23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 MAYIS 2010 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 21kultur@cumhuriyet.com.tr CMYB C M Y B Feo Aladağ’ın yazıp yönettiği “Die Fremde” ad- lı film, “En İyi Film” ödülünü alırken filmin baş- rol oyuncusu Sibel Kekilli de “En İyi Kadın Oyuncu” ödülüne layık görüldü. Tribeca’nın ‘en iyi’si Sibel Kekilli Engin Yörükoğlu orijinal icatlarõ, çalõşkan ve neşeli kişiliğiyle müzikte de özgün bir tarz yaratmõştõ ‘Hepimizin abisi’ne veda NEW YORK (AA) - Dünyanõn önde gelen bağõmsõz film festi- vallerinden Tribeca Film Festivali’nin ödül gecesine Türkiye kö- kenli sanatçõlar dam- ga vurdu. New York’ta bu yõl 21 Nisan-2 Ma- yõs tarihleri arasõnda düzenlenen festivalin ödül gecesinde, Feo Aladağ’õn senaryosu- nu yazdõğõ ve yönetti- ği “When We Leave” (Die Fremde - Yaban- cõ) adlõ film, “En İyi Film” ödülünü alõrken filmde Umay karakte- rini canlandõran başrol oyuncusu Sibel Ke- killi de “En İyi Kadın Oyuncu” ödülüne la- yõk görüldü. Festival komitesi filme 25 bin dolar para ödülü ve- rirken Kekilli’nin per- formansõndan da öv- güyle söz etti. İtalya’da yaşayan yönetmen Ferzan Öz- petek’in son filmi “Serseri Mayınlar”la da “Özel Jüri Ödü- lü”nü aldõ. Festival jü- risinin filmle ilgili yap- tõğõ açõklamada, aile dramõyla komediyi bir- leştiren “Serseri Ma- yınlar”õn konusunu sõ- caklõkla, espriyle ve hoşgörüyle anlattõğõ, izleyicileri hem ağlat- tõğõ hem de güldürdü- ğü belirtildi. Özpetek ise filmi- nin ödüle layõk görül- mesinden dolayõ çok mutlu olduğunu, festi- valde yarõşan bu kadar sosyal içerikli film ara- sõnda komedi türün- deki filmine ödül bek- lemediğini söyledi. MURAT BEŞER İnsana tembellik ve içe kapanma hissi veren sõkõcõ bir pazartesi gü- nünde, hatõrõ sayõlõr bir kalabalõk akõn etmişti Bodrum’a. Her kesim- den, her kuşaktan insan, geçen cu- ma yaşama 65 yaşõnda veda eden Moğollar topluluğunun davulcusu Engin Yörükoğlu için son vazife- lerini yerine getirmek için seferber olmuşlardõ. Sevenlerinin çokluğuna, sevgilerinin derinliğine delaletti bu. Her haliyle orijinal bir adamdõ En- gin, ama bu davulculuğunda ilham aldõğõ isim yok anlamõna gelmi- yordu. Öncelikle 1969 yõlõnda Wo- odstock’ta Santana’nõn arkasõnda- ki 17 yaşõndaki davulcu Michael Shrieve’in performansõ, onun için parmak õsõrõlacak kadar kusursuzdu. Yanõ sõra bir dönemin müzikal kri- terlerini sarsan Iron Butterfly’in “In-A-Gadda-Da-Vida” albümü- ne adõnõ veren parçanõn Ron Bushy tarafõndan gerçekleştirilen davul sololarõ yaşamõ boyunca örnek ol- muştu. Örneğin “Güm Güm” adlõ parça ondan esinlenerek yazõlmõş- tõ. Parça önceleri topluluk içinde mi- zah konusu olarak karşõlanõyordu, ama zaman içinde sahnede en gaza getiren parçalardan biri olacaktõ. Kendine özgü bir adam O esin kaynaklarõnõn üzerine ka- şõk ve darbuka gibi Doğu sazlarõnõ ekleyerek özgün bir tarz elde etmeyi yeğlemişti. Ayrõca caz davuluyla da yakõndan ilgileniyordu, kalõplara bağlõ kalmadan serbest bir tarzõn izinde. Nevi şahsõna münhasõr ki- şiliğini davulculuğuna da yansõt- mõştõ. Örneğin çalgõsõnõn alõşõldõğõ üzere sahnede ortaya, arkaya ku- rulmasõnõ istemezdi. Davulunun se- yirciye göre sağ başta oluşunun nedeni, çalarken arkadaşlarõyla sü- rekli göz temasõnda olmak isteme- siydi. En eski müzisyen dostu Ca- hit Berkay ve Taner Öngür dahil, herkesin ilişkisinde teskin edici ve arabulucu bir mizaca sahipti. Davulunun başõnda neşesi son- suzdu. Sahnede ayağa kalkar, el çõr- par, keyif dolu sesler çõkarõr; diğer topluluk üyelerinin “solist misin sen yahu” diye söylenmelerine sebe- biyet verir, ama her defasõnda söy- lenenlerin sevimliliğine yenik düş- mesini sağlardõ. Yaşamõ seven, anõn tadõnõ çõkarmasõnõ ve paylaşmasõnõ bilen bir tipti. Bir özelliği yemek düşkünlüğü ise, diğeri sürekli orijinal buluşlar- la çevresini şaşõrtmasõ, çõlgõn fikir- leriyle yaşamõnõn örtüşmesiydi. Ör- neğin Açõk Hava Sahnesi’ne ilk çõktõklarõnda, Zihni Sinir’i kõskan- dõracak bir hamleyle sis yapma fik- ri ona aitti. O zamanlar sis maki- neleri yoktu ve sahne önüne bir çiz- gi halinde serilen barutlarõ bir baş- tan öteki başa yakarak duman elde etmek, aralarõna belirli aralõklarla ke- se kâğõtlarõna doldurulmuş barutla- rõ patlatarak sis çõkarmak ona aitti. Ya da iki cam zemin arasõna renkli yağlar koyarak, onlarõn õsõ sayesin- de oynamasõndan bir projeksiyon sa- yesinde sahne dekoru elde etmek, ancak onun gibi bir delinin kafa- sõndan çõkacak türden şeylerdi. Fransa yıllarından Jazz Stop’a 1971’de ödül alan Moğollar al- bümünün Fransa konserleri sonra- sõnda evlenerek burada kalmaya karar verdi. Cahit Berkay ve Erkin Koray şahitliğinde kõyõlan nikâ- hõn sonrasõnda 20 yõlõnõ burada ge- çirdi, askerliğini yapmak ya da Kurtalan Ekspres’in kuruluşunda bulunmak gibi nedenlerle aralõklarla memlekete geldi. Geçim belasõna müzik dõşõ tuhaf işler de yapõyordu gurbette; boya- cõlõk, askõ ticareti, Suudi Arabistan Başkonsolosu’nun şoförlüğü gi- bi… Ne var ki, politik açõdan da boş durduğu söylenemezdi. O sõralar yükselen Maocu fraksiyonlara ilgi duyuyor, onlarõn müzik çalõşmala- rõna ve korolarõna yardõmcõ olu- yordu. Örneğin başkonsolos şoför- lüğü olan son işinden, diğer çalõ- şanlarõ sendikalõ olmalarõ için ör- gütlemesi nedeniyle kovulmuştu. 1991’de memlekete döndü. Arka- daşlarõna ilk müjdeyi, bir kulüp bulduğu ve burada caz müzisyen- lerinin sahne alacağõnõ bildirerek verdi. Bu kulüp pek çok konuda ilk- lere imza atarak kendinden sonra- kilere yol gösteren Jazz Stop idi ve mekân kõsa sürede sanat camiasõnõn önde gelen kişilerini bağrõna basan bir toplantõ merkezi haline gelecekti. Bir süre sonra “Moğollar yeni- den kurulsun” kampanyasõ başla- mõş, mekân bu oluşuma yataklõk et- mişti. Kaan Ertem tarafõndan baş- latõlan kampanyada birden fazla işi bir arada orkestra etme yeteneği ge- lişkin olan Engin aktif olarak rol al- mõş, bir anlamda yeni oluşumda top- luluğun menajerliğini de üstlen- mişti. Ayrõca ekibe klavyeci Serhat Ersöz’ün alõnmasõna da bizzat ön- ayak olmuştu. Yaşamõnõn son dört yõlõnõ akciğer kanseriyle mücadele ederek geçirdi. Azrail’e birkaç ke- re çalõm atmayõ da becermişti üs- telik. Doktorlar öngördüklerinden daha fazla yaşamasõnõ yüksek ya- şama sevincine ve insan sevgisine bağlõyorlardõ. Hem seviyor, hem se- viliyordu; şeytan tüyü vardõ kendi- sinde. Durumunun tüm elverişsiz- liğine rağmen, Moğollar’õn etkin- liklerinin çoğuna katõlõyor, sahne- ye çõkõyor ve tek kolla davul çal- mayõ sürdürüyordu. Bodrum, Ya- lõkavak yolu üzerindeki Kõzõlağaç köyünde yõllar evvel satõn aldõğõ ve Galatasaray camiasõnõn önde gelen simalarõndan biri olan ağabeyi Yet- kin Yörükoğlu’nun eşi ile birlik- te bir lokanta haline getirdiği me- kânda yaşõyordu. İsteği üzerine ay- nõ mekân mezarõ oldu; Kahraman- maraş’ta başlayan yaşam yolculu- ğu burada noktalandõ. Moğollar şimdi onun ardõndan yoluna devam edecek, anõsõnõ yaşatacak; bir yan- dan da bir gelenek ve okul haline gelen topluluğun kendinden sonraki kuşaklara aktaracağõ mirasõ zen- ginleştirecek; Engin’in de arzusu üzerine... muratbeser@muratbeser.com Kültür Servisi - İstanbullular tüm bir yõl boyunca, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansõ Sahne ve Gösteri Sanatla- rõ Yönetmenliği çatõsõ altõnda hayata geçi- rilen “Dans Platform İstanbul” projele- riyle dansa doyacak. Çağdaş dans dünyasõnõn tanõnmõş sima- larõndan Akram Khan’õn son solo eseri ve ünlü balerin Sylvie Guillem ile ortak projesiyle başlayan “Dans Platform İs- tanbul”un ajandasõnda, De Stilte Dans Tiyatrosu, Tokyo Balesi, Compania Na- cional de Danza / Nacho Duato, Los Vi- vancos, Nederlands Dans Theater da ye- rini aldõ. Alman Dans Tiyatrosu akõmõnõn öncüle- rinden ve modern dansõn ünlü isimlerinden Pina Bausch’un, İstanbul’dan esinlenerek hazõrladõğõ “Nefes” isimli dans gösterisi, Bausch’un birinci ölüm yõldönümünde ye- niden İstanbul’da; 21, 22, 23 Haziran ta- rihlerinde Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde sahnelenecek. İstanbul’un denizle olan do- kusunu, çağdaş yaşamda insan-su ilişkisini tarihsel bağlantõlarla işleyen; Barbaros kardeşler ve onlarõn dönemindeki denizci- lerin hayatõndan yola çõkan ve dans, mü- zik, görsel tasarõm ve yazõnõ bir araya geti- ren “Barbaros”, Aspendos Uluslararasõ Opera ve Bale Festivali’nin 1 Temmuz’da- ki kapanõşõndaki prömiyerinden sonra İs- tanbullu sanatseverlerle buluşacak. Temsil, eğitim, koreografi, forum ve pa- ralel etkinlikler başlõklarõ altõnda toplam beş farklõ platformdan oluşan 15-22 Eylül tarihleri arasõndaki Ana Festival Progra- mõ’ndaki “Balenin Yıldızları Gecesi”nde Paris Opera ve Balesi’nden Hollanda Ulu- sal Balesi’ne, La Scala’dan İngiltere Krali- yet Balesi’ne, dünyanõn en büyük bale top- luluklarõnõn baş dansçõlarõ sahneye çõka- cak. Ayrõca, II. İstanbul Uluslararasõ Bale Yarõşmasõ da bu yõl içindeki dans etkinlik- leri arasõnda yer alõyor. Nevi şahsõna münhasõr kişiliğini davulculuğuna da yansõtmõştõ. Örneğin çalgõsõnõn alõşõldõğõ üzere sahnede arkaya kurulmasõnõ istemezdi. Davulunun seyirciye göre sağ başta oluşunun nedeni, çalarken arkadaşlarõyla sürekli göz temasõnda olmak istemesiydi. Bir özelliği yemek düşkünlüğü ise, diğeri sürekli orijinal buluşlarla çevresini şaşõrtmasõ, çõlgõn fikirleriyle yaşamõnõn örtüşmesiydi. Dans platformu İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul, yõl boyunca dans edecek
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle