Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
R
ocky Versace Vi-
etnam’a gönüllü gi-
den Virginialõ bir
gençtir, savaştan sonra din
adamõ olmayõ planlamak-
tadõr. 1963 yõlõnda bir çar-
põşma sõrasõnda bacağõn-
dan yaralanõr, Viet Kong
gerillalarõ tarafõndan ya-
kalandõğõnda eve dönme-
sine yalnõzca iki haftasõ
kalmõştõr ve artõk savaş
esiridir. İki yõl süren esareti
boyunca gördüğü işken-
celere rağmen gerillalara
adõ ve sicil numarasõ dõ-
şõnda hiçbir şey söyleme-
mekte direnir. Gösterdiği
bu inatçõ direnç diğer esir-
lere de umut olur. Birkaç
kez kaçmayõ dener, yaka-
lanarak prangaya vurulur,
boynuna bağlanan bir iple
köylerde dolaştõrõlõr, yine
konuşmaz. Sonunda, Eylül
1965’te, henüz 27 yaşõnda
iken Viet Kong gerillalarõ
tarafõndan öldürülür. Ce-
sedi ise hiçbir zaman bu-
lunamayacak olan Versa-
ce’nin bugün Arlington
ulusal mezarlõğõndaki me-
zar taşõ boş bir kabrin üs-
tünde yükselecektir.
Vietnam’da beş yõl süren
esaretten sonra kaçmayõ
başaran bir Amerikan as-
kerinin 1968 yõlõnda Beyaz
Saray’a kabulünde bu hi-
kâyeyi anlatmasõ üzerine
Başkan Nix-on tarafindan
Versace’ye “onur ma-
dalyası” verilmesi önerilir.
Ancak bu madalya savaş-
ta esir düşenlere verilme-
mektedir ve sonuçta sa-
vaşta gösterdiği kahra-
manlõklar nedeniyle yal-
nõzca “gümüş yıldız” ve-
rilir. Ancak Versace’nin
ailesi ve arkadaşlarõ onun
hikâyesini yõllar boyunca
canlõ tutacaklardõr. Bu ko-
nu çeşitli zamanlarda aile
üyeleri ve arkadaş grubu-
nun girişimleri ile Senato
ve Kongre’nin dikkatine
sunulur, sonunda sabõr ve
direncin bedeli kazanõla-
caktõr. Ve nihayet Aralõk
2001’de 35 yõllõk bir ge-
cikme ile Kongre’den ge-
çen bir yasa ile Rocky
Versace’nin “onur ma-
dalyası” Başkan Bush ta-
rafõndan da onaylanõr.
Böylece, 8 Temmuz
2002 tarihinde Beyaz Sa-
ray’õn doğu salonunda,
Başkan Bush’un hazõr bu-
lunduğu bir törenle kõsacõk
hayatõnda dünyanõn diğer
ucuna, hiç tanõmadõğõ in-
sanlara özgürlük umudu
götürmek için giden Rocky
Versace adõna aile üyeleri
ve arkadaşlarõna, en zor
şartlar altõnda iken ülkesi-
nin onurunu feda etmedi-
ği için, işkencelerle fizik-
sel olarak çökmesine rağ-
men yitirmediği sadakati
ve kendi hayatõ risk altõn-
da olduğu halde diğer esir-
lerin kurtuluşu için gös-
terdiği üstün çaba nede-
niyle, en yüksek ulusal
ödül olan “onur madal-
yası” verildi.
Hak edilmiş bir ödülün
35 yõl gecikmeyle veril-
mesi merak edilmeye de-
ğer bir konuydu ve Ame-
rika’da 8-9 Temmuz tarihli
gazete ve dergilerin pek
çoğunda gündeme geldi. O
tarihlerde bulunduğum
ABD’de Washington Post
gazetesinde okuduğum bir
makale ile bu olaydan ha-
berdar olmak fõrsatõnõ bul-
muştum.
Bu vesile ile biraz daha
detaylõ bilgi edindiğimde
öğrendim ki Amerika’nõn
bu en üstün şeref madal-
yasõ 1861 yõlõndan beri
verilmekte ve bugüne ka-
dar toplam 3400 adet ve-
rilmiş. 140 yõldan uzun
bu sürede iç savaş, İspan-
ya savaşõ, Meksika savaşõ,
I. ve II. dünya savaşlarõ,
Kore savaşõ ve Vietnam
savaşõ var. İngiltere’nin
en yüksek devlet madal-
yasõ olarak bilinen Vik-
torya Nişanõ (Victoria
Cross) ise 1856 yõlõndan
beri verilmekte olup bu-
güne kadar 1354 kişiye
verilmiş. Rusya Federas-
yonu ve diğer pek çok ül-
kede de durum farklõ değil.
Bizdeki duruma bakarsak;
1983 yõlõnda yürürlüğe gi-
ren 2933 sayõlõ madalya ve
nişanlar kanununa göre
yurt içi ve dõşõnda her-
hangi bir alanda feragat,
fedakârlõk gayreti ile yap-
mõş olduğu çalõşmalarda
ülke ve dünya çapõnda em-
sallerine nazaran üstün ba-
şarõ göstererek devletin
yücelmesine ve milletin
milli menfaatlarõna katkõ-
sõ olan Türk vatandaşlarõ-
na devlet üstün hizmet
madalyasõ verilir. Bugüne
kadar toplam kaç kişinin
bu madalya ile onurlandõ-
rõldõğõna dair kesin bir bil-
giye ulaşmak ne yazõk ki
pek mümkün olmamakla
beraber onurlandõrõlan ba-
zõ popüler sanatçõlar ne-
deniyle bu haberler daha
çok magazinel basõnda yer
almõştõ. Ne iyi ki diğer
yanda uzun yõllar boyunca
dünya beyin cerrahisine
yön vermiş bulunan ve
geçen yõl yüzyõlõn beyin
cerrahõ olarak seçilen Prof.
Dr. M. Gazi Yaşargil gi-
bi sõra dõşõ ve çarpõcõ ör-
nekler de var.
Bugün gazetelerden çõ-
kan haberlere göre Türki-
ye’nin 26. Genelkurmay
Başkanõ Orgeneral İlker
Başbuğ madalyasõz emek-
li oldu. Başbuğ’a, madal-
ya konusunun sorulmasõ
üzerine “Beni ilgilendiren
bir konu değil demiş”.
Sayõn paşam başka bir ga-
zetede umrumda değil de-
mişsiniz, çok haklõsõnõz.
İlerde tarihin şaşmaz te-
razisi herkesi hakkõ olan
yere koyacaktõr. Müste-
rih olun.
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 4 EYLÜL 2010 CUMARTESİ
2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER
AÇI
MÜMTAZ SOYSAL
Huzursuzluğu Dağıtmak
KAFA dinlendirme amacıyla girilen bir hafta
sonunda içinizin huzurlu olması gerekir, değil mi?
Oysa, günlük yaşamın sıkıntılarıyla dolu günlerden
sonra iki günlük kısa tatile girerken
okuduklarınızın, dar anlamdaki siyaset ve ekonomi
dışında bir yığın olayla içinizi kararttığını, içinde
yaşanan ortamın sizi huzursuz ettiğini, ülkenin
geleceğine olan güveninizi sarstığını
düşünürsünüz.
Ama, aslında biraz daha düşününce,
huzursuzluk yaratan o durumların akıllıca çarelerle
giderilebileceği sonucuna varmak huzursuzluğu
dağıtabilir.
Erzurum gibi hiç beklenmedik bir ilde erken
ergenlik çağındaki üç-dört oğlanın kendi
yaşlarındaki kızı kaçırıp tecavüz ettikten sonra
bıçakla öldürerek gömdüklerini okuyunca bu
vahşet karşısında karamsarlığa kapılmış
olabilirsiniz. Çare, çocuk mahkemelerinde şiddetli
ceza, okullarda daha sıkı kız-erkek ayrımı, giyim
kuşamın daha fazla kapalılandırılması ve din
eğitiminin sıklaştırılması mıdır? Yoksa, eğitim
sisteminizi çocuk yaşlardan başlayıp uygarca
birlikteliği normalleştiren bir sistem kurmak için
elinizdeki toplumbilim ve ruhbilimci yetişmiş insan
ordusunu seferber etmek mi?
Cinayet sayısı artmakla kalmamış, akıl almaz
işkencelerle kafa kol keserek eş ve çocuk
öldürmek gibi intikam alma ve soygun yapma
örnekleri çoğalmaya başlamıştır. Bu yeni sapıklığın
nedenlerini saptayacak ve çarelerini gösterecek
uzmanlarınız yok mu? Koskoca devlet ve az çok
okuyup yazmış bir toplum bu acayip gelişme
karşısında seyirci mi kalmalıdır?
İç huzur yalnız toplumun güvenliği ve geçimin
düzgünlüğüyle sağlanmıyor, doğanın güzellikleri
ve nimetleri de huzurun bir parçası. Ama bu
böyledir diye çevreciliğin yeni huzursuzluk kaynağı
olması ve her yerde her gelişmeyi engelleyen bir
husumet havası yaratması mı gerekir? Her baraj
girişimi illa engellenmeli midir? Plancılarla,
iktisatçılarla, mühendislerle oturup ülkenin enerji
gereksinimini doğanın güzellikleriyle bağdaştırmak
çok mu zordur? İyi yetişmiş donanımlı insanlar
olması gereken çevreciler hemen protesto
gösterilerine başlamadan ve pikniğe gider gibi
baraj engelleme seferlerine çıkmadan görevlilerle
görüşüp sorun çözseler olmaz mı?
Böyle bir ortak çabayı görmek sizi daha huzurlu
yapmaz mı?
Halkoylaması ve genel seçim günleri yaklaşırken
içinizde kıpırdanan bir huzursuzluk var ki, onun da
çaresi zaten hukuk kurallarında duruyor. Bunlara
ilişkin işlemlerin, yasalar gereği, tam tarafsızlıkla
yapılması, her türlü kuşkudan arındırılmış olması
zorunlu değil mi? Öyleyse Yüksek Seçim Kurulu’nu
oy sayımında elektronik oyunlar döndüğüne ilişkin
kuşkuları giderici bütün önlemleri almaya ve
açıklayarak vatandaşa huzur vermeye zorlamak
bütün partilerin ödevi değil midir?
Huzur, evliya rahatlığıyla oturarak değil,
çalışarak dağıtılacaktır.
mumtazsoysal@gmail.com
PENCERE
Bağımsızlığın
Modası Geçti mi?
Çok tirajlı bir gazetenin 11 Şubat 1982 günlü
sayısında kocaman kara harflerle ilk başlık:
“Devlet Başkanı Evren ‘Günümüzde her ülke
ister istemez bir yere bağımlı olacaktır, başka
türlü yaşayamazsınız’ dedi.”
Okur okumaz çarpıldım.
Devlet başkanı böyle bir şey söylemezdi.
Telefona sarılıp sordum; soruşturdum; Ankara
Büromuzdan Yalçın Doğan’dan aldığımız
habere göre Sayın Evren böyle konuşmamıştı.
Bir yanlışlık söz konusuydu.
Ne var ki o günden bu yana basınımızda
yeterli bir tepki görmedim. Oysa ortada çok
duyarlı bir konu vardı. Ya hiç kimse Sayın
Evren’in böyle konuştuğuna inanmıyordu ya
da bağımsızlık kavramına herkes boş
veriyordu. Biz tarihte ilk bağımsızlık savaşını
veren ulus değil miydik? Mustafa Kemal
Atatürk “tam bağımsızlık” kavramını devletin
temeli yapan, önder değil miydi?
İtiraf etmek zorundayız ki bu alanda
duygularımız nasırlaşmış, coşkularımız
körlenmiş, mantığımız saptırılmıştır. Yeni
anlayışa göre “bağımsızlık” günümüz
dünyasında modası geçmiş bir deyimdir. İki
süper devletten birine dayanmadan yaşamak
olanaksızdır. Türkiye “jeopolitik” ve
“jeostratejik” konumundan ötürü ABD’ye
bağlanmak zorundadır. Bilim ve teknolojinin
gelişmesi süperleri güçlendirmiş, küçük
devletlerin ulusal savunma güçlerini
kısıtlamıştır. Sürüden ayrılanı kurt kapar.
Ancak “bloklar içinde güvence” sağlamak
olasıdır. Blok içinde bağımsızlık yoktur,
karşılıklı bağımlılık vardır.
Evet bu bağımlılık ideolojisinin genel çizgileri
bunlardır ve sık sık yinelenir.
Oysa böylesine yaklaşım büyük yanılgıdır.
Yeryüzünde küçük devletler için bağımlılık
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkmış
bir kavram değildir. Vaktiyle dünyayı
avuçlarına alıp paylaşan “Düvel-i Muazzama”
tarihsel bir olgudur. Osmanlı Devleti’nin son
yüzyılında Babıâli, kimi zaman İngiltere’ye, kimi
zaman Fransa’ya, kimi zaman Almanya’ya
bağlanarak ve dayanarak varlığını korumaya
çabalardı. Dünyadaki bütün halklar ve uluslar
da sömürgeler, mandalar ve benzeri bağımlılık
düzenleri içinde yaşıyorlardı.
Bağımsızlık akımı çağdaş toplumların dünya
görüşüdür. “Üçüncü Dünya” 20’nci yüzyılda
oluşmuştur. Bloklar dışı ülkelerin varlığı ve
çokluğu da çağımızda, en çarpıcı gerçektir.
Bağımlılık geçmiş çağların, bağımsızlık 20’nci
yüzyılın kavramıdır. Yeryüzünde yalnız Doğu
Bloku, Batı Bloku yok; koskoca bir “bloklar dışı
dünya” var.
Türkiye’nin “jeopolitik ve jeostratejik”
durumu da bağımlılık için değil, bağımsızlık
için bir avantajdır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk
bu gerçeği keşfettiği için Tanzimat kafasının
mantığını ezdi; “Devlet-i Muazzama”ya boyun
eğerek varlığını korumaya çalışan Babıâli’ye
karşı çıktı: Tarihte ilk kez ulusal bağımsızlık
savaşını gerçekleştirdi. “İstiklal-i tam” ilkesini
devletin temeli yaptı. Üçüncü Dünya’nın
temelini Atatürk atmıştır. Günümüzde İslam
dünyası; Avrupa, Amerika, Sovyetler, Çin gibi
odaklarda yeniden oluşan yeni güçler
dengesinde bağımsızlık ilkesinin olanakları çok
büyümüştür.
Ne var ki günümüz Babıâli’sinde çoğu kişi
hem bağımsızlığa modası geçmiş bir kavram
diye bakar hem de Atatürkçülüğü elden
bırakmaz.
İşte bu açık bir çelişkidir.
Bağımsızlığı aşılmış ve aşınmış bir kavram
diye değerlendirenler, “Atatürk vaktiyle tam
bağımsızlığı savunmuş, ama zaman değişti; bu
fikir aşıldı” diyebiliyorlar mı?
(19 Şubat 1982 tarihli yazı)
P
KK ve yandaşlarõ, en sonunda ağõz-
larõndaki baklayõ çõkardõlar: Demo-
kratik özerklik istiyorlarmõş! Yani,
açõkçasõ Özerk Kürdistan. Türkiye
birkaç bölgeye ayrõlacak, Doğu ve Güneydoğu
Anadolu’da özerk bir Kürt bölgesi oluşturu-
lacak, daha sonra ilan edilecek Federatif Tür-
kiye Cumhuriyeti’ne bağlanacak ya da hal-
koylamasõ yapõlarak Kuzey Irak’taki kukla
Kürt devletçiği ile birleşecek!
Şu günlerde artõk Birleşmiş Milletler’e
başvurmaktan da söz edilmeye başlandõ. BM
ne yapacak?
Kõbrõs’taki gibi, Barış Gücü mü göndere-
cek, yoksa NATO’nun ya da büyük bir dev-
letin (muhtemelen ABD) müdahalesini mi is-
teyecek?
PKK ve yandaşlarõnõn bu federasyon ütop-
yasõnõ duydukça, Bulgar komitacõlarõnõn da
XXI. yüzyõlõn ikinci yarõsõnda Babõâli’ye ar-
dõ ardõna gönderdiği Fransõzca iki muhtıra’yõ
anõmsadõm. Bunlar arasõnda ne büyük bir pa-
ralellik ve benzerlik var!
Bu tarihsel olayõn içyüzü şöyle:
1860’larda Bulgar İhtilal Merkez Komi-
tesi, Osmanlõ devletine karşõ, komşu Ro-
manya’nõn başkenti Bükreş’te gizlice bir si-
yasal örgüt kurmuştu. Romanya Prensi Ku-
za’nõn tahttan indirilmesinden sonra, Türk as-
kerinin Romanya’ya gireceğinden korkan
Romen hükümeti, böylece Bulgar göçmen-
lerden yararlanmak istiyordu. 40 yõl anõlarõ-
nõ kitap biçiminde yayõmlayan Dr. İvan Ka-
sabov, daha önce Bükreş’te kurulmuş olan
Gizli Bulgar Suikastçı İhtilal Komitesi’ne
benzer, ancak adõndaki suikastçı sõfatõnõ ata-
rak bu komiteyi kurmuş, ona Tuna boyunda
bir ihtilal hazõrlõğõ ve ilanõ görevini vermişti.
Komite eylemcileri, siyasal programlarõnõn
gerçekleştirilmesini, sultanõn iyi niyetinden,
bir de düvel-i muazzama’nõn (büyük devlet-
lerin) merhametinden bekliyorlardõ.
1866’da merkez komitesi bir broşür ya-
yõmlayarak, Türk hükümetinin Bulgar halkõ-
na özerklik (muhtariyet) vermesi gerektiği te-
zini savundu.
1867 Mart ayõnda sultana seslenen Fransõzca
özel bir muhtıra ile ortaya çõkarak, ikili bir
Türk-Bulgar devleti kurulmasõnõ istemeye
dek işi götürdü.
1868 yõlõ yazõnda Gizli Bulgar İhtilal
Merkez Komitesi çöküp yõkõldõ, ama ortaya
attõğõ ikili yönetim düşüncesi varlõğõnõ sür-
dürdü.
İlk ‘Muhtıra’
Muhtıra’nõn baş tarafõndaki 6 sayfada
Bulgarlarõn Sultan Addülaziz’e bağlõlõklarõ an-
latõlõr. Daha sonra Bulgar halkõna verilecek
özerkliğin temel ilkeleri 15 madde ve Bulgar
kilisesiyle ilgili ek 6 madde biçiminde sõralanõr:
Madde 1. Anayasal bir Bulgar hükümeti ku-
rulmalõ.
Madde 2. Bulgarlarõn yaşadõğõ bütün taşra
bölgeleriyle birlikte, Bulgar Krallığı adõyla
bir devlet kurulmalõ.
Madde 3. Bu Bulgar krallõğõ, siyasal ba-
kõmdan Osmanlõ İmparatorluğu’na bağlõ bu-
lunmalõ, kendi kralõ olarak da daima İstan-
bul’daki Devlet-i Aliye İmparatoru Haşmet-
li Sultan Abdülaziz ve ardõllarõ (halefleri) ol-
malõ, bunlar Osmanlõ Sultanõ unvanõnõn yanõna
Bulgar Kralõ unvanõnõ da katmalõdõr.
Madde 4. Haşmetli Sultan, Bulgar Kralõ un-
vanõnõ almak üzere, daima eski Bulgar Kral-
lõğõ başkentlerinden birine gelmeli, bu başkenti
Bulgar Millet Meclisi seçmelidir.
Madde 5. Krallõk, Bulgar Millet Meclisi’ne
seçilecek, sultanca onaylanacak Hõristiyan bir
kral naibi tarafõndan yönetilmelidir.
Madde 6. Bu kral naibi, Haşmetli Sultan’dan
sonra, devletin başõ olmalõ, yönetim ve yü-
rütme işleriyle yükümlü kõlõnmalõ, adaleti
yerine getirici olmalõdõr.
Madde 7. Kral naibi, krallõğõ bir kurulun yar-
dõmõyla yönetmeli, tümüyle Bulgarlardan
oluşacak bu kurul üyelerini Bulgar Millet Mec-
lisi seçmelidir...
Madde 8. Bulgar Millet Meclisi, bütün
Bulgar halkõnõ temsil edecek sayõda üyelerden
oluşur. Bunlar, özel bir seçim yasasõna göre,
halk tarafõndan oyçokluğuyla seçilir. (Daha
sonra, Bulgar Millet Meclisi’nin kuruluş ve
özellikleri sõralanõr.)
Madde 9. Ortodoks mezhebi, Bulgar dev-
letinin resmi dini olmalõdõr.
Madde 10. Adliye, Bulgar Millet Mecli-
si’nce çõkarõlan Bulgar yasalarõna göre adalet
dağõtacaktõr...
Madde 11. Bulgar Krallõğõ’nõn kendine
özgü bir ordusu bulunacaktõr. Ordu komu-
tanlarõ, papazlarõ gibi Bulgarlardan olacaktõr.
Sancaklarõnõn bir yüzünde Osmanlõ İmpara-
torluk armasõ, öteki yüzünde de Bulgaristan’õn
armasõ olan aslan resmi bulunacaktõr. Harekâtõ,
yalnõz Avrupa ile sõnõrlõ olacaktõr.
Madde 12. Bulgar Krallõğõ’nõn imparator-
luğa yõllõk olarak ödeyeceği bir vergi mikta-
rõ belirlenecektir...
Madde 13. Bulgarca, krallõğõn resmi dili ol-
malõdõr.
Madde 14. Her türlü medeni ve siyasal öz-
gürlük, güvence altõna alõnmalõdõr...
Madde 15. Kent ve köy belediyelerinin, özel
bir yasaya göre, yönetim makamlarõndan ba-
ğõmsõz olarak işleri görebilmeleri için, kendi
kurullarõ ve meclisleri olmalõdõr.
Daha sonra, Bulgar kilisesi konusundaki
maddelere geçilir.
Muhtıra’nõn son bölümündeki ilginç dü-
şüncelerden biri de şudur: “Bu yeni politi-
kanın ilk adımı olarak, sizden bütün siya-
sal suçlular, tüm kaçaklar ve sürgünler için
genel af rica ediyoruz.”
İkinci Muhtõra’yõ başka bir yazõda özetle-
mek isteriz.
PKK Bulgar Komitacõlarõnõn Yolunda...
M. Türker ACAROĞLU Emekli Derleme Müdürü
Şu günlerde artõk Birleşmiş Milletler’e başvurmaktan da söz edilmeye
başlandõ. BM ne yapacak? Kõbrõs’taki gibi, Barõş Gücü mü gönderecek,
yoksa NATO’nun ya da büyük bir devletin (muhtemelen ABD)
müdahalesini mi isteyecek?
TAKE IT ALL ON™
New All Mountain Inferno Mid Hybrid
Part of the Timberland® Mountain Athletics® series designed for sure footed
speed. Highly breathable, waterproof GORE-TEX™ construction keeps feet
dry and comfortable. Independent Suspension Network™ technology adapts
to varying terrain. Green Rubber™ soles made from 42% recycled tyres
that taste disgusting. But bears don’t know that.
timberland.com
Deriden, Official distributor of the Timberland Company in Turkey
www.deriden.com.tr
Timberland , If You’re Not Fast You’re Food, Mountain Athletics, Independent Suspension Network,
and Take it All On are trademarks of The Timberland Company.
Green Rubber is a trademark of Elastomer Technologies, Inc. Gore-Tex is a trademark of W.L Gore and Associates,
Devlet Madalyalarõ Üzerine
Prof. Dr. Cengiz KUDAY