Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 19 NİSAN 2010 PAZARTESİ
10 DIŞ BASIN dishab@cumhuriyet.com.tr
DEĞİŞEN DÜNYADAN
HÜSEYİN BAŞ
Nükleer Silahların
Azaltılması ve
Silahlanma Yarışı...
Birleşik Devletler ve Rusya’nın nükleer
silahların azaltılması konusunda anlaşmaları,
kuşkusuz ilk bakışta yetersiz de olsa, barış
yönünde atılmış önemli bir adım. Ama daha
da önemlisi, yine buna bağlı olarak nükleer
silahların yaygınlaşmasının önlenmesi
anlaşmasının bu kez, sorunun diplomatik
görüşmelerle çözümüne öncelik verilmesi
koşuluyla yaptırımların çok daha ciddi
boyutlarda ele alınması kararlılığı, kanımızca
en az nükleer silahların azaltılması anlaşması
kadar önemli görünmektedir.
Bu konuda dün olduğu gibi bu kez de Kuzey
Kore, özellikle de İran söz konusudur. Neden
Pakistan, İsrail ya da Hindistan değil de söz
konusu olan sadece Kuzey Kore ve İran’dır,
sorusunun yanıtlanması zor değil. İran, sayılan
nükleer güçlerden ayrı olarak nükleer silahların
yaygınlaştırılmasının önlenmesi anlaşmasını
imzalayan ülkeler arasında yer almaktadır.
Ancak uzun zamandan bu yana, amacının
nükleer silahlara sahip olmak olmadığını
savlamasına karşın BM Güvenlik Konseyi’nin
söz konusu anlaşma uyarınca yapması
gereken açıklama ve denetimlere ısrarla karşı
koymakta, bu konuda işbirliğinden sistematik
biçimde kaçınmaktadır. Buna karşılık İran’ın
barış amaçlı çalışmalarına kimsenin karşı
çıktığı da yoktur. Zira, herkesin bildiği gibi İran
enerji amaçlı nükleer santral inşasını
sürdürmektedir. Ancak görülen o ki İran
yönetimi, nükleer enerjinin bir adım ötesinde
bulunan nükleer silah yapımı çalışmalarına,
Uluslararası Atom Konseyi’nin tüm uyarılarına
karşın devam etmektedir. Fransız Dışişleri
Bakanı Kouchner’in açıklamalarına bakılırsa
İran uyarıları kös dinlemekte, nükleer silaha
sahip olmanın gerekleri yönündeki
çabalarından vaçgeçmeye niyetli
görünmemektedir. İşi sürekli yokuşa sürmesi,
savsaklayıp durmasının ardında ise nükleer
silah yapımı için gerekli belli oranlarda
zenginleştirilmiş uranyuma sahip olmak için
‘zaman kazanma’ amacı yatmaktadır.
Öte yanda İran’ın 1968’de imzaladığı
nükleer silahların yaygınlaştırılmasının
önlenmesi anlaşmasını (TNP) saymamakta,
salt bu anlaşmaya karşı çıkmamakta, dahası,
sırada bekleyen başka ülkeleri de aynı silaha
sahip olmaya zorlamaktadır. Nitekim Mısır,
Suudi Arabistan, Türkiye, Suriye, Birmanya
gibi ülkelerin de bu konuda ‘sırada’
olduklarından söz edilmektedir. Bu karmaşada
nükleer silahın El Kaide gibi terörist grupların
eline geçmesi ise ayrı bir tedirginlik
kaynağıdır.
BM Güvenlik Konseyi’nin ve Uluslararası
Atom Enerjisi Kurumu’nun bu tehlikeli
girişimlerin önlenmesi için başvurduğu
uyarılar, dahası ambargolar ise Rusya, Çin,
Hindistan, Brezilya gibi ülkelerin, İran’la olan
yoğun ticari ilişkileri nedeniyle çekimser tavır
almaları yüzünden sonuç vermemektedir.
Ancak görünen o ki, son güvenlik zirvesinde
adı geçen bu ülkeler, İran eski tavrında ısrar
ederse yeni ambargolar da eskisi gibi
çekimser kalmayacaklardır. Gelen haberler,
İran yönetiminin bu kez olaya daha yapıcı
yaklaşacağı yönündedir. Umarız sorun
görüşmelerle çözüme ulaşır.
Öte yanda nükleer silahların azaltılmasıyla
ilgili anlaşmanın, Başkan Obama’nın 2009
yılında Prag’da savladığı gibi nükleer silahların
sıfırlanması düşüne yıldızlar kadar uzak bir
seraptan ibaret olduğunda da kuşku yok. İki
nükleer gücün nükleer silah potansiyeline
bakıldığında söz konusu ‘azaltma’ -tabir
caizse- devede kulak bile değildir. 2010
Nisanı’nda varılan anlaşmaya göre, sayı her iki
taraf için 1500 başlıkla sınırlıdır. Ne denli
olumlu bir gelişme olsa da ‘azaltmanın’
aslında devede kulak olduğu ortadadır.
Nitekim bugün ABD ve Rusya ayrı ayrı
34 ton plutonyuma sahip bulunmaktadır. Bu
rakam, diğer nükleer güçlerin stokları
dışında, yüz bin nükleer başlık anlamına
gelmektedir. Bu söz konusu azaltmanın ‘eser
miktarda’ olmaktan öte anlam taşımadığını
ortaya koymaktadır. Dahası, söz konusu
anlaşma, ABD’nin bazı koşulları yerine
getirmesiyle gerçekleşecektir. Bu koşullar
arasında en önemlisi ABD’nin antibalistik füze
kapasitelerini (füze kalkanı) arttırmaması
durumda geçerli olacaktır. Oysa bilindiği üzere
ABD Alaska’yı ve Avrupa’nın bazı ülkelerini
‘füze kalkanı’yla donatma planından
vazgeçmiş değildir. Bu konuya 5 milyar
doların üzerinde bütçe ayrılmış durumdadır.
Ayrıca dünyada çok sayıda ülke hummalı bir
silahlanma yarışı içindedir. Bu silahlar en az
nükleer silahlar kadar yıkıcıdır. Örneğin
ABD’nin 2011 Savunma bütçesi 3000 milyar
dolar gibi ürkünç düzeylere tırmanmıştır. Bu
rakam, ABD’nin 2. Dünya Savaşı’ndaki tüm
askeri harcamalarından daha fazladır. Buna
karşılık Çin’in askeri harcamaları bu yıl 130
milyar, Rusya’nın ise 80 milyar dolardır.
Ahmedinejad’õn, Nasrallah ve Meşal’in de katõldõğõ Esad’la buluşmasõndaki ana vurgusu stratejik ortaklõktõ
İran kesin çizgiyi çektiED BLANCHE
Gerginliğin giderek tõrmandõğõ
Ortadoğu daha da büyüyebilecek
olasõ bir kargaşaya karşõ direnirken
İran’õn delifişek başkanõ Mahmud
Ahmedinejad kendisine en yakõn üç
Arap müttefiki, Suriye Devlet
Başkanõ Beşşar Esad, Hizbullah
lideri Hasan Nasrallah ve Hamas
lideri Halid Meşal ile bir toplantõ
yapmak üzere Şam’a uçtu. Suriye’nin
başkentinde, Esad’õn sarayõndaki bir
ziyafetle perdelenen ve kapalõ kapõlar
ardõnda gerçekleşen toplantõda
konuşulanlarõn detaylarõ yalnõzca bir
avuç insan tarafõndan biliniyor. Ama
gündemin en önemli maddesinin, İsrail’in
İran’õn nükleer altyapõsõnõ hedef alacak
uzun süredir korkulan önleyici bir askeri
harekât başlatmasõ halinde (ve hatta bazõ
Arap yorumculara göre İsrail harekât
başlatmasa bile) İsrail’e saldõrmak için
birliklerinin koordinasyonu olduğu
hakkõnda pek kuşku yok. Her ne kadar
İsrail’e karşõ tekrar savaşa girmeye pek
hevesli görünmeyen Şam ile Tahran
arasõndaki görüş ayrõlõğõ fõsõltõlarõ artmõş
olsa da Ahmedinejad, Esad’la yaptõğõ
Aralõk 2009 ortak savunma antlaşmasõnõ
yeniden doğruladõ. Yine İsrail’i kõnama
ritüeli gerçekleşti ve Ahmedinejad’õn
“İslami direnişin cehennemin dibine
göndereceği ‘çürüme mikrobu’
tanımlaması” en çok akõlda kalan
ifadelerden biri oldu. Kanõ donduran,
ürkütücü ifadeler... Her zamanki nefret
dolu nutuklardan birini atarken böylesine
ateşli ifadelere yer vermek, savaş tehditleri
savurmak bölgenin liderlerinin benimsediği
cazibeli bir yöntem. Ama bu defa, bu en
son görüşmede kötü günlerin yaklaştõğõna
dair içler acõsõ bir duyguyu derinleştiren bir
sivrilik, korkutucu bir gerginlik var.
Nasrallah’ı sığınağından
çıkaran toplantı
Diplomatik kaynaklar Ahmedinejad’õn
Şam’daki asõl amacõnõn İran’õn sahip
olduğu gücü kamuoyuna göstermek
olduğunu söylüyorlar. Herhalde İran’õn
Suriye ile yürüttüğü 30 yõllõk stratejik
işbirliğini vurgulamasõnõn, tam da ABD
yönetiminin Esad’õ Tahran’dan
uzaklaştõrmak gayretiyle beş yõllõk bir
aradan sonra ilk defa Şam’a bir büyükelçi
atanacağõnõ duyurmasõndan birkaç gün
sonraya denk gelmesi bir tesadüf değil.
Bu defa kuma kesin bir çizgi çeken
Tahran oldu. Toplantõya atfedilen büyük
önem Nasrallah’õn saklandõğõ güvenli
sõğõnaktan başõnõ çõkarmasõndan da
anlaşõlabilir. Nasrallah, 2006 yazõnda
Hizbullah’õn İsrail’e karşõ savaş
açmasõndan bu yana, Beyrut’un
güneyindeki Dahiya bölgesinde yer alan
sõğõnak kompleksinde saklanõyor.
Nasrallah, selefinin İsrail’in helikopterden
yaptõğõ bir saldõrõ sonucunda öldürüldüğü
Şubat 1992’den bu yana Hizbullah’õn genel
sekreterliğini yürütüyor. Bu saldõrõ İsrail
ordusunun bir helikopterden
gerçekleştirdiği ilk suikast oldu. O zaman
gri sakallõ din adamõ Hizbullah’õ bir gerilla
örgütünden bir askeri bir güce dönüştürdü
ve İsrail’in en az iki suikast girişiminden
Depremler bir şehri silebilir mi?
FRANCO LA CECLA
Renzo Piano (*) kendisini
çok etkileyen bir bilgiyi
paylaştõ. Geçen yõl deprem
felaketine uğrayan Aquila’nõn
tarihi merkezinde hizmet
veren tek kahve olan Nurzia,
depremin boşalttõğõ kentte
önemli bir dayanak noktasõ.
Çünkü Nurzia’ya gelip bir
kahve içmek Aquilalõlar
açõsõndan kendi şehirleriyle
doğrudan iletişim kurmayõ
ifade ediyor. Aquila’nõn tarihi
merkezinin yeniden nasõl inşa
edilmesi gerektiği konusunda
Piano’nun ne düşündüğünü
takip ettiğimden anlattõ
Nurzia’nõn önemli bir
buluşma noktasõ oluşunu.
Trento yerel yönetiminin
parasal desteğini dikkate alan
Piano, Aquila’da şehir
surlarõnõn dõşõnda kale ile kale
kapõsõ arasõnda kalan alana bir
oditoryum inşa edilmesine
sõcak bakõyor. Renzo
Piano’nun Aquila halkõ için
tasarladõğõ tarihi merkezde
depreme dayanõklõ, ekonomik
ve hafif malzemeler
kullanõlarak hemen inşa
edilmesi tasarlanan ve bu
yönde bir model oluşturan
oditoryumun sembolik bir
önemi var. Piano õsrarcõ, “Bir
şehri yalnız evlerden oluşan
bir bütün olarak
düşünmemek gerekir. Her
şehrin canlı dokusunda saklı
duran değerli ayrıntıları bir
kalemde silmek akıl işi
değil”.
Deprem sonrasi Sivil
Savunma Örgütü’nce
depremzedeler için hazõrlanan
prefabrik evlerin yanlõş bir
adõm olduğunu söylemiyor
Piano ancak şehrin tarihi
dokusuyla hiçbir biçimde
uyuşmayan bu evlerin tarõm
alanõna inşa edilmesini
eleştiriyor. Bu evlerden
hareketle Aquila’da bir
rönesans beklenemeyeceğine
vurgu yapõyor.
İnşa etmek, farklõ bir anlam
ifade etmeli görüşünde olan
Piano şunlarõ söylüyor: “Belki
de ilk inşa edilmesi gereken
yöre halkının yaşadığı
bölgenin tarihine katılımını
sağlamak. En büyük tehlike
Aquila’nın duvarlar, köşeler,
ışıklar, gündoğumları,
rüzgâr, köpekler, dağlar,
yemek tatları, yöresel
lehçeler, selamlama
biçimlerinde kimliğini bulan
bireysel ve kolektif bir
tarihini unutmak
olabilir. Çünkü biz
insanların etten ve
coğrafyadan
yapıldığını
düşünüyorum.
Bizi büyüten
yerlerle
tanımlandığımıza
inanıyorum.
Dünyada hareket
etmeyi önce
doğduğumuz
şehirde yukarı
aşağı giderek,
ardından bu
çemberi hayatımız
boyunca
genişleterek
öğrensek de doğduğumuz
şehir her birimizin içinde ilk
ölçü birimi olarak
kalacaktır...”
Sahibi olduğumuz, bize miras
kalan ya da zaman içinde ona
sevgiyle bağlanarak
fethettiğimiz bir şehirde
büyümüş olmak olağanüstü bir
şans. Bu nedenle depremler bir
şehri, ancak sakinlerinin ona
yeniden sahip olma, onu
yeniden inşa etme arzusunu
yok ettiğinde silebilir.
Dünyaya geldikleri
topraklardan binlerce
kilometre uzakta yaşasalar da,
kendi zihinsel haritalarõnõ
büyük bir ustalõkla inşa etmeyi
beceren öyle sõğõnmacõ
hikâyelerine tanõk oldum ki,
bunlar aynõ zamanda bizim de
öykülerimiz.
Depreme dayanıklı
binaların önemi
anlatılmalı
İtalya açõsõndan bir iç göçü
ifade eden
Aquila depremi,
başka
dünyalarõn
bağrõnda tarihi
merkezleri
“little Italies -
küçük İtalya”
mantõğõyla
kurmayõ ifade
etti. Renzo
Piano, 1980’li
yõllarda
Otranto’da
tarihi merkezin
yeniden inşa
edilmesine
Otrantolularõn
da bizzat katõlmasõnõ öngören
bir proje ortaya attõğõnõ
anõmsattõ. Bir çadõr altõ
toplantõsõnda yöre halkõna kent
merkezinde oturan insanlarõ
evlerinden kapõ dõşarõ etmeden,
hafif ve antisismik malzemeler
kullanõlarak evlerinin en kõsa
sürede restore edilebileceğini
anlatmõştõ. Otranto için
uygulanan projeyi Piano şimdi
Aquila’da hayata geçirmek
istiyor. Cephesi meydana
bakan bu oditoryuma şu anda
toplanabileceği bir meydan ve
açõk alandan yoksun olan
Aquilalõlarõn gereksinim
duyduğu inancõnda. Bu
oditoryum aynõ zamanda
mimarlar, yerel inşaat şirketleri
ve vatandaşlar için bir
enformasyon merkezi işlevi de
görebilir görüşünde Piano.
Halka hafif ve ekonomik
malzeme kullanmak
yöntemiyle depreme dayanõklõ
binalarõn inşa edilebileceğini
anlatmanõn önemli olduğuna
vurgu yapõyor. Aquila
oditoryumunun şehrin geçen
yõl uğradõğõ trajik depremden
daha şiddetli depremlere
dayanõklõ ahşap malzemeyle
yapõlabileceğini anlatõyor.
Aquila’daki tarihi evlerin
aslõna sadõk kalõnarak inşa
edilebileceğini, ahşap
malzemenin her türden sõva ve
modele olanak tanõğõna,
ahşaptan vazgeçilmesi
durumunda depreme dirençli
taş malzemede karar
kõlõnabileceğini aktarõyor.
“Görünmez Kentler”
kitabõnõn yazarõ Italo
Calvino’nun bize öğrettiği
gibi şehirler, sakinlerinin gözü
açõk gördükleri düşlerin birer
izdüşümü. Bu nedenle her
zaman yeniden doğabilirler.
(*) Renzo Piano, Cenova
doğumlu İtalyan mimar. 1997’de
mimarlõk alanõnda en önemli
ödüllerden biri kabul edilen
Pritzker ödülüne değer görüldü.
İtalyancadan çeviren: Aslı
Kayabal (La Repubblica,
İtalya, 8 Nisan 2010)
sağ kurtuldu. İsrail gizli servisi
MOSSAD’õn onu ve diğer Hizbullah ileri
gelenlerini bulabilmek için Lübnan’da
düzinelerce ajanõ harekete geçirdiği tahmin
ediliyor. 2009’da 70 kadar şüpheli, şubat
ayõ başõnda ise aralarõnda Lübnanlõ bir
albayõn da bulunduğu altõ kişi tutuklandõ.
Nasrallah, Şam’da Ahmedinejad ve Esad’la
birlikte TV ekranlarõnda görününce
2006’daki 34 günlük savaştan bu yana
ikinci defa ortaya çõkmõş oldu. Hizbullah’õn
finansmanõnõ sağlayan ve onu silahlandõran
rejimin başõndaki Ahmedinejad’a
Nasrallah’õn hayõr demesi pek mümkün
görünmüyordu. Öte yandan Hamas’õn en
önemli silah tedarikçilerinden biri olan
Mahmud el Mabhuh’un Dubai’de belli ki
MOSSAD tarafõndan öldürülmesi gizli
sõğõnağõn sağladõğõ emniyeti terk etmenin
büyük tehlikesini ortaya çõkarõyor.
Toplantõnõn mekânõ özellikle Nasrallah’õ
derinden sarsmõş olmalõ. En önemli
adamlarõndan, Usame bin Ladin ortaya
çõkana kadar dünyanõn en çok aranan
kaçağõ olarak tanõnan ve uzun süre ele
geçirilemeyen İmad Mugniye, 12 Şubat
2008’de Suriye’nin başkentinde
öldürülmüştü. MOSSAD bu suikasttan da
sorumlu tutulmuştu. Bazõ çevrelerde bu
cinayetler İsrail’in düşmanlarõnõn savaş
hazõrlõklarõnõ sekteye uğratmak için giriştiği
çabalar olarak kabul edildi.
Bölgesel gerilim
Kahverengi cübbeli Şii liderin kanlõ canlõ
görünmesi, dikkatle korunduğu sõğõnağõnda
TV’ye düzenli olarak yaptõğõ konuşmalardan
farklõ bir etki yaratarak bölgeye sõzan
korkuyu ve bugünlerde beklenen felaket
duygusunu derinleştirdi. Bazõ analizcilere
göre, Suriye, Hamas ve Hizbullah, İran’õ
Devrim Muhafõzlarõ birliklerinden gelecek
kuvvetlerle kendilerine destek olmasõ için
angaje etmeye çalõşõyor. Şam’daki zirve
Tahran’õn savaş stratejisine son rötuşlarõ
yapmak niyetiyle gerçekleşti. İsrailli liderler
aylardõr savaşõn yaklaşmakta olduğunu
söylüyorlar. Ve gerçekten de 2006 yazõnda
Hizbullah’õn sõnõr saldõrõsõnõn tetiklediği
savaştan bu yana ortalõk içten içe kaynõyor.
34 günlük savaş Hizbullah’õ mahvetmeye
yeminli İsrail’in başarõsõzlõğõ ile
sonuçlanmõştõ. Şii hareketinin gerilla
savaşçõlarõ sadece İsrail’i durdurmakla
kalmadõ, BM’nin aracõlõğõnda gerçekleşen
ateşkes, savaşõ durdurana kadar Kuzey
İsrail’i 4000 adet roketle dövdü.
Bombardõman, Yahudi devletinin sivil
nüfusunun dayanmak zorunda kaldõğõ en
uzun süreli bombalama oldu ve İsrail’in
caydõrõcõlõğõ ciddi biçimde erozyona uğradõ.
Son zamanlarda, İsrail’in, büyük bir tehlike
olarak gördüğü nükleer tesislerini yok etmek
için İran’a, yani Hizbullah’õn patronuna
karşõ savurduğu önleyici saldõrõ tehditleri
yüzünden bölgedeki gerilim yüksek. Genel
kanaate göre eğer İsrail, ABD’nin bütün
önleme çabalarõna rağmen yine de saldõrõrsa,
Tahran Şahap-3B tipi balistik roketlerle
misilleme yapar ve Suriye, Hizbullah ve
Hamas’tan da sürekli roket bombardõmanõ
desteği alõr. İsrail gizli servisine
yakõnlõğõyla bilinen bir internet sitesinde
(DEBKAfile) yazõlanlara göre ABD gizli
servisi, Yahudi devletine karşõ yapõlacak bir
İsrail Arap isyanõ girişimini ortaya çõkarttõ.
Sitede bildirildiğine göre Celile’nin beş
bölümünü ele geçirmek için sõnõrõ taramak
üzere, 5 bin Hizbullah savaşçõsõ Tahran
yakõnlarõnda eğitiliyor. Bütün bunlar
tamamen olasõlõk dõşõ değilse de biraz hayal
mahsulü gibi görünüyor ve burada
DEBKAfile’õn materyalinin çoğunda olduğu
gibi kasti bir dezenformasyon söz konusu.
Öte yandan İran ile Arap müttefikleri
arasõndaki hatõrõ sayõlõr farklõlõklara rağmen,
bir savaş durumunda, Tahran’õn İsrail’e
savaş alanõnõ mümkün olduğu kadar
genişletmek isteyeceği de bir gerçek.
İngilizceden çeviren: Çimen Turunç Baturalp
(The Middle East, Nisan 2010 sayısı)
Her ne kadar İsrail’e karşı tekrar savaşa girmeye pek istekli
görünmeyen Şam ile Tahran arasındaki görüş ayrılığı
fısıltıları artmış olsa da Ahmedinejad, Esad ile geçen yıl
yaptığı ortak savunma antlaşmasını yineledi. Ahmedinejad’ın
Şam ziyaretindeki asıl amacının İran’ın sahip olduğu gücü
kamuoyuna göstermek olduğu belirtiliyor. Herhalde İran’ın
Suriye ile yürüttüğü 30 yıllık stratejik işbirliğini
vurgulamasının, tam da ABD’nin Esad’ı Tahran’dan
uzaklaştırmak gayretiyle 5 yıllık bir aradan sonra ilk defa
Şam’a büyükelçi atanacağını duyurmasından birkaç gün
sonraya denk gelmesi bir tesadüf değil.
Sahibi olduğumuz, bize miras kalan ya da zaman içinde ona sevgiyle
bağlanarak fethettiğimiz bir şehirde büyümüş olmak olağanüstü bir şans. Bu
nedenle depremler bir şehri, ancak sakinlerinin ona yeniden sahip olma, onu
yeniden inşa etme arzusunu yok ettiğinde silebilir.
Nasrallah, Esad ve Ahmedine-
jad (Soldan sağa) (REUTERS)
REUTERS