23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER CUMHURİYET 21 ARALIK 2010 SALI Bir de bakmışız Haziran 2011... Gidip oyumuzu vermişiz. Sabaha karşı sonuçlar açıklanmış: AKP yüzde kırkla başta! Ötekiler yirmilerde, onlarda! “Benim özgürlük anlayışım başkadır” diyen kişi, yeniden başbakan olmuş. Yok, başbakan değil, cumhurbaşkanı! Nasıl Rusya’da Putin başbakan, Medvedev cumhurbaşkanı olduysa, bizde de, Tayyip cumhurbaşkanı, Gül yeniden başbakan!.. Değiş tokuş! Hem, Gül Bey’i cumhurbaşkan kim yapmıştı? Tayyip Bey değil mi? Kimi aday gösteriyorsunuz diye sorulduğunda, ‘Kardeşim Gül’ dememiş miydi? Gül, birkaç yıl görevini yaptı, sıra öbürüne geldi... Bakalım beş mi, yedi mi, yoksa iki kez beşerden on yıl mı!.. Birkaç kez yazdım da, anımsattım da!.. İktidarı bir kez daha ‘tek adam’a vermeyin, birleşin, toplaşın, EVET / HAYIR OKTAY AKBAL hayallerinde neler neler değişmez ki!.. Kim Derdi ki… Nusret ERTÜRK ir zamanlar siyah, uzun şemsiyeleri beyefendiler taşırdı. Şemsiye, siyah takım elbisenin, beyaz gömleğin, siyah, boyalı ayakkabının bir tamamlayıcısı olarak ele alınırdı. Şimdilerde şemsiye, bir savunma aracıdır artık. Devletin önde gelenleri korumaları eşliğinde toplantılara girerken, çıkarken ellerine bakınız; şemsiyeleri göreceksiniz. Kapalı yerlerde bile şemsiyeler şaak diye açılıyor, kalkan yapılıyor! Neye karşı? Atılan yumurtalara… Kim derdi ki… Yumurtadan korkanlar, kişilerin çift silah taşımaları için Meclis’e tasarı getiriyor. Yumurta yasak, silah serbest! Kim derdi ki… Bir rekor da demokrasimizle gelmiş…89. sıramızla ne denli övünsek azdır. Kim derdi ki… Ümit Kaftancıoğlu’nun Çarpana ONUNCU KÖY BEKİR COŞKUN İş İşten Geçmeden... bir tek güç olarak seçimlere katılın... Atatürk Cumhuriyetinin yeni hesaplarla altüst edilmesini önleyin... Gerçek bir cumhuriyetin, sahici bir demokrasinin insanlarını işbaşına getirip kıyımı önleyin!.. Çankaya’da Tayyip Bey ve eşi, Başbakanlık’ta Gül Bey ve eşi!.. Kolay alışamayacaklar yeni görevlerine, yeni sorumluluklarına! Özellikle hanımlar için bambaşka bir yaşam olacak! Dargınlar barışacak mı, yoksa daha mı katılaşır, bilemem!.. TBMM çoğunluğu yeter mi, bütün bunları yapmaya? Sekiz yıl nasıl yettiyse, yeni bir sekiz yıl içinde Türk milletinin yaşamında, düzeninde, Haziran 2011 sonrasından korkuyorum. Hasan Hüseyin’in şiirini anımsıyorum: “Haziran’da Ölmek Zor” Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin hazirandan sonra bambaşka bir niteliğe sürüklenmesini istemiyorum. Diyeceksiniz Cumhuriyet Halk Partisi yok mu, bu yanlış gidişi önleyecek? Son kurultay, özellikle yeni genel başkan Kılıçdaroğlu’nun konuşması boş bir güvence mi? CHP gerçek kişiliğini, altı okunu, devrimlerini unutur mu? Yine de bir korkum var! Ben yaşlandım da ondan mı? Ama sizler gençsiniz, milyonlarcasınız, korku nedir bilmemeniz gerek. Mustafa Kemal’in sizlere emanet ettiği CHP’sini ve Cumhuriyetini korumanız gerek!.. B adlı öykü yapıtının ilk baskısı 1975 tarihini taşıyor. Kapak resmi çok çarpıcıdır. USA yardım uçağı alana inmiştir. Yoksul halk, ABD’nin yardım uçağını kıble yerine koyar, secde eder, ellerini göğe açar…Düşünen insan için, bundan daha büyük aşağılama olur muydu? Kim derdi ki… Ya şimdi yapılanlar? Yardımı kapmaya koşanları düşününüz. Ufacık bir parça için ezilmeyi göze alanlar gözümüzün önünde. Bu ortamda başı dik, sırtı pek bireylerin yaratılması olası mı? Kim derdi ki Cumhuriyetin 90. yılında buraya gelelim? Televizyoncu sokakta soruyor: “İlk cumhurbaşkanımız kimdir?” Çoğusu bilmiyor! Kim derdi ki… Ülkemizin parçalandığı, umutların tükendiği bir anda Mustafa Kemal çıkagelmişti…Kim derdi ki… Çünkü O Benim Cumhurbaşkanım Değildi… Seçildiği gün söylemiştim: “O benim cumhurbaşkanım değil…” Başımıza gelmeyen kalmamıştı… Oysa sizin de cumhurbaşkanınız değildi, hiç de olmadı, bundan sonra da olmayacak… Laikliği toplumun önünde engel gören, yamaçlara Atatürk’ün sözlerinin yazılmasına kızan, türban için Türkiye’yi AİHM’ye şikâyet edip dava açan, Türkiye’yi tarikat ve cemaatlere teslim eden AKP’nin kurucusu ve teorisyeni… Hepimizin “Cumhurbaşkanı” olabilir miydi?... İşte bu yüzden; ana muhalefet partisinin TBMM’ye taşıdığı iddialar havada uçuşurken ve yargı henüz karar vermeden, o bir koşu yanına çağırıp “Ben belediye başkanıma kefilim” diyebildi… Siz de şaşırdınız!.. Orduların başkomutanı sıfatını taşıyor ama, gizli emelleri olmakla suçlanan Türk Silahlı Kuvvetleri’ne kefil olmadı… Komutanlarına kefil olmadı… Genelkurmay Başkanı televizyonlara çıkıp “Bu bize yapılan haksızlıktır” diye çığlık çığlığa bağırdığında kefil olmadı… Saçından sürüklenen öğrencilere de… Süs havuzlarının içine doldurulan işçilere de… Evi basılan, yaşamı karartılan akpak aydınlara da… Suçu çocuk okutmak olan çağdaş Türk kadınlarına da kefil olmadı… Tarikatların üzerine gittiği için süründürülen cumhuriyet savcılarına kefil olmadı… Yargıçlara kefil olmadı… Ama hakkındaki iddialar daha havalarda uçuşurken, Kayseri Belediye Başkanı’nı Çankaya’ya çağırıp “kefil” oluverdi... Üstelik kimse sormadan geldi yanıt: “Ben kefilim…” Ben hiç böyle cumhurbaşkanı görmedim…. Allah bilir ya siz orada herkesin “cumhurbaşkanı” var sanıyordunuz… Oysa o bizim cumhurbaşkanımız değil… Benim değildi… Sizin de değil… Olmadı, olmayacak da… bcoskun@cumhuriyet.com.tr C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle