Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ekonomi@cumhuriyet.com.tr
3 MAYIS 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 13
CMYB
C M Y B
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Siirt, Türkiye’dir!
Toplumlara güzelliğini veren çocuklardır.
Toplum, çocuklarıyla kendi kendini yeniden
yaratır; varlığını geleceğe taşır. Diğer canlılardan
farklı olarak, insan topluluğu, gelişir ve ilerler;
bunu da çocukları eliyle yapar.
Türkiye toplumsal yapısı öyle bir noktaya
sürüklenmiş bulunuyor ki, insanoğlunun doğal
gelişme süreci işlemez oluyor. Türkiye toplumu,
sözcüğün gerçek anlamıyla çocuklarını yiyor!
Siirt’te ya da başka illerde yaşanan çocuk
tecavüz ve tacizleri, bu yok ediş sürecinin çok
sınırlı kimi görüntüleridir.
Böyle bir durumu anlamak için genellikle su
içindeki buzul örneği verilir. Genel olarak
çocukların ezilmesi, özel olarak da tecavüz ve
taciz olaylarını anlatmada buzul örneği çok
yetersiz kalır. Türkiye toplumu gerçekte
çocuklarının öyle dokuzda birini değil, çok daha
büyük bir bölümünü tüketiyor.
Toplumun çok büyük bir bölümünde çocuk,
ailenin malı sayılıyor; herhangi bir eşya gibi,
adeta cansızmış gibi algılanıyor; ve eşya gibi
kullanılıyor! Çocuğun herhangi bir hakkı
olabileceği akla gelmiyor. Çocuk, ailesinde
ekonomik, cinsel, düşünsel.. boyutlarıyla çok
yönlü bir sömürünün nesnesi oluyor. Ailelerde
yaşanan aşırı bağnazlık ve tutuculuk, çocuğu
boğuyor! Yalnız giyim ve kuşamı değil, asıl aklını
kullanması çok ağır bir baskı altına alınıyor.
Çocuğa, kişiliğini geliştirecek bir özgürlük alanı
bırakılmıyor. Özellikle kız çocuğunun kimi toplum
katmanlarında her türlü kötülüğün kaynağı olarak
algılandığı biliniyor. Çocuk, çocukluğunu
yaşamadan, sağlıklı arkadaşlıklar kurmadan,
doğru dürüst eğitim almadan tüketiliyor. “Ya
kocaya ya toprağa” anlayışı toplumsal yapıyı
sarıp sarmalıyor. Çocuk, daha 10’lu yaşlarında
anne-baba, 20’li yaşlarının başında büyükanne,
büyükbaba oluyor!
Aslında bu toplumda çocuk sömürüsünün
gerçek derinliği tam bir bilinmezlik içindedir.
Rastlantılar, can korkusu pahasına yapılan
açıklama ve haber vermeler olmasa, bu karanlık
bilinmezlik hiçbir biçimde gün ışığına
çıkmayacaktır. Örnek çok. Onca çocuk namus
cinayeti kurbanı oluyor; intihar ediyor; tecavüz ve
taciz olayları sınır tanımıyor. Bu toplumda
yaşanan yakın akraba ile cinsel ilişki kurma
(ensest) olaylarının boyutları karartılıyor. Çocuk
işçiliğinin kapsamı ve sayısal boyutları da,
çocukların çalışma koşulları da bilinmiyor.
Sonuçta, çocuğun, evreni kavramak için
yaratılmış o güzelim aklını doğaüstü güçlere esir
edip, bedenini teslim alan, cinsel olarak aç ve
acımasız toplumsal yapı oluşmuş bulunuyor.
Yapılması gereken çok şey var.
Birincisi, çocuklarla ilgili gerçekler kesinlikle
açığa çıkmalıdır. Önemli bir nokta daha var.
“Çocuğun ekonomik ve cinsel sömürüsü başka
ülkelerde de görülüyor; gelişmiş ülkelerin
gençliği, cinsellik, içki ve beyaz zehir kullanımı ile
çürümüştür” gibi sözler, ilkelliğe gerekçe
yapılıyor. Bu tür sözüm ona gerekçeler, Türkiye
toplumunun çocuk yiyiciliğinin üstünü örtme
çabasından başka bir anlam taşımıyor. Başta
kamu görevlileri olmak üzere, her kimden gelirse
gelsin toplumun geleceğini yok eden kötülüklerin
örtbas edilmesini isteyenler de suçlu sayılmalı,
haklarında toplum adına, giderek insanlık adına
suç duyurusunda bulunulmalıdır. Çünkü sorunun
bir de tüm insanlığı ilgilendiren yönü var.
İkinci olarak, Türkiye toplumu, çocuğun nasıl
toplumsallaştığı noktasında tek sözcükle kördür.
Çocuğun gelişiminin yalnızca aileye
bırakılmayacak kadar önemli olduğu artık bu
toplumda da geçerli görüş olmalıdır. Çünkü
çocuk yalnız kendisini üreten ailesinin değil,
toplumun da bir üyesi olacaktır; çocuğun
geleceği toplumsaldır. Çocuğun
toplumsallaşmasının gerekliliği ve bunun nasıl
olacağı, yalnızca ailesine ya da onun yerini alan
özel topluluk ve cemaatlere bırakılmayacak
kadar, toplum için de çocuk için de çok
önemlidir; yaşamsaldır.
Çocuk toplumun geleceğidir. Çocuklarda
başlayan yanlışlar, sonuçta, gençliğe, orta
yaşlılığa ve yaşlılığa da yansıyor; kalıcılaşıyor.
Bütün bu nedenlerle, çocuk sorununun çözümü,
işin başıdır.
Türkiye, kendi gerçeklerini görmek ve bunların
düzeltilmesi için gereğini yerine getirmek
zorundadır.
Bunu başarmanın ilk koşulu, doğruları,
gerçekleri, hiç çekinmeden, nedenleri ve
sonuçlarıyla bilimin ışığında ortaya çıkarmak ve
çağdaş çözümler üretilmesi için çaba
harcamaktır. Toplumu kendi geleceği için
uyarmak ve kamu görevlilerinin sorumluluklarını
yerine getirmelerini sağlamak, çözümün
önkoşuludur. Bunun için de sözü evirip
çevirmeye gerek yok. Öncelikle “Siirt Türkiye’dir;
Siirt, biziz!” diyebilmek gerekiyor!
yakupkepenek06@hotmail.com
Geçen hafta piyasalarda yaşanan
sarsıntılar mali krizin geçmediğini
yeniden anımsattı... Yunanistan
krizinde etkileri, Avrupa Birliği
merkez ülkelerinin tutumları
üzerinde yazmaya hazırlanırken,
Zizek’in geçen hafta yayımlanan
“Joe public v Volcano” (Sokaktaki
adam -halk- yanardağa karşı)
başlıklı yazısındaki şu paragraf
dikkatimi çekti:
“Bilimsel topluluk, uçakların
yeniden uçmaya başlaması için
koşulların güvenli olduğuna, nasıl,
tam da uçak şirketlerinin hükümetler
üzerindeki baskısının en yüksek
noktasında karar verdi. Bu, bilimsel
yargıyı bile kendi iradesi önünde
boyun eğdiren sermayenin,
yaşamımızın içindeki tek ‘gerçek’
olduğunun bir başka kanıtı değil
mi?” (New Statesman, 29/04)
Zizek’in bu saptaması, yaşanan
mali krizle de kanıtlanan, “Tek bir
dünya var, o da sermayenin
dünyası” savının bir başka türlü
ifade edilmesi değil mi? Bu gerçeği
görmeden, yarattığı sonuçlara karşı
çıkmadan siyaset yapılabilir mi?
‘Yunanistan dünyadır’
Bu hafta Yunanistan, İspanya,
Portekiz’in kredi notlarının yeniden
düşürülmesinin ardından ABD’deki
S&P 500 indeksi yüzde 2.5
gerileyince hava değişmeye
başladı. Ekonomileri mali
sermayenin egemenliği altında
olan ABD’nin ve İngiltere’nin önde
gelen gazeteleri, Yunanistan
krizinin herkesi ilgilendirdiğini
yazmaya başladılar. Bu bölümün
başlığını The Times gazetesinden
aldım. Los Angeles Times da
“Yunanistan’ın mali sıkıntılarının
ABD’yi tehdit etmeye başladığını”
ileri sürüyordu. Kredi
derecelendirme kurumlarına
yönelik eleştiriler de giderek
sertleşiyor.
Mali kriz başladığında, Avrupa’nın
siyasetçileri, “Bu ABD’nin krizi, bizi
etkilemeyecek” diyerek üstlerine
alınmıyor, suçu ABD’nin “vahşi
kapitalizmine” atıyorlardı. Daha
sonra kriz her yeri sarınca da olayın
küresel olduğunu kabul etmek
zorunda kaldılar: Neo-liberalizm
çalışmıyordu; mali piyasalar,
bankalar denetlenmeliydi...
Yunanistan krizi başladığında, bu
kez ABD mali piyasalarının
sözcüleri, Avro modelinin zaaflarını
konuşmaya başladı. Hatta bir ara
sevindikleri bile söylenebilir. Öyle ya
doların rakibi olabilecek bir dövizin,
ekonomik blokun geleceği tehlikeye
girmişti
Ancak, giderek Yunanistan
krizinin yan etkileri ortaya çıkmaya
başladı. Kriz Almanya’nın siyasi
gücünü (Artık o da ABD gibi bir
“vazgeçilmez” ülkeydi), AB içindeki
etkisini arttırıyordu. İkincisi, değerli
Avro yükünden kurtulan Alman
ekonomisinde bir ihracat patlaması
yaşanıyordu. Kriz Almanya’yı salt
siyasi değil ekonomik olarak da
güçlendirmekle kalmıyor, AB’nin
merkez ülkelerinin toparlanmasına
da katkıda bulunuyordu (Wall Street
Journal, 30/04).
Sorunun, gerçek ve küresel
boyutları giderek ortaya çıkmaya
başladı. Örneğin JP Morgan’dan
David Mackie, “Avro bölgesinin
tümü düşünüldüğünde, açıklar ve
borçlar arasındaki denge, diğer
ülkelerden daha iyi; Avro bölgesinin,
IMF’nin de yardımıyla bankalarını
güvenceye alacak, ülkelerin borç
ödeyemez duruma düşmesini
engelleyecek kaynakları var” diyor.
Avrupa Merkez Bankası’ndan
Jürgen Stark’a göre de “İngiltere,
ABD ve Japonya’da kamu
maliyesinde sürdürülebilirliği
yeniden sağlamak, çok daha zor”
olacaktı (Financial Times, 28/04).
The Times gazetesi 29 Nisan
tarihli başyazısında, Yunanistan’ın
borçlarını ödeyemez duruma
düşmesinin, tüm dünyada büyük bir
sarsıntı yaratma olasılığına, Lehman
Borthers’ın 2008’deki iflasının
Batı’nın banka sistemini erime
noktasına getiren etkilerini
anımsatarak işaret ediyordu. Los
Angeles Times da Avro bölgesinin
ABD şirketleri için önemli bir pazar
olduğunu vurguladıktan sonra, bu
pazarın şimdi daralmaya, AB
ihracatını olumsuz etkilemeye
başladığına dikkat çekiyordu. Diğer
taraftan Avro krizinin etkisiyle
dolarda başlayan yükselme,
ABD’nin yalnızca AB’de değil, AB
dışındaki piyasalarda da rekabet
gücünü olumsuz etkilemeye
başlamıştı (29/04).
Ulus devletle imparatorluk
arasında
Artık “tek bir dünya” var, o da
sermayenin dünyası. Ama sermaye
krizde; bu kriz etnik, dini temellerde
parçalanmayı, bölgeselleşmeyi
hızlandırıyor. Ülkeler, bölgeler
arasında, ülkelerin içinde gelir
dağılımı giderek bozuluyor. Bu
sırada “eşitsiz gelişme” yasası
işliyor, sermayenin krize uyum
sağlamak için göç ettiği yerlerde
yeni ekonomik, siyasi güçler
yükseliyor. Bu dinamik, daha önce
de çok kez aktardığımız gibi 19.
yüzyılın son çeyreğinde başlayan
küreselleşme atılımının çökmesine
yol açmış, İngiltere’nin
hegemonyasına son vermişti.
Şimdi, teknolojik gelişmelerle,
ticari ve finansal devrelerle, tedarik
zincirleriyle çok daha bütünleşmiş
bir kapitalizm var. Artık gezegenin
her ekonomik bölgesinde, egemen
ilişki olan sermaye, kriz yönetim
tedbirlerine küresel çapta
gereksinim duyuyor. Buna karşılık
halk, emekçi sınıflar, bunların
üzerinde iktidarda kalmaya çalışan
egemen sınıflar, sermayenin yıkıcı
etkilerine karşı küresel çapta
düzenlemeler, ulusal ekonomi
düzeyinde savunma araçları
arıyorlar. İklim ve enerji krizleri,
yanardağ patlamasındaki gibi doğal
“olaylar” da küresel çözümleri
gerektiriyor.
Bush yönetimi, imparatorluk
refleksiyle, bu parçalanma ve
çözülmenin üzerinde büyük
birimleri homojen parçalara
bölerek, küçükleri denetim altına
alarak birleştirici bir siyasi irade, bir
denetim coğrafyası oluşturmayı,
sermayenin küresel devleti olma
işlevini üstlenmeyi denedi,
başaramadı. Aksine bu arada Latin
Amerika’da (Brezilya), Ortadoğu’da
(İran), Asya’da (Hindistan, Çin)
yerel güçler, ulus devletler
kendilerine etki alanları açmaya
başladılar.
Mali krizin patlak vermesiyle
birlikte yerel toplulukların yerel,
ulusal siyasetçileri üzerindeki
baskıları arttı. Mali kriz, ulus
devletlerin, gerek siyasi ekonomik
istikrarın, iktidarların, gerekse de
sermayenin yerel çıkarlarının
korunması için işlevsel kurumlar
olarak yeniden öne çıkmaya
başlamalarına neden oldu.
Halen yaşanmakta olan
Yunanistan krizinin Avrupa’da
sergilediği görüntü bu sürecin ne
kadar ileri gittiğini gösteriyor. Öyle
ya AB, post-modern, ulus devlet
sonrası, yeni siyasi biçimin en güçlü
örneği değil miydi? Şimdi Financial
Times’da Philip Stephens’in
deyişiyle “Ulusal çıkarların
karmaşıklığı içinde çözülüyor”
(29/04).
İngiltere Merkez Bankası
Başkanı King’in “Bu seçimlerden
sonra kurulacak hükümet o kadar
tepki çekecek ki bir daha kuşaklar
boyu oy alamayacak” uyarısı
emekçileri nelerin beklediğini
haber veriyor. İspanya’da işsizliğin
yüzde 20’nin üzerine çıkmasına
karşın uygulanacak olan kemer
sıkma politikaları, New York’ta
sendikaların Wall Street
bankalarının önünde düzenlediği
protesto gösterileri, ulus devletlerin
öneminin giderek daha da
artacağını gösteriyor; özellikle
sermaye adına emekçi kesimleri
disiplin altında tutmak, ekonomik
istikrarın acı ilacını topluma
içirebilmek için.
Liberal entelektüellerin huzur
alanına sığınarak, sermayenin
dünyasını unutan “solcuların” işi
artık çok zorlaştı. Çünkü artık,
kapitalizmin dünyasının ve sunduğu
ikilemlerin dışında bir “üçüncü”
seçeneği düşünmeden
demokrasiden konuşmak, hatta bu
günü anlamlandırmak
olanaksızlaşmıştır.
Yaşamın İçindeki Tek ‘Gerçek’
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com
SunExpress
kendini yeniledi
GÜLŞAH DURAK
ANTALYA - Havacõlõk sektöründe 20. yõlõnõ kut-
layan SunExpress, ekonomik krizi kâra dönüştüre-
rek elde ettiği kazançla görünümünü ve hizmetleri-
ni yeniledi. Logosunda, kabin ekibinin üniformala-
rõnda ve diğer pek çok hizmetlerinde değişikliğe gi-
den şirket, ayrõca “Çocuk kulübü”, “Müşteri sa-
dakat programı” gibi yeni projeler de başlattõ.
THY ve Alman Havayollarõ Şirketi Lufthansa’nõn
ortaklaşa kurduğu SunExpress, Boeing’den aldõ-
ğõ 6 adet 737–800 uçağõ ve şirketin yeni kurum-
sal kimliğini temsil eden renkleri ve logosunu ye-
niledi. SunExpress Genel Müdürü Paul Schwai-
ger, yeni kurumsal kimlik tasarõmlarõna 175–200
bin Avro arasõnda harcama yaptõklarõnõ belirterek
yenilikleri bilet fiyatlarõna yansõtmayacaklarõnõ söy-
ledi. 2009’da yolcu sayõsõnõ arttõrarak iyi bir per-
formans sergilediklerini dile getirdi.
Maliye, beyannamelerinde uyumsuzluk görülen binlerce mükellefi gönüllü uyuma çağõrdõ, gelmeyeni de incelemeye aldõ
Gönüllü uymayan zorlanacak
Ekonomi Servisi - Maliye Ba-
kanlõğõ, vergide kayõp ve kaçağõ
önlemeye dönük çok sayõda pro-
jeyle, beyannamelerinde uyumsuzluk
görülen binlerce mükellefi ‘Gönüllü
Uyum’a çağõrdõ. Bu çağrõya olumsuz yanõt
veren ya da izahatõ yeterli görülmeyenler in-
celemeye sevk edildi.
AA’nõn haberine göre Gönüllü Uyum Pro-
jeleri kapsamõnda aralarõnda, motorlu taşõtlar
sürücü kursu, serbest meslek ödemeleri, işyeri
kira ödemeleri, serbest meslek erbabõ beyan
analizi, potansiyel mükellefler, konut kredileri-
müteahhit beyanlarõ karşõlaştõrõlmasõ, gayri-
menkul sermaye iratlarõ risk analizi, değer ar-
tõş kazancõ risk analizi, POS satõşlarõnõn da bu-
lunduğu sektörleri izlemeye al-
dõ. Beyannamelerdeki gelir
tutarõ ile diğer veriler arasõn-
da çarpõklõk tespit edilen binlerce mükellefe,
“Senin verdiğin beyannamede uyumsuzluk
bulunduğunu tespit ettik. ‘Gönüllü Uyum’
kapsamında beyan bilgilerini yeniden göz-
den geçir, aksi halde incelemeye alınacak-
sın” denildi.
Bu mükelleflerin bir bölümü beyanname-
leriyle ilgili izahatta bulundu. Bir bölümü de
doğrudan “Gönüllü Uyum” adõ altõnda be-
yan artõşõna gitti. “Gönüllü Uyuma” katõl-
mayan veya uyumsuzluğu izah edemeyen mü-
kellefler de hemen incelemeye sevk edildi.
Gelir İdaresi Başkanlõğõ’nõn Gönüllü
Uyum Projeleri’nden 2009 sonu itibarõyla şu
sonuçlar alõndõ:
? POS satõşlarõ izleme projesiyle, KDV be-
yanõ ve satõşlarõ farklõ olan 23 bin işletmeye
gönüllü uyum uyarõsõ gitti. Buna katõlan 15 bin
mükellef de 286.9 milyon liralõk ek beyan-
name verdi.
? Kirada 4 ve daha fazla evi olan 11 bin 873
kişi de maliye kõskacõna girdi. Gönüllü uyum-
la matrah arttõran 1.345 ev sahibi 5.6 milyon
lira ek vergi ödedi.
? 2 bin 500 motorlu taşõtlar sürücü kur-
sundan, uyumsuzluk tespit edilen 2 bin
157’sinde her 100 liralõk kazancõn sadece 42
lirasõnõn beyan edildiği ortaya çõktõ.
? 2 bin 924 büyük müteahhitten 968’i de gö-
nüllü uyuma katõldõ ve 133 milyon liralõk ver-
gi matrahõnõ 454.3 milyon liraya yükseltti.
Maliye Bakanlõğõ vergide kayõp ve kaçağõn önüne
geçmek için aralarõnda doktor, avukat, motorlu taşõt
sürücü kursu, işyeri kira ödemelerinin de bulunduğu
binlerce mükellefi incelemeye aldõ. Beyannamesinde yanlõşlõk
görülenleri uyardõ, uymayanlar hakkõnda inceleme başlattõ.
Ekonomi Servisi - Borç
batağõndaki Yunanistan, IMF
ve Avrupa Birliği’den yar-
dõm alma konusunda an-
laştõ. Avro bölgesi ve
IMF’den gelecek ve en az
3 yõllõk süreyi kapsayan
110 milyar Avro’luk
yardõmõn bir kõsmõnõn
Atina’ya 19 Mayõs
öncesinde gelmesi
bekleniyor. Yu-
nanistan hal-
kõn büyük
tepkisine
rağmen yeni
ekonomik
önlemler aldõ.
Avro Böl-
gesi ekonomi ve maliye bakanlarõ,
Uluslararasõ Para Fonu’nun (IMF)
da katkõsõyla 110 milyar Avro’ya ula-
şan Yunanistan’õ kurtarma paketine
onay verdi. AB Komisyonu’nun Eko-
nomik ve Parasal İşlerden Sorumlu
Üyesi Olli Rehn, Avro Bölgesi eko-
nomi ve maliye bakanlarõ toplantõsõnõn
ardõndan yaptõğõ açõklamada, Avro
ülkelerinin 80 milyar Avro’luk ikili
kredilerine ilaveten IMF’nin vereceği
30 milyar Avro’dan oluşan ve en az 3
yõlda kullandõrõlmasõ öngörülen kur-
tarma paketi Yunanistan’õn 19 Ma-
yõs’taki borç geri ödemesinden önce
kullanõma hazõr olacağõnõ söyledi.
Yunanistan Başbakanõ Yorgo Pa-
pandreu ise “IMF ve AB ile anlaş-
maya vardık, Yunan halkından bü-
yük fedakârlık bekliyoruz” dedi.
Ülkenin iflas etmemesi için her şe-
yi yaptõğõnõ belirterek yaşanan kri-
zin sorumlularõnõ halkõn bildiğini
söyledi. Papandreu, hükümetin her
zaman dar gelirli kesimin yanõnda
olacağõnõn da altõnõ çizdi. Güven kay-
bõnõn destek kaybõna da yol açtõğõnõ be-
lirten Papandreu, “Büyük değişik-
likler ve yoğun müzakereler yapıl-
mamış olsaydı, bugün alacağımız
yardım 10 ile 20 milyar Avro tuta-
rında olacaktı. Bu da yalnızca
IMF’den gelecekti” dedi . Sadece laf-
ta kalõnmadõğõnõ, kurumsal değişik-
liklere de gidildiğini belirten Papan-
dreu, halk açõsõndan acõ verici önlem-
ler alõnmak zorunda kalõndõğõnõ belirtti.
Emekli maaşı dondurulacak
Yunanistan Maliye Bakanõ Yorgo
Papakostandinu, bütçe açõğõnõn da-
raltõlmasõ için alõnacak borç konu-
sunda IMF, AB Komisyonu ve Avru-
pa Merkez Bankasõ ile anlaşmaya va-
rõlmasõ çerçevesinde yeni ekonomik
önlemler alõndõğõnõ da açõkladõ. Ek ön-
lemler kurumsal ve mali sistemin ya-
nõ sõra bütçeye yönelik tedbirleri de
kapsõyor. Kamuda, maaşlarõ aylõk 3 bin
Avro’ya kadar olan çalõşanlarõn, Yu-
nanistan’da 13. maaş olarak adlandõ-
rõlan Noel maaşõ, Paskalya ile yaz ta-
tili dönemleri için verilen ve 14. ma-
aş olarak nitelendirilen yarõmşar ma-
aş ikramiyelerinin bundan böyle top-
lam bin Avro’ya tekabül edeceğini be-
lirten Papakostandinu, aylõk 2 bin 500
Avro’yu geçmeyen emekli maaşlarõnda
da Paskalya ile tatil ödeneklerinin
200’er, Noel maaşõnõn ise 400 Avro
olarak belirlendiğini, yüksek emekli
maaşlarõnõn ise düşürüleceğini kaydetti.
Kamu çalõşanlarõnõn ödeneklerinde
yüzde 8 oranõnda kesintiye gidileceğini
ifade eden bakan, kamuda gerek ma-
aşlarõn gerekse emekli maaşlarõnõn
dondurulduğunu vurguladõ. KDV’nin
yüzde 21’den yüzde 23’e çõkarõlaca-
ğõnõ, sigara ve alkollü içkide yüzde 10
oranõnda ek vergi uygulanacağõnõ,
lüks harcamalarda vergilerin artacağõnõ
belirten Papakostandinu, ayrõca, finans
kuruluşlarõnda istikrar için bir fon ku-
rulacağõnõ da bildirdi.
Halkõn büyük
tepkisine rağmen
yapõlmasõ
beklenen anlaşma
gerçekleşti.
Yunanistan’õn,
AB Komisyonu
ve IMF ile
sürdürdüğü
kurtarma paketi
müzakerelerinde
anlaşma sağlandõ.
Papandreu, halk
açõsõndan acõ
verici önlemler
aldõklarõnõ
söyledi.
Yunanistan’da sendikalar, kesintiler için önümüzdeki çarşamba grev
düzenlemeyi planlıyor. Ülkede önceki gün gerçekleşen 1 Mayıs kutlama-
larında da polisle göstericiler arasında sert çatışmalar yaşanmıştı.
Yunanistan’a yardım yurttaşın
canını yakacak
AB Komisyonu Başkanı Jo-
se Manuel Barroso Yunan
hükümetinin zorlu, fakat zo-
runlu reform süreciyle Yunan ekonomisini sürdürülebilir
hale getirme ve güveni yeniden tesis etme sözü verdiğini
belirtti. Barroso, yardım paketinin birkaç gün içinde açık-
lanacağına inandığını söyledi. Barroso, yardımın, krizin
diğer ülkelere sıçramasını
önleyeceğini kaydetti. Öte
yandan Standard & Po-
ors’un ardından Moody’s de, Yunanistan’ın kredi notunu
çöp statüsüne indirebilir. Moody’s analisti Kristin Lin-
dow, Yunanistan’ın notunu birkaç gün içinde yatırım sta-
tüsünün altına çekebileceklerini söyledi.
NOT ÇÖP STATASÜNE İNECEK