22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 15 KASIM 2010 PAZARTES 14 O Anda Kim Varsa Anlaşılan CHP kulisleri durulmayacak. İşte size ağızlarda dolaşan bir yeni bilgi kırıntısı: Kemal Kılıçdaroğlu’nun son oluşturduğu MYK’de yalnızca üç milletvekilinin Oğuz Oyan, İsa Gök ve Mehmet Ali Özpolatolması, Meclis grubunda eleştiri konusu oluyormuş. Milletvekillerinin “Aramızda üç kişinin dışında hiç mi uygun isim bulamadılar” yönündeki yakınmalarına olayları yakından izleyen bir parti yöneticisinin yanıtı şöyle olmuş: “Siz biliyor musunuz ki, MYK’nin atandığı gün ortalık yangın yeri gibiydi. Hani neredeyse Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun odasında o anda kim varsa, MYK listesine onların adları yazıldı.” Yani, yeni MYK’den yeni MYK üyeleri de pek hoşnut değil... PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Aralarındaki Fark Türkiye Cumhuriyeti, başını İngiltere’nin çektiği sömürgecilerin Anadolu’yu ele geçirme çabasını boşa çıkaran Ulusal Kurtuluş Savaşı sonrası kurulduğunu bilmeyen yoktur. Türkiye Cumhuriyeti’nin tacı bağımsızlıktır ve bu niteliğiyle ülkemiz, yalnızca İslam ülkelerine değil, diğer tüm mazlum ülkelere örnek olmuştur! Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, hiç yurtdışına çıkmamış, başta İngiltere Kralı Beşinci Edward, Atatürk’ü Türkiye’de ziyaret etmiştir. Bir anlamda başı dik, onurlu Türklerin elini bükemeyenler, onlara saygı göstermeye gelmişlerdir! Durum bugün farklıdır. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı makamında 12 Eylül halkoylamasında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun oy kullanamamasının sorumlusunun tanıtım, basın ve propagandadan sorumlu genel başkan yardımcılığına atanan Mersin milletvekili İsa Gök olduğunu yazmıştık. İsa Gök aradı. Basın ahlak ilkelerinden de söz ederek, bizim doğru yazmadığımızı ileri sürdü. İsa Gök’e göre, kendisi Fahri Doktor Araştırmacıyazar Mustafa Yıldırım’ın son kitabı “Ortağın Çocukları”ndan bir bölüm: “İngilizlerin orientalistler, devlet adamları, istihbaratçılar yetiştirmesiyle ünlü Exeter Üniversitesi de eski öğrencilerini unutmadı ve 2005’te onu konuk ettiler. Exeter, 25 yıl önce veremedikleri ‘Doktor’ unvanını Abdullah C. Gül’e bu kez ‘Fahri Doktor’ olarak verdiler. Kraliçe II. Elizabeth de Abdullah C. Gül’ü 14 Mayıs 2008’de ‘Birleşik Krallık Büyük Haç Şövalyelik’ ödülüyle onurlandırdı. Bu onun 2007’de aldığı Suudi Arabistan’ın ‘Kral Abdülaziz’ nişanından sonraki ikinci kraliyet ödülü oldu. 1. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı İmparatorluğu topraklarının paylaşımı, İngiltere ve Fransa arasında varılan anlaşmaya göre gerçekleştirilecekti. Paylaşım, Paris Konferansı’yla resmileşecekti. ABD de konferanstaydı. Paris’teki toplantılara katılan Osmanlı’nın Kürt ve Ermeni paşaları da paylarını almaya çalıştılar. Osmanlı heyeti konferans açılır açılmaz bütün savaşların suçlusu olarak ağır sözlerle azarlandı; ama heyet toplantıdan ayrılmadı. Savaşı yengiyle bitirmiş olmasına karşın Britanya, yerini yeni imparator ABD’ye bırakıyordu. Yeni imparatorluğun patronları, ABD kartelleriydi. Karteller ABD yayılma siyasetini belirlemek için 1921’de Dış İlişkiler Konseyi’ni (CFR) kurdular.” Bayram Fıkrası Bir Fransız, bir Alman ve bir Türk müzede “Adem ve Havva Cennet Bahçesinde” tablosuna bakıyorlarmış: Alman, “Bedenlerinin kusursuzluğuna bakar mısınız? Adem ile Havva mutlaka Alman olmalı.” demiş. Fransız, Alman’a karşı çıkmış: “Havva ne kadar güzel, Adem ne kadar yakışıklı. Bu denli çekici olduklarına göre, hiç kuşkusuz Fransız olmalılar.” Türk, tabloyu uzun uzun izledikten sonra kararını vermiş: “Bunlar kesin Türk’tür. Üstte yok, başta yok, elmadan başka yiyecek yok, ama hâlâ kendilerini cennette sanıyorlar.” Meczuplar, Liberaller, ‘Yeni’ Solcular Eskiden eline bir balta, çekiç ya da bir kazma alıp Atatürk heykellerine saldıranlara “meczup” denir, dönemin siyasal koşullarına göre bunların sayısında artışlar veya düşüşler gözlenirdi. Yakalanırlar, karakola götürülürler, haklarında tutanaklar tutulurdu. Türk Dil Kurumu Büyük Sözlük’ünde “meczup” sözcüğü ilk seçenekte “Tanrı aşkıyla aklını yitirmiş kimse”, ikinci seçenekte ise “aklını yitirmiş kimse, deli” olarak veriliyor. Yukarıda sözünü ettiğim elleri baltalıçekiçlikazmalılar, yüzlerindeki çember sakalları, üzerlerindeki cüppeleri, kafalarındaki serpuşlarıyla genelde “belli” bir görünüm sergilediklerinden büyük olasılıkla “Tanrı aşkıyla aklını yitirmişler” kategorisinde değerlendiriliyor, dolayısıyla ceza almaktan kurtuluyorlardı. Geçmişte toplumun ortak algısı da Atatürk heykeline saldıran bir kişinin mutlaka aklını yitirmiş biri olduğu yönündeydi. “Eski”, “henüz değişmemiş” Türkiye’de aklı başında bir insanın böyle bir şey yapması düşünülemezdi. Son zamanlarda hızlanan “değişim” sürecinde “heykel”in bir simge olarak önemini yitirmesiyle birlikte eli baltalıçekiçlikazmalı meczup sayısı yok denecek ölçüde azaldı. Atatürk’e ve onun kişiliğinde Türkiye aydınlanmacılığının ürünü, toplumun ortak değerlerine saldırı işini “liberaller” üstlendiler. Atatürk’ün ne diktatörlüğü ne faşistliği ne de ırkçılığı kaldı. Cumhuriyet de, Cumhuriyet Devrimleri de lime lime edildi. Liberaller, Cumhuriyet kurulduğunda 13 milyonun biraz üzerinde olan nüfusumuzun yüzde 10’unun okuma yazma bilmediği, toplumun neredeyse tamamına yakın büyük çoğunluğunun kendisini “ulus” ile değil, Osmanlı Müslümanlığı ile özdeşleştirdiğini, böylesi bir zeminde çağdaş bir devlet kurmanın zorluğunu düşünmek istemiyorlar, hâlâ “Cumhuriyet eksik kuruldu, çünkü demokrasi yoktu” türünden ahkâm kesiyorlardı. Atatürk’e, Cumhuriyet devrimlerine saldırıyorlar, saldırıyorlar ama bir türlü hızlarını alamıyorlardı. Öyle ki Taraf gazetesinin 10 Kasım tarihli sayısındaki köşesinde Atatürk’ü kastederek, “Cumhuriyet’in kurulmasından itibaren kötülüğü/ yanlışlığı/ çirkinliği bariz olan öyle işler yapıldı ki, iyiliği/ doğruluğu/ güzelliği sorgulanamaz olan bir isim üzerinden tüm bu zulümlerin hasıraltı edilebileceği sanıldı” diye yazan Hilal Kaplan, CNN Türk’te, Ahmet Hakan’ın Tarafsız Bölge’sinde “Cumhuriyet’in temellerinin Osmanlı dönemimde atıldığını” bile iddia edebiliyordu. Aynı akşam, aynı programda yine bir Taraf gazetesi yazarı olan Melih Altınok “solculuk adına” 10 Kasım günü ilk sayfalarının tamamını ya da bir bölümünü Atatürk’e ayıran gazetelere ateş püskürüyor, kendi gazetesinin o gün Atatürk’ten hiç söz etmemesini savunurken, “İsteyen parasıyla ilan verir, gazete de yayımlar” diyerek aklı sıra “sol muhalefet” yapıyordu. Atatürk’e ve Cumhuriyet devrimlerine saldırmak dincisiyle, yenilikçisiyle, değişimcisiyle, “yeni” solcusuyla 2000’li yılların liberallerinin ortak paydasıydı. Bundan geçiniyorlardı. Durumları en acıklı olanlar ise özlerinde liberal sağcı, sözlerinde ise solculuğu kimselere bırakmayan takımın aktörleriydi. Kadınerkek eşitliğinden söz ediyorlar, fakat “eşit işe eşit ücret” istemi akıllarına gelmiyordu. “Demokrasi”, “özgürlük” diyorlar, fakat sendikalaşma özgürlüğünü, memurlara grev hakkını ağızlarına almıyorlar, taşeronlaşmaya karşı çıkmıyorlardı. Okurlarına Lenin’in “Emperyalizm”ini okumalarını öneriyorlar, fakat emperyalizme karşı çıkmıyorlardı. AKP’nin, dolayısıyla kapitalizmin yanında, emeğin ise karşısında yer alan bir tuhaf insanlardı. “Değişim” ile birlikte solculuğun ölçütleri de değişmişti anlaşılan. İnsan gülsün mü, ağlasın mı bilemiyordu. dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com oturan ve İngiltere’de eğitim görmüş olan Abdullah Gül, İngiltere’de, Kraliyet Sarayı’nca ödüllendirilmekte, aldığı ödülden de “Türkiye’de yükselen demokrasi ve ekonomisiyle İslam dünyasında parlayan ilham kaynağı olmasının tacı” diye söz edebilmektedir! Bağımsızlık ile bağımlılık arasındaki fark bu kadar açık ve seçiktir... ‘Etik’li açıklama halkoylamasına biriki gün kala Kılıçdaroğlu’na bir rapor sunup oy kullanamayacağını bildirmiş. Ama İsa Gök, her nedense bize olayın başka yönünü anlatmaktan özenle kaçındı. Sanırız ağustos ayı başıydı. Zaman gazetesi Kılıçdaroğlu’nun oy kullanamayacağını yazmıştı. Kılıçdaroğlu, İsa Gök’ten konuyu araştırmasını istedi. Gök, gerekli yerler ile de görüştükten sonra Kılıçdaroğlu’na oy kullanması önünde bir engel bulunmadığını aktardı. Hatta Kılıçdaroğlu yakın çevresine olayı, “Ben İsa Gök’e sordum, o oy kullanabileceğimi söyledi” diyerek aktardı. Bunun üzerine işin peşi bırakıldı. Ancak Kılıçdaroğlu’nun oy kullanamayacağı anlaşılınca bir kez daha İsa Gök’e görev verildi. Gök, bunun üzerine halkoylamasına birkaç gün kala bir raporla Kılıçdaroğlu’nun oy kullanamayacağını partiye iletti. Ne dersiniz Sayın İsa Gök, olayın bir bölümünü aktarmak, diğerini aktarmamak siyasi etiğinize ne kadar uygun düşüyor? ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Nüfus Planlaması mı ‘Nüfus Patlaması’ mı? (1) TÜİK’in (Türkiye İstatistik Kurumu) “Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi sonuçlarına” göre: “2009 yılında 1.241.617 doğum gerçekleşmiştir.” Dünyanın gelişmekte olan ülkeleri ve geri kalmış ülkeleri, “nüfus patlaması” ile gelen sorunlarla boğuşmaktadır. Bu sorunların en başında kuşkusuz “işsizlik” ve ona bağlı olan yoksulluk gelmektedir. Nüfus artışı ile birlikte gelen “işsizlik dalgası” her geçen gün büyüyerek gelmektedir. Bu sorunun bize göre çözümü ise “nüfus planlaması”dır. İstatistikler, Türkiye’nin geleceğini verilerle aktarmaktadır. 2001 2008 Yılları DoğumlarÖlümler Yıl 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 Toplam Ortalama Doğum 1 322 703 1 228 717 1 197 452 1 219 343 1 238 463 1 247 445 1 279 087 1 281 302 10 014 512 1 251 814 Ölüm 175 137 175 434 184 330 187 08 197 520 210 146 212 73 212 731 1 555 115 1 94 389 Fark 1 147 566 1 053 283 1 013 122 1 032 257 1 040 943 1 037 299 1 066 356 1 068 571 8 459 397 1 057 425 HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com 1935 yılında Türkiye’de 313 bin olan yıllık ortalama nüfus artışı, 1950’de 431 bin, 1960’ta 737 bin, 1970’te 842 bin, 1980’de 877 bin ve 2000 yılında 1 milyon 133 bin olmuştur. BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1927 2000 Yılları Türkiye Nüfusu Nüfus Artış Yıl 1927 1935 1940 1945 1950 1955 1960 1965 1970 1975 1980 1985 1990 2000 Toplam 13 648 987 16 158 567 17 821 543 18 790 987 20 947 155 24 065 543 27 755 532 31 391 651 35 605 653 40 348 789 44 737 321 50 664 654 56 473 653 67 804 543 Kişi 2 509 580 1 662 976 969 444 2 156 168 3 118 388 3 689 989 3 636 119 4 214 002 4 743 136 4 388 532 5 927 333 5 808 999 11 330 890 Ortalama 313 698 332 595 193 889 431 234 623 678 737 998 727 224 842 800 948 627 877 706 1 185 467 1 161 800 1. 133 089 OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc@yahoo.com Bu sayılar Türkiye’nin sağlıklı bir büyüme içinde olmadığının işaretlerini vermektedir. Bu sağlıklı olmayan büyümenin de “sorunların adresini” gösterdiği görüşündeyiz. UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com NG L ZCE Westminster University ve Premier College sertifikalarına sahip, London School of Business Administration’da master yapmış, 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Mürver ağacına 1 verilen bir başka ad. 2/ Asya’da bir ül 2 ke... Büyük kent 3 serserisi. 3/ Yağda 4 kızartılarak üzerine şerbet dökülen bir 5 hamur tatlısı. 4/ İn 6 giltere’de çok sevi7 len bir cins bira... En küçük sosyolojik 8 birim. 5/ “Aldanma 9 ki sözü elbette 1 2 3 4 5 6 7 8 9 yalandır” (Fuzuli)... Olumsuzluk belirten bir önek. 6/ 1 B O D O S L A M A Kalsiyum elementinin 2 O T İ T E R O S simgesi... Türkiye’nin pla 3 C A M A V A R A ka imi... Satrançta bir taş. 4 U R B R A K 7/ Bir cisimden başka bir 5 K İ T O N A P A cisme, sıcaklık farkı so6 ON A T O K nucunda aktarılan enerji... 7 T U K A N A L İ Afrika’da yaşayan, baE D İ K cakları beyaz çizgili bir 8 A R A Ç hayvan. 8/ Güney Ana 9 K A Y A R L A M A dolu’ya özgü, cevizli bir hamur tatlısı. 9/ Divan edebiyatında içki ve içki âleminin övülerek anlatıldığı manzum yapıtların genel adı. İş İngilizcesi (Business English), İngilizce iş görüşmelerine (Interviews) hazırlık Gramer ve kişiye özel konuşma dersleri Kadıköy / stanbul 0532 701 80 41 (0216) 418 94 51 C M Y B C MY B ÖĞRETMENDEN, BRITISH ENGLISH YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kırmızı kabartılarla ortaya çıkan deri enfeksiyonu. 2/ Asya’da bir göl... Osmanlılarda gece bekçisi. 3/ Yezidilerin hac yeri olan, Musul kenti yakınındaki vadi... Karakter. 4/ Kimi Türk lehçelerinde “ağa” yerine kullanılan sözcük... Ali Özgentürk’ün bir filmi... İlave. 5/ Kenya’nın başkenti. 6/ Taş ya da tuğla ile yapılmış olan... “Biz kimseye tutmayız / Kamu âlem birdir bize” (Yunus Emre). 7/ Silis grubundan değerli bir mineral... Argoda “giysi” anlamında kullanılan sözcük. 8/ Güney Afrika Cumhuriyeti’nin plaka imi... Siirt yöresine özgü, üzüm şırasının kaynatılmasıyla elde edilen bir tatlı. 9/ Bir gösterme sıfatı... Alçak enlemlerde esen düzenli rüzgâr.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle