18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 OCAK 2011 PAZAR CUMHUR YET SAYFA [email protected] DIŞ HABERLER 11 İran ile P5+1 arasındaki nükleer müzakerelerde çözüm sağlanamazken taraflardan ‘kapı hâlâ açık’ mesajı geldi İstanbul zirvesi sonuç vermedi üzakerelere katılan AB Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Ashton, “Yapıcı bir görüşme yapmayı hedeflemiştik, ancak İran bunun için hazır değil” derken İran heyetinin lideri Celili ise görüşmelerin taraflar arasında “ortak mantık” olmadığı için sonuçsuz kaldığını savundu. BERZA ŞİMŞEK SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU M Tunus’u Bekleyen Demokrasi Modeli: ‘Rehberimiz AKP!’ Sürgünden konuşan İslamcı lider Raşid Gannuşi, kendisine “yeni Humeyni” yakıştırması yapanlara; “Ben” yanıtını veriyor, “bir Humeyni değilim. Bizde molla/din adamları sınıfı yok. Tunus bir İran değil. Humeyni’nin düşüncelerini de paylaşmıyorum. Benim düşüncelerime en yakın siyasi parti, Türkiye’de iktidarda bulunan AKP!” Gannuşi, AKP’den mi esinleniyor? Tam öyle değil. Raşid Gannuşi, tersine AKP’ye kendisinin ilham vermiş olduğunu söylüyor. 22 yıldır sürgünde yaşayan Tunus’un “İslamcı” liderinden çok önce AKP ne var ki, Gannuşi’nin fikirlerini uygulamaya sokmuş. “Türkçeye çevrilen çok kitabım var!” diyor Gannuşi, “AKP, benim kitaplarımdan etkilenmiştir!” “Corriere della Sera”ya verdiği söyleşide (21 Ocak) bu açıklamalarıyla söze başlayan Tunus’un İslamcı partisi “Ennahda” lideri Raşid Gannuşi, “Yasemin Devrimi”nin en büyük soru işareti: “Devrimin rengi, Gannuşi’nin Tunus’a geri dönüşüyle ‘yeşile’ boyanır mı?” Herkesin aklındaki soru bu. Seçimlere dek görevde kalması gereken geçici hükümet başkanı Muhammed Gannuşi bir hısım bağı olmamasına karşın aynı soyadını taşıyanRaşid Gannuşi’nin “af yasası çıkarılmadan Tunus’a dönemeyeceğini” söylüyor... “Hükümeti devirmeye teşebbüsten” Tunus’ta hakkında “müebbet cezası” bulunan Raşid Gannuşi ise beri yandan, devrik Cumhurbaşkanı Bin Ali döneminde verilen bu “hükmün” “meşru olmadığını” ve dolayısıyla “af yasasını beklemeksizin döneceğini!” belirtiyor. Açık bir meydan okuma tonuyla; “Beni tutuklamaya kalkışırlarsa, bu Tunus’ta zaten hiçbir şeyin değişmediğini gösterir!” diyor. TahranDakar krizinde Ankara devrede EKBER KARABAĞ İran’ın nükleer programına ilişkin İstanbul’da gerçekleşen müzakerelerden sonuç çıkmadı. Dün sona eren iki günlük görüşme turunda her iki taraf da diyaloğa hâlâ açığız mesajı verirken müzakerelerin sürüp sürmeyeceği belli değil. Tahran’ın nükleer programına ilişkin BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri ve Almanya (P5+1) ile İran arasındaki müzakerelerin İstanbul ayağı dün tamamlandı. P5+1 ülkelerini temsilen müzakerelere katılan AB Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton, Çırağan Sarayı’ndaki görüşmelerin ardından düzenlediği basın toplantısında, masaya yakıt takası anlaşması konusunda pratik önerilerle geldiklerini ve anlaşma için önkoşul öne sürmediklerini, buna rağmen görüşmelerde ilerleme kaydedemediklerini söyledi. Ashton, bundan dolayı hayalkırıklığı duyduklarını kaydetti.. “Ayrıntılı ve yapıcı bir görüşme yapmayı hedeflemiştik, ancak İran tarafı bunun için hazır değil” diyen Ashton, Tahran’ın yaptırımların kaldırılmasını ve uranyum zenginleştirme hakkının tanınmasını önkoşul olarak öne sürdüğünü, bu yüzden görüşmelerden sonuç çıkmadığını savundu. Ashton, P5+1 ülkelerinin İran’ın ba TAHRAN İran’ın nükleer programıyla ilgili Batı ile oluşan sorunun giderilmesi için aracı olan Türkiye, Senegal ve Tahran arasında gizli silah kargosuyla ilgili oluşan diplomatik krizin çözümünde de arabulucu oldu. Senegal hükümeti tarafından yapılan açıklamada, Türkiye’nin iki ülke arasında arabulucu olmasıyla sorunun giderildiği ve Tahran Büyükelçisi’nin İran’a geri gönderil diği bildirildi. Krizin aşılmasında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bizzat müdahil olduğu kaydedildi. Geçen yıl ekim ayında Nijerya’daki bir limanda bir kargo gemisinde gizlenmiş kaçak silah bulunması ve silahların İran’dan yüklendiği iddialarının ardından Dakar yönetimi, İran’daki büyükelçisini geri çağırmıştı. Senegal, silahların bu ülkeyi bölmeye çalışan diğer Afrika ülkesi Gambiya’da konuşlanmış isyancılara götürüldüğünü ileri sürmüştü. ran basınından Ashton’a sansür İran’ın nükleer programıyla ilgili yapılan İstanbul görüşmelerinde AB Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton’un, İran Nükleer Başmüzakerecisi Said Celili ile kameralara verdiği poz, bazı İran gazeteleri tarafından değiştirilerek yansıtıldı. Muhafazakâr basın Ashton’un bluzu ile boynu arasındaki boşluğu photoshopla kapattı. ifadesini kullanan Ashton, görüşmelerin devam edip etmeyeceğinin belli olmadığını söyledi. Celili de nükleer takas anlaşması için diyaloğa açık olduklarını kaydetti. rışçıl amaçlarla kullanılacak nükleer güce sahip olma hakkını tanıdıklarını, ancak İran’ın nükleer programının barışçıl olup olmadığı konusunda kaygıların sürmesi nedeniyle yaptırımları kaldıramayacaklarını açıkladı. Yeni görüşme belirsiz Görüşmeye İran adına katılan Milli Güvenlik Yüksek Kurulu Genel Sekreteri ve Nükleer Müzakereci Said Celili ise müzakerelerin taraflar arasında “ortak mantık” olmadığı için sonuçsuz kaldığını savundu. Celili, “Ortak mantık, devletlerin Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması (NPT) çerçevesinde barışçıl amaçlarla nükleer enerji elde etme hakkına saygı duymaktır” dedi. İran’ın nükleer po tansiyelinin inkâr edilemez olduğunu söyleyerek Batı’ya gözdağı da veren Celili, “İran’daki birkaç santrifüj için yaptırımlar uygulayan ülkeler neden İsrail’in nükleer faaliyetleri için bir şey yapmıyor” diye konuştu. “İsrail’e nükleer silahı kimin verdiği” sorusunun yanıtlanması gerektiğini söyleyen Celili, “ABD’nin resmi belgelerine göre ülkede 200 tondan fazla çok yüksek düzeyde zenginleştirilmiş nükleeer madde kaybolmuştur. Bu nükleer maddelerin nerede olduğu araştırılmalıdır” dedi. Bir gazetecinin sorusu üzerine müzakereler sırasında İran ve ABD arasında ikili görüşme olmadığını söyleyen Celili, bunun nedenini de “iki ülke arasında yıllardır süren güvensizlik duvarı” olarak açıkladı. Konuşması sırasında “Müzakerelerin devamı için kapı hâlâ açık” Ankara: Sürece katkıya devam Türkiye Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Selçuk Ünal ise görüşmelerin ardından “Tarafların kapıyı açık bırakmalarını memnuniyetle karşılıyoruz” açıklaması yaptı. Cumhuriyet’in “İleride taraflar arasında olabilecek olası bir görüşmeye Türkiye’nin yine ev sahipliği yapmak isteyip istemeyeceği” sorusu üzerine Ünal, “Tarafların müzakereleri sürdürmeye karar vermesi durumunda Türkiye’nin sürece yapıcı katkılarının devam edeceğini” söyledi. ‘Kuran’la gösteri’ devrimin değişen yüzü Tunus için tek kaygı “Humeyni şablonundan” ibaret değil. “Yasemin Devrimi”nin geleceğine yönelik olarak Cezayir senaryosuna gönderme yapanlar da var. 80’li yıllar sonunda komşu Cezayir’de de kitle gösterileri sonunda bir demokratikleşme süreci başladığını; İslami Selamet Cephesi/FIS’nin seçim başarıları ardından ancak bunun bir iç savaş ve dehşet parantezi açtığını, parantezin bir darbe sürecinde FIS’nin kapısında kapatılmasıyla son bulduğunu hatırlayanlar, Tunus baharını bekleyen tehlikelerden korkuyorlar. Tunus’tan bildiren Batılı bazı yayın organları, “Yasemin Devrimi’nin” sokağa yansıyan çehresinin şimdiden görülebilir biçimde değiştiğini kaydediyor. “Protestolar hâlâ sürmekte” diyor örneğin “El Pais” (21 Ocak): “Ancak sokaktaki insanlar, Bin Ali’yi düşüren protestolarda görülen (laik!) orta ve üst sınıflar değil. Son üç günde sokaklara dökülenler, Bin Ali düzenine bağlı ‘RCD/Anayasal Demokratik Birlik’ partisine ilişkin ne varsa ortadan silinmesini isteyen, alt gelir mensubu komünistler ve İslamcılar. Gösterilerde bu arada ilk kez Kuran’lar ortaya çıkıyor!” “Yasemin Devrimi’ne” ilişkin ilk analizlerde oysa döne döne söylenen neydi? “Harika bir olay! Müslüman bir ülkede ilk kez seküler bir halk isyanı yaşanıyor!” “İsyana katılan kadınların başları açık! Aralarında başörtülüler görülmüyor... Bu İslamcıların yaptığı bir devrim değil!” Global köy TV’lerinde ilk ağızdan bu yorumlar yapılmıştı... “Washington Post”, “Foreign Policy” gibi ABD’nin en etkili yayın organları bunları yazmıştı. Bir hafta geçti geçmedi, Tunus sokaklarında “Kuran adına” yapılan protestolar baş göstermeye başladı. Ve gazetelerde sayfa sayfa.. sürgünden eli kulağında dönmeye hazırlanan İslamcı “Ennahda” lideri Raşid Gannuşi’nin beyanları ortalığa saçıldı. ‘B Gannuşi siyasete veda edecek İN ALİ REJİMİNDEN KORKUYORDUM’ (Fotoğraf: AP) Dış Haberler Servisi Tunus’ta ulusal birlik hükümetinin Başbakanı Muhammed Gannuşi, demokratik seçimlerle son bulacak geçiş döneminin bitiminde siyasetten ayrılacağını söyledi. Gannuşi’nin televizyonda yayımlanan açıklamasında, devrik devlet başkanı Zeynelabidin bin Ali iktidarı döneminde kendisinin de bütün Tunuslular gibi korktuğunu söylemesi dikkat çekti. Gannuşi,1999’dan bu yana başbakanlık koltuğuna oturuyordu. Tunus’ta dün de sokaklar hükümete istifa çağrılarının yapıldığı protestolara sahne oldu. Gösterilere daha iyi ekonomik koşulların sağlanmasını isteyen polisler de katıldı. karşıtı protesto gösterilerinde yaşamını yitiren 3 kişi için dün anma törenleri yapıldı. 30 sivilin yaralandığı olaylarda 100’ü aşkın kişinin gözaltına alındığı belirtiliyor. Tiran polisi, önceki gün binlerce kişinin katıldığı protesto gösterilerinin ardından Başbakanlık binasının önünde bırakılmış aracın içine gizlenmiş 20 kilo dinamit bulunduğunu açıkladı. Arnavutluk’ta hükümet First Lady Leyla Kanada’ya sığındı Ayaklanmanın ardından Suudi Arabistan’a kaçan Devlet Başkanı Zeynelabidin bin Ali’nin eşi Leyla Trabelsi, kızı Nesrin bin Ali, damadı işadamı Sakher el Materi, Leyla Trabelsi’nin kardeşleri ve yakınları Kanada’nın Montreal kentinde bir otele yerleşti. 1.5 ton altınla ülkeyi terk ettiği belirtilen Leyla Trabelsi ve diğer aile üyelerinin Bin Ali’nin damadı Sakher el Materi’nin 2 yıl önce Westmount bölgesinde 2.5 milyon dolara satın aldığı bir villaya yerleşecekleri belirtildi. Öte yandan Mısır’da 3 işçinin ekonomik koşulları protesto etmek amacıyla kendilerini yakma girişiminde bulunduğu bildirildi. Suudi Arabistan’ın Cizan vilayetinde de 60 yaşındaki bir kişi kendini yakarak yaşamına son verdi. Sudan’da 1 kişi Fas’ta ise 3 kişi kendini yakma girişiminde bulundu. Muhalefet: Vazgeçmeyeceğiz Dış Haberler Servisi Arnavutluk’ta 3 kişinin hayatını kaybettiği protesto gösterilerine ilişkin hükümet ve muhalefetin karşılıklı suçlamaları sürüyor. Başkent Tiran’da yaklaşık 20 bin göstericinin hükümetin istifasını istemesi üzerine Başbakan Sali Berişa ülkede Tunus’taki gibi bir ayaklanma olmayacağını ileri sürerek “Bu ülkede kimse şiddet yoluyla iktidarı ele geçiremez” dedi. Berişa aynı zamanda Tiran’ın belediye başkanı olan ana muhalefetteki Sosyalist Parti lideri Edi Rama’nın “bütün sorumluğu üstlenmek zorunda olduğunu” söyledi. Rama ise olaylarda ölenler için yas döneminin sona ermesinin ardından hükümet karşıtı protestolarını sürdüreceklerini kaydetti. Polisi suçlayan Rama, İçişleri Bakanı’nın istifa etmesini ve tutuklanmasını da istedi. 2009’da yapılan son seçimlerden bu yana Rama ile Demokrat Parti başkanı Başbakan Berişa arasındaki gerginlik tırmanıyor. Seçimleri az bir farkla kaybeden Sosyalist Parti sonuçlara hile karıştırıldığını ileri sürerek sandığa tekrar gidilmesini istiyor. Berişa ise 2013’ten önce yeni bir genel seçim yapılmayacağını açıkladı. Geçen hafta Başbakan yardımcısı Ilir Meta’nın kendi partisinden olan ve daha önce aynı görevi sürdüren Dritan Prifti tarafından bir enerji santralı ihalesinde yolsuzluğa karıştığı iddiasını ortaya atması üzerine ülkedeki siyasi kriz daha da büyüdü. Suçlamalar karşısında koalisyon ortağı Meta görevinden ayrıldı ancak partisi hükümete verdiği desteği sürdüreceğini açıkladı. AB’li yetkililer Arnavutluk’taki olaylar üzerine yaptıkları açıklamada “gösterilerin ifade özgürlüğü olduğunu” dile getirerek olayların şiddete dönüşmesini kınadılar. ‘Takıyye’ ve sürgünden beyanlar Müslüman Biraderlerin sürgündeki “liderlerinden” olan Gannuşi’nin “Ennahda” partisinin, Tunus’taki tabanının büyüklüğü/gücü hakkında kimsenin, yapmış olduğu bilinen bir araştırma, güvenilir bir çalışma yok henüz. Ayrıca sürgünden verilen sözler, yapılan vaatlerin, dönüş sonrasında geçerli olup olmayacağına dair bir teminat da yok. Paris’teki sürgün yıllarında Humeyni de, demokrasi yandaşı olduğunu iddia ediyordu. Kadınların özgür olacağını, diledikleri gibi giyinip diledikleri gibi çalışabileceklerini söylüyordu. İran’a döndükten sonra bu laflar unutuldu. Ve bütün bu beyanların kocaman birer “takıyye” olduğu ortaya çıktı. “Corriere della Sera” söyleşisinde Gannuşi de, İngiltere’deki sürgününden, bizzat referans gösterdiği AKP lideri Erdoğan’ın bağıra çağıra reddettiği! “Kadın erkek eşitliğine inandığını” söylüyor. Hatta bununla kalmıyor; “Kadın erkek eşitliği bizim İslam yorumumuza uyar!” diyor… Büyük Ortadoğu Projesi’nin mimarları politikalarını gözü kapalı bu “takıyyeler” üzerinden belirliyorsa “Yasemin Devrimi” kutlamalarının hüsranla sonuçlanması kaçınılmazdır. [email protected] ‘TEK TARAFLI DEVLET LAN ETMEY Z’ Dış Haberler Servisi Filistin Yönetimi lideri Mahmud Abbas, “İsrail’in işbirliği olmaksızın tek yanlı bağımsız Filistin devletine sahip olma ihtimali bulunmadığını” belirtti. El Cezire televizyonuna verdiği söyleşide Abbas, bir Filistin devletinin İsrail’le bir anlaşma ile kurulacağını söyledi. Abbas daha önce, Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimlerinde inşaatlar durdurulmadan barış müzakerelerine geri dönmeyeceklerini defalarca vurgulamış, müzakerelere dönülmemesi halinde de ellerinde birçok seçenek bulunduğunu belirtmiş ve tek taraflı bağımsız devlet ilanını bu seçenekler arasında saymıştı. BEŞİKTAŞ ŞUBESİ “BİLGİ SAHİBİ OLMADAN FİKİR SAHİBİ OLUNMAZ” 24 Ocak 1993’te öldürülen gazeteci Uğur Mumcu’nun ölüm yıldönümü ile 31 Ocak 1990’da öldürülen Muammer Aksoy’un ölüm yıldönümlerini belirleyen 2431 Ocak günleri arasındaki 18. Adalet ve Demokrasi Haftası’nda teröre hedef olmuş tüm aydınlanmacıları anıyor; çocuklarımızın demokrasinin ve adaletin kurumlaşacağı bir ülkede yetişmeleri için güç birliği yapıyoruz. Bu bilinçle 23 Ocak 2011 Pazar günü, sesimizi toplumun bütün kesimlerine yansıtacağımıza inanarak ‘Uğur Mumcu’yu ve teröre hedef olmuş tüm aydınlanmacıları’ anmak için sizleri etkinliğimize davet ediyoruz. Program * Uğur Mumcu’nun kendi sesinden “Video gösterimi” * Ali Sirmen ve Erol Mütercimler’in konuşmaları * “Uğurlar Olsun” / Türküler Kocaeli Üniversitesi eski rektörü, Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Kliniğinin kurucusu, Umuttepe kampüsünün mimarı, değerli hocamız Baki Komsuoğlu Aramızdan ayrılışınızın 3. yılında Umuttepede bizlere emanet ettiğiniz eğitim anlayışınız ve çalısma azmi aynı kararlılıkla ve inançla sürdürülmektedir. Bizler aziz hatıralarınızla birlikte kapısını aralayarak başlangıcını bize gösterdiğiniz bilimin aydınlattığı yoldan ayrılmadan ilerlemeye devam ediyor ve sizi minnetle anıyoruz. Prof. Dr. Cezayir’de protestolar dinmiyor Dış Haberler Servisi Cezayir’de muhalefet partilerinin önderliğinde dün düzenlenen protestolarda polis göstericilere sert müdahalede bulundu. Hükümet karşıtı protestolarda 30’u aşkın kişinin yaralandığı belirtilirken çok sayıda kişinin gözaltına alındığı belirtildi. Ülkede son dönemde gıda fiyatlarındaki artış tepkilere neden oluyor. Sunan: Gülsen Tuncer ve Ender Yiğit. Tarih * 23 Ocak 2011 Pazar Yer * Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş Kampüsü / Fazıl Say Salonu Saat * 16.0019.00 ADD İstanbul Şubeleri ve USTKB ortak etkinliğidir. Giriş serbesttir. KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KARDİYOLOJİ ANA BİLİM DALI ÖĞRETİM ÜYELERİ C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle