25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 AĞUSTOS 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA SÖYLEŞİ 9 CMYB C M Y B İthal peynir çeşitlerini yarı fiyatına Türkiye’de üreterek tüketiciye sunan Sezer Group’un Yönetim Kurulu Başkanı Yılmaz Sezer, ‘İthal peynirlerle rekabet edebiliyoruz. Harcadığımız döviz de burada kalıyor’ dedi ÖZLEM YÜZAK 1994 yõlõnda otellerine taze süt üretmek ve hobi amaçlõ başlayan çiftlik serüvenini 30 çeşit peynir üretimi, organik tarõm ve Angus cinsi hayvan besiciliğine kadar götüren Sezer Group Yönetim Kurulu Başkanõ Yõlmaz Sezer, dünyaca ünlü Gouda, Edam, Maasdam, Emmantel, Manda, Mozarella ve Mimolette gibi ithal peynir çeşitlerini Türkiye’de üreterek yarõ fiyatõna tüketici ile buluşturuyor. Antalya’nõn Manavgat ilçesinde 180 bin metrekare alana kurulu Rani Çiftliği’ndeki peynir tesislerinin yõlõk üretim kapasitesi 200 ton. Türkiye’nin Hollanda, Almanya ve Fransa gibi ülkelerden yõlda 450-500 ton peynir ithal ettiğine dikkat çeken Sezer, “Gümrük Birliği ile verilen en önemli tavizlerden biri Türkiye’nin 4 bin ton tereyağı, 5 bin ton süttozu ve 2 bin ton peynir ithal etmeyi kabul etmesi oldu. Böyle yaparak Avrupalı çiftçiyi finanse ettik” dedi. Yõlmaz Sezer ile turizmle başlayõp gõda ve tarõm ile süren iş serüvenini konuştuk. Hukuk eğitimi alıp iş yaşamına avukat olarak atıldınız. Sonra neden vazgeçip turizme yöneldiniz? Evet aslõnda hukukçuyum ama kendimi bir türlü o meslekle özdeştiremedim. 10 yõl kadar avukatlõk yaptõktan sonra bir süre baba mesleği olan ticarete yöneldim. Bir süre de müteahhitlik yaptõm. Ama hemen ardõndan turizmin cazip olduğunu fark ettim. Bugün üçü Antalya biri Eskişehir’de olmak üzere dört otelimiz ve İstanbul Akaretler’de de bir rezidansõmõz var. Toplam yatak kapsitemiz 2 bin 300. Ama farklõ bir turizm yapõyoruz. Avrupa’da tatile giden insanlar Holidaycheck isimli internet sitesinde her yõl gittikleri yerlerin bir değerlendirmesini yapar ve otellere puanlar verirler. Bu otellerin içinde bizim de iki otelimiz bulunuyor. Club Grand Aqua ve Club Grand Side. Hobi amaçlı başladı Peki, çiftçilik ve besicilik nereden çıktı? Antalya’daki otellerimize gelen misafirlerimize hormonsuz sağlõklõ yiyecekler ve taze süt sunmak istediğimiz için bu alana yöneldik. Tamamen hobi amaçlõ başladõ. Antalya’da Toros Dağlarõ’nõn eteğinde Evrenseki bölgesinde 180 bin metrekare üzerine kurulu bir çiftliğimiz var. Rani Çiftliği… Antalya’ya gittiğimiz günden beri 27 bin ağaç diktirdim. Yurtdõşõna gittiğim zaman oradan börtü böcek ne alabilirim onun peşine düşüyorum. Rani ne anlama geliyor? Hintçe bir sözcük, kraliçe anlamõna geliyor. Kõzõm buldu bu ismi; hepimiz benimsedik… 30 farklı çeşit üretim Peki neler üretiyorsunuz çiftliğinizde? 1000 büyükbaş, 900 de küçükbaş hayvanõmõz var. Son dönemde birazõnõ sattõk. 70 bin metrekare üzerinde organik tarõm yapõlõyor. Domates, biber, brokoli, karalahana, beyaz lahana, mandalina, limon, portakal yetiştiriyoruz. Günde 4 ton süt işleniyor. Çiftliğin önemli bir özelliği, yabancõ menşeli peynirleri aynõ standartta Türk yapõmõ olarak üretiyor olmamõz. Hollanda ve Fransa’dan uzmanlar getirttik ve kendi ustalarõmõza öğrettik. Şu anda 30 farklõ çeşit üretim yapõyoruz. Biz beslediğimiz hayvanlara her gün 15 çeşit karõşõmdan oluşan taze yem veriyoruz. Bu sayede elde ettiğimiz sütün kalitesi, kaliteli peynirler yapmamõzõ sağlõyor. Avrupa’da sütlerde kabul edilebilir mikrop (koli) oranõ 100 bin iken Türkiye’de bu 400 bin, bizim sütlerimizde ise sadece binde kalõyor. Rani markasõyla yõlda 200-250 ton peynir üretiyoruz ki, bu rakam bizim ülke olarak Avrupa’dan yaptõğõmõz sert peynir ithalatõnõn yarõsõna denk geliyor. Üstelik ithal peynirlere oranla yüzde 50 daha ucuz. İthal peynirle büyük rekabet halindeyiz. Yenilebilir hale gelmesi için iki buçuk ay ile bir yõl arasõnda bekletilerek üretilen peynirlerimiz var. Toptan fiyatlarõmõz ise kilogramda 18-27 milyon lira arasõnda değişiyor. Her hangi bir tarımsal destek alıyormusunuz? Hayõr. Maalesef bizim ülkemiz kendi üreticisini değil Avrupalõ çiftçiyi destekliyor. Üstelik Avrupa’ya satamõyoruz bile. Çünkü Gümrük Birliği’ndeki anlaşmalar nedeniyle onlar bize satõyor, biz satamõyoruz ve ithal ederek Avrupalõ çiftçiyi kalkõndõrõyoruz. Çok acõ bir durum. AB ile anlaşmanõn bir an önce gözden geçirilmesi lazõm. Büyük market üreticiyi sömürüyor Peki, bu peynirleri nasıl pazarlıyorsunuz? Rani markasõyla ulusal marketlerin çoğuna satõyoruz. İstanbul’da 97 noktada varõz. Ama bizim burada fiyatõ 20 - 25 lira olan ürünün fiyatõ marketlerde 40 lira - 45 lira. Büyük marketler üreticiyi gerçekten sömürüyor. Ürünü kabul etmeleri için hem raf parasõ ödüyorsun, hem de eğer mal satõlõrsa 3 ay sonra paranõ alõyorsun. Satõlmayan ise iade ediliyor. Böyle bir düzen gerçekten son derece korkunç. Bir şekilde ulusal marketlerin bu uygulamalarõna son verdirmek lazõm. Biz kendi perakende mağazamõzda 27 liraya sattõğõmõz peynir oralarda 45 lira. AB ülkeleri dışına ihraç etmeyi düşünüyor musunuz? Tabii. Kuveyt ve Hõrvatistan ile temas halindeyiz. Türkiye’deki 2. ithalatçı Sizde Angus cinsi danalar da var. Ne zaman getirdiniz? Özellikleri ne? İlk Anguslarõ 2005’te getirdik, Türkiye’deki ikinci ithalatçõyõz. 20-25 tane Angus ile başladõk, şu anda 300’e yakõn Angusumuz var. Angus bir et õrkõ. En önemli özelliği, anne sadece yavruyu besler ve siz ondan süt alamazsõnõz. Yavru 8-9 aylõk olana kadar anneyi emiyor. Süt emmiş bir yavrunun eti de çok lezzetli olur. En önemli fark da budur. Ayrõca et ağõrlõğõ bizdeki danalarda 300-350 kg. iken Angusta bu rakam 500-550 kg’ye çõkõyor. 26 Ocak 1938’de Afyon Emirdağ’da doğan Yõlmaz Sezer, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra 1965-1978 yõllarõ arasõnda Eskişehir’de avukat olarak çalõştõ. Aynõ zamanda müteahhitlik de yapan Yõlmaz Sezer’in temellerini attõğõ Sezer Group, daha sonra yatõrõmlarõnõ turizm sektörüne yönlendirdi. Üçü Antalya Side’de biri de İstanbul’da olmak üzere 4 oteli bulunan Sezer, hobi amaçlõ başlayan organik tarõm ve besicilik çalõşmalarõnõ sürdürüyor. 1994 yõlõnda otellerine taze süt üretmek ve hobi amaçlõ başlayan çiftlik serüvenini 30 çeşit peynir üretimi, organik tarõm ve Angus cinsi hayvan besiciliğine kadar götüren Sezer Group Yönetim Kurulu Başkanõ Yõlmaz Sezer, dünyaca ünlü Gouda, Edam, Maasdam, Emmantel, Manda, Mozarella ve Mimolette gibi ithal peynir çeşitlerini Türkiye’de üreterek yarõ fiyatõna tüketici ile buluşturuyor. PORTRE Türkiye ne yazık ki kendi hayvancılığına yatırım yapamıyor. Besicisini teşvik etmiyor. Et fiyatları sürekli yükselirken canlı hayvan ithalatının da yolu açılıyor. Siz bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Başlayan ithalat nedeniyle hayvancõlõğõn ne olacağõnõ kestirmek inanõn çok güç. Ama şunu söyleyebilirim. Türkiye üretmiyor. Halbuki bizi üretim kurtarõr. İthalatla hem şahõslar hem ülke geleceğinden yiyor. Bunu söylerken tüm ekonomiden bahsediyorum. Siz sütü 60-70 kuruşa alõrsanõz üretici bu işin içinden çõkamaz. Süte çok iyi sübvansiyon vermek lazõm. Bütün iş burada. O zaman ette de peynirde de tüm ürünlerde fiyat düşer. Ne yapmak lazım? Ben olsam yurtdõşõndan binlerce hayvan getirir, Anadolu’da bunlarõ belirli para ile köylüye dağõtõrõm. 5 sene boyunca satmamak koşulu ile... Siz 50 küçükbaşõ bir köylüye verirseniz ailece çalõşõr yaşamlarõnõ sürdürürler. İnsanlara aş ve iş kapõsõ açmak zorundasõnõz. Anarşinin önemli sebeplerinden biri de ekonomidir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile Orta Anadolu bu iş için ideal. Hollanda’yõ ele alalõm. İhracatõnõn çok önemli bir bölümünü peynirden yapõyor. Demek ki bu iş para ediyor. Siz kaliteli üretin, alõcõsõ gelir. Biz ithal peynirlerle rekabet edebiliyoruz. Yeter ki kaliteli yapõn ve içinde ruh olsun. Son dönemde fiyatlar neden tekrar yükseliyor? Spekülatörlerin işi. Fiyatlar düşünce alõyorlar hayvanlarõ ondan sonra bekletip piyasaya et vermiyorlar. Yükselince de satõyorlar. 14 liraya hayvan kesiliyor ama 20 liradan aşağõ et yok. Ama başka yolu yok, üreteceksiniz. İthalat çare olmaz. Arz talep dengesini ayarlayamadõğõmõz sürece bu kaosun içinden çõkamayõz. Kaliteli üretin, alõcõsõ gelir Türkiyehayvancõlõğõnayatõrõmyapamõyor SÖZDEN YAZIYA SÜHEYL BATUM Yüksek Seçim Kurulu’na İkinci Çağrı Yüksek Seçim Kurulu’nun sayın başkanı ve üyeleri; sizlere bir kez seslenmiş ve sizlerin, Türkiye’nin içinde bulunduğu tüm koşullara karşın, “yasama ve yürütmede toplanan iktidar gücüne” karşı, “yargı gücünü” ve “hukuku” temsil ettiğinizi özellikle de bu yaşamsal “halkoylaması” aşamasında çok önemli bir rolünüz ve işleviniz olduğunu söylemiştim. Ve eklemiştim; “çünkü 12 Eylül’de yapacağımız oylamanın, dürüst ve eşit biçimde, partiler arasında hakkaniyete uyularak yapılıp yapılamayacağı, tamamen sizlere, sizlerin görev anlayışınıza bırakılmıştır”. Değerli üyeler, bu işlevi yerine getirirken sadece tarihsel sürece bakmanız ve neden sizlere anayasal statü verilmiş olduğunu düşünmeniz yeterli olacaktı. İlk önce bu tarihsel süreci, kuruluş amacınızı düşünecek, sonra da “anayasal göreviniz ve yetkilerinizi” tam anlamı ile kullanıp kullanmadığınıza bakacaktınız. Düşünecek ve bir karar verecektiniz; ya yetkilerinizi sonuna kadar kullanacak ve “seçimlerin dürüstlüğü ve meşruiyetini” gerçek olarak koruyacaktınız ya da koruyormuş gibi yapıp, şeklen kullanıyormuş gibi yapmakla yetinecektiniz. Değerli üyeler, Türk halkının özellikle gençlerin bir bölümü, YSK’yi 2009 yılındaki yerel seçimlerin hemen öncesindeki olayla tanımış olabilir. Hani Tunceli’de iktidarın yazın ortasında buzdolapları dağıtması, YSK’nin buna karşı çıkması karşısında da bu iktidarın Başbakan’ının ve Devlet Bakanı’nın size ne, ben halkıma istediğimi dağıtırım, size mi kaldı dediği olay. Oysa değerli üyeler, “seçimlerin dürüstlüğü ve meşruiyeti” ilkesinin Türkiye’de yerleşmesi için, ne zorluklar atlatmıştık ne “acı deneyimler” yaşamıştık. Nitekim I. Meşrutiyet ile başlayan bir süreç, tarihe “sopalı seçimler” diye geçen 1912 seçimleri ile daha sonra yine 1946 seçimleri ve 1960’a kadar uygulanan “adaletsiz seçim sistemi” ile devam etmişti. Ve Türk halkı, yaşadığı bu “acı deneyimler ve birikim”le, 1961 sonrasında “seçimlerin dürüstlüğü ve meşruiyeti olgusuna” ulaşmıştı. Bunu da seçimlerin dürüstlüğü ve eşitliğini, yargı organına emanet ederek başardı. Ve YSK bunu başardı. Öyle bir başardı ki, 1960’lı yıllarda, “iktidar partisinin İstanbul Belediye Başkanı’nın seçimini iptal etti. Yine iktidar partisinin tüm Belediye ve İl Genel Meclisi üyeliklerini iptal etti”. Kimsenin çıtı bile çıkmadı, çıkamadı. İktidarın Başbakan’ının size ne oluyor yahu demek aklına bile gelmedi. Çünkü o yıllarda Türkiye’de seçimlerin dürüstlüğü ve eşitliğini denetleyen, kurallara uygun yapılmasını denetleyen yargı vardı, yargıçlar vardı. Sonra tüm bunlar değişiverdi değerli üyeler. Türkiye’de bir anda tüm kurumların olduğu gibi, Yüksek Seçim Kurulu’nun işlevi, rolü ve yetkileri de değişti. Hatırlayın 2002 seçimlerini, hiç kimsenin sokulmadığı, sadece Sayın Erdoğan’ın girebildiği Siirt seçimlerini, sonra bir yılda 6 milyon seçmenin arttığının söylenmesini. Hatırlayın tüm olanları. Tüm kurumların, AKP iktidarının önünün açılması, önündeki engellerin giderilmesi yönünde dizayn edildiği yılları... Çok değerli Başkan ve üyeler, o günlerden bugünlere geldik. Ve önünüzde bir tercih vardı. Ya gerçek işlevinizi, rolünüzü, kuruluş amacınızı yerine getirecektiniz; yani seçimlerin ve halkoylamasının dürüstlüğünü, partiler arasında eşitliği sağlayacak biçimde yapılmasını sağlayacaktınız ya da yetkilerinizi kullanıyor gibi yapıp gerçekte yeteri kadar kullanmayıp, seçimlerin dürüstlüğü ve eşitliği ilkesinin açıkça ayaklar altına alınmasını seyredecektiniz. Hangi yolu seçtiniz bilemem. Ben ilkini seçmiş olmanızı umarım. Çünkü sizler yargıçsınız, hukukçusunuz. Türkiye’de seçimlerin dürüstlüğünün, eşitliğinin teslim edildiği kişilersiniz. Ama ben şu anda olanlara bakıyorum. Hem de şaşkınlıkla! Değerli Başkan ve üyeler gerçekten de televizyon yayınlarını izliyor musunuz? Eşitlik görüyor musunuz, taraflar arasında eşitlik var mı? Yoksa eşitliğin, dürüstlüğün tamamı ile yok edildiği, tek taraflı yayınlar mı görüyorsunuz? Bakın tarafsız(!) haber kanallarına, Başbakan’ın tüm konuşmaları naklen yayınlanıyor. Yine sözüm ona tarafsız(!) haber kanallarında, her gün bir Bakan’ın, günde iki saat konuştuğu programlar(!) izliyorsunuz. Her gün, hiç durmadan, bıkmadan, usanmadan. Ya devlet televizyonu sayın üyeler, onu da görmüyor musunuz? Pekiyi ya yasalar, ya eşitlik ve dürüstlük? İstanbul’u, Ankara’yı ve diğer illeri görmüyor musunuz? 298 sayılı yasa, “propaganda afişleri için belirli yerler tespit ediyor”. Hiç sokakları görmüyor musunuz? Valilerin uygulamalarını da, genelgelerini de hiç görmüyor musunuz? Pekiyi ya yasalar, ya seçimlerin dürüstlüğü? Sayın Başkan ve üyeler, doğrusu çok geç kaldınız! Doğrusu yetkilerinizi kullanmadınız! Dediğimin doğruluğunu anlamak için, lütfen birini gönderin ve demokratik ülkelerde referandumun nasıl yapıldığına bir bakın. Ve sonra size neden anayasal statü verilmiş olduğunu bir daha düşünün. Lütfen! Rani Çiftliği’ndeki peynir tesislerinin yıllık üretim kapasitesi 200 ton. Sezer, Türkiye’nin Hollanda, Almanya ve Fransa gibi ülkelerden yılda 450-500 ton peynir ithal ettiğine dikkat çekiyor. H ollanda’yõ ele alalõm. İhracatõnõn çok önemli bir bölümünü peynirden yapõyor. Demek ki bu iş para ediyor. Siz kaliteli üretin, alõcõsõ gelir. Biz ithal peynirlerle rekabet edebiliyoruz. Yeter ki kaliteli yapõn ve içinde ruh olsun. Ben olsam yurtdõşõndan binlerce hayvan getirir, Anadolu’da bunlarõ belirli para ile köylüye dağõtõrõm. 5 sene boyunca satmamak koşulu ile. Haber Merkezi - Türk Eğitim-Sen’in, Kamu Personeli Seçme Sõnavõ (KPSS) sorularõnõ soru kitapçõklarõ basõlmadan 5 gün önce internet üze- rinden ele geçirdiğini ileri sürdüğü Baki Sa- çı’nõn, Isparta’nõn Yalvaç ilçesine bağlõ Sücüllü kasabasõnda ailesiyle birlikte yaşadõğõ ortaya çõktõ. Baki Saçõ, iddialarõn ardõndan evine ka- pandõ ve telefonlarõnõ da kapattõ. Saçõ’nõn amca- sõ Mevlüt Saçı, “Yeğenim soruları çalacak bi- risi değil, hakkıyla kazandı. Okul kapandık- tan sonra beldeye geldi. Dağda koyun güdü- yordu. Gitti sınavını verdi, tekrar koyunların peşine düştü” dedi. Yeğeniyle ilgili iddialarõn soruşturulacağõnõ belirten Mevlüt Saçõ, “Savcı ve hâkim çağırırsa gider ifadesini verir” dedi. KPSS soruları önce Isparta’ya gitmiş
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle