Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 19 NİSAN 2010 PAZARTESİ
6 HABERLER
BİLİM ve SİYASET
ORHAN BURSALI
Balbay, Merhaba!
Gönderdiğin mektubu aldım. Ben de sana
yazacaktım. Ama okurlarımın sürekli baskısı ve
yönelttiği bitmez tükenmez soruların üzerine,
Ertuğrul Özkök’ün dünkü yazısı da binince,
sana daha genel içerikle buradan seslenmek
kaçınılmaz oldu.
Müthiş karışık duygular içinde okudum
mektubunu. Hapishanenin ne olduğunu, ben
dahil, bu ülkenin kahır çekmiş çoğunluğu bilir!
Hapishane ile tanışmak, bu ülke yurttaşlığının
bir yaşam bonusu gibidir! Bütünleşmeye
çalıştığımız Avrupa yurttaşları, böyle bir
‘demokratik hak’ka kolay sahip olamazlar!
İşe bak ki, ülkemiz, demokrasi yolunda büyük
adımlar attıkça (!), yurttaşların hak ve hukukları,
yaşadığımız askeri darbe dönemlerinden bile
yer yer daha kötü olarak askıya alınıyor.
Senin bir yılı aşan tutukluluğunu izah
edebilecek bir hukuk vicdanının kalmadığı,
mahkemeleri daha çok siyasi tutumların
yönlendirdiği bir dönem yaşıyoruz.
Hukuk, siyasi giyotin gibi çalışıyor!
Bu olağan ve doğal değildir! Hele hele,
iktidarın dayattığı anayasal değişikliklerin
hukuk ve yargı ayaklarına baktığımızda,
Silivri/Ergenekon hukuk anlayışının ülkede
sürekli kılınmak istendiğini görüyoruz.
Fotoğraf nettir! Ülkemiz insanlarının belki de
daha büyük çoğunluklar halinde hapishane
özgürlükleriyle tanışacağı zamanlara doğru yol
alıyoruz!
Ergenekon hukuku, geleceğin provası gibi!
İktidar ebediyen kalıcı gibi davranıyor!
O halde, adım adım, ısıtıla pişirile, geçmişin
pespaye demokrasisini bile arayabileceğimiz
bir düzenin tutsaklığına hazırlandırılıyor gibiyiz.
Ergenekon kazanı, bu kazan içindeki ve
çevresindeki yalan dolanlar, bilgi kirlilikleri,
hukuk ahlaksızlıkları, bu ülke insanlarına nasıl
bir gelecek planlandığının açık seçik
kanıtlarıdır...
İktidarın yargıyı bütünüyle ve tamamıyla
yıkma girişimi, bu girişime eşlik eden yandaş
medyanın, tıpkı bir darbe ortamına özgü
hukuku sahiplenen ahlaksız yayınları da,
hazırlanan gelecek hakkında güçlü bir fikir
veriyor.
Sevgili Mustafa, sen ve senin gibi diğer
yargılananlar tutuklu kaldıkları sürece, ben de
özgür değilim. Ülkede yaşanan bütün
kötülükler, ahlaksızlıklar, adaletsizlikler,
özgürlüğümüzden alıp götürüyor.
Anayasa paketinde yargıya ilişkin
değişiklikler gerçekleşirse, hapishane dışında
olmanın yarattığı kısmi özgürlük duygusunu da
tamamen kaybedeceğimi biliyorum!
Bu durum, demokrasi ve özgürlüğe ilişkin
ahlaki yargıları ve değerleri daha evrensel olan
insanların sorumluluklarını son derece arttırıyor.
Bizim kumaşımızdan, hiçbir yalakalık, hele
hele iktidar yandaşlığı, değerlerimizi daha alt
basamaklara indiren veya satan, duruma uyum
sağlayan, pusuya yatıp bekleyen, bugünün
Türkiye’sinde epey geçerli bu ve benzeri
niteliklere sahip başka bir insan çıkamaz...
Dokumuz buna uygun değil. Bu dokunun
başka bir özelliği de, saydam kalmaktır.
Saydamlık, biliyorsun ki, hele hele müthiş
yaralayıcı ve kişiye zarar verici olabilmektedir.
Ancak, düşüncelerimizi paylaşamadığımız
sürece, kendi hapishanemizi de yaratmış
oluruz ve bu kendini yok etme sürecinin
başlangıcıdır. Bu varlık sorunudur!
Sevgili Balbay, görevden alınman, görüldüğü
gibi salt Cumhuriyet’in sorunu olarak
kalmamıştır. Cumhuriyet’te önemli olaylardan
hiçbiri, Cumhuriyet’in karar organlarının özel
sorunu olarak kalmamış, okurlar ve Türkiye’nin
ilgili kesimleri, hep olayın içinde olmuştur...
Bizler, Cumhuriyet’in sahibi okurlardır,
demedik mi! Ertuğrul Özkök’ün yazısı da bunun
tipik bir örneğidir.
Cumhuriyet’in bu özelliği, tarihsel
köklerinden gelir. Atatürk’ün kurduğu
gazetedir! Çeşitli süreçlerden geçerek bugün
geldiği nokta, daha özgür, daha demokratik,
evrensel hukukun ilkelerini benimseyen, sosyal
dayanışmacı ve ülkenin insanlık arenasında
başı dik ve kararlarını özgürce verebilecek
kadar siyasal ve ekonomik bağımsızlığa sahip
bir ülkeyi savunmaktır.
Cumhuriyet, iktidarın, ülkeyi bu
savunduğumuz özelliklerden daha da
uzaklaştıracağını görenlerin, bilenlerin
gazetesidir. Bu açıdan, iktidarın bir karşı
odağıdır!
Cumhuriyet, Özkök’ün dediği gibi bir fikir
gazetesidir! Böyle bir gazetenin haber tercihleri
de vardır. İlhan Selçuk, sen ve Cumhuriyet
hakkında söyledikleriyle, ancak bir insan artığı
olabileceğini göstermiş kişiciklerin ve benzeri
olayların Cumhuriyet’te ciddi-tarafsız haber
olarak yer alması, bu bağlamda zordur.
Özkök’ün dile getirdiği düşünceleri, okurlar
da tartışıyor.
Ankara Büro’da şüphesiz ki zorluklar vardı.
Atanan temsilci arkadaşımızın da Cumhuriyet’e
önemli katkıları olabilecek bir donanımda
olduğunu biliyoruz. Eminim ki, Ankara’da
temsilci olarak kalmak istemek gibi bir
düşüncenden kaynaklanmayan, ama canını
yakan süreç, bildiğin gibi, şirket yönetim
kurulunun kararıdır. Bu süreçten, bana ve
künyede adı olan Yayın Kurulu’nun üyelerine
mektup yazacağının bildirilmesi üzerine
haberdar edildim. Bu bir danışma değildi,
alınan karar ve gerekçelerinin bildirilmesiydi.
Bu konu tartışmaya açılabilseydi, daha uygun
çözümler ortaya çıkabilirdi...
İlhan Selçuk sonrası dönemin en önemli ilk
kararı bu oldu! Düşünüyorum da, keşke bu
konu, mesela 5 ay önce, İlhan Ağabey’in içinde
olacağı bir süreçle karara bağlansaydı!
Cumhuriyet’in, bugünü, kimliğini
zedelemeyecek bir biçimde atlatması, en
büyük arzumuz. İlhan Selçuk sonrası dönemin
Cumhuriyet’i ile ilgili genel düşüncelerimi de bir
diğer yazıda paylaşacağım.
Bu yazıyı yazarken, masamdaki dumanı tüten
kahveyi ve yanındaki dark çikolatayı hepinizle
paylaşıyorum!
obursali@cumhuriyet.com.tr
Doç. Dr. Ümit Kocasakal, Ergenekon davasõnda gerçekleşen uzun tutukluluk sürelerini eleştirdi:
Bu kararlar AİHM’den dönerTARKAN TEMUR
Gazetemiz yazarlarõndan
Mustafa Balbay ile Tun-
cay Özkan ve Mehmet Ha-
beral olmak üzere, ağõrlõk-
lõ olarak Ergenekon dava-
sõnda yaşanan uzun tutuk-
luluk sürelerini eleştiren Ga-
latasaray Üniversitesi (GÜ)
Hukuk Fakültesi öğretim
üyesi Doç. Dr. Ümit Koca-
sakal, uzun tutukluluk sü-
relerinin kişi özgürlüğü ve
güvenliğini düzenleyen 5.
madde bakõmõndan ele alõ-
narak incelendiğini belirte-
rek “Bu kararlar
AİHM’den döner” dedi.
Tutuklama kararõnõn, bir
“ön ceza olmadığına” ve
“istisna” olduğuna dikkat
çeken Doç. Kocasakal, hak
ve özgürlüğün bir mahkeme
kararõ olmadan sõnõrlandõ-
rõlmasõnõn engellenmesi için
“adli kontrol” uygulama-
sõnõn getirildiğine ancak uy-
gulanmadõğõna dikkat çekti.
Yasada yer alan tutuklu-
luk için gerekli şartlarõn gö-
zetilmediğini belirten Doç.
Kocasakal, “kuvvetli şüp-
he”nin tutukluluk için ye-
terli olmadõğõnõ, kişinin suç-
luluğu hakkõnda kuvvetli
suç şüphesi bulunsa dahi, tu-
tuklama kararõnõn doğru-
dan doğruya başvurulan bir
tedbir olmamasõ gerektiğini
kaydetti. Doç. Kocasakal,
AİHM’nin soyut gerekçe-
lerle tutukluluk halinin de-
vamõnõ ihlal saydõğõnõ be-
lirterek kararlarda tutuklu-
luğun gerekçesinin, deneti-
me elverecek şekilde açõk ve
somut olarak belirtilmesi
gerektiğinin altõnõ çizdi. Ge-
rekçesiz ya da yetersiz ge-
rekçeyle kişilerin özgürlü-
ğünden mahrum edildiğini
belirten Doç. Kocasakal,
“AİHM de zaten soyut ge-
rekçelerle, kanundaki ifa-
delerin tekrarlarıyla, bu
kadar uzun tutukluluk ka-
rarlarını haklı olarak ihlal
sayıyor. AİHM’nin getir-
diği kriter ise tahliye tale-
binin reddi ve tutuklulu-
ğun devamı için öyle bir
gerekçe ortaya koymanız
gerekir ki dışarıdan bakan
bir üçüncü kişiyi ikna ede-
cek düzeyde olmalı” dedi.
İhsas-ı rey uyarısı
“Kaçma şüphesi” ve
“delilleri karatma şüphe-
si” gibi özel tutuklama se-
beplerine hiç bakõlmadan
tutuklama yapõldõğõnõ ve
tahliye taleplerinin de soyut
gerekçelerle reddedildiğini
belirten Doç. Kocasakal,
“Orada çok ciddi gördü-
ğüm sorunlar var. Tutuk-
lama ya da tahliye talep-
lerinin reddinin gerekçe-
lerinde, ‘suçun cezasõ ve
yattõğõ süre dikkate alõndõ-
ğõnda’ deniyor. Bu şu de-
mektir, bu kişi zaten mah-
kûm olacak, mahkûmiye-
tin sonucunda infaz edile-
cek cezadan daha fazla
da yatmasın. Bu öncelikle
‘ihsas-õ rey’ anlamına ge-
lir” dedi.
101. madde tartışması
Eski Ceza Muhakemele-
ri Kanunu’nda (CMK) tu-
tuklama kararõna ya da tu-
tukluluğun devamõna ilişkin
karara itirazõ mümkün kõlan
açõk bir hüküm olduğunu
belirten Doç. Kocasakal,
yeni CMK’de ise uygula-
manõn farklõ olduğunu söy-
ledi. Doç. Kocasakal, 12.
Ağõr Ceza Mahkemesi üye-
si Oktay Kuban’õn verdiği
tahliye kararõna itiraza atõf-
ta bulunarak “Yeni
CMK’ye göre ‘tutuklama
talebinin reddine’ ya da
‘tahliye kararõna’ itiraz
mümkün değil. Bunu, 101.
maddeyi çıkarmak müm-
kün. 101. maddede özel
olarak deniyor ki, bu mad-
deye göre verilen karar-
lara karşı itiraz müm-
kündür. Bunun ters anla-
mından çıkan şudur: Ka-
nun koyucu burada sade-
ce tutuklulukla ilgili ka-
rarlara itirazı mümkün
gördüğüne göre, tutukla-
ma talebinin reddine ve
tahliyeye dair kararlara
itiraz yolunu kapatıyor.
Bu kanunun ruhuna ve
mantığına daha uygun.
Aslolan tutuksuz yargıla-
ma ve özgürlüktür. Öz-
gürlüğün sınırlandırılma-
sı istisna olduğuna göre
normal şartlarda özgür-
lüğe dair karara itiraz
edilmemesi gerekir. Ben
yeni kanun bakımından
böyle olduğunu düşünü-
yorum” diye konuştu.
Yetersiz olduğu halde ihale verilen firma işi yarõda bõraktõ, tahkimden 14 kat para aldõ
BOTAŞ’ta ikinci perdeMURAT KIŞLALI
ANKARA - BOTAŞ’õn, Hanak
doğalgaz kompresör istasyonunun
yapõmõnda sahayõ terk etmesi üzerine
sözleşmesini feshettiği METOT-IS-
KRA-AVIGAZ (MIA) ortaklõğõ, tah-
kime gidince 14 milyon dolar tazmi-
nat kazandõ. Oysa, sözleşmenin fes-
hedilmesinden önce, projenin ta-
mamlanmasõ için 1 milyon dolarlõk iş
kalmõştõ. Böylece BOTAŞ, projeyi ta-
mamlamayan MIA’ya 14 kat para
ödemiş oldu.
Başbakanlõk Denetleme Kurulu’nun
BOTAŞ 2008 yõlõ raporuna göre, yö-
netim kurulu, yetkisi olmadan, yeter-
lilik taşõmayan MIA ortaklõğõna 62.2
milyon dolarlõk Hanak ve Sõvas kom-
presör istasyonlarõ işlerini verdi. An-
cak MIA daha sonra sahayõ terk etti ve
bunun üzerine BOTAŞ da iki sözleş-
meyi feshetti. Akabinde MIA her iki
işte tahkime gitti. Hanak’ta yaklaşõk
1 milyon dolarlõk eksik işi bulunma-
sõna karşõn hakem heyeti, MIA lehi-
ne karar verdi ve BOTAŞ’õn bu or-
taklõğa yaklaşõk 14 milyon dolar öde-
mesine hükmetti.
MIA, Sõvas işinde de yaklaşõk 8.6
milyon dolar talep ediyor. Ancak
henüz karar çõkmadõ. Başbakanlõk
Yüksek Denetleme Kurulu’nun 22
Aralõk 2009 tarihinde kabul ettiği ra-
porda MIA’nõn ihaleleri almasõ son-
rasõ yaşanan kamu zararõnõ şöyle an-
latõldõ:
MIA işi aksattı: Sözleşmelere
göre Hanak 30 Eylül 2006’da, Sõvas
22 Ağustos 2007’de bitirilecekti. An-
cak MIA işi aksattõ ve yükümlülük-
lerini yerine getiremedi.
BOTAŞ sözleşmeleri fes-
hetti: Yönetim kurulu, 29 Haziran
2007’de sözleşmenin feshi yönünde
genel müdürlüğün yetkili kõlõnmasõ-
na ilişkin karar aldõ. MIA, 17 Temmuz
2007 tarihli tek taraflõ fesih bildirim
yazõsõnõ BOTAŞ’a bildirdi. Genel
müdürlük de her iki işin sözleşmesi-
ni 1 Ağustos 2007’de feshetti.
4 milyon dolarlık iş ta-
mamlanamadı: Hanak’ta 1 mil-
yon 18 bin dolar eksik iş kaldõğõ tes-
pit edildi. Buna karşõn bu işlerin iha-
leye çõkartõlõp tamamlanmasõ için
yaklaşõk 5.2 milyon dolarlõk maliyet
hesaplandõ. Sõvas’ta ise yaklaşõk 3 mil-
yon dolarlõk iş kaldõğõ ve bu işlerin ta-
mamlanmasõ için çõkõlacak ihalenin
maliyetinin 10.9 milyon dolar olduğu
tespit edildi. Buna göre BOTAŞ, fes-
hettiği iki sözleşmede kalan 4 milyon
dolarlõk işi, 16.1 milyon dolara yap-
tõrmak için ihaleye çõktõ.
Sıvas’ta ekstra kamu za-
rarı: Sõvas’ta kalan işler için yapõlan
ihalede en düşük teklifi verdiği halde
teminat mektubu usule uygun olma-
dõğõ gerekçesiyle teklif dõşõ bõrakõlan
bir firma, ilki iptal edildiği için 18 gün
sonra yapõlan ikinci ihaleyi 2 milyon
dolar yüksek fiyatla aldõ. Kalan işler
15 Temmuz 2009 itibarõyla tamam-
landõ, ancak kesin kabul işlemleri
yapõlmadõğõ için ilk sözleşme ile ka-
lan işlerin ihalesi arasõndaki maliyet
farkõ belirlenemedi ve MIA’ya oluşan
maliyet farkõnõn rücu edilmesi ile il-
gili hukuki işlemlere başlanamadõ.
MIA 1 milyon dolar için, 14 milyon dolar aldı: BOTAŞ’ın çı-
kardığı maliyetlere karşın, MIA da BOTAŞ aleyhine Hanak ve Sıvas
için iki ayrı tahkim süreci başlattı. Bunlardan Hanak’taki süreç MIA
lehine tamamlandı ve hakem heyeti, BOTAŞ’ın MIA’ya 13 milyon do-
lar ile 1.2 milyon TL tutarında meblağ ödemesine hükmetti. Karar BO-
TAŞ’a 4 Kasım 2009’da tebliğ edildi. MIA Sıvas’ta ise BOTAŞ’tan 7.1
milyon dolar, 85.8 bin Avro ve 2.1 milyon TL talep ediyor.
TÜYAP 15. İzmir Kitap Fuarı’nda hafta sonu hare-
ketliliği yaşandı. Kentteki bahar havasını Kültür-
park’ta değerlendiren İzmirli kitapseverler, kendilerini
sayfaların arasına attı. Kitap fuarının ziyaretçileri arasında gençlerin yoğunluğu dikkat çek-
ti. Gençler, Cumhuriyet Kitapları standının da önde gelen konuklarındandı. Stantta gazetemiz
yazarları Hikmet Çetinkaya, Serdar Kızık ve Ataol Behramoğlu, dün okurlarıyla buluştu, ki-
taplarını imzaladı. İzmir Kitap Fuarı, 25 Nisan’a dek açık kalacak. (FOTOĞRAF: EMRE DÖKER)
Kitaba genç akını
Güven’in yanıtı
ANKARA (AN-
KA) - Yazõlõ açõklama
yaparak “Kamuoyunu
günlerdir gereksiz yere
meşgul eden bir iftira
kampanyasõnõn odağõ
haline geldim” diyen
emekli Tümamiral İlker
Güven, eşi Sunahanõm
Güven ile arasõndaki bo-
şanma davasõ dosyasõn-
da yer alan, karşõlõklõ
suçlamalar ve iddialara
yarõn saat 13.00’te An-
kara Sürmeli Oteli’nde
basõn toplantõsõyla yanõt
verecek.
Londra’daki Türk
dernekleri
LONDRA (AA) -
Londra’daki Türk der-
neklerinin, 1915 olayla-
rõna ilişkin Ermeni id-
dialarõyla ilgili olarak
düzenlenen ağaç dikme
töreninde kullanõlan bir
plaketin kaldõrõlmasõ yö-
nündeki girişimleri ba-
şarõlõ oldu. İngiltere’nin
başkenti Londra’daki
Ealing bölgesinde Er-
meni lobisi, 1915 olay-
larõna ilişkin Ermeni id-
dialarõnõ yansõtan tören
düzenleyerek ağaç dikti.
Ağacõn yanõna konulan
ve Türk derneklerinin
tepkisine neden olan
plaket, törenden yakla-
şõk bir saat sonra yine
Ermeniler tarafõndan
kaldõrõldõ.
Canlar birlik oldu
ADANA (Cumhu-
riyet Bürosu) - Pir Sul-
tan Abdal Kültür Derne-
ği (PSAKD) Dertli Di-
vani’nin katõlõmõyla
‘Birlik Cemi’ düzenledi.
Seyhan Kültür Merke-
zi’nde önceki gün akşam
yapõlan etkinliğe Alevi
yurttaşlar büyük ilgi
gösterdi. Adana Valisi
İlhan Atõş’õn da katõldõğõ
etkinlikte konuşan
PSKAD Adana Şube
Başkanõ Miktad Öztürk,
Alevileri dõşlamaya kim-
senin gücünün yetmeye-
ceğini belirtti. Cem ön-
cesinde deyiş ve türküle-
ri seslendiren ozan Dert-
li Divani, Alevi-Bektaşi
inancõnõn herkese ve her
inanca eşit baktõğõnõ söy-
ledi. Etkinlikte Sõvas ve
Maraş katliamlarõnda
yaşamlarõnõ yitirenler de
unutulmadõ.
Kitaplı yanıt
ANKARA (AN-
KA) - Aleviliğin Gizli
Tarihi, Aleviliğin Kökle-
ri, Kayõp Bir Alevi Efsa-
nesi, Aleviliğin Kayõp
Bin Yõlõ gibi kitaplarõnda
Aleviliğin köklerinin,
Hõristiyanlõğõn bir mez-
hebi olan Paulikenizme
dayandõğõnõ iddia eden
Erdoğan Çõnar’a, Hamza
Aksüt, Ünsal Öztürk ve
Hasan Harmancõ birlikte
yazdõklarõ “Alevi Tarih
Yazõmõnda Skandal - Er-
doğan Çõnar Örneği” ad-
lõ kitabõyla yanõt verdi.
Kitabõn yazarlarõndan
Ünsal Öztürk, Erdoğan
Çõnar’õn bilerek ve iste-
yerek kaynaklarõ çarpõttõ-
ğõnõ ve “yalan söyleye-
rek” bu kitaplarõ yazdõğõ-
nõ, Çõnar’õn “Alevilik İs-
lam dõşõdõr” diyen Alevi-
lerin duygularõnõ istismar
ettiğini ve onlarõn bilin-
çaltlarõna İncil’i ve Tev-
rat’õ yerleştirmeye çalõş-
tõğõnõ söyledi.
Milliyet gazetesi dünkü sayõsõnda hu-
kukçularõn “uzun tutukluluk sürele-
ri”ne ilişkin değerlendirmelerine yer
verdi.
SAMİ SELÇUK (Eski Yargıtay Baş-
kanı): Tutuklama haksõz mõ, değil mi
bilmiyorum. Ama hiç kimse,
CMK’nin 100. maddesini gözden õrak
tutmasõn. Tutuklama bir istisnadõr, ku-
ral değildir. İstisnayõ kural haline geti-
rirseniz, tutukluluğu cezaya dönüştü-
rürseniz, suçsuzluk karinesini de sars-
maya başlarsõnõz.
EMİNE ÜLKER TARHAN (YAR-
SAV Başkanı ve Yargıtay Tetkik Hâ-
kimi): Tutuklama bir tedbirdir ve baş-
ka önlemlerle aynõ sonuca ulaşabili-
yorsanõz, tutuklama istisnai bir du-
rumdur. Asla bir infaz sistemi olarak
düşünülmemelidir. En kötüsü, sanõğõn
tutuklu kaldõğõ süre gözetilerek, yargõ-
landõğõ ceza miktarõ hesaplanarak tu-
tukluluk süresine karar veriliyor. Ceza
eşittir tutuklama değildir. Uzun süreli
tutukluluk masumiyet karinesinin de
ihlali anlamõna gelir.
GAZİ ERTEKİN (Demokrat Yargı Eş-
başkanı): 1926, 1944, Yassõada, 12
Eylül yargõlamalarõyla ilgili gelenek
sürüyor. Ben bu geleneğin devamõ ol-
duğunu düşünüyorum. Bu gelenek
şimdi orduya, yargõya döndü. Tutuk-
lama süreleri hukuksal bir tartõşma ol-
maktan çõktõ. Yargõ geleneği hâkim
ve savcõlarõn önlerine gelen dosyalarõ
belli bir bakõş açõsõyla ele almalarõna
olanak vermiyor. Gelenek, hâkim sav-
cõlarõn daima önüne gelen kişiye şüp-
heyle, hatta kinle bakmasõnõ gerektiri-
yor. Yargõ geleneği maalesef siyasi
davalarda sürüyor. Sorun, bu mesleği
yapanlarõn farklõ bir zihniyet edinme-
sini sağlayacak sosyal olgunlukta ol-
mamalarõndan kaynaklanõyor.
OSMAN CAN (Demokrat Yargı Eş-
başkanı ve Anayasa Mahkemesi Ra-
portörü): Tutuklamanõn bu şekilde bir
erken infaza dönüşmüş olmasõ Türk
yargõ kültürünün devamõ niteliğinde.
Türk yargõ kültürü bu şekilde çalõşõ-
yor. Sadece Ergenekon davasõyla ilgili
söylemiyorum bunu. KCK tutuklama-
larõnda da aynõ sorunla karşõlaşõyoruz.
Tek tip yapõlanma, ideolojiyi üretir.
Bu ideoloji bugün için bu taraf, yarõn
o taraf için işler.
Prof. Dr. OSMAN DOĞRU (AİHM
uzmanı ve MÜ Hukuk Fakültesi öğ-
retim üyesi): AİHM, mahkemelerimi-
zin tutuklama kararlarõnda gerekçe ol-
mamasõnõ ihlal nedeni sayõyor. Tutuk-
lama itiraz müessesesini de yetersiz
buluyor. Mutlaka tutuklama konusun-
da üst yargõlama yolu açõlmasõ gerekti-
ğini işaret ediyor. Ben de belirli bir sü-
re tutuklu kalmõş olanlar Yargõtay’a
başvurabilmelidir diye düşünüyorum.
Kuban’õn kararõnõn gerekçesinde, “Tutuksuz yargılamanın yargının amacına
engel oluşturmaması”nõn yer aldõğõnõn altõnõ çizen Kocasakal, “Bizde öyle sanılı-
yor ki tahliye edilince yargılanamaycak. Tahliye, ceza sorumluluğu dışına çıka-
ran bir şey değil. Ama toplumda öyle bir şey yaratıldı ki sanki bütün yargıla-
malar, suç önemliyse, o yargılama mutlaka tutuklu yapılmak zorunda. Yargı
sürecine karşı yanlış bir algılama oluştu toplumda. Suçun ağır olması, yargıla-
manın tutuklu yapılacağı anlamına gelmez. Gerçekten kaçma şüphesi varsa,
kimliği ispat edilemiyorsa, ikametgâhı yoksa, deliller tam toplanmamışsa tu-
tukluluk devam edebilir. Ama bugün görülen davalar somut davalar. Mustafa
Balbay, tahliye olsa hangi delili karartacak. Eğer çok endişeniz varsa, adli
kontrol uygularsanız” diye konuştu.
HUKUKÇULAR DEĞERLENDİRDİ
‘12 Eylül
geleneği
sürüyor’
‘BALBAY TUTUKSUZ YARGILANMALI’