23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Dedektif Naim Tatar ve arkadaşları silah kaçakçılarının peşinde: Kastamonu, Ankara 4. Kolordu Sıkıyönetim Komutanlığı bölgesine bağlıydı. Bölgede çalışmalar yaptık. Sağcıların gerçekleştirdiği eylemlerde kullanılan silahların seri numaraları ile sol eylemcilerde ele geçirilen silahların seri numaralarının çok yakın olduğunu belirledik. Yaptığımız sorgulamalarda, Kastamonu da silahların, jandarma ile emniyet arasında bir bölgede açıkta satıldığını, silahları sağlayanın da Akman Tevfik adlı bir kişi olduğunu belirledik. Akman Tevfik in, Tevfik Akmanoğlu adlı bir kaçakçı olduğunu belirledik. Adamlarından biriyle anlaştık. Kastamonu ya yakın bir köydeki evini gösterdi bize. Büyük tahta kanatlı kapılı bir evdi. Kapıyı genç bir kız açtı. Bize yardımcı olan kişi Akman nerede, bize biraz malzeme lazım dedi. Ben kapının dışındaydım. Kız birden ayağıyla kapıya vurdu, kapı kapandı. Ben dışarıda kaldım. Dışarıdaki adamlara haber vereyim diyene kadar Tevfik Akmanoğlu kaçtı, yakalayamadım. Öyle moralim bozuldu ki. Merkez Komutanı, Havacı Kurmay Albay dı. Dedi ki, Bunlar kaçakçı, 35 milyon verir. Siz kasti kaçırmışsınızdır dedi. Açıkça bizi rüşvet almakla suçluyordu. Grup amirimiz çok sinirlendi, Sen böyle konuşamazsın. Sen ancak suçluyu kaçırdılar diye işlem yaparsın, yakalamak da bizim işimiz dedi. Soruşturmayı derinleştirdik. Bu arada 3 5 silah daha yakaladık. Hepsi de sıfır, 14 lü Browning. Yakaladıklarımızdan biri dedi ki, Ben Akman ı size veririm. Ankara da . Akman ı verirsen seni sıyıracağız bu işten dedik. Merkez Komutanı da yanımıza bir jandarma yüzbaşı verdi. Ankara ya gece geldik. Yüzbaşıya dedim ki: Komutan sen orduevinde kal, operasyon yapacağımız zaman biz seni alırız. Çünkü, jandarmaya güvenmiyorduk. Kastamonu da silahlar, jandarmanın hemen yanında satılıyordu. Yardımcı olan adam Demetevler de, bir binayı gösterdi. Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı bize üstünde Süt Endüstrisi Kurumu yazan, dışarıdan içerisi görünmeyen bir araç tahsis etmişti. O aracın içinde beklemeye başladık. Kapıcıyla da anlaştık, kaçakçı evine gelirse bize doğru saçlarını tarayacaktı. Az sonra kaçakçı eve girdi, kapıcı da saçlarını taradı. Evinde yakaladık Akmanoğlu nu. Çok iri yarı, obez bir adamdı. Üzerinden o zamanki parayla 580 milyona yakın bir para çıktı. Paraları demetle beline bir kuşakla sarmış. Ayrıca alacak çekleri, tapular var. Başladı bize, Onları tutanağa geçmeyin onları yeriz demeye. Biz tutanakları tuttuk. Aldık götürdük gözetim yerine attık. Hemen Kastamonu daki Garnizon Komutanı nı aradım. Uyuyormuş, kaldırttım. Akman Tevfik i yakaladım ben dedim. Yüzbaşı ile mi dedi. Yüzbaşı yok dedim. Nasıl yok dedi. Orduevi nde yatıyor, bir yerlerinde pireler uçuşuyor dedim. Sabah oldu. Yüzbaşıyı aldım, Biz işi bitirdik haydi Kastamonu ya silahları almaya gidiyoruz dedim. Sapsarı oldu. Kaçakçı, kendisine ait bağda özel bir yer yapmış. Bir çukur kazmış, içini betonlamış, üzerini naylonlamış. Oradan 11 bin uzun dokuzlu mermi, birçok da silah aldık. O silahların hem sağ örgütlere, hem sol örgütlere aynı şahıs tarafından satıldığını tespit ettik. Zaten o dönemde silah Türkiye ye genellikle Karadeniz üzerinden geliyordu. Çoğunlukla Akçakoca ve Samsun dan çıkıyordu. Yargılama sonucunda silah ve mermi kaçakçılığında en büyük cezayı Tevfik Akmanoğlu aldı; 21 yıl yedi. Tüm mallarına da el konuldu. Dedektif Naim Tatar ın anlatımıyla Piyangotepe katliamı soruşturması: Olayda kullanılan gasp edilmiş taksi Aktaş semtinde bulundu. İçinde boş kovanlar, patlamamış mermiler ve porno dergiye benzer bir dergi bulundu. Aracın şoförünün Ulus taki Anafartalar Karakolu na geldiği bildirildi. Gittik. 2526 yaşlarındaki genç delikanlı şoför çok tedirgindi. Bir ara bana dönerek, Ağabey dedi, Kulağına bir şey söyleyeceğim Ağlıyor, çocuk perişan. Ağabey dedi, Arabamı kaçıranlar beni ağaca bağladılar, sonra da bana tecavüz ettiler . Şaşkına dönmüştük. Biz olabilir mi dedik, aramızda konuştuk. Grup amiri Alın içeri bakın dedi. Ülkücü polis arkadaşım ile birlikte içeri girdik, baktık ki, evet çocuk perişan edilmişti. Şoför, kendisine tecavüz eden şahıslardan birisini net olarak gördüğünü söylüyordu. Onun tarifi üzerine yine ressam arkadaşımıza robot resim çizdirdik. Şoför, Şahıs bu dedi. Diğerlerini net göremedim. Bana tecavüz ettikten sonra Aktaş istikametini gösterdi buraya doğru kaçtılar dedi. Robot resimleri bölgeye dağıttık. Geceleri oralarda dolaşıyorduk, benzer bir insan görebilecek miyiz diye. Aktaş o zamanlar her türlü insanın barındığı izbe bir semtti. Kelle koltukta görev yapıyorduk. Sabah namazına giden bir yaşlı şahsa yaklaştık. Adam önce biraz çekindi. Amca dedik, Size bir resim göstereceğiz, bir bakar mısınız? Baktı, Niye soruyorsunuz bunu dedi. Dedik ki: Bu adamlar Hatip Çayı nın orada bir delikanlıya tecavüz etmişler . Adam bu kez duraksamadan, Bu şerefsizler dedi, Şuradaki hafriyatçıların orada bir kahve var. Oraya takılıyorlar . Bizim içimizden bir arkadaşımız k ğıt oynamayı biliyordu. Oynuyordu da zaman zaman. Dedik ki, Sen git kumara otur, biz de bir tertibat alalım . O arkadaş kumar masasına oturdu. Biz de müşteri gibi oturduk. Piyangotepe katliamını gerçekleştiren Ali Bülent Orkan ve üç kişi daha geldiler. Silahlarını çıkardılar, oturdukları koltuklarının altına koydular. Biz bunun üzerine dışarı çıkıyormuş gibi yaptık ve sessizce çöktük, sonra gözaltına aldık. Bir tanesini İzmir de yakaladık. Bir tanesini Ankara da kayınpederinin evinde kıstırdık, oradan kaçtı. Bir emniyet amiri bayanın evine gitti, bayan ile kızını yaraladı. Oradan da kaçtı. Kasalar da kıstırdık. Yakalanacağını anlayınca kafasına sıktı intihar etti. Aynı günlerde, Etlik te, sol görüşlü şahıslar 4 genci taramış, öldürmüşler. Onun intikamını almak için Piyangotepe ye gidip hiçbir siyasi faaliyeti olmayan garibanları öldürmüşlerdi. Ali Bülent Orkan, olayda hüküm giydi, asıldı. CMYB C M Y B 6 EK M 2010 ÇARŞAMBA CUMHUR YET SAYFA DİZİ 9 16 Mayıs 1978 gecesi, Ankara Etlik Piyangotepe de Çelik Kahvehanesi ne başlarına çorap geçirmiş kişiler girdi. İnsanları yere yatırdıktan sonra üstlerine ateş ettiler. Olayda 7 kişi öldü. 3 katil, çalıntı bir Murat taksiyle olay yerinden kaçtılar. P YANGOTEPE KATL AMIÖnce katliam sonra tecavüz U ğradığı bombalı saldırı sonrasında yaşamını yitiren gazetemiz yazarı Uğur Mumcu nun belirlemelerine göre, 12 Eylül öncesinde gerçekleştirilen birçok olayda silahlar hemen hemen aynı merkezlerden Türkiye ye sokuluyordu. Kapitalist Batı yapımı silahlar, Sovyetler e yakın Doğu bloku ülkeleri üzerinden Türkiye ye giriyor, içeride yaşanan bir tür iç savaşta çarpışanlara, hem sağcılara, hem de solculara satılıyordu. Mumcu nun saptamalarına göre, 1965 yılından 1980 yılına kadar, polis ve jandarma bölgesinde ele geçen tabanca sayısı 150 bin, tüfek sayısı 45 bin, mermi sayısı 32 milyondu. 26 Aralık 1978 tarihinden 11 Eylül 1980 tarihine kadar, 8 bin 21 tüfek ve 21 bin 505 tabanca yakalanırken, 12 Eylül 1980 tarihinden 11 Eylül 1981 tarihine kadar geçen bir yıl içinde bu sayı 49 bin 979 tüfek ve 526 bin 795 tabancaya yükselmişti. Operasyonlarda; roketatarlar, uçaksavarlar ve ABD nin Vietnam da denediği M16 lar bile ele geçirilmişti. S LAH KAÇAKÇILIĞI Kaçakçı eve gelince saçlarını tara Dedektif Naim Tatar ve arkadaşları Sunar ve Sazak suikastlarını araştırıyor: Ömer Sunar evinde, yatak odasında başına kurşun sıkılarak öldürülmüştü. Salonda içki bardakları vardı. Eşi heykeltıraş Mine Sunar, Ömer, kardeşi bile olsa kapıyı randevusuz açmaz demişti. İncelememizde de kapıda bir zorlama yoktu. Salonda içki içilmişti, bardaklar duruyordu. Mutfakta kedi için ciğer pişirmiş, tüp bitmiş, sahan yanmıştı. Öğrendiğimiz kadarıyla Ömer Sunar ın Yüksel İnşaat ta resmi kayıtlara geçmeyen hissesi varmış. Aradan bir 10 gün geçti. Birtakım bilgiler edinmek üzereydik ki bu dosyayı elimizden aldılar, tek bir kişiye verdiler. Ömer Sunar dosyasını alan polis bir süre sonra Olayı çözdüm dedi. Kırıkkale nüfusuna kayıtlı bir şahıs Olayı ben yaptım demiş. Polis arkadaş, Sen olayı biliyorsun. Olayın yer göstermesini sen yaptır dedi. Ben gözaltına alınanı dinlemek istedim. Olayı üstlenen çocuk, Ömer Sunar ın öldürüldüğü evin kapısına kadar geliyor, ama bir türlü içeri giremiyordu anlatımında. Çünkü evin içini bilmiyordu. Dosyaya bakan görevliye, Bu çocuk bu olayın faili değil. Ben ikna olmadım dedim. Ömer Sunar ın katili diye bu çocuğa dava açıldı. Ben Tutuklanır ama ikinci duruşmada tahliye olur dedim. Sonuçta çocuk tutuklandı ve tahliye oldu. Sanırım bir yıl sonra da MHP Genel Başkan Yardımcısı, eski bakanlardan Gün Sazak öldürüldü. Gün Sazak ın öldürülmesi olayından sonra Türkiye de pek çok olaylar patlak verdi. Çorum olayları ondan sonra başladı, 12 Eylül e gelindi. Dikkat çekici olan noktalar vardı cinayette: Gün Sazak çok tedbirli bir insan. Cinayetten 1520 gün kadar önce Eskişehir Mihalıççık taki çiftliğinde kalıyor. Cinayetin işlendiği gün geliyor Ankara ya. O dönemin imk nları ile teknik takip bu kadar ince yapılamaz. O günkü şartlarda Sazak ın Ankara ya geleceğini çok yakınındaki kişilerin dışında kimse bilemez. Gün Sazak da Yüksel İnşaat ın ortaklarından. Bence, Ömer Sunar ve Gün Sazak ın öldürülmeleri olayında ortak yanlardan biri de buydu... Benim bildiğim kadarıyla her iki cinayet de bugüne kadar çözümlenemedi. YARIN: YAZICIOĞLU NA ŞKENCE YAPMADIK SUNAR VE SAZAK SU KASTLARI Ortak nokta aynı şirket Ş eker Bankası Genel Müdürü Ömer Sunar, 1979 da evinde vurularak öldürülmüş bulundu. MHP Genel Başkan Yardımcısı, eski bakanlardan Gün Sazak da 1980 de uğradığı bir silahlı saldırı sonucu öldürülmüştü. Her iki olayın soruşturması da belli bir sis perdesi arkasında kalmıştı. Gün Sazak Dedektif Naim Tatar ve arkadaşları silah kaçakçılarının peşinde: Kastamonu, Ankara 4. Kolordu Sıkıyönetim Komutanlığı bölgesine bağlıydı. Bölgede çalışmalar yaptık. Sağcıların gerçekleştirdiği eylemlerde kullanılan silahların seri numaraları ile sol eylemcilerde ele geçirilen silahların seri numaralarının çok yakın olduğunu belirledik. Yaptığımız sorgulamalarda, Kastamonu da silahların, jandarma ile emniyet arasında bir bölgede açıkta satıldığını, silahları sağlayanın da Akman Tevfik adlı bir kişi olduğunu belirledik. Akman Tevfik in, Tevfik Akmanoğlu adlı bir kaçakçı olduğunu belirledik. Adamlarından biriyle anlaştık. Kastamonu ya yakın bir köydeki evini gösterdi bize. Büyük tahta kanatlı kapılı bir evdi. Kapıyı genç bir kız açtı. Bize yardımcı olan kişi Akman nerede, bize biraz malzeme lazım dedi. Ben kapının dışındaydım. Kız birden ayağıyla kapıya vurdu, kapı kapandı. Ben dışarıda kaldım. Dışarıdaki adamlara haber vereyim diyene kadar Tevfik Akmanoğlu kaçtı, yakalayamadım. Öyle moralim bozuldu ki. Merkez Komutanı, Havacı Kurmay Albay dı. Dedi ki, Bunlar kaçakçı, 35 milyon verir. Siz kasti kaçırmışsınızdır dedi. Açı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle