Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
23 AĞUSTOS 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KÜLTÜR SÖYLEŞİLERİ 7
CMYB
C M Y B
CEREN ÇIPLAK
T
emeli 1946’da Vali Lütfi Kırdar ta-
rafõndan atõlan, Cumhuriyet döne-
minin simge yapõlarõndan Atatürk
Kültür Merkezi (AKM) temel atõlõşõndan 23
yõl sonra, 1969’da açõlmõş, açõlõştan 1 yõl son-
ra da kuşkulu bir yangõn sonucu 1977’ye ka-
dar kapalõ kalmõştõ. 2005’te de AKM’nin yõ-
kõlarak yenilenmesi gündeme gelmişti. (Ge-
rekçelerden biri de yapõnõn “çirkin” olmasõ
olarak gösterilmesiydi.)
AKM 2008’den beri de “yenilenmek”
üzere kapalõ…
AKM, 1999’da Kültür Bakanlõğõ İstanbul
1 Numaralõ Kültür ve Tabiat Varlõklarõ Ko-
ruma Kurulu tarafõndan tescil edilmesine
rağmen, alõnan tescil kararõnõn kaldõrõlmasõ
önerisi 2006’da yine Kültür Bakanlõğõ tara-
fõndan gündeme getirildi. Çünkü Ekim
2007’de 2010 Ajansõ için hazõrlanan yasa tas-
lağõna “AKM’nin yeniden yıkılıp yapıl-
ması” hükmü konacaktõ. Buna karşõlõk İs-
tanbul 1 Numaralõ Koruma Kurulu da Kasõm
2007’de AKM’yi Birinci Grup Kültür Varlõğõ
olarak tescil etti. Buna göre artõk AKM zaten
yõkõlamazdõ! Yõkõmõn durdurulmasõ sonrasõnda
AKM için İstanbul 2010 Kültür Başkenti
Ajansõ sorumluluğunda yapõnõn mimarõ Ha-
yati Tabanlıoğlu’nun oğlu Murat Taban-
lıoğlu tarafõndan hazõrlanan “yenileme pro-
jesi” de binanõn özgün nitelikleri ve değer-
lerinin kaybõna neden olacağõ gerekçesiyle
Kültür Sanat-Sen’in geçen yõl açtõğõ dava so-
nucu yargõ tarafõndan durdurulmuştu.
Sonrasõnda söz konusu proje revizyon sü-
recine sokularak bir uzlaşõ aranmõş, 2010
Ajansõ, Kültür ve Turizm Bakanlõğõ, TMMOB
Mimarlar Odasõ İstanbul Büyükkent Şubesi,
Kültür Sanat Sendikasõ, Özerk Sanat Konse-
yi vb. gibi farklõ kültür ve sanat kurum ve ku-
ruluşlarõnõn yer aldõğõ bir temsilciler grubu,
proje müellifi Tabanlõoğlu Mimarlõk’tan re-
vizyon projesi hakkõnda bilgi alarak projeye
dair eleştiri ve çekincelerini dile getirmişler
ve izleyen süreçte ortak kararlarda buluşul-
muştu.
Karara varõlan bu pro-
je Bakanlõk tarafõndan 5
Haziran’da onaylandõ ve
2010 Ajansõ’na gönde-
rildi. Ancak Mimarlar
Odasõ İstanbul Büyük-
kent Şubesi Başkanõ Prof.
Dr. Deniz İncedayı,
“2010 Ajansı uygulama
için gerekli olan ödene-
ği henüz aktarmamıştır
ve görev süresi tamam-
lanmamış olmasına kar-
şın bu konudaki yasal
sorumluluğunu ertele-
mektedir” diyor.
Geçen günlerde AKM,
tam anlamõyla protesto-
lara “seyirci” oldu: Bi-
nanõn önünde ardõ ardõna
açõklama yapan 2010
Ajansõ ile Kültür Sanat-
Sen, AKM’nin belirsiz
bekleyişinden birbirlerini
sorumlu tuttular. Basõna
yansõyan haberlere bakõ-
lacak olursa Tabanlõoğlu’nun uzlaşma top-
lantõlarõ öncesindeki yenileme projesine ya-
põlan itirazlarõ anlamaya çalõşõyordu kamuo-
yu yeniden! Biz de söyleşimize Prof Dr. De-
niz İncedayõ ile bu noktadan başlõyoruz:
- Murat Tabanlıoğlu’nun “yenileme pro-
jesi” yıkma, yeniden bambaşka bir yüz ka-
zandırma projesi değildi: Bu projede ne-
lere itiraz edildi? Sonrasında nasıl bir
projede görüş birliğine varıldı?
- Evet, bu proje bir koruma, yenileme pro-
jesiydi, ancak bazõ noktalarda AKM gibi mi-
marlõk ve kültür tarihi açõsõndan çok boyut-
lu değer taşõyan bir binanõn özgün nitelikle-
rini belirli noktalarda farklõlaştõran müdaha-
leler içeriyordu. Bunlar 2863 sayõlõ koruma
yasasõna ve mevzuata aykõrõlõk oluşturuyor-
du. İlgili kurum ve kuruluşlarõn itirazlarõ bu
noktalara oldu.
Örneğin, yeni cephe düzenlemesindeki yo-
ruma ya da Kültür Merkezi’nin üst katõna öne-
rilen özel bir restoran işletmesine itirazlar gel-
di. Topluma mal olmuş AKM’nin kamuya
açõklõğõ, şeffaflõğõ, ulaşõlabilirliği ve ekono-
mik açõdan erişilebilirliği bu boyutun bir par-
çasõ, kimliğin bir tamamlayõcõsõ.
AKM de gerek kentlisiyle, kentle ve Cum-
huriyet Meydanõ’yla ilişkisi, gerek kentliyle
kentliyi buluşturmasõ açõlarõndan önemli bir
kamusal hizmeti karşõlõyordu. Bu nedenle
özelleştirmeci bir yaklaşõmõn, üst gelir grup-
larõnõn kullanõmõyla sõnõrlanacak hizmet an-
layõşõnõn kompleksin kültürel kimliğiyle bü-
tünleşmeyeceği düşünülerek itiraz edilmiştir.
- Aslında restoran için dünyada da ben-
zer uygulamaların olduğu söylenerek eleş-
tiriler size çevrildi. Örneğin, restorana
karşı çıkılması eleştirildi.
- Konu, restoran olmasõ ya da olmamasõna
indirgenmemeli. Tartõşmayõ biraz da-
ha derinleştirdiğimizde tasarõmõn ve ye-
nilemenin sosyal, politik yüzüyle
karşõlaşõyoruz.
Kentliler için bir restoran, kültür etkinlikle-
riyle bütünleşen bir hizmet olabilir kuşkusuz,
ancak bütününde AKM kompleksinin, geti-
rilen eklerle daha özel bir hizmet alanõna dö-
nüşmesine, kentliyle ilişkisindeki farklõlaş-
maya, özelleştirici anlayõşla binanõn her ke-
sim tarafõndan erişilebilirliğinin sõnõrlandõ-
rõlmasõydõ sorgulanan. Özgün karaktere ait bir
değişimdi. Bu bağlamda, cephe ile ilişkili ola-
rak ve şeffaflõk konularõnda kimliğinin sak-
lõ kalmasõ konusunda uyarõlar yapõldõ.
Bilimsel, çağdaş örnekleri anõmsatmak ye-
rine, olumsuz örnekleri bularak “Dünyada ör-
nekleri var” diyemeyiz. Ayrõca, her bir ese-
rin, kendi içinde ve ken-
dine özel
toplumsal, çevresel bağlamõnda değerlendi-
rilmesi gerekir.
KORUNMASI BEKLENEN KİMLİK
- Peki, yeter ki bu tür dönüşümlerle el-
de edilecek gelir sanata geri dönsün görü-
şüne neler söylersiniz?
- Kuşkusuz sanatõn toplumda farklõ kurum
ve kuruluşlar ve yönetimler tarafõndan sürekli
desteklenmesi gerekir. Ancak
kültür varlõğõ olarak tescilli,
topluma mal olmuş bir yapõy-
la özelleştirmeci bir yaklaşõmõn
bütünleşmesinden söz ediyor-
sak, bunu elde edilecek gelir-
le değerlendirmek doğru ol-
maz.
Burada korunmasõ bekle-
nen, mirasõn bütününe yansõ-
yan kimliktir ve cephenin ticari
amaçlõ kullanõmõ, özel bir res-
toran işletmesi ve başkalarõ
da eklenebilecek rant amaçlõ
kullanõmlar yaratmak kültür
sanat çevrelerinde ve kamuda
haklõ bir tartõşma açmõştõr.
- Sonunda projede bir uz-
laşma sağlandı. Buna karşın
AKM’de restorasyon çalış-
maları neden başlamadı? İş
gerçekten bir inatlaşmaya
mı döndü?
- Bu soruyu 2010 Kültür
Ajansõ ve Kültür ve Turizm
Bakanlõğõ’na sormak gerekir.
Her iki kurum da sorumlu ola-
rak birbirlerini gösteriyorlar.
Daha doğru anlayabilmek için
süreci başõndan bugüne izle-
mek ve tekrar değerlendirmek
gerekir.
AKM’nin iyileştirilmesi,
sağlõklõlaştõrõlmasõ konularõn-
da adõmlar atõlmõş, proje tar-
tõşmaya açõlmõş ve bir noktada uzlaşõlmõştõr.
Yenileme projesi uygulama için hazõrlanmõş,
yasal sürecini tamamlamõştõr.
SABIRSIZ BİR
BEKLEYİŞ SÜRMEKTE
- Şimdi beklenen nedir öyleyse?
- 2010 Kültür Ajansõ’nõn, vaat edildiği gi-
bi ödeneği aktarmasõ, uygulamayõ başlatma-
sõdõr. Toplumda, kültür sanat insanlarõ arasõnda
bu konuda haklõ olarak sabõrsõz bir bekleyiş
sürmekte.
- Restorasyon çalışmalarının başlaya-
mamasının sorumlularından biri olarak gö-
rülüyor Mimarlar Odası. Hatta “muhale-
fet yapmak adına muhalefet yaptığınız” dü-
şünülüyor çoğu kimselerce, “İsteme-
zük”çüler deniliyor…
- Kentsel mekân giderek hõzlanan ve yo-
ğunlaşan biçimde imar rantõ ve özelleştirme
politikalarõna açõlõyor. Dönüşüm projeleri
olarak gündeme gelen projelerde detaylõ ola-
rak incelediğinizde toplumsal yarar yerine ki-
şisel ya da özel çõkar zihniyetiyle karşõlaşõ-
yorsunuz. Dönüşüm gerekçesi kullanõlarak bir-
çok değer yitiriliyor, mekân özelleştiriliyor,
yapõlaşmaya açõlõyor. Bu denli hõzlõ bir “dö-
nüşüm” yaşanmamõştõ belki de bugüne dek.
Böyle bir tablo karşõsõnda Mimarlar Oda-
sõ kamuya karşõ taşõdõğõ kurumsal sorumlu-
luk gereği sorgulamacõ olmak durumunda. Bu
nedenle daha fazla sorgulama, itiraz plat-
formu oluşuyor, hukuki süreç başlatõlõyor.
Mimarlar Odasõ çalõşmalarõnõ yakõndan iz-
leyenler bunun tutarlõ bir kamusal yarar po-
litikasõ olduğunu kolaylõkla görebilirler.
Muhalefet yapmak için muhalefet yapõl-
madõğõ açõktõr.
Ancak ne var ki, toplumumuzda ve
meslek alanõmõzda sürdürülen kamu ya-
rarõ ve hukuk mücadelesini bu şekilde for-
müle ederek kullanmak isteyenler az de-
ğil. Özellikle “istemezükçüler” ta-
nõmlamasõ, bugün çok yanlõş ve haksõz
bir tanõmlama, bir karalama politikasõ olarak
karşõmõza çõkõyor. Bu söylem sivil toplumun
sesini bastõrmaya yönelik bir söylem.
Son dönemlerde ne yazõk ki üst üste yaşa-
dõğõmõz tartõşmalõ kentsel uygulamalar, özel
imar davalarõ var ki, bunlar basõna, medyaya
yansõdõğõnda, en kestirme yanõt “Her şeye
muhalefet ediliyor” şeklinde oluyor.
- AKM’de uygulamaya dönük çalış-
maların başlaması için somut öneriniz ne-
dir?
- Önerim, yetkililerin ve yönetimin kültür
hizmeti gibi önemli bir rolü olan bu binanõn
kente acil olarak yeniden kazandõrõlmasõ yö-
nünde çaba harcayarak uygulama sürecini baş-
latmalarõ, kamuya karşõ sorumluluklarõnõ da-
ha fazla ertelememeleridir.
- Süreç şeffaf işlemiyor. AKM, uygula-
ma noktasında tıkandı. AKM’nin bugün-
kü durumunun sorumlusu kimdir?
- Bugün gelinen noktada daha fazla bilgi-
lendirmeye gereksinimimiz var. Birçok süreçte
olduğu gibi, yeterince şeffaf olarak tartõşa-
mõyoruz. Bilgilendirme yapõlmadõğõ için so-
rumlunun da kim olduğu konusunda kesin bir
yanõtõmõz yok. Yapõlan itirazlar gerekçeleriyle
açõklanarak, toplumla ve basõnla paylaşõlarak
yapõlmõş, kamusal yarar ilkesi ön planda tu-
tulmuş ve AKM’nin korunmasõ ve yenilen-
mesi sürecine, çok yönlü miras değerlerinin
bütünlüğü anlayõşõyla yaklaşõlmõştõr.
Mimarlar Odasõ Başkanõ Deniz İncedayõ’ya göre, AKM açmazõnda top İstanbul 2010 Kültür Başkenti Ajansõ’nda
AKM’nin daha fazla vakit
kaybedilmeden Tabanlõoğlu
Mimarlõk tarafõndan hazõrlanan
ve onaylanan projeye uygun
olarak, yenileme uygulamasõnõn
başlatõlmasõnõ, kimliğinin,
özgün niteliklerinin, kentliyle
ve kentle ilişkisinin ve nice
simgesel değerlerinin
yaşatõlmasõnõ, sürdürülmesini
dilerim. Aynõ zamanda kültürel
bir mesaj niteliği de taşõyan bu
yenileme, kentimizde ve
toplumumuzda sivil toplum
mücadelesinin de bir simgesi
olacaktõr.
AKM’nin
iyileştirilmesi,
sağlıklılaştırılması
konularında
adımlar atılmış,
proje tartışmaya
açılmış ve bir
noktada
uzlaşılmıştır.
Yenileme projesi
uygulama için
hazırlanmış, yasal
sürecini
tamamlamıştır.
2010 Kültür Ajansı,
vaat edildiği gibi
ödeneği aktarmalı,
uygulamayı
başlatmalı.
Toplumda, kültür
sanat insanları
arasında bu
konuda haklı
olarak sabırsız bir
bekleyiş sürmekte.
- Mimarlar Odası olarak AKM
için bir sonraki adımınız nedir?
- Biliyorsunuz, AKM’nin yenileme
uygulamasõ başlatõlmadõğõ için
TMMOB Mimarlar Odasõ, KESK
Kültür Sanat Sendikasõ ve Özerk
Sanat Konseyi İstanbul Cumhuriyet
Başsavcõlõğõ’na suç duyurusunda
bulundu.
Ayrõca yapõlan açõklamalarla,
Kültür ve Turizm Bakanlõğõ ile 2010
Ajansõ açõklama yapmaya, şefafflõğa
çağrõldõ. Bu sürecin neden ertelendiği
konusunda aydõnlanmak hakkõmõz.
Bu konuda sanõyorum kampanyalar,
bilgilendirmeler sürecek.
Hukuksuz ve başarõsõz gelişen bir
süreç sonucunda 2 yõlõ aşkõn süredir
AKM hizmetinden yoksun kaldõk. Bu
her şeyden önce kamuya karşõ
yapõlan bir haksõzlõktõr. Bugüne kadar
sürdürülen mücadelede kamu yararõ
ve haklarõ sorgulamasõ nasõl
yapõldõysa, bugünden sonra da
izlenen yol topluma kaybettirilen
sürenin ve kalitelerin sorgulanmasõ
olacak.
- Siz AKM’nin geleceğini nasıl
görüyorsunuz?
- Tabanlõoğlu Mimarlõk tarafõndan
hazõrlanan ve onaylanan projeye
uygun olarak, daha fazla vakit
kaybedilmeden yenileme
uygulamasõnõn başlatõlmasõnõ,
AKM’nin kimliğinin, özgün
niteliklerinin, kentliyle ve kentle
ilişkisinin ve nice simgesel
değerlerinin yaşatõlmasõnõ,
sürdürülmesini dilerim. Aynõ
zamanda kültürel bir mesaj niteliği de
taşõyan bu yenileme, kentimiz ve
toplumumuzda sivil toplum
mücadelesinin de bir simgesi
olacaktõr.
Son
dönemlerde ne
yazõk ki üst üste
yaşadõğõmõz
tartõşmalõ
kentsel
uygulamalar,
özel imar
davalarõ var ki,
bunlar basõna,
medyaya
yansõdõğõnda en
kestirme yanõt
“Her şeye
muhalefet
ediliyor”
şeklinde oluyor.
‘Yeni proje uygulanmalõ’
İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - Karaburun, 28-
30 Ağustos tarihleri arasõnda 1. Börklüce Şiir Gün-
leri’ne ev sahipliği yapacak.
Karaburun Belediyesi, 3K Kavimler Kapõsõ Sanat
Derneği, Karaburun Gündelik Yaşam Bilim ve
Kültür Derneği, Şeyh Bedreddin ve Börklüce
Mustafa Kültür Sanat ve Dayanõşma Derneği ile
Karaburun Yarõmadasõ Eko-Turizm Kültür ve Sa-
nat Derneği’nin (EKSAD) düzenlenen şiir gün-
lerinin onur konuğu, şair-yazar Hüseyin Yurt-
taş olacak. 28 Ağustos Cumartesi günü Kara-
burun Nergis Kafeterya’da başlayacak etkinli-
ğin açõlõş konuşmalarõnõ Karaburun Belediye
Başkanõ Serdar Yasa ile Şeyh Bedreddin ve
Börklüce Mustafa Kültür Sanat ve Dayanõşma
Derneği Başkanõ Mesut Karaoğlan yapacak. Et-
kinlik kapsamõnda 30 Ağustos’a dek Karaburun
merkez ve köylerinde şiir dinletileri, tiyatro gös-
terimleri, söyleşiler gerçekleştirilecek.
Denizİncedayı
GEÇMİŞTEN
GELECEĞE
ORHAN ERİNÇ
Tutukluların Haklı
FeryadıTürkiye tarihinin önemli bir bölümü
sıkıyönetim, yani Genelkurmay Başkanlığı’na
bağlı, en alt rütbeleri korgeneral olan askeri
yöneticilerin tercihleriyle yaşandı.
Bu sürelerde yargı görevini de kendilerine
özgü oluşumu ve yetkileri bulunan sıkıyönetim
mahkemeleri üstlendiler.
Ardından “olağanüstü hal” dönemine geçildi.
Sıkıyönetim komutanlarının görev ve yetkileri
olağanüstü hal bölge valilerine, bir anlamda
siyasal iktidara bağlı yöneticilere devredildi.
Sıkıyönetim mahkemelerinin yargı alanına
giren suçların kovuşturulması için de devlet
güvenlik mahkemeleri kuruldu.
Üç kişilik mahkeme heyetinin bir üyesinin
askeri yargıç, kimi savcıları da askeri savcıydı.
Sonra asker görevliler kurullardan çıkarıldı.
Bir süre sonra da özel yetkili ağır ceza
mahkemeleri ve buralarda görevli özel yetkili
yargıç ve savcılar dönemi başladı.
Sıkıyönetim ve olağanüstü hal dönemlerinde,
Türkiye’de demokrasiden söz etmek
olanaksızdı.
Oysa bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi
görev başında, Türkiye’nin demokratik bir
devlet olduğu söyleniyor, demokrasi askerlerin
canına okuma olanağını bile yaratırken yargıda
olağanüstü hal durumu devam ediyor.
Yargıdaki en önemli sorunlardan birisi de
geçici nitelikli bir koruma önlemi olduğu
tartışılmayan tutuklama uygulamasının sürekli
niteliği kazanmış olmasının yarattığı tartışmalar
oluşturuyor.
Hukukçuların uygulamadan duyduğu
endişenin boyutlarını anlamak için, Türkiye
Barolar Birliği İnsan Hakları Merkezi’nin
araştırmalar sonunda oluşturduğu ve kitap
haline getirdiği “Tutuklama Raporu”na bir göz
atmak bile yetiyor.
Silivri davalarındaki tutukluluk süreleri
sanıkların ve hukukçuların diliyle infaza
dönüşmüş durumda.
Ama geldiğimiz noktada Türkiye’de
“demokrasi” yönetimi değil de “hınç alma”
yönetimi olduğu görüntüsü giderek
yaygınlaşıyor.
Çünkü iktidara, çeşitli nedenlerle yakın duran
yayın organları ve yazarlar, durumdan öylesine
memnun ve mutlular ki anlatması bile zor.
Savundukları görüşlerin önünü kestiklerine
inandıkları askerlerle aydınlara ve gazetecilere
neredeyse düşman gibi bakıyorlar.
Kendileri ile benzer görüşleri paylaşan kimi
yazarların, aldıkları mahkûmiyetler nedeniyle
yazarlığı bırakmış olmasını bile gündeme
getirmiyorlar. 2005 yılında yürürlüğe giren Türk
Ceza Yasası’nın gazetecilerin görevlerini
yapmalarını suç sayan maddelerinin gadrine
uğrayan arkadaşlarının arkasında
duramadıkları için, tüm gazetecilerin arkasında
durmayı yeğleyen meslektaşlarını kötüleyerek
yanlış tutumlarını gizlemeye çalışıyorlar.
Galiba, yasanın Adalet ve Kalkınma Partisi
(AKP) tarafından çıkarılmış olması nedeniyle
suskunluğu zorunlu sayıyorlar.
Özel yetkili mahkemelerde görevli kimi yargıç
ve savcıların yerlerinin değiştirilmesini
engellemek için ellerinden geleni artlarına
koymuyorlar.
Bu nedenle olsa gerek, Silivri tutuklularının
feryatlarına tepki veren TBMM Başkanı Şahin
ile Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Arınç’ın açıklamalarını yok sayarak
üstlendikleri göreve de ters düşüyorlar.
Türkiye demokratik bir ülke(!) ama,
savunulan demokrasinin ne mene bir şey
olduğunu anlamak her gün biraz daha
zorlaşıyor.
oerinc@cumhuriyet.com.tr
Börklüce Şiir
Günleri
Çin’in en pahalı filmi Woo’dan
Kültür Servisi - Yönetmenliğini yaptõğõ
“Kõzõl Uçurum” serisiyle doğduğu
topraklara dönen aksiyon ustasõ John Woo,
IMAX şirketi ile birlikte Çin sinema
tarihinin en pahalõ filmini çekmeye
hazõrlanõyor. 2. Dünya Savaşõ’nda
Japonya’yla savaşan Çin hava
kuvvetlerini anlatacak bir dönem filmi
olacak olan “Flying Tigers”õn bütçesi 90
milyon dolar olarak açõklandõ. Woo’ya
göre film, Çin sinemasõnõn en gösterişli
hava savaşõ sahnelerine sahip olacak.