17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
CMYB C M Y B PENCERE Konuşan Türkiye!.. G özden uzak tutulma ması gereken iki nokta daha var. Birincisi Tür kiye deki siyasi taraf lara ilişkin şablonun hanidir de ğişmiş olduğudur. Çok partili re jime geçildiğinden beri, Türk seçmeninin yaklaşık olarak yüz de 60 küsur sağ ve yüzde 30 kü sur sol eğilimler içerdiği yollu ka bul h l geçerliliğini sürdürüyor. Oysa böyle bir şey yok! Her şey den önce, sağ ve sol ayrı bi rer ekonomik sınıf bilincine te kabül ettiği, ama Türkiye de Ba tılı anlamıyla yani gerçek anla mıyla ekonomik sınıflar olmadı ğı için yok. Sonra da, 12 Mart Muhtırası nın getirdiği ara re jim ve Evren in hükümet dar besiyle birlikte, okulun lise ve üniversite , özgür beyinler üret mek yerine kullaşmaya şartlan dıran bir yapıya dönüştürülmüş olması nedeniyle yok. Sabancı Üniversitesi öğretim üyelerinden Ayşe Gül Altınay ın 2004 yılında yaptığı bir araştırma, eğitim sistemimizin, ilkokul bi rinci sınıftan lise son sınıfa kadar okutulan ders kitapları marifetiyle çocuklara nasıl bir ideal Türk prototipi dayattığını ortaya ko yuyordu. Bu prototipe göre, ide al Türk Müslümandır , her türlü farklılığa karşı çıkmak tadır , Müslüman olmayan arkadaşlarını kendisinden fark lı görmektedir , dünyaya mil liyetçi bir gözlükle bakmakta dır , aynı ulusun içinde fark lı soylar olduğunu söylemeyi bö lücülük saymaktadır , farklı kültürlerin tanınmasının ulusal kültürü olumsuz etkilediği inan cındadır , azınlıkların, top lumun genel yapısından ayrılan ve çoğunluğunkine eşit top lumsal haklara sahip olmayan insanlar olduklarını düşün mektedir . Bu prototipi kurgulayabil miş bir eğitim projesinin Avrupa Birliği beklentileriyle uyuşmazlığı bir yana, Cumhuriyetin kurucu değerleriyle örtüştürülmesi de mümkün değildir. Çünkü kendi idrakini kullana bilen özerk bireylerin ahlaki bir likteliği olan Cumhuriyeti yaşa tacak yurttaşları değil, totaliter bir siyasetin at gözlüklü destekçisi olacak faşizan bir sürüyü amaç lamaktadır. Max Weber, in sanların içinde yaşadıkları ger çeklik, her zaman için değişken olan tarihi ve kültürel bir ger çekliktir ve bu gerçekliğin ev rensel yasalardan çıkarsanma sı mümkün değildir der. Top lumu belli bir yapıda şekillendir menin de evrensel ya da Tanrı sal yasaları yoktur. Çünkü, yine Weber in öğrettiği üzere, insan, toplum ya da kurumlar gibi za mana tabi bilgi nesneleri söz konusu olduğunda, gerçek hiçbir zaman genelgeçerlik içermez, her zaman için tikel ve özel kalır. Evren diktası İkinci nokta birincisiyle bağ lantılı. 12 Mart ara rejiminde ana rahmine düşen çocukların şimdi kırkına gelmiş yetişkinler oldu ğunu ve bu insanların, büyük ço ğunluğunun, o rejim ile devamı olan Evren diktasının dayattıkla rı eğitimin ürünü olduklarını göz den uzak tutamayız. Elitizmin apolojisini yapmıyo rum. Ama, Aysun Kayacı nın Benim oyum neden dağdaki çobanın oyuyla bir olsun sö zünün de, demokrasi aşkı uğruna, ucuz bir popülizmin hedefi ya pılmasına karşıyım. Okul, bir şartlandırma aracına dönüştüğünden beri, Türkiye ye yeni bir İnsan, yeni bir Seçmen egemen oldu. Bu, toplumsal ve ekonomik çıkarları birer inanç nesnesi olarak yanlış anlaşılma sın: İlle de dini inanç değil bura da söz konusu olan içselleştiren ve siyasi davranışını bu içselleş meyi devşirdiği toplumsal or tamla özdeşlik içinde gösteren bir kitle. Bu kitle geleceğini seçmi yor, inancını onaylıyor. Dola yısıyla bu kitlenin partiler ço ğulluğuna değil, inancını so mutlaştıran tek bir araca ihti yacı var ve onu da 2002 de AKP de buldu Dini vicdanlarda tutmadıkça Kabullenmek zorunda olduğu muz bir şey daha var kanımca: Her türlü sosyoekonomik ve si yasi müktesebatı ithal malı olan bir ülkede, siyasetin de, partilerin de, seçimlerin de, seçmenin de bi rer pastiş ten ibaret kaldığını göremiyoruz. Osmanlı, Bizans üzerinden An tik Roma nın bahşiş impara torluğunu tevarüs etmişti, Cum huriyet de kurucusunun 15 yıllık iktidarını bir çırpıda ayraç içine alıp aynı mirasa sahip çıktı. Bu mirasın armağanı olan siyasi işleyiş biçimi şöyledir: Tepedeki egemene biat esastır ve her türlü erk onun ihsanıdır; bu ihsanın sür mesi için egemen maddeten ve manen beslenecektir. Beslenmenin faturası halka çı kacağı için de, yönetilenler, za man zaman birtakım bahşişler le örneğin, Antik Roma ve Bi zans taki sirk gösterileri; Os manlı da sarayın cülus ve sünnet düğünü şenlikleri; günümüz Tür kiye sinde devletin valileri tara fından dağıtılan beyaz eşyalar, vb. oyalanacak uyutulacaktır. Böylece, yönetenlerle yönetilen ler arasında tam bir kliante lizm müştericilik ilişkisi sür dürüldüğünden, yöneticilerin yol suzlukları yönetilenler açısından asla sorun oluşturmayacaktır. Böylesi bir işleyişin, modern anlamıyla siyasi partilere de, o partilerden birinin tercih edileceği seçimlere de, o tercihi yapacak seçmene de ihtiyaç duymadığı besbellidir. 29 Mart 2009 daki ye rel ölçekli tepkilerin, yok olan sağı MHP, mefluç solu da CHP markasıyla AKP karşısına çıkarmış görünmesi aldatmama lıdır. Doğu ve Güneydoğu daki Kürt asıllı yurttaşların özdeşlik olum laması hiç aldatmamalıdır. Yeni Türkiyeliler kendilerine da ha demokratik bir gelecek kur mak üzere seçim sandığına git miyorlar, inançlarını yaşaya cakları coğrafyaları paylaş maktalar. Ve 12 Eylül deki re ferandumun gösterdiği şey de bu paylaşımın coğrafyasından baş kası değildir. Türkiye yi sarmakta olan din ci faşizm, bencil hesabın buz lu sularında kulaç atmayı sür düren Batı nın oportünizmi tara fından hep desteklendi. Bu des teğe, bir zamanlar gazetelere ver dikleri ilanlarla hükümet deviren TÜSİAD ımız da katılıyor. Esa sen, dinci parti, faşist kimliği ni, büyük sermayeyle kurduğu, bu havuçkırbaç muhabbetiyle ka zanıyor. Bu arada, İngiltere de saygın lığı yerlerde sürünen, uluslarara sı diplomaside cim karnında nok ta kadar hükmü kalmamış bir es ki başbakanın mea culpa ma kamında yazdığı kitabı, Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül den övgüyle söz eden bir paragra fı uğruna manşetten haber yapan liberal ! Hürriyet gazetesinin 2 Eylül 2010 içler acısı tesli miyeti, AKP nin en büyük müt tefikinin, bu iletişim çağının baş oyuncusu konumundaki ile tişim organları olduğunu da gös teriyor. Cumhuriyetçilerin, oldukça uzun süreceğe benzeyen müca delede bir kamuoyu oluşturmak ve bunu durmadan genişletmek ten başkaca çareleri yok. Ancak bu kamuoyu, AKP nin siyasi parti olarak değil, dinci parti olarak yarattığı tehlikeye kar şı oluşturulmak zorundadır. Çünkü, Atatürk ün, Cumhuri yeti yönetip denetleyebildiği 15 yılı bir yana bırakırsak rejimimi zin yakasından asla düşmemiş olan İslamcılığı, dünyevi site den sürüp çıkarmak zorun dayız. Ümmetin hiçbir zaman Tanrı nın sitesinin yeryü zündeki cisimleşmesi olmadığını ve olamayacağını anlatmak zo rundayız. Dini, vicdanla sınırla yarak sekülerleştirmek zo rundayız. Bunlar laikliğin ol mazsa olmazlarıdır ve asıl İslam için geçerlidir. Çünkü İslamiyetin din olma vasfı giderek ortadan kalkıyor. İs lam, yaşadığı coğrafyalardaki ge riliğin, ilkelliğin faturasını, inan cını paylaşmayanlara yükleyen bir intikamcılığın siyasi ideolojisi kimliğine bürünüyor. Bugün ne redeyse yeryüzündeki bütün terör örgütleri İslam bandırası altında icrayı faaliyet gösteriyor. Anadolumuz, Yavuz Sultan Selim den beri insanlarına daya tılan Gazalici İslamdan çok daha eski ve çok daha akılcı inanç sis temlerini barındırmıştır. Türki ye nin insanları, AKP nin, bir yanıyla Saidi Nursi ve Fethullah Nurculuğuna, bir yanıyla da te rörist Hamas la kol kola Suud Va habiliğine dayanan siyasi İslam cılığına karşı çıkmaya mecbur durlar. Din, vicdanlara buyur edi lecek bir şeydir. Ama siyasete ka rıştığında, hemen engellenmek gereken bir tehlikedir. Turhan ILGAZ Anadolumuz, Yavuz Sultan Selim den beri insanlarına dayatılan Gazalici İslamdan çok daha eski ve çok daha akılcı inanç sistemlerini barındırmıştır. Türkiye nin insanları, AKP nin, bir yanıyla Saidi Nursi ve Fethullah Nurculuğuna, bir yanıyla da terörist Hamas la kol kola Suud Vahabiliğine dayanan siyasi İslamcılığına karşı çıkmaya mecburdurlar. SAYFA CUMHUR YET 7 EK M 2010 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Ne Yapmalı? II Yitirdiğimiz Turhan Ilgaz ın gazetemizdeki son yazısı... Kıçı açık.. Başı açık.. Çok boyalı, çok satışlı gazetenin orta sayfasına sere serpe uzanmış... Diyor ki: Konuşursam Türkiye sarsılır. Ah anam, sen konuş da biz sarsılalım; konuş ki kimin ne halt ettiği ortaya çıksın... Monica bir konuştu, koskoca Amerika Birleşik Devletleri sarsıldı. Senin Monica dan aşağı kalır yerin var mı!.. Memeyse meme, bacaksa bacak, göbekse göbek... Ne olur konuş!.. Herif onu öldürtmüş, bunu öldürtmüş, ondan haraç, bundan haraç!.. Sonunda yakayı ele vermiş... Diyor ki: Konuşursam Türkiye sarsılır... Ulan konuşmazsan namertsin!.. Kiminle düştün kalktın, kime hizmet ettin, kimin hesabına adam öldürdün, ortakların kimler?.. Hangi milletvekili?.. Hangi bakan?.. Hangi patron?.. İşin içinde hangi başbakan, cumhurbaşkanı, bakan, banka genel müdürü, müsteşar varsa, adlarını sayman gerekiyor. Devlet çeteleştiğine, özel kesim mafyalaştığına göre, örgütümüzü tanıyalım!.. Bankalar nasıl satıldı, gökdelenler nasıl yükseldi, holdingler nasıl kuruldu, ülke nasıl soyulup soğana çevrildi, özelleştirme yağması nasıl yürüdü, öğrenelim!.. Sarsılalım, titreyelim, kendimize gelelim. Süleyman Bey ne demişti: Konuşan Türkiye istiyorum. Konuş ey Türkiyem!.. Konuş ey mafya babası!.. Konuş sosyete orospusu!.. Konuş çetebaşı!.. Ey marifetli işadamı, hokkabaz müteahhit, emniyet müdürü, başkomiseri, MİT sorumlusu, özel tim elemanı, ülkücü katil, kumarhane kuşu, rüşvetçibaşı, açıkgöz politikacı! Hepiniz birden konuşun ki sarsılsın Türkiye... Altı üstüne gelsin bu ülkenin.. Bektaşi ye demişler ki: Baba Erenler, kıyamet kopunca dünyanın altı üstüne gelecekmiş... Bektaşi yanıtlamış: Gelsin, belki altı üstünden iyidir. Türkiye nin de altı üstünden çok daha iyidir. Çünkü yükselen değerler yutturmacasıyla son dönemde üste çıkanların pisliği, kokuşmuşluğu, yozluğu, kirliliği insan gibi yaşamak isteyenlerin dibe vurmasına yol açtı. Dipten gelecek dalga, belki tüm pislikleri alıp götürecek, toplum temiz bir soluk alabilecek... Ancak bir tehlike var. İçeri düşen tehdit ediyor: Konuşurum ha!.. Söyledikleri doğru mu olacak? Yoksa kendine göre pislik mi üretecek?.. Doktor adamı muayene ettikten sonra teşhisi koymuş: Kuduz mikrobu kapmışsın!.. Adam hemen bir k ğıt çekmiş, kalemini çıkarmış, bir şeyler yazmaya başlamış... Doktor: Ne yapıyorsun?.. Adam: Isıracağım kişilerin listesini yapıyorum!.. 10 Aralık 1998 tarihli yazısı CMYB C M Y B PENCERE Konuşan Türkiye!.. G özden uzak tutulma ması gereken iki nokta daha var. Birincisi Tür kiye deki siyasi taraf lara ilişkin şablonun hanidir de ğişmiş olduğudur. Çok partili re jime geçildiğinden beri, Türk seçmeninin yaklaşık olarak yüz de 60 küsur sağ ve yüzde 30 kü sur sol eğilimler içerdiği yollu ka bul h l geçerliliğini sürdürüyor. Oysa böyle bir şey yok! Her şey den önce, sağ ve sol ayrı bi rer ekonomik sınıf bilincine te kabül ettiği, ama Türkiye de Ba tılı anlamıyla yani gerçek anla mıyla ekonomik sınıflar olmadı ğı için yok. Sonra da, 12 Mart Muhtırası nın getirdiği ara re jim ve Evren in hükümet dar besiyle birlikte, okulun lise ve üniversite , özgür beyinler üret mek yerine kullaşmaya şartlan dıran bir yapıya dönüştürülmüş olması nedeniyle yok. Sabancı Üniversitesi öğretim üyelerinden Ayşe Gül Altınay ın 2004 yılında yaptığı bir araştırma, eğitim sistemimizin, ilkokul bi rinci sınıftan lise son sınıfa kadar okutulan ders kitapları marifetiyle çocuklara nasıl bir ideal Türk prototipi dayattığını ortaya ko yuyordu. Bu prototipe göre, ide al Türk Müslümandır , her türlü farklılığa karşı çıkmak tadır , Müslüman olmayan arkadaşları
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle