11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 24 MAYIS 2010 PAZARTESİ 10 DİZİ CHP,“DP’ye ka- yan oyları geri getirebilmek için” he- men harekete geçti. Din eğitimi sorunu CHP tarafõndan TBMM’ye getiril- di. CHP’nin “müfrit” kana- dõ Muhittin Baha Pars ile Hamdullah Suphi Tanrıö- ver, DP’den Adnan Men- deres ile Fuat Köprülü’nün desteğiyle din öğretiminin yeniden başlatõlmasõnõ öner- diler. Başbakan Recep Peker karşõ çõktõ. Bir süre sonra bu kez Milli Eğitim Bakanõ Re- şat Şemsettin Sirer konuyu ele aldõ. Sirer’in attõğõ adõmõn adõ “Özel Din Öğretimi Ana Hatları” ve bu ada uygun bir düzenlemeydi. Buna göre “medeni hak- lara sahip olan her Türk va- tandaşı, İslam dininin icap- larını ve ibadetin esaslarını öğrenmek amacı ve Milli Eğitim Bakanlığı’ndan izin almak koşuluyla din bilgi- leri dershanelerini ancak ilkokulu bulunan yerlerde açılabilecek, öğrenim La- tin harfleriyle yapılacaktı.” Dershanelerde öğretmen veya imam hatip yetiştirmek için din seminerleri açõlõyor- du. İmam hatiplerin bugünlere uzanan serüveni böylece dev- rimci CHP’nin öncülüğünde yola çõktõ. Ama CHP’de genç millet- vekillerinden oluşan -önde gidenleri arasõnda, hatta ba- şõnda Nihat Erim’in bulun- duğu- Yenilikçi Grup; Si- rer’in önerisini beğenmedi. Onlar bir adõm daha attõlar: Din dersleri okullarda veril- meli, mesleki din okullarõ da üniversitelere veya Milli Eği- tim Bakanlõğõ’na bağlanma- lõydõ. 17 Kasõm 1947’de toplanan CHP Kurultayõ’nda söz alan her delege din konusuna önem verilmesini söyledi. Pek çoğuna göre sefahatõn, kumara aşõrõ düşkünlüğün art- masõndaki başlõca neden din- sizlikti: “Gençler manevi gıdaya gereksiniyorlardı.” İmam hatiplerin yanõ sõra bir de İlahiyat Fakültesi ku- rulmalõydõ. Sirer önerileri olumlu bul- du. Atatürkçü şair Behçet Kemal Çağlar karşõ çõktõ. Nafile! Oy oy diyerek CHP, Atatürk devrimlerinden sa- põyor, ne çare karşõdevrim hareketine yeşil õşõk yakõyor- du. Elbette bu gelişmelerden Çankaya’nõn haberi vardõ. Din konusundaki çabalarõ kuşku yok yakõndan izliyordu ve… Nihat Erim hazõrlõklõ gel- mişti. Gerekçeli açõklamala- rõna “sorunu” çözecek for- mülleri sõralayarak devam et- ti: İsteğe bağlõ din dersini ilk- okullara koymak!.. İlkokullarõn hepsine din dersi verecek öğretmen bul- mak olanaksõz olduğu için bunlarõ imam hatip “kursla- rı” açarak yetiştirmek!. Bilim düzeyi yüksek din adamlarõ yetiştirmek için üni- versitede İlahiyat Fakültesi açmak!. İnönü, Erim’i dinledi, önü- ne koyduğu broşürleri inceledi ve sordu: “Bu akşam yemeğe kimi çağıralım?” İnönü -bağlõ olduğu bir il- keye göre- bir karara varma- dan önce “sorunu ve öneri- leri” bir de hükümet ve par- ti yetkilileri ile tartõşmayõ yeğliyordu.. Akşam yemeğinde Başba- kan Hasan Saka,Yardõmcõsõ Faik Ahmet Barutçu, İçişleri Bakanõ Münir Hüsrev Ge- rede, Kemal Satır ve Nihat Erim bulundu ve: Erim’in İnönü’ye getirdiği öneriler kabul edildi. Faik Ahmet Barutçu’nun anlattõğõna göre: İnönü, “ilkokullarda ders saatleri dışında seçmeli din dersi verilmesini, Milli Eği- tim Bakanlığı gözetiminde imam ve hatip yetiştirecek okullar açılmasını ve bir de İlahiyat Fakültesi kurul- masını içeren önerileri ka- bul ettiğini: ….bu konularda artık gi- rişimde bulunmanın zama- nı geldiğini” söyledi. “Bu düşünce artık bende olgunlaşmış hale gelmiştir” diyerek önerileri onayladõğõ- nõ açõkladõ. Milli Şef, CHP Genel Baş- kanõ ve Cumhurbaşkanõ böy- le dedikten sonra.. “soruna” çare bulunmuş ve Atatürk devrim ve ilkelerin- den geriye dönüşün kapõsõ açõlmõştõ. İNÖNÜ’NÜN KARARI İnönü kararõnõ açõklarken; “Laiklik ilkelerini kesinlik- le zedelememek üzere ulu- sun toplumsal gerçekleri- ne arkamıza çeviremeyiz… Demokrasilerde kör bağ- nazlığın, kör inadın yeri yoktur… Moral gereksi- nimlere cevap verecek bir duruma bir an önce gel- mek, ülkede geniş bir fe- rahlık ve sempati havası getirecektir… Muhalefetin de sinsi silahını elinden dü- şürmüş olacağız…” Bu görüşmeden sonra, 1950 seçimlerinden önceki son CHP hükümetinin prog- ramõna Çankaya’da alõnan karar; “Din öğreniminin isteme bağlı olması esası- na bağlı kalarak, vatan- daşların çocuklarına din bilgisi vermek haklarını kullanmaları için gereken olanakları sağlayacağız” biçiminde geçti. ‘Atatürk İnönü’yü devlet başkanlõğõna hazõrlõyor’ 21 Temmuz 1946 seçimleri Cumhurbaşkanı İsmet İnönü: H alk, paralardan pullardan Mus- tafa Kemal Atatürk’ün res- minin çõkarõlmasõna tanõk oldu. Para ve pullara İnönü resmi konuldu. Halk, hem şaşõrdõ, hem de Milli Şef’e kar- şõ zaten beslediği olumsuz duygular daha da bileylendi. İsmet Paşa’nõn damadõ rahmetli Metin Toker’e, bir gün “İnönü’nün cumhur- başkanlığı döneminde Atatürk’ün res- minin paralardan neden kaldırıldığını” sordum. Bana, “Haberi yoktu” dedi. Kuşkusuz Toker de kayõnpederine ola- yõn nedenini sormuş ve İnönü’den habe- ri olmadõğõnõ içeren bir yanõt almõş ola- bilirdi. Fakat, ülkede CHP’nin ve elbette Mil- li Şef’in haberi olmadan kuş uçmadõğõ bir dönemde İsmet Paşa’nõn Atatürk’ün res- minin paralardan kaldõrõlõp kendi resmi- nin konulmasõndan haberi olmamasõ ola- naksõzdõ. Erdal İnönü anõ kitabõnda paralar ve pullardan Atatürk’ün resminin çõkarõl- masõnõ ve yerine İsmet İnönü’nün resmi- nin konulmasõ konusunda “her ülkede ge- len yeni dönemde yeni devlet başkan- larının resimlerinin bulunmasını doğal bulan” bir yorum yaptõ... Ama para ve pullarda resimlerin kaldõ- rõlmasõ yõllarca gündemde kaldõ. Kimi si- yasal tartõşmalarda, AKP iktidarõ hâlâ CHP’yi Atatürk resimlerini pullardan ve paralardan çõkarmakla suçluyor. GEÇMİŞİ ÖDÜLLENDİRMEK 1938’de Cumhurbaşkanõ seçildikten sonra İnönü, Atatürk’e çeşitli dönemler- de ters düşen, ondan kopan arkadaşlarõnõ önemli mevkilere getirdi. Celal Bayar’õ kõsa süre sonra başba- kanlõktan aldõ. Yerine kendisine bağlõ Refik Saydam’õ getirdi. Atatürk’ün ulusal savaştaki silah arka- daşõ, gençliğinden beri birlikte olduğu, an- cak cumhuriyet mi halifelik mi konusun- da ayrõ düştüğü, İzmir suikastõ düzenle- yicileri arasõnda görülen Ali Fuat Cebe- soy’u TBMM Başkanlõğõ’na getirdi Halide Edip’le eşi Adnan Adıvar, Ge- neral Refet Bele, Atatürk’e siroz teşhisi koyan, ama kimi nedenlerle Nihat Reşat Belger gibi önceki yõllarda dõşlanmõş isimleri milletvekili seçtirdi. Buna karşõ Atatürk’ün yanõndan ayõr- madõğõ yakõn arkadaşlarõnõ, başta Kılıç Ali’yi, Şükrü Kaya’yõ, Tevfik Rüştü Aras’õ “tasfiye etti”. Bu olaylar o zaman –şimdilerde de– İnö- nü artõk Atatürk dönenimin kapandõğõnõ, yeni bir dönemin açõldõğõnõ kanõtlamak is- tiyor, diye yorumlandõ. Oysa Erdal İnönü babasõnõ savunurken bu davranõşlarõn, “Atatürk’ü unutturma çabası gibi gösterilmesine” karşõ çõkõyor. İnönü’nün ulusal savaşõ gerçekleştirmiş insanlarõ bir araya getirmeye çalõştõğõnõ söylüyor... CHP’nin seçim zaferi Kör bağnazlığın gereği 21 Temmuz 1946 seçimleri CHP’nin zaferi ile sonuçlandõ: 396 milletvekili kazandõ.. Ama 16 ilde seçime girebilen Demokrat Parti 62 milletvekilli çõkardõ. CHP seçimi nasõl kazanmõştõ? Hâlâ çok tartõşõlan bir konu. Hürriyet’in Ankara temsilciliği görevindeyken saygõ duyduğum, beyefendi ve değerli bir siyasetçi, uzun yõllar Dõşişleri Bakanlõğõ yapan İhsan Sabri Çağlayangil’den CHP’nin 1946 seçim zaferinin içyüzünü dinledim. Çağlayangil, o sõrada İç Anadolu’nun bir ilinde vali. İsmet İnönü, yurt gezilerine çõkõyor. Seçim nabzõnõ tutuyor. Özel “beyaz” tren Çağlayangil’in vali olduğu ilde duruyor. Milli Şef bir ara Çağlayangil’e “Vali Bey, burada partilerin vaziyeti nedir” diye soruyor. Çağlayangil, İsmet Paşa’ya “Doğruyu mu söyleyeyim” diye soruyor. “Elbette, neyse doğru onu” yanõtõnõ alõnca: “…Bu ilde Demokratlar ağır basıyor” diyor Çağlayangil. İsmet Paşa yanõndaki parti yöneticilerine dönüyor: “Yahu bakın ne diyor” dedikten sonra: “Oysa siz bana bütün illerde CHP’nin ağır nispette önde olduğunu söylüyorsunuz” diye çõkõşõyor. Sonra seçim gününü anlattõ Çağlayangil: O gece sandõklar kapandõktan sonra gizli sayõma geçileceği sõrada birden elektirikler kesilmiş… Elektrik gelip de sandõklar açõldõkça hemen her sandõktan az oranda DP, hemen hepsinde CHP listesi çõkmõş! Genelde, sandõklarda oylarõn kõsa sürede değiştirildiğine inanõlõyordu. Valilerin CHP il başkanõ olduğu, devlet kademelerinde CHP’lilerin egemen olduğu bir ülkede kökleşmiş, valilerin il başkanõ olduğu “bir demokraside” seçimleri CHP’nin sandõk oyunlarõyla kazandõğõnõ kanõtlamak olanaksõzdõ. Demokrat Parti, 1946 seçimleri ve gayrimeşru bir Meclis’in seçtiği cumhurbaşkanõnõ (İnönü) gayrimeşru ilan etti. Bu seçimden sonra 14 Mayõs 1950 genel seçimlerine yolculuk başladõ. Ulusun CHP’ye “Abbas yolcusun” diyeceği seçimlere doğru… 1946-1950 aralığında karşıdevriminin başlangıcı ÇOK PARTİLİ YAŞAMLA BİRLİKTE KARŞIDEVRİM HAREKETLERİ BAŞLIYOR 1946seçimleri Atatürk devrimlerine karşı hareketlerin kırılma noktasıdır. Adını ne koyarsanız koyunuz, dilerseniz karşıdevrim hareketleri diye niteleyiniz. Mutlak gerçek Atatürk devrimlerine karşı bugünkü eylemlerin, çabaların başlangıç tarihi 1946 seçimleridir. 1946 seçimleri CHP için de bir dönüm noktasıdır. Kısa süre önce kurulan DP, CHP’nin karşısına geçti. 1946 seçimlerinde DP, CHP’nin beklemediği, ummadığı bir sonuç aldı. CHP merkezi ve milletvekilleri siyasal yaşamlarını rahatsız eden bir soruya yanıt arıyordu: Daha dün kurulmuş bir parti, nasıl oluyor da köklü bir partiye, Cumhuriyeti kuran bir partiye karşı bu denli ve beklenmedik bir sonuç alabilmişti? Ülke düzeyinde yaptıkları araştırmalarda şunu saptadılar: Demokrat Parti halkın dini duygularını okşamış, hatta dini açıdan kimi şikâyetleri gidereceğine söz vermişti. Bir tehlike! Hangi açıdan? İktidarı yitirmek ya da yitirmese bile CHP’nin eski gücünü yitirebileceği korkusu milletvekillerine sinmişti.. Halk dini vecibelerini yerine getiremediğine inanıyor veya çocuklarının din terbiyesinden uzaklaştırılmasını sindiremiyorsa önlem neyse alınmalıydı.. . Prof. Şerafettin Turan’ın yazdığına göre: Partinin önde giden genç milletvekillerinden Tahsin Banguoğlu, “CHP Meclis Grubu 1946 seçimleri sonuçlarından adeta paniklemişti” diyor ve partideki durumu anlatıyor: “Meclis’e dönenlerin kafalarında, halkın din hizmetleri konusundaki olumsuz dilekleri yer etmişti. Recep Peker hükümetini bunların hemen yerine getirilmesi yolunda zorladılar. Gerçekten ihmal edilmiş bulunan din adamlarının sorunları düşünülmeye, camiler onarılmaya başlandı. Ancak din derslerinin okutulması ve meslek okullarının açılması hususlarında duraksamalar vardı. Çünkü bunlar laiklik ilkesine aykırı sayılarak kaldırılmış ve kapatılmıştı.” S Ü R E C E K NİHAT ERİM’İN ROLÜ Nihat Erim -Prof. Şe- rafettin Turan’a göre- “sorundan” kaynaklanan “durumu”, Cumhurbaş- kanı İnönü’ye anlattı. Broşürler gösterdi, “Bu durumu ilgisiz seyredemeyiz” dedi. Devletin ka- mu düzenini korumak için bu konuda alın- ması gerekli ön- lemler olduğu- nu, laik olan ül- kelerde devletin düzenle- me yetkisinin kabul edil- diğini söyledi. Ayrıca tek partili dö- nemde “laiklikte ileri gi- dilmişti”, “şimdi bunu yü- rütemeyiz”di. Zira, “Karşıdaki parti- ler CHP’yi köşeye sıkıştı- rırlar”dı. Erim, aslında Cum- hurbaşkanı ve CHP Genel Başkanı’na şunu söylü- yordu: Din eğitiminde gerekenleri yap- maz -kısacası ödünler verme- mekte direnirsek- CHP, 1950 se- çimlerini kaybe- derdi! “ Y e n i l i k ç i Erim”, Atatürk’ün laiklik anlayışını ve bunu uygu- layan İnönü’nün davranış ve uygulanmalarını aşırı buluyor, İnönü’nün bu tutumundan vazgeçmesi- ni öneriyordu. F . R. Atay Çankaya’da “...Ata- türk.. ölümünden sonra İsmet İnönü ile ayrılışının türlü tah- riklere sebep olacağını düşünmüş ol- malı idi. İnönü’nün çocuklarına maaş vasiyet etmesinin sebebini böyle yo- rumlayanlar olabilir” diye yazõyor ve ekliyor: “... Bazıları Atatürk’e İnö- nü’nün öldüğü söylenmiş de, (hatta öl- dürüldüğü) o da buna inanmış da ço- cuklarına maaş vasiyetini onun için yapmıştır, sözünü çıkardılardı. Baştan başa yalandır...” Fakat her ay maaşõndan yardõmda bu- lunuyor İnönü’ye. Hatta İnönü’nün gö- revden ayrõlmasõndan sonra bu yardõmõ artmõyor. Atay, bu konuda şunlarõ yazõyor: “... En yakınlarının bana anlattıkla- rına göre Atatürk: İsmet’in parası yok. Bir kardeşi var, zengin de ona hayrı dokunmaz, de- mişti...” Fakat, Can Dündar’õn Atatürk’ün İnö- nü’ye maaşõndan yaptõğõ yardõmlarõ açõk- ladõğõ sõrada, Özden Toker daha önce bir- kaç kez bana söylediği bir kanõyõ, ama önemli bir kanõyõ yinelemişti: “... Bu yardımlar gösteriyor ki Ata- türk, kendinden sonra İnönü’yü, dev- let başkanlığına hazırlıyordu...” Özden Toker’in, Vatan gazetesinde 8 Ocak 2007’de yayõmlanan tam sayfa rö- portajõnda önemli gördüğüm ve görülmesi gereken sözlerinin altõnõ çizerek buraya almayõ gerekli görüyorum. Röportajõ yapan Devrim Sevimay so- ruyor: “İnönü, Atatürk ölüm döşeğindeyken Dolmabahçe’ye ziyaretine gitmedi, çünkü suikast tehdidi var dendi. Peki gitse, sizce gerçekten İnönü’ye suikast yapılacak mıydı?” Özden Toker’in yanõtõ: “Onu ben bilemem ama aslında ba- bamın Ankara’da kalmasını Atatürk is- tedi. Çünkü Atatürk’ün ölümünden sonra ne olacağı belli değildi. Evet, o Cumhurbaşkanı, ama ya ondan sonra? İstanbul yine başkent yapılır mı, sal- tanat yine geri gelir mi, kaos olur mu, devrimler yaşar mı? Bunların yanıtı yoktu ve babam Ankara’da kalıp du- ruma hâkim olmak zorundaydı.” Bu, çok önemli bir saptama. Özden To- ker elinde ortaya ilk kez koyduğu bu yar- gõyõ destekleyen ne gibi kanõtlar olduğu- nu söylemiyor. Belki bir gün açõklar ve Atatürk’ün ölümünden sonraki saatler ay- dõnlõğa çõkar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle