Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
31 TEMMUZ 2010 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
19
GÖRÜŞ
Prof. Dr. MUSTAFA AYSAN
Siyasal Kavga ve Ekonomi
Halkoylamasının yaklaşması, siyasal
kavgalarla birlikte, toplum kesimleri arasındaki
kavgaları da şiddetlendirdi. Hükümet için
yapılan bir güven oylamasına dönüşen
“Evet/Hayır” kampanyası, çok maddeli bir
anayasa değişikliği olduğu için, siyasal partiler
ile vatandaşlar arasında uzun uzun
tartışılmalıydı. Ancak, hükümetin konuyu ele
alış biçimi yüzünden, kampanya aynı zamanda,
hükümetle ordu arasında bir hesaplaşma
savaşımına da dönüşmüştür. Başbakan’ın
kişisel girişimi ile kampanya, değişikliğin tek
maddesi, 12 Eylül yönetimine dokunulmazlık
getiren geçici on beşinci maddesi üzerinde
yoğunlaşmıştır. Buna ek olarak, kampanyanın
başında, geniş kapsamlı bir subay tutuklama
girişimi de büyük bir şanssızlık olmuştur. Bu iki
gelişme, aynı zamanda iktidarın, anayasa
değişikliğine gidişinin asıl amacını da açıkça
ortaya çıkarmıştır: Ergenekon davasının
yürütülüş biçiminden de çoktan beri ortaya
çıkmış bulunan ve her zaman açıkça
söylenmeyen bu amacın, şimdi artık
gizlisi/saklısı kalmamıştır: Ekonomiyi ve ülkeyi
büyük maddi zararlara uğratacağı tahmin
edilebilen bu hesaplaşmanın, anayasa
değişikliği ile gerçekleştirilmeye çalışılması,
bize göre, kaçınılması gereken büyük bir
yöntem seçimi yanlışıdır. Böyle yapılmak
isteniyorsa, tek maddeli bir değişiklikle halkı
açmaza düşürmeden ve fazla sıkıntıya
sokmadan, asıl amacı gizlemeye çalışmadan
gerçekleştirilebilir ve var olan kanunlarımızla
sorumluların yargılanmalarının sağlanmasıyla
daha kolay sonuç alınabilirdi. Bu sonuca geniş
kapsamlı bir anayasa değişikliğiyle ulaşılmaya
çalışılması, büyük küresel bunalımla oldukça iyi
biçimde başa çıkmakta olan ekonomimizi de
içinden çıkılmaz sorunlarla karşı karşıya
bırakabilecek özellikler taşımaktadır.
Geçmişte buna benzer hesaplaşmaların
ekonomiyi çıkmazlara sürüklemiş olması için
örnekler bulmak kolaydır. Osmanlı’daki “İttihat
ve Terakki ile Hürriyet ve İtilaf” çekişmesinin
ülkeyi ve ekonomiyi lime lime edişinin tarihi bu
açıdan ibret vericidir; ama çok eskide kalmıştır.
Ama Cumhuriyet tarihinin bilinen siyasal
zıtlaşmalarının ve hesaplaşmalarının, toplumu
ve ekonomiyi getirdiği, yüksek harcamalar, hızlı
enflasyonlar, yüksek borçlanma ile “70 sente
muhtaç duruma getirmesi” kolayca
anımsanabilmelidir; ekonomiyi akıldışının üst
sınırlarına getirmiş bu siyasal hesaplaşmaların
yarattığı fakirlik, işsizlik, enflasyon, yüksek borç
ve faiz yüklerinin, ülkeyi, değerli varlıklarından
büyük parçaları çok düşük fiyatlarla satarak
yaşamını sürdürmek zorunda bırakmıştır. Bu
zorunluluk koşulları hâlâ da ortadan kalkmış
değildir. Önceki hesaplaşmalarda, kimin
başarılı olduğunun şimdi ne önemi vadır?
Ülkemizi fakirleştirmiş ve fakirimizi, işsizimizi
arttırmış olmaktan başka sonucu olmuş
mudur?
Evet/Hayır kampanyasının toplumsal
huzursuzluğu daha da arttıracağı ve
ekonomimizi olumsuz etkileyeceği ilk günlerde
belli olmuştur. İç ve dış borcu, dış açıkları,
borçlanma ve enflasyon eğilimleri, işsizlik oranı
yüksek, faiz yükü ağır, gelir dağlımı bozuk bir
ekonomiyi, siyasal tartışmalarla ve toplum
olayları ile bir kez rayından çıkarırsak, onu
yeniden düzeltmek için uzun yıllar
boğuşacağımızı bilerek, kampanyanın
yumuşatılmasını sağlayabilmeliyiz.
Merkez Bankası’nın, enflasyon beklentisini
biraz indirmesi, sınırlı sayıda şirketlerimizle ilgili
İMKB’de kayıtlı hisse fiyatlarındaki hızlı
yükselmeler, 500 büyük sanayi kuruluşumuzla
ilgili iyileşmiş yüksek kâr rakamlarının yarattığı
iyilikler, bizleri sevindirmeli, ama bu iyi
sonuçların nasıl elde edildikleri hiç gözden
uzak tutulmamalıdır: Örnek olarak, 500 büyük
sanayi kuruluşumuzun çoğu, satış fiyatlarını
tespitte rakipsiz oldukları halde, üretimden
satışları, 2009’da yüzde 13.1, dışsatımları
yüzde 31.7 oranlarında, çalıştırdıkları personel
sayısı da 32 bin azalmıştır.
Halkoylaması kavgasının ilk birkaç gününe
bakarak, “Aman! Dikkat!” diye bağırasım
geliyor.
Dubai Kredi Anlaşmasının Siyasi Maddeleri
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu,
Recep Tayyip Erdoğan ile Ali Ba-
bacan’ın Dubai’de 2003’te imza-
ladıkları ve 8.5 milyar dolarlık “giz-
li” kredi anlaşmasına “siyasi koşul”
koyduklarını, bunun da vatana iha-
net olduğunu ileri sürdü. Kılıçda-
roğlu, “O anlaşmayı Başbakan’ın ya-
kasına iliştireceğim” de dedi.
Gazeteci olarak bu gizli tutulmak
istenen anlaşmayı Türk ve dünya
kamuoyuna açıklama onuru bize
düşmüştü. Konuya ilişkin hazırla-
dığımız özel haberimiz 26 Eylül
2003 tarihli Cumhuriyet’in manşe-
tinden “Türkiye Kuzey Irak’a girer-
se ABD ile yaptığı kredi anlaşması
askıya alınacak” üst başlığı ve “8.5
milyar doların gizlenen faturası”
ana başlığı ile yayımlanmıştı.
Kılıçdaroğlu, Bilgi Edinme Yasa-
sı gereği anlaşmayı istemiş, “gizli”
olduğu gerekçesiyle vermemişler.
Anlaşmanın bizde ilgili bölümleri var.
Bu bölümleri bir kez daha açıkla-
yalım ki, ilgililerin yakasına ilişsin...
Anlaşmanın “Aktarım Ön Şartla-
rı” başlıklı 5. maddesinin “e” fıkra-
sı şöyle:
“Türkiye’nin Irak’a özgürlük ha-
rekâtında; Irak’a insani yardım da da-
hil olmak üzere ABD hükümeti ile iş-
birliği yapmadığına, Irak’ın yeniden
inşası ve istikrarının sağlanmasında
ABD hükümetinin öncülüğündeki
çabaları desteklemediğine dair iba-
relerin bulunması ya da tek taraflı
olarak Irak’a asker göndermesi du-
rumunda, ABD hükümeti, söz ko-
nusu bildirim tarihinden geçerli ol-
mak üzere, geçerlilik süresinin askıya
alındığını Hazine’ye bildirecektir.”
Neymiş? Eğer Türkiye tek taraf-
lı olarak Irak’ın kuzeyine girerse
ABD hükümeti de tek taraflı olarak
kredinin ve anlaşmanın geçerlilik sü-
resini askıya alacakmış!
5. maddenin “e” fıkrası şöyle de-
vam ediyor:
“Bu konuların, işbirliğini askıya al-
ma tarihinden itibaren 90 takvim
günü içerisinde çözümlenmesi du-
rumunda, geçerlilik süresi, geçer-
lilik süresinin yukarıda madde 5 hü-
kümleri gereğince sona ermemiş ol-
ması koşulu ile, söz konusu tarih-
te yeniden başlayacaktır. Bu ko-
nularda işbirliğini askıya alma tari-
hinden itibaren 90 gün içerisinde
herhangi bir çözüm söz konusu de-
ğilse, ABD hükümeti Hazine’ye
geçerlilik süresinin sona erdiğini bil-
direcektir.”
Neymiş? Bir ekonomik anlaş-
mada, tümüyle ABD’nin güdü-
münde siyasi bir ödün verilmiş.
Dahası, o tarihten sonra Türki-
ye’nin başına geçirilmedik çuval
kalmamış.
Balyoz Darbesi
Balyoz soruşturması
kapsamında soruşturulan emekli
Korgeneral Engin Alan’ın eşi
Nevin Alan, “Türk Silahlı
Kuvvetleri, kendi personeli olan
muvazzaf ve emekli generallere
darbe yaptı. Onların arkasında
durmadı. Herkesi de birbirine
düşürdü. Yaşanan
hukuksuzluklara hiçbir tepki
göstermedi. Ses soluk çıkmıyor.
Biz isterdik ki onlardan bir tepki
gelsin, bizi arayıp sorsunlar ama
böyle bir şey olmadı. Darbeyi
bize yapmış oldular” diyor.
Nevin Alan tanıyı çok geç, ama
doğru koyuyor.
Daha önce de yazmıştık. Bir kez
daha anımsatılım.
E-muhtırayı veren eski
Genelkurmay Başkanı emekli
Orgeneral Yaşar Büyükanıt,
Recep Tayyip Erdoğan ile
Dolmabahçe’de görüştükten,
AKP yüzde 47 ile iktidara
taşındıktan, Abdullah Gül de
Çankaya’ya gönderildikten
sonra, Eylül 2007’de dönemin
Genelkurmay Harekât Başkanı
Korgeneral Nusret Taşdeler’in
hazırladığı resmi rapor, yeni
süreci tanımlamıştı. O raporda,
22 Temmuz seçimlerinin
devletin temel nitelikleri
açısından bir dönüm noktası
olduğu vurgulanmış ve “İslami
demokrasi bağlamında
kazanılmış olan ivmeyi, halen
gelmiş olduğu noktadan geri
çevirmenin son derece zor”
olduğu belirtilmişti.
Bakmayın siz, Başbakanlık ile
Genelkurmay Başkanlığı
arasında sürdürülen dar
alandaki kısa paslaşmalara.
Ilımlı İslamı kabullenmiş komuta
kademesi, ordu içinde tasfiye
darbesi yapmıştır ve o darbe
devam etmektedir.
Başına bir kulp takılarak anılan
soruşturmalar, ABD’nin istemi,
AKP’nin tertibi ve de görev başın-
daki askeri komuta kademesinin
onayıyla gerçekleşmiştir. Artık bun-
da hiç kimsenin kuşkusu olmama-
lı...
Vardığımız noktayı iyi değerlen-
dirmek gerek:
Türkiye’nin bağımsızlık sürecinde
övündüğü çağdaş Türkiye’yi kuran
Kemal Paşa’sı, Lozan kahramanı İs-
met Paşa’sı, İzmir’i kurtaran Fah-
rettin Paşa’sı vardı...
Bir de dönüp sömürge konumu-
na düştüğümüz yakın tarihimize ba-
kalım: Tak-şak paşa mı istersin,
hocam paşa mı istersin, Audi paşa
mı, yoksa paslaş paşa mı... Hepsi,
ama hepsi dizi dizi geçti önümüzden.
Bir emekli üst düzey paşa düşü-
nün ki, orduevine geliyor, tatil ya-
pacak. Kimse yüzüne bile bakmı-
yor...
“Neden?” derseniz... Ya-
nıtı, Poyrazköy davasında yar-
gılanan eski SAT komandosu
emekli Binbaşı Levent Bek-
taş’ın o sarsıcı ifadesinde gizli:
“Ben dünyaya yeniden gelsem, yi-
ne asker olurdum, yine SAT olurdum.
Ama bu ülkenin ordusunda değil.”
ABD-AKP güdümüne girmiş pa-
şalar oraya buraya laf yetiştireceği-
ne dönüp kendilerine baksınlar. En
güvenilir kurum olarak adlandırdık-
ları TSK’yi ne hale getirdiklerinin
ayrımına varsınlar...
Paşalar, Paşacıklar
Tüketirken Tükeniyoruz!
SADIK ÇELİK
Gıda alanında yaşanan
sorunlar içinde bulunduğumuz
zaman diliminde insanımızın
sağlığını ve geleceğini tehdit
ediyor. Bu durum sadece kendi
ülkemiz için değil, tüm dünya
ülkeleri için de söz konusudur.
Kaybettiğimiz sağlıklı gıdayı
zamanı durdurup geriye
almamız mümkün mü ya da
bugün yaşanan sorunlar
zaman tünelindeki affedilemez
geçmiş hatalarımızın karşılığı
mı?
Farkında mısınız? Neleri
tüketiyoruz? Tüketirken
tükeniyoruz... Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı’nın 2009’da
yaptığı denetimlerde numune
aldığı 22 bin 172 gıda
örneğindeki analiz sonucunda,
1171 örnek olumsuz bulundu.
Gıdada ortalama olumsuz
örnek oranı yüzde 5.28
çıkarken; bu olumsuz örnek
oranları pekmezde 33.96,
balda 16.74, kanatlı etlerde ise
17.39 gibi sonuçlara
ulaşılırken; ballı çerez
örneklerinin yüzde 21.62’sinde,
kırmızı toz-pul biber
örneklerinin yüzde 14.77’sinde
limitlerin üzerinde aflatoksin
belirlendi. Tarım Bakanlığı’nın
bu açıklamasının ardından
ülkemizin kanayan
sorunlarından biri olan
toplumun kanıksadığı sağlıksız
gıdaya kamuoyu tepki
göstererek tartışıyor. Sanki
bunlar daha önce hiç
yaşanmamış gibi.
Uzmanlar Türkiye’de kayıtlı
gıda üretici sayısının 40 bin
olduğunu, 20 bin kadar da
kayıt dışı üreticinin
bulunduğunu, Tarım
Bakanlığı’nın denetiminin kayıtlı
üreticiler üzerinde yapıldığını
belirtirken bu kadar firma için
sadece 5 bin denetmenin
bulunmasının da ayrıca sorun
yarattığını ifade ederek
denetim sürecinin buzdağının
görünen parçasının bir kısmını
oluşturduğunu dile
getirmekteler. CHP Mersin
Milletvekili Vahap Seçer, 2009
yılı denetimlerinde numune
olarak alınan 122 bebek
mamasının 3’ünde kurşun
bulunduğunun açıklanması
ancak sonra bu açıklamanın
sehven yapıldığının
duyurulmasının; bakanlığın
denetimlerinin inandırılıcılığının
sorgulanmasına neden
olduğunu savunarak, Meclis
Başkanlığı’na soru önergesi
verdi.
Tarım Bakanlığı’nca 2009
yılında yapılan denetimlerde
görüldüğü üzere bazı gıda
ürünlerinde çok ciddi zararlı
maddeler bulunduğu tespit
edildi. Bakanlıkça açıklanan bu
sonuçlar oldukça ürkütücü.
Analizlere göre balın, pekmezin
ve yağın içeriklerinin
değiştirildiği, pul biberlerin
kanserojen madde taşıdığı,
bebek mamalarında kurşun
bulunduğu, bazı gıda
maddelerinde yüksek oranda
pestitlere rastlandığı, fındık,
incir gibi kuruyemiş
çeşitlerinde aflatoksin
bulunduğu, bitkisel yağlar,
şekerli ürünler ve kanatlı
etlerde olumsuz sonuç oranı
oldukça yüksek çıktığı
görülmüştür. Bu ve benzeri 22
bin 172 üründen 1171’inde
zararlı madde olduğunu
öğrendik, ancak bunların hangi
markaya ait olduğunu; tüketici
kendisini kimlerin zehirlediğini
öğrenmeli. Kimin ne yaptığı
belli olmayınca kurunun
yanında yaş da yanıyor. İşini
namuslu ve dürüstçe yapan
üretici de bu uygulamayla zarar
görüyor. Bakanlık yetkililerini
duyar gibi oluyorum. “Yasalar
marka ismi açıklamamıza
engel.” Peki daha bir süre önce
minibüsçülerle ilgili kanunun 2.
fıkrasının tekrar düzenlenmesi,
taş atan çocuklarla ilgili yasal
düzenleme bir gecede
değiştirildi. Türk Ticaret
Kanunu’nda ve daha yeni
13.06.2010’da çıkarılan 5996
sayılı Veteriner Hizmetleri,
Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem
Kanunu’nda da yapılacak
değişiklikle tüm halkımızı
yakından ilgilendiren marka
açıklayamama engeli ortadan
kaldırılamaz mı? Bu durum
artık bir zorunluluk haline
gelmiştir. Bu da evrensel
tüketici bilgilendirilme hakkı
değil midir?
İnsan sağlığının tüketilen
gıdalarla yakından ilgili
olduğunu neredeyse bilmeyen
yoktur. Tarım Bakanlığı’nın
yukarıda sözünü ettiğimiz 2009
denetim sonuçlarının insan
hayatını ve geleceğini nasıl
tehdit ettiği buzdağının
görünen yüzünü oluştursa da
bu konuda iyimseriz demektir.
Sağlıksız gıda sorununu
görmek ve çözmek için doğru
teşhis koymak zorundayız.
Başta kayıt dışılık eşittir
merdiven altı üretimin
bitirilmesi için siyasi iktidarların
kararlı davranıp, popülizm
yapmaması gereklidir. İkinci
olarak da uluslararası gıda
a.ş’lerden başta Monsanto,
Cargill, McDanold’s, Coca
Cola, Pepsi vb’lerinin ucuz
GDO’lu ABD mısırından,
soyasından, pamuğundan
üretilmiş bol yağlı, bol
karbonhidratlı endüstriyel
işlenmiş gıdaların yüzde 90’lara
varan işgalinden market ve
bakkal raflarımızı kurtarmamız
gerekiyor. Çünkü bu
endüstriyel işlenmiş gıdaların
obezite, kanser, kalp-damar
rahatsızlıklarına yol açtığını
uzmanlar açıklamaktadır.
Bu işlenmiş endüstriyel
gıdaları tohumdan çatala
kadarki 10.352 km
yolculuklarıyla sofralarımıza
kadar ulaşma başarısı ülkemizi
yönetenlerin çıkadığı;
tohumculuk, GDO, biyo
güvenlik yasalarına, izlenen
yanlış tarım ve hayvancılık
politikalarına, ikili ticari
anlaşmalara borçludur.
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com
HARBİ SEMİH POROY
HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ
sadik.celik@keyveni.com.tr
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Halk hekim-
liğinde çok yay-
gõn bir kullanõm
alanõ olan kes-
kin kokulu bir
çalõ. 2/ Osmanlõ
devletinde taş-
radaki nüfuzlu
ailelere verilen
unvan... Tavana
yakõn küçük
pencere. 3/
“Yol, yöntem”
anlamõnda argo söz-
cük... Poker, konken
gibi kimi iskambil
oyunlarõnda aynõ cins
iki karta verilen ad. 4/
Yaratõcõsõnõn adõ bilin-
meyen yapõt... Suudi
Arabistan’õn plaka imi.
5/ Bursa kentini oluş-
turan ilçelerden biri.
6/ Satrançta bir taş...
Eti beğenilen bir deniz balõğõ. 7/ Bulaşõcõ bir sõğõr has-
talõğõ... Dünya, âlem. 8/ Belli bir fiyata üstlenilen gö-
türü iş. 9/ Türk müziğinde, bir doğaçlamanõn ya da bir
yapõtõn sona ermesi... Bingöl ilinde bir kaplõca.
YUKARIDAN AŞAĞIYA
1/ Çoban köpeği. 2/ Sapanca Gölü’nün eski adõ... Du-
var içindeki kapaksõz küçük dolap. 3/ “Gösteriş, fiya-
ka” anlamõnda argo sözcük... Eski dilde kanat. 4/ Bir
sermaye ortaklõğõ türü... Nazi partisinin hücum kõtasõ-
nõ simgeleyen harfler. 5/ Gösterişli çiçekler açan bir su
bitkisi. 6/ Bir hayvan... “Zeki ---”: şarkõcõmõz. 7/ İnce
kum ve çimentoyla yapõlan düzgün döşeme sõvasõ...
Gökyüzü. 8/ Sözleşme. 9/ Bir iş ya da sorun hakkõn-
da düşünülerek verilen kesin yargõ... Büyük savaş da-
vulu.
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
D R A H O M A A
R E G Ü L A T Ö R
İ N E K R İ V A
P L Ü K S E L
L A M E A Ç I
İ L İ P A N K
N A V İ S F E R
G R İ Z U M O R
A Z T R İ K O
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com
Alkol
AKP iktidarının Bursa Valisi,
İnegöl’de kardeşliğe aykırı
ayaklananların eylemlerini
“alkollü” olmaya bağlamış.
Televizyonlarda olayları
izleyenler, saldırganların sürekli
“tekbir” getirdiklerini
duymuşlardır.
O zaman, Bursa Valisi’ne göre,
İnegöl’de olay çıkaranlar dini
bütün sarhoşlardı. Öyle mi?
T.C. ERDEK İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN TAŞINMAZIN AÇIK ARTTIRMA İLANI
DOSYA NO: 2007/563
Satõlmasõna karar verilen taşõnmazõn cinsi, niteliği, kõymeti, adedi, önemli özellikleri: 1- TAPU KAYDI: Balõkesir ili Erdek ilçesi Ala-
attin Mahallesi Aktaş mevkii 178 ada 33 parsel sayõlõ 499.92 m2 yüzölçümlü, bahçeli beş katlõ on mesken dairenin 26/256 arsa paylõ
4. kat 9 Nolu bağõmsõz bölümdeki mesken. ÖZELLİKLERİ: Taşõnmaz 4. kat 9 Nolu daire 2 oda, 1 salon, banyo+wc ve mutfaktan oluş-
maktadõr, iç ve dõş cephe sõva ve boyalarõ yapõlmõş olan dairenin kapõ ve pencere doğramalarõ ahşaptõr, yer döşemesi seramiktir, konum
itibariyle deniz manzaralõ bir durumda olup üstü çatõ ile kapatõlmõştõr, yapõ yaklaşõk 80 m2 inşaat alanõna sahiptir. Muhammen bedeli
50.000 TL’dir. İMAR DURUMU: SATIŞ SAATİ: 10.30 - 10.40 Arasõ MUHAMMEN BEDELİ : 50.000,00 TL. Satõş Şartlarõ: 1 -Sa-
tõş 07.09.2010 günü yukarõda belirtilen saatler arasõnda Erdek Hükümet Konağõ önünde açõk artõrma suretiyle yapõlacaktõr. Bu artõrmada
tahmin edilen değerin %60’õnõ ve rüçhanlõ alacaklõlar varsa alacaklarõ toplamõnõ ve satõş ve paylaştõrma giderlerini geçmek şartõ ile iha-
le olunur. Böyle bir bedele alõcõ çõkmazsa en çok artõranõn taahhüdü saklõ kalmak şartiyle 17.09.2010 günü aynõ yer ve saatler arasõn-
da ikinci artõrmaya çõkarõlacaktõr. Bu artõrmada da rüçhanlõ alacaklarõn alacaklarõ toplamõnõ, satõş ve paylaştõrma giderlerini geçmesi ve
artõrma bedelinin malõn tahmin edilen kõymetinin %40’õnõ bulmasõ lazõmdõr. Böyle bir bedelle alõcõ çõkmazsa satõş talebi düşecektir. 2-
Artõrmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kõymetin %20’si nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanõn teminat
mektubunu vermeleri lazõmdõr. Satõş peşin para iledir. Alõcõ istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Tapu alõm harcõ, dam-
ga vergisi ile KDV alõcõya aittir. Birikmiş vergiler satõş bedelinden ödenir. 3- İpotek sahibi alacaklõlarla diğer ilgililerin (*) bu taşõn-
maz üzerindeki haklarõnõ hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarõnõ dayanağõ belgeler ile on beş gün içinde dairemize bildirmeleri
lazõmdõr. Aksi takdirde haklarõ tapu sicili ile sabit olmadõkça paylaştõrmadan hariç bõrakõlacaktõr. 4-Satõş bedeli hemen veya verilen müh-
let içinde ödenmezse İcra İflas Kanunu’nun 133 üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İki ihale arasõndaki farktan ve %10 faizden
alõcõ ve kefilleri mesul tutulacak ve hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecektir. 5-Şartname ilan tarihinden itibaren
herkesin görebilmesi için dairede açõk olup gideri verildiği takdirde isteyen alõcõya bir örneği gönderilebilir. 6-Satõşa iştirak edenlerin
şartnameyi görmüş ve münderecatõnõ kabul etmiş sayõlacaklarõ, başkaca bilgi almak isteyenlerin yukarõda, yazõlõ dosya numarasõyla mü-
dürlüğümüze başvurmalarõ ilan olunur. İş bu ilan tebligat yapõlamayan ilgililere tebligat yerine kaim olmak üzere ilan olunur. (İİK
m.126) (*)İlgililer tatmine irtifak hakkõ sahipleride dahildir. Basõn: 52282