25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 MAYIS 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 17kultur@cumhuriyet.com.tr CMYB C M Y B B izim zamanõmõzda ilkokul 1. sõ- nõfta iken okuma-yazmayõ söken öğrencilerin önlüklerinin göğsü- ne kõrmõzõ-beyaz bir kurdele iğnelenirdi. Bir tür “kahramanlık nişanı” gibi taşõnan bu kurdeleler çocuk milletine özellikle evde ba- zõ ayrõcalõklar sağlardõ. O meşhur kurde- lenin göğsüme takõldõğõ gün, okul çõkõşõn- da beni bekleyen sevgili annemin yanõna nasõl şişinerek gittiğimi hâlâ hatõrlõyorum. Ünlü Alman yönetmen Michael Hane- ke’nin çok ödüllü filmini izlemeye baş- larken bu tatlõ anõlar vardõ aklõmda, ama film bitip de koltuğa çakõlmõş bir halde kal- dõğõmda, “Beyaz Kurdele”yle ilgili çağ- rõşõm dağarcõğõm da ciddi bir sarsõntõ ge- çirmişti. 1913’TEN NAZİZME 1913 Almanya’sõnda geçen film, bu- günden geçmişe yönelen bir bakõşla, bu ül- kenin 20 yõl sonra Hitler’in peşinde, do- ludizgin içine gömüleceği Nazizm felake- tinin nasõl şekillendiğinin, böyle bir süre- cin nasõl mümkün olabildiğinin, köklerinin nerede yattõğõnõn yanõtlarõnõ küçük bir kö- yün ve o köydeki insanlarõn 1 yõllõk ya- şamlarõ içinde arõyor. Ama bu arayõş süreci, izleyiciyi Nazizmden ve 20. yüzyõlõn ilk- yarõsõnõn Almanya’sõndan çok daha genel toplumsal ve bireysel kurgular hakkõnda, şiddet, terör ve baskõnõn “insana dair” kök- leri hakkõnda düşünmeye yöneltiyor. Filmde gerçeğin kõsmen de olsa farkõna varabilen tek kişi olan genç ve masum öğ- retmenin, aradan yõllar geçtikten sonra, öm- rünün sonuna doğru 1913-1914’te yaşa- nanlarõ hatõrlamasõyla başlõyor öykü: “1913’te o köyde yaşanan olaylar hiçbir zaman tam anlaşılamadı” cümlesi, filmin öyküsü içinde “o köye” gönderme yapar- ken, daha genel anlamda tüm insanlõğa yö- nelik bir uyarõ niteliği de taşõyor. 1933’teki yükselişinden 1945’teki nihai yenilgisine kadar tüm dünyayõ kan gölüne çeviren nazizmin ve faşizmin gökten düş- müş, nereden çõktõğõ anlaşõlmayan birer be- la olmadõğõnõ, hem egemen sõnõflarõn, hem sõradan insanlarõn toplumsal varoluşlarõn- da, evlerinde, ilişkilerinde, ruhlarõnda şe- killenen -ve her an yinelenebilecek- bir po- tansiyele dayandõğõnõ duyumsuyorsunuz fil- mi izlerken. Tarihte yaşanmõş en ürkütücü ve kanlõ olaylarõn bile sonuçta “insana da- ir” olduğunu, zaten korkunçluklarõnõn da buradan kaynaklandõğõnõ, baskõnõn, otori- ter toplum yapõlarõnõn nasõl bir dehşete ge- be olduğunu seyircisine hatõrlatõyor Haneke. BARON, RAHİP VE DOKTOR Bir yanda, köy topraklarõnõn sahibi olan baron ve köy ahalisinin “ruhlarının sa- hibi” olan rahip ve onlarõn evlerinde ya- şananlar; diğer yanda köyün “bilime” en yakõn kişisi olan doktor ve onun hastalõk- lõ ilişkileri... Bu üçlü etrafõnda kurgulanmõş toplumsal ilişkiler, aile ilişkileri ve şiddet, artõk devrini kapatmõş bir sistemi koruma kaygõsõ içinde davranan egemenlerin nasõl kendi içlerinden çürüdüklerini gözler önü- ne seriyor. Soylu ile Kilise’nin, topluma ve bireye baskõ yapmak konusunda oluştur- duklarõ kendiliğinden ittifakta ve mesleği insan hayatõnõ kutsal saymayõ gerektiren bir doktorun karõsõnõ, gizli metresini, çocuk- larõnõ yavaş yavaş yok eden insanlõk dõşõ davranõşlarõnda, çok değil 20-30 yõl son- rasõnõn Vatikan-Nazizm ittifaklarõnõ, Dr. Mengele’leri sezebiliyorsunuz. Ama sõra- dan insanlarõn durumu da daha içler açõcõ değil; yukarõdan dayatõlan kurallar ve bas- kõ toplumun en alttaki katmanlarõna ve en küçük hücrelerine kadar nüfuz etmiş, iç- kinleştirilmiş, şiddet günlük hayatõn bir par- çasõ haline gelmiş durumda. Rahibin oğlunun koluna masumiyetin simgesi olarak bağladõğõ “Beyaz Kurde- le”, onu ödüllendirmeyi değil cezalandõr- mayõ ifade ediyor. Bu “negatif nişan”, an- cak çocuk dayatõlmõş kurallara uyduğunu, sürüleştiğini babasõna ispatladõğõ zaman ko- lundan çõkartõlõyor. Bir “damga” niteliği taşõyor ve çocukluklarõnda o “damga”yõ ta- şõmõş kuşaklarõn yakõn bir gelecekte mil- yonlarca Yahudiyi nasõl damgalayacağõnõ hatõrlatõyor ister istemez. Filmde her bire- yin üzerinde şu veya bu şekilde hissedilen baskõ, en somut ve yoğun biçimde her ev- de çocuklara uygulanan şiddet ve bedenlerin her anlamda cezalandõrõlmasõ ile ifade edi- liyor. Ve ne ilginçtir ki, çürümüş, hiçbir inandõrõcõlõklarõ kalmamõş kurallar adõna en şiddetli baskõnõn uygulandõğõ çocuklar ara- sõnda filizlenmeye başlayan terör, sapkõn- lõk ve zulüm eğilimlerinin -genç öğretmen dõşõnda- hiç kimse farkõna varamõyor. Köyde yaşanan küçük çaplõ suikast, yan- gõn ve işkence olaylarõ hep “faili meçhul” olarak kalõyor. 1. Dünya Savaşõ felaketin- den geçecek 7-12 yaş arasõ o çocuklar, 1933 yõlõna gelindiğinde 27-32 yaş arasõnda olacaklar ve sadece Almanya’ya değil, tüm dünyaya dehşet saçacaklar. Yönet- menin yaşanan olaylarõ “faili meçhul” bõ- rakmasõ da son derece anlamlõ: Belki de o “Beyaz Kurdele”de düğümleniyor her şey ve “1913 yılında o köyde yaşanan olaylar” belki de hâlâ tam anlaşõlamadõ. Geçmişten yeterince ders çõkarõlsa, ta- rih türlü şekilli biçimlerde tekerrür ede- bilir miydi? Haneke’nin “Beyaz Kurde- le” filmi büyük harflerle yazõlmõş bir so- ru yöneltiyor hepimize: FARKINDA MI- SINIZ? aemelmesci@yahoo.fr Ünlü Alman yönetmen Michael Haneke’nin filmi ‘Beyaz Kurdele’ geçtiğimiz cuma gösterime girdi Beyaz Kurdele: Farkõnda mõsõnõz? Kültür Servisi - İran asõllõ gazeteci ve savaş muhabiri Freidun Sahebjam’õn kendi başõndan geçen, gerçek bir olayõ anlattõğõ “The Stoning Of Soraya M.” kitabõndan yola çõkõlarak filmleştirilen “Soraya’yı Taşlamak” (The Stoning Of Soraya), recme (taşlanarak öldürülme) olan gerçekçi yaklaşõmõyla Türkiye’de vizyona girmeden dikkatleri üzerine çekmeyi başardõ. Türkiye Kadõn Dernekleri Federasyonu’nun (TKDF), 14 Mayõs’ta vizyona girecek olan “Soraya’yı Taşlamak” filmini des- tekleme kararõ aldõğõ bildirildi. Federasyondan yapõlan açõklamada, söz ko- nusu kadõn olduğunda Türkiye sõnõrlarõ ile kalmayõp dil, din, õrk, coğrafya fark et- meden hizmet etmeyi, desteklemeyi, el uzatmayõ amaçlayan TKDF’nin, recm gi- bi çağdõşõ uygulamalarõ her ne nedenle olur- sa olsun şiddetle kõnamayõ ilke edindiği be- lirtildi. “Soraya’yı Taşlamak” filmine ko- nu edilen recmin kabul edilemez bir ger- çek olduğu ve 15 yõlda 1000 kadar kadõ- nõn bu yöntemle öldürüldüğü kaydedilen açõklamada, “Ülkemizde aile kararıyla di- ri diri gömülen kızlarımızla recm edilen kadınlar arasında bir fark olamaz” ifa- desine de yer verildi. Soraya’nın trajedisi beyazperdede Gerçek bir recm olayõnõn anlatõldõğõ ‘Soraya’yõ Taşlamak’ filmine kadõn derneklerinden destek E T K İ N L İ K B U G Ü N Kültür Servisi - Beşiktaş Beledi- yesi’nin düzenle- diği “Ustalara Saygı” toplantõ- sõ, beşinci sezo- nun kapanõşõnõ Sait Faik Abası- yanık için dü- zenlediği bir ge- ce ile yapacak. Faruk Şüyün’ün hazõrladõğõ etkin- lik, bugün saat 20.00’den itibaren Akatlar Kültür Merkezi - Melih Cevdet Anday Sah- nesi’nde izlenebilir. 11 Mayõs 1954 yõlõnda yaşamõnõ yitiren Sait Faik Abasõyanõk adõna düzenle- nen bu etkinlikte hikâye alanõnda Türk edebiyatõnda en iyilere imza atan ve kendisinden sonraki kuşaklar için öncü olan yazarõ 56. ölüm yõldö- nümünde okurlarõyla buluşturacak. ‘Ustalara Saygı’ toplantõsõna Sait Faik’le ilgili düşünce ve anõlarõnõ se- yircilerle paylaşacak olan Adnan Öz- yalçıner, Ayşe Sarısayın, Beşir Öz- men, Cahit Tanyol, Feryal Tilmaç, Korkut Akın, Mehmet Zaman Saç- lıoğlu, Nilüfer Açıkalın, Nursel Du- ruel, Oktay Akbal, Osman Şahin, Oya Baydar, Perihan Ergun, Safa Önal ve Sevengül Sönmez konuk olarak katõlacaklar. Yazarõn dostlarõ, adõna konan “Sait Faik Hikâye Ar- mağanı”nõ çeşitli yõllarda alan yazar- lar ve bazõ eserlerini yorumlamõş sa- natçõlar da Sait Faik gecesine katõla- cak. Ayrõca etkinlikte, Abasõyanõk adõna hazõrlanan belgesel ve kurgu filmleri de gösterilecek. Gecede, Na- şit Özcan, “Meraklısı İçin Öyle Bir Hikâye”den bir bölüm oynayacak. Tuna Egemen ve Mazlum Kiper de ustanõn öykülerinden bölümler ve şi- irlerinden örnekleri dia gösterisi eşli- ğinde yorumlayacak. ‘Ustalara Saygõ’ Sait Faik için Kültür Servisi - Dün akşam Yeni Rüya sinemasõnda açõlõşõ yapõlan V. Uluslararasõ İşçi Filmleri Festivali kapsamõnda Karşõ Sanat Çalõşmalarõ’nda yer alan “Emek Sineması’ndan Meydanlara - 1 Mayıs’ın 30 Yılı” sergisinin açõlõşõ dün yapõldõ. Katõlõmõn yoğun olduğu açõlõşta, gazetemizin eski fotomuhabirlerinden Erdoğan Köseoğlu’na da bir şükran plaketi sunuldu. Açõlõşa katõlamayan Köseoğlu’nun plaketini kõzõ Esra Köseoğlu karikatürist Canol Kocagöz’ün elinden aldõ. Esra Köseoğlu, “Bu plaketi, babamın bu anlamlı mücadeleye tanıklık etmiş tüm meslektaşları adına alıyorum” dedi. Sõkõyönetim uygulamalarõndan başlayarak 1987’de Emek Sinemasõ’nda gerçekleştirilen toplantõ öncesine kadar kitlesel olarak kutlanamayan 1 Mayõs’lardan çok sayõda fotoğraf, yõla ve güne ait belgelerle sergide yer alõyor. 1988’den 2009 yõlõna kadarki dönemde gerçekleştirilen 1 Mayõs kutlamalarõ da fotoğraflarla sergileniyor. 2010 yõlõna ait fotoğraflarsa sergi salonunda kurulan projeksiyon cihazõyla slayt gösterimi olarak yansõtõlõyor. 1 Mayıs’ın otuz yılı bu sergide Emek Sineması’nı Yıktırmayalım Platfor- mu ve bu yıl 5.’si düzenlenecek olan “Ulus- lararası İşçi Filmleri Festivali”nin katılım- cıları, Emek Sineması’nın yıkılmaması için protesto gösterisi düzenledi. “RitmArt” top- luluğunun müzikleri eşliğinde Taksim Tramvay Durağı’ndan Emek Sineması’na kadar yürüyen ve aralarında gazetemiz ya- zarı Oktay Ekinci’nin de bulunduğu grup, sinema girişine 3 Nisan’da asılan ve kimliği belirsiz kişiler tarafından sökülen “YIK- TIRMIYORUZ” pankartını yeniden astı. Yürüyüş esnasında grup, “Kavga bitmedi daha yeni başlıyor”, “Emek bizim İstanbul bizim” sloganları attı. Seray Genç, “Emek Sineması’na bu kaçıncı yürüyüşümüz bilmi- yoruz. Umarız, mücadelemiz sonunda Emek Sineması’na sadece film izlemek için yürürüz” dedi. (Fotoğraf: SERKAN YILDIZ) Müzik satışlarında düşüş Kültür Servisi - Küresel müzik satõşlarõ, dünyanõn en büyük müzik pazarlarõndan Amerika ve Japonya’daki düşüşün ardõndan 2009’da yüzde 7 oranõnda azalarak 17 milyar dolara geriledi. IFPI (Uluslararasõ Fonogram Endüstrisi Birliği) 2008’deki yüzde 8’lik düşüşten sonra dijital müzik satõşlarõndaki büyük artõşa rağmen 2009’daki bu duruma giderek yaygõnlaşan müzik korsanlõğõnõn neden olduğunu açõkladõ. Salinger’ın telif hakkı davası Kültür Servisi - J.D. Salinger’õn “The Catcher in the Rye” (Çavdar Tarlasõnda Çocuklar) adlõ kitabõnõn devamõ niteliğini taşõyan “60 Years Later: Coming through the Rye”õn (60 Yõl Sonra: Çavdar Tarlasõnõ Geçmek) yayõmlanmasõnõ yasaklayan dava sürüyor. İsveçli roman yazarõ Fredrik Colting tarafõndan J.D. California imzasõyla yazõlan romanõn yayõmõ ocak ayõnda 91 yaşõndayken ölen Salinger’õn dava açmasõnõn ardõndan durmuştu. Davanõn Salinger’õn lehine sonuçlanmasõ bekleniyor. Kültür Servisi - “Time” dergisi tarafõndan yayõmlanan bir listeye göre Lady Gaga ve Ricky Gervais “Dünyamõzõ en çok etkileyen” ünlüler arasõnda gösteriliyor. Cindy Lauper tarafõndan yapõlan bir değerlendirmede Lady Gaga’nõn diğer sanatçõlara da ilham kaynağõ olduğu yazõlõyor. Listede ayrõca Oscar’õ kazanan ilk kadõn yönetmen Kathryn Bigelow, onun törendeki rakibi James Cameron ve Grammy ödüllü Taylor Swift de bulunuyor. Dünyayõ etkileyenler listesi ‘Time’da ERDOĞAN KÖSEOĞLU’NA PLAKET Sergide 1 Mayıs’ın tarihi izlenebilir. (SERKAN YILDIZ) ‘Emek’i yıktırmıyoruz!’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle