Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HÜLYA KESKİN Danıştay saldırısı ve Ergenekon davası sanığı Osman Yıldırım a, gazetemize saldırıda kulla nılan bombalarla ilgili Ataşehir de keşif yaptı rıldı. Yıldırım ın bombaları aldığını iddia ettiği evi bulamaması, Danıştay ve Ergenekon dava larının birleştirilmesiyle ilgili soruları yeniden gündeme getirdi. Sanık Yıldırım, iki saatten fazla süren keşif sırasında polisin çevresinde yoğun güvenlik önlemleri aldığı evleri bulama dı, keşif sonlandırıldı. Keşfin ardından gazete cilere değerlendirme yapan davanın tutuklu sa nıklarından emekli Tuğgeneral Veli Küçük ün avukatı Zeynep Küçük, sanık Yıldırım ın ifa deleri üzerine Ergenekon davası ile Danıştay davalarının birleştirildiğini anımsatarak, Yıldı rım, iddia ettiği ilk evi ne tarif edebildi, ne gösterebildi. En başından bu yana Osman Yıldırım yalan söylüyor. Eğer Türkiye de normal hukuk işliyorsa Danıştay davasının bu davadan ayrılması gerekir dedi. Sanık Yıldırım, birleştirilen Ergenekon davasında Cumhuriyet gazetesine atılan el bombalarını yi ne tutuklu sanıklardan emekli Yüzbaşı Muzaf fer Tekin den Ataşehir deki bir evde teslim al dığını öne sürerek Adresleri elimle koymuş gibi gösterebilirim demişti. 13. Ağır Ceza Mahkemesi nin 24 Eylül 2010 tarihindeki duruşmasında, İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel in keşif talebi ve mahkemenin bu yöndeki kararı üzerine davanın tutuklu sanığı Yıldırım, Silivri Cezaevi nden sa bah saatlerinde Ataşehir e ulaştırıldı. Tatbikatta görev alacak mahkeme heyeti de Ataşehir e gel di, bazı sanık avukatları da keşif çalışmasını ta kip etti. Yıldırım ın iki saatten fazla süre boyun ca polislere tarif yaptığı, ancak kesin olarak bir yer gösteremediği öğrenildi, bunun üzerine keşif sonlandırıldı. Yıldırım daha sonra ise Ataşehir İlçe Emniyet Müdürlüğü ne getirildi. Burada mahkeme h kimlerinden Hüsnü Çalmuk ile İs tanbul Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın ın da bulunduğu minibüsten indirilen Yıldırım, tekrar cezaevine gönderildi. Avukat Zeynep Küçük, Yıldırım, yalnızca sözde bombaları Alparslan Arslan dan aldık tan sonra taksiye binerek evine gittiğini iddia ettiği taksi durağını gösterdi. Bunun haricin de keşif yapılamadı, çünkü Yıldırım, her iki evi de ne gösterebildi, ne tarif edebildi dedi. Avukat Küçük, keşif gezisinin ardından her iki evin de tespitinin yapılamadığını ve bu sonuçla ilgili bir tutanak tanzim edildiğini de sözlerine ekledi. Avukat Vural Ergül ise Bugüne ka dar, iki saat boyunca 60 km. yol katettik, bir emare dahi beyan edemedi. Bu adamın ağ zından çıkan söz üzerine içeride üç yıldır tu tuklu bulunan onca şerefli Türk subayı, onca akademisyen, onca gazeteci, onca avukat var, takdir kamuoyunun diye konuştu. CMYB C M Y B SAYFA CUMHUR YET 8 EK M 2010 CUMA 6 HABERLER TGC Basın Senatosu Başkanı Güreli, Silivri nin siyasal toplama kampına dönüştüğünü söyledi ÖYM ler kaldırılmalı İstanbul Haber Servisi Türkiye Gazeteciler Cemiyeti TGC Basın Senatosu Başkanı Nail Güreli, Si livri nin siyasal toplama kampına dönüştüğünü belirterek özel yetki li mahkemelerin kaldırılması ge rektiğini bildirdi. TGC Basın Senatosu Başkanlık Divanı, özgürlükleri kısıtlanan ga zeteciler konusunu görüştü. Divanın aldığı kararı açıklayan Nail Güreli, TGC Basın Senatosu Başkanlık Divanı olarak, özel yetkili mahke melerin bir an önce kaldırılmasını istiyoruz. Silivri de siyasal bir top lama kampına dönüşen ve toplu mun önemli kısmında acılar yaşa tan özel yetkili mahkemelerde Av rupa İnsan Hakları Mahkeme si nin ölçütlerine aykırı biçimde ga zeteci meslektaşlarımız aylardır, yıllardır adaleti bekliyor dedi. Yargısız infaza dönüştü Güreli, yargısız infaza dönüşen bu durumun basın ve toplum üzerinde bir sindirme ve korku yayma aracı hali ne geldiğini vurgulayarak, Cumhur başkanı na varıncaya kadar devletin çeşitli kademelerindeki yetkililerce de eleştirilen özel yetkili mahkemelerin ÖYM kaldırılması için anayasa de ğişikliğinin gerekmediğine dikkat çekti. Ceza Muhakemeleri Kanu nu nun 250 ve 251. maddeleri uya rınca Devlet Güvenlik Mahkemele ri DGM yerine kurulan özel yetki li mahkemelerin bu yasada yapılacak değişiklikle kaldırılabileceğini be lirten Güreli, Bu konuda bütün meslek kuruluşlarını ve sivil toplum örgütlerini hükümet ve TBMM nezdinde girişimlerde bulunmaya çağırıyoruz. Özel yetkili mahke melerdeki dosyalar, olağan mah kemelere aktarılmalı ve adaletin ge cikmeden yerine getirilmesi sağ lanmalıdır diye konuştu. Yargıtay ın iş yoğunluğu azalt mak amacıyla yerel mahkemeler ile en üst yargı organı Yargıtay arasın da kurulması öngörülen İstinaf Mah kemeleri ne ilişkin yasanın 2005 yı lında yürürlüğe girdiğini kaydeden Güreli, bu mahkemelerin bugüne kadar kurulmadığına dikkat çekti. ANKARA Cumhuriyet Bürosu TBMM İnsan Hak larını İnceleme Komisyonu, Ergenekon davası tutukluları nın kaldığı Silivri dahil, en çok yakınmaların geldiği cezaevle rinde inceleme yapmak için alt komisyon kurulmasına yönelik ilke kararı aldı. Alt komisyon kararını açıklayan Komisyon Başkanı Zafer Üskül, Türki ye deki tutukluluk sürelerinin uzunluğundan yakınarak Tu tuklama kararı verirken yar gıçlarımız, mutlaka kendi ya salarımızda yer alan hüküm leri titizlikle dikkate almalı. Yargıçlarımız, AİHM karar larında ortaya konulan kri terlere uydukları oranda ül kemizde tutuklamayla ilgili bu tür iddialar tümüyle orta dan kalkmasa bile çok büyük ölçüde azalabilecektir dedi. Üskül, cezaevlerinden de yo ğun başvuru geldiğini belirte rek en fazla yakınmanın ise uzun tutukluluk sürelerin den olduğunu bildirdi. Meclis Silivri yi inceleyecek Yeşil KEY alacaklısı Yıldırım iki saat aradı evi bulamadı ATAŞEH R DE KEŞ F YAPTIRILDI ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Adı birçok faili meçhul cinayetle anı lan Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım ın Konut Edindirme Yardımı KEY adı altında, devletten 1.391,15 lira alacağı çıktı. KEY listesine göre, Ye şil e bu para başvuru yapma dığı için henüz ödenmedi. Emekli Albay Arif Do ğan ın Mahmut Yıldırım h l yaşıyor. Aracı ekiplerle zaman zaman görüşüyoruz dediği Yeşil in izine KEY listesinde rastlandı. Başbakan lık a bağlı Emlak Konut GYO AŞ nin güncel KEY listesini yayımladığı http: www.ke yodemeleri.com sitesinde yapılan sorgulamada, Yıldı rım ın adı da yer aldı. Yeşil e ait 14599729242 Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Numara sı ile gerçekleştirilen sorgula mada, Yıldırım ın devletten toplam 1.391,15 lira alacağı ortaya çıktı. Listeye göre, Ye şil e bu para ödenmedi. Bu da Yıldırım ın henüz KEY pa rasını almak için başvurmadı ğını ortaya koydu. HATİCE TUNCER İkinci Ergenekon davasında tu tuklu yargılanan gazetemiz yazarı Mustafa Balbay Bu mahkeme salonunda delil aranıyor. Siz İn sanı kazıyın altından suç çıkar di yorsunuz. Bu anlayış ortaçağ yar gıçlarına yakışır dedi. Dava kap samında 22 aydır tutuklu bulunan Türk Metal Sendikası Genel Başka nı Mustafa Özbek tahliye edildi. Duruşmada söz alan Balbay, tu tuklu sanık Hamza Demir e, çapraz sorgusu sırasında üye h kimler Ha san Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu nun yöneltiği soruların yargılamanın niteliğini ortaya koy duğunu ifade etti. H kim Özese nin, Konuşmalarınızdan bir şey an laşılmıyor, açıklar mısınız diye sor duğunu, H kim Haşıloğlu nun ise tu tuklu sanık Mehmet Ali Çelebi nin eski bir Genelkurmay Başkanı hak kındaki sözleriyle Balyoz davasında yargılanan paşaların serbest bırakıl masına ilişkin yorumlar arasında bağlantı kurmaya çalıştığının altını çi zen Balbay şöyle devam etti: Bu mahkeme salonunda delil aranıyor. Prof. Dr. Faruk Erem, Suçluyu kazıyın altından insan çıkar diyor. Siz, İnsanı kazıyın altından suç çı kar diyorsunuz. Bu anlayış ortaçağ yargıçlarına yakışır. Siz yargılanıyorsunuz Mahkeme heyetinin yargılamada Acaba yeni bir delil çıkar mı di ye araştırma yaptığını ifade eden Balbay, Bu dava çökmüştür. Bu nu kabul edip gereğini yapmazsa nız bu dava sizin üzerinize çökecek. Artık bizler değil, kamuoyunda siz ler yargılanıyorsunuz diye ko nuştu.Türkiye Gazeteciler Cemiyeti TGC Basın Senatosu Başkanı Na il Güreli nin dün yaptığı özel yet kili mahkemelere ilişkin açıkla masına göndermede bulunan Balbay, Artık sizler tartışma konusu ol maya başladınız. Suçluyu kazıyıp insanı bulmak yerine, insandan suçlu üretme durumu yaşamakta sınız. Var gücünüzle yaratmaya ça lıştığınız örgüt yok. Sayın Özese aradığınız gerçek yok. Siz iddia nameye inanmış, bir gerçek ya ratmaya çalışıyorsunuz dedi. MİT, Genelkurmay Başkanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı nın mahkemenin yazısı üzerine Ergenekon adlı bir örgüte ilişkin böyle bir kayıt yok diye cevap yazdığını anımsatan Balbay şöyle devam etti: Varlığı kanıtlanamamış bir örgüt. Bizim üzerimizden suçlu üretilmesine zemin hazırlanıyor. Hani 2000 li yıllar felaketti. Olmadı, 90 lı yıllar aranıyor. Yakında arkeologlar is teyeceksiniz, antik kazı yaptıra caksınız, Hamurabi nin atladığı bir yasa var mı diye. Tarihin bu tür zorlama davalarda yargılayanları mahkum ettirdiğini belirten Balbay, 2. Abdülhamit dö neminde, Mithat Paşa nın Padi şah Abdülaziz i öldürmekle yargı landığı Yıldız Mahkemeleri hak kında yazar Adnan Adıvar ın Yıl dız davası bir cinayet davası de ğildir, cinayeti işleyen Yıldız Mah kemesi dir diye yazdığını anlatarak, Bu mahkeme de böyle konuşula cak. İddia makamı sürekli dosya lar katarak davayı içinden çıkılmaz hale getiriyor. Aranan bir gerçek varsa onun da kaybolmasına neden olmaktadır diye konuştu. Adalet Bakanı Sadullah Ergin in Hanefi Avcı nın iddiaları üzerine Delilsiz suç zulümdür yorumunu yaptığı nı belirten Balbay, O davaya fark lı bu davaya farklı mı bakılacak. Bir telefon, iki not nedeniyle in sanlar hakkında darbecilikten da va açılabiliyor dedi. Balbay, heyete şöyle hitap etti: Meslektaşlarım, Hiçbir gazeteci mesleği nedeniyle hapse girmemeli diyorlar. Ben burada tutukluyum. İddiaların tümü gazetecilik faali yetlerime ilişkin. Aziz Nesin lik bir tablo. Ergenekon haberleri yapan gazeteciler de tutuklanma tehdidiyle yargılanıyorlar. Yedi mevsimi doldurduk Bursa da bir trafik kazasında 5 ki şinin ölümüne neden olan sürücünün 10 ayda tahliye edildiğine dikkat çe ken Balbay, 5 kişinin ölümüne ne den olan o kişinin cezaevinden çı kınca suç işleme tehlikesi yok mu? Biz ondan daha mı tehlikeliyiz diye sordu. Burada 7 mevsimi dol durduk diyen Balbay mahkeme he yetine şöyle seslendi: Silivri Ha pishanesi nin kapıları demirse biz de çeliğiz, yıkılmayacağız. Çabala rınız boşa çıkacak. Bizler bu acılarla yoğrulup daha da güçlü çıkacağız. Davanın, bir grup muhalif insanı sus turma planı olduğunu ifade eden Bal bay, Bu plan o kadar kolay yü rürlüğe konulamayacak. Biz vata nımızı şahdamarımız gibi seviyoruz. Bizimle ilgili ne tür amacınız var? Bizim kimliklerimizi yitirip teslim olmamızı bekliyorsanız kusura bak mayın bunu başaramazsınız. Bizim burada başımız dik, adalet istiyo ruz dedi. Duruşmayı, CHP milletvekilleri Şahin Mengü ve Hulusi Güvel ile TGC Basın Senatosu Başkanı Nail Güreli, gazeteci Altan Öymen ve çok sayıda CUMOK üyesi de izledi. Özbek tahliye edildi İkinci Ergenekon davasında 22 ay dır tutuklu bulunan 72 yaşındaki es ki Türk Metal Sendikası Genel Baş kanı Mustafa Özbek dosya kapsamı, delil durumu, suç vasfının değişme ih timali ve tutuklulukta geçirilen süre göz önüne alınarak tahliye edildi. Elazığ Özel Harek t Şube Müdürü Ayhan Atabek ve Fahri Kepek in de tahliyesine karar veren mahkeme he yeti; Özbek, Atabek ve Kepek e yurt dışına çıkış yasağı koydu. Davada Balbay ın da aralarında bulunduğu 30 tutuklu sanık kaldı. Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, Balbay, Tuncay Öz kan, Prof. Dr. Mehmet Haberal ın da aralarında bulunduğu 25 sanığın tah liyesi yönünde oy kullanmasına kar şın, tutuklu sanıkların tahliye taleple ri oyçokluğuyla reddedildi. Duruşmada dava dosyasına gelen evrakı okuyan Başkan Şengün, Ana yasa Mahkemesi nden istenilen AKP nin kapatılma davası dosyası nın örneğinin mahkemeye gönderil diğini açıkladı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, emekli Albay Arif Do ğan ın duruşmada oksijen tüpüne bağlı şekilde, kardiyolog bulun durularak ifadesinin alınabileceğini bildirdi. Duruşma 1 Kasım 2010 ta rihine ertelendi. İnsandan suçlu yaratılmaya çalışıldığını söyleyen Balbay Bu dava çökmüştür dedi Yıldırım a, gazetemize saldırıda kullanılan bombalarla ilgili Ataşehir de keşif yaptırıldı. TERÖR VE TOPLUM MEHMET FARAÇ mfarac@cumhuriyet.com.tr www.mehmetfarac.com Hiç unutamam o hazin anıları!.. Kolcu kaçakçı oynadığımız çocukluğumuzu ve de mayınlı arazilerde ekmek arayan babalarımızın korkularını!.. Tek farkı vardı geçmişimizin şimdiki günlerden; mayınlar o zaman uzaktı bize, şimdi yaşamlarımızın tam ortasında!.. Gelin sizi ekmeğin ottan, oyunun leşten çıktığı garip anlara götüreyim... Doğu ile batı arasında, yaşamın çelişkilerini her yakaladığımda, doğup büyüdüğüm Kötüler Mahallesi nden çok çarpıcı manzaraları anımsarım!.. Kaçakçılık rahat yapılabilsin diye Urfa dağlarında kurulmuş bir mahalleyi... Polisten, jandarmadan ve de kolcudan TEKEL memurları gizlenebilme uğruna inşa edilmiş briketten gecekonduları... İşte biz, bir dönem dağlarında keşişlerin dolaştığı o yoksul mahallede en çok ilkbaharı severdik... Kaçakçı evlerinin arkasındaki tepeler çok gizemli gelirdi bize!.. Yamaçlardaki Süryani mağaraları ve antik dehlizlerdeki heykeller bizi tarihin çok eskilerine götürürdü!.. Bir tek ağacın bulunmadığı çıplak dağların düzlüklerinde, umut veren otlar da biterdi!.. Yoksulluğun yürek yakan günlerinden kalmıştı ot toplamak!.. Ola ki babalarımız hapiste olsun... Ola ki, işsiz kalmıştır büyüklerimiz!.. Ola ki tandırlıkta bir tencere kaynamasın!.. İşte o zaman başlık parasız evlenen analarımız, aile planlamasız doğmuş çocukların, kimsesiz kalmış kursaklarının derdine düşerdi!.. Çaresiz analarımız Türkçe adlarını bilmediğimiz otlar toplarlardı karnımız doysun diye!.. Sağlıklı beslenme diye bir kaygımız yoktu ki bizim, yaşamak için yiyorduk o garip bitkileri!.. En ünlüsü de tolık denilen yonca yapraklı otlardı... Adı Kürtçeydi ve de çok lezzetliydi!.. Ya da biz mecburduk da, ondan bize çok hoş gelirdi!.. Sahipsiz dağların yamaçlarında, kanalizasyon akan dereciklerin kenarlarında büyüyen otlar, yoksul kaçakçı ailelerinin imdadına yetişirdi!.. Annelerimiz işte bu otları yağda kavurur, salça ve biberle karıştırır sac ekmeğiyle birlikte önümüze sürerdi... Peki ya çiğdem?.. Mısır misali püskülleri bulunan, fındığı andıran bu bitkiyi kimi çocuklar toplar Urfa çarşısında satarlardı. Biz ise bulduğumuz her çiğdemi anında midemize indirirdik!.. Açtık çünkü farklılığa... Beslenmeye... Ve de güçlenmeye!.. Gri kayaların, kahverengi toprakların bağrında yattığı dağlarımızda, baharın tek keskin rengi ise şakşako lardı gelincik... Yaşamın siyahla beyaz arasında tek durak olduğu o mahallede, yeşil otların içinden sivrilen kıpkırmızı şakşakolara başka gezegenlerden gelmiş canlılar gibi bakardık!.. Hele papatyalar?.. Onlar değersiz ellerde kirlenmemişti o zaman!.. Birkaç papatya bir de gelincikler, sevgili nedir bilmediğimiz dünyamızda koklayabildiğimiz tek nesnelerdi!.. Sokağa çıkma oğlum!.. Önceki gün Şırnak ın Güçlükonak ilçesine bağlı Gümüşyazı köyünde, yerde bulduğu bir cismin patlaması sonucu yaşamını yitiren 12 yaşındaki Ahmet İmre ile ağır yaralanan Ramazan İlhan la ilgili haberi okuyunca yalnızca içim burkulmadı... Küçük yavrunun yerde bir battaniye örtülmüş cesedini, çimlere sıçramış masum kanını ve çarığa dönüşmüş siyah ayakkabısını görünce Kötüler in o mazlum günlerine gittim işte!.. Suriye sınırında, mayınla havaya uçan büyüklerimizle ilgili acı öyküleri anımsadım yeniden!.. Bacaklarını mayında kaybeden hamallar ve de terli canları tarumar olan kaçakçı atları geldi gözlerimin önüne!.. Evlerimizin avlularındaki dut ağaçlarının dalları ya da bir inşaat tahtasını at misali iki bacağımızın arasına sıkıştırıp, lastik ayakkabılarımızla dörtnala koştuğumuz kayalık sokaklara uzandım!.. Teneke mantar tabancalarını ancak bayramlarda alabildiğimiz için dere yataklarındaki leşlerden ya da sokaklara atılmış hayvan kemiklerinden silahlar yapardık!.. Çene kemikleri tabancalarımızdı!.. Bizler babalarımızın jandarmayla mücadelesini çocuksu bir oyuna dönüştürmüştük!.. Kimimiz sokakta kaçakçıları oynardık, kimi arkadaşlarımız ise polisi ya da jandarmayı... Ağaç dallarını at, çene kemiklerini tabanca diye kullanacak kadar garip bir dünyadaydık işte!.. Şırnaklı Ahmet in ölümünü düşününce ne şanslıymışız dedim içimden!.. En azından ortasından kanalizasyon da aksa, kayalık da olsa; her düştüğümüzde dizlerimiz ve dirseklerimiz yaralansa da, güvenli sokaklarımız vardı Kötüler Mahallesi nde!.. Haklı değil miyim?.. Tehlike uzaktı bizden... Analarımız, Sokağa çıkma oğlum mayın var diye uyarmazdı bizi!.. Leşlerden yarattığımız tabancalar ellerimizde patlayamazdı!.. Ayaklarımız yerden kesilmişçesine koşarken kırlarda, üzerine basacağımız mayınlar yoktu!.. Uzaktan bir roketin gelip bedenimizi, kafesinden fırlayan serçeler gibi dağıtma ihtimali yoktu!.. Kan revan içinde kalmışken üzerimize gazete parçaları örtülecek kadar tehlike içinde değildik!.. Bizim tek korkumuz, karnımızı doyurmak için Suriye sınırında, mayınlarla boğuşan babalarımızla ilgiliydi... Şakşako pusuları!.. Oysa ya Ahmet?.. O niçin bizlerin çocukluğundaki kadar güven içinde değildi?.. Terörün ve şiddetin kol gezdiği topraklar onun oyun alanlarını niçin ölüm tarlalarına çevirmişti?.. Bizim doğduğumuz yere Kötü ler damgası vurulsa da, garip ve de çaresiz insanlar olarak yaşıyorduk oralarda!.. Peki, iyi çocuklar niçin Şırnak dağlarında, kötülüğün tam ortasında ölümle kol kola gezerdi?.. Korkunun kanıksandığı bir coğrafyada, yaşam niye sıradan olamıyordu?.. Vadilerde niçin insafsız bir kinin, zalim tuzakları vardı?.. Pusuya yatmış patlayıcılar niçin doğanın özgür çiçeklerinin ardına gizlenirdi?.. Ölüm niçin toprağın altında değil de, üzerinde saklanırdı?.. Ot tarlaları, dünyadan bihaber yavrulara niçin Azrail korkusu yaşatırdı?.. Şarapnel yaraları, minicik bir canın solmuş teninde niçin gelincik yaprakları gibi dururdu?.. Zarif ve de cansız bedenler niçin çiğdem kökleri üzerinde sonsuzluğa yatardı?.. Terörün kentlere indiği bir ülkede, çocuklarımızın koştuğu kırları, vadileri ve dağ yamaçlarını serseri ölümlerin kanlı pusularına mahkum edenler daha ne kadar acı verecekler?.. Daha nice Ahmet ler rotasız öfkenin kurt kapanında mayınlara basacak?.. Daha kaç Ahmet, ölü koyunlardan tabanca yapmak isterken kırlara bırakılmış şiddet leşinden havaya uçacak?.. Daha kaç Ahmet, bitkilerin mayın kokusuna mahkum edildiği topraklarda, dut ağaçlarından atlar düşlerken, soğuk tabutlara bindirilecek?.. Söyler misiniz; çiğdemler, şakşakolar ve de papatyalar daha hangi dağlara küsüp gidecek?.. Çene Kemiğinden Tabanca Yapmak!.. Urfa da gelinciğe şakşako derler. Fotoğraf:AA Kimliklerini yitirip teslim olmalarını bekleyenlerin başa ramayacaklarını söyleyen Balbay, Yıkılmayacağız, sağlam duracağız diye konuştu. Silivri demirse biz çeliğiz HÜLYA KESKİN Danıştay saldırısı ve Ergenekon davası sanığı Osman Yıldırım a, gazetemize saldırıda kulla nılan bombalarla ilgili Ataşehir de keşif yaptı rıldı. Yıldırım ın bombaları aldığını iddia ettiği evi bulamaması, Danıştay ve Ergenekon dava larının birleştirilmesiyle ilgili soruları yeniden gündeme getirdi. Sanık Yıldırım, iki saatten fazla süren keşif sırasında polisin çevresinde yoğun güvenlik önlemleri aldığı evleri bulama dı, keşif sonlandırıldı. Keşfin ardından gazete cilere değerlendirme yapan davanın tutuklu sa nıklarından emekli Tuğgeneral Veli Küçük ün avukatı Zeynep Küçük, sanık Yıldırım ın ifa deleri üzerine Ergenekon davası ile Danıştay davalarının birleştirildiğini anımsatarak, Yıldı rım, iddia ettiği ilk evi ne tarif edebildi, ne gösterebildi. En başından bu yana Osman Yıldırım yalan söylüyor. Eğer Türkiye de normal hukuk işliyorsa Danıştay davasının bu davadan ayrılması gerekir dedi. Sanık Yıldırım, birleştirilen Ergenekon davasında Cumhuriyet gazetesine atılan el bombalarını yi ne tutuklu sanıklardan emekli Yüzbaşı Muzaf fer Tekin den Ataşehir deki bir evde teslim al dığını öne sürerek Adresleri elimle koymuş gibi gösterebilirim demişti. 13. Ağır Ceza Mahkemesi nin 24 Eylül 2010 tarihindeki duruşmasında, İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel in keşif talebi ve mahkemenin bu yöndeki kararı üzerine davanın tutuklu sanığı Yıldırım, Silivri Cezaevi nden sa bah saatlerinde Ataşehir e ulaştırıldı. Tatbikatta görev alacak mahkeme heyeti de Ataşehir e gel di, bazı sanık avukatları da keşif çalışmasını ta kip etti. Yıldırım ın iki saatten fazla süre boyun ca polislere tarif yaptığı, ancak kesin olarak bir yer gösteremediği öğrenildi, bunun üzerine keşif sonlandırıldı. Yıldırım daha sonra ise Ataşehir İlçe Emniyet Müdürlüğü ne getirildi. Burada mahkeme h kimlerinden Hüsnü Çalmuk ile İs tanbul Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın ın da bulunduğu minibüsten indirilen Yıldırım, tekrar cezaevine gönderildi. Avukat Zeynep Küçük, Yıldırım, yalnızca sözde bombaları Alparslan Arslan dan aldık tan sonra taksiye binerek evine gittiğini iddia ettiği taksi durağını gösterdi. Bunun haricin de keşif yapılamadı, çünkü Yıldırım, her iki