22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 NİSAN 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 CMYB C M Y B Türkiye’nin Aydınlık Yüzü ile Cumhuriyet’te yazdığım bu ilk yazımı sizler pazartesi günü okuyacaksınız. Ama ben 23 Nisan’da yazdım. Yani Osmanlı İmparatorluğu’nun yerine “yeni bir rejimin” kurulduğunun habercisi olarak TBMM’nin kurulduğu günün 90. yıldönümünde. Yani Osmanlı İmparatorluğu Meclisi yerine “Türk milletinin Meclisi’nin” kurulduğu günde. Yani “Türkiye Cumhuriyeti’nin yakın bir tarihte kurulacağını” müjdeleyen günün 90. yıldönümünde. Bu nedenle 23 Nisan günü, hepimiz için çok önemli bir gün. Ama dediğim gibi benim için ayrıca yeni bir başlangıç günü de. Çünkü Cumhuriyet gazetesinde belirli zamanlarda da olsa, yazı yazmaya başlamamın ilk günü. Evet belki konuk yazar gibiyim, belki belirli zamanlarda yazacağım, ama benim için yine de çok önemli. Çünkü bugüne kadar “Türkiye’nin aydınlık yüzünde yer alan” kadın, erkek, genç, yaşlı, dostlarla, Cumhuriyet âşıkları ile, birçok toplantıda bir araya gelme fırsatını buldum. Bu arada Vatan gazetesinde de, ortak olduğuna inandığım görüşlerimi dile getirme fırsatını buluyorum. Ama bugünden itibaren aralı da olsa, bu görüşlerimi Cumhuriyet okurları ile paylaşma fırsatını buluyorum. Dediğim gibi, bu benim için çok önemli. Ve bu arada “Türkiye’nin aydınlık yüzünde yer alanlar” dedim. Bununla biliyorsunuz ki, üç üniversite, beş üniversite bitirmiş kişileri kastetmiyorum. Bununla kendilerine “aydın” adını veren kişileri de kastetmiyorum. Hele kendilerine liberal aydın diyenleri, hiç kastetmiyorum. Bana göre onların çoğu “Osmanlı’yı bitiren aydınlarla aynı, onlarla eş”. Yani Osmanlı İmparatorluğu’nun tüm sanayisi ortadan kalkmışken tüm kaynakları yabancıların eline geçmişken, ekonomik çöküntü bünyeyi kemirirken, bunun farkına varmamış olan Osmanlı aydınları var ya, onlarla aynı. 1838 Ticaret Anlaşması ve daha sonra diğer bazı devletlerle yapılan anlaşmalar ortada dururken, Osmanlı borç boyunduruğu altında inlerken, kapitülasyonlar tüm ağırlığı ile sonuçlarını doğururken “Islahat Fermanı’nı bir kabul edelim, bak nasıl Avrupa bizi sevecek, arasına kabul edecek” diyen aydınlar var ya, “1876 Anayasası’na şu maddeyi koyarsak, hemen demokrasiye geçiyoruz, bak bizim tek isteğimiz demokrasi, bir de statükoyu yıkmak” diyen bazı Osmanlı aydınları var ya, işte onlar ne idiyse bugün kendilerine “liberal aydın” adı veren kişiler de aynı. Tek fark, eskiden onlara “yarı aydın”, “cahil aydın” diyorduk. Bugün “liberal aydın” diyorlar. Ha tabii bir de Başbakanımız onlara, “Onlar benim silahşorlarım” diyor. Hani dedi ya “Benim silahşorlarımın sayısı daha az” diye; işte bir fark da bu, o kadar. Dediğim gibi “Türkiye’nin aydınlık yüzünde yer alanlar” derken, kastettiğim kişiler, bu tür “yarı ya da liberal aydınlar” değil. Tabii aynı zamanda “Annan Planı’nı hiç okumadım ama katılıyorum” diyen ya da “Usulü bırakın, önemli olan amacın ulviliği, ona bakın” diyen aydınlar(!) da değil. Bunların hiçbiri değil. Pekiyi, benim “Türkiye’nin aydınlık yüzünde yer alan kişilerden” kastettiğim ne? Türkiye’nin demokratik, laik, sosyal, hukukun üstünlüğüne dayalı ve bağımsız bir cumhuriyet olmasını ve engeller ne olursa olsun ya da “karşılığında sunulan nimetler ne olursa olsun” öyle kalmasını isteyenler. Ve çocuklarının kendilerinden daha iyi yaşamasını, daha iyi bir geleceğe sahip olmasını isteyenler. O kadar. İşte sizlerle, artık bir de, bu mücadeleyi yıllardan beri sürdüren Cumhuriyet’te birlikte olacağımdan dolayı çok gururluyum. Ve 23 Nisan’da yaşam bulan demokratik, laik, bağımsız, Atatürk Cumhuriyeti yolunda el ele, birlikte başarılı olacağımıza de eminim. T eşkilat-õ Mahsusa, İttihat ve Terakki Cemiyeti bünyesinde Enver Paşa’ya bağlõ olarak kurulan gizli bir teşkilattõr. Kuruluş amacõ, İttihat ve Terakki’nin Türkçü ve İslamcõ görüşleri doğrultusunda özellikle yurtdõşõnda karşõ- istihbarat ve propaganda faaliyetlerinde bulunmak, örgütlenmeler oluşturmak ve operasyonlar yapmaktõr. 1911’de faaliyete geçen örgüt, Ağustos 1914’te Harbiye Nezareti’ne bağlõ resmi bir örgüte dönüştürülmüş, bilahare 1918 Ekimi’nde İttihat ve Terakki Hükümeti’nin iktidardan ayrõlmasõyla birlikte tasfiye edilmiştir. Örgüt arşivlerinin İttihat ve Terakki liderlerinin yurtdõşõna gitmeleri sõrasõnda imha edilmiş olduğu şayiasõ yaygõndõr. Örgütün Trablusgarp’ta İtalyanlara, Batõ Trakya’da Bulgar ve Yunanlõlara, Mõsõr ve Irak’ta İngilizlere karşõ direniş ve operasyonlarõ hakkõnda bilgiler varsa da, elde bir Teşkilat-õ Mahsusa arşivi olmamasõ nedeniyle I. Dünya Savaşõ sõrasõndaki etkinlikleri hâlâ bir sõr perdesi arkasõnda saklõdõr. Ermeni tezlerini savunan tarihçiler bu durumdan yararlanarak hiçbir sağlõklõ arşiv belgesine dayanmadan “Ermeni kırımının” İttihatçõlarõn emrindeki Teşkilat-õ Mahsusa tarafõndan yapõldõğõnõ iddia ederler. Örneğin ABD’li Ermeni tarihçi Dadrian, İttihat ve Terakki’nin Merkez Komitesi tarafõndan yönetilen Teşkilat-õ Mahsusa’nõn vurucu gücünün imparatorluk topraklarõndaki değişik cezaevlerindeki katiller ve idam mahkûmlarõ arasõndan seçilerek oluşturulduğunu, bu canilerin silahlõ eğitime tabi tutulduktan sonra çeteler halinde gruplaştõrõlarak doğudaki eylem alanlarõna Ermeni tehcir kafilelerini yok etmek amacõyla gönderildiklerini iddia eder. Buna kanõt olarak da Mütareke dönemindeki Divan-õ Harp iddianamelerinde yer alan suçlamalarla duruşmalar sõrasõnda dinlenen tanõklarõn ifadelerini ve bazõ Türk yetkililerin açõklamalarõnõ gösterir. (Dadrian,Vahakn, The Role of the Special Organization in the Armenian Genocide During the First World War, in Minorities in Wartime, ed. Panikos Panayi, s. 56.) ‘Ayrılıkçı harekete karşı’ Teşkilat-õ Mahsusa’ya ilişkin yegâne ciddi akademik çalõşma, ABD’li bir bilim adamõ olan Dr. Philip Stoddard tarafõndan yapõlmõştõr. Dr. Stoddard, örgütün I. Dünya Savaşõ sõrasõnda üstün kabiliyette subaylar tarafõndan yönetilen bir “özel kuvvetler birliği” gibi görev yaptõğõnõ ve esas itibarõyla Arap ayrõlõkçõ hareketine ve Osmanlõ topraklarõnõ işgal eden Batõlõ güçlere karşõ mücadele verdiğini belirtmektedir. Stoddard’a göre, Teşkilat-ı Mahsusa tehcir uygulamasına ve Ermenilerle mücadeleye karışmamıştır. (Stoddard, Philip, The Otoman Government and the Arabs, 1911 to 1918: A Preliminary Study of the Teşkilat-õ Mahsusa, 1963) 2001 yõlõnda Stoddard’la görüşen ve muhatabõnõn hâlâ aynõ görüşleri savunduğunu saptayan Profesör Guenter Lewy de yukarda zikrettiğimiz eserinde, Dadrian’õn iddialarõnõ iki nedenle kabul edilemez bulmaktadõr. Bunlardan birincisi, Lewy’ye göre Mütareke dönemi mahkeme iddianameleri ile tanõk ifadelerinin içerdiği suçlamalarõn kanõt olarak kabul edilemeyeceğidir. Zira, bunlarõn gerçeklikleri hiçbir şekilde doğrulanmamõş olduğu gibi, Divan-ı Harplerin özellikle o günün şartlarında objektif ve tarafsız bir yargı organı oluşturmadıklarıdır. Nitekim, Sadrazam Tevfik Paşa tarafından kurdurulan Divan-ı Temyiz- i Askeri’nin, Divan-ı Harplerin mahkûmiyet kararlarının hemen hemen hepsini bozmuş olması, Lewy’nin görüşünü teyit etmektedir. İkinci neden ise, Lewy’nin, Dadrian’õn iddialarõnõ kanõtlamak amacõyla yararlandõğõ Alman arşiv belgeleriyle Türkiye kaynaklõ belgeleri tahrif ederek kullanmõş olduğunu saptamõş olmasõdõr. Dadrian’ın bu husustaki sahtekârlıklarını sabırlı bir çalışma ile teker teker ortaya koymuş olan Lewy, David Stoddard’ın örgüt hakkındaki değerlendirmesini geçerli bulmakta ve yeni belgeler ortaya konmadıkça Teşkilat-ı Mahsusa ile tehcir arasındaki ilişkinin kanıtlanmamış bir iddiadan ibaret kalacağını vurgulamaktadır. (Lewy Guenter, The Armenian Massacres in Otoman Turkey: A Disputed Genocide, Utah University Pres, 2005, s. 82-89). Enver Paşa’ya bağlõ gizli bir teşkilat olarak kurulan Teşkilat-õ Mahsusa operasyonel bir birlikti Osmanlõ’nõn özel kuvvetleri Bernard Lewis ve yok etme kastõ T ehcir uygulamasının Ermeni ulusuna karşı bir yok etme yöntemi olmadığını, bu ne- denle de soykırım olarak nitelendi- rilemeyeceğini açıklayan tarihçi- lerden biri de Prof. Bernard Le- wis’tir. Bernard Lewis’in Ortadoğu ve Osmanlõ tarihi alanõnda dünya- ya ün salmõş bir kişi olmasõ ne- deniyle, bu konudaki açõkla- malarõ, çoğunluğu Ermeni tezlerini benimseyen Batõlõ akademisyenler açõsõndan ezber bozucu olmuştur. Lewis’in 1993’te “Le Monde” gazetesinde yayõmlanan görüşleri- nin Ermenistan ile di- yasporayõ çileden çõ- kartmasõnõn nedeni, Os- manlõ Devleti’nin Er- meni uyruklarõna karşõ bir “imha kastıyla” hareket etmemiş oldu- ğunu, yani soykõrõma başvurmadõğõnõ tarihi perspektiften çarpõcõ argüman- larla saptamasõydõ. Nitekim, Prof. Lewis şöyle diyordu: “Osmanlı Hükümeti’nin Ermeni ulusuna karşı kitlesel imhayı öngö- ren bir planı olduğunu gösteren geçerli kanıt yoktur... Türklerin tehcire başvurmalarının meşru ne- denleri vardır... Zira, Ermeniler Osmanlı topraklarını işgal eden Rusya ile ittifak halinde Türklere karşı çarpışıyorlardı.” (Un Entreti- en avec Bernard Lewis, Le Monde, 16 Kasõm, 1993) Bernard Lewis, daha sonraki bir makalesinde de planlõ bir soykõrõm- dan söz edilemeyeceğini şu nedenle- re dayandõrmõştõ: Osmanlı Devleti, Yahudilere karşı kin ve düşmanlığı tahrik eden Avrupa’daki antisemitizm kampanyasına benzer eylem ve davranışlar içine girmemiştir. Ermeni tehciri, bütün ülkeyi kapsamamış ve özellikle İstanbul ve İzmir gibi kentlerde uygulan- mamıştır. Tehcir kararının meşru nedenle- re dayandığı inkâr edilemez. Er- meniler bazı Amerikan misyoner- lerinin raporlarının ortaya koydu- ğu üzere, tehcir kararından önce ele geçirdikleri köylerde korkunç zulümler yaptılar. Osmanlı top- raklarını işgal eden Rusları kurta- rıcı olarak gördüler ve onlara des- tek vermekle kalmayıp onların sa- fında çarpıştılar. Bu durum, Osmanlı Hüküme- ti’ni, bu sorunu daha önce de baş- vurmuş olduğu tehcir yöntemiyle çözme kararını almaya yöneltmiş- tir... Ancak, “Osmanlı Hüküme- ti’nin Ermeni milletini yok etmek için bir plan ve kararı konusunda hiçbir ciddi delil mevcut değildir.” (Le Monde, 1 Ocak 1994) Ermeni iddialarının temel dayanakları E rmenistan ve diyaspora, 95 yõldõr tüm çabalarõna rağ- men dünya kamuoyuna tez- lerini kanõtlayabilecek açõk ve ge- çerli bir belge sunamamalarõ ne- deniyle, iddialarõnõ, doğruluğu ka- nõtlanmamõş hatõrat türü sübjektif yayõnlar ile savaş yõllarõnda ya- yõmlanmõş propaganda amaçlõ ki- tap niteliğindeki kaynaklara ve sahte belgelere dayandõrmak zo- runda kalmõşlardõr. Bu kaynaklar hakkõnda aşağõda özet bilgi verile- cektir. Düzmece belgeler: Talat Paşa’ya atfedilen telgraflar Bunlardan birincisi, 1920 yõlõn- da Aram Andonyan adlõ bir Er- meni yazar tarafõndan kaleme alõ- nan “Ermeni Katliamına İlişkin Resmi Türk Belgeleri” adlõ düz- mece bir kitaptõr. (Andonyan Aram, Documents Officiels Concernant le Massacres Armeniens, Paris, 1920. Imprimerie Turabian.) Bu kitaba göre, Naim Bey adõnda Halep Va- liliği’nde çalõşan ve tehcir uygula- masõndan sorumlu hayali bir Os- manlõ memuru , “Ermeni katlia- mını” kanõtlayan şifre-telgraf tali- matlarõ ve şifre anahtarlarõnõ An- donyan’a satmõştõr. Bu telgraflarla, güya, Talat Paşa, Halep Vali- si’ne, bölgedeki Ermenilerin tü- münün katledilmesini ve Türk er- keklerle evlenerek sağ kalmayõ ba- şaran Ermeni kadõnlar ile Türkler tarafõndan evlatlõk alõnan öksüz Ermeni çocuklarõnõn da toplanarak yok edilmek üzere çöle sürülmesi talimatõnõ vermektedir. Türk Tarih Kurumu’nun sağla- dõğõ imkânlarla çalõşan iki araş- tõrmacõ, Andonyan’õn kitabõnda yer alan ve resmi olduğu iddia edi- len belgeleri ele alarak incelemiş ve her birinin sahteliğini kanõtla- mõşlardõr. (Şinasi Orel ve Sü- reyya Yuca, Ermenilerce Talat Paşa’ya Atfedilen Telgraflarõn Gerçek Yüzü, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1983) İngilizce ve Fran- sõzcaya da tercüme edilen bu ki- tap, Andonyan’õn iddialarõnõ çü- rütmek bakõmõndan son derece et- kili olmuştur. O kadar ki, bu sah- tekârlõğõn ortaya çõkarõlmasõndan sonra, Ermeni tarihçiler, Andon- yan’õn kitabõna artõk atõfta bu- lunmaz olmuşlardõr. E rmenilerin iddialarõnõ dayandõrdõklarõ ikinci kaynak, İstanbul’da 1914’ten 1916’ya kadar ABD Büyükelçisi olarak görev yapan Bü- yükelçi Henry Morgenthau’nun 1918 yõlõnda yayõmlanmõş olan “Büyükelçi Morgenthau’nun Öyküsü” adlõ hatõratõdõr. (Ambassador Morgent- hau’s Story, Doubleday, New York, 1918). Princeton Üniversitesi’nde görevli Amerikalõ tarihçi Profe- sör Heath Lowry, çok dikkatli ve titiz bir araştõr- ma sonucunda yazmõş olduğu “Büyükelçi Mor- genthau’nun Öyküsünün Perde Arkası” kita- bõyla, Morgentau’nun anõlarõnõ içeren kitabõnõn tü- müyle yalan ve yarõ gerçek verileri içerdiğini bel- gelerle ortaya koymuştur. Profesör Lowry, Mor- gentau’nun kitabõndaki açõklama ve iddialarõn tu- tarsõzlõğõnõ ve uydurma olduklarõnõ, bu iddialarõ, bü- yükelçinin İstanbul’daki görevi sõrasõnda Dõşişle- ri Bakanlõğõ’na gönderdiği resmi rapor ve telgraf- lar ile Türkiye’de geçirdiği 26 ay boyunca tuttuğu günlüğündeki bilgileri karşõlaştõrmak suretiyle ka- nõtlamõştõr. Lowry’e göre, Amerikan kamuoyunun belirgin özelliklerinden biri haline gelen ve gü- nümüzde de varlığını sürdüren güçlü Türkiye aleyhtarlığının temel taşlarından biri olan Mor- genthau’nun kitabı, İttihat ve Terakki Hükü- meti’nin I. Dünya Savaşı’nı bahane ederek Er- meni azınlığa karşı planlı bir soykırım uygula- dığı inancının ana çıkış noktalarından biridir. Morgenthau’nun anõlarõ eski güvenilirliğinden çok şey kaybetmiş olsa bile, Ermeni tezlerinin taraftarlarõ bugün hâlâ bu kaynağa atõfta bulunmaktan kendi- lerini alõkoyamõyorlar. (Lowry,W.Heath, The Story Behind Ambassador Morgentau’s Story, Isis Ya- yõmcõlõk Ltd, İstanbul, 1990) SAHTEKÂRLIK ÖYKÜSÜ: BÜYÜKELÇİ MORGENTHAU’NUN ANILARI Savaş propagandasõ: Mavi Kitap E rmeni tarihçilerin Türkiye’ye yönelttikleri soykõrõmõ suçunu kanõtlamak için yararlandõklarõ başat yapõt, 1916 yõlõnda İngiltere hükümeti tarafõndan “Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermenilerin Uğradığı Muamele, 1915-1916” adõyla yayõmlanan ve genellikle Mavi Kitap diye atõfta bulunulan kitaptõr. İngiliz Parlamentosu’nun onayõyla “Parlamento Mavi Kitaplar Külliyatı” çerçevesinde yayõmlanan bu kitap, görünürde Osmanlõ hükümeti tarafõndan tasarlanan bir etnik imha planõ çerçevesinde, Ermenilere karşõ uygulanan vahşet ve katliamlarõ ortaya koyan 150 “görgü tanığı” tarafõndan hazõrlanan belge ve raporlarõ içeriyor. İngiliz hükümetinin bu kitabõ hazõrlatmakla amaçladõğõ ana hedef, Amerikan kamuoyunun Ermenilere acõma duygusunu sömürerek Washington’õn savaşa mümkün olduğu kadar erken girmesini sağlamaktõ. Yayõnõn bu açõdan başarõlõ olduğu bir gerçektir Nitekim, bu kitabõn, Başkan Wilson’un savaşa katõlma kararõnõ almasõnda başta gelen bir etken olduğunu zamanõn İngiliz hükümeti üyeleri açõklamõşlardõr. (Mosa Anderson, Noel Buxton, A Life, London, 1952, s.81) Ermeni çeteciler ve onlarla birlikte ele geçirilen silah ve mühimmat sergileniyor. SÜRECEK Enver Paşa. Fotoğraf:NİHANİNAL SÜHEYL BATUM YAZDI ERMENİSTAN BAYRAĞINI YAKTILAR Büyük Birlik Teşkilatı İstanbul İl Teşkilatı’ndan yaklaşık 100 kişilik bir grup dün Taksim Cum- huriyet Anıtı’nın önünde önceki gün İstan- bul’da 24 Nisan 1915 yılında hayatını kaybeden Ermeniler için düzenlenen anma törenlerini protesto etti. BBP İstanbul İl Başkan Yardım- cısı Muhittin Açıcı, Taksim Meydanı ile Hay- darpaşa Garı’nda önceki gün düzenlenen anma törenlerinin Türk coğrafyası ile Türk milletini hedef aldığını söyledi. Basın açıklamasının ar- dından Ermenistan bayrağı üzerine benzin dö- külerek yakıldı. Sık sık tekbir getiren gruptan bazı kişiler yanmakta olan bayrağa tükürdü. Bankacı kadına infaz İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - İzmir’in Balçova ilçesinde dün gece evine giderken si- lahlõ saldõrõya uğrayan banka memuru Esra Ya- şar (29), yaşamõnõ yitirdi. Yakõndan ateş edile- rek öldürüldüğü belirtilen kadõnõn evinin anah- tarlarõnõn olay sõrasõnda elinde olduğu, çantasõ ve cep telefonun bulunamadõğõ öğrenildi. Ya- şar’õn cenazesinin Adõyaman’a götürülmek üzere ailesi tarafõndan teslim alõndõğõ bildirildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle