23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 KASIM 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER Kesik elektrik adayları ağlattı 3 ‘Deniz suyu yapının anasını aglattı, itfaiye binayı tanımıyordu’ Bir dönem İstanbul İtfaiye Dairesi Başkanlığı’nda yöneticilik de yapan CHP İl Genel Meclis Üyesi Ali Demir, “İtfaiyeciler önemli binaları tanımak zorundadır, 30 metrelik merdiven dikiyorlar, yetmiyor 50 metrelik merdiveni dikiyorlar, ihmalin büyüğü burada” diyerek tepkisini gösterdi. Demir, söndürmek için kullanılan deniz suyunun tarihi yapıya çok zarar verdiğini vurgulayarak “Deyim yerindeyse binanın anasını ağlattılar” diye konuştu. Olaya ilişkin değerlendirme yapan Mimarlar Odası Başkanı Eyüp Muhcu, “Yaşananları sadece yangına neden olan tadilat çalışmasıyla izah etmek eksik olur. 2003 yılından bu yana Haydarpaşa ve çevresinin dönüştürülmesine yönelik girişimler var. Bu nedenle Haydarpaşa ve çevresi yıllarca göz ardı edilmiş. İki gün önce gar içinde tadilat çalışmalarına başlandı. Tadilat çalışmalarının restorasyon ilkelerine aykırı olduğu, bina için sağlıksız olacağı belliydi. Onarım ruhsatı için izin alınmaması nedeniyle dava açıldı ve süreç devam ediyor” dedi.Türk UlaşımSen Genel Başkanı Nazmi Güzel, tadilatın yapılması için pazar gününün seçilmesini kuşkulu bularak “Çalışmadan kaynaklı bir hata olduğu açık. Tadilat neden pazar günü yapılıyor, bunu bilmek lazım. Çünkü insanlar izinli, bu durum bir yangın çıkma olasılığına karşı mı alındı, şüphe uyandırıyor” dedi. AYDINLANMA EMRE KONGAR KPSS’de mum rezaleti ŞIRNAK (Cumhuriyet) Şırnak’ta KPSS’ye giren önlisans mezunları, ilerleyen saatlerde havanın kararmasıyla soruları okumakta zorluk çekti ve ışıkların açılmasını istedi. Ancak yetkililer, elektriklerin kesik olduğunu söyleyerek, her sıraya birer mum koydu. Mum ışığında sınavı tamamlayan adaylar duruma tepki gösterdi. Sınav çıkışında bazı adaylar ağlarken, bazı adaylar da 2 yıllık emeklerinin boşa gittiğini söyledi. Adaylardan biri “Büyük bir rezaletti. Sınavın bitmesine bir saat kala soruları okuyamıyorduk. Hiçbir şey göremiyorduk. Her sıraya bir mum koydular” dedi. Elinde mumla dışarıya çıkan bir aday ise “Tam yarım saat mum ışığında sınava girdik. Yarım saat sınıfta bekledik. Sınıftaki öğretmenlere de söyledik. Hiçbir önlem alınmamıştı. 2 senedir hazırlanıyoruz. Gelsinler rezilliklerini görsünler” diye konuştu. Eğitim Sen Şırnak Şubesi Başkanı Serhat Uğur ise durumu “kepazelik” olarak nitelendirdi. Assange, Speelman, Anday: Bireysel Sorumluluk Üzerine WikiLeaks belgeleri Amerika’yı ve dünyayı olduğu gibi Türkiye’yi de karıştıracak gibi görünüyor… Özellikle Başbakan’ın banka hesapları ve İran’dan alınan patlayıcılar hakkındaki iddialar herhalde çok önemli… Ama ben olayın başka bir yönü, demokrasileri ayakta tutan sorumluluk duygusu üzerinde durmak istiyorum bugün. Julian Paul Assange… Wim Speelman… Melih Cevdet Anday… Bize toplumsal olaylar karşısında bireyin sorumluluğunu anımsatan üç isim. Julian Paul Assange’yi artık herkes tanıyor: ABD’yi ve dünyayı altüst eden belgeleri yayımlayan kişi. 2006 yılında WikiLeaks internet sitesini kuran, sitenin editörlüğünü ve sözcülüğünü yapan, 1971 doğumlu bir Avustralyalı, eski bir bilgisayar korsanı. Wim Speelman’ı hemen hemen kimse tanımıyor. İkinci Dünya Savaşı sırasındaki trajik öyküsünü, 28 Kasım Pazar günü, Cumhuriyet Dergi’de yayımlanan Zülal Kalkandelen’in yazısından öğreniyoruz. Melih Cevdet Anday’ı hemen hemen bütün Türkiye aydınları tanıyor. Onun da bir siyasaltoplumsal olay karşısındaki sorumluluk duygusunu, Ali Sirmen’in yine aynı gün Cumhuriyet’te yayımlanan yazısından öğreniyoruz. Önce Kalkandelen’in satırlarından, Nazi işgaline karşı direnirken hayatını yitiren Speelman’ın öyküsünü okuyalım: “Wim Speelman adlı bir öğrenci, Vrij Nederland ve Trouw adlı iki gazetenin çıkarılmasını örgütleyenlerden biridir. Alman İstihbarat Servisi tarafından da kimliği bilinmektedir. Almanlar, 1944 yılında Speelman’a bir teklif yapar. Trouw’un yayınını durdurursa, gazetenin ölüme mahkum edilen 23 çalışanının hayatının bağışlanacağı söylenir. Ancak bunun için bir belge imzalayacaktır... Speelman, bunun, Trouw’un direnişe teşvik ettiği Hollandalıların sırtına bıçak saplamak olacağını düşünür ve ‘Devam edeceğiz’ der... 23 idam gerçekleşir; altı ay sonra da Speelman tutuklanıp öldürülür...” Kalkandelen’in “Büyük laf mı, ufak eylem mi?” başlıklı yazısı ve bu yazıda irdelediği sorumluluk duygusu sorunu son derece önemli. Felsefi açılımları da olan bu yazının tümü mutlaka okunmalı. Şimdi bir de Sirmen’in yazısından Melih Cevdet Anday’la ilgili bölümü görelim: “Yirmi beş yıl kadar önce, 2. Dünya Savaşı sırasında Stalin’in uydurma mahkemelerinde yargılanıp mahkum olan sosyalistlerin itibarlarının iadesi için bir imza kampanyası açılmıştı. Melih Cevdet Anday, o kampanyaya imza vermeyi reddetti. Gerekçesini de şöyle açıkladı: İtibarlarının iadesine karşı değilim, ama ben o sırada yargılamaları onaylamıştım. Şimdi nasıl olur da aksine imza verebilirim? O zaman koşulları bilmiyordunuz, bilemezdiniz ki yollu itirazları ise şiddetle reddetti. Bilmeliydim efendim, bilmek zorundaydım, sorumluluğum bunu gerektirirdi, dedi.” Sirmen’in “Sorumluluğun Sınırı” başlıklı yazısı da sorumluluk sorununu işliyor. Somut olaylara da atıf yapan bu yazının tümü mutlaka okunmalı. Gerek Kalkandelen, gerekse Sirmen, çok farklı bağlamlardan hareket etmekle birlikte, aynı noktada buluşuyor: Bir bireyin, bir memurun, bir amirin, bir siyasal eylemcinin, bir aydının toplumsal ve siyasal sorumluluğu nerede başlar, nerede biter? Assange, bu sorunun yanıtını kendi açısından vermiş bir kişi. Haksız egemenlik kuranların bu egemenliklerini kamuoyundan bilgi ve haber saklayarak sürdürdüklerini düşünüyor ve her türlü gizli bilginin kamuoyu ile paylaşılmasını savunuyor… “Radikal demokrasi” kavramını hayata geçiren, kendini dünyada olup bitenlerden sorumlu gören bir eylemci… Peki ya biz… İçinde yaşadığımız topluma karşı olan sorumluluklarımızın bilicinde miyiz? WikiLeaks belgelerinin irdelenmesindeki tavrımız bu sorunun yanıtını vermekte yardımcı olacak! ekongar@cumhuriyet.com.tr www.kongar.org Fotoğraf: VEDAT ARIK Hırsızlar çok film izlemiş Rize’de üstü kapatılmış dere yatağını kullanıp beton zeminini delerek kuyumcu dükkânına giren hırsızlar, oksijen kaynağı ile açtıkları kasadan 15 kilogram altını alarak kaçtılar. Şüphelilerin, bir markette dere yatağından beton zemini delerek girdikleri, buradan yaklaşık 70 metre kablo kullanıp kuyumcu dükkânının alt kısmına kadar elektrik çektikleri anlaşıldı. (Fotoğraf: AA) ‘Yıkılsın diye bekliyorlardı’ Demiryolu çalışanları, Haydarpaşa’nın otel ya da park yapılmak istenen birçok tarihi binayla aynı kaderi paylaştığını vurguluyor, Ulaştırma Bakanı yangının çatı onarımı sırasında çıktığı konusunda ısrarlı. Yangınla gündeme gelen ayrıntılar ise Haydarpaşa’ya yıllardır yapılan işkenceyi anlatıyor: İstanbul Haber Servisi Tarihi Haydarpaşa Garı’nın çatısında önceki gün çıkan yangınla ilgili soruşturma başlatıldı. İncelemeler nedeniyle garda tren seferleri 15.00’ten itibaren yarım saatte bir gerçekleştirilmeye başlandı. Demiryolu çalışanları İstanbul’da otel veya otopark yapılmak istenen birçok tarihi binanın önce yakıldığına, sonra da kaderine terk edilerek yıkılmaya bırakıldığına dikkat çekerek yangını “ihmalle” açıklamanın tatmin edici olmadığını vurguladı. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ise yangının çatıdaki onarım çalışması ve tesisat kaçağı sorunu giderildikten sonra çıktığını belirtti. Olay yeri inceleme ekipleri ile soruşturmayı yürüten savcı Selahattin Aydoğdu garda inceleme yaptı. Aydoğdu ile 3 kişilik bilirkişi heyeti de olay yerine gitti. Çatıaki tadilat işinde çalışan ve gözaltına alınan 2 işçinin de serbest bırakıldıkları öğrenildi. İtfaiyeciler yapıyı tanımıyordu, önce 30 metrelik merdiven dayadılar, yetmeyince 50 metrelik merdiven getirdiler, yangını söndürmek için sıkılan deniz suyu Haydarpaşa’ya büyük zarar verdi, binanın 3 katının zemini PVC ile kaplanmıştı, restorasyon çalışmaları izinsiz yapılıyordu. 50 TL alacağa karşılık tecavüz! Haber Merkezi İzmir’in Karabağlar ilçesinde 3 kişi, verdikleri borcu almak için baskı yaptıkları Arif Ç.’nin kendilerine getirdiği, aile dostunun 16 yaşındaki kızı B.E’ye otomobilde tecavüz etti. Arif Ç. ve 3 alacaklısı gözaltına alındı. Edinilen bilgilere göre, annesinin ikinci evliliğini yapmasının ardından üvey babasıyla yaşamaya başlayan B.E. iş bulması için aile dostları Arif Ç’den yardım istedi. Ç, bir süre sonra 50 TL alacağını isteyen kişilerin sıkıştırması üzerine, B.E’nin evine giderek onu iş görüştürmesine götüreceğini söyledi. Arif Ç, B.E’yi borçlu olduğu kişilerle buluşturdu. Söz konusu 3 kişi Uzundere’deki dağlık alana götürdükleri B.E’ye otomobilde tecavüz etti. B.E’ye “Seni borcumuza karşılık aldık” diyen kişiler kızı 02.00 sıralarında Eşrefpaşa’da bırakarak kaçtı. Abdülbakir D. (32), Resul İ. (24) Doğan Y. (23) ve Arif Ç. gözaltına alındı. Bakan Yıldırım iddiaları yalanladı Seferler normale dönüyor Banliyö ve Adapazarı seferlerinin iptal edildiğinden haberdar olmayan yurttaşlar servislerle Söğütlüçeşme İstasyonu’na taşındı. Gar yetkilileri, yurttaşlara yangını söndürmek için kullanılan tuzlu su nedeniyle tüm sistemin çöktüğünü, bilet satış işlemlerinin yapılamadığını söylediler. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, banliyö seferlerinin bugünden itibaren normale döneceğini belirtti. Olay yerinde inlecemeler yapan Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım da burada gazetecilerin sorularını yanıtladı. Yıldırım, yangınla ilgili şu bilgileri verdi: “Alevler yükseldikten dört dakika sonra 15.24’te Ulaştırma Bakanlığı Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü Salacak’taki römorkörlerini harekete geçirmiş ve 4 dakika sonra da Haydarpaşa Tren Garı’na ulaşmıştır. 8 dakika sonra da karadan müdahale edilmiştir. 15 dakika içerisinde alevler boğulmuş ve kontrol altına alınmıştır. Yangının tamamen söndürülmesi 40 dakika içerisinde tamamlanmıştır. Yangın toplam 2500 metrekarelik U şeklindeki binanın çatısına zarar vermiştir ve alt katlara sirayet etmemiştir. Söndürme sırasında sıkılan su nedeniyle alt katlara su dolmuştur ve alt katlardaki elektronik cihazlar zarar görmüştür. Yanan çatı kısımları orijinaline uygun olarak en kısa zamanda yeniden yapılacaktır. Haydarpaşa tarihi binadır, tek bir köşesine dokunulamaz.” Kasıt ve ihmal iddialarının da araştırılacağını belirten Yıldırım, onarım çalışmalarının gerekli izinler alındıktan sonra yapıldığını ve yangının onarımdan sonra çıktığını söyledi. Yıldırım “Helikopterle söndürme yapılamazdı, çünkü helikopterin kendi ağırlığı 2 tondur. Bir yangını söndürmek için en az 10 ton su gereklidir” dedi. ‘Bizden izin almadılar’ Öğlen saatlerinde Haydarpaşa gar binasına inceleme yapmaya gelen Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, yangına ilişkin iki tez bulunduğunu belirtti. Öztürk “Ya bizden izin almadan, ruhsat almadan bu büyük onarıma başladılar. Ya da bina su aldığı için kendi başlarına yalıtım malzemesi sermeye başladılar. Her ikisinin de Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’ndan izin almadan, bizden ruhsat alınmadan yapılması mümkün değil” diye konuştu. BTS 1 No’lu Şube Başkanı Hasan Bektaş, “Gar yaklaşık 1 milyon metrekareyi aşan sahası ile Marmaray ile birlikte işlevsiz kalacağı gerekçe gösterilerek kentsel, rantsal dönüşüme tabi tutulmak isteniyor” dedi. Bektaş, Haydarpaşa Garı’nın 3. katında daha önce koruma kurulundan izin alınmadan yapılan tadilat nedeniyle TCDD’nin üç bürokratı ve 2 müteahhit aleyhine açılan davanın da sürdüğünü anımsattı. Garın 3 katının zemininin PVC ile kaplandığını anlatan Bektaş, bu durumun yangınlara davetiye çıkardığını söyledi CHP İstanbul İl Başkanı Berhan Şimşek de “18 milyar TL bütçesi olan İstanbul’un bir itfaiye helikopteri yok. ve daha acısı Kadir Topbaş halen ortada yok” diyerek tepkisini dile getirdi. ‘Acaba onu vurabilir miyiz?...’ İstanbul Haber Servisi Ümraniye’de ellerindeki ruhsatsız silahla önce teneke kutulara daha sonra “Acaba vurabilir miyiz?” diyerek yoldan geçen Tamer Koç’a (28) ateş ederek başından vurup öldüren Ramazan Y. (32) ile Savaş M. (33) yakalandı. Tuzla’da bir televizyon fabrikasında çalışan Tamer Koç’un, başının arkasına isabet eden 7.65 çapında bir mermiyle vurularak öldürüldüğü belirlendi. Koç’un eşinin 9 aylık hamile olduğu öğrenildi. Evinde sarhoş olarak bulunan Savaş M. saat 20.00’den beri içki içtiklerini, Ramazan Y’nin ruhsatsız silahıyla gece boyunca önce havaya, daha sonra teneke kutulara, elektrik direklerine ateş ettiğini söyledi. Savaş M. son olarak Ramazan Y’nin yürüyen bir şahsı göstererek “Acaba onu vurabilir miyim” diyerek ateş ettiğini belirtti. DÜZELTME 28 Kasım 2010 tarihli Pazar Dergi’de yayımlanan Murat Bozoğlu söyleşisinde Bozoğlu’nun adı spotta ve kapak fotoğrafında Murat Topoğlu olarak yazılmıştır. Okurlarımızdan ve Bozoğlu’ndan özür dileriz. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle