16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 6 HABERLER CUMHURİYET 30 KASIM 2010 SALI ÖSYM Başkanı, türbanlı adayı sınava almayan öğretmen için okula kadar gitti, öğretmeni görevden aldı BİLİM ve SİYASET ORHAN BURSALI Başkanın türban hassasiyeti FIRAT KOZOK WikiLeaks ve Yeni Dünya Kamil (Masaracı) çalışma odamıza sanki yere paraşütle düşer gibi girdi ve belgelerde senin yazılardan da alıntı varmış, dedi! Bunu hep yapar! Arkasından, böyle zamanlarda piyasaya sürülen komplo teorisini de ekledi, belgeleri FBI yaymış! İşte bu önemli! İkiz Kuleleri de, biliyorsunuz, CIA vurmuştu! ABD ki kadiri mutlak bir devlet ve güç! Uçan sinek, uçan kuş bile kurtulamaz ondan! Dünyanın her yanında istediği her şeyi yapabilecek gücü olan bir ülkede, İkiz Kuleleri de ancak kendisi vurabilirdi! Başkası ne mümkün! Dolayısıyla Dışişleri Bakanlığı’nın gizli belgelerini de dünyaya ancak ABD’nin kendisi yayabilirdi! Çok kolay bir anlatım yoludur bu, sorunsuz... Köklü inançlarla olayı bir çırpıda çözüyorsunuz.. WikiLeaks olayının üç ana gücü/yönü var: Birincisi, bu işe inanan bir kişinin varlığı! O var: Julian Assange! Avustralyalı. Sansüre karşı özgür basını savunan ve araştırmacı gazetecilik üzerine çalışan bir kişi. Bu alanda ödüller almış. Fizik ve matematik okumuş. Gizli belgeleri deşifre etmek için internet gazeteciliğine 4 yıl önce başlamış. Çok cazip bir iş! Dolayısıyla bu işe kafa koyacak insanları da bulup harekete geçmiş.. 2009’da Amnesty International’ın İnsan Hakları ödülünü almış, Kenya’daki kayıplar ve devletin bulaştığı yasadışı cinayetler / yargısız infazlar ve kayıplar üzerine bir araştırmasıyla.. 2008’de Economist Index sansür üzerine ödülünü almış. 2010 Eylülü’nde dünyanın en etkili 50 kişi arasında 23. sırada gösterilmiş. (New Statesman) Utnereader dergisi, onu, dünyayı değiştiren 25 vizyoner arasında nitelendirmiş. 12 Kasım’da da Times dergisinin 2010 yılının ünlüleri / en etkili kişileri arasında ilk sıralarında katılmış... Tabii biz onu daha önce, Irak ve Afganistan’da Amerikan askerlerinin bulaştığı olayların binlerce gizli dosyalarını da yine WikiLeaks internet sitesinde yayımlamasıyla tanıyoruz. Şimdi de, Amerikan Dışişleri Bakanlığı ile yabancı ülkelerdeki diplomat / büyükelçileri arasındaki yazışmaları veya raporları içeren 250 bin belgeyi yayına koydu! Sadece Türkiye ile ilgili 7918 belgeden söz ediliyor! İkinci bir olgu, çağımızın bireyselliğinin, iyi bir kişinin varlığının önemi! Örneğimizde tek kişinin, iyi bir fikrin bile dünyada pek çok şeyi değiştirebilecek güce sahip olabileceğini gösteriyor! “Gerçek kahraman kitlelerdir” sözünü anımsarsınız. Burada başka bir olguyla karşı karşıya dünya: Tek tek kişiler ve fikirleri de gerçek ve değiştirici kahramanlar olabiliyor. Tek fikir, hızla bir orduya dönüşebiliyor günümüz dünyasında! İyi bir fikriniz varsa, dünyanın her yanından da çok önemli destekler bulabiliyorsunuz. Burada iyi fikir, sansürsüz, özgür ve saydam bir dünya! Bu fikir, ABD’nin devletinin içinden de güçlü destekler buluyor! Böylece gazeteciliğin yönelmesi gereken ana yönünü de görüyoruz! Haber ve fikirlerinizle, daha saydam, daha özgür ve sansürsüz bir dünyanın oluşumuna katkıda bulunabildiğiniz sürece, kitlelerin gönül tahtına kurulursunuz! Üçüncü bir nokta da, dijital çağın varlığı ve gücü! Haberleşmenin ışık hızıyla, anında, kazasız belasız gerçekleştirilebilmesi! Hem belge ulaştırmanın çok kolay olması, hem bu belgelerin yayımlanması! Dijital çağ, saydamlaşmanın ve daha demokratik bir dünyanın kapılarını araladı! Artık bunun dışında bir şey düşünülemez! Dijital çağdan geri dönülmesi de mümkün olmadığına göre, bireyler, küçük gruplar, topluluklar, dünyanın en büyük ve en örgütlü yapısına karşı “asimetrik bir güç” oluşturuyorlar. WikiLeaks, dünyanın en büyük gücü karşısında küçük bir “asimetrik güç”! İkiz Kulelere saldırı da, asimetrik savaşı ve asimetrik gücün varlığını ve önemini ortaya koyan ilk en büyük olguydu! Yeni dünyaya hoş bulduk! ‘ZÜMRE’ RAPORU ‘Din dersine olan ilgi arttırılmalı’ Din kültürü ve ahlak bilgisi dersiyle ilgili SBS’de ve üniversiteye giriş sınavında soru sorulması önerildi. MAHMUT LICALI ANKARA 18. Milli Eğitim Şurası’nda alınan din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinin tüm eğitim kurumlarında etkin bir şekilde okutulması yönündeki kararın ardından, Ankara Zümre Öğretmenler Kurulu Raporu’nda öğrencilerin din kültürü ve ahlak bilgisi derslerine ilgilerinin artması için Seviye Belirleme Sınavları (SBS) ve üniversiteye giriş sınavlarında (YGSLYS) bu alandan soru yöneltilmesi önerildi. Ankara Zümre Öğretmen Kurulu’nun her ders ve ilköğretim branşları için hazırlanan raporlarda, ders kitaplarının yetersiz olduğu ve kitaplardaki metinlerin kalitesiz olduğuna dikkat çekildi. Raporlarda, ilköğretim Türkçe dersleri için ders kitaplarında “uydurulan metinlerin” ise çok basit olduğu kaydedildi. Raporlarda, ortaöğretim TC İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersi müfredat programında yer alan 2. Dünya Savaşı ve Türkiye ünitesinin MEB tarafından 20102011 eğitimöğretim yılında okullara gönderilen ders kitabında yer almadığı ifade edildi. ANKARA Prof. Dr. Ünal Yarımağan’ın istifa etmesinin ardından ÖSYM’nin başına getirilen Prof. Dr. Ali Demir, önceki gün yapılan ortaöğretim mezunlarına yönelik KPSS’de türbanlı adayı sınava sokmayan sorumlu için bir liseye denetime gitti, adayı yazılı talimatla kurallara aykırı biçimde 1 saat gecikmeli olarak sınava soktu, sınav sorumlusu öğretmen de görevinden alındı. Hükümetin de desteğiyle üniversitelerde türbanın önünü açan YÖK’ün bu konuda nasıl bir yandaşlık içerisinde olduğunu gösteren olay, önceki gün Ankara Başkent Anadolu Lisesi’nde yaşandı. EğitimSen’den alınan bilgiye göre 36 ayrı salonda yapılan ve 09.30’da başlayan sınav öncesin Türbanı nedeniyle KPSS’ye alınmayan aday için ÖSYM Başkanı okula gitti, verdiği talimatla adayı 1 saat gecikmeli olarak sınava soktu, sınav sorumlusu da görevden alındı. de adaylar tek tek arandı, üzerlerindeki bozuk para, cep telefonu, saat gibi malzemeler okul girişinde teslim alındı. Bu sırada türbanlı bir üniversite öğrencisi de sınava “ortaöğretim mezunu” sıfatıyla katılmak üzere okula geldi. Ancak salon görevlileri, adayı sınava alıp almama konusunda çelişkiye düştü. Sorunu çözemeyen salon görevlileri, daha sonra bina sorumlusuna giderek alınması gereken tavır konusunda yardım istedi. Bina sorumlusu da sınav uygulama kitapçığında “türbanlı öğrenciler sınava girebilir” şeklinde bir ifade olmadığı için ÖSYM’yi arayarak konuyla ilgili yazılı bir talimat istedi. Ancak ÖSYM’den bu konuda bir talimat gelmeyince, adaya sınava katılamayacağı tebliğ edildi. Türbanlı aday için kuralı deldi Ancak öğrencinin şikâyeti üzerine sınav başladıktan 1 saat sonra sürpriz bir gelişme yaşandı. Prof. Dr. Ünal Yarımağan’ın istifa etmesinin ardından göreve getirilen ve 2008’de hazırlanan türbana özgürlük bildirisinde imzası bulunan ÖSYM Başkanvekili Prof. Dr. Ali Demir, saat 10.30 sıralarında okula geldi. Yaşanan gelişmelere tepki gösteren Demir, bir yazıyla türbanlı adayın sınava sokulması talimatını verdi. Demir, yazısında “Başkent Ana dolu Lisesi’nde yapılan KPSS önlisans/ortaöğretim sınavına başörtüsü ile katılmak isteyen öğrencinin 10.35’te sınava alınarak sınavının tamamlanmasına izin veriyorum” dedi. Demir’in bu yazısı üzerine aday, 1 saat gecikmeli olarak sınava alındı. Oysa ÖSYM’nin açıkladığı sınav kurallarına göre sınava en fazla 15 dakika geç gelen adaylar izin formu düzenlenerek sınava alınıyor, 15 dakikadan fazla geç gelen adaylar kesinlikle sınava alınmıyor. ÖSYM Başkanvekili’nin okuldan ayrılmasından kısa bir süre sonra da okula bu kez Ankara İl Sınav Yöneticisi Prof. Dr. Metin Balcı’nın yazısı ulaştı. Balcı, bina sorumlusunun sınavı 1 saat geciktirdiği gerekçesiyle öğleden sonraki oturumda görev yapamayacağını bildirdi. ‘Termik santral istemiyoruz’ Çevre Orman Bakanlığı’na gelen Amasra ve Bartın halkından bir grup, ıslıklar, alkışlar ve sloganlar eşliğinde bakanlıkta düzenlenen ÇED toplantılarını protesto etti. Halaylar çekilerek türkülerin söylendiği eyleme, termik santralın yapılması planlanan yörenin halkı da katıldı. Eyleme destek veren CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, “Amasra’da termik santral kurmak bu ülkeye yapılacak bir hainliktir” dedi. CHP Bartın Milletvekili Rıza Yalçınkaya da Bartın’da daha önce yapılması planlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) toplantılarının Bartın ve Amasra halkının kararlı duruşu sayesinde yapılamadığını söyledi. ‘Sınavlarda dini soru da sorulsun’ Raporların ilköğretim bölümünde din kültürü ve ahlak bilgisi derslerine öğrencilerin meraklarının az olduğu belirtildi. Raporda sıralanan sorunlar arasında “Dersimizle ilgili SBS’de müstakil soruların olmaması nedeniyle başarımızın ölçülememesi” de yer alırken din kültürü ve ahlak bilgisi dersiyle ilgili SBS’de ve üniversiteye giriş sınavında dersle ilgili sorulabilecek birkaç sorunun derse olan ilgiyi arttıracağı ifade edildi. Raporda, Alevilik ve Bektaşilik konularında din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenlerine hizmetiçi eğitim olarak seminerler ve bu kapsamda gerekli görülen geziler düzenlenmesi önerildi. Öneriler arasında cami, kilise ve sinagoglarla ilgili gezilerin de düzenlenmesi talep edildi. Raporda, hac ve umre programlarında Diyanet İşleri Başkanlığı ile görüşülerek din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenlerinin de görevlendirilmesinin sağlanması önerildi. BÜYÜKELÇİLER VALİ HARPUT’LA GÖRÜŞTÜ 3 GENERALİN AÇIĞA ALINMASININ ARDINDAN AB’den ‘İnegöl’ sorusu BAHADIR SELİM DİLEK YAŞ bugün toplanıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Balyoz sanıkları arasında yer alan ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin (AYİM) “Terfi ettirilmeliler” yönündeki kararına karşın 3 generalin açığa alınmasının ardından, bugün toplanacak Yüksek Askeri Şura’da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ile Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta kademesi ilk kez bir araya gelecek. Ağustos ayı YAŞ toplantıları sırasında Balyoz sanıkları arasında yer alan üç generalin atamaları, terfileri onaylanmış gibi yapılmıştı. Tümgeneral Halil Helvacıoğlu, korgeneral kadrosundaki Jandarma Genel Komutanlığı Değerlendirme ve Denetleme Başkanvekilliği’ne, Tümgeneral Gürbüz Kaya, yine korgeneral kadrosundaki Harita Genel Komutanlığı’na ve Tuğamiral Abdullah Gavremoğlu, tümamiral kadrosundaki Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Personel Başkanlığı’na atanmıştı. BURSA İncelemelerde bulunmak üzere Bursa’da bulunan AB üyesi ülkelerin büyükelçileri, Vali Şahabettin Harput ile görüşmede kentte “Kürt sorunu” olup olmadığını sordular. Görüşmede Macaristan’ın Ankara Büyükelçisi Natalia Szabo Vali Harput’a, “Bursa’da Kürt sorunu var mı? Sıkıntı yaşanıyor mu” sorusunu yöneltti. Harput da kentte böyle bir sorun olmadığını ancak geçen yaz İnegöl ilçesinde Kürt kökenli vatandaşlar ile yerli vatandaşlar arasında olayların yaşandığını anımsatıp bunun da minibüslerin hat kavgası gibi adi bir olaydan kaynaklandığını söyledi. Harput, Bursa’nın en zengin 5 ki şisinden 4’ünün Güneydoğu kökenli olduğunu da anımsattı. Hollanda’nın Ankara Büyükelçisi Jan Paul Dirkse de, “Siz Güneydoğu’da uzun yıllar görev yaptınız. Şimdi de Türkiye’nin en gelişmiş kentlerinden birinde valisiniz. Güneydoğu’ya yeniden gitme şansınız olsaydı, buradaki deneyimlerinizi farklı yaklaşımla ortaya koyar mıydınız” diye sordu. Harput, “Elbette olurdu. Hatta bu yönde hükümete bir öneri bile getirdim” sözleriyle yanıt verdi. Harput da AB büyükelçilerine “Biz ne zaman AB’ye üye olabiliriz” diye sordu. AB Komisyonu Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Marc Pierini bu soruyu “Kriterleri yerine getirdiğiniz zaman” diye yanıtladı. İkinci gündem ‘irtica’ Generallerin açığa alınmasıyla ilgili kararın YAŞ’ta gündeme gelmesi bekleniyor. YAŞ’ın diğer önemli gündem maddesi ise güncellenen Milli Güvenlik Siyaset Belgesi sonrasında irticai faaliyetlerin iç tehdit değerlendirmesinden çıkmış olması. Bunun, TSK içinde irticai faaliyette bulunan personel ile ilgili tasarrufları etkileyip etkilemeyeceği de merakla bekleniyor. Fotoğraf: AA “1 Mart’a kadar görüşmelerden anlamlı bir barış çıkmazsa ben bu aracılıktan çekilirim. Karışmayacağım onlara. Verdiğim tarih 1 Mart... Sıfıra doğru geri sayım başladı.” Üst satırlarda vurguladığım “oyalama” sözcüğüne lütfen dikkat ediniz… Öcalan bir on yıl daha İmralı’da yatmak istemiyor! Zaten onun anlatımına göre sağlık sorunları da o kadar uzun yaşamasına pek olanak vermeyecek gibi görünüyor! Bakınız bu kaygısını nasıl vurguluyor: orhanbursali.blogspot.com [email protected] TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ “Ankara ile İmralı arasındaki köprünün ipleri kopuyor” dediğimde kendini Kürt uzmanı sanan kimi aklıeveller, karamsarlık yarattığımı öne sürerek işkembelerinde ekşittikleri analizlerini çöpe dökmek zorunda kaldılar!.. Oysa yazdığım her şeyi Öcalan’ın artık “resmi” genelgeleri haline gelen avukat görüşmeleri de sürekli doğruluyor! Geliniz, İmralı’dan yükselen öfkeye dikkat çekerek sürecin bundan sonrası ile ilgili ipuçlarını sıralamaya çalışalım. Artık sağır sultan da biliyor ki, AKP’nin İmralı ile yürüttüğü diyalog özellikle muhafazakâr kesimlerde ciddi tepki çekiyor. Öcalan’la ilişkilerin sekteye uğramasının en büyük nedeni de işte bu siyasal erozyon endişesi... İktidar partisi bu zafiyeti ve handikabını CHP’ye saldırarak gidermeye çalışırken boşa kürek çekiyor! AKP, 2011 seçimlerine giderken oy kaybetmemek için İmralı diyaloğunu kasıtlı olarak ağırdan alıyor. Daha doğrusu Kürt siyasetiyle inceden inceye oyun oynuyor! Öcalan’ın aşağıdaki tepkisi bu yüzden çok dikkat çekiyor: “Devlet ve ordu çözüm istiyor, AKP çözüm istemiyor, çözüme hazır değil. Barışın önündeki en büyük engel AKP’dir.” Devletin Öcalan’la yürüttüğü diyalog bir ayı aşkın süredir aksıyor. Görülüyor ki Öcalan bu aksaklıktan direkt AKP’yi sorumlu tutuyor. Özellikle AKP’nin geçtiğimiz ay Kızılcahamam’da yaptığı kampta yükselen seslerin de diyaloğun kesilmesine katkı sunduğu anlaşılıyor. Çünkü o kampa katılan kimi milletvekilleri Öcalan’ın avukat [email protected] www.mehmetfarac.com mı kendileri bilir.” Bu köşede ya da televizyon programlarında ısrarla şuna vurgu yapıyorum: Kürt meselesinin çözümü iddiasıyla herkes aslında havanda su dövüyor!.. Hem Öcalan’ın öfkeyi doruğa çıkarttığı son avukat görüşmesindeki tepkisi hem de bizim analizlerimizin özetine gelince... Anlaşılıyor ki, ordu ile AKP arasında, Öcalan’la diyalog konusundaki görüş farklılıkları giderek büyüyor. Devlet PKK’nin bir an önce silahtan arınması için Öcalan’ı etkin kılmaya çalışırken AKP, vereceği siyasal tavizlerin muhafazakâr tabanda tepki çekeceği endişesini yaşıyor… Yani devlet ile AKP, Öcalan’la yürütülen diyaloğun müzakereye götürülmesi konusunda bir türlü anlaşamıyor... AKP devletin kritik birimlerini bu yüzden İmralı’dan uzak tutarken, Öcalan’ın tek aktör olma misyonunu da zayıflatıyor!.. Öyleyse bu iş nereye gider?.. AKP, Ankaraİmralı köprüsünün kopmuş halatlarına düğüm atmaktan uzak duracaktır. Ta ki 2011 seçimlerine sorunsuz gidene kadar... Peki, PKKİmralı çizgisi bu durumda ne yapar? Anlaşılıyor ki, Kürt siyaseti özellikle mart ayında intifada provalarıyla huzursuzluğu arttıracak ve AKP’yi iç güvenlik konusunda ciddi bir sıkıntıya sokacak!.. Yani diyalog köprüsünün halatı şişenin ucuna yerleştirildi… Ne diyorlardı ona?... Molotof mu?.. Sıfıra Doğru Saymak, Halattan Molotof Yapmak!.. görüşmelerinin derhal engellenmesini istemişlerdi. İmralı’nın arabulucusu!.. Öcalan, “Burada son bir aydır herhangi bir görüşme olmuyor ama bu ileride olmayacağı anlamına gelmez” diyerek diyalog kapısını açık bırakmaya çalışsa da, avukatlarına söyledikleri, gelecekten pek umutlu olmadığını kanıtlıyor! Öcalan şu sözlerle ise devletle PKK arasında adeta “akil adam” olduğunu ima ediyor: “Buradaki görüşmeler müzakere değil hatta diyalog da değil, aslında ben bir arabulucuyum. Ben devlet ile PKK arasında aracıyım.” Peki, Öcalan İmralı’da daha ne kadar sessizce bekleyebilir?.. Bu köşede sıklıkla vurguladığım gibi AKP; İmralı’ya resmi misafirler göndererek PKK ve BDP’ye yani aslında Öcalan’a karşı oyalama taktiği yürütüyor!.. Öcalan da bunun farkında... Bu yüzden sabırsızlanıyor... O da artık eylemsizlik sürecinin seçim sonrasına bırakılmasının AKP tarafından bir takıyye olarak kullanıldığını görüyor. Öcalan her kızdığında, “aradan çekiliyorum” tehdidini bu yüzden gündeme getiriyor. Geçtiğimiz çarşamba günü avukatlarına söyledikleri ise AKP’nin oyalama taktiğine karşı hem tehdit hem de manevra niteliği taşıyor. İşte diyalog iplerinin koptuğunu gösteren o konuşmaları: Öcalan’ın düştüğü yanlış!.. “Bütün bunları bir an önce söyleme gereğini duyuyorum. Belki ömrüm de yetmez, belki burada ölebilirim de. Dolayısıyla söyleyebildiğim kadarını söyleme ihtiyacını hissediyorum.” Öcalan’ın “oyalama” konusundaki yakınmaları bir türlü bitmiyor. Bakın bu sıkıntısını ısrarla dillendirirken örgütün geleceğiyle ilgili hangi sinyalleri veriyor: “2006’da bizi çok oyaladılar. O dönem silahsızlanmayı gündeme getirdiler, bize dayatmaya çalıştılar. Beş yıldır oyalandık. Ben beş yıl sonra bu yanlışı fark ettim. O dönem silahsızlanma en başta masadaydı, o bir hataydı, artık silahsızlanma en son aşamadır.” Bu köşede AKP’nin Öcalan’a bir alternatif yaratma çabasında olduğunu söylerken aslında İmralı’nın geçmişte satır aralarındaki mesajlarına da vurgu yapmıştım. PKK liderinin şu sözlerine bakılırsa, AKP bir AKP İmralı’yı zayıflatıyor!.. “1 Mart’a kadar eğer çözüm gelişmezse, savaş daha da derinleşebilir. Bunu yaparlar mı yapmazlar mı, savaşırlar mı savaşmazlar C MY B C MY B yandan devleti yeniden dizayn etmeye çalışırken diğer yandan da Kürt hareketine ilginç müdahaleler yapıyor: “Devlet ve ordu çözüm istiyor, AKP çözüm istemiyor. Barışın önündeki en büyük engel AKP’dir. AKP kendi hegemonyasını her alana inşa ediyor. Anayasa Mahkemesi’ni halletti, HSYK’yi ele geçirdi. Önümüzdeki seçimle birlikte bu hegemonyayı tamamlamak istiyor. Bu süreçte de bizi bölmek için uğraşıyorlar.” Peki Öcalan niçin AKP’ye mart ayına kadar süre veriyor?.. Ya da Öcalan niçin “1 Mart iyi bir tarihtir, güzel uygun bir tarihtir” diyor?.. Yanıtını hemen vereyim; PKK her mart ayında yani baharın başlangıcında milis eylemlerini öne çıkarıyor. PKK de BDP de, bu eylemler için 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ve 21 Mart’taki Nevruz kutlamalarını büyük bir eylem fırsatı olarak kullanıyor. Örgüt özellikle Nevruz nedeniyle yüz binlerce insanı sokağa dökerek gövde gösterisi yapıyor! O halde tüm bu mesajlardan yola çıkarak şu soruyu sormak gerekiyor: Mart ayına kadar bir çözüm geliştirilemezse Kürt siyaseti nereye doğru gider?.. PKK nasıl bir tavır alır?.. Her fırsatta “Irak’laşma” tehdidinden söz eden Öcalan şöyle bir tablo çiziyor:
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle