Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 15 MART 2010 PAZARTESİ
2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER
AÇI
MÜMTAZ SOYSAL
Acayip Gelişmeler
SON günlerde Kıbrıs konusunda tuhaf
gelişmeler oluyor.
Önce, Strasbourg’dan bir haber geldi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi şimdi Güney
Kıbrıs’ta oturan ve KKTC’nin anayasasıyla
yasalarına uygun olarak yapılmış mal mülk
düzenlemesini tanımayan Rumların açtığı
davalara ilişkin bir karardı bu. Artık, bıraktıkları
malların kendilerine geri verilmesi ve tazminat
ödenmesi amacıyla Strasbourg mahkemesine
başvuracak olanların yerel yargı yollarını
tüketmiş sayılmaları için KKTC topraklarında
kurulmuş bir Mal Mülk Komisyonu’ndan
geçmeleri neredeyse zorunlu kılınmaktaydı.
Daha doğrusu, oraya başvurulmazsa sürecin
uzayacağı belirtilerek önceliğin o başvuruyu
yapmış olanlara verileceği söyleniyordu.
Yaratılmak istenen izlenim, bunun KKTC’yi
tanımaya doğru atılmış bir adım olduğuydu.
Belli ki, Anadolu’daki ve Kıbrıs’taki Türklerin
“sevindirik” olması istenmekteydi. Olundu da.
Oysa, içte ve dışta girişilen büyük çarpıtma
seferberliğine karşın değişen pek bir şey
yoktu. Komisyon KKTC toprağındaydı ama
aslında Türkiye’ye karşı açılan davalar
sürecinin içine oturtulmuştu. Hem de
bağrındaki yabancı üyelerle. Zaten mahkeme
de orayı “Türk işgali altında tutulan” Kıbrıs
Cumhuriyeti toprağı sayıyordu.
Tuhaf olan, bu yanıltıcı tutum değişikliğinde
bile hiç payı olmayanların büyük olasılıkla
İngiltere’nin çabalarıyla varılan bir sonuçtan
kendilerine pay çıkarmayı hiç ihmal etmemiş
olmalarıydı.
İkinci acayip gelişme, Kuzey Kıbrıs’ta
Hristofyas’la Derviş arasında geçmesi
beklenen bir cumhurbaşkanlığı seçimi için aday
sayısının birdenbire artması ve adaylardan
birinin Türkiye’ye kadar gelip Abdullah Gül’ce
kabul edilmesiydi.
Belli ki, kendisini ulusal kahraman ilan edip
seçime bağımsız olarak gireceğini açıklayan
Talat’ın kazanması için her şey yapılacak.
Niçin bu çabalar? Çünkü, Talat kaybeder ve
ardından dikte edilmek istenen çözüm için
yapılacak halkoylamasından olumsuz oy
çıkarsa artık gerçekten iki devletli bir çözüme
sıra gelecektir de ondan.
Haklı ve güçlü olduğu bir davayı kaybetmeye
doğru giderken sevindirik olan bir ülke
görülmemiştir.
G
enişlemeden sorumlu komis-
yon üyesi olarak göreve baş-
lamamõn ardõndan Türkiye’ye
ilk resmi ziyaretimi birkaç
güç içinde gerçekleştireceğim.
Türkiye’yi AB’ye daha yakınlaştırmak,
komisyon üyesi olarak benim en önemli ön-
celiklerim arasında yer alıyor. Ocak ayõn-
da Avrupa Parlamentosu’nda gerçekleştiri-
len oturumlarda da ifade ettiğim üzere,
Türkiye’yi Avrupa Birliği içinde tahayyül
edip edemediğim sorusuna vereceğim yanõt
hep aynõ: Evet, tahayyül edebiliyorum.
Konumu, büyüklüğü ve stratejik yöneli-
mi dolayõsõyla Türkiye, AB için her zaman
kilit önemde bir ortak olmuştur. Türki-
ye’nin Avrupa yönelimi, birçok Avrupa ku-
ruluşuna üye olmasõ ve siyasi liderlerinin za-
man içinde ortaya koyduklarõ seçimler ile de-
falarca teyit edilmiştir.
AB’ye katõlõm, Mustafa Kemal Ata-
türk’ün 1923’te başlattõğõ modernleşme
sürecinin devamõ açõsõndan en çok umut va-
at eden perspektiftir. Türkiye’nin Avrupa’da
olduğunu göstermek için güzel İstanbul’un
2010 Avrupa Kültür Başkenti seçilmesinden
başka bir kanõta gerek var mõdõr?
İlişkilerimiz sıfırdan başlamıyor. Bizim
zaten bir geçmişimiz var. Türkiye ile AB
arasõnda mallar artõk serbestçe dolaşabiliyor;
ikili ticaret üç katõna çõktõ ve bugün AB, Tür-
kiye’nin en büyük ticaret ortağõ olduğu gi-
bi, Türkiye de AB’nin 7. en önemli ticaret
ortağõ.
Bunun yanõ sõra, AB ve Türk şirketlerinin
yer aldõğõ birleşme ve devralmalarõn sayõ-
sõnda da ciddi bir artõş meydana geldi;
böylelikle, ekonomilerimizin birbirlerine
olan bağõmlõlõğõ da hiç olmadõğõ kadar art-
tõ. Bir bakõma, Türk ekonomisinin rekabet
gücü, Avrupa’nõn rekabet gücüyle iç içe geç-
ti. Ancak, Türkiye’nin AB’ye katõlõm he-
definin bir gün gerçekleşebilmesi için daha
da yapõlabilecekler var.
Komisyon bu hedefe tam destek ver-
mektedir; hepimiz inanç ve tutarlõlõkla bu he-
defin peşinden gitmeliyiz.
Türkiye’ye desteği sürdüreceğiz
Bu bağlamda, hem AB’den hem de Tür-
kiye’den, bu süreci sorgulayan kimi sesle-
rin yükseldiğinin farkõndayõm. Ancak hiç
şüphem yok ki yapılacak en doğru şey, ta-
ahhütlerimizi yerine getirerek sürece
bağlõlõğõmõzõn güvenilirliğini sürdürmektir.
Güvenilirlik her iki tarafõn somut adõmlarõyla
tesis edilir. İşbirliği programõmõzõ ve Tür-
kiye’de gerçekleştirilen iddialõ reformlara
verdiğimiz desteği sürdüreceğiz. Müzake-
re sürecinde birlikte çalõşmaya devam ede-
rek yeni fasõllar açmalõ ve açõlmõş olan fa-
sõllarda ilerleme kaydetmeliyiz. Kõbrõs’taki
açmazõ aşmalõyõz.
Kıbrıs sorunu
Kõbrõs’ta sürdürülen görüşmeler, Ada’nõn
yeniden birleşmesine yönelik kapsamlõ bir
çözüme ulaşõlmasõ için eşsiz bir fõrsat sun-
maktadõr. Ben, bu sorunun giderilmesi için
elimdeki tüm olanaklarõ kullanarak çözümü
destekleyeceğim.
Bu konuyu kısır bir döngü olmaktan çı-
karıp verimli bir döngüye çevirebilece-
ğimize olan inancım tamdır; yeter ki ilgili
tüm aktörlerin siyasi iradesi bu yönde olsun.
Bunu gerçekleştirmenin cesaret ve kararlõ-
lõk gerektirdiğini biliyorum; ancak Türki-
ye’nin bunlardan yoksun olmadõğõna ina-
nõyorum.
Türkiye, bunun bir örneğini Ermenis-
tan’la ilişkilerin normalleştirilmesi yönün-
de sarf ettiği çabalarla ve üstlendiği yapõcõ
rolle gösterdi. Biz bu süreci yoğun bir şekilde
destekliyoruz ve sõnõrõn açõlmasõ da dahil, iki
ülke arasõnda kararlaştõrõlan adõmlarõn atõ-
labilmesini kolaylaştõracak teknik ve mali
desteği vermeye de hazõrõz.
Türkiye sadece bölgesel liderliği nede-
niyle değil; aynı zamanda demokrasi, İs-
lam ve laikliğin pekâlâ birlikte yürüye-
bildiğini gözler önüne seren bir örnek ol-
ması dolayısıyla da stratejik olarak önem-
li bir ülkedir.
AB’de, dini vecibelerini serbestçe yerine
getiren ve demokratik bir ülke vatandaşõnõn
sorumluluk bilinciyle hareket eden geniş bir
Müslüman azõnlõğa sahibiz. Pek çoğu hali-
hazõrda AB vatandaşõ.
AB, dinleriyle değil, inanç özgürlüğü da-
hil olmak üzere, Avrupa toplumlarõnõn do-
kusunu oluşturan temel özgürlüklere duy-
duğu saygõ ile tanõmlanõr.
Türkiye, Avrupa Birliği’ne katõlõmõ he-
defleyen bir ülke olarak, AB vatandaşla-
rının yararlandığı özgürlüklerden, ken-
di vatandaşlarının da faydalanmasını
sağlamalıdır.
Yurttaş, işçi ve tüketicilerin haklarõnõ
kuvvetlendiren; kamu fonlarõnõn en iyi şe-
kilde idaresini sağlayan veya gõda güvenli-
ği gibi alanlarda iyileşme sağlayan yeni ya-
salar, AB’yi memnun etmek ya da müzakere
sürecinin ilerlemesini temin etmek için de-
ğil; her şeyden önce Türk vatandaşlarõ için
gereklidir.
Bu reformlarõ gerçekleştirmek zahmetli ve
zor bir iş olup açõk ve dürüst tartõşmalarõn
yapõlmasõnõ da gerekli kõlar. Bunun da öte-
sinde, toplumun farklõ kesimleriyle siyasi
partiler arasõnda gerçek bir diyaloğu ve uz-
laşma ruhunu gerektirir.
Altõ sene önce Birliğe katõlan Çek Cum-
huriyeti’nden gelen bir kişi olarak şunu ifa-
de edebilirim ki; katõlõm müzakerelerinin ba-
şarõya ulaşmasõnda anahtar rol oynayan bu
zahmete gerçekten değecektir.
Türkiye’nin AB Üyeliği...
Štefan FÜLE AB Komisyonu’nun genişleme ve komşuluk politikasõndan sorumlu üyesi
Türkiye sadece bölgesel liderliği nedeniyle değil; aynõ zamanda demokrasi,
İslam ve laikliğin pekâlâ birlikte yürüyebildiğini gözler önüne seren bir örnek
olmasõ dolayõsõyla da stratejik olarak önemli bir ülkedir.
6
büyüklüğünde bir deprem ve
yine can ve mal kaybõ... Bu bü-
yüklükteki bir deprem, deprem
afetini ciddiye almõş ülkelerde ba-
zõ yapõlarda birkaç çatlakla atlatõ-
lõrken, bizim ülkemizde gerçek bir
afeti beraberinde getiriyor... Özel-
likle kõrsal alandaki yapõ stoku-
muz 6 büyüklüğünde bir depreme
dayanamõyor. Bu yapõ stokunun
büyük bir bölümü kerpiç evlerden
oluşuyor. Yapõlar denetimsizlik-
ten, taşõyõcõ sistemlerinin hatalõ
kurgulanmalarõndan dolayõ daya-
naksõz ve görüldüğü gibi orta bü-
yüklükteki bir depremde yõkõlõ-
yor...
Yõllardõr, özellikle kõrsal alan-
daki yapõlarla, büyük kentlerdeki ka-
çak yapõlarõn deprem riski en büyük
olan yapõlar olduğunu üzerine basa
basa dile getiriyoruz. Maalesef bi-
lim insanlarõnõn bu feryadõnõ hiç
kimse ciddiye almõyor.
Depreme dayanõksõz olan bu ya-
põlarõ yõkmadan veya güçlendir-
meden kullanmak veya kullanõm-
larõna izin vermek insanlõk suçudur.
Bu söylemi dile getirmek için, ne
Avrupa İnsan Haklarõ Mahkemesi
üyesi, ne de Türkiye Cumhuriyeti
mahkemelerinde üye olmak gere-
kir...
Salt jeolojik veya jeofizik alan-
larda bilimsel çalõşmalar yapmak
Anadolu halkõnõ deprem felaketin-
den kurtarmõyor. Ülkemizin birin-
ci derecede deprem bölgesi oldu-
ğunu herkes biliyor. Ancak, bu bil-
gi de bizi depremden korumuyor.
Yapõlacak işin başõnda, bir gün da-
hi zaman kaybetmeden yerel veya
merkezi yönetimlerin riskli yapõla-
rõ tespit etmesi ve bu yapõlarõ gerekli
yasal düzenlemeler yapõlarak kul-
lanõcõsõnõn izni alõnmadan yõkmalarõ
veya güçlendirmeleri gerekmekte-
dir.
Kuşkusuz, yapõlarõn yõkõlmasõ
halinde, kullanõcõlarõn geçici barõ-
naklarda iskânlarõ sağlanmalõdõr.
Bu işlemin maliyeti ne olursa olsun
devlet bunu gerçekleştirmelidir. İn-
san canõndan daha kutsal ne olabi-
lir? Kuşkusuz böyle bir işlem bir
plan çerçevesinde ve uzun vadede
yapõlabilir. Önemli olan, planlõ,
programlõ olarak başlamaktõr.
Devletimizin üst yöneticilerine
sesleniyorum... Yapõlarõmõzõ, onar-
madõğõmõz veya yõkõp yeniden yap-
madõğõmõz sürece halkõmõz sürek-
li deprem mağduru olacaktõr. Canõnõ
da, malõnõ da, hayvanõnõ da kaybe-
decektir. Lütfen bir an evvel deprem
riski büyük olan konutlarõn tespiti-
ni yapalõm ve gerekli önlemleri
alalõm.
Uzun vadede yapõlacak işlerden
biri de, halkõmõza deprem felaketi-
nin bütün boyutlarõyla anlatõlmasõ-
dõr. Bu anlatõmõn örgün ve yaygõn
eğitimle gerçekleşebileceği ve bu
nedenle de ilk eğitimden üniversi-
te eğitimine kadar eğitimin her ka-
demesinde deprem konusu ders
programlarõnda geniş bir biçimde iş-
lenmelidir. Ayrõca, yazõlõ ve görsel
medyada da deprem konusuna salt
deprem olunca değil, her zaman
ağõrlõklõ bir biçimde yer verilmeli-
dir.
Depremle ilgili kavramlarõ da
maalesef halkõmõza bir türlü anla-
tamadõk. Örneğin, depremin şidde-
tiyle büyüklüğü birbiriyle karõştõrõ-
lõyor. Depremin neden olduğu za-
rarõn tanõmlanmasõnda kullanõlan
“şiddet” kavramõ, çoğu kez yanlõş
bir biçimde depremin fiziksel bü-
yüklüğü ile, başka bir deyişle dep-
rem sonucunda ortaya çõkan ener-
jinin ölçümü ile karõştõrõlmaktadõr.
Yine halkõmõza anlatõlamayan ko-
nulardan biri de yapõlarda kullanõ-
lan inşaat malzemelerinin deprem
yönünden irdelenmesiyle ilgili so-
runlardõr. Örneğin, kerpiç depreme
dayanaksõz, betonarme dayanõklõ
gibi... Bu tür bir değerlendirmenin
yanlõş olduğu, önemli olanõn mal-
zemelerin “doğru” bir biçimde
kullanõlmasõ ve taşõyõcõ sistem kur-
gusunun yine “doğru” bir biçimde
gerçekleşmesinin sağlanmasõdõr.
Her tür malzemeyle depreme da-
yanõklõ yapõ inşa edilebilir, önemli
olan “mühendisliğin” gereğinin
yapõlmasõdõr. Böyle bir olgu da, an-
cak eğitimle sağlanõr.
Önerim, zaman kaybetmeden yu-
karõda özet olarak saydõğõm sorun-
lara ciddi bir biçimde eğilmek ve
uzun vadeli programlarla sorunun
çözümünü sağlamaktõr. Başta inşaat
mühendislerine ve mimarlara büyük
görevler düşmektedir. Özellikle,
üniversitelerimize ve meslek oda-
larõmõza sesleniyorum!.. İnsan ca-
nõndan daha kutsal hiçbir şey ol-
madõğõ gibi, ülkemizde çağdaş top-
lumcu ve kamu yararõna en yüksek
düzeyde arka çõkmanõn yöntemle-
rinden biri de deprem sorununa
bütün boyutlarõyla sahip çõkmak ol-
malõdõr. Depremler olmadan, daha
fazla insanõmõz ölmeden depreme
karşõ gerekli önlemleri almamõz
için, meslek odalarõmõz önderlik
yapmalõdõr. Gerekirse hukuk sa-
vaşõyla, gerekirse eğitimle, gerekirse
meslek politikalarõyla, “depremle
yaşama” söyleminin altõ meslek
odalarõ tarafõndan doldurulmalõ,
başka deyişle bu söylemin ne anla-
ma geldiği ortaya konmalõdõr.
Ülkemizin en önemli sorunu in-
sanõmõzõ depremden korumaktõr.
Göz göre göre insanlarõmõzõ ölüme
terk etmek insanlõk suçudur.
Yine Deprem, Yine Deprem...
Prof. Dr. Mete TAPAN
Depremler olmadan, daha fazla insanõmõz ölmeden depreme
karşõ gerekli önlemleri almamõz için, meslek odalarõmõz
önderlik yapmalõdõr. Gerekirse hukuk savaşõyla, gerekirse
eğitimle, gerekirse meslek politikalarõyla, “depremle yaşama”
söyleminin altõ meslek odalarõ tarafõndan doldurulmalõ, başka
deyişle bu söylemin ne anlama geldiği ortaya konmalõdõr.
KKTC’de Cumhurbaşkanlõğõ Seçimleri
1
8 Nisan 2010 tarihinde
KKTC’de yapõlacak olan
cumhurbaşkanlõğõ seçim-
leri büyük önem taşõmaktadõr.
Bu seçimlerde yarõşacak olan
adaylardan ikisinin isminin ön
plana çõktõğõ gözlenmektedir:
KKTC Cumhurbaşkanõ Meh-
met Ali Talat ile Ulusal Birlik
Partisi Genel Başkanõ Dr. Der-
viş Eroğlu. Üçüncü bir ba-
ğõmsõz adayõn ortaya çõkmasõ da
olasõ görülmektedir. KKTC’de-
ki genel kanõ, cumhurbaşkanlõ-
ğõ yarõşõnõn, yukarõda isimleri-
ni belirttiğim iki aday arasõnda
olacağõ yönündedir. Demokrat
Parti’nin tutumu, bu seçimler-
de belirleyici bir role sahip ola-
bilecektir. Demokrat Parti’nin
kendisi bir aday çõkarmadõğõ ve
bağõmsõz adayõ desteklediği
takdirde, seçim ikinci tura ka-
labilecektir.
Talat da Eroğlu da, çözüme
ilişkin görüşmelerin sürdürül-
mesinden yanadõr; ancak, Talat,
ne yazõktõr ki, çözümün ötesin-
de teslimiyetçi bir yaklaşõmõ
sergilemektedir.
Derviş Eroğlu ise, görüşme-
lerin sürdürülmesinden yana
olmakla birlikte, Kõbrõslõ Rum-
larla pazarlõk yapõlmasõnõ yeğ-
lemekte ve onlarõn her isteğine
koşulsuz boyun eğilmesinin
karşõsõnda yer almaktadõr. Öte
yandan, Eroğlu, KKTC’nin,
Kõbrõs dõşõnda 19 yerde bulunan
ve diplomatik statüye sahip
temsilciliklerinin tanõnmasõ yo-
lunda çaba harcanmasõ görüşü-
nü de savunmaktadõr.
Rumların uyuşmaz
tutumu
Büyük ölçüde dış baskılar-
la başlatılan görüşmelerden
bugüne değin istenilen sonuç
elde edilememiştir. Kõbrõs
Rumlarõ, öteden beri bilinen
tutumlarõnõ değiştirmemekte
diretmektedir. Güney Kõbrõs
Rum Yönetimi, adanõn yöneti-
minde Kõbrõs Türklerini Rum-
larla eşit statüye sahip bir ortak
olarak görmemekte, Kõbrõs
Türklerini azõnlõk statüsünde
bõrakmayõ yeğlemektedir. Kõb-
rõslõ Rumlar, adanõn tümünde
egemen olmak istemekte ve
Kõbrõs’tan Türk askerinin çe-
kilmesi görüşünü benimse-
mektedir. Rumlarõn bu uyuşmaz
tutumunu, BM Genel Sekrete-
ri Ban Ki-Moon da kabul et-
mek zorunda kalmõştõr.
Kıbrıs Cumhuriyeti’ni ku-
ran Garanti ve İttifak ant-laş-
malarının hükümleri, 18 ay-
dır sürdürülen çözüme ilişkin
görüşmelerin gündeminden
hiç düşmemiştir. Oysa, tartõ-
şõlmamasõ gereken bu hüküm-
lerin hâlâ tartõşõlõyor olmasõnõ
anlamak mümkün değildir.
Kıbrıs sorununa, bugüne
değin, gerek Kıbrıslı Türkler
ve Kıbrıslı Rumlar arasında
yürütülen ikili görüşmeler-
de gerek uluslararası forum-
larda yürütülen çok yanlı gö-
rüşmelerde hiçbir çözüm yo-
lu bulunamamıştır.
Zaman zaman BM genel sek-
reterleri de devreye girmiş ve
kendi adlarõyla anõlan planlar
oluşturarak, bu çetrefilli soruna
bir çözüm bulmaya çalõşmõşlar;
ancak, bunlardan da hiçbir
olumlu sonuç sağlanamamõştõr.
Son olarak, BM Genel Sekreteri
Kofi Annan’õn beş kez deği-
şiklik yaparak oluşturduğu
“Annan Planı”, Kõbrõs’ta 24
Nisan 2004 tarihinde yer alan
referandumun sonucunda,
KKTC halkõ tarafõndan kabul
edilmekle birlikte, GKRY hal-
kõ tarafõndan reddedilmiş ve
böylelikle, uygulamaya konu-
lamamõştõr.
Kõbrõs sorunundaki taraflarõn,
birbirleriyle bağdaştõrõlamaya-
cak olan ve bunlarõn aralarõnda
ortak bir çözüm yoluna varma-
yõ olanaksõz kõlan görüş ayrõ-
lõklarõ söz konusudur. Bu du-
rumda yapõlacak olan, adada iki
toplumun ve bunlarõn kurmuş
olduklarõ iki farklõ devletin var-
lõğõnõ kabul etmektir.
Ayrõca, bu iki farklõ devletin
birbirlerinden bağõmsõz olarak
varlõklarõnõ sürdüreceklerine,
dünya devletlerinin de inandõ-
rõlmasõ gerekir. Bence Türki-
ye, Kıbrıslı Türkler ile Kıb-
rıslı Rumların, ortak bir dev-
letin bünyesinde bir arada
varlıklarını sürdürebilmesi
yollarını aramak yerine;
KKTC’nin varlığının, dünya
çapında tanıtılması yolunda
yoğun çaba harcamalıdır.
18 Nisan’da yapılacak olan
cumhurbaşkanlığı seçimle-
rinde, Kıbrıslı Türklerin
önünde iki seçenek bulun-
maktadır: Kıbrıslı Türkler,
ya adanın eşit statüdeki iki
halkından biri olacaklar ya
da azınlık statüsüne indir-
genmeyi kabul edeceklerdir.
İşte, 18 Nisan seçimleri, bu ne-
denle büyük bir öneme sahip-
tir.
KKTC’de seçim yasası
Kõbrõs Türk Kültür Derneği
Genel Başkanõ Ahmet Göksan
basõn yoluyla bir çağrõda bulu-
narak, cumhurbaşkanlõğõ se-
çimlerinde, KKTC Meclisi’nde
yapõlacak olan yasal düzenle-
melerle, ada dõşõnda yaşayan
KKTC yurttaşlarõnõn da, ya
Kõbrõs’ta ya da yaşadõklarõ ül-
kelerde bulunan KKTC temsil-
ciliklerinde oy kullanmalarõ-
nõn sağlanmasõ istemini öne
sürmüştür.
KKTC dõşõnda yaşayan Kõb-
rõslõ Türklerin sayõsõnõn, halen
Kõbrõs’ta yaşayan Türklerin
sayõsõndan çok daha fazla ol-
duğu ve Kõbrõslõ Türklerin
Rumlar karşõsõndaki en büyük
zaafõnõn, nüfusça onlardan az
olmasõ göz önüne alõnõrsa;
KKTC seçim yasasõnda yapõ-
lacak değişikliklerle, KKTC’nin
dünyadaki konumunun, bu-
günkünden çok daha farklõ ola-
bileceğini söylemek yanlõş ol-
mayacaktõr.
Doç. Dr. HÜNER TUNCER
18 Nisan’da yapõlacak olan cumhurbaşkanlõğõ
seçimlerinde, Kõbrõslõ Türklerin önünde iki seçenek
bulunmaktadõr: Kõbrõslõ Türkler, ya adanõn eşit
statüdeki iki halkõndan biri olacaklar ya da azõnlõk
statüsüne indirgenmeyi kabul edeceklerdir. İşte, 18
Nisan seçimleri, bu nedenle büyük bir öneme sahiptir.
mumtazsoysal@gmail.com