25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÖRÜŞ AHMET TAN Havaleli Bir Soru 27 Eylül de görevlendirdiği hekimlere... 22 Ekim de Projeni onaylat! diyor. Bina bul, diyor. Kontratını yap ve gerekliyse depozitosunu da yatır, diyor. İçini hasta muayene etmeye uygun biçimde döşe... Engelli hastalar için özel düzenlemeleri yap Hasta bekleme odası, hasta tuvaleti ile hastaya tıbbi müdahale yapılabilecek lavabolu bir tıbbi özel oda düzeni kur Resmi kurum ve sigortaya yapılacak bildirimler için özel programı da olan bilgisayarlı bir büro düzeni oluştur, diye ekliyor. Hemşire ve gerekiyorsa bir de hademe tut ve maaşlarını öde... Veee... 1 Kasım da da hasta bakmaya başla... Bütün bu taleplerin üstüne bir de tüy dikiyor: Tüm bu işlerde Bakanlıktan kesinlikle yardım ve destek bekleme! Bir avans ödemesi olmayacak! Kira dahil bütün yapacağın harcamaları sen yapacaksın! Yaptığın harcamalar sana ancak taksitle ödenecek! Maaşını ise 2.5 ay sonra, yani en erken 15 Aralık ta alacaksın! Lütfen, Bu ne ayak diye sormayın! Sağlık Bakanlığı nın yeni başlattığı Sağlıkta Dönüşüm projesinin Aile Hekimliği ayağı bu. Kentsel dönüşüm de böyle başlatılmış ve uygulanmıştı. Neyin dönüşümü neyin bölüşümü yapıldı milletçe gördük. Bu kez Aile Hekimliğini göreceğiz. Ama tersten de göreceğiz. İstanbul dahil, 35 ilde başlatılan Aile Sağlık Merkezi böyle yürütülüyor. İstanbul da 300 dolayında hekim böyle görevlendirildi. Daha yaklaşık 500 açık varmış. Onlar da önümüzdeki günlerde işbaşı yapacakmış. Maaşlar hasta sayısına göre hesaplanacak. Yani parça başı düzeni! Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı, adalet ve kalkınma dahil her şeyin cılkını çıkarttığı gibi hekimliği de işportaya düşürüyor. Tıp fakültelerinde ilk basamak sağlık hizmeti diye tanımlanan aile hekimliği taşeronlaşıyor. Bu gerçekleri önceki gün naçizane TBMM kürsüsünde dile getirdik. Bakan yoktu. Yoktu, ama CHP İstanbul Milletvekili Sacit Yıldız ın önergesine verdiği taşeronlukla ilgili yazılı yanıt ortadaydı. Sağlık Bakanlığı nda temizlik, yemek gibi alanlarda çalıştırılan taşeron sayısı 113 bindir! Demek ki bu taşeronlara aile hekimleri de dahil edilecekti. Özel hastaneler yabancı şirketlere devredilirken... Kaşla göz arasında taşeron hekimlik uygulamasına geçildi bile Taşerona havale sırası, Yargıya ve Başbakanlığa ne zaman gelecek? MERİÇ VELİDEDEOĞLU 1 Ekim 2010 Cuma günü, 5. Yasama Yılı na giren TBMM yi, Cumhurbaşkanı A. Gül bir konuşmayla açtı. Konuşmasını bitirdiğinde küçük bir CHP grubu dışında milletvekilleri kendisini ayakta uzun uzun alkışladı; kuşkusuz biz lerin adına... Meclis in bu denli coşkulu ve yoğun alkışlarını TV de izlerken, A. Gül ün, gerek cumhuriyet yönetimi gerekse laiklik hakkındaki çok olumsuz söylemlerini düşündüm. Bir anda da, yarım yüzyıl önce, hukuk fakültelerinde derse giren hocalarını alkış tufanına tutan öğrencilere, daha ilk derste Hıfzı Veldet Velidedeoğlu nun: Bu kadar çok alkışlamayın, sonra elleriniz alışır, alışkanlık olur! demesini anımsadım. Ne var ki, ertesi gün, 2 Ekim de gazeteler havai fişekler gibiydi... Kimi mevsimleri altüst edip Bahar havası yaşıyoruz! diye Baküs ü yaya bırakacak büyük bir sevinç, keyif içinde; kimisi tarihsel Komünist Manifesto nun pabucunu dama atarcasına, Demokrasi Manifestosu nun ilan edildiğinden; kimisi de son günlerin moda söylemiyle bilge bir cumhurbaşkanından, cumhuru nu kucaklamasından, kendinden geçercesine söz ediyordu. Peki, 1 Ekim günü Meclis te milletvekillerini bu denli coşturup ayaklandıracak neler söylemişti A. Gül? İlkin yargı üzerine söylediklerine biz de biraz değinelim diyorum. Ama önce Gül ün erklerin ayrımı ndan kesin bir dille söz etmediğini belirtelim. Yargı yı az çok yasama yı ele alıp görevlerini, isteklerini belirtirken, yürütme yi de bu bağlamda konu ettiğinden pek söz edilemez. Ne diyordu Gül: Yargının tarafsız lığı ve bağımsız lığı etrafındaki saflaşma nın çok tehlikeli olduğunu. İyi de, sekiz yıldır Türkiye nin yönetiminde bulunan, üstelik bu sürenin son üç yılında da Cumhurbaşkanı olan biri, bu uyarıyı yaptığında, insanlar sormaz mı: Bu tehlike ansızın, 2010 yılının 1 Ekim günü mü beliriverdi? diye. Hadi önceyi bırakalım; Çankaya tepe sinde otururken, aşağıda neler olup bittiği de görülemiyor ! diyelim; ama yanıbaşındaki Başbakan ının: Ben bu davanın savcısıyım! diye göğsüne vurup haykırdığı da mı duyulmadı? Bu gibi durumlarda, Doç. Dr. C. Akalın ın tam yerine oturan ilginç bir sorusu vardır; hemen: Mars ta mı yaşıyorlar? diye sorar. Erkler ayrımı nı benimsemiş, laik, demokratik bir hukuk devletinde, yürütme nin başı, hem başbakan hem de görülmekte olan büyük bir davanın savcı sı olabilir mi? Başbakan ın bu söylemiyle haklı olarak çok tedirgin olan ülkeyi, Cumhurbaşkanı hiç olmazsa yargının bağımsızlığının ve tarafsızlığının çok önemli olduğunu, yine 1 Ekim de yaptığı şu uyarıyı; bu konudaki hassasiyet i bütün siyasetçi lerden beklediğini dile getirerek güven vermesi çok mu zordu acaba? Yoksa o sıralarda, iki yıl önce, yargı nın özü ile ilgili bu konulardan Çankaya nın haberi mi yoktu? Bilmem ki ne dersiniz? Öte yanda o gün Meclis te A. Gül, bir devlet baba sevecenliğiyle ! , tutukluluk fiili bir mahkumiyet durumuna dönüştürülmesin diye de uyarıda bulunur. 1 Ekim günü kendileri bunu söylediğinde, TBMM de görülmemiş ! bir duygu seli yaşanırken, Silivri de de 2. Ergenekon Davası nda, sayın Başkan Köksal Şengün ün, 25. kez istediği tutuksuz yargılama , yine malum iki üye yargıç tarafından 25. kez reddediliyordu. Toplum bunu uzun süredir anlayamıyor; bir bakıma maskaralık olarak görüyor, insan ların içi içine sığmıyor, evet insan ların... 75 milyonluk Türkiye de, hükümetin başındaki, bütün bunları değerlendirdi ve arka çıktı. Ama bu içi içine sığmayan insanlara değil de, bu maskaralığa destek verdi; hiç çekinmeden, iç rahatlığıyla... Tıpkı, kendisinin başka bir devlet tarafından kullanılması açıkça istendiğinde duyduğu iç rahatlığı gibi... Bu durumda Devlet in başında olanın tüm bunları zamanında görüp uyarılarını da zamanında yapması, sonuç alıncaya dek sürdürmesini istemek aşırı mı olur dersiniz? Türkiye Ayakta! m.velidedeoglu@hotmail.com SAYFA CUMHUR YET 8 EK M 2010 CUMA 14 KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK K MİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc@yahoo.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1 İtalyan mut fağına özgü bir tür pirinç ye meği. 2 Köy evlerinin ta vanlarında iki direk arasında bırakılan boş luk... Liste başı olmuş hafif müzik şarkısı. 3 Çok önem li kişi anlamında kul lanılan uluslararası kı saltma... Yazma ki tapların cildine işle nen güneş biçiminde ki süsleme. 4 Bir yer de oturma... Toryum elementinin simgesi. 5 Diyarbakır yöresi ne özgü, sütle yapılan bir hamur tatlısı. 6 Trabzon un bir ilçesi... 18. yüzyılda Fransa da mo da olan bir bezeme biçemi. 7 Sıcak bölge orman larında yetişen bir sarmaşık... Boyun eğen, kendini başkasının buyruğuna bırakan. 8 Duyuru... Gümüş elementinin simgesi. 9 Halk dilinde atasözüne ve rilen ad. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1 Küçük kareler biçiminde kesilmiş hamur katları arasına kıyma konularak yapılan bir İtalyan yeme ği. 2 Horoz, hindi gibi hayvanların tepesinde bulunan kırmızı deri uzantısı... Bir komuta altında bulunan savaş gemilerinin ya da uçaklarının tümü. 3 Bir taş atma aracı... Uçurum. 4 Siper, hendek... Yılanba lığına benzer bir deniz balığı. 5 Yapılacak işi, asıl yükleniciden üzerine alan ikinci yüklenici. 6 Bir kim senin davranışlarına temel olan ahlak ilkelerinin tü mü... Bir renk. 7 Elektrik direnç birimi... Biniciyi sarsmayan at yürüyüşlerinden biri. 8 Bilardo oyu nunda kullanılan değnek. 9 Bunama, bunaklık... Bağ kütüğü. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 K U S K U S İ M A R İ C A L L A Y A V Ş A M A K K R A A M E R A S U M A N L A Y A Ş P İ M Ğ U K U L R A B A N A L İ Z T E F A A K A M E T 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Marmara Grubu Vakfı Başkanı Dr. Akkan Suver, sivil inisiyatif olarak yaptıkları çalışmaları anlattı: KültürköprüsüyaklaştırıyorLEYLA TAVŞANOĞLU Marmara Grubu Vakfı Başkanı Dr. Akkan Su ver le BM ye sivil toplum örgütü olarak kayıt lı vakfın son etkinliklerini konuşuyoruz. Dr. Su ver anlatıyor: Marmara Grubu Vakfı bugün uluslararası ca miada, Türkiye de sivil inisiyatif dendiğinde ilk akla gelen sivil toplum örgütüdür. Bunun son ör neğini geride bıraktığımız eylül ayında Kırgı zistan ın başkenti Bişkek te yaşadık. Bişkek Üni versitesi düzenlediğimiz Avrasya Ekonomi Zir veleri dolayısıyla bana fahri profesör unvanını verdi. Bişkek te bize verilen bu değer ölçüsünün bir başka versiyonuna bundan on beş gün sonra Pa ris te tanık olduk. UNESCO Genel Direktörü Bü yükelçi İrina Bokova bizi kabulünde Marma ra Grubu Vakfı nın kültürlerarası diyalog çalış malarında ortaya koyduğu büyük performan sından duyduğu memnunluğu dile getirdi. Bü yükelçi Bokova, Marmara Grubu Vakfı nın farklı kültürler ve inançlar arasındaki anlayışın karşılıklı olarak güçlenmesine yaptığı katkıyı be lirterek, etnik kültür ve etnik turizmin gelişme sinde ortaya koyduğu hizmetlere de UNESCO olarak büyük önem verdiklerini söyledi. 4, 5, 6 Mayıs 2011 tarihleri arasında yapılacak 14. Avrasya Ekonomi Zirvesi ne davetimi kabul et ti. Biri Orta Asya, öbürü Avrupa nın merkezin de yaşanan bu iki örnek olay gerçekte bir sivil inisiyatifin ulaşabileceği en doruk noktadır der sek yeridir. Birkaç hafta önce İstanbul da benim de katıl dığım önemli bir toplantı oldu. O toplantıda Tür kiye, Türk dili konuşan devlet başkanlarına ev sahipliği yaptı. Bu ev sahipliği Türk dili konu şan ülkeler arasındaki ortak tarihin, kültürün, kim liğin ve dil birliğinin karşılıklı çıkarları, işbirlikleri ve dayanışmaları pekiştirmesi açısından hayli önemli bir buluşmanın oluşumuna yeni bir baş langıç sağladı. Yalnız, bu başarılı olarak nitelediğiniz bu luşmada eksiklikler yok muydu? A.S. Vardı. Örneğin Özbekistan, KKTC, Moğolistan ve Tacikistan ın temsili meselesi dik katimizi çekti. Özbek kardeşlerimiz Türk dün yasının ayrılmaz parçalarıdır. Sabırla, özenle ve dikkatle onların da bir an önce bu birliktelik için de yer almaları en içten dileğimizdir. Burada öz veriyle çalışmak önce Sayın Abdullah Gül e, sonra da Sayın İlham Aliyev e düşmektedir. Sa yın Kerimov u Özbekistan Cumhurbaşkanı ik na etmeyi ancak Gül ve Aliyev sağlayabilir. Türkmenistan da daha önceleri bu toplantıla ra Meclis Başkanı nı ya da Cumhurbaşkanı Yardımcısı nı gönderiyordu. Sonra Gurbanguli Berdimuhammedov la görüşüldükten sonra bu toplantıya katıldı. Bu başarının İslam Keri mov un katılımının sağlanmasıyla taçlanması ge rekir. Peki, ya KKTC, Tacikistan ve Moğolistan? A.S. Tacikistan ve Moğolistan ın da bu bir likteliğe gözlemci ya da istişari üye sıfatıyla da hil edilmeleri gerektiğinin üzerinde durmak is terim. 2006 da Moğolistan ın başkenti Ulan Bator daydım. Cumhurbaşkanı Enkhbayar dü zenlediğimiz Avrasya Ekonomi Zirveleri nede niyle ülkenin en yüksek nişanı olan Cengizhan Madalyası nı verirken beni salondaki misafirlere, Avrupa daki akrabamız diye tanıttı. Mo ğolistan ın Türkiye ye yaklaşımı gayet olumlu dur. Tacikistan da Türk dili konuşan devletler coğrafyasına mutlaka gözlemci ya da istişari üye sıfatıyla dahil edilmelidir. KKTC nin varlığı neredeyse 28 yılı bulmuş tur. KKTC demokratik bir ülkedir. Olaysız ve ba rış içinde yaşayan bu Türk toplumunu en iyi an layabilecek ve savunabilecek platform Türk Dili Konuşan Ülkeler Platformu olmalıdır, dü şüncesindeyim. Bunu bir hakkın teslimi olarak Azerbaycan a, Kırgızistan a, Kazakistan a ve Türkmenistan a anlatmalıyız, diye düşünüyorum. Zirvede Türkiye yle Azerbaycan arasın da stratejik işbirliği anlaşması imzalanması nı nasıl değerlendiriyorsunuz? A.S. Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev in değerlendirmesiyle bu anlaşma, Türkiye ve Azerbaycan için tarihi bir önemdedir. Bugün Türkiye 10 yıl önceki Türkiye değil. Türkiye büyük bir devlet. Onun gücü bizim gücü müzdür. Sadece bu değer ölçüsü dahi yapılan işin önemini ortaya koyuyor. Zira zaman zaman aslı astarı olmayan iddiaların kamuoyunda is tismar edilmesini önlemek açısından bu değer öl çüsüyle oluşturulmak istenen spekülasyonlar ken diliğinden yok olacaktır. Avrasya Ekonomik Zirveleri nin ana amacının bölgenin ekonomik işbirliğini ge liştirmek ve enerji politikaları üzerinde görüş alışverişini arttırmak olduğunu söylersiniz. Bu ana amacınıza ulaşabiliyor musunuz? A.S. Mümkün olabildiğince... Ayrıca küresel enerji güvenliği ve bölge ülkelerinin sürdürüle bilir ekonomik kalkınmaları açısından Karade niz de bir enerji birlikteliğinin oluşumunun ge rekli olduğuna inanıyorum. Karadeniz Bölgesi ne Hazar Havzası ndan in tikal eden enerji kaynakları bir bütünlük içinde ele alınmalıdır, inancındayım. Çünkü ancak bu şekilde ülkeler arasında siyaseten oluşturul makta olan ama verimlilik nispeti bilinmeyen ye ni enerji yol haritaları enflasyonuna ancak böy lelikle nokta koyabiliriz. BakuTiflisCeyhan petrol boru hattı, Baku TiflisErzurum doğalgaz boru hattı ve Nabucco projeleri küresel değer taşıyan projelerdir. Ka radeniz Bölgesi nde bugün itibarıyla sayısız proje hayata geçirilmeyi beklemektedir. Kimi projelerde Türkiye nin devre dışı bı rakılmasını nasıl karşılıyorsunuz? A.S. Bazı projelerde esas amaç siyaseten Rus ve Hazar petrollerinin Türk boğazlarını by pass etmeleri, daha geniş bir değerlendirmeyle Türkiye yi bypass etmeleri olarak planlanmış olabilir. Bazı ülkeler için bu projelerin verimli lik ölçüsünden çok siyasi yanının ağır bastığı bi linen bir gerçektir. Bu projelerin bir kısmının raf larda kalacağı açıktır. Ama zaman, emek ve mev cut potansiyelin azami ölçüde kullanılması açı sından Karadeniz de Enerji Birliği kurulmasını önemsiyorum. Bölgesel işbirliğinin küresel iş birliğine dönüştürülmesini ancak böylelikle ger çekleştirebiliriz. Enerji ilişkilerinin eşitlik ve kar şılıklı çıkar ilkeleriyle geliştirilebilmesi ve Ha zar Havzası nın Orta Asya enerji kaynaklarıy la birlikte Avrupa ya aktarılabilmesi, oluşturu lacak Karadeniz Enerji Birliği yle rasyonel oranda mümkündür. Marmara Grubu Vakfı Başkanı Dr. Akkan Suver, vakfın bugün uluslararası camiada, Türkiye de sivil inisiyatif dendiğinde ilk akla gelen sivil toplum örgütü olduğunu vurguladı. CMYB C M Y B GÖRÜŞ AHMET TAN Havaleli Bir Soru 27 Eylül de görevlendirdiği hekimlere... 22 Ekim de Projeni onaylat! diyor. Bina bul, diyor. Kontratını yap ve gerekliyse depozitosunu da yatır, diyor. İçini hasta muayene etmeye uygun biçimde döşe... Engelli hastalar için özel düzenlemeleri yap Hasta bekleme odası, hasta tuvaleti ile hastaya tıbbi müdahale yapılabilecek lavabolu bir tıbbi özel oda düzeni kur Resmi kurum ve sigortaya yapılacak bildirimler için özel programı da olan bilgisayarlı bir büro düzeni oluştur, diye ekliyor. Hemşire ve gerekiyorsa bir de hademe tut ve maaşlarını öde... Veee... 1 Kasım da da hasta bakmaya başla... Bütün bu taleplerin üstüne bir de tüy dikiyor: Tüm bu işlerde Bakanlıktan kesinlikle yardım ve destek bekleme! Bir avans ödemesi olmayacak! Kira dahil bütün yapacağın harcamaları sen yapacaksın! Yaptığın harcamalar sana ancak taksitle ödenecek! Maaşını ise 2.5 ay sonra, yani en erken 15 Aralık ta alacaksın! Lütfen, Bu ne ayak diye sormayın! Sağlık Bakanlığı nın yeni başlattığı Sağlıkta Dönüşüm projesinin Aile Hekimliği ayağı bu. Kentsel dönüşüm de böyle başlatılmış ve uygulanmıştı. Neyin dönüşümü neyin bölüşümü yapıldı milletçe gördük. Bu kez Aile Hekimliğini göreceğiz. Ama tersten de göreceğiz. İstanbul dahil, 35 ilde başlatılan Aile Sağlık Merkezi böyle yürütülüyor. İstanbul da 300 dolayında hekim böyle görevlendirildi. Daha yaklaşık 500 açık varmış. Onlar da önümüzdeki günlerde işbaşı yapacakmış. Maaşlar hasta sayısına göre hesaplanacak. Yani parça başı düzeni! Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı, adalet ve kalkınma dahil her şeyin cılkını çıkarttığı gibi hekiml
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle