19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 TEMMUZ 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR [email protected] CMYB C M Y B ARI DÜŞÜNCE HULKİ AKTUNÇ Düzelti… Daha 40 yıl öncesine kadar tashih derlerdi düzelti işine… Musahhih derlerdi düzeltmene… Bir yazıya cump diye atlamak ne güzeldir. Yok, sözlükçülük yapacak değilim, anılarımdan da söz etmeyeceğim pek. Ama okurlarım düzelti’nin teknik anlamını bilmeyebilir… Şudur: Yazar, yazmıştır. Yazı, dizilir. 1 örnek basılır (prova). Düzeltmen de özgün metin ile dizilmiş metni karşılaştırır. Özgün metin ile dizilmiş metin arasındaki sapmaları işaret eder. Düzelti eylemi. Düzeltmeler yapılır ve metin baskıya girer. Bir kitap için pek sancılı değildir düzelti süreci. Haftalar sürebilir. Gazete yazıları için ne diyeceğiz? Saat ile dakika ile yarışır. Yanlış ise yanlış, ikindi vakti baskıya verildi, sabaha önünüzdedir. Dönüşü yok. Kitaplar için bir özür yolu var… Errata… Yanlışlar, hatalar diye bir kâğıt koyarsınız kitaba, neyse, içiniz rahat eder. Şu sayfadaki bu sözcüğün aslı budur listesi. İyi de gazeteler dergiler için ERRATA yoktur. Ertesi gün “düzeltir özür dileriz” dersiniz. Pek sevilmez ama olur biter. Aziz Nesin acı acı gülerek anlatırdı: “Zübük dergisini toplattılar. Ben de yeni sayıya ‘gözümüzü budaktan sakınmayız!’ diye bir başlık atmıştım. Göz’deki z, t diye çıkmıştı…” Bunun errata’sı yoktur. Be birader, hep matbaanın işleridir bunlar. Hattatlar elyazması üretirken düzelti müzelti mi vardı? O dönemde elyazmaları gene yazıyla çoğaltılıyor. İstinsah. Elyazmaları çoğaltılırken hata olmaz mı? Ol hata ki şairimizin SUR’unu ŞUR eyler. Şenliğini kargaşaya çevirir. Değil küçük bir mürekkep damlası, sinek pisliği bile ol yazıyı başka okumaya yeter. Gözlerdeki sinek pislikleri ise başka: Nâzım Hikmet “Heraklit” diye yazmış, sansürcü hocam onu “her ekalliyet” diye okumuş ve şairi sorgulamaktadır. İbrahim Müteferrika kitap yayımlamaya başlıyor. Musahhih kim? Dönemin en önemli bilgini, şeyhülislam. Demem o ki, bu iş hafife alınmamıştır. Geçenlerde Refik Durbaş “İlhan Selçuk’un yüzlerce yazısını düzelttim,” diye yazdı. “Yüzlerce yazısının düzeltisini yaptım,” demek istiyordu. Anlı şanlı 1968’e döneceğim. Cumhuriyet’in musahhihleri, düzeltmenleri kimler? Kemal Özer, Adnan Özyalçıner, Konur Ertop… Şef, siyah kolluklarıyla Mustafa Baydar! Düzelti Grubu değil, Düzelti Akademisi. Ben de genç bir düzeltmen olarak Kemal Özer’den el almıştım. İlk işim Remzi Yayınevi’ndeydi. Emile Zola’nın bir romanını düzelttim. (Beşerdeki İfrit. Hayvanlaşan İnsan.) Sonra da Meydan-Larousse’un 10 bin sayfasını düzelttim idi. Mekanik düzelti, metne yüzde 100 bağlı düzelti. Dinamik düzelti, olası yanlışları da işaretleyen düzelti. Özel bir amacınız yoksa, aynı metinde hem tenkit hem eleştiri diyemezsiniz. Romanın 43. sayfasındaki Ayşe, 93. sayfada Neşe’ye dönüşemez vb. Osmanbey’de ağır şık bir mağaza. Vitrinde bir karton: Bizimle çalışırmısınız. Bu yanlışa bir gün artık katlanamayan düzeltmen, “efendim, şu ‘mısınız’ın ayrı olması gerekir,” diyor. Aldığı yanıt: Kendi işine bak lan! Çileli ama neşeli bir iş değil mi? Bugün Bilgisayarlardaki yazı programları, düzeltmenliğinizi de yapmaya çalışıyor. Zırt pırt satır düzenimi değiştiriyor. Sözcüklerimin sözüm ona doğrusunu sokuşturmaya kalkıyor. Bıktım artık. Bendeki yazı programını işten atacağım. İlgi Bazı politikacılarımız söylevleri için metin yazarlarından yararlanıyor. İyi, iyi de birçoğunun dinamik düzeltmenlere gereksinimi var. İlginç Politikacı konuşuyor. Metin yazarının 5 sayfası bitiyor. 6. sayfada politikacının kendisi başlıyor. Söylevcinin Ece Ayhan’dan “hadi lan”a geçtiği yer. Umut Seçimler gelecek. Seçmenlerimiz parlamentoda esaslı bir dinamik düzelti yapacak. [email protected] Pritzker ödüllü mimar Zaha Hadid, İstancool Festivali’nin konuğu olarak İstanbul’daydı Her yapõda yeni bir söylemCEREN ÇIPLAK İstancool Festivali’nin önem- li konuklarõndan biri de ‘star’ mimar Zaha Hadid’di. Irak asõllõ İngiliz dekonstrüktivist mimar Hadid, bilindiği gibi Pritzker Mimarlõk Ödülü sahibi ilk kadõn mimar. Singapur’dan Londra’ya, Barcelona’dan Pe- kin’e dünyanõn çeşitli kentle- rinde mimarinin ve kent plan- cõlõğõnõn sõnõrlarõnõ zorlayan ta- sarõmlarõyla tanõnõyor. Son ola- rak ise geçen mayõs ayõnda açõ- lan İtalya’nõn ilk ulusal çağdaş sanat ve mimari müzesi Max- xi’yi tasarladõ. Hem ‘Doğulu’ hem de kadõn olmasõnõn başarõsõ ve özgünlü- ğündeki etkisini çok da önem- semeden işini yaptõğõnõ söylüyor Hadid, bir noktanõn altõnõ çize- rek: Mimarlõk dünyasõ, kadõn mimarõ kabul etmekte zorlandõ, ama bu dünyada başarõlõ olmak o kadar da zor değil. Hadid’le mimarlõğõn hem dün- ya üzerindeki hem de Türki- ye’de uygulamaya geçirmeyi beklediği İstanbul Stratejik Pla- nõ’nõn bir parçasõ olarak seçilen “Kartal Kıyı Kesimi Kentsel Dönüşüm Projesi”ne de deği- nerek İstanbul’u konuştuk. - Dünyanın pek çok yerinde farklı çalışmalara imza atmış bir mimar olarak küreselleş- menin mimariye nasıl bir et- kisi olduğunu düşünüyorsu- nuz? Son 30 yõlda değişen fikirler farklõ yaklaşõmlarõ da berabe- rinde getirdi. Mimarlõk mesle- ğinde de sõnõr yok, her yerde ça- lõşabiliyoruz. Yer değişse de bazõ projelerdeki benzerlikler ve farklõlõklarõ aynõ anda görebil- mek oldukça ilginç. Aslõnda farklõ olan sadece hava, õşõk ve dil, gerisi farklõ fikirlerin dola- şõmda olmasõnõ sağlõyor. - Yani küreselleşme- nin yerel renkleri yok ettiğine katıl- mıyorsunuz... Her ülkenin, her yerin kendi bölgesel mima- risinin olmasõ ge- rektiğini düşün- müyorum. Gelişmiş ülkelerde insanlarõn farklõ hõrslarõ, amaçlarõ ola- biliyor. Kendi özgün yapõlarõnõ oluşturmak istiyorlar ama bu da, bir dereceye kadar mümkün. Çünkü bu noktada homojenli- ği yitirme durumu da söz ko- nusu. - Siz dünya mimarlığının geleceğini nasıl görüyorsu- nuz? Özellikle gelişmiş ülkelerde bunu öngörmek çok zor. Tek- noloji sayesinde inanõlmaz şey- ler üretebiliyoruz, diğer yan- dan bu gelişmiş ülkelerde dil bi- le sürekli değişiyor. Mesela bir bina yaparken o kadar çok kat- manlõ çizgide yapõlõyor ki, ya- põnõn Doğu’ya mõ yoksa Batõ’ya mõ ait olduğu hakkõnda tah- minde bile bulunmakta zorlanõ- yorsunuz. Bu çok heyecan ve- rici. - Bugünkü mimarlık dün- yasında kendinizi nasıl ko- numlandırırsınız? Kendimi bir yerde konum- landõrõp başkalarõyla kõyasla- maktan her zaman uzak durdum. Daha çok iyi, güzel ama büyük işler yapma arzusu taşõr, bunu gerçekleştirmek için çalõşõrõm. Kendimi her yapõda yeni bir söylem geliştirmeye zorlarõm. Örneğin İstanbul gibi bir to- pogrofyada yaşõyorsanõz yük- sekliklere, tepelere göre bina yapmak çok heyecan verici. - İstanbul’u iyi tanıdığınızı biliyoruz. İstanbul’un son yıl- lardaki mimari silueti hak- kında neler söylersiniz? Bugün pek çok eski binanõn kültür yapõlarõna dönüştürüldü- ğünü görüyorum. Özellikle Bağ- dat Caddesi ve Levent yõllar ön- cesine kõyasla çok değişti me- sela. Genel anlamda ise şehir, çok daha sofistike oldu. Balat- Haliç, Kartal-Pendik gibi bazõ bölgeler ise henüz çok bakir. Bunda coğrafyanõn da etkisi var, ama bazõ bölgeler hõzla ge- lişirken bazõlarõ da yeni hare- ketleniyor. Bu şekilde baş- ka bir şehir pek yok. - Kartal-Pendik örneğinden bah- setmişken Kar- tal projesi ne durumda diye sormak iste- rim... İzin bekliyoruz. Yakõn zamanda izin çõkarsa projemizi uy- gulamaya başlayacağõz. - Son olarak klasik bir so- ruyla sohbetimizi bitirmek isterim: Genç mimarlara ne- ler söylemek istersiniz? Öncelikle şunu söylemek is- terim ki, mimarlõk dünyasõ, ka- dõn mimarõ kabul etmekte zor- landõ. Bu fikrin değişmesinde benim de katkõm olduğunu dü- şünüyorum. Mimarlõk zor bir iş, ama kadõn olarak bu alanda ba- şarõlõ olmak o kadar da zor de- ğil. Başarõnõn sõrrõ mistik değil! Önemli olan başkalarõnõn ver- diklerini değil, kendi istedikle- rinizi almak. Kariyerinizde iler- lerken her adõm güven dolu ol- malõ. “Kendimi bir yerde konumlandõrõp başkalarõyla kõyaslamaktan her zaman uzak durdum. Daha çok iyi, güzel ama büyük işler yapma arzusu taşõr, bunu gerçekleştirmek için çalõşõrõm. Kendimi her yapõda yeni bir söylem geliştirmeye zorlarõm. Örneğin İstanbul gibi bir topografyada yaşõyorsanõz yüksekliklere, tepelere göre bina yapmak çok heyecan verici.” 4 . T Ü R K İ Y E K L A S İ K G İ T A R B U L U Ş M A S I Gitarustalarıgençlerlebuluşuyor Kültür Servisi - Yurtiçi ve dõşõndan gitarist- leri bir araya getirecek “4. Türkiye Klasik Gi- tar Buluşması” 6-9 Temmuz tarihleri arasõnda Bilkent Üniversitesi’nde gerçekleşecek. Bilkent Üniversitesi ve Türkiye Klasik Gitar Derneği’nin işbirliğinde düzenlenen buluşmada seminerler, us- talõk dersleri, Türk gitar yapõmcõlarõ fuarõ, “Bil- kent Yaz Gecesi Konserleri” gibi etkinliklerin yanõ sõra Türkiye’de ilk kez yapõlacak “gitaristler arası spor oyunları” da oynanacak. Ustalõk dersleri ve seminerlerde Ahmet Kan- neci, Bekir Küçükay, Bülent Ergüden, Cem Küçümen, Ceyhun Şaklar, Erdem Sökmen, Kürşad Terci, Kağan Korad, Ozan Akyatan, Safa Yeprem, Soner Egesel, İhsan Turnagöl ve Melih Güzel’den oluşan eğitim kadrosunun yanõ sõra başarõlõ Bach düzenlemeleriyle dikka- ti çeken Sõrp lutist ve öğretmen Darco Karajic de seminerler ve ustalõk dersleri verecek. Semi- ner ve dersler pasif dinleyicilere de açõk olacak. Türk Gitar Yapõmcõlarõ Fuarõ’nda ise Arif Tür- ker Gündoğdu, Suat Çağlayan, İbrahim Kır- lı, Ömer Akar, Ercan Bilir, Yücel Açın, Sinan Rıfat Önengül, Ünal İçöz, Ejder Pamukçu gi- bi yapõmcõlarõn gitarlarõnõ özel odalarda denemek, onlarla tanõşmak, enstrüman bakõmõ ve korunmasõ konulu seminerlere katõlmak müm- kün olacak. “Müzik ve Spor İlişkisi” başlõklõ etkinlikte ise etkinlik genel koor- dinatörü Kağan Korad müzis- yenler için de faydalõ olan Siu Nim Tao - Wing Chun (Kung-fu) spo- ru üzerine birikimlerini ve bazõ teknikleri gitaristlerle paylaşacak. “Bilkent Yaz Gecesi Konser- leri”nde ise Kazım Çokoğullu, Antonio Mascolo, Darco Ka- rajic, Güray Alyörük, Mehmet Özkanoğlu, Ayşegül Koca ve Hande Cangökçe yer alacak. (0312 290 17 75) Kültür Servisi - Yapõmcõ- lõğõnõ Maltepe Üniversite- si’nin üstlendiği, üniversitenin sinema bölümü öğretim üye- lerinden Celal Oktay Ya- lın’õn yönettiği “Başkaldırı- dan Felsefeye: İoanna Ku- çuradi” adlõ belgesel, bugün saat 18.00’de, Maltepe Üni- versitesi’nde Ahmet Adnan Saygun Sahnesi’ndeki galay- la izleyiciyle buluşacak. Dünya Felsefe Kurumlarõ Federasyonu’nun ilk kadõn başkanõ olan, Türkiye Felse- fe Kurumu’nun kurucularõn- dan, İoanna Kuçuradi’nin yaşamõnõ anlatan belgesel, Kuçuradi’nin yaşamõna pa- ralel olarak Türkiye’de insan haklarõ mücadelesinin son 30 yõllõk serüveni, Türkiye’de felsefenin kurumsallaşmasõ ve 1960’ta üniversiteleri sar- san 147’ler olayõ gibi konulara da değiniyor. Felsefeye adanan yaşam Birbirinin izinde iki beden Kültür Servisi - Fransõz akrobasi ve müzik toplu- luğu Bis Repetita, “360” adlõ göste- risi ile İstan- bullularla buluşuyor. “Su Üs- tünde Av- rupa” pro- jesi kapsamõnda gerçekle- şecek etkinlik yarõn saat 19.30’da Taksim’de, 7 Temmuz’da da saat 21.00’de Caddebostan’da izlenebilir. Tasarõm, yo- rum ve akrobasinin Claire Cordelette-Lourdelle ve Nicolas Lourdelle’e, mü- ziklerinse Céline Challet ve Yohann Allex’e ait ol- duğu gösteride, iki akro- bat-müzisyenin metalden bir kü- renin etra- fõnda buluşarak hayatõn sõradan anlarõnõ, insan ilişkilerini sorguluyacak. İki bedenin hem kendi hem de birbirlerinin izini sür- düğü gösteri, biraz da kendine aynada bakmayõ andõran bir gösteri.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle