24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 22 ŞUBAT 2010 PAZARTESİ 12 DIŞ BASIN [email protected] DEĞİŞEN DÜNYADAN HÜSEYİN BAŞ Afganistan, ‘Müşterek Harekât’ ve Yeni ‘Barış Planı’ Üzerine... Birleşik Devletler ve NATO’lu müttefiklerinin 13 Şubat’ta Afganistan’ın güneyinde Taliban’ın “kalesi” Marjah bölgesine karşı hava destekli 15 bin kişilik silahlı güçle başlattığı “Müşterek Harekât” başarıyla sonuçlanmış görünüyor. Ancak Afganistan sorununu yakından izleyen çevrelere göre “Müşterek Harekât”la hedeflenen Marjah, afyon üretimiyle ünlü bir merkez olmasına karşın küçük bir kırsal bölgeden ibaret. Biraz da bu nedenle harekâtın Taliban’ın denetimindeki bir bölgenin kurtarılmasından çok politik amaçlı bir güç gösterisi olarak görülmesi gerekmektedir. Harekâtın bir başka önemli amacını ise NATO’lu güçlerin kamuoylarına Afgan savaşının kaybedilmediği mesajının veriImesi oluşturuyor. Taliban yönetiminin çökertildiği 2001 yılından bu yana giriştiği en kapsamlı harekâtlardan biri sayılan “Müşterek Harekât”ın önemli özelliği ise adından da belli olduğu üzere Afgan güçlerinin de katılmasıdır. NATO’lu güçlerle Afgan ordusunun gerçekleştirdikleri bu işbirliğinin, gelecek otuz bini aşkın ABD ve müttefik takviyelerle daha da güçlenerek, en azından askeri planda, kuşkusuz, Pakistan’ın da etkin bir biçimde devreye girmesinin koşullarının yerine getirilmesiyle ibreyi NATO’dan yana çevireceği öngörülmektedir. Ancak “kesin çözüm”ün zaman alması kaçınılmaz görünmektedir. Gerçekten de İSAF güçleri Taliban’dan kurtarılan bölgelerde tutunmaları ya da söz konusu bölgelere yeniden sızmaların önlenmesinde, daha da önemlisi bölge halklarını, kendileriyle Taliban’a göre çok daha güven içinde yaşayabileceklerine inandırmada her zaman başarılı olamamaktadır. En azından halkın bu konuda ikna edilmesi zaman alacak görünmektedir. “Müşterek Harekât”ın başarılı olup olmadığı da keza ilerde anlaşılacaktır. Nitekim Amerikan ordu çevrelerine göre ülke genelinde güvenliğin sağlanması ve Afgan halkının “Batı”nın yanında yer alması 2011 yazını bulacaktır. Ancak bu süreç kolay değildir. Zira Afgan halkını Taliban sultasından uzaklaştırmak salt lafla gerçekleştirilecek bir konu değildir. Özellikle Karzai yönetiminin içinde debelendiği yolsuzluklardan arındırılması, doğrudan halka yönelik ekonomik iyileştirmeler, şaibeli seçimlerin sonuçlarının gözden geçirilerek hakkı gasp edilen muhalefetin önünün açılması, özellikle de ABD, NATO ve Karzai yönetiminin bazı “ılımlı” Taliban unsurlarına şeriat ya da düpedüz rüşvet karşılığı silah bırakmalarıyla ilgili “düşleri”nden vazgeçilmesi, sorunun çözümünün olmazsa olmazları arasında yer almaktadır. Üzerinde önemle durulması gereken bir başka husus ise NATO güçlerinin sivil halka “yanlışlıkla” zarar veren kör bombardımanlarıdır. Sürekli yenilenen bu yanlışlıklar, durduk yerde Afgan halkını Taliban’ın kucağına itmekte ve Taliban bu yanlışlıkları ustaca kullanmaktadır. Nitekim son harekâtta da bu yanlışlıklar yinelenmiştir. Kaçınılması gereken bir başka önemli husus, bulunması neredeyse olanaksız “ılımlı” Taliban unsurlarına silah karşılığı şeriat verilmesiyle ilgili plandır. Afganistan’ı iyi tanıyan çevrelere göre Taliban’ın ılımlısı da Talibandır. Koyu dinci ve yobazdır. Kadın haklarının, özgürlüklerin, dolayısıyla da demokrasinin kararlı düşmanıdır. Onlarla şu ya da bu biçimde ittifakın getireceği barış düzmece bir barıştır. Ayrıca böylesi bir politika Taliban çetelerine boyun eğmekten öte anlam da taşımamaktadır. Nitekim NATO ve şaibeli Karzai yönetimi tarafından benimsenen Taliban’ın ılımlı denilen unsurlarının şeriat ya da ülke siyasetine katılmaları karşılığında silah bırakmalarıyla ilgili sözde barış planına Afgan kadın hakları sivil toplum kuruluşları da şiddetle karşı çıkmaktadırlar. Afgan kadın hakları sivil toplum kuruluşu Nigar’ın başkanı Şükriye Haydar, 200 sivil toplum kuruluşuyla birlikte hazırlanan açıklamalarında NATO ve Karzai yönetiminin Taliban’a yönelik “Barış Planı”ndan büyük endişe duyduklarını dile getirmişlerdir. Şükriye Haydar ve arkadaşlarına göre Afganistan’da dokuz yıldan bu yana tüm baskı ve savaşlara ve güçlüklere karşın yine de küçük kızlar da dahil altı milyon çocuk okula gitmektedir. Zihniyet, kolay olmasa da Molla Ömer rejiminin karanlığından bir nebze olsa da kurtulmayı başarmıştır. Söz konusu sözde barış planıyla Taliban’a siyaset yolu açılırsa, yapacakları ilk iş okullara kilit vurmak, kadınları yeniden eve kapatmak olacaktır. Şükriye Haydar’a göre Taliban’la uzlaşmak, onların zaferini kabullenmek anlamına gelecektir! İsrail, hukuk devletinde istihbarat kurumunun ölüm mangasõ olarak çalõşamayacağõnõ unuttu MOSSAD’õn işi cinayet olmamalõ GİDEON LEVY Dubai’deki suikast projesinin işe yaradõğõnõ düşünelim. (Hamas liderlerinden) Mahmud el Mabhuh ölüm öpücüğünü alõr, suikastõ düzenleyenler üslerine sağ salim dönerler ve hiçbir İsraillinin başõ kimlik sorunuyla derde girmez. Peki ya sonra? Mahmud’un yerini, yine İsrail askerlerini öldürmeye ve İran yapõmõ silahlarõ Gazze’ye sokmaya çalõşacak Muhammed alacak. Hatta belki Muhammed daha önce de yaşandõğõ üzere selefinden daha da başarõlõ olacak. Abbas el Musavi’yi (1992’de İsrail’in düzenlediği suikastta ölen Lübnan’daki Hizbullah’õn eski lideri- ç.n.) ortadan kaldõrdõk. Aferin İsrail ordusuna. (Hizbullah lideri) Hasan Nasrallah’õ ele geçirdiğimizi de varsayalõm (Hamas kurucusu). Ahmed Yasin’i öldürdük. Bravo gizli servis Şin Bet’e. Ama Hamas çok daha fazla güçlenecek. (Filistin Kurtuluş Örgütü üyesi) Ebu Cihad öldürüldü. Yabancõ yayõnlara göre bu Sayeret Matkal’õn (İsrail özel komando birimi) başarõsõ. Ancak İsrail’in ortağõ olabilecek, nispeten õlõmlõ ve aynõ zamanda karizmatik birini ortadan kaldõrmõş olduk. Ayrõca birçok intikam saldõrõsõnõn da hedefi haline geldik. İsrail’in suçlandõğõ İmad Mugniye’ye (Şam’da öldürülen Hizbullah komutanõ- ç.n.) yönelik suikastõn her yõldönümü, dünyadaki her İsrailli ve Yahudi için artõk tehlikeli bir gün. Dubai operasyonunun işe yaradõğõnõ düşünelim ve MOSSAD’õn bu işte bir parmağõ olduğu yönündeki şüpheler de kanõtlarla doğrulandõ. Ölüm mangalarõnõn kol gezdiği, nitelikli gençlerini otel odalarõna insanlarõ yastõkla boğmaya gönderen, maceradan maceraya koşan bir istihbarat şefi ile bunlarõ onaylayan bir başbakanõn bulunduğu bir ülkede yaşamak istiyor muyuz? Suikastõ düzenleyenler evlerine sağ salim döndüklerinde çocuklarõna ne söyleyecekler? “Bugün birini yastıkla boğarak öldürdük” mü diyecekler? Aynaya baktõklarõnda kendilerine ne söyleyecekler? “Terörle mücadelede her şey mubahtır” mõ? Yoksa, ülkenin güvenliğine katkõ koyduklarõnõ mõ? Peki yanlõş kişiyi öldürselerdi ne olurdu? Bu daha önce, örneğin 1973’te Lillehammer’da yaşandõ. Bu operasyonlar İsraillilerin hayatõnõ tehlikeye soksa ve ülkenin başõna bela açsa neler olur? Bu suikastlar ne etkili, ne yasal. Üstelik çoğu zaman, özellikle hedefteki kişi siyasi bir lider ya da tutuklanabilecek biri olduğunda ahlak dõşõ. Suikastõ düzenleyenleri hem ödüllendiriyor hem de kahraman ilan ediyoruz. Dubai’de Mahmud el Mabhuh’u öldürenlerle, kimlikleri çalõnan masum İsraillilerin başõnõ derde sokmadan, sadece işlerini yapsalardõ ne kadar da gurur duyardõk halbuki. Birbirimize göz kõrpõp, eli her otele uzanabilen MOSSAD’la gurur duymaktan ne kadar da hoşlanõyoruz. “İsrail’in Rambo’su” olmayõ nasõl da seviyoruz. İşgal altõndaki topraklarda aranan kişileri öldüren sõnõr polisi ya da Duvdevan güvenlik birimiyle, Dubai’deki suikastõ işleyenler arasõnda hiçbir fark yok. Dubai’deki olaydan beri büyük bir tartõşma sürüyor. Ancak asõl mesele, suikastlarõn uzun süredir meşru bir silah olarak görülmesi: “Şüphe duymadan, soru sormadan infaz.” Geçmişten ders çıkarmayan Netanyahu En iyi güvenlik uzmanlarõnõn sefahat hayatlarõ ve MOSSAD lideri Meir Dagan’a yönelik övgüler dergilere konu olalõ sadece birkaç hafta oldu. Dagan’õn Gazze ve Lübnan’daki karanlõk geçmişi tamamen görmezden gelindi, maceraperestliğine övgüler yağdõrõldõ. MOSSAD’õn aslõnda istihbarat toplamakla görevli bir kurum olduğunu, bir hukuk devletinin ölüm mangasõ olarak çalõşamayacağõnõ uzun zamandõr unutmuş durumdayõz. Güvenlik uzmanlarõnõn onayõ üzerine Dagan, 7 yõlõn ardõndan bir yõl daha görevde kalacak. Çünkü kendisi “düşmanları ortadan kaldırmakta” uzman. Yine de Dagan hakkõnda şikâyet etmemeliyiz. Kişisel olarak ve başõnda olduğu kuruma övgü ve kaynak sağlayacak “sorumsuzca operasyonları” önermeye hakkõ var. Bu operasyonlarõn asõl sorumlusu, onlarõ onaylayan kişi; yani 1997’deki Halid Meşal fiyaskosundan (Gazze’deki Hamas liderine yönelik suikast girişimi- ç.n.) hiçbir ders çõkartamamõş olan Başbakan Binyamin Netanyahu’dur. Bu, Bibi’nin değiştiği ve yeni bir Netanyahu’nun iktidarda olduğu tartõşmasõna da ayrõ bir parantez olabilir. MOSSAD’õn üzerine düşen tüm görevleri yerine getirdiğine ve Mabhuh’un ölmeyi hak ettiğine inanabiliriz. Hatta ondan intikam alma ve onu cezalandõrma arzusunu da anlamak mümkün. Alõşkanlõğõmõz olduğu üzere, terörün arkasõndaki asõl gerçeği, yani İsrail işgalini görmezden gelmeyi sürdürebiliriz. Ancak Mabhuh’un yastõkla boğularak öldürülmesinin ardõndan, sadece suikast düzenleyicisi olan değil, bu olayla ilgili hiçbir sorunun sorulmadõğõ bir ülkede yaşamaya devam ediyoruz. İngilizceden çeviren: Merve Arkan (Haaretz, İsrail, 18 Şubat 2010) İşgal altõndaki Filistin topraklarõnda aranan kişileri öldüren sõnõr polisiyle, Dubai’deki suikastõ işleyenler arasõnda hiçbir fark yok. Dubai’deki olaydan beri büyük bir tartõşma sürüyor. Ancak asõl mesele, suikastlarõn uzun süredir meşru bir silah olarak görülmesi: Şüphe duymadan, soru sormadan infaz. UNCTAD Başekonomisti Flassbeck’in değerlendirmesi ağır: Almanya diğer ülkeleri dilenciye çevirdi BM Ticaret ve Kalkõnma Konferansõ (UNCTAD) Başekonomisti Heiner Flassbeck, Yunanistan’õn mali krize girmesinin kendi suçu olmadõğõnõ söylüyor. - Avro Bölgesi Maliye Bakanları, Yunanistan için tasarruf planlarını kabul etti. Vergilerde artış, kamu çalışanlarının ücretlerinde kesinti gibi şeyler öngörüldü. Yunan mali krizini çözmek için başka yollar olamaz mıydı? FLASSBECK - Bu tasarruf politikasõnõn hiçbir anlamõ yok. Bir ülkeyi son 80 yõlõn en ağõr ekonomik krizinin tam orta yerinde böylesi daraltõcõ bir politikayla sõkõştõrmak, çok tehlikelidir. Altõ ay geçmeden tekrar eski sorunlarla yüz yüze kalõnõr. Tek olanak, böyle bir ülkeye yardõm etmektir. Yunanistan, nihayetinde, sadece kendi suçuyla böyle bir duruma düşmedi. - Bu kısıntıları dikte eden AB maliye bakanları, hesaplarını Yunan sendikaları olmadan mı yapmış oldular? Gümrükçüler üç günlük bir greve başladı, 24 Şubat’ta genel grev var. - Büyük bir direniş olacaktõr, bu kesin. Ama Yunanistan için etkili bir yardõm üzerine ciddiye alõnõr bir tartõşma açõlmõş değil. Ciddi bazõ hamlelerde bulunan tek kişi, Avro Grubu Başkanõ ve Lüksemburg Başbakanõ Jean- Claude Juncker oldu. Juncker, bir gazeteye yaptõğõ açõklamalarda tüm ülkelerin rekabet yeteneği, ulusal özerklik, ücretler ve istihdam piyasalarõ üzerine tartõşma talebini dile getirdi. Gerçekten de asõl konular bunlardõ. Şimdiye kadar olduğu gibi sadece Yunan bütçesindeki açõk üzerine yoğunlaşmak, olayõn dõşõnda kalmaktõr. - Ulusal özerklik dediniz, bir defada bu bataktan kendini kurtarmak Yunanistan için çok daha kolay olmaz mıydı? Avrupa Para Birliği’nden çıkmak, drahmiyi yeniden sisteme almak ve borçların ödenmesini durdurmaktan söz ediyorum. Arjantin’in yaptığı gibi... ‘Güney Avrosu’ kurulmalı - Bu yönde de düşünülebilir tabii, doğaldõr. Ama o kadar basit değil. Özellikle bir ülke bunu tek başõna yaparsa hiç de basit olmazdõ. Aslõnda Yunanistan değil asõl sorun. Yunanistan yalnõz değil çünkü. Güney Avrupa’daki birçok ülkenin, Fransa dahil, durumu aynõ: Bu ülkeler Avrupa Para Birliği’nin en büyük ülkesinin ağõr baskõsõ altõnda. Esasõnda, tüm Akdeniz ülkeleri birlikte bir “Güney Avrosu” kurmalõ ve bu yeni parayõ da yüzde 30 veya 40 oranõnda devalüe etmeliydi. Bu yolla krizden çõkabilirlerdi... - Ama asıl sorun Almanya yani? - Evet, öyle. Almanya, ekonomisinin rekabet gücünü, zararõ hiç dikkate almaksõzõn arttõrdõ. Avro Bölgesi gibi bir parasal birlikte o zaman iki olanak vardõr. Bunlardan biri, diğer ülkelerin de aynõsõnõ yapmasõ olurdu. Ama bu deflasyona yol açacaktõr, çünkü herkes karşõlõklõ rekabetle birbirini aşağõya çekecektir. Diğer olanak ise, böyle bir politika üzerinden diğer ülkelerin hõzla kafa üstü duvara doğru yol almasõdõr. İşte olan da bu zaten: Almanya diğerlerini dilenciye çevirdi. Şimdi de bu ülkeleri parmağõyla gösteriyor ve utanmadan “Şu ahmaklara bakın!” diyor. - Sırtı duvara yaslanmış, daha geri gidemeyecek olanlar arasında İrlanda, İspanya ve Portekiz de var. Eğer bu iş böyle giderse, tüm Avro sisteminin çökmesi gibi bir tehlike yok mu şimdi? - Böyle bir tehlike var, eğer ana sorun çözülmezse. Daha önce de değindiğimiz şu rekabet boşluğu. İşlerin yoluna girmesi için Almanya’da daha yüksek, krizdeki ülkelerde de daha düşük ücretler ödenirse bu iş çözülür. Ama böyle bir önlemin, deflasyona neden olmamak için, uzun bir vadeye yayõlmasõ şarttõr. - Avro birkaç hafta önce 1.50 dolar idi. Şimdilerde 1.36’ya kadar düştü. Dövizdeki bu gerilemenin Avrupa ekonomisi üzerinde, daha somut olarak da Alman ekonomisi üzerinde nasıl bir etkisi olabilir? - Yine sõfõra sõfõr elde var sõfõr oyunudur bu; küresel bir oyundur. Döviz fiyatõnõn düşmesi özellikle Alman ekonomisine yarar, çünkü bu ekonominin rekabet gücü Avro ülkelerinden çok daha fazladõr. Sonuç olarak, bu söylediğiniz de bir çözüm değil. Almancadan çeviren: Osman Çutsay (Junge Welt, Almanya, 18 Şubat 2010) T.C. SEFERİHİSAR SULH HUKUK SATIŞ MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN TAŞINMAZIN AÇIK ARTTIRMA İLANI Dosya No: 2009/14 (İcra İzalei Şüyu) Satõş. Seferihisar Sulh Hukuk Mahkemesi’nin kesinleşmiş ilamõ gereği hissedarlar arasõnda taksimi mümkün bulunmayan ve satõlarak ortaklõğõn giderilmesine karar verilen taşõnmazõn cinsi, niteliği, kõymeti, adedi, önemli özellikleri: Seferihisar ilçesi Doğanbey köyü Gerenalanõ mevkii 2239 parsel Nolu 27.274,00 m2 taşõnmaz tapu kayõtlarõnda tarla vasõflõ olarak kayõtlõdõr. Taşõnmaz tarla vasfõnda olup, killi-tõnlõ toprak yapõsõndadõr. Düztaban arazi olan taşõnmaz 1. sõnõf tarõm toprağõdõr. Derin toprak strüktü- rüne sahip arazi üzerinde bölgesel üretime uygun her türlü bitkisel üretim yapõlabilme imkânõ vardõr. Mevkii itibari ile Ürkmez’e 3 km. Doğanbey’e 2 km, Seferihisar-Kuşadasõ asfalt yola 1,5 km. mesafede yer almaktadõr. 5578 sayõlõ Toprak Koruma ve Arazi Kullanõm Kanunu’na göre mutlak tarõm arazisi vasfõnda olup, yüzölçümü olarak bölünemez niteliktedir. Arazi üzerinde 1 adet 63 m2 büyüklüğünde kargir ev ve 1 adet tenekeden yapma 88 m2 büyüklüğünde hayvan damõ mevcuttur. TAŞINMAZ İMAR DURUMU: Taşõnmazõn bulunduğu alan imar alanõ dõşõnda, mevcut 1/25.000 ölçekli çevre düzeni planõnda turizm + 2. Konut alanõnda kalmakta olup, Çevre ve Orman Bakanlõğõ tarafõndan onanan Manisa-Kütahya-İzmir Planlama bölgesi 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planõnda kentsel gelişim alanõndadõr. MUHAMMEN BEDELİ: Söz konusu taşõnmazõn satõşa konu toplam değeri 836.665,60 TL’dir. SATIŞ ŞARTLARI: 1. 1. SATIŞ GÜNÜ: 06.04.2010 SALI günü saat 11.40’dan 11.50’ye kadar İzmir -Seferihisar Adliyesi baro odasõnda açõk artõrma suretiyle yapõlacaktõr. Bu artõrmada tahmin edilen değerin % 60’õnõ ve rüçhanlõ alacaklõlar varsa alacaklarõ toplamõnõ ve satõş giderlerini geçmek şartõ ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alõcõ çõkmazsa en çok arttõranõn taahhüdü saklõ kalmak şartõyla; 2. SATIŞ GÜNÜ 16.04.2010 CUMA günü saat 11.40’dan 11.50’ye kadar İzmir -Seferihisar Adliyesi baro odasõnda ikinci artõrmaya çõkarõlacaktõr. Bu artõrmada da rüçhanlõ alacaklõlarõn alacağõnõ ve satõş giderlerini geçmesi şartõyla en çok artõrana ihale olunur. 2- Artõrmaya iştirak edeceklerin tahmin edilen değerin % 20’si oranõnda pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazõmdõr. Satõş peşin para iledir, alõcõ istediğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. KDV, resmi ihale pulu, tapu alõm harç ve mas- raflarõ alõcõya aittir. Tellaliye, tapu satõm harcõ ve taşõnmazõn aynõndan doğan birikmiş vergiler satõş bedelinden ödenir. 3- İpotek sahibi alacaklõlarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarõnõ özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarõnõ dayanağõ belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazõmdõr; aksi takdirde haklarõ tapu sicil ile sabit olmadõkça paylaşmadan hariç bõrakõlacaktõr. 4- İhaleye katõlõp daha sonra ihale bedelini yatõrmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alõcõlar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasõndaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrõca temerrüt faizinden müteselsilen sorumlu olacaktõr. İhale farkõ ve temerrüt faizi ayrõca hükme hacet kalmaksõzõn dairemizce tahsil olunacak, bu fark varsa öncelikle teminat bedelinden ödenecektir. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açõk olup gideri verildiği takdirde isteyen alõcõya bir örneği gönderilebilir. Satõş ilanõ tebliğ edilmeyen ilgililere işbu ilan tebliğ hükmündedir. 6- İşbu satõş ilanõ tapuda adresi olmayan ve/veya adreslerinde bulunmayan ve/veya adli tebligat iade olan ilgililere de tebliğ yerine geçeceği ilan olunur. 7- Satõşa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatõnõ kabul etmiş sayõlacaklarõ, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2009/14 sayõlõ dosya numarasõyla müdürlüğümüze başvurmalarõ ilan olunur. 12/02/2010 (İİKm.126) (*) İlgi- liler tabirine irtifak hakkõ sahipleri de dahildir (Basõn: 10909) (AFP) (AFP)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle