Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26 NİSAN 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
DİZİ 9
CMYB
C M Y B
Türkiye’nin
Aydınlık Yüzü ile
Cumhuriyet’te yazdığım bu ilk yazımı sizler
pazartesi günü okuyacaksınız. Ama ben 23
Nisan’da yazdım. Yani Osmanlı
İmparatorluğu’nun yerine “yeni bir rejimin”
kurulduğunun habercisi olarak TBMM’nin
kurulduğu günün 90. yıldönümünde. Yani
Osmanlı İmparatorluğu Meclisi yerine “Türk
milletinin Meclisi’nin” kurulduğu günde. Yani
“Türkiye Cumhuriyeti’nin yakın bir tarihte
kurulacağını” müjdeleyen günün 90.
yıldönümünde.
Bu nedenle 23 Nisan günü, hepimiz için çok
önemli bir gün. Ama dediğim gibi benim için
ayrıca yeni bir başlangıç günü de. Çünkü
Cumhuriyet gazetesinde belirli zamanlarda da
olsa, yazı yazmaya başlamamın ilk günü. Evet
belki konuk yazar gibiyim, belki belirli
zamanlarda yazacağım, ama benim için yine de
çok önemli. Çünkü bugüne kadar “Türkiye’nin
aydınlık yüzünde yer alan” kadın, erkek, genç,
yaşlı, dostlarla, Cumhuriyet âşıkları ile, birçok
toplantıda bir araya gelme fırsatını buldum. Bu
arada Vatan gazetesinde de, ortak olduğuna
inandığım görüşlerimi dile getirme fırsatını
buluyorum. Ama bugünden itibaren aralı da olsa,
bu görüşlerimi Cumhuriyet okurları ile paylaşma
fırsatını buluyorum.
Dediğim gibi, bu benim için çok önemli. Ve bu
arada “Türkiye’nin aydınlık yüzünde yer
alanlar” dedim. Bununla biliyorsunuz ki, üç
üniversite, beş üniversite bitirmiş kişileri
kastetmiyorum. Bununla kendilerine “aydın” adını
veren kişileri de kastetmiyorum. Hele kendilerine
liberal aydın diyenleri, hiç kastetmiyorum. Bana
göre onların çoğu “Osmanlı’yı bitiren aydınlarla
aynı, onlarla eş”. Yani Osmanlı
İmparatorluğu’nun tüm sanayisi ortadan
kalkmışken tüm kaynakları yabancıların eline
geçmişken, ekonomik çöküntü bünyeyi
kemirirken, bunun farkına varmamış olan
Osmanlı aydınları var ya, onlarla aynı. 1838
Ticaret Anlaşması ve daha sonra diğer bazı
devletlerle yapılan anlaşmalar ortada dururken,
Osmanlı borç boyunduruğu altında inlerken,
kapitülasyonlar tüm ağırlığı ile sonuçlarını
doğururken “Islahat Fermanı’nı bir kabul edelim,
bak nasıl Avrupa bizi sevecek, arasına kabul
edecek” diyen aydınlar var ya, “1876
Anayasası’na şu maddeyi koyarsak, hemen
demokrasiye geçiyoruz, bak bizim tek isteğimiz
demokrasi, bir de statükoyu yıkmak” diyen bazı
Osmanlı aydınları var ya, işte onlar ne idiyse
bugün kendilerine “liberal aydın” adı veren kişiler
de aynı.
Tek fark, eskiden onlara “yarı aydın”, “cahil
aydın” diyorduk. Bugün “liberal aydın” diyorlar.
Ha tabii bir de Başbakanımız onlara, “Onlar
benim silahşorlarım” diyor. Hani dedi ya “Benim
silahşorlarımın sayısı daha az” diye; işte bir fark
da bu, o kadar.
Dediğim gibi “Türkiye’nin aydınlık yüzünde
yer alanlar” derken, kastettiğim kişiler, bu tür
“yarı ya da liberal aydınlar” değil. Tabii aynı
zamanda “Annan Planı’nı hiç okumadım ama
katılıyorum” diyen ya da “Usulü bırakın, önemli
olan amacın ulviliği, ona bakın” diyen aydınlar(!)
da değil. Bunların hiçbiri değil.
Pekiyi, benim “Türkiye’nin aydınlık yüzünde
yer alan kişilerden” kastettiğim ne? Türkiye’nin
demokratik, laik, sosyal, hukukun üstünlüğüne
dayalı ve bağımsız bir cumhuriyet olmasını ve
engeller ne olursa olsun ya da “karşılığında
sunulan nimetler ne olursa olsun” öyle
kalmasını isteyenler. Ve çocuklarının
kendilerinden daha iyi yaşamasını, daha iyi bir
geleceğe sahip olmasını isteyenler. O kadar.
İşte sizlerle, artık bir de, bu mücadeleyi
yıllardan beri sürdüren Cumhuriyet’te birlikte
olacağımdan dolayı çok gururluyum. Ve 23
Nisan’da yaşam bulan demokratik, laik,
bağımsız, Atatürk Cumhuriyeti yolunda el ele,
birlikte başarılı olacağımıza de eminim.
T
eşkilat-õ Mahsusa,
İttihat ve
Terakki
Cemiyeti bünyesinde
Enver Paşa’ya bağlõ
olarak kurulan gizli bir
teşkilattõr. Kuruluş
amacõ, İttihat ve
Terakki’nin Türkçü ve
İslamcõ görüşleri
doğrultusunda özellikle
yurtdõşõnda karşõ-
istihbarat ve propaganda
faaliyetlerinde bulunmak,
örgütlenmeler oluşturmak ve
operasyonlar yapmaktõr. 1911’de
faaliyete geçen örgüt, Ağustos 1914’te
Harbiye Nezareti’ne bağlõ resmi bir
örgüte dönüştürülmüş, bilahare 1918
Ekimi’nde İttihat ve Terakki
Hükümeti’nin iktidardan ayrõlmasõyla
birlikte tasfiye edilmiştir. Örgüt
arşivlerinin İttihat ve Terakki liderlerinin
yurtdõşõna gitmeleri sõrasõnda imha
edilmiş olduğu şayiasõ yaygõndõr.
Örgütün Trablusgarp’ta İtalyanlara,
Batõ Trakya’da Bulgar ve
Yunanlõlara, Mõsõr ve Irak’ta
İngilizlere karşõ direniş ve
operasyonlarõ hakkõnda bilgiler varsa
da, elde bir Teşkilat-õ Mahsusa arşivi
olmamasõ nedeniyle I. Dünya Savaşõ
sõrasõndaki etkinlikleri hâlâ bir sõr
perdesi arkasõnda saklõdõr. Ermeni
tezlerini savunan tarihçiler bu
durumdan yararlanarak hiçbir
sağlõklõ arşiv belgesine
dayanmadan “Ermeni
kırımının” İttihatçõlarõn
emrindeki Teşkilat-õ Mahsusa tarafõndan
yapõldõğõnõ iddia ederler. Örneğin ABD’li
Ermeni tarihçi Dadrian, İttihat ve
Terakki’nin Merkez Komitesi tarafõndan
yönetilen Teşkilat-õ Mahsusa’nõn vurucu
gücünün imparatorluk topraklarõndaki
değişik cezaevlerindeki katiller ve idam
mahkûmlarõ arasõndan seçilerek
oluşturulduğunu, bu canilerin silahlõ
eğitime tabi tutulduktan sonra çeteler
halinde gruplaştõrõlarak doğudaki eylem
alanlarõna Ermeni tehcir kafilelerini yok
etmek amacõyla gönderildiklerini iddia
eder. Buna kanõt olarak da Mütareke
dönemindeki Divan-õ Harp
iddianamelerinde yer alan suçlamalarla
duruşmalar sõrasõnda dinlenen tanõklarõn
ifadelerini ve bazõ Türk yetkililerin
açõklamalarõnõ gösterir. (Dadrian,Vahakn,
The Role of the Special Organization in
the Armenian Genocide During the First
World War, in Minorities in Wartime, ed.
Panikos Panayi, s. 56.)
‘Ayrılıkçı harekete karşı’
Teşkilat-õ Mahsusa’ya ilişkin yegâne
ciddi akademik çalõşma, ABD’li bir bilim
adamõ olan Dr. Philip Stoddard
tarafõndan yapõlmõştõr. Dr. Stoddard,
örgütün I. Dünya Savaşõ sõrasõnda üstün
kabiliyette subaylar tarafõndan yönetilen
bir “özel kuvvetler birliği” gibi görev
yaptõğõnõ ve esas itibarõyla Arap ayrõlõkçõ
hareketine ve Osmanlõ topraklarõnõ işgal
eden Batõlõ güçlere karşõ mücadele
verdiğini belirtmektedir. Stoddard’a
göre, Teşkilat-ı Mahsusa tehcir
uygulamasına ve Ermenilerle
mücadeleye karışmamıştır. (Stoddard,
Philip, The Otoman Government and the
Arabs, 1911 to 1918: A Preliminary Study
of the Teşkilat-õ Mahsusa, 1963)
2001 yõlõnda Stoddard’la görüşen ve
muhatabõnõn hâlâ aynõ görüşleri
savunduğunu saptayan Profesör Guenter
Lewy de yukarda zikrettiğimiz eserinde,
Dadrian’õn iddialarõnõ iki nedenle kabul
edilemez bulmaktadõr. Bunlardan birincisi,
Lewy’ye göre Mütareke dönemi mahkeme
iddianameleri ile tanõk ifadelerinin içerdiği
suçlamalarõn kanõt olarak kabul
edilemeyeceğidir. Zira, bunlarõn
gerçeklikleri hiçbir şekilde doğrulanmamõş
olduğu gibi, Divan-ı Harplerin özellikle
o günün şartlarında objektif ve tarafsız
bir yargı organı oluşturmadıklarıdır.
Nitekim, Sadrazam Tevfik Paşa
tarafından kurdurulan Divan-ı Temyiz-
i Askeri’nin, Divan-ı Harplerin
mahkûmiyet kararlarının hemen hemen
hepsini bozmuş olması, Lewy’nin
görüşünü teyit etmektedir.
İkinci neden ise, Lewy’nin, Dadrian’õn
iddialarõnõ kanõtlamak amacõyla
yararlandõğõ Alman arşiv belgeleriyle
Türkiye kaynaklõ belgeleri tahrif ederek
kullanmõş olduğunu saptamõş olmasõdõr.
Dadrian’ın bu husustaki
sahtekârlıklarını sabırlı bir çalışma ile
teker teker ortaya koymuş olan Lewy,
David Stoddard’ın örgüt hakkındaki
değerlendirmesini geçerli bulmakta ve
yeni belgeler ortaya konmadıkça
Teşkilat-ı Mahsusa ile tehcir arasındaki
ilişkinin kanıtlanmamış bir iddiadan
ibaret kalacağını vurgulamaktadır.
(Lewy Guenter, The Armenian Massacres
in Otoman Turkey: A Disputed Genocide,
Utah University Pres, 2005, s. 82-89).
Enver Paşa’ya bağlõ gizli bir teşkilat olarak kurulan Teşkilat-õ Mahsusa operasyonel bir birlikti
Osmanlõ’nõn özel kuvvetleri
Bernard Lewis ve
yok etme kastõ
T
ehcir uygulamasının Ermeni
ulusuna karşı bir yok etme
yöntemi olmadığını, bu ne-
denle de soykırım olarak nitelendi-
rilemeyeceğini açıklayan tarihçi-
lerden biri de Prof. Bernard Le-
wis’tir. Bernard Lewis’in Ortadoğu
ve Osmanlõ tarihi alanõnda dünya-
ya ün salmõş bir kişi olmasõ ne-
deniyle, bu konudaki açõkla-
malarõ, çoğunluğu Ermeni
tezlerini benimseyen Batõlõ
akademisyenler açõsõndan
ezber bozucu olmuştur.
Lewis’in 1993’te “Le
Monde” gazetesinde
yayõmlanan görüşleri-
nin Ermenistan ile di-
yasporayõ çileden çõ-
kartmasõnõn nedeni, Os-
manlõ Devleti’nin Er-
meni uyruklarõna karşõ
bir “imha kastıyla”
hareket etmemiş oldu-
ğunu, yani soykõrõma başvurmadõğõnõ
tarihi perspektiften çarpõcõ argüman-
larla saptamasõydõ. Nitekim, Prof.
Lewis şöyle diyordu:
“Osmanlı Hükümeti’nin Ermeni
ulusuna karşı kitlesel imhayı öngö-
ren bir planı olduğunu gösteren
geçerli kanıt yoktur... Türklerin
tehcire başvurmalarının meşru ne-
denleri vardır... Zira, Ermeniler
Osmanlı topraklarını işgal eden
Rusya ile ittifak halinde Türklere
karşı çarpışıyorlardı.” (Un Entreti-
en avec Bernard Lewis, Le Monde,
16 Kasõm, 1993)
Bernard Lewis, daha sonraki bir
makalesinde de planlõ bir soykõrõm-
dan söz edilemeyeceğini şu nedenle-
re dayandõrmõştõ:
Osmanlı Devleti, Yahudilere
karşı kin ve düşmanlığı tahrik
eden Avrupa’daki antisemitizm
kampanyasına benzer eylem ve
davranışlar içine girmemiştir.
Ermeni tehciri, bütün ülkeyi
kapsamamış ve özellikle İstanbul
ve İzmir gibi kentlerde uygulan-
mamıştır.
Tehcir kararının meşru nedenle-
re dayandığı inkâr edilemez. Er-
meniler bazı Amerikan misyoner-
lerinin raporlarının ortaya koydu-
ğu üzere, tehcir kararından önce
ele geçirdikleri köylerde korkunç
zulümler yaptılar. Osmanlı top-
raklarını işgal eden Rusları kurta-
rıcı olarak gördüler ve onlara des-
tek vermekle kalmayıp onların sa-
fında çarpıştılar.
Bu durum, Osmanlı Hüküme-
ti’ni, bu sorunu daha önce de baş-
vurmuş olduğu tehcir yöntemiyle
çözme kararını almaya yöneltmiş-
tir... Ancak, “Osmanlı Hüküme-
ti’nin Ermeni milletini yok etmek
için bir plan ve kararı konusunda
hiçbir ciddi delil mevcut değildir.”
(Le Monde, 1 Ocak 1994)
Ermeni iddialarının
temel dayanakları
E
rmenistan ve diyaspora, 95
yõldõr tüm çabalarõna rağ-
men dünya kamuoyuna tez-
lerini kanõtlayabilecek açõk ve ge-
çerli bir belge sunamamalarõ ne-
deniyle, iddialarõnõ, doğruluğu ka-
nõtlanmamõş hatõrat türü sübjektif
yayõnlar ile savaş yõllarõnda ya-
yõmlanmõş propaganda amaçlõ ki-
tap niteliğindeki kaynaklara ve
sahte belgelere dayandõrmak zo-
runda kalmõşlardõr. Bu kaynaklar
hakkõnda aşağõda özet bilgi verile-
cektir.
Düzmece belgeler:
Talat Paşa’ya atfedilen
telgraflar
Bunlardan birincisi, 1920 yõlõn-
da Aram Andonyan adlõ bir Er-
meni yazar tarafõndan kaleme alõ-
nan “Ermeni Katliamına İlişkin
Resmi Türk Belgeleri” adlõ düz-
mece bir kitaptõr. (Andonyan Aram,
Documents Officiels Concernant le
Massacres Armeniens, Paris, 1920.
Imprimerie Turabian.) Bu kitaba
göre, Naim Bey adõnda Halep Va-
liliği’nde çalõşan ve tehcir uygula-
masõndan sorumlu hayali bir Os-
manlõ memuru , “Ermeni katlia-
mını” kanõtlayan şifre-telgraf tali-
matlarõ ve şifre anahtarlarõnõ An-
donyan’a satmõştõr. Bu telgraflarla,
güya, Talat Paşa, Halep Vali-
si’ne, bölgedeki Ermenilerin tü-
münün katledilmesini ve Türk er-
keklerle evlenerek sağ kalmayõ ba-
şaran Ermeni kadõnlar ile Türkler
tarafõndan evlatlõk alõnan öksüz
Ermeni çocuklarõnõn da toplanarak
yok edilmek üzere çöle sürülmesi
talimatõnõ vermektedir.
Türk Tarih Kurumu’nun sağla-
dõğõ imkânlarla çalõşan iki araş-
tõrmacõ, Andonyan’õn kitabõnda
yer alan ve resmi olduğu iddia edi-
len belgeleri ele alarak incelemiş
ve her birinin sahteliğini kanõtla-
mõşlardõr. (Şinasi Orel ve Sü-
reyya Yuca, Ermenilerce Talat
Paşa’ya Atfedilen Telgraflarõn
Gerçek Yüzü, Türk Tarih Kurumu,
Ankara, 1983) İngilizce ve Fran-
sõzcaya da tercüme edilen bu ki-
tap, Andonyan’õn iddialarõnõ çü-
rütmek bakõmõndan son derece et-
kili olmuştur. O kadar ki, bu sah-
tekârlõğõn ortaya çõkarõlmasõndan
sonra, Ermeni tarihçiler, Andon-
yan’õn kitabõna artõk atõfta bu-
lunmaz olmuşlardõr.
E
rmenilerin iddialarõnõ dayandõrdõklarõ ikinci
kaynak, İstanbul’da 1914’ten 1916’ya kadar
ABD Büyükelçisi olarak görev yapan Bü-
yükelçi Henry Morgenthau’nun 1918 yõlõnda
yayõmlanmõş olan “Büyükelçi Morgenthau’nun
Öyküsü” adlõ hatõratõdõr. (Ambassador Morgent-
hau’s Story, Doubleday, New York, 1918). Princeton
Üniversitesi’nde görevli Amerikalõ tarihçi Profe-
sör Heath Lowry, çok dikkatli ve titiz bir araştõr-
ma sonucunda yazmõş olduğu “Büyükelçi Mor-
genthau’nun Öyküsünün Perde Arkası” kita-
bõyla, Morgentau’nun anõlarõnõ içeren kitabõnõn tü-
müyle yalan ve yarõ gerçek verileri içerdiğini bel-
gelerle ortaya koymuştur. Profesör Lowry, Mor-
gentau’nun kitabõndaki açõklama ve iddialarõn tu-
tarsõzlõğõnõ ve uydurma olduklarõnõ, bu iddialarõ, bü-
yükelçinin İstanbul’daki görevi sõrasõnda Dõşişle-
ri Bakanlõğõ’na gönderdiği resmi rapor ve telgraf-
lar ile Türkiye’de geçirdiği 26 ay boyunca tuttuğu
günlüğündeki bilgileri karşõlaştõrmak suretiyle ka-
nõtlamõştõr. Lowry’e göre, Amerikan kamuoyunun
belirgin özelliklerinden biri haline gelen ve gü-
nümüzde de varlığını sürdüren güçlü Türkiye
aleyhtarlığının temel taşlarından biri olan Mor-
genthau’nun kitabı, İttihat ve Terakki Hükü-
meti’nin I. Dünya Savaşı’nı bahane ederek Er-
meni azınlığa karşı planlı bir soykırım uygula-
dığı inancının ana çıkış noktalarından biridir.
Morgenthau’nun anõlarõ eski güvenilirliğinden çok
şey kaybetmiş olsa bile, Ermeni tezlerinin taraftarlarõ
bugün hâlâ bu kaynağa atõfta bulunmaktan kendi-
lerini alõkoyamõyorlar. (Lowry,W.Heath, The Story
Behind Ambassador Morgentau’s Story, Isis Ya-
yõmcõlõk Ltd, İstanbul, 1990)
SAHTEKÂRLIK ÖYKÜSÜ: BÜYÜKELÇİ MORGENTHAU’NUN ANILARI
Savaş propagandasõ: Mavi Kitap
E
rmeni tarihçilerin Türkiye’ye yönelttikleri
soykõrõmõ suçunu kanõtlamak için yararlandõklarõ
başat yapõt, 1916 yõlõnda İngiltere hükümeti
tarafõndan “Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermenilerin
Uğradığı Muamele, 1915-1916” adõyla yayõmlanan ve
genellikle Mavi Kitap diye atõfta bulunulan kitaptõr.
İngiliz Parlamentosu’nun onayõyla “Parlamento Mavi
Kitaplar Külliyatı” çerçevesinde yayõmlanan bu kitap,
görünürde Osmanlõ hükümeti tarafõndan tasarlanan bir
etnik imha planõ çerçevesinde, Ermenilere karşõ
uygulanan vahşet ve katliamlarõ ortaya koyan 150 “görgü
tanığı” tarafõndan hazõrlanan belge ve raporlarõ içeriyor.
İngiliz hükümetinin bu kitabõ hazõrlatmakla amaçladõğõ
ana hedef, Amerikan kamuoyunun Ermenilere acõma
duygusunu sömürerek Washington’õn savaşa mümkün
olduğu kadar erken girmesini sağlamaktõ. Yayõnõn bu
açõdan başarõlõ olduğu bir gerçektir Nitekim, bu kitabõn,
Başkan Wilson’un savaşa katõlma kararõnõ almasõnda
başta gelen bir etken olduğunu zamanõn İngiliz hükümeti
üyeleri açõklamõşlardõr. (Mosa Anderson, Noel Buxton, A
Life, London, 1952, s.81)
Ermeni çeteciler ve onlarla birlikte ele geçirilen silah ve mühimmat sergileniyor. SÜRECEK
Enver Paşa.
Fotoğraf:NİHANİNAL
SÜHEYL BATUM
YAZDI
ERMENİSTAN BAYRAĞINI YAKTILAR
Büyük Birlik Teşkilatı İstanbul İl Teşkilatı’ndan
yaklaşık 100 kişilik bir grup dün Taksim Cum-
huriyet Anıtı’nın önünde önceki gün İstan-
bul’da 24 Nisan 1915 yılında hayatını kaybeden
Ermeniler için düzenlenen anma törenlerini
protesto etti. BBP İstanbul İl Başkan Yardım-
cısı Muhittin Açıcı, Taksim Meydanı ile Hay-
darpaşa Garı’nda önceki gün düzenlenen anma
törenlerinin Türk coğrafyası ile Türk milletini
hedef aldığını söyledi. Basın açıklamasının ar-
dından Ermenistan bayrağı üzerine benzin dö-
külerek yakıldı. Sık sık tekbir getiren gruptan
bazı kişiler yanmakta olan bayrağa tükürdü.
Bankacı kadına infaz
İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - İzmir’in
Balçova ilçesinde dün gece evine giderken si-
lahlõ saldõrõya uğrayan banka memuru Esra Ya-
şar (29), yaşamõnõ yitirdi. Yakõndan ateş edile-
rek öldürüldüğü belirtilen kadõnõn evinin anah-
tarlarõnõn olay sõrasõnda elinde olduğu, çantasõ
ve cep telefonun bulunamadõğõ öğrenildi. Ya-
şar’õn cenazesinin Adõyaman’a götürülmek
üzere ailesi tarafõndan teslim alõndõğõ bildirildi.