmadığını belirten Demirtaş, “Gidip Kenan Evren’i Tansu Çiller’i dinleyin bize ne yaptıklarını anlatsınlar size” diyen Demirtaş, 90’larda “ben devletim” diyenlerin insanların ensesine “sıktığını”, köylerini yaktığını, bugün de “ben devletim” diyenlerin karşılarına çıktığını ifade etti. Demirtaş, “Devletsen halka hizmet edeceksin; başka bir devlet anlayışını tanımıyoruz. Zorba devleti tanımıyoruz. Böylesi bir devlet anlayışının meşruiyeti bizim nazarımızda yoktur” dedi. Öcalan’a “tecrit” uygulamasına tepki gösteren Demirtaş, “İmralı’da tutuklanan bir şahıs değildir, çözüm iradesidir, bir halkın iradesidir” diyen Demirtaş, sorunun çözümü için “ev hapsinin şart olduğunu” söyledi. TUTUKLU VEKİLE RET ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) BDP’nin, tutuklu milletvekili Selma Irmak’ın TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu üyeliği Meclis Başkanlığı’ndan döndü. BDP’nin ihtisas komisyonu üyeliği için bildirdiği isimler, dün TBMM Genel Kurulu’nda okundu. Ancak BDP’nin Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu için bildirdiği tutuklu vekil Irmak’ın adı okunmadı. BDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan’ın itirazı üzerine, birleşimi yöneten TBMM Başkanvekili Mehmet Sağlam, Meclis içtüzüğüne göre milletvekillerinin “yemin ederek” göreve başlayabileceğini anımsatarak Irmak’ın yemin etmediği için komisyonda görev alamayacağını söyledi. Kaplan, daha sonra gazetecilere yaptığı açıklamada, “Selma Irmak tutukludur, hüküm giymediği sürece yeni isim bildirmeyeceğiz” dedi. Kaplan, bu konuyu her platformda gündemde tutacaklarını sözlerine ekledi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Deniz Feneri davası “köstebeği” tartışmalarına “Köstebek Beşir Atalay’dır. Bir dava düşünün; Adalet Bakanı’nın görevi savcıları görevden almak, İçişleri Bakanı’nın görevi de arama yapılacağını önceden duyurmak” sözleriyle açıklık getirdi. Kılıçdaroğlu, grup toplantısında Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Alman vakıfları ve CHP’li belediyelerle ilgili savları üzerine yaptığı “açıkla” çağrısına yanıt alamadığını vurguladı. Deniz Feneri e.V. davasında ceza alan Mehmet Gürhan’ın, Kanal 7’nin sahibi Zekeriya Karaman’a “hapisteyken” vermiş göründüğü vekâletle ilgili açıklamaları üzerine yapılan soruşturma sonunda, “noterin kabahati yok” denildiğini ve beraat ettiğini anlatan Kılıçdaroğlu, “Bu adam Almanya’da hapiste, ey noter sen nasıl gelmiş gibi vekâletname verdiğini onayladın, demediler” dedi. Almanya’da açılan Deniz Feneri davasının 1 yıl 5 ayda sonuçlandığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Burada 19 Eylül 2008’de açılan davadan hâlâ sonuç yok. Deniz Feneri olayı, yüzyılın soygununun üstüne yüzyılın örtüsünün örtülmesidir” diye konuştu. . Kılıçdaroğlu, “Film işini çok iyi yapıyorlar gerçekten” derken, elindeki büyük kara kapaklı dosyayı göstererek “Bu köstebeğin dosyası” dedi. Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları özetle şöyle: Telefon trafiği: 14 Ekim 2009’da saat 22.19’da İçişleri Bakanlığı özel kaleminden koruma müdürü Kırıkkale Beledi Partisinin grup toplantısında konuşan Kılıçdaroğlu, Almanya’da açılan Deniz Feneri davasını 1 yıl 5 ayda sonuçlandığını vurgulayarak “Burada 19 Eylül 2008’de açılan davadan hâlâ sonuç yok” dedi. ye Başkanı Veli Korkmaz’ı arıyor. Hani Almanya’da İslami holdingler vardı, milleti dolandırmışlardı, bu konuyla ilgili Meclis araştırma komisyonu raporunda Veli Korkmaz adına bakın, nasıl hortumlama yaptıklarını görürler. Kırıkkale Belediye Başkanı hemen telefonuna sarılıyor ve Mustafa Çelik’i arıyor. Alman mahkemelerinin asıl fail dediği Mustafa Çelik. Görüşmede Veli Korkmaz, Mustafa Çelik’e “üstadım” diye hitap ediyor. Veli Korkmaz “Evde misin? Acil bana sabit numaranı ver 0 216’lı numara” diyor. Aynı gece Mustafa Çelik’i arıyor. Çelik operasyon dolayısıyla öğrendiği arama kararını İsmail Karahan’a bildiriyor. Karahan’ın ifadesi: Soruyorlar savcılıkta; yapılan aramadan önceden haberdar olduğunuz anlaşılmıştır diye... Ka rahan, İstanbul’daki işyerimizde yapılan aramada hemen birkaç gün önce Mustafa Çelik beni arayarak yüz yüze görüşmemiz gerektiğini söyledi. Yüz yüze bir araya geldiğimizde bana işyerlerinde arama yapılacağını duyduğunu, bu nedenle izne ayrılma, belki de işyerindeki bazı bilgilere ihtiyaç duyabileceğini, bunları kendinin cevaplayamayacağını söyledi. Ben arama yapılacağını öğrendikten sonra bazı personelimizin işten ayrılmamasını istedim. Köstebek Atalay: Bu yapı bir demokrasiye yakışan bir yapı değildir. Bu yapı tüyü bitmemiş yetimin cüzdanına tüy dikmek demektir. Tapeler geliyor, diyordu ya Başbakan, koruyor bütün adamlarını. Özel yasalar çıkıyor. Adalet Bakanı 3 savcıyı görevden aldırıyor. Neden savcıları görevden alıyorsun, bilgi mi sızdırdı bu savcılar? Ergenekon’da olduğu gibi özel hayatı mı çarşaf çarşaf servis ettiler? Namuslu birer insan gibi oturup çalıştılar. Köstebek, Beşir Atalay’dır. Utanma yok: Bir dava düşünün; Adalet Bakanı’nın görevi savcıları görevden almak, İçişleri Bakanı’nın görevi de arama yapılacağını önceden duyurmak. İnsanda biraz utanma, ahlak olur. Kendisi İçişleri Bakanlığı koltuğunda otururken kendi Dernekler Masası’nın verdiği raporun gereğini niye yapmadı? Bundan sonra bütün karanlık dosyaları açıklamak için çaba harcayacağız. Bir İçişleri Bakanı arama yapılacağını kimden öğrendi? Herhalde Emniyet Genel Müdürlüğü’nde çalışan polislerden. Kendi özel koruma müdürü bakanlıktan ayrıldı ama koruma müdürü hâlâ yanında onu ayırmıyor, olur ya başı belaya girerse, ya konuşursa. alk bıktı...’ ‘Bırakın TV seyretsinler’ Geçen hafta Washington Post’ta Samuelson, zenginlere karşı bir tepkinin başladığını, gelir dağılımı bozulmaya devam ettikçe bu tepkinin güçlenmeye devam edeceğini yazıyordu. New York Times’ta Krugman, “Plütokratların korkusu” başlıklı yorumunda, sağ kesimden yazarların, siyasilerin Wall Street işgaline karşı, “Amerika düşmanı”, “Lenin çizgisi”, “ayaktakımı” gibi nitelemelerle hezeyana varan tepkilerini aktarıyordu. Columbia Üniversitesi’nden Prof. Jeffrey Sachs da Project Syndicat’da “Halk, hükümetlerin, zenginlere hizmet etmesinden bıktı” diyordu. İngiltere’de gazetelerle ilgili hoş ama gerçeği de yansıtan bir şaka vardır: The Daily Telegraph’ı ülkenin eskisi (Victoria Dönemi) gibi yönetilmesini isteyenler, The Guardian’ı (sosyal demokrat) ülkeyi kendilerinin yönetmesi gerektiğine inananlar, The Times’ı ülkeyi yönetenler, Financial Times’ı ülkenin sahibi olanlar, The Sun’ı (tabloid magazin) da “gazetenin 3. sayfasında çıplak kadın resmi olduğu müddetçe umurumda değil” diyenler okurmuş. Sun bir yana, Telegraph, Times ve Financial Times’ta son haftalarda yayımlanan yorumlar, Zeitgeist değişirken bu çevrelerde nasıl kaygı ve korkuların şekillenmeye başladığını sergiliyorlardı. Telegraph’ta Alisdair Palmer, “Kapitalizm başarısız olursa alternatifi çok daha kötüdür” başlıklı yorumunda, Yunanistan’dan New York’a kadar “sokakları” aktardıktan sonra, “bunlar belki ne istediklerini tam olarak bilmiyorlar”... “ama neye karşı olduklarını biliyorlar”... “Bunları küçümsemek hata olur” diyordu. Times’ta Phillip Collins’in “Tabii ki zenginler daha fazla vergi vermelidir” başlıklı yazısında, İşçi Partisi Başkanı Miliband’a yönelik, zenginlerden daha fazla vergi istenebilir ama “bunu ‘eşitlik’ talebine bağlamak yanlış ve tehlikeli olur” önerisini aktarmıştım. Geçen hafta da Financial Times’ın emektar ekonomi yorumcularından Samuel Brittan “Eşitsizliğe karşı Haçlı seferine son veriniz” başlıklı yazısını, “eşitlik” kavramının ne kadar “yanlış”, “zararlı” olduğunu kanıtlamaya ayırdığını gördük. Brittan, “Yeniden dağılım”a evet ama “eşitlik talebine hayır” diyor. Çünkü “eşitlik talebi”... “bütün mülklerle gelirler devlete aittir” demek oluyormuş. Bunlar şaşırtıcı tepkiler değil, bir anlamda “eşyanın doğasına uygun”... Ama Times’ta Giles Cohen’in, “Bırakın TV seyretsinler, sokağa çıkmalarını önler” başlıklı yazısı gerçekten sıra dışıydı? Cohen, öğrenci olaylarında “Savaş Abidesine” tırmanan, İngiliz bayrağına asılarak sallandığı için 16 ay hapis cezası talebiyle yargılanan Charlie Gilmoure’un avukatının savunmasını örnek veriyor. Ailesi, Gilmoure’a çocukken hiç televizyon seyrettirmemiş, bu genç adam ülkenin en önemli anıtı “Şanlı Ölüler” heykelini daha önce TV’de görmediği için tanıyamamış. Gilmour’a TV seyrettirmeyen solcu anne ve babası, onun yalnızca tarih öğrenmesini engellemekle kalmamış, terbiyeli davranmayı öğrenmesini de önlemişler. Cohen yazısını, “Ben şimdi eve gidiyorum, sekiz yaşındaki kızımı TV önüne koyup orada bırakacağım” sözleriyle bitiriyor. Yazının öğrenci olaylarına kızgınlığın yanı sıra, şaka boyutu da yüksek. Ama, insan bir yıldır, ekonomik krizin ortasında, İngiltere’de devlet kanalı BBC’de, yüksek üretim maliyetlerine karşın, sunuma giren tarihi dizilere, programlara bakınca, her şakanın içinde bir gerçek vardır saptamasını ve de Guy Debord’un “Gösteri Toplumu” yapıtını anımsamadan edemiyor... ‘H İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN ATALAY’DAN İDDİALARA YANIT ‘Külliyen yalandır’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Deniz Feneri e.V. soruşturmasıyla ilgili kendisine yönelik iddialarına ilişkin, “Şahsıma atfen dile getirilen bu iddialar külliyen yalandır, iftiradır” dedi. Atalay yaptığı açıklamada, şunları kaydetti: “CHP’nin yalan ve iftiradan medet uman bir yaklaşım içine girerek şahsıma ve AKP hükümetine karşı bu derece sakil bir karalama kampanyasına başvurması Türk siyaseti açısından büyük bir talihsizliktir. CHP Genel Başkanı’nın, parti içi rahatsızlıkları geri plana düşürmek için sarıldığı bu yöntem siyasetimiz açısından ciddi bir seviye kaybıdır. CHP Genel Başkanı’nın kendisini ‘hafiye’ gibi konumlandırmasının ucuz ve düşük düzeyli bir durum olması, CHP yönetiminin takdirinde olan bir konudur. Öncelikle şu hususları vurgulamak durumundayım. Devam etmekte olan bir soruşturmayla ilgili yorum ve değerlendirmede bulunmak suçtur. Gizli olan soruşturma dosyasından bilgiler aktarmak, sızdırılan bilgileri henüz doğruluğu bilinmeden ve avukatların dahi bilgisi olmadan kamuoyuyla paylaşmak hukuk ihlalidir.” Bahçeli’den ‘tezkere’ tepkisi: Hedef iran ve Suriye mi? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, AKP hükümetinin, süresi geçen hafta bir yıl uzatılan sınır ötesi operasyon yetkisini terör örgütüne karşı kullanmakta “isteksiz” göründüğünü belirterek sınır ötesi harekât yetkisinin hedefinde “Suriye ve İran’ın olup olmadığını” sordu. Bahçeli, partisinin grup toplantısında tezkere görüşmeleri öncesinde Erdoğan’a yaptığı “Kandil’e bayrak dikme” çağrısının hükümet tarafından anlaşılamadığına dikkat çekti. Bahçeli, bu sözleri bir ülkeyi “işgal” için değil, ülkenin terör saldırılarına karşı korunması için kullandığını ifade etti. Bahçeli, Kuzey Irak’a kapsamlı kara harekâtının Erdoğan’ı neden bu kadar “ürküttüğünü” anlayamadıklarını da belirterek şunları söyledi: “Teklifimize her defasında tepki gösteren Başbakan’ın acaba TSK’nin Irak’a girmeyeceğine dair birilerine verdiği bir söz mü vardır? Bu kapsamdaki merak ve endişemiz, alınan sınırötesi harekât yetkisinin hedefinde Suriye’nin olup olmadığıdır. İran’ı da kapsamına alan bir savaş senaryosunun fitili acaba AKP tarafından mı ateşlenecektir? Böyle bir girişim eğer gerçekten planlanıyorsa, bölgesel bir felakete ülkemiz sürüklenecek, bedeli milletimiz ve devletimiz açısından katlanılamayacak boyutta olacaktır. Erdoğan ve hükümeti, şayet Türk milletinin varlığından, birliğinden, bekasından içten içe rahatsızlık duymuyorsa, Irak’ın kuzeyini ekin gibi biçmeli, Türkiye’ye sahip çıkmalıdır.” [email protected] TRT’den sansür ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TRT, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “köstebek açıklaması” ile BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın grup toplantısında Meclis TV’nin canlı yayınını sınırlamasını eleştirdiği sözlerini yayınlamadı. Meclis TV’nin yayınlarının sınırlandırılması üzerine TRT’nin TRT Haber kanalıyla siyasi partilerin grup toplantılarını canlı olarak yayınlaması yönündeki kararına karşın dün CHP ve BDP grup toplantıları kesintili olarak yayınlandı. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın konuşmasının tamamı ise canlı yayınlandı. Kılıçdaroğlu’nun konuşmasının yalnızca ilk ve son bölümü yayınlanırken Deniz Feneri soruşturmasında köstebeğin dönemin İçişleri Bakanı Beşir Atalay olduğuna ilişkin açıklaması yayımlanmadı. BDP Genel Başkanı Demirtaş’ın konuşması da TRT’nin protokol iptaliyle Meclis TV’nin Meclis faaliyetlerini yayınlamasına sınır getirmesini eleştirdiği sırada kesildi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, tepki göstererek “Bunun sorumluları yargı önüne çıkarılacak ve hesabını verecektir. Vergilerimizle yayın yapan, ama AKP’ye hizmet eden TRT yöneticileri iyi bilsin ki yüzyılın soygunu olan Deniz Feneri vurgununun üzerindeki perdeyi nasıl yırttık ve köstebeği açıkladıysak, TRT’den de sansürcü yayıncılığın hesabını soracağız” dedi. CHP’nin internet sitesine saldırı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP’nin internet sitesi önceki gece bir süre bilgisayar korsanları tarafından ele geçirildi. Siteyi ele geçirirken sayfaya, şeytan resmi ve “net devil” imzasıyla “Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün çizgisinden saptınız, pornolar çektiniz, kendi derdinize düştünüz, halkı unuttunuz. Ama bizler yaptıklarınızı unutmayacağız. Yazıklar olsun” yazısını koydular. Yazı siteden kaldırdı. avcıları biz almadık’ Adalet Bakanlığı, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Köstebek” iddialarıyla ilgili olarak yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada özetle şunlar kaydedildi: “Cumhuriyet savcılarının Adalet Bakanı tarafından görevden alındığı iddiası tümüyle gerçekdışıdır.” ‘S C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle