10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 3 MAYIS 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 15 ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL Tecavüz Olaylarõ Karşõsõnda Toplum ve Devlet Her gün gazeteler, televizyonlar cinayet, taciz, tecavüz ha- berleriyle çalkalanmaktadõr. Bu olaylar bir salgõn hastalõk gi- bi giderek de yayõlmaktadõr. Medyanõn ve özellikle görsel medyanõn üzerinde durduğu olaylardan toplumun etkilendiği ve giderek endişelendiği gözlenmektedir. Kişiliği oluşmamõş olanlar bu olaylara karşõ duyarsõz kal- maktadõr. Onlarõn ,“kişilik açlığı” çekenler olduğu söylenebilir. Bu açlõğõ gidermenin yolu bize göre bilgili, becerili ve ilkeli olmaktõr. Oysa, “kişilik açlığı” çekenlerden, varlõklõ olanlar bu açlõğõ en gelişmiş, en pahalõ teknolojiyi kullanarak doyur- maya çalõşmaktadõr. Kişiliği oluşmamõş bireyler ve çevreleri ileri teknolojiyi ve aşõrõ konforu benimsemeyip kullanmayõ “güç- lü kişilik” olarak algõlamaktadõr. En gelişmiş teknolojiye sa- hip olanlar, “kişilik açlığını” doyuramadõklarõ zaman da çõkõş yolunu uyuşturucularda aramaktadõrlar. Çağdõşõ eğitim yapõ- sõnõn, bu çarpõk kişilik yapõsõna büyük ölçüde katkõ sağladõğõ görüşündeyiz. İleri teknolojinin gelişigüzel kullanõlmasõ, dünyanõn ve in- sanlõğõn geleceğini tehlikeye atmõştõr. Lüks tüketim alõşkanlõ- ğõ, küresel sermaye eliyle, bütün dünya ülkelerine bir uyuştu- rucu madde gibi bulaşmõş ve doğal kaynaklarõn yok olmasõna neden olmuştur. Bugün geri kalmõş ve gelişmekte olan ülkeler “teknoloji çöp- lüğü” konumuna gelmiştir. Aşõrõ nüfus artõşõ olan ülkelerin eği- tim sistemlerinin de çağdõşõna düşmesi kaçõnõlmazdõr. Bugün Türkiye, “aşırı nüfus artışının” altõnda kalan ülkeler arasõn- dadõr. Çağdõşõ eğitim sistemleri aynõ zamanda, ruhsal hastalõklara yatkõn kişiliklerin yetişmesini sağlayan ortamõ hazõrlamakta- dõr. Bazõ kimyasal katkõ maddeli gõdalar, insanlarõ kansere yat- kõn duruma getiriyorsa çağdõşõ eğitim sistemleri ile çağdõşõ ge- lenekler ve töreler de insanlarõn bilinçlerini bulandõrõp onlarõn kişiliksiz bireyler ya da suç işlemeye yatkõn kişiler olarak ye- tişmesine neden olmaktadõr. Gelenekler, görenekler, töreler ve özellikle de eğitim bir top- lumun yapõsõnõ oluşturur. Eğitim sistemleri bunlarõn oluşma- sõnda ya da yõkõlmasõnda en önemli etkendir. Bir ülkede cinayet, intihar, taciz ve tecavüz olaylarõ giderek artõyorsa o toplumun sağlõklõ olduğu söylenemez. Televizyonlarõ izleyenler başta töre cinayetleri olmak üze- re, taciz ve tecavüz olaylarõnõn yoğun bir biçimde arttõğõnõ gör- mektedir. Bu taciz ve tecavüz olaylarõnõn özellikle çocuklara karşõ ve devlet denetimindeki çocuk yetiştirme yurtlarõ ile devlet de- netimindeki yatõlõ ilköğretim bölge okullarõnda oluşu son de- rece utanç ve endişe vericidir. Son olarak da, bir ilimizde kü- çük sahipsiz kõz çocuklarõna yapõlan ve içlerinde bir okul yö- neticisiyle bazõ kamu görevlilerinin de yer aldõğõ sayõsõ kaba- rõk olduğu söylenen “toplu tecavüzler” üzerinde önemle du- rulmalõdõr. Kamuoyunun canõnõ acõtan bu olayõ yerinde inceleyen İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in açõklamasõ olayõn boyutunu yansõtmaktadõr. “Bu olayı tecavüz vakası olarak değerlendirmek bize gö- re olayı küçümsemektir. Yaşanan olay, tecavüz vakası ol- manın ötesinde bir sonuç ortaya koymuştur. Ve ben bunu cinsel terör diye tanımlıyorum. Yani çocukların çocuk be- denleri üzerinde terör uygulanmıştır. Bunların çocuk be- denlerinin bütünlüğüne yönelik bir terör hareketi vardır. Elbette ki bunda sorumlu kim? Anne babalar ‘eti senin ke- miği benim’ anlayışı içinde, okula, öğretmenlere, yönetici- lere, ili yönetenlere teslim ediyorlar. Yani devlete emanet ediliyor çocuklarımız. Ama maalesef bu olay başlarına gel- di. Bunun tek sorumlusu devletin ta kendisidir.” Taciz ve tecavüz olaylarõ karşõsõnda toplum sessiz, devlet il- gisiz ve yetersiz kalõyorsa, bundan herkes payõna düşeni almaya hazõr olmalõdõr. Bireysel Başvuru AKP, anayasa değişikliği ile Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı getirmekle, önemli bir demokratikleşme atağı görüntüsü verme peşinde. Görüntü öyle de içerik başka. Bağımsız Balıkesir Milletvekili Prof. Dr. Hüseyin Pazarcı, işin püf noktalarını TBMM kürsüsünden dile getirdi. Örneğin, bireysel başvuru hakkının anayasada yer alan tüm temel hak ve özgürlükleri değil, yalnızca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde korunan hak ve özgürlükler için getirildiğine parmak bastı: “Teklifle Avrupa Sözleşmesi’nde yer almayan sosyal ve ekonomik hakların bireysel başvuruyla korunması bir kenara bırakılarak çalışanların hakları yine göz ardı ediliyor.” Yani, emekçi, hakkını Anayasa Mahkemesi’nde bireysel başvuru ile arayamayacak! Hüseyin Pazarcı, anayasa değişikliği önerisinin endişe verici bir başka yanının da genel mahkemelerin kesinleşen kararlarının Anayasa Mahkemesi önüne götürülmesi olduğunu vurguladı: “Fiiliyatta Anayasa Mahkemesi kararlarıyla Yargıtay ve Danıştay kararları arasında görüş ayrılıklarının ortaya çıkması ve bu çerçevede de üst yargı organları arasındaki bu çelişkinin yargı sistemimize güveni sarsması olası görülmektedir. Dahası, Anayasa Mahkemesi’nin bu yükün altından kalkamaması olasılığı da vardır. Anayasa Mahkemesi yılda yetmiş-seksen davayı sonuçlandırmaktadır. 2009 yılı karar sayısı 72’dir. Oysa bireysel başvuru hakkının kabulüyle bu sayının yılda 5 bine kadar varabileceği tahmin ediliyor. Bugün, 47 yargıçtan oluşan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bile 2009 yılında toplam 1.625 başvuruyu karara bağladığı hesaba katılırsa, mahkemenin bu yükün altından kalkamaması olasılığı önemlidir. Teklifte amaçlanan sonucun tam tersinin elde edilmesi olasılığı bulunduğuna göre, davaların bu iş yükünün sonucunda uzaması ve makul dava süresinin aşılmasına ya da aceleci kararlarla adil yargılama ilkesine aykırı kararlar verilmesi olasılığı ciddi olarak vardır. Dolayısıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurularda düşüşün sağlanması da gerçekçi görünmemektedir.” AKP kadroları, Türkiye’nin ender uluslararası hukukçularından biri olan Prof. Dr. Hüseyin Pazarcı’nın uyarılarına kulak asacak mıdır? Hiç sanmıyoruz. Ben merkezleri dorukta çünkü... Enler Yarışması Pamuk Prenses, Süpermen ve Pinokyo, şenlik alanında dolaşıyorlarmış. Bir çadırda “En’ler Yarışması” duyurusunu görmüşler. Katılmaya karar vermişler. Çadıra ilk önce Pamuk Prenses girmiş. Çok geçmeden de şen şakrak çıkmış: “Evet, yine ben en güzel seçildim.” Süpermen de çadırdan heyecanla çıkmış. “Beklediğim gibi” demiş, “Durumda bir değişiklik yok. En güçlü ben seçildim.” Sıra Pinokyo’daymış. Çadırın kapısında göründüğünde, diğerlerinin tersine suratı sirke satıyor, kendi kendine söyleniyormuş: “Kim ya bu Tayyip, kim ya bu Tayyip?” Çocuk Siirt’te çocukları kötü niyetlerine aracı edenlerin suçlarını örtmeye çabalayanlar gizleniyormuş. Ülkeyi yönetenler arasında çocuk yaşta kızlarla evlenenler bulunduğunu unutmayalım! Bildik, imam-cemaat ilişkisi... “Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet” adlı ça- lışmasıyla Örsan Öymen İnceleme Ödü- lü’nü kazanan Yargıç Eray Karınca’ya, kadın-erkek eşitliğinin uygulamada ya- şama ne kadar geçtiğini sorduk. Kadına yönelik şiddetin, mülkiyete ilişkin olarak kadınlar aleyhine olan eşitsizlik ortadan kalkmadan tamamen önlenemeyeceği- ni vurguladı: “Sorun yalnız yasalar önünde eşit ol- makta değildir. En büyük eşitsizlik, eşit durumda olmayanlara eşit davranmak- tır ve eşitliğe uyumlu yasalar çıkarılsa da yaşama geçirilmekte zorlanılmaktadır. Toplumsal, ekonomik eşitsizlik gideril- meden yaşamın her alanında kadınların, erkeklerle aynı ortamda yarıştırılmaları yanlıştır. Hedef, kadınlar için pozitif ay- rımcılıktır. Aile İçi Şiddetin Önlenmesi- ne Dair Kanun’un çıkarılmış olması, önemli bir adımdır. Bu yasa ile eldeki mevcut diğer düzenlemeler birlikte kul- lanılarak kadına karşı şiddetle mücade- le olanaklıdır. Türkiye, kadını erkeklerle eşit kılma yo- lunda Cumhuriyet’in kuruluşuyla yaka- layıp ardından yitirdiği ivmeyi, yeniden yakalamalıdır. Yasalardaki bazı eksiklik- lere karşın son on yılı aşkın deneyim, ül- kemizde kadının eş şiddetinden korun- ması konusunda sorunun uygulamada yoğunlaştığını, var olan yasaların, kadı- nı aile içi şiddetten korumada etkin uy- gulanamadığını göstermektedir. Oysa ya- salar ödün verilmeden, kararlılıkla ve et- kin biçimde uygulanırsa, eylemden za- rar görenleri korumada etkili olurlar. Aksi halde güzel ama içi boş ve değer- siz sözler olarak kalacaklardır. Şiddet mağduru kadınlar yasa kapsa- mında kendilerine tanınan koruma me- kanizmalarını ve haklarını bilmemektedir. Sistemin iyi işlemesi için şiddet mağdu- ru kadının, daha başvuru aşamasında bir sosyal çalışmacıyla görüştürülmesi sağ- lanmalıdır. Tedbirlerin etkili olarak uygulanması için, ihlal halinde ceza yaptırımı uygula- ma yetkisi sulh ceza mahkemelerinden alı- nıp aile mahkemelerine verilmelidir. Namus cinayetleri halen Türkiye’de en önemli, en sık rastlanan kadının insan hakkı ihlalidir. Bu cinayetler nitelikli adam öldürmelerle birlikte yer almalı ve haksız tahrik indirimine neden olabilecek tüm ifa- deler ayıklanmalıdır.” Eşitlik Mücadelesi PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Açık Kalan Hesap Taksim Alanı’nda uzun yıllar sonra yaşanan büyük coşku 32 yıllık aranın gerekçesi olan 1977 kanlı kıyımının en anımsanması gereken yanının, ‘kapatılmayan hesabının’ gölgelenmesine neden oldu. Oysa kapanmamış hesapları sürekli anımsamak ve anımsatmak bu ülkenin özgürlükten, demokrasiden, insan haklarından, adaletten yana olan güçlerinin temel görevleri arasındadır. 1 Mayıs 1977 günü Taksim’de Sular İdaresi’nin duvarları üzerinde ve bugünkü The Marmara Oteli’nin alana bakan odalarında konuşlanan tetikçiler bir rastlantı sonucu orada bulunmuyorlardı. Birtakım gizli güçler tarafından o pusulara yerleştirilmişler, bekledikleri an geldiğinde emekçi kalabalığının üzerine ateş açıp 36 kişinin ölümüne neden olmuşlardı. Bu katiller ve onları yönlendiren gizli güçler kimdi, kimlerdi? Onca görgü tanığına, onca iz ve kanıta karşın bunlar gizlendi, suçlular bulunmadı. Suçlular, suçluları bulmakla görevli olan devletin içinde yuvalanmış birtakım karanlık kişiler miydi? Medyada, tetikçilerin konuşlandıkları oteldeki o odayı tutanların yabancı uyruklu kişiler olduğuna, bunların büyük olasılıkla CIA ajanları olabileceğine ilişkin haberler yer almıştı. Bu haberler, komplo teorilerine hiç sıcak bakmayan insanlarda bile ‘niçin olmasın’ kanısı uyandırmıştı. Öyle ya, Taksim’in ortasındaki 5 yıldızlı bir otele yolgeçen hanı gibi her isteyen elini kolunu sallayarak giremezdi. Dolayısıyla, bu odadan başlayarak suçluların izlerinin sürülmemesi kafalarda çok sayıda sorunun doğmasına yol açmıştı. Ortak kanı, siyasal iktidarın bu kıyımın arkasındakilerin açığa çıkarılmasını istemediği doğrultusundaydı. Zaman bu görüşü doğruladı. 12 Eylül faşist darbesinin planlayıcıları 1 Mayıs 1977 kıyımını kamuoyunun belleğinde sürekli canlı tutarak üç yıl sonra gerçekleştirecekleri darbenin başlıca gerekçelerinden biri olarak ileri sürdüler. Bu bağlamda 12 Eylül darbesi ile Taksim kıyımı arasında organik bir bağ olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ayrıca 12 Eylül sabahı ABD genelkurmayının merkezi Pentagon’da darbe haberini alan Amerikalı generalin, ‘Bizim çocuklar başardı!’ diyerek sevincini yansıtması medyamızın CIA tetikçilerinin Taksim kıyımında görev almış oldukları savını doğrular niteliktedir. Burada ‘çocuklar’dan kastedilen doğal ki Kenan Evren ve şürekâsıdır. Hikmet Çetinkaya dostum aylardır, haftada en az bir kez suçluları bulunmayan cinayetlerde can veren aydınların adlarını sıralayarak, “Bu cinayetlerin üzerine niçin gidilmiyor?” diye soruyor. Bu, bu ülkede gerçek demokrasiye, gerçek adalete inanan tüm insanların suçlular bulunup bu hesaplar kapanana kadar bıkmadan, usanmadan sormaları gereken haklı bir sorudur. Mustafa Balbay, Tuncay Özkan gibi gazetecileri, Prof. Dr. Mehmet Haberal gibi bir bilim adamını, Doğu Perinçek gibi bir siyasal parti liderini ‘terörist bir örgüte üye olmak’ gibi inanması olanaksız bir savla aylardır demir parmaklıklar ardında tutan devletin üçüncü gücü yargı, yüzlerce cinayet işlemiş ve terörist kimlikleri kuşku götürmeyen suçluların üzerine niçin gitmiyor? Bu suçlular niçin korunuyorlar? Niçin ellerini kollarını sallayarak aramızda dolaşmalarına göz yumuluyor? Onlara, işledikleri onca cinayete, aldıkları onca cana rağmen dokunulamıyorsa, dokunulmak istenmiyorsa bu bir kuşku nedeni değil midir? Türkiye’nin emekçileri de 1 Mayıs 1977 kıyımının suçluları yakalanıp bu hesap kapatılmadan kendilerini özgür hissetmeyeceklerdir. AKP iktidarı demokratikleşme yolunda biraz olsun samimi ise kafasını gerçekleşmemiş sözde darbe dosyalarından kaldırıp Türkiye’yi 12 Eylül’e götüren ölümlü komploların üzerine gitmelidir. [email protected] www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ “Kuşdili, hasalban” gi- bi adlar da ve- rilen, Akdeniz yöresinde çok yetişen, yap- raklarõ güzel kokulu bir bit- ki. 2/ Bayrağõn uçkurluk karşõ- sõndaki kenarõ... Savaş. 3/ Yük- sek devlet gö- revlilerinin ve elçile- rin oturmalarõna ayrõ- lan konut. 4/ Türki- ye’nin plaka imi... Küçük kor parçasõ... Bir gõda maddesi. 5/ Kaynağõ mitolojik çağlara dayanan ki- rişli bir çalgõ... Yazma kitaplarda sayfalarõn üst bölümüne ya da kapõ, pencere gibi yerlere işlenen güneş biçiminde süs. 6/ Başarõsõzlõk... Tunus’un plaka imi. 7/ Mey- ve kurusu. 8/ “Gözümüze kara toprak / Dolmadan bir --- sürelim” (Karacaoğlan)... Ekinlere zararlõ bir böcek. 9/ Demokratik hak ve özgürlüklerin tam an- lamõyla baskõ altõnda tutulduğu siyasal rejimler için kullanõlan sözcük. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Taşlõk, çalõlõk yer. 2/ Bir anlatõmda verilmek is- tenen öz... Bir nota. 3/ Donmuş su... Teniste kulla- nõlan oyun aracõ. 4/ Kedi ya da köpek yavrusu... Ge- nelev işleten kadõn. 5/ Yatak. 6/ İzin, onay... Bir no- ta. 7/ Giysi kolu... Lifleri ip ve çuval yapõmõnda kul- lanõlan bir bitki. 8/ Aralarõndaki akrabalõk ilişkile- ri nedeniyle yasalar ya da gelenekler tarafõndan ev- lenmeleri yasaklanan kişiler arasõndaki cinsel iliş- ki... Bir soru sözü. 9/ Lokomotifin arkasõna bağla- nan ve gerekli yakõtõ, suyu taşõyan vagon. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 R A S T A F A R İ A C U R A M E L T U R A V E N E A Z S T E L N E Ş E L E K E A L F A O L Ş E R İ R S K İ A K A K F İ E F K O P A N İ S T İ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle