01 Ocak 2025 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 OCAK 2011 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 15 Daha çok sanık EğitimSen Hacettepe Üniversitesi İşyeri Temsilciliği, İhsan Doğramacı’nın “Daha ileriye, en iyiye” sloganını kendine ilke edinmiş Hacettepe Rektörlüğü’nden hiç de hoşnut değil. Nasıl hoşnut olsunlar ki... Yalnızca geçen güz döneminde 30’a yakın EğitimSen üyesi hakkında soruşturma açılmış. Son olarak, EğimSen üyesi yedi çalışanın yürüttükleri sendikal çalışmalar soruşturma konusu olmuş. Suçlanma gerekçeleri de çok dikkat çekici: “Biri sendika işyeri temsilcisi olmak üzere, iki çalışanın EğitimSen adına ‘izinsiz olarak’ tanıtım masası açıp ‘Öğrencime Dokunma ve Asistan Kıyımına Hayır’ başlıklı el ilanlarını dağıtmak...” Bu çalışanlar, kendilerine gönderilen resmi yazıda “sanık” olarak anılıyorlarmış. Hak ve özgürlük arayanlar her alanda “sanık”laşırken birileri de daha ileriye, en iyiye gidiyor... Kesin dönüş Lübnan İlgisi AKP döneminde PTT’nin T’sinin özelleştirilmesi ile ilgili açtığı bir soruşturmanın hemen ardından emekli olmak zorunda bırakılan eski Ankara DGM Savcısı Ömer Süha Aldan, bilgisunardaki “Etki” haber sitesinde ilgi çeken yazılar yazıyor. Örneğin, “Liderlik Öngörüsü Ödülü” adlı yazısı, Recep Tayyip Erdoğan’ın Lübnan’daki hükümet bunalımı üzerine devreye girip Lübnan Başbakanı Saad Hariri’ye yardım için adeta çırpınmasından yaklaşık bir ay önce yazılmış. Aldan yazısında, geçen kasım ayında Recep Tayyip Erdoğan’ın Lübnan’da Arap Bankalar Birliği’nin “Yılın Liderlik Öngörüsü Ödülü”nü aldığını anımsatıp kimi sorulara yanıtlar aramış: “Ödülü kim verdi? Arap Bankalar Birliği Başkanı Adnan Ahmad Yusuf Abdulmalek. Ödül töreni sırasında kim hazır bulundu? Lübnan Başbakanı Saad Hariri. Abdulmalek aynı zamanda Albaraka Türk Katılım Bankası AŞ’nin yönetim kurulu başkanı. Albaraka Türk’ün başkan yardımcısı kim? Yalçın Öner. Başbakan’ın eski danışmanı Cüneyd Zapsu’nun sahibi olduğu BİM Mağazaları’nın yönetim kurulu üyesi. Albaraka Türk’ün yüzde 54.06 oranındaki hâkim ortağı olan Albaraka Banking Group kimin malı? Hariri’lerin, yani Lübnan Başbakanı’nın ailesinin. Velhasıl işin özü Arap Bankalar Birliği işin süslü tarafı, gerçekte ödülü veren Hariri ailesinden başkası değil.” Emekli savcı Aldan, Hariri ailesinin Türkiye’de birçok firmanın ortağı ve sahibi olduğuna da değindiği yazısında özetle demiş ki: “Ailenin bugünlerde özelleşecek otoyollar, Boğaz köprüleri, enerji ihaleleriyle ilgilendiği ve hatta özel havayolu kurma girişiminde bulunacağı söyleniyor. 2011 seçimlerine kadar geçecek süreçte Hariri ailesinin yeni özelleştirmelere yanaşmasını görür isek hiç şaşırmayalım. Hariri’lerin Türk malına, iktidarın da seçim finansmanına gereksinimi varsa neden olmasın?” Serbest Piyasa Türk askerinin kafasına torba geçirmişlerdi. Sıra şimdi emekçilerde... AKP’nin torba yasası ile işçi hakları budanıyor biliyorsunuz... Son kongresinde ruhunu AKP’ye teslim etmiş bulunan Türkİş ne mi yapıyor? İstiklal Caddesi’nde piyasa yapıyor... Maden kazasında yaşamlarını yitiren işçilerin “güzel öldüğünü” söyleyen Çalışma Bakanı Ömer Dinçer, iş müfettişlerini uyarıyor: “İşyerine gidince işverenleri korkutmayın. Danışmanlık yapın.” İş Müfettişleri Derneği de, “Sayın Bakan” diyor: “Demokratik ülkelerde Uyuşmazlık Telefonla Çözülür mü? yasalar geçerlidir. Bizler denetimlerimizi yasalara, tüzüklere, yönetmeliklere göre yaparız. Sayın Bakan’ın göreve başladığı tarihten bugüne kadar işyerlerine danışmanlık yapacağımızı ilişkin bir genelgesini görmedik. Zaten böyle bir genelge yayımlasa da yasalara uygun düşmez.” Çalışma Bakanı Ömer Dinçer’e göre, eğer bir yakınma varsa “işadamına telefon edilecekmiş, kanun hatırlatılacakmış, haksızlık varsa, işverene ‘Telafi et, mahkeme ile uğraşma’ denecekmiş.” İş Müfettişleri Derneği, yine “Sayın Bakan” diyor: “Telefonla hukuksal bir uyuşmazlık çözülebilir mi? O zaman, iş mahkemeleri de işadamlarına telefon ederek çözsünler davaları! İşçi şikâyetleri belgeye dayanır, tanığa dayanır. İnceleme ve soruşturma sonucunda çözülür.” CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, AKP’nin seçimlerde Hizbullah ile işbirliği yapacağını söyleyince Recep Bey, veryansın etti: “AKP’yi Hizbullah’la, herhangi bir terör örgütüyle ilişkilendirme gayreti içerisine girmek bir densizliktir, namertliktir.” Bu sözler bize, 12 Eylül 2010 halkoylaması öncesi bir tartışmayı anımsattı. Recep Bey, İmralı’daki ile pazarlık yaptıklarına ilişkin savlara 2010 Ağustos sonunda “Bizim bunlarla bir araya oturduğumuzu söyleme şerefsizliğini yapanlar bunun hesabını her yerde vereceklerdir. Hukukta bir kaide var, iddia sahibi iddiasını ispatla mükelleftir” karşılığını vermişti. Aradan birkaç hafta geçmiş, İmralı ile görüşüldüğü kesinleşince de Recep Bey “kesin dönüş” yapmıştı: “... bu ülkenin istihbari örgütleri görüşür. Neyi görüşür? Terörü acaba minimize eder miyim, terörü bu ülkede yok edebilir miyim? Bu gibi düşüncelerle ülkemizin geleceği, halkımızın, milletimizin geleceği için bu görüşmeleri yapar. Bu, onların zaten doğal görevidir.” İzleyip bekleyelim, Hizbullah tartışmasında Recep Bey nereden nereye gelecek? GÖRÜŞ Doç. Dr. HÜNER TUNCER Dış Politikamızda ‘Eksen Kayması’ Geçen günlerden birinde “CNN Türk” televizyon kanalında, eski dışişleri bakanlarından ve benim de meslektaşım olan Sayın Yaşar Yakış’ın bir söyleşisini dinlemek olanağını buldum. Bu söyleşisinde Sayın Yakış, dış politikamızdaki “eksen kayması” konusuna ilişkin görüşlerini şöyle açıkladı: “AKP’nin uyguladığı dış politika, Atatürk’ün 1930’larda uyguladığı dış politikanın bir devamı niteliğindedir. Atatürk, ‘yurtta sulh, cihanda sulh’ ilkesi doğrultusunda, bir yandan Balkan ülkeleriyle öte yandan da Ortadoğu ülkeleriyle dostane ilişkiler geliştirmek politikasını uygulamıştı. AKP de bugün bu politikayı uygulamayı sürdürmektedir.” Böylelikle, Sayın Yaşar Yakış, dış politikamızda bir “eksen kayması”nın söz konusu olmadığını, AKP’nin Atatürkçü dış politikayı uyguladığını dile getirmekteydi. AKP’nin, Atatürkçü dış politikayı uyguladığını söylemek ne denli doğrudur ve ne denli gerçekleri yansıtmaktadır? Atatürk’ümüzün ülkemizin dış politikasını saptarken temel aldığı ilkelerin başında, “gerçekçilik” ve “hiçbir yabancı güce boyun eğmemek”, “hiçbir yabancı güç tarafından sindirilmemek” ilkesi gelir. İktidara geldikten sonra AKP’nin uyguladığı dış politika ise ABD ile AB’nin direktifleri doğrultusunda hareket etmek ve bu güçlerin her emrettiği buyruğa uyarak, hiçbir biçimde ABD ile AB’nin isteklerine karşı gelmemek ilkesi üzerine bina edilmiştir. Böyle bir ilkenin, acaba Atatürk’ün “gerçekçilik” ilkesiyle yakından uzaktan bir ilişkisi olabilir mi? Atatürkçü dış politikanın diğer önemli bir ilkesi, yurtiçinde barışı sağlamak, yurtdışında da komşu ülkelerle ve diğer tüm ülkelerle dostane ilişkiler içerisinde olmaktır. AKP iktidarı döneminde, yurtiçinde barış ve istikrardan söz edebilmek mümkün müdür?.. Bugün ülkemizde Kürtlerle Türkler, Alevilerle Sünniler birbirlerine kırdırılmak istenmektedir. Yurtdışına yönelik olarak ise Ortadoğu’da Arap ülkeleriyle aşırı dostluk ve İsrail’le düşmanlık ilişkisi içinde olmak, ne denli Atatürk’ün “yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesini yansıtmaktadır?.. Atatürk’ün çok sağlıklı bir biçimde öngördüğü gibi, uluslararası ilişkilerde ön planda olması gereken devletlerin ulusal çıkarlarıdır. Uluslararası ilişkilerde “dostluk” ve “düşmanlık” kavramlarının söz konusu olmaması gerekir. Peki, bu durumda, AKP’nin, Ortadoğu’da yalnızca Arap ülkeleriyle aşırı dostluk ilişkileri içerisinde olması, Atatürkçü dış politikayla ne denli bağdaşabilir?.. Atatürkümüzün dış politikamızı üzerine kurmuş olduğu “tam bağımsızlık” ilkesinin, AKP’nin uyguladığı dış politikada izine bile rastlamak mümkün değildir. Türkiye, bugün yalnızca mali ve ekonomik alanlarda değil, siyasal alanda da bağımsızlığını yitirmiş durumdadır. ABD’nin savunduğu “küreselleşme” olgusu çerçevesinde, ülkemiz ne yazık ki, ABD’nin uydusu olmayı gönül rızasıyla kabul etmiştir! Bunun neresi Atatürkçü dış politikadır?.. Atatürk’ün “çağdaşlık” ilkesi gereğince, yeni Türk Devleti, çağdaş uygarlık düzeyine erişmeli ve hatta onun ötesine geçmeliydi. Oysa, çağdaşlık, AKP döneminde Batı’nın izinden gitmek, Batı’yı taklit etmek olarak algılanmış ve bu doğrultuda bir dış politika izlenmiştir. Atatürk’ün dış politikası, ideolojik dogmalar ve ön yargılar yerine, akla ve bilime dayanıyordu. Bu nedenledir ki, Atatürkçü dış politika, uluslararası ilişkilerde uzun süreli dostluklara ve düşmanlıklara sahip olma yerine, karşılıklı yarar sağlama ilkesini temel almıştı. AKP’nin dış politikasında bu öğeleri bulabilmek mümkün müdür?.. Atatürk’ün onurlu dış politikası bugün nerededir?.. Yalnızca kendi gücüne güvenen ve uluslararası toplulukta kendi ayakları üzerinde duran Atatürk Türkiyesi, bugün değişime uğratılarak AKP’nin kendi inançları ve değerleri doğrultusunda yeni bir biçime sokulmak istenmekte ve Atatürkçü tüm değerler bilinçli olarak göz ardı edilerek, İslami değerlere dayalı ve gücünü yabancı devletlere bağımlılıktan alan yeni bir Türkiye oluşturulmak istenmektedir. İşte, yukarıda belirtmeye çalıştığım tüm bu etmenler, dış politikamızın karşı karşıya bulunduğu “eksen kayması”nı ifade etmektedir. ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ‘Suyu Arayan Gezegen’ Türkiye’ye gelen Avrupa Çevre Ajansı (AÇA) Genel Müdürü Prof. Dr. Jacqueline McGlade, aralık ayında yaptığı toplantıda Avrupa ve Türkiye’nin çevre sorunlarıyla ilgili önemli bilgiler vermiş ve önerilerde bulunmuş. Türkiye’nin de üye olduğu, merkezi Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da bulunan Avrupa Çevre Ajansı 1994 yılında çalışmalara başlamış. AÇA Genel Müdürü Prof. Jacqueline McGlade, “İş suya gelince, imkânlarımızın ötesinde bir yaşam sürüyoruz. Su kıtlığına yönelik kısa vadeli çözüm, yüzey ve yeraltı suyu kaynaklarımızdan sürekli daha fazla miktarlarda su çıkarmak olmuştur. Bu kaynakların aşırı kullanımı sürdürülebilir değildir. Geri kalan suyun kalitesi ve miktarı üzerinde olduğu kadar, bu suya bağlı olan ekosistemler üzerinde de ağır etkileri olmaktadır. Talebi azaltmalı, çıkarttığımız su miktarını en aza indirmeli ve bu suyun verimli kullanımını arttırmalıyız.” McGlade bazı önerilerde de bulunmuş: Su yönetiminin odak noktasını arzın arttırılmasından talebin azaltılmasına kaydırmak için farklı politikalara ve uygulamalara başvurulmalıdır. Tarım da dahil olmak üzere, tüm sektörlerde suyun fiyatı kullanılan su miktarına göre belirlenmelidir. Hükümetler kuraklık yönetimi planlarını daha yaygın olarak uygulamalı ve kriz yönetiminden ziyade risk yönetimine odaklanmalıdır. Su kıtlığı bulunan bölgelerde su yoğunluklu biyoenerji ekinleri yetiştirmekten kaçınılmalıdır. Ekin seçimi ve sulama yöntemlerinin bir kombinasyonu, çiftçilere yönelik danışma programlarıyla desteklenirse, tarımsal su verimliliğini önemli oranda arttırabilir. Avrupa Birliği’nin Ortak Tarım Politikası da dahil olmak üzere, ulusal fonlar ve AB fonları tarımda verimli ve sürdürülebilir su kullanımının teşvik edilmesinde önemli bir rol oynayabilir. Ekoetiketleme, ekosertifika, okullarda eğitim programları gibi toplum bilincini arttırmaya yönelik tedbirler sürdürülebilir su kullanımının gerçekleştirilmesi için temel önem taşımaktadır. Genel su dağıtım şebekelerindeki sızıntılar önlenmelidir. Avrupa’nın bazı bölgelerinde, sızıntıdan kaynaklanan su kaybı temin edilen toplam miktarın yüzde 40’ından fazla olabilmektedir. Suyun, çoğu zaman tarımsal kullanım için, kanunsuz yollardan çıkarımı Avrupa’nın bazı bölgelerinde oldukça yaygındır. Bunu engellemek için gereken denetim yapısı oluşturulmalı ve bir ceza sistemi uygulamaya konmalıdır. Yetkililer, su stresinin azaltılmasına yardımcı olmak için, arıtılmış atık su, gri su ve toplanan yağmur suyu gibi alternatif su kaynaklarının daha fazla kullanımını teşvik etmelidir. HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc@yahoo.com Avrupa’da su kullanımının genel durumu Avrupa genelinde, çıkarılan suyun yüzde 44’ü enerji üretimi, yüzde 24’ü tarım, yüzde 21’i şebeke suyu ve yüzde 11’i de sanayi için kullanılmaktadır. Ancak bu rakamlar sektörel su kullanımına ilişkin olarak Avrupa çapındaki önemli farklılıkları gizlemektedir. Örneğin Güney Avrupa’da, çıkarılan suyun yüzde 60’ı tarımda kullanılmaktadır. Bu rakam bazı bölgelerde yüzde 80’lere kadar ulaşmaktadır. Avrupa genelinde, göl ve nehir gibi yüzey suları, çıkarılan toplam tatlı suyun yüzde 81’ini temin etmekte olup, sanayi, enerji ve tarım için en yaygın kullanılan su kaynağını teşkil etmektedir. Buna karşın, hanelere dağıtılan şebeke suyu, genel olarak daha kaliteli olmasından dolayı, büyük oranda yeraltı sularından elde edilmektedir. Enerji üretiminde kullanılan suyun neredeyse tamamı bir su kaynağına iade edilirken, tarım için çıkarılan suyun çoğu için bu durum geçerli değildir. İnsanoğlu, yüzlerce “ışık yılı” uzaklıktaki gezegenlerde yaşam için yeterli olan “su var mı?” diye arar da, yaşadığı gezegendeki içtiği suyu, “yeterli mi?” diye araştırmaz. Oysa “su savaşları” suyu arayan gezegende yaşayan insanoğlunun kapısını çalmak için sabırsızlıkla beklemektedir. UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Müzikte yarım 1 tonlardan oluşan ses dizisi. 2/ Özel 2 likle “Bolero” adlı 3 yapıtıyla tanınmış 4 Fransız besteci... “Git, defol” anla 5 mında argo sözcük. 6 3/ Ege Bölgesi’nde 7 ünlü bir antik kent... Bir müzik yapıtını 8 oluşturan notaları 9 sese çevirme. 4/ İz1 2 3 4 5 6 7 8 9 mir’in Selçuk ilçesine bağlı turistik bir köy. 5/ 1 D E R İ N K U Y U Hayvanlara vurulan dam 2 O N A T AMA L ga... Küba kökenli bir 3 L E Y F R İ S A dans ve müzik. 6/ Yapısı 4 A Z S A K A na girdiği sözcüğe “yeni” 5 Z E K A A K A Ç anlamı katan yabancı 6 A F İ S L İ önek... Buhar banyosu. 7/ 7U ZMA N C A Ğ Polonya halkından olan S E C İ kimse... Oy. 8/ Donuk 8 Ş A İ R renkli otomobil boyaları 9 İ N L İ M U R A T için kullanılan sözcük... Geleneksel Hawaii dansı. 9/ “Şimdi bir servi simindir suda” (F. N. Çamlıbel)... Çam ağacından yapılmış su testisi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Seslerin gittikçe en yüksek bir noktaya doğru kuvvetleneceğini anlatan müzik terimi. 2/ İnceltilmiş, arıtılmış... Panama’nın plaka imi. 3/ Yumurtalık... Önemli tarihsel olgu. 4/ Manisa’da her yıl düzenlenen geleneksel şenliğe ve bu şenlikte dağıtılan macuna verilen ad... Katılmış, ulanmış parça. 5/ Bir renk... “ ile yola gelmeyeni etmeli tekdir / Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir” (Ziya Paşa). 6/ İslam müçtehitlerinin hukuki bir soruna ilişkin olarak aynı yargı üzerinde, birleşmeleri... Helyum elementinin simgesi. 7/ Yurdumuzun kuzeydeki en uç noktası olan burun. 8/ Orhan Pamuk’un bir romanı... Gemilerde türlü işlerde kullanılan bir tür demir halka. 9/ Şöhret... Halk edebiyatında uyağa verilen ad. C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle