18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 23 OCAK 2011 PAZAR [email protected] 10 PAZAR YAZILARI korkusuyla yaşamak H ‘Dioksin’ er yeni yılın ilk haftalarının değişmez klasiğidir, peş peşe yağmur gibi gelen zamlarla şaşkına uğramak. Bütün dünyada bu böyle!.. Almanya yeni yıl ile birlikte gelen sağlık sistemindeki yapılanma yüzünden uygulanan prim artışlarıyla ilk tedirginliği yaşarken, esas büyük korku, bütün ülkede ortalığı karıştıran zehirli yem “dioksin” skandalıyla geldi. Hayvan yemlerinde kullanılan dioksin adlı yağ asiti yüzünden tavuk ve yumurta satışları bir anda bıçak gibi kesildi. İlk anda 8 binin üzerinde tavuk ve yüz binlerce yumurta, olayın patladığı gün imha edilmekle kalmadı, 4700’ün üzerinde tavuk çiftliği kapatıldı... Çiftçiler şaşkın, iflas eden edene, halk tedirgin... Kansere neden olan yüksek orandaki dioksin ülkede günlerdir konuşulan başlıca konulardan. Skandal Aşağı Saksonya eyaletinde ortaya çıktığı halde, Bavyeralı tavukçular bile etkilendi olaydan. İster, daha yeni yıla girmeden 16 sağlık kasasının bir anda “ek prim” kesintisinden bahsetmesi, isterse dioksin skandalının yarattığı tedirginlik olsun her şey üst üste geldi. Daha çok emekli ve dar gelirliler düşünceli bu ilk zamlardan. Aylık 8 Avro’luk ek prim kesintisi ve yeni ilaç yasası, zar zor geçinen 20 milyon emeklinin uykularını kaçırttı. Sağlık sisteminde yaklaşık 32 milyar 400 milyon Avro’luk tasarruf paketi sorunu, milyonlarca MÜN H yaşlının kara kara düşündüğü tek konu. Kar soğuğunun insanları eve EROL ÖZKAN hapsettiği hafta sonlarında Münihliler yine hayallerle mutlu olmaya çalışıyorlar birahanelerde... John Lennon’un o unutulmaz şarkısı “Imagine”ın tınıları ise bugünlerde herkesin kulaklarında... Genç kuşaklar keşfediyorlar Lennon’u... İnternet üzerinden en çok yollanan “Imagine”ın videosunu defalarca izliyorum... Gelin de güzel hayaller kurmayın, imkânı var mı? Sulu kar atıştıran bir pazar gününde tramvayla göçmenlerin oturduğu yoksul semtlerden geçiyorum. Afrikalısından, İtalyan, Macar ve Çinlisine varıncaya kadar herkes dioksin skandalını konuşuyor. Yaşanan “şok” giderek büyüyor. Zira dioksin madddesi içeren 527 ton yağ asitinin 12 yem fabrikasına satıldığı belirlenmiş. 8 bin tavuk itlaf edilse bile 120 bin dioksinli yumurta piyasada dolaşımda imiş. Öte yandan Almanya’dan İngiltere’ye dioksin oranı yüksek olan yumurtalardan yaklaşık 14 ton ihraç edilmesine ne dersiniz? İngiliz gıda standartları ajansı (FSA) Almanya’dan gelen ürünlerin toplatılmaya başlandığını açıkladı. Ünlü Focus dergisine göre, bir tavuk çiftliğinden alınan 3 tavuk üzerinde yapılan incelemede hayvanların yağ dokusunda gramında 4.99 pikogram dioksin ölçülmüş, oysa yasal sınır 1 gram ette 2 pikogram imiş. Dioksin skandalının yankıları bakalım ne kadar sürecek? Ben de bir pazar sabahında kahvaltı masasına bir türlü ne olur ne olmaz(!) diye getiremediğim yumurtalardan ürküp el süremiyorum!.. [email protected] Yıldızları yorgan yapanlar eçen yıllarda olduğu gibi bu yıl da Brükselli yoksullar ve evsizler yeni yıla Brüksel Merkez Tren İstasyonu’nda girdiler. Gönüllüler herkese ücretsiz yemek ve hediye verdiler. 2010 yılı yoksullukla ve sosyal dışlanma ile mücadele yılıydı. Yoksullukla mücadele amacıyla verilen resepsiyonlarda ve yapılan etkinlik açılışlarında yoksulluğun şerefine kadeh kaldırıp şarap ya da arpa suyu içtik. Arpa boyu yol alamasak bile! Dünyanın en varsıl ülkeleri arasındaki Belçika’da, AB’nin başkentinde, sefaletle, “Öteki Belçika”yla yüzleşince ve Belçika’da yaklaşık 20 bin evsiz ve “yuvasız”ın bulunduğunu öğrenince bir acayip oluyor insan. Yıldızların altında yaşamını sürdüren evsizler ne yazık ki Belçika’da kent yaşamının doğal bir parçası haline geldiler son yıllarda. 5 bini aşkın evsizin yaşadığı Brüksel’de kışın çok soğuk geçen günlerde evsizler donarak ölme tehlikesi atlatırlar her yıl. Bakımsız sakalları, uzun saçları ve dağınık giyimleri ile beyinlerimize yerleşen algılama gerçekleri yansıtmıyor. Evsiz ve “yuvasız”lar arasındaki genç ve kadın oranı her geçen gün artıyor. Brüksel’de “evsizler şehir turu” bile yapılıyor. Örneğin 17 Aralık’ta Brüksel’de “Evsizle bir gezinti ve Noel Pazarı gezisi” düzenlendi. “Yoksulluk ve yaşam mücadelesi sanatı: Evsizler yaşamlarını G çalışılırken evsizlerin toplumla tekrar anlatıyor. Sokakta marjinelleşme problemi, bütünleştirilmesi amaçlanıyor. Evsizlerle ilgili evsizlerle ilgili klişeler, evsizlerin bu duruma nasıl ve niçin düştükleri ilk ağızdan en ilginç proje ise “zengin ile yoksulu aynı masada buluşturan” Zazou restoranı oldu. anlatılıyor” diye tanıtılan günübirlik şehir Sosyal temalı TV programları da yapan turunda bir rehber, sorunu tarihsel açıdan ele Brükselli Film Yönetmeni Julien Vrebos, 13alıp geçmişle şimdiki durumu kıyasladı. 17 Aralık 2010 tarihleri arasında 5 gün Yanına bir evsizi eşrehber olarak alan rehber, boyunca Brüksel’de Zazou adlı bir restoran evsize sokaktaki yaşamını anlattırdı. “Nerede açtı. Evsizler ve zenginlerin aynı masada aynı yiyip içtiği, nerede uyuduğu, ne gibi sosyal yemeği yediği restoranda her gün bir ünlü aşçı olanaklar olduğu, sokağa nasıl düştükleri” yemek hazırladı. Brüksel yerel gibi konular ele alındı. Tura BRÜKSEL televizyonu TV Brussel ve Flaman katılanlar evsizlerle ilgili sosyal Devlet Televizyonu VRT birinci restoranları, hizmet merkezlerini kanalı Eén “Yıldızlar Altında” ve kabul merkezlerini gezdiler. adıyla bu ilginç girişimi Noel ile Dedim ya, evsizler Brüksel’de kent Yılbaşı arasında TV ekranlarına da yaşamının doğal bir parçası yansıttılar. La Marée, Resto Henri, oldular. Artık “Evsizler Güzellik the Switch, Le Grain de Sel ve La Yarışmamız” da var. 2010 yılında ERDİNÇ UTKU Cantina restoranlarından 5 Brükselli ilk kez düzenlenen ve Thérèse ünlü aşçının, evsizlerin ve Elishout Van Belle’nin “Bayan Evsiz” Otel ve Restoran Okulu öğrencilerinin yemek seçildiği güzellik yarışmasından sonra şimdi pişirdiği sosyal restoran ieperlaan 17 de “Bay Evsiz” seçiliyor. Birinci seçilen Bay numaradaki terk edilmiş bir depo. Mutfak ve Evsiz’e, Bayan Evsiz’e yapıldığı gibi 1 yıllık içerideki mobilya trendy bir restoranı konaklama olanağı sağlanacak ve kişisel andırırken duvarlar ve tavan mekânın danışmanlık sağlanacak. Ön eleme ve diğer geçmişini, bakımsızlığı ve hamlığı simgeliyor. yarışma süreçlerinden sonra yarışmanın finali “Yıldızlar Altında” projesinin yaptığı da bu 2011 Ekim ayında gerçekleşecek. Yarışma 2 zaten: Zenginle fakiri bir araya getirmek. yılda bir yapılacak. 18 yaşını doldurmuş Restorandaki 80 sandalyenin yarısı evsizlere Belçikalı evsizlerin katılacağı yarışma ile ayrıldı. Evsizler sadece 1 Avro ödüyor. Diğer toplumun soruna duyarlılığı arttırılmaya sandalyeler ise zenginlere ya da başka bir deyimle ödeme gücü olanlara veriliyor. Bu kişiler normal yemek fiyatını, yani 25 Avro ödüyorlar. Masalarda zenginlerle fakirler birlikte oturtuluyor. Amaç birbirlerini daha yakından tanımaları ve anlamaları. Medyanın yoğun ilgi göstermesi, fikir babası Vrebos’u oldukça mutlu etti ancak yine de sürpriz olmuş kendisi için. Vrebos “Bu herkesin projenin sıradışı olduğunu düşündüğünü ve toplumsal yaşamda çokça problem olduğunu gösterdi” diyor. Restoranın tüm masaları daha ilk günden rezerve edildi. Ünlü aşçıların yanına her gün 23 evsiz yardımcı verildi ve bir şekilde eğitim almaları sağlandı. Girişimin tüm geliri evsizlere barınma ve yiyecek sağlayan Brüksel’deki Bij OnsChez Nous derneğine verildi. Sadece kış aylarında evsizlerle ilgilenen Belçikalı politikacılara “Kar yağınca insanlar birden evsiz olmuyor. Yıl boyunca evsiz bu insanlar ve yapısal bir yaklaşıma ihtiyaç var” demek boşuna! Karma restoran, evsizler güzellik yarışması, evsizler şehir turu gibi projeler de ilginç olmakla birlikte yeterli sayılmaz. Politikacıları birkaç gün de olsa Brüksel’de “evsizler gibi sokakta yaşatma” önerime ne dersiniz? [email protected] zamanı... Ç antasını hazırlamıştı, giderim/ Ölmemeye elde gidiciydi. “Teyzen de fermanım mı var...” Teyzenin kahırlanıp duruyor; düşüncesi farklı, “İki evladım çoktandır gelip bir çayımızı burada yaşıyor, onları koyup içmedin” dedi. Birkaç gün gidemem. Altı üstü bir ölüm sonra haberli gittiğimde, değil mi, kazsınlar bir çukur, sofrada Türkiye işi kavurma, atsınlar içine!..” turşu vardı, bal vardı... İstatistiklere göre, aynı yaş Teyze, taze ekmek de pişirmişti; gruplarındaki göçmenler, her biri kızarmış, sıcacıktı. İsveçlilerden daha erken ölüyor. İsveç’te, geldiğim günlerde Araştırmacılar, bunun nedenini çok iyiliklerini görmüştüm; göçmenlerin gelmeden önceki üzerimde tuz ekmek yetersiz beslenme ve yaşama hakları vardı... koşullarına bağlıyorlar... Salih Dayı, ileri derecede kalp Yetersiz beslenme koşulları hastasıydı. Kalbine pil İsveç’te de sürdürülüyor. Para takmışlar. Nefes almakta biriktirme çabası, onları burada zorlanıyor. Merdiven da aç, susuz, giysisiz bırakıyor... çıkamıyor. Bastonla yürürken Bir ara, göçmenlerin büyük iki adım gidiyor, bir adım alışveriş merkezlerinden en duruyor. Yengeyi de oldukça fazla hangi ürünleri aldıklarını yaşlanmış buldum. Salih Dayı, merak etmiş, bir satış elimden tutup evin odalarını merkezinin önüne dikilmiş, gezdirdi. Pencerenin önündeki gireni çıkanı izlemiştim. valizi gösterdi, “Bütün Göçmenler, alışveriş arabalarını servetim bu çantanın içinde!” tıka basa doldurarak en fazla un dedi; söylediğinden hiçbir şey ve patates satın alıyorlardı. anlamadım. Yemekten sonra Ekmek, başlıca beslenme sordum: “Ne vardı o çantanın kaynaklarıydı. Bir öğretmen içinde?” Salih Dayı, yanıtlamak arkadaşım, ilkokuldaki göçmen istemedi. Teyze,“Bizimkinde çocuklarına, “Okula niçin akıl mı var, yarın ölücüymüş geliyorsunuz?” diye gibi kefen bezini yanında sorduğunda, “Yemek yemek gezdiriyor, Tanrı’nın gücüne için geliyoruz!” yanıtını gidecek!” dedi; almıştı. (İsveç ürperdim!.. İsveç’e, MALMÖ okullarında 1960’lı yıllarda öğrencilere sabah gelmişlerdi. ve öğle yemekleri Hikâyeleri diğerlerine bedava veriliyor.) benziyordu... Çalışıp Yaşlı göçmenler, bir traktör parası “Ülkeye dönüş” ALİ HAYDAR biriktirdikten sonra özlemlerini NERGİS geri döneceklerdi. yüreklerinde hep Köyün alt yanındaki canlı tutuyorlar. Ne dereye sondaj vurduracak, aradıklarını kendileri de tam tarlalarını ekip biçeceklerdi. Ne bilmiyorlar, ama gittikleri gurbetin kahrı, ne elin ekmeği... ülkelerde umduklarını “Olmadı, olmadı işte!..” Bin bulamamışlar. Gelecek kaygısı yıllık bir uykudan uyanırcasına ve çaresizlik yoldaşları olmuş. En büyük korkuları ise dilini elini sallayarak söyledi bunları dahi öğrenemedikleri bu Salih Dayı; “Buralarda dert ülkede huzurevine düşmek... sahibi olduk, hâlâ bir traktör Yabancı bir ülkede parası edinemedik!” Karı huzurevinde kalmayı koca, yıllarca bir yorgan “ölmeden mezara girmek” fabrikasında çalışmışlar. İki şeklinde algılıyorlar. oğlan, bir kızları olmuş. Yaşamlarının son günlerinde, Oğullarından biri belediyede tıpkı ölecekleri zaman otobüs sürüyor, diğeri hapiste; doğdukları sulara dönen neden girdiğini söylemek somon balıkları gibiistemiyorlar. 14 yaşındaki ülkelerine geri dönmek kızlarını bir trafik kazasında istiyorlar... yitirmişler. Kızının eşarbını Gitme zamanı geldiğinde ise valizinin bir köşesinde saklıyor çoğunun dönüşü tabut içinde Salih Dayı, “Öldüğümde gerçekleşiyor... Salih Dayı da, gözlerimin üstüne örtsünler” doktor gözetiminde olması diyor. Gelip yakamı tutuyor; gerektiği için, İsveç’i bir “Bak, vebalim boynuna; kalemde silip gidemiyor. cenaze masrafımı Ancak, köyde mezarını karşılayacak para bankada hazır; sen de öncülük et, pilim hazırlatmış, mermerini (ölüm tarihi sonradan eklenmek bittiğinde beni götürsünler, üzere) yazdırmış. Kefeni, cenazemi buralarda sabunu hazır; “kutu” içinde bırakmasınlar!” Hırıltılı götürüleceği günü bekliyor... sesiyle bir de türkü tutturuyor ki, dayanılır gibi değil: “Üryan [email protected] (çıplak) geldim, yine üryan Gitme FKP: 90’lık moruk ve umut içimde bir sempati ve saygı dalgası anliyö sözcüğünün gettodan kabarıyordu. Sovyetler’e bağlılıkla, ziyade sayfiye kavramını yerel militanının inanç ve ideali çağrıştırdığı bir dönemde, 1975’in ilk uğruna kavgasını ayırt etmeyi aylarında Paris’in uzak öğreniyordum. O tarihte Fransız banliyölerinden birine taşınmıştık. Komünist Partisi (FKP) kurulalı 55 Etraf yeşillik ve sakin, insanlar yıl olmuştu. Yüzde 21.3 oyu, 73 güleryüzlü ve sıcaktı, ama ilişkiye milletvekili, 570 bin civarında üyesi girerken, genellikle ilk adımı bunun ve 5.2 milyon seçmeni vardı. Parti “kentli Fransız”a has bir refleks yığınlar için umut, insanlar için hâlâ olduğunu sonraları anlayacaktıkheyecan kaynağıydı. Ülkenin en atmakta zorlanıyorlardı. Her siyasi köklü örgütü 35 yıl sonra, 90 gittiğimiz yerde kendi yaşında her anlamda beşe bölündü, topraklarımızın, aile terbiyemizin dördünü yitirdi. FKP artık siyasi bir gereği çevremizle iyi komşuluk moruk! Ama yine de kimilerinin umut bağları kurmaya çalışıyorduk. kapısı... FKP, 1920 kışının 29 Fransızca eksikliğinden, sabahın Aralık’ını 30’una bağlayan gece köründen gecenin karanlığına SFIO’nun (İşçi Enternasyonali çalıştığımızdan ilk temaslar Fransız Seksiyonu) Tours kentinde gecikiyordu. Nisan ayıydı sanırım, bir düzenlediği 18. Kongre’de Komünist cumartesi sabahı kapımız çalındı. Enternasyonali (Komintern) Fransız Karşımda kısa kıvırcık, açık renk Seksiyonu adıyla saçlı ve maviş gözlü 30 yaşlarında doğuyordu. Bu bir kadınla, seyrek bıyığının PAR S tarihte 4763 üstünden son derece muzip, delegeden sevimli ve candaş bakışlar atan 3252’sinin oyunu aynı yaşlarda bir adam duruyordu. alan radikal Özetle “Günaydın, mahallemize çoğunluk örgütün hoş geldiniz! Biz buranın adını birkaç ay komünistleriyiz, şu adreste UĞUR HÜKÜM sonra, 1921’de oturuyoruz. Bir ihtiyacınız Komünist Partisi olursa çekinmeyin, bildirin!” olarak değiştirirken, Fransız KP’si dediler ve bir adet L’Humanité olmak için Stalin’in 1943’te Dimanche dergisi satıp gittiler. Komintern’i lağvetmesini beklemek Seyrek bıyıklarını hiç kesmeyecek gerekecekti. Tarihi 1936 Halk FeFe ve eşi 25 yıl bize, yakınlarımıza Cephesi’nin iktidar dışı kitlesel canyoldaşı olacaktı. mimarı, Nazi işgali altındaki O sırada çalıştığım fabrikada benimle Fransa’da, gizlilik koşullarında en temasa geçen sendikacıların solcu, güçlü direniş örgütünü oluşturan parti hatta komünist olduklarını tahmin savaştan sonra ülkenin en büyük ediyordum. Ama işyerlerindeki siyasi hareketiydi. Karizmatik lider siyaset yasasından ötürü tam Maurice Thorez öncülüğünde 814 eğilimlerini kavrayamamıştım. Her bin üyeli FKP bu popülaritesini 1946 geçen gün mücadele azmi ve genel seçimlerinden yüzde 28.6 oy ve dürüstlüklerini görüyor, başkalarıyla 182 milletvekili çıkartarak karşılaştırabiliyordum. Fransız kanıtlayacaktı. Katıksız Sovyetler komünistlerini Sovyetler’in Birliği müttefikliği ve demokratik kuyruğunda revizyonist bir partinin merkeziyetçilik adına kullanılan parti adamları diye algılayan bir çevreden içi baskı yöntemleri nedeniyle belli gelmiştim. Ama işyerimde ve bir erime sürecine giren parti bir mahallemde, o gündelik nankör hayat yanda sahip olduğu benzersiz aydın savaşımındaki duruşlarını gördükçe B [email protected] C MY B C MY B desteğini, öte yanda da emekçi kitlelerin güvenini yitirdi. Ve Mayıs 2007 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde FKP adayı MarieGeorge Buffet yüzde 1.93 oyla dibe vurdu. Çoğu siyasi uzman “FKP öldü” ilamı çıkarttı. Batı dünyasının istisnası, inatla yaşama asılan 90’lık moruk FKP bir ay sonra Haziran 2007’de düzenlenen genel seçimlerde yüzde 4.62 alarak postu pek o kadar kolay bırakmayacağını gösterecekti. 2009 AB seçimlerinde yüzde 6.1 ve 2010 bölge seçimlerindeki yüzde 6.9’luk nispi başarıların ardındaki iki etkenden biri FKP’nin yerel örgütlenme mirasının belki son barutları, belki 20092010 eylemlerinde gözlediğimiz taze kanlar, muhtemelen de ikisinin birden yattığı görülür. Öteki etken ise Sosyalist Partisi’nin sol kanadından kopan Sol Parti ve bağımsız solcuların oluşturduğu Birlikçi Sol hareketlerinin FKP ile kurdukları Sol Cephe hareketidir. Bu parçacıklara yüzde 4 Troçkist sol, son seçimlerde yüzde 16’ya ulaşan sıkı solcu Yeşiller’i ekleyince Fransa’da solun solunun nasıl bir renkli mozaik olduğu ve sağa kafa tutulması gerektiğinde niçin milyonların hep birlikte sokakları doldurabildiği daha iyi anlaşılır. FKP bugün 2 Avrupa vekili, 21 senatörü, 14’ü parti üyesi 37 milletvekili, 94 bölge idare kurulu üyesi, 232 il idare kurulu üyesi ve 87’si nüfusu 9 binden fazla 753 belediyenin başkanı ve aidatını ödeyen 60 bin (FKP’ye göre 134 bin) üyesiyle halen ciddi siyasi bir güçtür. Fakat ünlü tarihçi Marc Lazar’ın deyişiyle, FKP bugün 1945’teki örgütün gölgesi bile olsa, topluma sindirdiği siyasi kültürle mevcudiyetini adeta her an, her yerde hissettiren bir vicdan sesidir. Vicdanın(ın) sesine kulak ve el verenler niçin umutlanmasın?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle