23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 22 MART 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL Evrende bir ‘Turhan Selçuk Olmak’ “Bir insan bir ailenin içinde yetişiyor. O zaman, bu insanõ yetiştiren, büyüten aileye baktõğõmõz zaman o insanõn nereye gelebileceğini düşünebiliyoruz. Turhan’la ben şanslõydõk. Subay olan babamõn görevi nedeniyle bulunduğumuz Sõvas’õn Yõldõzeli ilçesini anõmsõyorum. Çok soğuk vardõ. Birbirinden uzak köyler, yoksulluk içinde... Annem, okuduğu kitaplarõn içinde çiçek kuruturdu. Ondan kalan kitaplarõn arasõndan hâlâ solgun çiçekler çõkar. Turhan’õn duvarõnda bir Arap hançeri vardõ. Bir kõlõç vardõ, oluklarõnda kan izi olan. Bu, bizi etkileyen temel çelişkiydi belki de... O, benim aynõ zamanda arkadaşõm, dostumdu. Eve alõnan çocuk dergilerinde, çizgi romanlarda farklõ bir dünya vardõ. Babamõn kõlõcõ, annemin çiçekleri, dergilerdeki yõldõzlar, bizim dünyamõzõ yarattõ. Hep iyilikleri savunan insanlar olduğumuzu hayal ederdik. Turhan, böylece çizgilerle kendi dünyasõnõ yarattõ. O, karikatür dünyasõnõ yarattõ. Çizgilerle, kendini çalõşmaya vererek. Yeryüzünde Türkiye Cumhuriyeti gibi bir başkasõ daha yok. Hepimizin bunun bilincine erişmemiz gerekiyor. Bakmayõn siz bu umutsuzluklar yõğõnõna... Cumhuriyet Aydõnlanmadõr, karikatür ise, Aydõnlanmanõn ürünüdür. Akõl, zevk, doludizgin, põrõl põrõl zekâdan doğar. Belki atomun parçalanmasõ kadar önemlidir. Türkiye, karikatürde dünyanõn en ileri ülkelerinden biridir. Bir ülke, sadece dağlarõyla, ağaçlarõyla, denizleriyle, toprağõyla var olamaz. Tüm dünyaya posta koyacak sanatçõlar çõkõyorsa, o ülkede Aydõnlanma olur. Atatürk’ün Türkiyesi dünyada tektir. Alaya almak isteyen çok dalgalõ ve geniş bir akõm vardõr. Yalan... Aydõnlanma dönemi, Batõ’nõn tek erdemidir. İnsan Haklarõ Bildirisi’ne uzun sürelerde ulaşõlmõştõr. Aydõnlõk ise sanatçõlarõyla, bilim adamlarõyla, ressamlarõyla, bestecileriyle var olacaktõr. Kardeşim Turhan Selçuk, aslõnda bu güzel insanlardan biri olmaya çalõşmaktadõr. Batõ kendi aydõnlanmasõnõ göklere çõkarõyor da Türkiye’deki devrim neden azõmsanõyor?.. Turhan Selçuk’u kardeşim olarak kutluyorum...” ( İlhan Selçuk - Cumhuriyet, 23.10.2002) Evrende bir Turhan Selçuk olmak çok zor ama çok da onur verici… Onu tanõmak benim için büyük bir övünç kaynağõ olmuştur. Turhan Selçuk, insan olarak da sanatçõ olarak da evrensellik boyutuna ulaşmõştõ.. “Sonsuzluğa taşınırken” kendisini sonsuzluğa taşõyan o kadar çok yapõt bõraktõ ki... Turhan Selçuk’un arkasõnda bõraktõğõ bu yapõtlardan “bir teki” bile onu sonsuzluğa taşõmaya yeter. ‘Ergenekoncu Atatürk’ Avukat İsmail Sami Çakmak, Ata- türkçü Düşünce Derneği adına, Silivri’de görülen bildik davanın savcıları için An- kara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunmuştu. Suç duyu- rusunda, savcıların bildik davanın ilk id- dianamesinde “Atatürk’ün dahi Erge- nekon’un tarikatvari yapısı içerisinde ol- duğu, ancak henüz açıklanma zamanı gelmediği” savlarına yer vererek, Ata- türk’e hakaret ettikleri ve görevi, gö- revde yetkiyi kötüye kullandıkları ge- rekçesiyle yargılanmaları gerektiğini dile getirmişti. Suç duyurusu Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nda işleme konurken, dos- ya, savcıların yargılama izni için Ada- let Bakanlığı’na gitti. Beklendiği gibi, Adalet Bakanlığı, Atatürk’ün Ergene- koncu, dolayısıyla “terörist” olduğunu ima eden savcılar hakkında soruştur- ma izni vermedi. Bunun üzerine İsmail Sami Çak- mak, dilekçeyi “siyasi olur” ile işleme koymamanın hukuksal ve yasal bir uygulama olmadığı gerekçesiyle idare mahkemesine başvurdu. İşte tam bu noktada, İstanbul’da kurulu Boğaziçi Avukatlar Derneği adı altındaki bir örgüt devreye girdi. İdare mahkemesine başvurarak, savcılar hakkında yürütülecek incelemelerin yargı bağımsızlığını zedeleyeceği ge- rekçesiyle davaya müdahil olarak ka- tılmak istedi. Avukat İsmail Sami Çakmak, mah- kemeye verdiği dilekçe ile bu isteme karşı çıktı: “İdari yargıda veya genel yargıda dava açmayı, hak aramayı yargı ba- ğımsızlığını zedelemek olarak değer- lendirebilen bir anlayış ile ilk defa kar- şılaşmış bulunmaktayız. ‘Savcı hak- kında yürütülecek bir incelemenin yar- gı bağımsızlığını zedeleyeceği’ iddiası hukuki, akli ve mantıki dayanaklardan yoksun bir iddiadır.” Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran halk ön- derini “terörist” gibi görmeye çalışan “cumhuriyet” savcılarının var olduğu bir ülkede hukuktan, akıldan ve mantıktan söz etmek biraz zor ama... İzleyip görelim bakalım; Atatürk’e ha- karet davası nereye varacak? Akıllarındaki Emekli Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden, anayasaların “ulusal yaşam andı” anlamına geldiğini belirterek diyor ki: “1982 Anayasası’nın kötü bir anayasa olduğu belli. Ancak, bir anayasa böyle değiştirilmez. Ana- yasayı değiştirmek için toplumun tüm kesimlerini ortak etmek ge- rekir. Bu yola gidilmezse, ulusun değil, siyasi partilerin anayasası olur. Zaten bugün iktidarda olanla- rın da amaçları bellidir: Akılların- daki düzeni gerçekleştirmek için ABD ve AB’nin desteği ile önle- rindeki engelleri kaldırmak. Ana- yasa değişikliği isteminin özeti budur.” Rektör Prof. Dr. S. Kemal Kartal, Öğ- retmen Dünyası dergisine Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nun rektör- lüğünü anlatmış: “Rektör Prof. Dr. Fatih Hilmi- oğlu gece veya gündüz telefonu açar söyler, sorar veya karşılaşınca söyler, sorar: - ‘Arkadaşlar filan konuda bir yasa taslağı hazırlanmış duydu- nuz mu, okudunuz mu? Hele şunu bir inceleyin, düşünün, tar- tışın, sonra birlikte gözden geçi- relim... - AB, yeni şartın işaretini ver- miş. İnceleyin, tartışın, amaçları nedir? - IMF, FAO, Birleşmiş Milletler şu şu kararları almış. İnceleyin. - Şu veya bu yazar şöyle bir ki- tap çıkarmış. Okuyalım, tartışalım. - Basında şöyle bir haber çık- mış. İnceleyin de görüşelim.’” Fatih Hilmioğlu, şimdi tutuklu... Terörist olmadığını kanıtlamaya çalışıyor! Dikkat! Polis sağda... Dostumuz Tarık Emre’den bir ta- nıklık. Yıl 1982: “Bir asteğmen olarak bir arkadaşı otobüs terminali- ne ulaştırmak üze- re yol alırken çe- virme yapan polis- ler tarafından dur- durulmuştum. Su- bay kimliğimi bü- yük bir gururla po- lislere göstermiş- tim. Memurlar ne- redeyse esas du- ruşa geçmişlerdi. İkinci olay da, görev yerim İstan- bul’da başımdan geçmişti. Bacanak arabasını park eder etmez, motosiklet- li bir trafikçi gelip arabayı kaldırma- mızı istemişti. Poli- se, asteğmen kim- liğimi gösterip an- layışlı olmasını söy- lemiştim. Trafik po- lisi de aynen An- kara’daki meslek- taşları gibi selam çakıp tornistan et- mişti.” Diyeceğim o ki, bir zamanlar aske- rin, ister sivil, ister üniformalı; polis gözünde bir say- gınlığı vardı.” AKP sayesinde sivilleştik. Artık as- ker, polisi görünce önünü ilikleyecek. Paslaşma o yön- de... Daha ortada fol da, yumur- ta da yokken, atılmış 184 im- zadan söz ediliyor. Neyi imzalamış AKP’li 184 milletvekili? Emekli Anayasa Mahkemesi raportörü Ali Rıza Aydın’ın dediği gibi olayın as- lı açıkça belli: “Başbakan ve kurmayları, uymaları gereken anayasayı hi- çe sayarak, saat saat değişik- likler yaparak, sürpriz ekleme ve çıkarmalarla gündemi oyala- yarak, sözde bir metin üzerin- de oynayıp duruyorlar. İmzalar da bu oynamalar yapılırken toplanıyor ve 184’e ulaşıyor. İmza sahipleri, hangi metne, hangi değişikliklere imza attık- larını bilmiyorlar. Bırakın, mu- halefetiyle, kamuoyuyla uzlaş- mayı, kendilerinin dahi üzerin- de ‘inceleme ve araştırma’ yaptıkları, ‘tamam’ dedikleri bir metin yok. Akıllara, kendilerinin ağa- beyleri olan bir partinin, 1998 yılında ‘yasalaşma süreci ta- mamlanmadan’ vergi yasala- rında değişiklik yapan bir yasa hakkında Anayasa Mahkeme- si’ne iptal davası açılması için grup genel kurulunda imza toplaması geliyor. Ki, Anayasa Mahkemesi, bu davayı, ‘usu- lüne uygun grup genel kurul kararı bulunmaması’ nedeniy- le iptal etmişti ve grup genel ku- rul kararının ‘inceleme ve araş- tırma yapılarak tartışma açıl- masını sağlamak amacına yö- nelik’ olduğunu vurgulamıştı.” Neyi imzaladınız? PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU ‘Tarafsız’ Olmak Son günlerin moda sözcüğü “tarafsızlık”. Taraf olmamak, taraf tutmamak, bir başka deyişle iki arada bir derede olmak bir erdem olarak görülmek, gösterilmek isteniyor. “Tarafsızlık” taraftarlarına göre her yurttaş, her kurum, her kuruluş olaylar karşısında tarafsız olmalı. Tarafsızlığın ülke için “iyi” olduğu düşünüyorlar. En takıldıkları kurum da devlet, “ideolojilerden arınmış”, tarafsız bir devlet istiyorlar. Anayasanın ilk değiştirilemez üç maddesinin devleti ideolojikleştirdiğini söylüyorlar, oysa anayasa zaten ideolojik. Bir saptama yapalım: Türkiye Cumhuriyeti feodal ilişkilerin altyapıda büyük ölçüde çözüldüğü, kapitalist üretim ilişkilerinin/biçiminin egemen olduğu, ekonomisi, insanın insan tarafından sömürülmesi temelinde işleyen bir sınıf devletidir. Türkiye Cumhuriyeti’nde başta anayasa olmak üzere yürürlükteki tüm yasalar var olan siyasal, ekonomik, sosyal ve hukuk düzenini egemen sınıflar adına güvence altında tutmak amacıyla hazırlanmışlardır. Dolayısıyla var olan hukuk düzeninde biçimlenmiş olan devlet, sınıfsal niteliği itibarıyla ideolojiktir. Kapitalist ideolojik esaslara göre işleyen bir devlettir. Gerçek bu olduğunu göre “tarafsızlık taraftarlarının” anayasayı ve devleti ideolojiden arındırmak istekleri ne anlama gelmektedir? Onların, “ideolojik arındırmadan” muratları “laiklik” kavramında ifadesini bulan Cumhuriyetin kuruluş felsefesini ortadan kaldırmaktır. Çünkü kapitalist/liberal bir devletin olmazsa olmazı olan laiklik nihai hedefleri olan İslamik-kapitalist düzene uluşmaları yolunda başlıca engeldir. Türkiye Cumhuriyeti günümüzdeki görünümüyle “vahşi” kapitalist, fakat siyasal liberal/özgürlükçü olmayan bir devlettir. Orta Anadolu ve kimi Doğu Anadolu kentleri son yıllarda AKP iktidarının çizdiği siyasal/kültürel rota doğrultusunda İslamik- otoriter/kapitalist bir karanlığa sürüklenmektedir. Bu karanlıkta İslamik- otoriterizmle bağdaşmayan bireysel özgürlüklere yer yoktur. Yeni yetme İslamik burjuvazi siyasal liberalizmle tanışmadan “biat kültürü” koşullarında varsıllaşmıştır. Bu nedenle bireysel özgürlüklere gereksinim duymamaktadır. Kısacası, Batı kapitalizmlerinde özgürlükçülüğün motoru olan burjuvazinin benzeri bir sınıf Türkiye’de, -belli başlı kıyı kentlerindeki burjuvalar dışarıda tutulacak olursa-, nitelik açısından gelişmemiştir. Anayasanın değiştirilmesi hiç kuşku yok ki gereklidir; hukuksallıktan öte etik/ahlaksal bir zorunluluktur. 12 Eylül Darbesi’nin kara lekelerini taşıyan bu utanç belgesinden toplum bir an önce kurtulmalıdır. Yeni anayasa doğal ki kapitalist egemen sınıfın sınıfsal, sınıf devletinin de hukuksal güvencesi olan “ideolojik” bir metin olacaktır. Arzulanan, yeni anayasanın bu niteliğine karşın çalışan sınıfların da haklarını koruyan, uzlaşıcı, burjuva-demokratik bir belge olmasıdır. Ne var ki AKP böyle bir anayasayı hazırlamak için gerekli demokratik gelenekten ve çağcıl akılcılıktan yoksundur. Anayasada yapmak istedikleri değişiklik önerileri, başta Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na ilişkin olanı olmak üzere Türkiye’yi nasıl bir karanlığa boğma planları hakkında somut işaretler içermektedir. “Tarafsızlık taraftarı” yeni bitme liberaller bu önerilerde “tarafsızlık” gözlemleyecek kadar ipin ucunu kaçırmışlardır. İdeolojisizlikmiş, tarafsızlıkmış… Hadi canım sen de! dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr HARBİ SEMİH POROY OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc@yahoo.com UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Kişiyi mantõk dõşõ davranõşlara iten saplantõ. 2/ Üzeri yufka kaplõ meyveli ya da kakaolu bir pasta çeşidi... Çölden esen rüzgâr. 3/ İsviç- re’de bir kan- ton... Basmaka- lõp söz ya da dü- şünce. 4/ Bada- na ya da boya yap- makta kullanõlan silin- dir biçimli fõrça... İran’õn plaka imi. 5/ Dervişlerin başlarõna giydikleri, tiftikten ya- põlmõş bir tür takke. 6/ Leonardo da Vin- ci’nin ünlü tablosu. 7/ Küçük su kanalõ... Sat- rançta bir taş..., Bir no- ta. 8/ “Hiç şaşmayan --- gibi işler durur kader” (Yah- ya Kemal)... Tabut . 9/ Eski dilde su... Bir çeşit pelte. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Halka halka kesilmiş patates, patlõcan, kabak gibi seb- zelerle yapõlan kõymalõ bir yemek. 2/ Şiddetli karõn ağ- rõsõ... Geminin rüzgâr alan yanõ. 3/ Asya’da bir ülke. 4/ Bir gõda maddesi... “O yer” anlamõnda kullanõlan söz- cük... Bir haber ajansõnõn kõsa yazõlõşõ. 5/ Uyanõk, gö- zü açõk... Akdeniz Bölgesi’nde bir akarsu. 6/ Ticaret- te kullanõlmasõ hemen mümkün olan paraya verilen ad. 7/ Eski Mõsõr inanõşõnda, ölülerin koruyucusu olan tan- rõ... “Akõyordu ---/gösterip aynasõnda söğüt ağaçlarõ- nõ” (Nâzõm Hikmet). 8/ “Git, defol” anlamõnda argo söz- cük... Alev. 9/ Konya’nõn Karapõnar ilçesinde bir göl... İngiltere’de çok sevilen bir cins bira. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 S E R O T O N İ N A L İ L H A L İ M A M A K Ş E V E N İ P T İ P A L A E S İ K O M K U P A L E Ş Ç İ V İ T İ L A M N A N E M E L A T O N İ N 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle