16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 15 MART 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 15 ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL ‘Kõzõlderili Soykõrõmõ, Amerika’nõn Bir Devlet Politikasõydõ...’ İtalyan asõllõ, Cenovalõ denizci Kristof Kolomb, 1492 yõlõnda Atlantik Okyanusu’nu aşarak Hindistan’a ulaşmak isterken Amerika kõtasõna ayak basar ve Kolomb dünyaya, Amerika kõtasõnõ bulan “kâşif” olarak tanõtõlõr. Bazõ kaynaklarda, Vikinglerin, Kristof Kolomb’dan yüzlerce yõl önce Amerika’ya ulaştõğõnõn tarihsel belgelerle kanõtlandõğõ açõklanmaktadõr. Kolomb, Amerika’ya sanki ölüm, yağma, tecavüz ve “soykırım” getirmek için ayak basmõştõr. Kolomb’un ayak bastõğõ Yeni Dünya, Amerika kõtasõnõn sahipleri, Aztek, İnka ve Maya uygarlõklarõnõ kurmuştur. Aztek, İnka ve Maya halkõ, Hernan Cortes ve Francisco Pizaro’nun önderliğindeki uygar Avrupa’nõn “katil sürüsü” tarafõndan “soykırımla” yok edilir. Yeni Dünya adõ da verilen Amerika kõtasõ, Avrupalõlar için yeni olanaklar, yeni yaşam alanlarõ sağlamaya hazõr beklemektedir. Avrupalõlar bu fõrsatõ kaçõrmaz, İspanyollar, Portekizliler, Fransõzlar ve İngilizlerden oluşan ikinci dalga “sürü”, yerli halkõn elindeki topraklarõ alõp, başka ülkelerden gelenlerle birlikte koloniler kurarlar. Koloniler zamanla çoğalõr, 18. yüzyõlõn ortalarõnda sayõlarõ on üçe ulaşõr. Bu on üç koloni Amerika Birleşik Devletleri’nin temelini oluşturur. Daha sonra, bu koloni sistemi sömürgecilik politikasõna dönüşmüş, İngiliz kolonileri diğer kolonilerden vergi alarak onlarõ “haraca bağlamıştır”. İngiliz kolonileri dõşõnda kalan koloniler, zamanla İngiltere’den kopma eğilimine girmişlerdir. Avrupa’daki Yedi Yõl Savaşlarõ’nõn zor duruma düşürdüğü İngilizler’in İngiliz Maliyesi’nin açõğõnõ Amerika’daki kolonilerden vergi alarak kapatmaya çalõşmasõ, koloniler için bir bağõmsõzlõk çağrõsõ olur. Koloniler, 18. yüzyõl ortalarõndan beri hazõrlandõklarõ bağõmsõzlõk mücadelesini başlatõrlar. Sunuçta, George Washington yönetimindeki koloni güçleri tarafõndan yenilgiye uğratõlan İngiltere geri çekilmiş ve 1783 yõlõnda 13 koloninin bağõmsõzlõğõnõ kabul etmiştir. Ardõndan 1789’da anayasanõn tamamlanõp onaylanmasõyla Amerika Birleşik Devletleri kurulur. Aztek, İnka ve Maya uygarlõklarõ yerle bir edilmiş, halklarõ da soykõrõmla yok olmuştur. “Yeni Dünya Amerika’nın yeni efendileri”, artõk devlet başkanlarõ Andrew Jackson gözetiminde, yerli halk olan Kõzõlderililerin “kafa derilerini yüzmeye ve ölülerini soymaya” hazõr durumdadõr. “Kızılderililer, kendilerini acımasızca katleden Amerikalılardan çok daha medeni ve insancıldırlar. Kızılderililere atfedilen ‘kafa derisi yüzme’ alışkanlığı, bilakis Amerikalılar tarafından Kızılderililere uygulanmış bir işkencedir. ABD başkanlarından Andrew Jackson, At Nalı Dirseği Savaşı sonrasında öldürülen Kızılderililerin derilerinin yüzülmesine bizzat nezaret etmiştir.” (Sunay Akın-Yücel Kaya) “Sonradan adı nükleer başlıklı füzelere verilen John J. Pershing, ‘En iyi Kõzõlderili ölü Kõzõlderilidir’ demiştir. Bu söz, 1869’da General Sheridon tarafından da tekrarlanmış ve bir Amerikan vecizesi(!) haline gelmiştir. Kızılderili soykırımı Amerika’nın devlet politikasıydı... Kızılderili soykırımı, Nazi Almanyası’nda Yahudilere karşı uygulanan soykırımdan çok daha korkunçtu. Bu soykırım neticesinde bir ırk tamamen ortadan kaldırılmış ve 20 milyon civarında Kızılderili çeşitli işkencelere, tecavüzlere, hastalığa, açlığa ve sürgüne maruz bırakılarak hunharca katledilmiştir. Sadece Creekler, Seminoller ve Çerokilerden öldürülenlerin sayısı, 2. Dünya Savaşı’nda öldürülen Yahudilerin sayısından fazladır.” (Yücel Kaya) Aztekleri, Mayalarõ, İnkalarõ uygarlõklarõyla birlikte yok eden ve kadõn, çocuk, yaşlõ demeden “Kızılderili soykırımını” gerçekleştirip, “soykırımı” bir devlet politikasõ olarak kabul edenler, şimdilerde “Ermeni soykırımının” hesabõnõ sormaktadõr. Fotoğraf, 1940’lı yıllarda Siirt’te çekilmiş. Değerli meslektaşımız Cumhur Kılıççıoğlu’nun Siirt Mücadele gazetesinde yayımladığı fotoğrafta, en önde dönemin Çalışma Bakanı Prof. Sadi Irmak (gözlüklü) ile Siirt Valisi Cemal Dinç görünüyor. Ortada, son derece şık giyinmiş kadın ise Siirt Valisi Cemal Dinç’in eşi. Şimdi de fotoğraftan 70 yıl sonra, 2003’te Siirt’ten milletvekili seçilen bir Başbakan’ın eşinin halini aklınıza getirin! Hey gidi günler hey... Araştırmalarındaki titizliğiyle tanınan gazeteci Serhat Hürkan’ın, “Altıokun Şark Ucu-Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da CHP (1919-1920)” başlıklı yeni kitabı çok değerli belge ve bilgilerle dolu. Kitap, Erzurum Kongresi’nden almış, bugüne getirmiş CHP’nin Doğu’ya bakışını... Şimdiye değin CHP’den seçilen Doğulu milletvekillerinin adları, CHP’nin 1946’dan bu yana Doğu’da seçimlerde nasıl sonuçlar elde ettiği ve İsmet İnönü ile Celal Bayar’ın 1930’lardaki Şark raporları, kitabın en önemli belgelerinden. Serhat Hürkan, kimi anılarını da eklemiş kitabına. Bugün bölgede hem halkın CHP’ye bakışını, hem de ortamı gösteren bir izlenimi çok dikkat çekici: “Diyarbakır il merkezi geniş salonu, odalarıyla ferah bir bina. Girişte, bir masa üzerinde Halk gazetesinin (CHP’nin yayın organı) Şanlıurfa’da Tarım Kurultayı için çıkartılan özel sayısı yığın halinde duruyor. Partililerle sohbet ediyoruz. Gazeteyi Diyarbakır’da nasıl dağıttıklarını soruyorum. ‘Koltuğumuzun altına alıp tanıdık esnafın dükkânlarına bırakıyoruz’ diyorlar. ‘Caddelerde dağıtmak mümkün olmuyor mu?’ sorusuna ‘Olmaz, müdahale ederler’ cevabını veriyorlar. Doğu ve Güneydoğu’da siyasi çalışmanın hangi şartlarda cereyan ettiğini özetleyen bir cevap bu.” O gezide biz de vardık. CHP otobüsü taşlanmıştı, heyettekiler de hani neredeyse linç edilecekti... Öylesine “demokratik” bir hava esiyordu Diyarbakır’da... Kutsal ittifak Emekli diplomat-yazar Daver Darende uyarıyor: “Bir oy farkla aleyhimize sonuçlanan Ermeni tasarısının genel kurula gelmemesi güçlü bir olasılıktır. Amerika’nın, kendi ulusal çıkarları doğrultusunda ve yeri geldiğinde PKK kartını, yeri geldiğinde Ermeni soykırımı kartını ya da Ruhban Okulu ve ‘ekümenikliğin tanınması’ kartlarını kullanmakta yetenekli bir ‘müttefik’ olduğunu kabul etmek zorundayız. ABD, 24 Nisan gününde de tüm yeteneğini kullanarak Türkiye’yi yatıştıran sözler söyleyecek, ‘kutsal ittifak’ da sağlam adımlarla yoluna devam edecektir. Atlantik ötesinden gelebilecek övgülere ve gönül okşayıcı sözlere karşı dikkatli olmanın, oynanan büyük oyunu fark etmenin zamanı gelmiştir.” Oynanan oyunda başrole soyunmuş olanlar, yönetmenlerinin yeni sahne denemesini henüz algılayabilmiş değiller ama... Eski Anayasa Mahkemesi Genel Sekreteri Bülent Serim, Anayasa Mahkemesi’nin, AKP için “demokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerine aykırı eylemlerin odağı” saptamasını yaptığı kararın hemen ardından Recep Tayyip Erdoğan’ın “yola devam” açıklamasını anımsattı: “İşte şimdi AKP, yola devam edebilmek için, eylemlerinin ‘laiklik karşıtı sayılmaması’nı sağlamaya, bunun için de anayasa değişikliği yapmaya çalışıyor. Bunu sağlamanın ilk koşulu, anayasadaki laiklik tanımının değiştirilmesi ve anayasaya ‘irticai’ eylemleri sindirebilen bir tanım getirilmesi. Bununla birlikte, bu yeterli görülmüyor, ‘ne olur ne olmaz’ denilerek, parti kapatmayı neredeyse olanaksız kılacak değişiklikler öngörülüyor: Bir yandan ‘kapatma koşulları’ ağırlaştırılırken, öte yandan kapatma davası açılabilmesi parlamentonun ‘iznine’ bağlanmaya çalışılıyor. Bununla da yetinilmiyor; yine ‘ne olur ne olmaz’ mantığıyla, Anayasa Mahkemesi üye yapısının değiştirilmesi ve Yüksek Mahkeme’nin ‘yandaş’ yargıçlardan oluşturulması hedefleniyor. Çünkü, biliniyor ki, anayasa ve Anayasa Mahkemesi bugünkü gibi kaldığı sürece, Atatürk Cumhuriyeti’ni (ılımlı ya da değil) bir İslam Cumhuriyeti’ne dönüştürmek olanaklı değil. Ve tüm bunlar, nitelikleri arasında ‘demokratik, laik, hukuk devleti’ ilkeleri bulunan Türkiye Cumhuriyeti’nde gerçekleştirilmeye çalışılıyor.” Dıştan ve içten elbirliği ile girilen yol da o zaten: Enikonu niteliksiz bir devlete varmak. Niteliğe odaklanmak GÖRÜŞ Avukat HÜSEYİN ÖZBEK * Emperyalizmin Sivil Askerleri ABD emperyalizmi ekonomik ve siyasal çıkarları doğrultusunda, SSCB’nin çöküşü sonrası dünyayı yeniden biçimlendirmeyi sürdürmektedir. Sosyalist blokun yer almadığı yeni denklemde tüm insanlığa kapitalizmi ekonomik, hukuksal ve siyasal boyutlarıyla kutsanmış tercih olarak dayatmaktadır. Küreselleşmenin neoliberal ideologları bu dayatmaya Yeni Dünya Düzeni diye etkileyici bir isim de bulmuşlardır! Dünyanın bu yeni düzeninde soğuk savaş döneminin ötekisi olan sosyalizmin yerine ulus devletler konulmuştur. Ülkemizdeki bitmek bilmez darbe tartışmaları, asker karşıtı kampanyalar, ortaya saçılan kozmik sırlar ABD’ nin Yeni Dünya Düzeni algılanmadan anlaşılamaz. Ülkede kopan kıyametin gerçek nedeni ulus devlet olarak kurulan, kurtuluşun ve kuruluşun önderi Atatürk’ün düşüncelerini temel alan geleneksel yapıdır. Soğuk savaş yıllarında içlerine sinmese de ses çıkarmadıkları milli devlet modeli müttefiklerimizi rahatsız etmektedir. Türkiye’den, tek kutuplu dünyada anlamı kalmamış ulus devlet modelinden vazgeçerek sistemin istediği yeni rolün gerektirdiği biçimlendirilmeyi kabul etmesi istenmektedir. Ulus devletlerin dağıtılıp milletlerin sürüleştirilmesi operasyonu terminolojisinde ulus devletler çürümüş statüko, ulus devlet yanlıları statükocu, ulus devletin ordusu darbecidir. Sistemin devşirdiği ulus devlet karşıtlarıysa reformcu, reformist, darbe karşıtı sivillerdir! Ulus devlet, ulusal sermaye, milli ordu, milli algılayış dünyaya hükmedenler tarafından lanetlenmekte, her türlü olumsuzluğun nedeni gösterilmektedir. Uluslararası sermayeye eklemlenmiş, onun uzantısına dönüşmüş yerli sermaye, ulus devletle kavgalı içerdeki siyasal oluşumlar, tamamen dışarının güdümüne girmiş fonlu yapılanmalar sivillik ve sivilleşme tanımıyla yüceltilip desteklenmektedir. Gelinen aşamada sınırsız parasal destek yanında bilgi akışı, örgütlenme ve yönlendirme açısından tümüyle dış merkezli mobil sivil oluşumlar ortaya çıkmaya başlamıştır. Cumhuriyet, milli sermayeye dayalı milli burjuvazi oluşturmaya yönelik ekonomik politikalar uygulamıştı. ABD ve Batı’nın İkinci Dünya Savaşı sonrasında ülkemiz üzerindeki artan etkisiyle süreç içinde milli özelliklerini yitiren büyük sermaye günümüzde uluslararası sermayenin uzantısına dönüşmüştür. Günümüz Türkiye’si milli devletlerin en önemli ayağı olan milli sermayeden yoksundur artık! Türkiye, Kıbrıs, Ermenistan, Yunanistan, Kuzey Irak konularında arkasında bulamadığı büyük sermayeyi çoğu kez muhataplarının safında görmenin şaşkınlığını yaşamaktadır! Sermayenin sivilleşme ölçütünün ulus devlete karşı küresel sermayenin yanında saf tutmak olduğu da böylece anlaşılmış oluyor. Ulusal hukukta direnen, siyasal iktidarın arzusu doğrultusunda kararlar oluşturmayarak ABD ve AB karşısında onları mahçup eden yargının da değişmesi istenmektedir. Ekonomik olarak sömürge konumuna sürüklenmiş bir ülkenin hukuk mevzuatının ve hukuk kadrolarının ulusal niteliklerini sürdürme ısrarı sorunlara yol açmaktadır. Ulusal hukuka yönelik sivilleşme maskeli saldırıların sömürge hukukunun ikamesine, yargıya yönelik sivil kampanyaların da yargının tümüyle siyasal iktidar yörüngesine girmesine kadar sürdürüleceği anlaşılmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetleri Türkiye’nin mevcut devlet sistematiği içinde geleneksel ağırlığıyla caydırıcı ve tayin edici bir güç merkezidir. Rejimin korunması ve ülke bütünlüğünün savunulmasıyla hukuken yükümlüdür. Kamuoyu yoklamalarında itibarının sürdüğü anlaşılmaktadır. Türk halkı derin bilinçaltında, ülkenin kurtarılması ve kuruluşundan gelen milli ordu algısını yaşatmaktadır. Halkın nazarındaki ülkeyi kurtaran, iç ve dış hasımlardan koruyan milli ordu algısı yıkılmadan itibardan düşürülmesi de olanaklı görülmemektedir. Bu aşamada orduya yönelik darbe suçlamalarındaki geometrik artış rastlantı değildir. TSK’ye yönelik stratejik saldırının taktik figüranı fonlu oluşumlar, emperyal merkezlerin sivil muharebe unsurları olarak çoktan devreye sokulmuşlardır. Ulus devletle birlikte, milli çizgideki antiemperyalist, antifaşist, emekten yana sendikalar ve meslek örgütleri de sistemin sivil maskeli güçlerinin boy hedefidir. Küresel sisteme biat etmiş birtakım cemaatçilerle kimi tövbekâr Marksistlerden oluşturulan sivil koalisyonun tek tip söylemlerine dikkat edilmelidir. Farklı dünya görüşleri ve farklı siyasal gelenekler emperyalizmin tornasından geçirilince piyasayı birbirinin kopyası en sefilinden tek tip sivil ürünler kaplayıvermektedir! Ulus devletle, rejimle birlikte, halktan, emekten, demokrasiden, çağdaşlıktan yana kimi meslek örgütlerine yönelik sivil maskeli saldırılar önümüzdeki dönemde artarak sürecek gibi görünüyor. * İstanbul Barosu Genel Sekreteri KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] HARBİ SEMİH POROY OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ [email protected] Fırsat Başımızdaki fırsat bu fırsatçılara güncel soru: Ülkeden ülkeye sıçrayan “Türkler soykırımcıdır” açılımını standart bir protokole bağlamayı düşünüyor musunuz? Müdahale ederler70 Yıl Sonra 1 Nisan’a doğru Kapalı kapılar ardında, hükümetin önerdiği ve iş güvencesini sıfırlayan “4/C’yi kabulden başka çare yok” dediklerini bildiğimiz sendikacılar, TEKEL işçilerinin Türk-İş’in önündeki eylem çadırlarını kaldırdılar. İşi soğutup unutturma amaçlanıyordu belki de. Ancak olaylar, hiç de onların beklediği gibi gelişmiyor. 4/C’yi kabul etmiş 3 bine yakın TEKEL işçisi dilekçe vererek kararlarını değiştirmeye başladılar. Satışçı sendikacılar şimdilik duvara toslamış gibi gözüküyor. Hele 1 Nisan’ı bekleyelim... Görelim bakalım, ne için eylemi dondurmuşlar? BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Hayal gücüyle yaratõlmõş şey. 2/ Ücretle çalõşan kim- se... İki şey arasõn- daki bağõntõ. 3/ Fut- bolda kaleye doğru yapõlan sert vuruş... Madrid’de bulunan, dünyanõn en ünlü müzelerinden biri. 4/ Düşünülenin ter- sini söyleyerek ya- põlan ince alay... Pa- sak. 5/ Kütahya’nõn Simav ilçesinde bir kaplõca... Olumsuzluk belirten bir önek. 6/ Baryum elemen- tinin simgesi... “Goma- lak” da denilen ve cila ya- põmõnda kullanõlan doğal reçine. 7/ Soyundan geli- nen kimse... Ayakta duran, var olan. 8/ İslam huku- ku... Duman lekesi. 9/ Eyer örtüsü. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir cins yaban ördeği. 2/ İri bir hõyar cinsi... “Gün bit- ti, ağaçta neşe soldu / Yaprak --- oldu, kuş da yakut” (Ah- met Haşim). 3/ Çok büyük ve zehirsiz bir yõlan... Bir et- kinliğin geçici olarak durdurulduğu süre. 4/ Şarkõ, türkü... “Git, defol” anlamõnda argo sözcük... Kalõn bükülmüş si- cim. 5/ Ortaoyununda Kavuklu ile konuşarak oyunu açan kimse. 6/ Sõk gözlü ağ... Akdeniz Bölgesi’nde bir akarsu. 7/ Uzak... Adlarõ sõfat yapan bir yapõm eki. 8/ Tifo gibi ba- zõ hastalõklara eşlik eden kas zayõflõğõ. 9/ Su geçirmez ku- maştan yapõlmõş bir tür spor ceket... Kenar süsü. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Ö K Ü Z K A K A N R İ Y A N A L E E B E S O M O N K İ A U R A E R A T A N A Ç B A R K G O A C A R A B O L D A R A F Ü R U A Ğ A Ç K A K A N 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 İngilizce’yi İngilizce kaynaklardan öğrenin... Westminster University ve Premier College sertifikalarına sahip, London School of Business Administration’da master yapmış, ÖĞRETMENDEN, BRITISH ENGLISH ? Gramer, konuşma, derslere yardımcı, sınavlara hazırlık ? İş İngilizcesi (Business English) ve İngilizce iş görüşmelerine (Interview) hazırlık Bahariye-Kadıköy / İstanbul 0532 701 80 41 - (0216) 418 94 51 TÜRK KALP VAKFI YA AMINIZI ANSA BIRAKMAYIN KALB N Z KORUYUN TÜRK KALP VAKFI 19 Mayıs Cad.No:8 i li/ stanbul Tel: 0212 212 07 07 Pbx www.tkv.org.tr UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle