18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
[email protected] 22 ŞUBAT 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 15 CMYB C M Y B ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Yoğunlaşan ‘Değerler’ Savaşı İnternet ve siyaset Diktatörler interneti sevmeye başladı DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.com [email protected] Ülke yeniden ve hızla bir savaş ortamına sürükleniyor. Aslında devamlı olarak var olan bir çatışma süreci, çok daha açık ve niteliksel olarak farklı bir biçimde su yüzüne çıkıyor. Ülkenin sürüklendiği çatışma ortamının tarihsel gelişimi ve bunu yaratan etkenler, ayrı bir konudur. Ancak, geçmişte Cumhuriyetin değerlerini savunan kişilere yönelen öldürme, sindirme ve baskı, AKP iktidarında kurumlara yönelmektedir. Bugün, AKP’nin yıllardır ısrarla uygulamaya çalıştığı kurumsal yapıların “ayarlanması” çabasının doğal sonuçlarına ulaşılıyor. AKP iktidarı, yasama ve yürütme üzerindeki mutlak egemenliğini öbür kurumlar üzerinde de geçerli kılmaya çalışıyor. Bu bağlamda iki noktanın altı çizilmelidir. Birincisi, bu köşede de sıkça vurgulandığı gibi, başta yargı yapısı olmak üzere, siyasi partilerden eğitim kurumlarına dek, kurumların işleyişinde büyük yanlışlar yaşandı; yaşanıyor. Bunların düzeltilmeleri gerekir. Ancak özellikle sağlıklı bir demokratik işleyiş için “özerk ve bağımsız olması gereken” kurumların, siyasetçinin dış baskı ve saldırılarıyla düzeltilmesi tümüyle yanlıştır ve uzun dönemde yıkıcı sonuçlar verir. AKP’nin anlamak istemediği budur. İkincisi, AKP’nin yaşattığı süreci, bütünüyle görmek gerekiyor. Örneğin, eğitimde gerçekleştirilen dinsel dönüşümlere ek olarak bilimsel gelişmenin temeli olan üniversite özerkliği bu dönemde iyice anlamsızlaştırılmış bulunuyor. Demokratik bir toplumun olmazsa olmazı sayılan basın-yayın özgürlüğü nesnel ve özellikle de dinci ya da işletmeci sermayenin yarattığı öznel nedenlerle boğuluyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş aşamasında özel bir yeri bulunan TSK’ye karşı ayrı bir ayarlama yapılıyor. Yargı bağımsızlığının ise, HSYK’nin adalet bakanı ve müsteşarının başkan ve üye olmalarının bir sonucu olarak, yıllardır ağır yaralı olduğu biliniyor. Bu olumsuz gelişmeler, ileri teknoloji kullanılarak yapılan korkutucu dinlemelerle bütünleşiyor. Adına Ergenekon denilen ilginç bir yargılama süreci gerçek niteliğiyle bir türlü netleşemiyor. Ancak, giderek görünen o ki bu dava, en azından bir yönüyle Cumhuriyetin temel değerlerini savunanları etkisizleştirme ve yıldırma gibi bir işlev görüyor; böyle bir sonuç yaratıyor. Geçen hafta Erzincan-Erzurum savcılarının arasında yaşanan sonra da Ankara’ya sıçrayan savaş, aslında Ergenekon’un niteliği yönünden çok önemli bir noktayı açıklayıcıdır. Erzincan-Erzurum çatışması tamamıyla düşünsel bir kökenden geliyor. Anlaşmazlığın kaynağı cemaat ilişkilerinin yasal olarak incelenmesidir. Sonuçta, çağdaş yaşam anlayışı ile cemaat yaşamının kapışması, yargının içinden parçalanmasına neden olan ve toplumun geleceği açısından yıkıcı bir durum doğuyor. Bu olgu, çatışmaların niteliksel değişiminin yepyeni bir aşamasıdır. Erzincan-Erzurum gelişmeleri karşısında hükümet, ayağına taş düşmüş gibi yerinden fırlıyor; HSYK ve yüksek yargı organlarının tutumunu, Adalet Bakanı “yetki gaspı” “hukuksuzluk” “yargı bağımsızlığına darbe”; “bağımsız yargının işleyişine engel” olarak gördüklerini belirtiyor ve yargı reformunun “acilen hayata geçirilmesini” istiyor. Bir başbakan yardımcısı, tutuklu Erzincan başsavcısını “adi suçlu” diye suçlayacak kadar kendinden geçiyor. Hükümetin Erzincan-Erzurum olayı karşısındaki tutumu, Türkiye’de yargı bağımsızlığının derinden yaralı olduğunun, bir kez daha, en açık biçimde kanıtlanmasının çok ötesindedir. Hükümetin tutumu kanıtlıyor ki ülke çok daha tehlikeli, yeni bir savaş sürecine hızla sürükleniyor. Başımızı kuma sokarak ya da kaçamak ve tekil noktalara bakarak sonuç çıkarmaya gerek yok. Adını doğru koyalım. Son gelişmelerle iyice su yüzüne çıkan asıl savaş, buna isterseniz daha yumuşak olsun diye uyumsuzluk ya da çatışma denilsin, çağdaş, laik, demokratik ve hukukun üstünlüğünün egemen olduğu; eşitlikçi, özgürlükçü bir toplumsal düzen isteyen kişiler ve kurumlar ile bu değerlerin yerine kamusal alanda dini değerlerin yerleştirildiği bir Türkiye isteyen kişi ve kurumların arasındadır. Bu sonuca, şu eklerin yapılması gerekiyor: Türkiye, yaşadığı bu savaşlar nedeniyle, insanlığın gelişimiyle elde edilen evrensel değerlerden giderek uzaklaştırılıyor; bu bir. İkincisi, Cumhuriyetin bu değerlerini savunanların ya da savunduğunu sananların, buna siyasi partiler, TSK ve yargı dahil, bugünlere gelinmesinde yaptıkları büyük yanlışların ve eksiklerin katkıları olduğu yadsınamaz. Üçüncüsü ve bugün için en önemlisi de Türkiye, bu yıkıcı değerler savaşını bir an önce değerler barışına dönüştürmeli; bunun yolunu bulmalıdır. Papandreu: Borçlanma faizi insin Ekonomi Servisi - Yunanistan Başbakanõ George Papandreu, Avrupa Birliği’nden finansal destek değil, diğer ülkelerle aynõ faiz oranõnda borçlanabilmek için siyasi destek istediklerini söyledi. Papandreu, “Bize zaman ve destek verin. Söylediklerimizi yerine getirip yeniden güvenilir ülke olacağız” diye konuştu. Petrolde artık yabancıya yer yok Ekonomi Servisi - Irak Başbakanõ Nuri El Maliki, Irak petrol yataklarõnõn geliştirilmesi için bir daha yabancõ şirketlerle anlaşma imzalamayacaklarõnõ söyledi. Yabancõ şirketlerin esareti altõnda kalmak istemediklerini belirten Maliki, Irak’õn milli şirketlerine güvenmek zorunda olduklarõnõ söyledi. Buna göre Irak, geçen yõl yabancõ şirketlere verilen iki ihale dõşõnda yeni petrol yataklarõnõ kendisi geliştirecek. ALİCAN ULUDAĞ ANKARA - Tüketici Dernekleri Federasyonu Genel Başkanõ (TÜ- DEF) Ali Çetin, kriz ortamõnda tü- keticilerin kredi kartõnõ bir gelir un- suru olarak gördüğünü belirterek borçlanmanõn arttõğõ uyarõsõnda bu- lundu. Çetin, “Fahiş kredi kartı fai- zi, borç batağını daha da derin- leştiriyor ve tüketiciler son yıl- larda hızla bankaların tuzağına düşüyor” dedi. Çetin, 2009’a ilişkin hazõrladõkla- rõ bankacõlõk raporunu Cumhuri- yet’e anlattõ. Ocak 2010 sonu itiba- rõyla takipteki kredi kartõ borçlu sa- yõsõnõn 2 milyon 277 bin kişi, bireysel kredi borçlusunun ise 1 milyon 62 bin kişi olmak üzere toplam 3 milyon 243 bin kişi olduğunu vurgulayan Çetin, her bir borçlu için ortalama 4 kişilik aile yapõsõ dikkate alõndõğõn- da 13 milyon kişinin kredi kartõ ve bi- reysel kredi borcu nedeniyle icrada olduğunu belirtti. Çetin, 2009 sonu itibarõyla kredi kartõ sayõsõnõn 44 milyon 392 bin 614, banka kartõ sa- yõsõnõn da 64 milyon 661 bin 947 ol- duğunu dile getirdi. Bankalarõn kart aidatlarõndan ortalama yõlda 1.998 milyon TL “haksız kazanç” elde et- tiğini belirten Çetin, banka kartla- rõnda ise “hesap işletim ücreti” adõ altõnda yõlda 3.880 milyon TL “yasadışı kazanç” toplandõğõnõ ak- tardõ. Çetin, “Soygunun toplam boyutu yılda 4 milyar dolar edi- yor” dedi. Kredi kartlarõnda yõllõk normal faiz oranõnõn yüzde 34.92, te- merrüt faizin yõllõk oranõnõn yüzde 43.92 olduğuna değinen Çetin, “Dünyanın hiçbir yerinde bu ka- dar yüksek faiz oranına sahip kredi kartı yok. En acımasız maf- ya-tefeci faizi bile bankaların kre- di kartına uyguladığı faiz oranın yarısı bile değil” diye konuştu. Türkiye’de kredi kartõnda borçlu sayõsõ 3 milyon 243 bin kişiye çõkarken 13 milyon kişi kredi kartõ ve bireysel kredi borcu nedeniyle icrada. TÜKETİCİLER DAVA AÇSIN OZAN YAYMAN İZMİR - İzmir Barosu Başkanõ Özdemir Sökmen, bireysel başvuru sonucu Yargõ- tay 13. Dairesi’nin, bir tüketiciye birikmiş tüm kredi kartõ yõllõk ücretini geri alma hakkõ tanõdõğõnõ anõmsatarak milyonlarca kredi kartõ kullanõcõsõna “dava açın” çağrõsõ yaptõ. CHP İzmir Milletvekili Ah- met Ersin de TBMM’ye yasa teklifi ve- receklerini söyledi. Eskişehir’den bir yurt- taşõn başlattõğõ hukuk mücadelesi süre- cinde, Yargõtay 13. Dairesi, 11 yõllõk bi- rikmiş kredi kartõ aidatlarõnõn tamamõnõn tüketiciye iadesine karar vermişti. Özdemir Sökmen, “Bu kararı dayanak alarak yargıya başvuran tüketiciler, zamandan kazanarak lehlerinde karar alabilirler” dedi. Sökmen, söz konusu yar- gõ kararõnõn tüm tüketiciler için geçerli ola- mayacağõnõ ve mahkemelerin bireysel dosyalara baktõğõnõ söyledi. Suriye’de zora giren işadamı Esad’ın kapısını çalacak Fuarda her bütçeye uygun altın takılar, gümüş el işlerinin yanı sıra değerleri 500 bin doları aşan pırlanta ve elmas tasarımlar görücüye çıktı. “Osmanlı İmparatorluğu’nun İhtişamından 2011 Trendlerine Türk Mücevheri” başlığıyla hazırlanan “Zaman Tüneli” sergisi de fuara katılanlara Osmanlı döneminden günümüze Türk mücevherindeki değişimleri izleme şansı tanıdı. Altın fiyatlarının yükselişinin ardından zor günler geçiren sektörün önde gelen temsilcileri “Krizle yaşamayı öğrendik” dedi. (Fotoğraf: HAKAN KAYGUSUZ) Altın sektörü krizden çıkıyor DENİZ TATARER TEMUR İstanbul Kuyumcu ve Mücevherciler Derneği ve TÜYAP işbirliğiyle ger- çekleştirilen, kuyumculuk ve mücevher sektörünün önde gelen isimlerini bir ara- ya getiren Gold İstanbul Fuarõ dün so- na erdi. Koçak Gold Reklam ve Halkla İlişkiler Müdürü Aslı Ilgaz, fuara katõl- madaki amaçlarõnõn bayii sayõlarõnõ art- tõrmak olduğunu belirterek “Yerli piyasa dışında özellikle Arap ülkelerinden ve İran’dan müşteri gelmesini bekliyo- ruz. Azerbaycan ve Balkan ülkele- rinden de son yıllarda ciddi bir talep var” diye konuştu. Ariş Põrlanta Reklam Müdürü Cem Çubukoğlu da krizle birlikte yaşama- yõ artõk öğrendiklerini ancak 2010’dan daha umutlu olduklarõnõ söyledi. Yõlbaşõ ve Sevgililer Günü’nün sektöre görece canlanma getirdiğini ifade eden Çubu- koğlu, “Ancak eski günlerimizin ge- ri gelmeyeceğini de biliyoruz” dedi. Fuara “prestij” amaçlõ katõldõklarõ- nõ söyleyen Altõnbaş Kurumsal İletişim Müdürü Erman Yazıcı da altõn fiyat- larõnõn yükselmesinin sektöre getirdiği olumsuzlarõn son 2 aydõr dağõldõğõnõ vurguladõ. Ekonomi Servisi - Suriye Devlet Başkanõ Beşşar Esad, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanõ Rıfat Hisarcıklıoğlu’nu kabulünde, “Türk işadamlarının, Suri- ye’ye yatırım yaparken önle- rine çıkacak her türlü soru- nun doğrudan kendisine ile- tilmesini” istedi. Geçen hafta 35 Suriyeli işa- damõnõn Türkiye’yi ziyaretin- den dolayõ Esad’õn memnuniyet duyduğunu anlatan Hisarcõklõ- oğlu, “Ziraat Bankası’nın Su- riye ile ortak banka kurul- masına ilişkin görüşmeleri devam ediyor ancak bir ta- kım engeller var. Sayın Esad, Türkiye’deki mevzuatın ken- dilerine gönderilmesini ve bu konudaki sorunların aşılabi- leceğini söyledi” dedi. Hisar- cõklõoğlu, Suriye tarafõnõn ener- ji, telekomünikasyon, havaa- lanlarõnõn özelleştirilmesi gibi konularda Türk yatõrõmcõlarõ beklendiğini sözlerine ekledi. Esad ve Hisarcıklıoğlu iki ülkearasındaki işbirliğinin arttırılması için çalışacaklarını açıkladı. TÜDEF’e göre bankalar, kart aidatlarõ ve hesap işletim ücreti adõ altõnda tüketicinin cebinden yõlda 4 milyar dolar alõyor Yurttaş borç batağõnda
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle