15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 KASIM 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA [email protected] EKONOMİ 15 İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Enflasyonu masaya yatıran Merkez Bankası’na göre yüzde 8.62’lik artışın 5 puandan fazlası gıdadan geliyor Ücretler yine yerinde sayacak İşlenmemiş gıda grubunda yıllık enflasyonun yüzde 31.28 ile endeks tarihinin rekorunu kırdığını belirleyen Para Politikası Kurulu’na göre, ekonomide toparlanma hızlanacak ama ücret baskısı hissedilmeyecek. Ekonomi Servisi Artan cari açığın getirdiği risklerin sınırlanması açısından “mali disiplinin önemine” yeniden dikkat çeken Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, son çeyrekte iktisadi faaliyetteki toparlanmanın iç talep kaynaklı olarak tekrar hızlanacağını, ancak işsizlik oranlarının bir müddet daha kriz öncesine kıyasla yüksek seviyelerde seyredeceğini ve “birim işgücü maliyetleri üzerinde belirgin bir baskı hissedilmeyeceğini” öngördü. Merkez Bankası, Para Politikası Kurulu’nun (PPK) 11 Kasım tarihindeki toplantısına ilişkin toplantı özetini yayımladı. Özete göre, özellikle krediler ve iç talep güçlü bir seyir izliyor. Ancak dış talep zayıf. Bu durumda toplam talep koşulları henüz enflasyon üzerinde yukarı yönlü bir baskı oluşturmuyor. Ancak gıda fiyatlarındaki artış dikkat çekici; ekim ayı itibarıyla yüzde 8.62 olan yıllık enflasyonun 5 puanı aşkın kısmı sadece işlenmemiş gıda ve tütün ürünlerindeki fiyat artışlarından kaynaklandı. Sebze fiyatlarındaki keskin yükselişlerle işlenmemiş gıda fiyatları ağustos ve eylülden sonra ekimde de yüksek oranda arttı. Özellikle, tarla ürünlerinden seraya geçerken ürün arzı azalınca domates fiyatlarında yüzde 112’lik keskin bir sıçrama gözlendi. Bu artış, yüzde 1.83’lük ekim ayı tüketici enflasyonuna 0.85 puan kattı. Kırmızı etteki artışın hızı biraz kesildi ama sonuçta, işlenmemiş gıda grubu yıllık enflasyonu, endeks tarihindeki en yüksek seviye olan yüzde 31.28’e yükseldi. Buna karşılık kurul, söz konusu kalemlerdeki fiyat artış oranlarının zaman içinde kademeli olarak gerileyeceği beklentisinde. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde enflasyonun düşüş eğiliminde olacağı, temel (çekirdek) enflasyonun orta vadeli hedeflerle uyumlu seyrini sürdüreceği tahmin ediliyor. Bu doğrultuda kurul, “politika faiz oranının bir süre daha mevcut düzeylerde tutulması” ve “uzun süre düşük düzeylerde seyretmesi gerektiği” yönündeki görüşünü teyit etti. PPK’nin dönüp dolaşıp vurguladığı konulardan biri de cari açığın getireceği riskler. Artan sermaye girişleri, hızlı kredi genişlemesi ve uyarılan ithalat talebi, iç ve dış talebin büyüme hızlarındaki ayrışmayı belirginleştiriyor. Bu da cari dengeyi bozuyor, finansal istikrara ilişkin riskleri gündeme taşıyor. Bunları sınırlandırmak için de önümüzdeki dönemde “zorunlu karşılıklar” ve “likidite yönetimi” gibi ek politika araçları “daha aktif kullanılabilecek”. Diplomasinin 11 Eylül’ü İtalyanların “Diplomasinin 11 Eylül’ü” olarak değerlendirdikleri, ABD’nin hemen yaptığı ilk resmi açıklamada yalanlamayıp, “Diplomatlarımızın fazla samimi, ama eksik bilgilendirmeleri.. Amerika’nın dış ilişkileri, politikalarının sonuç belgeleri değil...” dediği WikiLeaks belgelerinin en çok ABD’yi zor duruma soktuğu ne kadar doğruysa... 7000 civarında belge ile en çok Türkiye, özelinde AKP, Erdoğan hükümetlerini, aslında bilinen kimlikleri ile açığa çıkardığı da bir o kadar doğru... “Ne ekersen onu biçersin” atasözünü anımsatacağım, ama insan hakları, gazetecilik etiği ile ters düşmek, onlara benzeyip, yargısız infaz yapmak istemiyorum... Erdoğan hükümetleri iktidarlarında, yandaş, cemaat, tetikçi medyalar kullanılarak yapılanlar; tam da tıpkısının aynısı, yargısız infaz, çamur at izi kalsın.. içerikli, insafsız boyutlarda önyargılı suçlamalar değil miydi? Diplomasinin 11 Eylül’ü olayında, ABD diplomatlarının bilgilendirme belgeleri kanıt yapılıp davalar açılması, adı geçen siyasi liderler, kadroların tutuklanıp yargılanmaları, Ergenekon benzeri davaların açılması, başı sonu belirsiz, yıllar sürecek davalar, tutukluluklar söz konusu olamayacağına göre de Başbakan Erdoğan başta, AKP liderlik kadroları bir anlamda “ucuz kurtulacaklar” demektir... Sakın “elmalarla armutları karıştırdığım” suçlaması ile ucuza kaçıp, bu benzetmelerimi hafife almayın... Sonuç olarak söz konusu belgeler ABD diplomatlarının doğruluğu kanıtlanmamış, ancak istihbarat bilgilerine, kanaatlerine dayalı değerlendirme resmi bilgileri değil mi? Şüphesiz içlerinde çok gerçekçi saptamalar kadar, yanlış algılamaların ürünü, gerçek olmayan sonuçlar da vardır... Bizde AKP iktidarlarının kendileri için tehdit gördükleri kurumlar, kişileri hedef alan, korumalarında işletilen yargılama çarkları çok daha acımasız; insan hakları, hukuk ihlalleri sonuçlarına göz göre göre hizmet ettiriliyor, sorumluların kılları kıpırdamıyor. Demokrasilerde yeri olmayan, diktatörlüklerde bile örnekleri az görülen infaz, linç kültürü ile örgütler, bireyler hem kamuoyu, toplumun gözünde karalanıyor, yıpratılıyorlar hem de sayısız hukuk ihlali ile fiilen cezalandırılıyorlar... İlhan Selçuk’un, yaşayabileceğinden daha erken, sağlıksız, acılı ölüme götüren yolda ilk gözaltına alındığını duyduğumda, suçlamaların olabilirliği üzerine elbet en küçük bir kaygıya kapılmamıştım. En haksız polis suçlaması için de bir ilişki kurulması gereğinin askeri darbe hukukunda bile olması zorunluluğundan yola çıkarak; “İlhan Ağabey kimseyi kolay kolay kapısından geri çevirmez. Belki de Ergenekon iddianamesinde yer alan kilit isimlerden biri, örneğin Veli Küçük çiftliğine davet etmiş, o da gitmiştir...” türünden bir hayıflanmayı kafamdan geçirmiştim... Ölümüne giden yolda, beklenmedik ağır kalp krizinin yaşanmasında belirleyici rolü oynayan, o yaşta günlerce, sandalye üzerinde sorgudan sonra, sabaha karşı serbest bırakıldığında, kalp krizini bile düşünemeyecek şaşkınlıkta gazetede şafak sökümü saatlerinde hep birlikteydik... Bir ara dikkatini bana yönlendirerek; “Sen Veli Küçük’ü tanıyor musun” sorusunu yöneltti. “Hayır, ya siz” soruma; “Ben de tanımıyorum, hiç görmedim” yanıtını alınca içimden sevindirik oldum. Sonra yine hasta yatağında eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Kemal Alemdaroğlu’na bu tabloyu aktarınca gülerek; “Ben de tanımıyorum” yanıtını verdi. Benim gözümde Ergenekon davalarının bir bütün, üslup olarak “sivil darbe hukuku” damgasını yemelerinde, bir araya gelmemiş, gelemeyecek insanların bir gizli örgüt çatısı altında toplanmaları.. ilk anlamlı nedendir... Sonrasında aylar, yıllar yargısız infaz olarak tutuklu kalan sanıkların, bir bir açıkladıkları binlerce belge eklendi... Kanıtların yargılamada kullanılabilecek belge niteliklerinin hukuken olmaması sadece bir boyut, hukuksuz dinlemeler, bilişim teknolojisinin aracı kullanılmış kayıtların montaj nitelikleri, polis sorgu tutanaklarının yanlış yunluş, yamalı bohça, kanıt yerine yorumlarla.. iddianame metni haline döşütürülmüş olmaları... Ancak, tetikçi medyada çarşaf çarşaf yayınlarla toplumda çok önemli, saygın kurumlar ile birlikte, kişilerin karalanmaları için çok önemli işlev yaptılar... Suçlamaların gerçek olmadığı belge bilgileri ise hep yok sayılarak, Türkiye’nin ekseninin kaydırılmasında iktidarın önünü açma işlevlerinin gereği fazlası ile yerine getirildi... Erdoğan hükümetleri iktidarları ile ilişkili WikiLeaks, ABD diplomasisinin bilgilerinin açığa çıkması ile ilişkili tablo ise, gizli edinilmiş bilgilerin açığa çıkması boyutu dışında, çok farklı nitelik, içerikli... Kesin yargı olmasa da ABD diplomatlarının bilgilenmelerinin belgeleri. Sonunda yargılama, yargısız infaz riski yok ama, doğru olmadıklarını kanıtlamak da bir o kadar zor. Gerçek örgüt bağları olan, olabilecek Ergenekon sanıklarının dışında, çoğunluğunun aklanacaklarından ne kadar eminsem, siyasi liderlerin toplumsal suç sayılabilecek bu belgelerden aklanamayacaklarından da o kadar eminim... [email protected] Fitch’ten TOKİ’ye iyi haber Ekonomi Servisi Uluslararası derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, Türkiye’nin notlarına ilişkin aynı yöndeki değişikliğin ardından, Toplu Konut İdaresi (TOKİ) Başkanlığı’nın kredi notlarının görünümünü de durağandan pozitife çevirdi. TOKİ’den yapılan açıklamaya göre, Fitch, TOKİ’nin uzun vadeli döviz ve yerel para cinsinden ‘BB’ kredi notlarını teyit etti. Uzun vadeli ulusal kredi notu ‘AA’ ise durağan görünümüyle teyit edildi. Fitch 24 Kasım’da da Türkiye Cumhuriyeti’nin uzun vadeli döviz ve yerel para cinsinden ‘BB’ olan notlarının görünümünü durağandan pozitife çevirmişti. Meridian’a ‘Dünyanın En İyi Mimari Projesi’ ödülü Varyap, Batı Ataşehir’de inşa edilen LEED (Leadership in Energy & Environmental Design) kayıtlı yeşil karma konut projesi olan Meridian Projesi ile 2010 Gayrimenkul Ödüllerinde “Dünyanın En İyi Mimari Projesi” ödülüne layık görüldü. Ödüller, Londra’da düzenlenen törenle sahiplerini bulurken, Varyap Meridian’ın ödülünü, CEO Erdinç Varlıbaş aldı. Varlıbaş, “CNN International’da, New York Times’ta, Le Monde’da haber oluyoruz... Meridian ile aldığımız birçok ödül var. Son ödül hepsini taçlandırdı: Şampiyonlar ligi kupası oldu” dedi. Varyap Meridian’ın, 61 katla Türkiye’nin ilk yeşil gökdeleni olan Varyap Grand Tower’daki dairelerin yüzde 80’inde, 524 m² arasında değişen büyüklükte kat bahçeleri bulunuyor. 38 teraslı dairenin yer aldığı Varyap Grand Tower’da, teras büyüklükleri 4–65 m² arasında değişiyor. Varyap Meridian, şimdiden daire sahiplerine 100 prim vaat ediyor. Yüzde 40’a varan oranda enerji ve su tasarrufu sağlayan projeyi yeşil bina sınıfına sokan en önemli detaylar arasında atık maliyetlerinin yüzde 5090 arasında azaltılması ve CO2 salınımının yüzde 35 azaltılması bulunuyor. Vestel’den insansız hava aracı Ekonomi Servisi Vestel’in, kendi teknolojisiyle ürettiği insansız hava aracının Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ihtiyaçları için açılan ihaleyi kazandığı, anlaşmanın imzalanmasının ardından üretime başlanacağı açıklandı. Vestel İcra Kurulu Başkanı Ömer Yüngül, “Toplam 20 milyon dolarlık bir proje olacak. 2 filoda 2 yer istasyonu ve 8 insansız hava aracı üreteceğiz. Üretimi Ankara’da yapacağız” dedi. Yüngül, ürettikleri hava aracının ABD ve İsrail’in geliştirdiği teknolojinin altında bulunmadığını, gelecekte çok daha iyi olacaklarını da ifade etti. Varyap’a stadyum teklifi yağıyor Uzunlar ile Arena’yı inşa eden Varyap CEO’su Erdinç Varlıbaş, Libya, Brezilya, Ukrayna, Katar, Irak, S. Arabistan gibi ülkelerden teklif aldıklarını belirtti. Varlıbaş, havalimanlarında marka olan TAV’ı örnek gösterdi ve “Biz de stadyumda bölgesel marka olacağız’” dedi. FATMA KOŞAR LONDRA Uluslararası Gayrimenkul Ödülleri (International Property Award) yarışmasından büyük ödülle dönen Varyap’ın CEO’su Erdinç Varlıbaş, Meridian ile ilgili olarak projenin hem inşaatta ilerlemede hem de satışta yüzde 65’inde olduklarını bildirdi. Varlıbaş, 400 üniteden oluşan kule kısmının 250’sinin satışa çıkarıldığını, iki haftalık bir sürede bunun da yüzde 60’ının satıldığını kaydetti. Erdinç Varlıbaş, ödül törenin ardından soruları yanıtlarken Varyap’ın faaliyetlerini paylaştı: Talep yüksek: Meridian için yurtdışında pazarlamaya ihtiyaç duymadık. Türkiye’den gelen talep yeterli. Yabancı payı sadece yüzde 2... Grand Tower’da metrekare fiyatı 5 bin 500 lira ile 6 bin 750 lira arasında değişiyor. Yüzde 100 prim hedefimiz var. Bu değerin de üstüne çıkabiliyoruz. Başlangıçta metrekaresi 3 bin lira ile başlayan konutlar oldu. Bugün o konutların metrekare fiyatı 5 bin lira civarında. Biz Meridian’da 777 milyon lira gelir beklerken bugün geldiğimiz noktada 1 milyar liraya yaklaştık. Stadyumda uzmanlaşıyoruz: Seyrantepe Spor Kompleksi’nin ardından yurtdışından çok talep gelmeye başladı. Biz de civar bölgelerde stadyum alanında uzmanlaşmış yapıyı da oluşturmak istiyoruz. Katar, Irak, Suudi Arabistan, Ukrayna ve Brezilya gibi ülkelerden teklif aldık. İlk somut adımı Irak’ta atıyoruz. Irak’ta Necef Stadyumu için teklif hazırladık. İhale süreci sürüyor. Umuyorum ki aralık sonuna kadar sonuçlanır. İstanbul’u dünyanın gündemine taşıyacak proje geliyor: 2011’de Ataşehir’de çok iddialı bir projeye başlayacağız. Hedefimiz Meridian’in de üzerine çıkmak. Yurtdışında da tanıtacağız. Fiyatı makul seviyede, metrekare 4 bin 500 lira civarında olur. Gelir paylaşımı mode li iyi işliyor. 100 bin metrekarelik arsada 1 milyar 161 milyon lira gelir karşılığında 500 milyon lira TOKİ’ye arVarsa payı önerdik. İhale sürecinyap’ın kurude aldığımız bedelin üstüne cusu ve Varlıbaş satış gelirleri, kamuya akHolding’in Yönetarılan kaynakları da arttıtim Kurulu Başkanı rıyor. Örneğin Uphill CoSüleyman Varlıbaş’ın urt’ta önerdiğimiz ha(solda) oğlu olan CEO sılatın yüzde 60 üzeErdinç Varlıbaş, 2011’de rinde kamuya kaynak yaşama geçirecekleri proaktardık. Meridian jeyi New York, Londra ve Projesi’nde de üstüne Asya’da tanıtacaklarını çıkacağız. belirtti. 1970’li yıllarda inHalka arz hazırlışaat işine giren ve yaklaşık ğı: 2011’deki seçim30 yıl boyunca taahhüt işlerin ardından halka lerine odaklanan Varyap, arz sürecini planlıyo2000’li yıllara ise büyük ruz. Çok sağlam bir projelerle girdi. 2004’te portföyle halka açılaUphill Court ile adından cağız, 2011 ya da söz ettiren Varyap, şu 2012’de. Hedef söylemek anda Meridian, Seyiçin çok erken ama ilk 3’e rantepe, en büyük adalet sarayı gibi girebiliriz. İstanbul’da Atabüyük projeleri şehir’de, Bahçeşehir’de, Pensürdürüyor. dik’te, Bodrum, Trabzon, Ankara’da arazilerimiz var. MALİYECİ GÖZÜYLE / MUSTAFA PAMUKOĞLU Goorge Soros’un dünyada yaptığı spekülasyonların sebep olduğu küresel krizlere baktığınızda, Alev Alatlı’nın “Şimdi Değilse Ne Zaman?” adlı kitabında yazdığı tröstlerin, tek dünya, tek dil, tek ülke konusundaki hayallerini okuduğunuzda, Nobel ödüllü Robert A. Mundell ve IMF ekonomisti Marcus Fleming’in 1960’larda ortaya koydukları, “Hiçbir ülke hem portföy ve doğrudan yatırımların ülkeye serbestçe girip çıkabildiği serbest sermaye hareketliliği, sabit ya da sınırlandırılmış döviz kuru ve hem de bağımsız bir para politikasına aynı anda sahip olamaz. Bu imkânsız üçlüdür” hipotezine rağmen ülkemize giren toplam sıcak paranın 133.3 milyar dolara ulaştığını gördüğünüzde, küreselleşen bu çağda acaba ulus devlet, çağdaş anlamda milliyetçilik sona mı eriyor; milliyetçi olmak romantik bir anlamdan öteye gitmiyor mu, yoksa çağdaş dünyada özgür toplulukları oluşturacak tek gerçekçi anlayış ulusçuluk ve milliyetçilik mi, sorularının cevabını aramak hepimizin düşünsel görevi haline pamukm superonline.com Küresel Çağda Ulus ve Milliyetçilik Anlayışı gelmiş durumda. Çağdaş anlamda ulus düşüncesi, aynı yasalara bağlı olarak yaşamak istediklerini belirten ve sözleşme bağlarıyla birlikte olan insanlar birliğini belirtir. Sieyes ve Renan, bunu ulus devlet terimi ile adlandırmışlardır. Bu görüşe göre bir insan bir ulusa bağlı olarak doğmaz. Bir ulusun üyesi olmak için o ulusun ilkelerine uymak gerekir. Bir kişi bu ilkelere uymak istemediğinde, ulusun üyesi olmaktan da çıkabilir. Romantik düşüncede ulus, aynı dili konuşan, aynı kökten gelen ya da farklılığını gösteren bir toplulukta yaşayan insanlar arasındaki tarih boyunca oluşmuş bağları ifade eder. Milliyetçiliğin temel ilkeleri ise Anthony D. Simith’in belirlemesi ile şöyle sıralanabilir: 1 Dünya, her biri kendi nitelik ve kaderine sahip uluslara bölünmüştür. 2 Ulus tüm siyasal iktidarın kaynağıdır ve ulusa bağlılık tüm öteki bağlılıkların üstünde gelir. 3 Özgür olabilmek için insanlar belli bir ulusla tanımlanmak zorundadırlar. 4 Özgün olabilmek için her ulus özerk olmalıdır. 5 Barış ve adaletin dünya üzerinde yayılabilmesi için ulusların özgür ve güvende olması gerekmektedir. Bu durumda milliyetçilik, “bazı üyeleri tarafından bir ulus oluşturduğu kabul edilen bir nüfusun yararına özerklik, birlik ve kimlik kazanılması ve korunmasını hedefleyen bir ideolojik hareket” olarak tanımlanır. Törenler, semboller ve mitler, milliyetçiliğin vazgeçilmez öğeleridir. Uluslar, bunlar yoluyla şekillendirilir ve kutlanır. Ancak milliyetçilik ulusal kimliğe ilişkin tam ölçütler koyamadığından eleştiriye uğramakta ve bu nedenle liberalizmden, komünizme ve ırkçılığa kadar birçok hareket ve ideoloji ile karışmaktadır. Milliyetçiliğe eleştiri, bazen aşırı uçta olması, kültürel homojenlik kaygısı taşıması ve dolayısıyla temel unsurlar dışındaki unsurları dışlaması ve toplumsal kapanmaya yol açması noktalarında belirginleşir. Peki çağdaş milliyetçilikte din nerededir? Kimine göre milliyetçilik din dışı bir ideoloji değildir. Din milli kültür içinde önemli bir sosyal kurumdur. Kimine göre din farklılıkları reddetmediği ve onların üstünde bir birlik aradığı için milliyetçilikle çelişir veya ümmetçi yapısıyla küresel çağın tek devlet anlayışına uyum sağlar. Kimine göre dinler küresel tek devlet için en büyük engeldir. Milletin milli refleks göstermesinin moral dayanağıdır. Bize göre tüm eleştiri ve eksikliklerine rağmen küreselleşme çağında ulus anlayışının yok edilmesi ve milliyetçiliğin ulusal kimlik, ulusal birlik ve ulusal özerklik ideallerini taşıyan bir hareket olarak tröstlerin, Soros’ların tek dünya devletine kurban edilmesi düşünülemez. Küresel çağ, emekçi sınıfının önderliğinde sosyalizmin hayali olan enternasyonalizm çağı olmadığından, ulus bilinci sınıfsal çelişkilerde emekçinin hakkının korunmasına daha fazla yardım eder. Küresel çağda ulus devletin ne kadar gerekli olduğunu, 1997 yılı krizinde HongKong’a başta Soros olmak üzere spekülatörlerin yaptığı saldırıdan ülkenin nasıl sıyrıldığını, ulusal bilincin ne denli işe yaradığını analiz ettiğinizde görüyorsunuz. Alman Başbakanı Merkel’in Almanya’nın büyümesi ve cari fazla vermesi karşısında ABD’ye kafa tutmasından anlıyorsunuz. Çin’in kur konusundaki cakasının neye dayandığını gördüğünüzde, Asyalı ülkelerin sermaye hareketlerine vergi koymaya karar vermesinde ulus devletin ne kadar önemli olduğunu hissediyorsunuz. Gelişmiş ülkelerde ulus bilinci daha da artarken emperyal ülkeler sömürü düzenlerinin devamında milliyetçiliği körüklerken biz ulus bilincimizi kaybettirmek için her şeyi yapıyoruz. Milliyetçi olmayı ayıp sayıyoruz. Kraldan fazla kralcı oluyoruz. Korkarız ki bu ülkeye çok yazık olacak… Trenle AnkaraSivas arası 3 saate iniyor Ekonomi Servisi AnkaraTiflis bağlantılı hızlı tren projesinin ilk etabını oluşturan AnkaraYozgatSivas arasındaki çalışmalar sürdürülüyor. AA muhabiri Seyfi Çelikkaya’nın haberine göre, toplam 840 milyon lira harcanarak, yüklenici firmaya 20 Kasım 2008’de yapılan yer tesliminden itibaren 1080 günde tamamlanması planlanan projenin ilk etabını oluşturan AnkaraYozgatSivas arası demiryolu projesi tamamlandığında 602 kilometre olan AnkaraSivas arası mevcut demiryolu ulaşımı 141 kilometre kısalarak 461 kilometreye, seyahat süresi 12 saatten 2 saat 51 dakikaya, mevcut seyahat süresi yaklaşık 21 saat olan İstanbulSivas arası da 5 saat 49 dakikaya inecek. Toplam 442 kilometre uzunluğundaki yeni hat üç ayrı tünel bulunacak. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle