24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 EKİM 2011 ÇARŞAMBA KÜLTÜR CUMHURİYET SAYFA [email protected] 15 İDSO’da eski bir dost: Strugala stanbul Devlet Senfoni Orkestrası 14 Ekim Cuma akşamı Aya İrini’de bir Polonya konseri düzenliyor. Polonyalı piyanist Jablonski’nin solist olacağı konserde İDSO’yu Tadeusz Strugala yönetecek. Hem de 104. kez. Yetmişli yıllardan bu yana kimi zaman sürekli, kimi zaman aralıklı olarak ülkemize gelip bütün orkestralarımızı yönetmiş, sanat yönetmenliği yapmış, nice bestecimizin yapıtını ilk kez yaşama kavuşturmuş, nice solistimizin ilk konserine eşlik etmiş. Avrupa’dan Asya’ya, Avustralya’ya, Uzakdoğu’ya ve Amerika’ya 150’den fazla değişik orkestrayı yönetmiş. Onu Roman Polanski’nin ünlü filmi “Piyanist”in sonunda orkestra yönetirken gördüğümüzde, aileden birisine rastlamış gibi olmuştuk. Bu Polonyalı piyanist Jablonski’nin solist olacağı Aya İrini’deki konserde İDSO’yu Tadeusz Strugala yönetecek Postacı Gelmiyor Elektronik posta çıkalı, belki çoğumuz artık kâğıt kalemle mektup yazmaz ve almaz olduk. Ama yine de posta kutumuzda faturalar, uzaklardan gönderilmiş bir kartpostal, kimi zaman da kalem kâğıttan vazgeçmemiş insanların mektuplarını buluyoruz. Kitaplar, dergiler de postayla gönderilip alınıyor. Posta işlerini yürüten kamu kurumunun eskiden beri iyi işlediği söylenemez ama hani başarıları yere göğe konamayan son dokuz yılın iktidarının bu konuda da bir düzelme sağlamış olmasını bekliyor insan. Ama nerde? Yayımladığım dergiyi abonelerine ve yazarlarına posta ile gönderiyorum. 5 Eylül Pazartesi günü postaya verdiğim dergi, aynı hafta içinde İsveç’te yaşayan Demir Özlü’ye ulaşmış, sorun yok. Ancak yurtiçindeki adreslere nedense bir türlü ulaşamıyor. 5 Eylül’de Üsküdar’dan postaya verilen dergi aynı kentin yakın bir semtinde, Göztepe’de oturan Refik Durbaş’a, yirmi üç gün sonra 28 Eylül’de gidiyor. Derginin İstanbul’dan Ankara’ya, otobüslerin dört saatte gittiği uzaklığa gitmesi de yirmi günü buluyor. Yalnız gönderilen postalar için değil yakınmalarım, gelen postaların durumu da aynı. Ankara’dan 13 Eylül’le 25 Eylül arası postaya verilmiş mektupların hepsi birden aynı gün geliyor. Mektuplar yolda birbirlerini mi bekliyorlar, anlamak güç. Oysa Cumhurbaşkanımız geçenlerde, “Avrupa’nın iki sağlıklı ekonomisi Almanya ve Türkiye” demişti. Sağlıklı ekonomi Almanya’da, postaya verilen bir mektup, yirmi dört saat içinde ülke içinde varacağı adrese ulaşır. Çünkü gerçekten de sağlıklı bir posta sistemi vardır o ülkede. Basınımıza son yıllarda tehlikeli bir eğilim iyice egemen oldu. İktidarın yaptığı başarılı işleri alkışlamada birbirleriyle yarışırlarken aksayan yönleri görmede toplu bir körlük söz konusu. Ankara’dan Eskişehir ve Konya’ya çalışan hızlı trenler ne güzel değil mi? Ya Haydarpaşa’dan Gebze’ye gidip gelen banliyö hatlarına hiç bindiniz mi? On milyonu aşkın nüfuslu büyük bir kentin insanlarının önemli bir bölümünün sabah akşam işlerine gidiş gelişlerinde kullandıkları bu hatta çalıştırılan vagonlar neredeyse giderken yolda dağılacak durumda. İnanılmaz bir gürültü, sallantı, tangırtungurluk. O trenlerle her gün yarım saat, kırk beş dakikalık yolculuk tam bir işkence. Ama nerede bir zamanlar halkın arasında dolaşıp onların dertlerini haber yapan gazeteciler? Birkaç yıl önce Turgut Çeviker, kısa bir süre Posta Kutusu adlı bir mektup dergisi yayımlamıştı. Bu derginin bir sayısında da Gültekin Emre’nin hazırladığı “Posta Şiirleri” adlı kitap armağan olarak verilmişti. O kitaba bakıyorum da çağdaş şiirimizin hemen her ozanı mektup konulu şiirler yazmış. Bir mektubun çevresinde ne geniş dünyalar kurulurmuş, ozanlardan öğreniyor insan. Özdemir İnce, bu duyguyu vurgulamak için olmalı, “bir mektup özgürdür her şeye benzeyebilir” demiş şiirinde. Beklediğim mektup geldi, yollardan, Bana Cennetimi taşıyan mektup, Kuyumda boşalan kovalar dolup, Çiçekler döküldü altın dallardan. (Ceyhun Atuf Kansu) İ mak fikri de o gün aklıma düştü. Sonra Wroclaw Müzik Akademisi’nde şeflik, kompozisyon ve teori okudum. Ardından Venedik’te eğitim gördüm. Mezun olduğum yıl yedi işi birden sürdürüyordum: Festivallerin direktörlüğü, hocalık, birkaç orkestranın şefliği, gibi.” Öyle çok anısı var ki Strugala’nın! Bugün adları tarihe geçen nice solisti gençlik yıllarında da olgunluk yıllarında da yönetmiş: “Martha Argerich daha otuzunda bile değildi, onu ilk kez Viyana’da Bruckner Festivali’nde şimdi Mahler, Bruckner gibi eserler yazıyor, o bir Neoromantik oldu bence. Eski çağlarda klasizm, romantizm gibi belli akımlar vardı, herkes o kurallar içinde yazardı. Şimdi bir yanda eklektik fikirler, bir yanda elektronik araçlar, yeni besteci her denemeye açık. Ama yeni müziği tanıtmak için mutlaka yeni müzik festivalleri düzenlenmeli, klasik yapıtların arasına sandviç yapılmamalı.” 63. ULUSLARARASI FRANKFURT KİTAP FUARI BUGÜN BAŞLIYOR yi şef gösterişten kaçınmalı İyi şef tanımını yaparken başta gösterişten kaçınmak gerektiğini söylüyor. En beğendiği şef Carlos Kleiber (19302004). “Kleiber zevk sahibiydi. Ekonomik hareketlerle zarif olabilen, gösterişsiz ama müziğin içine girebilen bir müzikçiydi.” Bu arada müthiş bir koleksiyona sahip Strugala: Şef değneği koleksiyonu. 100 değişik şef değneği var. Hepsi de tarihi izler taşıyor. Gümüş, fildişi, abonoz ağacından yapılanlar… Toscanini’nin değneği de onun elinde, ağaç bir baget, üstünde de kendi imzası var. “Bu değneklerin tarih içinde giderek hafiflediğini görüyorum. Piyanist filminde tarihi bir değnekle yönettim ama pişman oldum, o kadar ağırdı ki! Weimer’da Liszt’in Wagner eserlerini yönettiği değnek de son derece kalın. Bunları izlerken orkestra şefliğinin de evrimini görebilirsiniz. Tarihte Spohr ve Mendelssohn ilk değnek kullanan şefler. 18. yüzyılda bir klavsen veya birinci keman yani orkestranın içinden birisi şef rolünü üstleniyormuş. 19. yüzyılda orkestranın dışından birisi gelip topluluğu yönetmeye başlamış. Çünkü eserler karmaşıklaşmış, çalgı sayısı artmış.” Strugala halen nice orkestranın sanat yönetmeni, birkaç kurumda hocalığa devam ediyor, birçok ünlü yarışmada jüri üyeliği yapıyor. “2020’ye kadar defterim dolu, bu sözleri yerine getirmek için yaşlanmamak gerekiyor, yaşamak gerekiyor” dediğinde “İşte şefler bunun için uzun yaşarlar” diyerek gülüyoruz. İ Almanya’ya göç mercek altında Kültür Servisi Uluslararası leştirilecek diğer etkinliklerden. Geçen yıl Türkiye etkinlikleri kapFrankfurt Kitap Fuarı, bugün dünya yayıncılarına kapılarını 63. kez açı samında İngilizce olarak hazırlanan yor. 16 Ekim’de sona erecek olan fua yazarlar, yayıncılar ve çocuk kitapra 110 ülkeden 7 bin 500 yayıncı ka ları illüstratörleri katalogları bu yıl tılacak. Geçen yıl yayıncılığın eki fuarda ücretsiz olarak dağıtılacak. taba geçişinin ilk işaretlerini veren ve Türkiye’den yazar ve yayıncılar hakbu yıl dijital ortama daha da ağırlık kında bilgileri içeren booksfromturvermesi beklenen fuara bu kez 280 key.com adlı site de fuar için güncelleştirildi. bin kadar ziyaretçi bekleniyor. Türkiye 63. Frankfurt nur Kitap Fuarı’na, Kültür ve Bu yıl, Türkiye’den konuğu İzlanda Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Uluslararası FrankAlmanya’ya göçün Genel Müdürlüğü’nün furt Kitap Fuarı’nın 50. yılı dolayısıyla koordinatörlüğünde ve bu yılki onur konuğu, pek çok etkinlik Türkiye Yayıncılar Birefsaneleri ile ünlü İzliği, Basın Yayın Birliği, düzenleniyor. Türkiye landa. İzlanda kültür Türkiye Yazarlar Sendifuara 200 yayınevi, 3 ve edebiyatının tanıkası ve Türkiye Yazarlar tılacağı etkinliklere, bin kitap ve 7 telif Birliği temsilcilerinin bu yıl İskandinav hakları ajansıyla yer aldığı Ulusal OrgaEdebiyat Ödülü’nü nizasyon Komitesi’nin kazanan Gyroir Elikatılıyor. Fuarın bu organizasyonunda 200 asson’un aralarında yılki onur konuğu ise yer aldığı 40 İzlandayayınevi ve 3 bine yakın İzlanda. AB Edebiyat kitapla katılıyor. Cumlı yazar katılacak. huriyet Kitap ise fuara 318 bin nüfuslu bir Ödülleri’nin sahipleri özel bir standla katılıyor. ada olan İzlanda’da de Frankfurt’ta Türkiye’den 7 telif yılda 1600 kadar kiaçıklanacak. hakları ajansının katıldığı tap yayımlanıyor ve fuara, Doğan Hızlan, 2.5 milyon kitap satıGündüz Vassaf, Sevim lıyor. Ortalama kitap Ak, Erika Glasen, Ahmet Cemal, fiyatı 27 Avro. Kişi başına düşen kiEnver Ercan, Semih Tezcan, Şeh tap sayısı 8. Ülkede 30’u aktif 170 yamuz Dağtekin, Ali Ural, Emrah yıncı, aralarında süpermarketlerin Serbes, Imre Török, Monica Car de bulunduğu 150 kitap satış noktabe, Wolfgang Riemann gibi yazar sı var. Yılda 50’den fazla kitap basan lar da katılıyor. yayıncı sayısı ise 5. Bu yıl Türkiye’den Almanya’ya B Edebiyat Ödülleri göçün 50. yılı olması göz önünde bulundurularak düzenlenen etkinAvrupa Kültür Programı’nda yer likler arasında “Yurtdışındaki alan 35 ülkeden “yeni beliren” birer Türklerin Kültürel Kimlikleri”, yazara, üç yıllık bir süreçte verilen “Türkiye’den Göç’ün 50. Yılın Avrupa Birliği Edebiyat Ödülü sada Avrupa’da Türk Medyası ve hipleri de Frankfurt’ta, Türkiye’den Türkçe Gazetecilik”, “Alman seçilen yazar ile birlikte açıklanacak. Entelektüel Bakışıyla Alman2011 için belirlenen 13 ülke araya’da Türk Edebiyatı”, “Avru sında yer alan Türkiye’nin jürisini pa’da Türk İzleri”, “Almanya’ya PEN Türkiye Merkezi oluşturdu. Göç’ün 50. Yılı” söyleşilerinin Jüri İnci Aral, Metin Celal (TYB yanı sıra, “Fotoğraflarla Göç’ün Başkanı), Tarık Günersel (Jüri Baş50. Yılı” sergisi yer alıyor. kanı), Mario Levi ve Zeynep “Türk Yayıncılığının Gülen Yü Oral’dan oluşuyor. zü: Çocuk ve Gençlik Kitapları”, 2011 AB Edebiyat Ödülü’nü ka“Çeviri: İmkânsızlığın Sanatı”, zanan yazarlar önümüzdeki hafta “Bir Seyyah ve Yazar: Evliya Çe Frankfurt Kitap Fuarı’nda açıklanalebi”, “Bir Ankara Polisiyesi, Beh cak. Ödül töreni 28 Kasım akşamı zat Ç” de fuar kapsamında gerçek Brüksel’de yapılacak. O eski dostla bir kez daha buluşup konuşmak çok güzeldi. Strugala 1935’te Polonya’nın Wroclaw kentinde dünyaya gelmiş. Annesi piyano çalarmış ama ailede hiç profesyonel müzikçi yokmuş. 6 yaşında piyano çalmaya başlamış. Gençliğini Polonya’nın en zorlu günlerinde, komünizm döneminde geçirmiş: “2. Dünya Savaşı’ndan sonra Katowizce’de bir müzik okuluna gittim. Zor günler yaşıyorduk. Piyano ve obua çalıyordum, koroda söylüyordum. Okulda çok iyi bir orkestra ve koro vardı. Bir gün orkestranın hocası beni çağırdı, bugün vaktim yok, sen yönetir misin, dedi! İşte şef ol yönettim, Schumann konçertoyu çalmıştı. Victoria de Los Angeles’le Fransa’da bir festivalde çalmıştık. Çok hastaydı. Prova yapacak zaman kalmamıştı. Konserde öyle bir söyledi ki, hayatımda çok ender anlardan birini yaşadım, gözyaşlarımı tutamadım.” Strugala’nın bir özelliği de yirminci yüzyıla yön veren Polonyalı bestecilerin, örneğin, Lutoslawski, Penderecki, Goerecki, Kilar gibi, yapıtlarını ilk kez seslendirip gün yüzüne çıkartmış olması. Bugün yeni bestecileri çok yakından izleyen bir şef. “Bir zamanlar deneysel müziğe öncülük yapan Penderecki A Karlıbel’in 50. sanat yılı Kültür Servisi Aydın Karlıbel, piyanoya başlamasının 50. yılını, 9 Ekim akşamı Sakıp Sabancı Aydın Karlıbel Müzesi The Seed Salonu’nda verdiği “Franz Liszt’in Süvarileri” başlıklı konserle kutladı. Karlıbel, bu özel konserde kendi beste, uyarlama ve düzenlemelerinin yanı sıra Liszt’in 200. doğum yılı şerefine Liszt’in beste ve uyarlamalarına da yer verdi. Dakikalarca ayakta alkışlanan sanatçı Cemal Reşit Rey’in “Sarı Zeybek”, “Onuncu Yıl Marşı” ve Liszt’in ünlü eseri “Grand Galop Chromatique” bisleriyle konseri noktaladı. ÖDÜL TÖRENİ 13 KASIM’DA TÜYAP KİTAP FUARI BÜYÜKADA SALONU’NDA YAPILACAK Cevdet Kudret 2011 Nurdan Gürbilek’in Kültür Servisi Şiir, roman, öykü, deneme ve incelemeyle tiyatro dallarında her yıl dönüşümlü olarak verilen “Cevdet Kudret Edebiyat Ödülleri”nin sonuçları açıklandı. Oruç Aruoba, Nüket Esen, Doğan Hızlan, Orhan Koçak ve Nilüfer Kuyaş’tan oluşan seçiciler kurulu, “DenemeİncelemeAraştırma” dalında verilen 2011 Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü’ne “Benden Önce Bir Başkası” adlı kitabıyla Nurdan Gürbilek’i değer gördü. Yanı sıra “Kayıp Destan’ın İzinde” adlı kitabıyla Erkan Irmak’a da Özel Ödül verildi. Nurdan Gürbilek’in “Benden Önce Bir Başkası” adlı kitabı, “Edebiyata eleştirel düşünce ve kuramın bütün olanaklarını kullanarak yeni perspektifler kazandırdığı, karşılaştırmalı, güçlü kuramsal bakışını incelikli bir deneme üslubuyla birleştirdiği ve metin okumalarında alışılmış kalıpların dışına çıkabildiği” gerekçesiyle ödüle değer görülürken Erkan Irmak’ın kitabının özel ödüle değer görülmesinin gerekçesiyse şöyle açıklandı: “Titiz bir edebiyat tarihçiliği ve cesur eleştirmen bakışıyla, Nâzım Hikmet’in bazı metinleri etrafında tarih içinde oluşmuş belirsizlikleri ve yanılgıları açığa çıkarması.” 2011 Cevdet Kudret Edebiyat Ödülleri töreni, 13 Kasım Pazar günü saat 16.00’da TÜYAP Kitap Fuarı Büyükada Salonu’nda yapılacak. Fotoğraf: Laurant Attila C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle