15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 10 HABERLERİN DEVAMI İstanbul PB Edirne PB Kocaeli PB Çanakkale PB İzmir PB Manisa PB Denizli PB Zonguldak PB Sinop PB Samsun PB Trabzon PB Giresun PB Ankara S 20 17 23 21 23 23 24 22 21 22 24 24 20 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars S S S B B B B B B B S S S 21 20 19 24 28 22 21 25 19 22 17 15 16 Oslo B Helsinki B Stockholm K Londra K AmsterdamK Brüksel B Paris B Bonn B Münih B Berlin B BudapeştePB Madrid Y Viyana B 10 11 8 1 1 1 3 1 4 3 1 7 4 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Y B Y B B K B B B B B B B 4 5 13 19 1 3 16 13 16 6 18 27 23 Yurtta yağış beklenmiyor, yurdun kuzeybatı kesimleri parçalı bulutlu, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. Sabah ve gece saatlerinde iç kesimlerde sis görülecek. Hava sıcaklığı Marmara ile Karadeniz kıyılarında 2 ila 4 derece azalacak, diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacak. CUMHURİYET 30 KASIM 2010 SALI TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 30 Kasım GÜNCEL Baştarafı 1. Sayfada CÜNEYT ARCAYÜREK yoğunlaştığından beri! Belgelerdeki yorumların, saptamaların kaçını inandırıcı, doğru bulabilirsiniz bilemem. Ben saptamaların pek çoğuna katılıyorum. Katılıyorum çünkü; ABD belgelerindeki saptamaların pek çoğu 2002’de AKP (RTE) iktidara geldiğinden beri yaza geldiklerimiz koşutunda, hatta kimileriyle örtüşüyor. 2002’den beri RTE’nin gizli ajandasında yazılı olan öğeleri zaman içinde, her fırsatta gerçekleştirdiğine olan inancımızı ABD belgeleri doğruluyor. Örnekleyelim: 2007 yılında seçimler yaklaşırken ABD’nin Ankara Büyükelçiliği, RTE’nin gizli ajandası olup olmadığını anlamak için bir araştırma yaptı. RTE’nin gizli hedefleri olduğunu, ancak şeriat getirme olasılığının bulunmadığını saptadı. Eksik bir saptama. Zira RTE, Türkiye’de ve Batı’da sert biçimde karşı çıkılmayacağını görseydi, şeriatı getirmekte bir an tereddüt etmezdi. Belgelere göre, AKP’nin önde giden birçok üyesi (bakanların hemen hepsi) bir cemaate üye. Yalan mı? RTE’nin İslamcıları devlette önemli konumlara atadığı yalan mı? RTE çevresini isim vermeyelim “şakşakçı, dalkavuk ve kibirli” danışmanların doldurduğu yalan mı? Daha geçende AKP’nin ikinci adamlarından biri, “Bizde Genel Başkan’a karşı çıkılmaz” diye bu saptamayı doğrulamadı mı? Belgelerde, sekiz yıldır izlediğimiz RTE’nin “inatçı ve hiperaktif” olduğu yazılıyor. İnatçı doğasının belgede saptandığı gibi aslında dediğim dedik diyen “despot” kişiliğinden… hiperaktifliğinin ise sinirli, saldırgan doğasından kaynaklandığı yadsınabilinir mi? F. Gülen cemaatinin bünyeye kimi personel aracılığıyla sızma gayretlerini TSK’nin ihraçlarla önlemeye çalıştığı… RTE ile emrindeki bakanların dinci (Fethullahçı) çabaları nedeniyle ihraç edilenlerin TSK’ye geri dönmelerini sağlayacak yasal düzenlemelere başvurduğu yalan mı? Kimi gerçekler belgelerde yer alıyor. Artık su üzerine çıktı. Belgeler RTE ile Çankaya’daki AKP’li arasında ters duruşları duyuruyor. Örneğin Çankaya’daki, Kürt sorununda seçimlerden önce hükümetin yeni bir adım atmasını zorunlu gördüğünü, direktif verir gibi açıkladığı sırada… tam tersine RTE’nin bu konuda gereken her şeyin yapıldığını söylemesi… Seçildiği günden son aylara kadar AKP’nin Cumhurbaşkanı olduğunu kanıtladı Çankaya’daki. Hükümetin noteri gibi davranmakta beis görmedi. Fakat son günlerde sanki AKP’nin değil, gerçekten halkın Cumhurbaşkanı imiş gibi duruş sergiliyor. Partiden daha doğrusu RTE’den bağımsız bir Çankaya izlenimi vermeye çalışıyor. Belgelerde Avrupa Birliği’nin RTE Türkiye’sine kuşku ile baktığına değiniliyor. Son günlerde gereği yokken RTE, eksen kayması söylemlerini yalanladı. Oysa belgeler Türkiye’nin Batı’dan Doğu’ya kaydığını gösteriyor. Örneğin kanıt olarak “özellikle tehlikeli” diye tanımladıkları Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun “İslamcı nüfuzunu” RTE üzerinde kullandığı öne sürülüyor. Ufak bir yorum hatası var bu saptamada: RTE de İslamcı! Davutoğlu’nun bu özelliğini bilerek Dışişleri Bakanlığı’na getirdi. Yani tencere yuvarlandı kapağını buldu. İslamcı devlet olasılığı Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliğini engelliyor. Doğu ile Batı arasında bir köprü görevi üstlenmesini istedikleri Türkiye’nin RTE elinde daha çok İslamcı ve Arapçı bir yöne kayması AB üyeliğini zora sokuyor. Bu gerçeği gören RTE’nin, ikide bir AB’ye “Üye yapmayacaksınız açıklayın” demesinin bir nedeni var: Erbakan’ın Milli Görüş’ü, Arap ve İslam ülkeleri arasında AB’ye benzer bir örgütün kurulmasını önerir. Erbakan TBMM’de AB’yi dışlayan, Türkiye’nin içinde olacağı Arap ve Müslüman devletler arasında bir ortaklıktan söz ederdi. Öğrencisi RTE, son Lübnan gezisinde Ortadoğu ülkeleri aralarında AB’de uygulanan Şengen benzeri bir uygulamaya geçilmesini istedi. Geleceğe bir ipucu! Kafasındaki gizli ajandada Arap ve Müslüman ülkeleri arasında AB benzeri olası bir birliğin planları neden olmasın? Belgelere göre Azerbaycan Devlet Başkanı Aliyev, RTE hükümetinden hoşlanmadığını açıklamış ABD diplomatlarına. RTE’nin Azerbaycan’ın ulusal yararlarına ters düşen Ermenistan politikası resmen açıklandıktan sonra… RTE ve hükümetinden neden “hoşlansın” Aliyev? Bu konuda Aliyev yalnız değil! Diplomasi âlemi, arkasında kimlerin bulunduğu, kuytu köşelerinde nelerin saklandığı genelde bilinen, ama dile getirilmeyen bir maskeli balodur. Baloya katılanlar birbirleriyle konuşurlarken, sanki karşısındakinin maske ile gizlenmiş kimliğini bilmiyormuşçasına davranmaya özen gösterirler. Tahmin edersiniz ki, maskelerin çıkarılması pek bir şeyi değiştirmez, hatta diplomasinin zarafeti ve sahteliği sanki maske duruyormuş gibi davranılmasına yol açar. WikiLeaks tarafından dünya kamuoyuna açıklanan ve bomba gibi patlayan, ABD’li diplomatların gizli yazışmaları, bu dünyaya aşina olan kimseyi şaşırtmadı. Neye şaşırılmalıydı ki? Diplomatların, casusların faaliyet alanına giren çalışma ve bilgi aktarımlarına mı? Yüzyıllardan beri diplomatların enformasyon topladıkları bilinmiyor muydu ki? ABD’nin erdem, dürüstlük, demokrasi ve özgürlük maskeleri ardına gizlemeye çalıştığı, dış politikasının aslında hangi araçla ve ne pahasına olursa olsun, Washington’un ve büyük şirketlerin çıkarlarını DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN WikiLeaks’in İpuçları korumaya yönelik olduğu meçhul müydü? Şimdi bu belgelerin ve dolayısıyla zaten ancak Türkiye’deki faili meçhuller kadar gizli olan bilgilerin ortaya çıkması kimi şaşırtacak? ABD’nin PKK’ye zaman zaman yardım ettiğini, silah verdiğini öğrenmek için bu açıklamaları bekleyenleri betimlemeye avanak deyimi ayıp kaçar, ama saf da hafif kalır. Peki bu belgelerin ortaya çıkması, zaten bilinen gerçeklerin inkâr edilmez olmaları, neyi sağladı? Saydamlık getirdi deseniz doğru ama yine de bir anlamı yok. Çünkü hemen sorarlar: “Peki de bu saydamlığın bir yaptırımı olmadığına göre ne kıymeti var?” Yanıt koca bir “hiç”tir. Bu şeffaflaşma uluslararası ilişkilerde bir şeyi değiştirmeyecek, yalnızca maskeleri yalama hale getirecektir. Örneğin ABD’nin Irak müdahalesinden sonra, orada kimyasal veya nükleer kimyasal kitle imha silahları olmadığı, yani işgalin yalana dayandığı ortaya çıktı. Çıktı da ne oldu? Hiç!.. İşgal ve katliam ile kârlarını ve politikalarını bunların üzerine bina eden “NeoCon”ların saltanatı sürdü. Evet, bu bilgilere ulaşmak, bazı konularda fikir edinmeye yarayabilir düşüncesinde olanlar bulunabilir. Orada da dikkatli olmak gerekir. Çünkü değerlendirmeler daha ziyade, ABD çıkarlarına uygun davranma açısından yapılmaktadır; kimi zaman gözlem diye sunulanlar, özlemleri dile getirmektedir. Esas ölçüt Amerikan çıkarları olunca, övülen bir politikacıya ulusal açıdan olumlu bakmak mı, yoksa tersi mi gerekir acaba? Kişilerle ilgili değerlendirmeler de günden güne taban tabana zıt olabilmektedir. Ahmedinejad’ın Hitler’e benzetilmesinde kriter, demokrasi değil, Amerikan çıkarıdır; tıpkı İran ile savaşırken desteklenen, sonra petrolü millileştirince terörist ilan edilen Saddam örneğinde olduğu gibi... Örneğin Türkiye’deki Ergenekon ve Balyoz gibi davalara olumlu bakan Edelman’ın, daha sonra, Erdoğan’ın İsrail politikasını beğenmeyince bu davaların gerçek yüzünü dile getirmesi çok eğiticidir. O zaman onların değerlendirmelerinin tam tersi yargı geçerli olabilir mi? O da olamaz. Olay ondan daha da karmaşıktır. Örneğin bir değerlendirmede, Erdoğan’ın despot olmadığı söyleniyor, ama bir yerde de Davutoğlu ‘deli’ olarak niteleniyor. Şimdi Erdoğan’ın despot olmadığına doğru derseniz, Davutoğlu’nun da deli olduğunu kabul etmek durumundasınız, yok eğer Davutoğlu’nun deliliğine karşı çıkarsanız, Erdoğan’ın da despot olmadığına itibar edemezsiniz. Görüyorsunuz, bu belgelerin açıklanması da fazla bir anlam taşımıyor. [email protected] DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Düşen Takke Olunca? Köroğlu, günümüzde yaşasaydı, elbette o ünlü “Tüfek icat oldu / Mertlik bozuldu” dizelerindeki silahı “internet” olarak değiştirirdi. Hele o dönemin tüfeği dediğiniz, tek atımlık bir silah değil miydi? İnternet sayesinde, dünyanın neresinden kullanıldığı tam olarak saptanamayan güç kaynağı, devletleri bile birbirine düşürmeye yetebileceğini gösteriyor. Bunun en sıcak örneğini, ülkesinin gizli belgelerini, bütün uyarılara karşın yayımlamaktan vazgeçmeyen WikiLeaks adlı Amerikan internet sitesi yapmaya başladı. Birbiri ardına açıklanan belgelerle, dünya liderleri olarak birbirleri ile el sıkışmak ne kelime, kameralar önünde öpüşüp kucaklaşanların aslında birbirlerinin kuyularını kazmaktan geri kalmadıklarını öğrenmekteyiz. Bizim Cumhurbaşkanımız da Başbakanımız da, Azerbaycan ne zaman konu edilse, o ünlü “bir millet, iki devlet” yakıştırmasından yola çıkarak kardeşlik dizelerini gündeme getirirken, Başkan Aliyev’in bizimkilerden hazzetmediği de suyun yüzüne çıkmış oluyor. Başka ülkeleri, oralarda yaşayanlara bırakarak “üst düzey bir AKP danışmanının” Amerikalı diplomatlara, Dışişleri Bakanı Davutoğlu için “tehlikeli ve deli” yakıştırması yapmış olmasını içimize nasıl sindireceğiz? Erdoğan, Ergenekon’du, Silivri idi, onca konuyu yargı önüne taşıyarak, kendisi ile uğraşanları boşuna Silahlı Kuvvetler içinde ve üniformalılar arasında arayadursun, fırsat bulsalar kuyusunu kazmaktan geri kalmayacak olanları, kendi bağrında ve partisi içinde taşıdığını şimdi öğrenmiş olacak. Ve MİT’in, Emniyet’teki özel büroların bu konularda kendisine zamanında bilgi vermediğini de. Yine WikiLeaks, bütün bir dünyaya, Erdoğan’ın çevresinde, kendisini Anadolu’nun Lideri olarak tarif eden yağcı, dalkavuk bir danışman grubunun bulunduğunu söylüyormuş. ABD’li yetkililer, Türkiye’den İran’a yapılacak satışın engellenmesini istemiş Türk şirketlerden İran’a silah Dış Haberler Servisi WikiLeaks sitesinde yayımlanan ve ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’ne gönderilen bir belgede İran’a silah satmayı ve bu ülkeden silah almayı planlayan Türk şirketlerinin tespit edildiği bilgisi yer alıyor. 22 Şubat 2010 tarihli yazışmada öncelikle İran’ın 38 kalibre, 5.56 mm. ve 7.62 mm. çapında mermi ile 40 mm. el bombası atar almak istediği bilgisine yer veriliyor. Silah satışıyla ilgilenen birkaç şirketin adı da veriliyor. Ayrıca bir Türk şirketinin İran’dan plastik patlayıcı ve nitroselüloz almak istediğinin anlaşıldığı da not ediliyor. İran’a satılması planlanan silahlardan birinin ABD üretimi olduğundan endişe edildiği bilgisi de belgede yer alıyor. Belgede ayrıca ABD’nin bu bilgileri Türk yetkililere ulaştırıp konuyla ilgili bir soruşturma başlatmasını ve söz konusu satışları engellemesini istediği belirtiliyor. “Türk şirketlerinin silah satışlarını gerçekleştirmeleri halinde, ABD yaptırımlarına maruz kalabilecekleri” ifadesi de belgede yer alıyor. Bir tık yetiyorsa Bundan böyle, ne zaman Sayın Davutoğlu’nun Ermeni meslektaşı ile o bizim kurbanlık koyun pazarlıklarımızı çağrıştıran uzun el sıkışmalarını ölümsüzleştiren TV görüntülerini izlesem, Washington’da kolları iki yana açılmış insan gövdesine benzetilmiş olan Dışişleri Bakanlığı binasında depolanmış gizli belgelerde, Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın nasıl adlandırılmış olduklarını düşünmekten geri kalmayacağım. Programların nerelerde saklandığını ve ne zaman bir “tık” ile gün ışığına çıkacağını merak etmek, gazetecinin doğal yapısına yer etmiştir. Siz kalkıp kendi ülkenizdeki Oktay Ekşi’leri sustursanız da, teknolojinin önüne geçilemeyen hızı, gücünüzün sadece kendi dar alanınızda hapsedilmiş olduğunu görür ve bakalım arkadan daha ne bombalar gelecek dersiniz. Bu merak, adamı uykusuz bile bırakmaz mı? Ne dersiniz, muhterem devletlular? Faks: 0 216 302 82 08 [email protected] Başbakan Erdoğan’la ilgili ifadelere sahip çıktı, yolsuzluk iddialarını reddetti AKP’den ikili tavır ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP, WikiLeaks belgelerindeki Başbakan Tayyip Erdoğan’la ilgili “Müşfik aile babası, işkolik, mükemmeliyetçi” ifadelerini sahiplenirken “İsviçre’de 8 ayrı hesabı olduğu” yolundaki yolsuzlukla ilgili iddiaları ise inandırıcı bulmadı. AKP’den belgelerle ilgili değerlendirme Düzce Milletvekili Yaşar Yakış’tan geldi. Erdoğan’la ilgili tanımları olumlu bulan Yakış, “Başbakan ile ilgili yazılanları para versek bu kadar güzel propaganda yaptıramazdık. Müşfik aile babası, işkolik, mükemmeliyetçi deniliyor” dedi. Erdoğan’ın danışmanlarıyla ilgili değerlendirmelerin “sübjektif kanaatler” olduğunu kaydeden Yakış, belgelerdeki AB üyeliğiyle ilgili bölüme ilişkin, “Türkiye’nin AB’ye katılması konusunda yüzümüze karşı söylenenlerin ötesinde özel sohbetlerde veya bizim bulunmadığımız forumlarda neler konuşulduğunu anlamaya çalıştığım zaman üç aşağı beş yukarı bu belgelerdekilerdir” görüşünü dile getirdi. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun partinin ideoloğu olmadığını kaydeden Yakış, Davutoğlu’nun kitabında yazdığı düşüncelerin kurgu olduğunu, arazide gerçekçi olmayacağını görünce ısrarcı olmayan biri olduğunu söyledi. Yakış, ABDTürkiye ilişkilerinin nasıl etkileneceğine yönelik soru üzerine “Bunlar hep toplanır. 40 yıllık diplomasi hayatında biz de bu CHP ‘BELGE’ EKİBİ KURDU ‘CİDDİYETİ ŞÜPHELİDİR’ İstanbul Haber Servisi Libya’ya giden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, WikiLeaks internet sitesindeki belgelerle ilgili değerlendirme yaptı. Erdoğan, “Şu anda WikiLeaks’in eteklerinde neler var, bunları bir döksün görelim. Ondan sonra da bunların ne kadar ciddi, ne kadar gayri ciddi olduğunu öğreniriz. Çünkü WikiLeaks’in ciddiyeti şüphelidir. Bu bakımdan şu anda sadece biz eteklerindeki taşın dökülmesini bekliyoruz. Ondan sonra da değerlendirmesini yapar, gerekli açıklamaları yaparız” dedi. ‘Bu iddialar hükümet devirir’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Sekreteri, Parti Sözcüsü Süheyl Batum WikiLeaks belgeleriyle ilgili olarak “Hükümetler, bakan devirecek, ülkelerde rejimleri sarsacak çok ciddi iddialar var. En üst düzeydeki siyasetçilerin İsviçre’de 8 gizli hesabının olduğu söyleniyorsa, bunlara dikkat edilmeli. Bir ekip oluşturduk, takipçisiyiz” açıklamasını yaptı. Batum dün MYK toplantısından sonra yaptığı açıklamada Başbakan Tayyip Erdoğan’la ilgili çok ciddi iddialar bulunduğunun altını çizdi. Batum, şunları söyledi: “Maliye Bakanı Şimşek, Londra’da yatırımcılara ‘Doğan Grubu hisselerini satın’ diyor. Bu, inanılması gerçekten zor bir iddia. Bir ülkenin maliye bakanının onlar gidici, hisseleri satın, demesi demokrasi ve basın üzerindeki baskının nerelere uzandığını göstermesi açısından da ipucu veriyor. Bazı bakanların çocuklarıyla ilgili, inanılmaz kirli ilişkilere karıştığı yönünde de bilgiler, açık açık adlar yer alıyor. Bunlar Başbakan’ın ‘durun bakalım’ diyerek zamana yayamayacağı kadar ciddi iddialar.” Batum, belgelerde CHP’ye yönelik “Bir grup gürültücü elitist” ifadesinin kullanılması ile ilgili soruya “CHP için somut, şu şunu yaptı, denildiği takdirde bunu tartışırız” yanıtını verdi. İnsan hakları ödülü Libya’daki temaslarına başlayan Başbakan Erdoğan, Kaddafi İnsan Hakları Ödülü Uluslararası Komitesi’nce kendisine verilen İnsan Hakları Ödülü’nü aldı. na benzer bilgileri topladık” değerlendirmesinde bulundu. Yakış, Erdoğan’ın İsviçre’de 8 hesabı olduğu yönündeki iddiayla ilgili olarak “Bir diplomatın İsviçreli bankalarla anlaşarak hesabı görerek bunu yazdığını tahmin etmiyorum. Diplomatlar da bunu yazıyor diye o sonuca varmanın doğru olmadığına inanıyorum” dedi. Şimşek’ten yalanlama Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de hakkındaki yazılanlarla ilgili yazılı bir açıklama yaparak, Doğan Grubu ile ilgili yurtdışındaki yabancı yatırımcılarla herhangi bir görüşmesinin kesinlikle söz konusu olmadığını kaydetti. Şimşek, “Raporda yer alan bilgi ve yorumların gerçek dışı ve uydurma olduğu ‘Ticaret Bakanı’ ifadesinden de anlaşılmaktadır. O dönemde ‘Ticaret Bakanı’ değil, Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı görevini yürütüyordum. Hayal ürünü ifadeler, şiddetle yalanlıyorum” dedi. ‘Kirli kokular vardı’ MHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Bal ise konuyla ilgili soruları “Zaten belgelere yansıyanlardan bir bölümündeki kirli ilişkilerle ilgili kamuoyunun hissiyatı vardı. Özelleştirmelerle ilgili kirli kokular geliyordu, bunların yansıdığını görüyoruz. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” diye yanıtladı C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle