23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÖRÜŞ FATMA ESİN En Az Üç Çocuk! Sayın Başbakan Erdoğan’ın, genellikle yeni evlenen çiftlere her fırsatta yinelediği bir söylemi var: “En az üç çocuk.” Bu ifade doğurganlığın artması isteğinin yanı sıra Başbakan’ın, isteklerini ifade ediş biçiminde değişiklik olduğunu da göstermekte! Çünkü henüz iktidarda olmadığı fakat iktidar yolunda olduğu 2002 yılında bu isteğini farklı bir ifade ile dile getirmişti: “Allah ne verdiyse!” Sultanbeyli İlçe Merkezi’nin açılışında yaptığı konuşmada söylemişti bu sözleri. Şimdi, iktidarda olmanın verdiği ağırbaşlılıkla ifadesini biraz yumuşatarak, “en az üç çocuk” şeklinde ifade etmektedir. Ancak son günlerde ifadesinin yanlış algılanabileceğini düşünmüş olmalı ki, kısa bir açıklama yapma gereği duymuş ve vurgulamış. “Ben en az üç çocuk derken, üç çocuk demek istemiyorum, en az üç çocuk diyorum.” Yani üç çocuk alt sınır, üst sınır ise açık! Kısaca geçerli olan Sultanbeyli’de yaptığı konuşma. Ancak bu kadarla da kalmadı Sayın Başbakan! Yakın bir tarihte katıldığı bir nikâh töreninde (Başbakanlık Başmüşaviri Erol Kaya’nın oğlu Y. Selim Kaya’nın nikâh töreni) aynı söylemini tekrarlayıp bu konuda ödül bile koyabileceğini söylemiş. Hadi hayırlısı!.. Bu konuda çalışmalar ve özveri yarışı Başbakan’la sınırlı değil. Partinin başka elemanları da ellerinden geleni yapıyor. AKP’li bir yerel yönetici yeni evlenecek genç kızlara bedava gelinlik hediye etme kararı almış. (Gazetelerden) Ancak en az üç çocuk yapmayı kabul etmek, anlaşma yapmak koşulu ile! Bu ne büyük çocuk sevgisi ve ne büyük özveri! Bu özverili Başbakan ve onun iktidarının yöneticileri nasıl bir ülkenin yöneticileri?.. Adı geçen bu ülkenin çocukları hangi koşullarda yaşıyor acaba?.. Çok yakın bir tarihte Siirt ilinde ortaya çıkan ve duyunca bile insanın yüzünü kızartan, yüreğini dağlayan çocuklara yönelik cinsel istismar ile ilgili olayları incelemek üzere bu ilimize giden heyet, bir rapor hazırladı. Raporun çok az bir bölümü olabildiğince üstü kapalı bir şekilde yansıdı medyaya, Sayın Başbakan bu raporu okudu mu? Eğer okumadıysa medyaya yansıyan bir iki örneği burada belirtmekte yarar var. Çocuk yaşında çocuklar, yaşlı başlı ve de çevrelerinde saygın kişilerin bu istismarlarına bir paket gofret, bir sandviç, bir kutu ayran vb. gibi şeyler karşılığında izin veriyorlarmış veya vermek zorunda bırakılıyorlarmış!.. Sakın bunu bir ahlak düşkünlüğü veya günah korkusu yoksunluğu olarak algılamayın. Bu çocuklardan çoğu çok kardeşli ve yoksulluk içinde yaşayan çocuklar. Örneğin ikisi, babaları hamallık yapan yedi çocuklu bir ailenin üyesi. Karınları bile yeterince doymayan çocuklar onlar... Gofreti, içinde peynir dilimleri olan sandviçi ya dükkân vitrinlerinde ya da göreceli olarak biraz daha iyi durumda olan arkadaşlarının ellerinde gören çocuklar onlar... Karnı yeterince doymamış bir çocuğa onların nasıl göründüğünü acaba tahmin edebilir misiniz? Bazen de ellerine tutuşturulan birkaç lira veya ailelerinin veresiye defterindeki birkaç yüz liralık borçlarının silinmesi karşılığında!.. Varın bunun anlamını yorumlayın!.. Bunlar sadece yakın bir tarihte ortaya çıkan, ama yıllardır süregeldiği bilinen olaylar. Bir de her an göz önünde yaşananlar var. Sık sık tinerci çocukların yaptıkları medyaya yansıyor. Başta İstanbul olmak üzere büyük şehirler tinerci çocuklarla dolu. O çocuklar: soğuk kış gecelerinde uyuyacak kapalı bir mekân bulurlarsa kendilerini şanslı sayan çocuklar! Bu şehirlerde cami önlerine, karakol kapılarına kundakta bebeklerin bırakılması sıradan bir olay! Kısaca, bir çocuğun yaşaması için gerekli olan beslenme ve barınma gereksinimden bile yoksun olan milyonlarca çocuk varken, hâlâ çoğalın, doğurun, Allah ne verdiyse doğurun demek aymazlık değil ise acaba nedir?.. Ya eğitim? Bir meslek sahibi olmaları, kendi yaşamlarını kurmaları için onlara verilmesi gereken eğitim? Yakın bir tarihte, bu amaçla oğlunu dershaneye yazdıran, ama sonra dershane borcunu ödeyemeyip hapse giren anne!.. Bunun üzüntüsü ile intihar eden o genç!.. Hapisten çıktığında bu acıyla yıkılan anne!.. Bunlar sadece medyaya yansıyanlar, ya yansımayanlar? İşte böyle bir ülkenin yöneticileri haykırıyor: “Çoğalın, çoğalın, çoğalın” diye. Bu acımasızlık değilse, nedir?.. ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ ‘Yurttaşlõktan Uygarlõğa’ “Uygar yurttaş kimdir?” Soru İlhan Selçuk’un.. yanõtõ- nõ “Sen Tutsak Değilsin Kar- deşim” başlõklõ yazõsõnda verir- ken şunu anõmsatõyor; “Lond- ra’daki kulübünde viskisini yu- dumlayan soylu İngiliz, uygar- lığa örnekti… ama Hindis- tan’da kırbacı eline alınca il- kelleşti...” Nazi subayõnõn kendini en uy- gar üstün õrktan görse de Wagner operalarõnõ ezbere söyleyen Ya- hudileri kõlõ kõpõrdamadan gaz odalarõna tõktõğõnõ; hele şu en ro- mantik uygar Fransõzõn nükleer bombasõnõ güzelim okyanusun mavisinde Baudlaire’nin şiiriy- le denediğini ekleyip diyor ki; “Çelişkilerin kördüğümün- de uygarlığı aramak yanlış- tır...” (17 Temmuz 1996) Nitekim bugün de tarihi kenti- mize gökdelen diken “kolej me- zunu” rantçõlar; ya da ormanla- rõmõzõ villalarla parselleyen “üç dil bilen” yağ- macõlar; hatta Karadeniz kõyõ- larõmõzõ tümüyle “beton”laştõran en ilkel ulaşõm siyasetini “kal- kınma” ilan eden profesör edalõ ünlü köşe yazarlarõ ve daha niceleri.. Müda- vimi olduklarõ lüks restoranla- ra, fiyakalõ mar- ka giysilerine, kenti dağbaşõ sandõklarõ arazi vi- tesli 4x4 ciplerine bakõlarak “uy- gar” yurttaş sanõlmõyor mu? Yurtsever imzalar Peki, kendisini “demokrasinin güvencesi” ilan eden şu türban- lõ siyasetin günde 5 vakit “me- deniyet” (uygarlõk) dediği; ancak geçmiş medeniyetlerden ne kal- dõysa inşaat ve emlak kazançla- rõ uğruna yok etmekten çekin- mediği; hatta demokrasiyi de as- lõnda “monarşik” özlemlerine “milli irade”yle kavuşmanõn “aracı” saydõklarõnõ ikide bir ağõzlarõndan kaçõrdõklarõ ülke- mizde “uygar yurttaş” nasõl olunur? Bu “yaşamsal” soru için de ba- kõn kimler kâğõda kaleme sarõl- mõş: Dr. Erdal Atabek, Banu Avar, Prof. Dr. Yaşar Nuri Öz- türk, Prof. Dr. Birgül Ayman Güler, Nihat Genç, Ercan Çit- lioğlu, İnci Taşdemir, Mustafa Sönmez, Doç Dr. Deniz Tansi, Prof. Dr. Zerrin Bayrakdar, İl- han Gülek, Av. Nazan Moroğ- lu, Prof. Dr. Ramazan Demir, Yalçın İpbüken, Dr. Zafer For- tacı... Amacõ “aydınlanarak çağ- daşlaşma”ya katkõda bulunmak olan “Yurttaşlık Hareketi Der- neği”nin, her biri kendi alanla- rõndaki “duayen”lerimizden öz- gün makalelerle derlediği “Yurt- taşlıktan Uygarlığa” adlõ kitap, günümüzde adeta su gibi, hava gi- bi yaşamsal değer taşõyor. Kitabõ yayõmlayan “Gürer Ya- yınları” bülteninde diyor ki; “Uygarlığa giden yolun, aklın ve bilimin rehberliğinde yurt- taşlık bilinciyle gerçekleşebi- leceğine inanan 15 yazar, bu ki- tapta buluşuyor..” Makalelerin hangi özlemi pay- laştõklarõ ise Atatürk’ün şu sö- züyle tanõmlanõyor; “Temel ilke, Türk ulusunun onurlu ve şerefli bir ulus olarak yaşamasıdır. Bu, ancak tam bağımsız ol- makla sağlanabilir. Ne denli zengin ve müreffeh olursa ol- sun, bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlar önünde uşaklıktan öte bir gözle görül- meye layık olamaz.” İşte böylesi “tarih- sel” bir uyarõnõn, her biri farklõ, ama çok önemli güncel değer- lendirmelerini içeren makalelerin başlõkla- rõ; “Kişiden Yurtta- şa ve Uygarlığa”, “Türkiye’nin Jeo- politik Önemi”, ”Dil ve Din Üzerine”, “Kalkınma Davası- nın Terk Edilmesi”, “Hangi Avrupa?”, “Tarihin İlk Gü- nünden Beri”, “Her Şey Fark- lı Olabilirdi”, “Küresel-Ulusal Zeminde Yurttaşlık”, “Uygar- lıklar Beşiği Anadolu”, “Kent- lerde Ulaşım Sorununa Çözüm Önerileri”... Yarõnlarõn esenliğine õşõk tutan “ek”ler de kitabõn rehberliğini da- ha bir derinleştiriyor: “Medeni Kanun’un Kabulü, Çağdaşlaş- ma Gerçeği”, “Anadolu’da Türk-Kürt Kaynaşması”, “Bi- rey Yurttaş Eğitimi”, “Dünya Atatürk’ü Nasıl Tanımlıyor?” Ülkemizin gerçekten çağdaş uygarlõkla bütünleşmiş, özgür, gelişkin ve onurlu yarõnlara ka- vuşabilmesinde “yurttaş so- rumluluğu” duyan herkes için eşsiz bir armağan olan kitabõ ve tüm emektarlarõnõ kutluyor, sözü Dernek Başkanõ Dr. Zafer For- tacı’ya bõrakõyorum: “Uygarlık hep ulusalcılığın hedefi ve eseri olmuştur, em- peryalizmin değil...” (www.gureryayinlari.com 0212.2241633) 23 MAYIS 2010 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 19 CHP liman olacakmış. İthalat mı yapılacak ihracat mı! Gizli Hilmi Kayıhan: “Yatak odalarımıza kadar gizlice giren el, referandum ve seçim sandığına girmez mi!” Zengin Necati Cebe: “Recep, ‘Biz de uranyum zenginleştireceğiz’ demiş. Demek ki akraba, eş, dost ve yandaşlardan sonra sıra uranyumda!” Hastalık Avni Kurtuldu: “Türkiye’de her 60 bin kişiye 1 hastane, her 350 kişiye 1 cami düşüyor. Hasta mı yoksa hastalıklı bir toplum muyuz!” YağmurDeniz Türkiye’nin ‘kader’ kurbanları MADEN işçilerinin ölümüne “n’apalım takdiri ilahi, grizu onların kaderi” diyen zihniyetin yedi yıllık iktidarında göz göre göre yaşanan çeşitli kazalarda kaç kişinin “kader kurbanı” olduğunu hesaplamaya çalışmış Timur Demirel: “Demiryolu kazalarında 36 kişi öldü. Havayolu kazalarında 68 kişi öldü. Karayolu kazalarında 20 binden fazla kişi öldü. Denizyolu ulaşımı yıllar önce öldürüldüğü için ölen olmadı. Madenlerde 138 kişi öldü. Tersanelerde 10’dan fazla kişi öldü.” AKP’nin devri saltanatındaki bu ölümlerin sorumlusunun birkaç kişi olduğunu söylüyor Demirel: Ulaştırma Bakanı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, Bayındırlık Bakanı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı. Ve yaklaşık olarak 20 bin 250 kişinin ölümünün baş sorumlusu hiç kuşkusuz. Başbakan’ın kendisi! Timur Demirel: “Binlerce insan ölmüş, binlerce insan yaralanmış, sakat kalmış ancak sorumlular gereğini yapmamış. Gerekli tedbirleri almadıkları gibi tekrarlanan olaylarda istifa etmek gibi beklenen tavrı göstermemişler. Hep koltuklarında kalmışlar. Bu ülkenin kaderi işte budur. Herkes her işi yapar ve yaptıklarından ya da yapmadıklarından kimse sorumlu olmaz.” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” HEGEMONYAYI “zor ve rızanın birlikte meydana getirdiği bir kuvvet olarak” tanımlıyor Bülent Esinoğlu açıklıyor ve sözü güncel politikaya getiriyor: “Hegemonya kurulurken zor kullanacak taraf kendisine düşman olarak gördüğü kuvveti yenmek için ittifaklar yapar. Tek başına kuvveti yeterli olsa bu ittifaklara ihtiyacı olmaz. İttifak yaptığı kuvvetlerin rızası hegemonyanın inşası için hayati değeri vardır. Hegemonyanın oluşmasındaki bu genel kanun AKP’nin hegemonyası kurulurken de işlemiştir. AKP işbirlikçi sermaye adına hareket etmesine rağmen, hegemonyasını kurarken hemen her sınıfın belli kesimleri ile ittifaklar yapmıştır. Liberaller, Kürtçüler, Batıcılar, yerli sermayenin belli birimleri, sahte sol ve bunun gibiler. ABD ve büyük tekeller adına özelleştirme saldırılarını gerçekleştirebilmesi için bu ittifaklar zorunlu idi. Peki, karşındaki kuvvet ne idi? Yoksullaştırılacak halk, onun çalışanları ve ordu. İttifakların rızasını alıyor, Ergenekon tertipleri ile korku salarak kendi düşmanına saldırıyordu. Başlangıçta, AKP hegemonyasını kurarken tekeller adına özelleştirme saldırılarını gerçekleştirirken CHP ve MHP’nin rızasını almıştı. Yani hegemonya inşası gerçekleşirken rıza bileşeni böylece oluşmuştu. Hani dedik ya, ‘düşmana zor kullanırken ittifakların rızası alınır’ diye. ABD’den gelen talimatlar ile yürütülen bu saldırılar ve korku şiddetlendikçe, ittifakların rızası ortadan kalkmaya başladı. Çünkü AKP’nin stratejisinde olmasa bile, ABD’nin stratejisinde AKP’nin ittifak yaptığı, rızasını aldığı örgüt ve toplum kesimleri de ABD için düşman olarak vardı. İşte rızası alınmış, dolaylı olarak düşman cephesinden koparılmış CHP ittifak olmaktan çıktı. Rızası alınmamış gruplar içine yani düşman safına geçmiş oldu. Hegemonyayı oluşturan zor ve rıza bileşenlerinden rıza bileşeni devreden çıkmış oldu. Ama ABD savaşına devam etti. CHP’ye operasyon tam da bu esnada yapıldı. AKP bir yerler ile savaşırken rızasını aldığı kesimler rızalarını geri çekti. Sonuçta şunu söyleyebiliriz: ABD’nin CHP üzerinden Türkiye’ye yaptığı operasyon, AKP hegemonyasına rıza yolu ile destek verenlerin desteğinin çekilmesine neden oldu. Durumu gören tekelci sermaye ve işbirlikçiler CHP’yi tekrar rıza noktasına çekme propagandasına başladı. Medya CHP’nin yönetimini oluşturmak ve milli çizgiden çıkarmak için var kuvveti ile uğraşıyor!” Hegemonya KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com HARBİ SEMİH POROY HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com ekinci@cumhuriyet.com.tr BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ XX. yüzyõl başlarõnda sim- geciliğe bir tep- ki olarak Rus- ya’da ortaya çõ- kan ve “Akme- izm” de denilen edebiyat akõmõ. 2/ Atletin yarõş sõrasõnda attõğõ adõmlardan her biri... Antal- ya’nõn bir plajõ. 3/ Gözleri görmeyen... Yakõt olarak kullanõlan kurutulmuş sõğõr tersi. 4/ Eski Mõsõr’da güneş tanrõsõ... “Canõmõn çe- kirdeğinde diken / Gö- zümün bebeğinde --- var” (B. R. Eyüboğlu). 5/ Asaf Halet Çele- bi’nin bir şiir kitabõ... Kripton elementinin simgesi. 6/ Osmanlõlarda ticaretle uğraşan yabancõ uy- ruklulara verilen ad... Bir nota. 7/ Bir yerden bir yere eşya ya da posta taşõyan şirket... Tabut. 8/ Gösterme, işaret etme anlamõnda eski sözcük... Ergenlik sivilce- si. 9/ Romantizme tepki olarak 1850’de Fransa’da or- taya çõkan şiir akõmõ. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Harman yerindeki tahõlõn taş ve toprakla karõşõk ka- lõntõsõ... Laos’un para birimi. 2/ Rusya parlamentosu- na verilen ad... At üretilen çiftlik. 3/ Bir göz rengi... Kõl- dan dokunmuş büyük çuval. 4/ Kuzu sesi... Raf. 5/ Bo- ru sesi... Sümer mitolojisinde sağlõk tanrõçasõ. 6/ Açõ ölçmeye ya da çizmeye yarayan aygõt... “Kakım” da denilen kürk hayvanõ. 7/ Küçük bir alan üzerine odak- lanmõş yoğun õşõk kaynağõ... Kayak. 8/ Cennet bahçe- si... İsviçreli çobanlarõn türküsü. 9/ Elma, armut, ka- yõsõ gibi meyvelerin kurutulmuşu... Lahana. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 H I R T L A M A A R A A R A K A R A M A Z A N L K İ D O L T A İ L A T I L A Y L İ N K K A R E B O L A G A F R O I S L A M A Ş U T A R A Ş 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle