17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHUR YET 18 EK M 2010 PAZARTES 6 HABERLER BİLİM ve SİYASET ORHAN BURSALI CHP Üzerine Özlem, gazete elinde, nasıl bu kadar uç noktada bir eleştiri yazarsın, diyerek gözleri çakmak çakmak çevremde dönüp dolaştı. Karikatürlerdeki gibi, yemek kazanı içine atılmış beyaz adam gibi hissettim kendimi. Bazı CHP’liler de benzer tepki gösterdiler. Beni şikâyet edenler, gazete almayacağım diyenler, tıpkı bugünkü iktidarın, sevmediği medya ve yazarlar üzerindeki baskıları gibi, kelle isteyenler... Bunlardan birine dedim ki, umarım bu anlayışta bir CHP iktidara gelmez! Beni gizli veya açık AKP’li sayanlar da çıktı! Onların ileri ölçüde gelişmiş zekâlarına buradan selam gönderiyorum! Yazımı çevresine göndererek protesto edin, telefon edin diyenler de oldu. Bir okur aradı, terbiyelice dedi ki, Orhan Bey; CHP ülkeyi yönetemez, Türkiye iki yıl kaybeder, sözlerinizle ayıp ettiniz. Dört tane peş peşe CHP yazısı yazdım, hepsini okudunuz mu? Hayır, bu hafta gazete okuyamadım... Ama ayıp ediyorsunuz, yazıları okumuyorsunuz, bütünlüklerini görmüyorsunuz, ayrıca son yazının yazılış amacını anlamıyorsunuz, son cümleye takılıp kalıyor ve telefon açıyorsunuz.. Oldu mu şimdi, yakışıyor mu size!? ?? Bazı CHP’liler şu görüşteydi: “Hele iktidara gelelim, sonrasına bakarız...” Bazıları “Diğer partiler hazırlıklı mı geliyorlar da böyle yazı yazıyorsun..” diyordu!!! Telefon edenlerin ve eposta gönderenlerin çoğuna yanıt vermeye çalıştım... Bir noktada da kestim, olay kendi açımdan tamamen anlamsızlaştı. Onlara kısaca derim ki, “İktidara gelebilirsiniz, ama orada kalamazsınız...” İyi oldu, yazıyı yayanlara teşekkür, böylece bir dizi CHP’li hem Cumhuriyet’ten hem de bu köşeden haberdar oldu! Şüphesiz, yazının ruhunu okuyanlar çoğunluktaydı... Aşağıda önce aleyhte bazı tipik seçmeler sunuyorum. İsimleri saklıyorum. “14.10.2010 tarihli, CHP Ülkeyi Yönetebilir mi? başlıklı yazınızda ne yazık ki çok kısır düşünerek ve sorumsuzca bir sonuca varmışsınız. Bu ülke 9 yıldır hâlâ önüne konan yazılarla ancak düzgün konuşma yapabilen bir başbakanla, iktidara geldiğinde çok büyük bir kısmının hiçbir devlet deneyimi olmadan bakanlığa gelen bir kadro tarafından yönetiliyor! CHP içindeki birçok deneyimli kişiyi nasıl görmezlikten gelebilirsiniz? Yazdıklarınızın bir inandırıcılığı ne yazık ki yok. Üstelik yazılarınızı devamlı ve ilgiyle izleyen biri olarak hayal kırıklığına uğradım. Bu konuda biraz daha derinlemesine düşünmenizi tavsiye ederim.” “Bu durumda AKP’den başka birine şans verme ihtimali kalmıyor ki? Bu bakış açısı ile seçim yapmanın da bir anlamı yok.” “CHP bugün iktidara gelse, 2 yılı boşa gider bu ülkenin! derken cidden samimi misiniz? Yani devleti kuran, devrimleri yapan ve ülkeyi 20 yılı aşkın dünyaya örnek bir şekilde yöneten bir CHP, bu ülkeyi 2 yıl bile yönetemeyecek ise; ülkeyi kimin yönetebileceğine inanıyorsanız söyleyin lütfen, biz de O’nun lehine çaba gösterelim! Sizi yıllardır (62 yaşındayım.) zevkle, yararlanarak okurum. Lütfen yapmayın. ‘Acı söylemenin şimdi tam zamanı..’ değildir!” Makalenin ruhunu anlayan okurlardan da iki mesaj: Bir okur, yazıyı kendi eposta listesine gönderirken şu notu ekliyor: “Sayın Bursalı’nın tespitlerine katılmamak elde değil. Bence çok kritik noktaları özetlemiş. CHP’nin gerekli dersleri çıkarması ve hazırlıklarını tamamlaması için hiç zaman kaybetmemesi gerekiyor...” Bir diğeri: “Yazılarınızı düzenli sayılabilecek bir şekilde takip ediyorum. Bilimin gündelik yaşama uygulanması konusundaki; gerek Bilim ve Teknoloji ekindeki yazılarınız gerekse gazetedeki köşe yazılarınız bu ilgimi sıcak tutuyor. Son günlerde CHP üzerine yazdığınız yazılarınızı da bu tutumun bir devamı olarak algılıyorum. Yazılarınızın görüyorum. Son yazınızda, bunun daha da yoğunlaştığını söyleyebilirim. Makalelerinizin içeriğini değerlendirmekten çok, yapmak istediğinize odaklandığımda, sizi tebrik etmek gerektiğini düşünüyor; aklınıza, yüreğinize, kaleminize sağlık diliyorum. Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, şiarının hakkını verdiğimizde bu ülkenin çözülemeyecek sorununun olmadığına sanırım siz de katılıyorsunuz: Ki yazılarınızda sürekli buraya dikkat çekiyorsunuz. Kolay gelsin...” Yerimiz bu kadar. Ama bitmedi! RTÜK üyeliği için seçim ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Genel Kurulu’nda, CHP kontenjanından RTÜK üyeliğine seçilen Mehmet Dadak’ın vefatı nedeniyle boşalan üyelik için yarın seçim yapılacak. CHP, RTÜK üyeliği için Korkmaz Alemdar ve Recep Bülent Tarhan’ı aday gösterdi. Genel kurulda, bu hafta MHP’nin Türk sporunun sorunlarının ve çözüm önerilerinin belirlenmesi için verdiği araştırma önergesi de yarın görüşülecek. Müzakerelerin ardından Meclis Araştırma Komisyonu kurulacak. Genel kurulda, çarşamba günü Sayıştay Yasa Önerisi’nin görüşmelerine devam edilecek. çoğaltmaktadır” dedi. Memurun sınav kâbusu ANKARA (ANKA) Memurların, terfi etmelerini sağlayan görevde yükselme sınavlarının güçlüğü nedeniyle mağdur olduğu belirtildi. Sınavlarda uygulanan 70 barajı nedeniyle kadroların boş kaldığına dikkat çekilirken, son olarak Sağlık Bakanlığı’nda yapılan Veri Hazırlama ve Kontrol İşletmenliği Sınavı’na giren 6 bin kişiden sadece 826’sı baraj puanı olan 70’i geçebildi. Atama yapılacak 2 bin kadronun 1174’ü boş kaldı. Ayrıca, memurluğa yükselmek için sınava giren 750 kişiden sadece 25’i barajı geçebildi, 225 kadro boş kaldı. Şoförlük için açılan 250 kadrodan ise sadece 59’unu çalışanlar sınav sonucu kazanabildi. 201 kadro boş kaldı. Bakanlık Müsteşarı Nihat Tosun, sorunu çözeceklerini kaydetti. TP’nin Ankara bölge toplantısı ANKARA (AA) Türkiye Partisi Genel Başkanı Abdüllatif Şener, Ankara Bölge Toplantısı’nın açılışında, iktidarın politikalarını eleştirdi ve “Bu ülkedeki seçmenin yüzde 60’ı etkili bir fısıltıyla doğrunun nerede olduğunu görür ve Türkiye Partisi’ni iktidara taşır” dedi. Şener, iktidarın yanlış uygulamalarıyla ekonomi politikalarını yabancılaştırdığını ifade ederek “Mevcut iktidar, uluslararası sermayenin bir formülüdür. Uyguladığı politikalar yabancı çıkarlarına göre şekillenmektedir” diye konuştu. Şener, partililerden genel seçimlere kadar olan süreyi iyi değerlendirmelerini ve etkili bir çalışma yürütmelerini de istedi. Islak imza davası İstanbul Haber Servisi Deniz Piyade Kurmay Albay Dursun Çiçek’in imzaladığı iddia edilen “İrtica ile Mücadele Eylem Planı”na ilişkin davaya 1.5 aylık aradan sonra bugün Silivri Cezaevi bitişiğindeki duruşma salonunda devam edilecek. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen davanın 31 Ağustos’ta görülen oturumunda sanık Ulusal Kanal İstihbarat Şefi Ufuk Akkaya tahliye edilmişti. Eski İstanbul Belediye Başkanı ve Vakfı Yeditepe Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Bedrettin Dalan’ın firari sanık olduğu davada, halen Kurmay Albay Dursun Çiçek, emekli subay, avukat Serdar Öztürk ve Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım tutuklu yargılanıyor. ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Ankara Barosu’nun ye ni Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, üniversiteler, medya ve baroların bas kı altında olduğunu, kurumlara sessiz lik çöktüğünü belirterek “Bu ülke gi derek ama hızla totaliter, bütün ik tidarın tek elde, tek kişinin veya bir yönetici zümrenin elinde toplandığı bir sisteme kayıyor. Farklı görüşle re, iktidarı eleştiriye tahammül yok” dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdo ğan’ın HSYK’deki istifalarla ilgili “Geç bile kaldılar” sözleriyle “mak sadığını aştığını” söyleyen Feyzioğlu, bunun yargıya müdahale olduğunu kaydetti. Türbanla ilgili İstanbul Üni versitesi’ne yazı göndermesi nedeniy le YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’ı “kınadığını” belirten Feyzi oğlu, “Siyaset çözümü üretmeden dayatmayla, diretmeyle çözüm ol maz” dedi. Prof. Feyzioğlu, gündeme ilişkin sorularımıza şu yanıtları verdi: HSYK’de yaşanan istifalar ve bu na ilişkin Başbakan Erdoğan’ın ‘Geç bile kaldılar’ sözlerini nasıl değer lendiriyorsunuz? İstifa bir haktır, aynı zamanda da de mokratik bir tepkidir. Sayın Başba kan’ın “Geç bile kaldılar” şeklindeki açıklaması ise maksadı aşmıştır. Çün kü eğer bu ülkede yargı bağımsızsa, hü kümet yargının bağımsız olmasını arzu ediyorsa, yargının özlük haklarını yö neten en üst kurulla ilgili bu şekilde he def gösteren açıklamalar yapmaz; yap maması gerekir. Bu dahi yargıya mü dahaledir ve HSYK faaliyetlerine kuş kuyla yaklaşıldığını göstermektedir. ‘Sistem bu telkine açık’ Adalet Bakanlığı’nın açıkladığı HSYK yasası taslağını nasıl buldu nuz? Kurula beş üye Yargıtay ve Danış tay’dan gelecek. 10 üyeyi de ilk dere ce hâkim ve savcıları seçecekler. Tas lağa göre, 5 üyeyle ilgili soruşturma aç ma izni verme yetkisi bakanda değil. 10 üyeyle ilgili ise soruşturma açma izni verme yetkisi bakanda. Düşünebiliyor musunuz bir heyetin üyeleri arasında statü farkı var. O zaman bu üyelerin ta rafsız ve bağımsız bir şekilde Adalet Ba kanı’nın telkinlerine direnecek güçte ka rar vermelerini sistemsel olarak bekle yebilir misiniz? Sistem bu telkine açık tır. İkincisi bu 10 üye 4 yıllık görev sü releri bittiğinde kadroları neredeyse oraya geri dönecekler. Dönmemek için ellerinde tek çare var. Adalet Bakanı’nın kendilerini bakanlık teşkilatında bir bürokratik göreve ataması. Hal böyle olunca Ankara’da kalmak isteyen üye ler Adalet Bakanı’nın telkinine acaba ne kadar hayır diyebilirler? Uyum kanu nunda o üye 4 yıl sonra hangi mahke mede görev yapmak istiyorsa verin o mahkemede görevi bitsin. Niye yap mıyorlar? 10 üyenin idareye bir şekil de dolaylı da olsa bağımlı veya telkine açık olmasını istedikleri için yapma dıklarından endişe ediyorum. ‘Ülke tek kişi sistemine kayıyor’ Ankara Barosu Başkanı Prof. Feyzioğlu, kurumların baskı altında olduğunu, farklı görüşlere tahammül olmadığını söyledi ‘SON UYGULAMALAR ENDİŞELENDİRDİ’ Bir de Anayasa Mahkemesi’ne iki yeni üye seçildi... Siyasi yönü baskın olmayan üyelerin hâkim olarak seçilmesini arzu ediyoruz. Ancak son uygulamalar bu yönde bizi endişelendirmiştir. Herhangi bir siyasi partiye doğrudan hizmet etmiş, bünyesinde yer almış kişilerin mahkemede üye olması doğru değil. Sonuçta bu mahkeme Yüce Divan sıfatıyla ceza yargılaması yapacak. Bize bu konuda esaslı örneği Türkiye Barolar Birliği’nin önceki başkanlarından merhum Özdemir Özok veriyor. Özdemir Özok, CHP’nin kayıtlı üyesi olduğu için Anayasa Mahkemesi üyeliğini kabul etmemiştir. Öyleyse bize düşen bu örneği takip etmektir. ‘BASKICI UYGULAMALAR’ Üye seçilen Afyon Barosu Başkanı Celal Mümtaz Akıncı, AKP’ye kapatma davasına karşı çıkmıştı... Kişiler üzerinden konuşmak istemiyorum. Ama ben bir siyasi partinin kapatılmasına karşıyım. Çünkü bunda zerre kadar bir fayda görmüyorum. Çözümü hem hukukta hem sandıkta arayalım. Çözümü; yargı bağımsızlığında, bağımsız medyada, basın üzerinde doğrudan veya dolaylı sansürün kaldırılmasında, üniversitelerin özgür düşünceye kavuşturulmasında, üniversiteler üzerindeki hükümet ve YÖK baskısının kaldırılmasında arayalım. Neden korkuyorsunuz üniversiteler üzerindeki baskıyı kaldırmaktan? Bırakın öğretim üyeleri özgürce konuşsun. ‘ÜNİVERSİTEDE DEMOKRASİ YOK’ Sizce konuşmuyorlar mı? Tabii ki konuşmuyorlar. Bırakınız rektörleri üniversiteler kendileri seçsin. Bugünkü seçim sisteminin neresi demokrasi? Kimi kandırıyorsunuz? Üniversitelerde demokrasi yok. Ayrıca bu ülkede barolar da suskun. Özellikle taşra baroları Adalet Bakanlığı karşısında nedendir bilinmez daha sessiz. Bu sessizlik bütün kurumların üzerinde yok mu? Bütün kurumların üzerine çöküyor tabii. Akşam haberlerini açın. En önemli TV kanallarında saatlerce filanca futbolcunun nasıl ağladığı, falanca düğünün neden bozulduğu, nişanın neden atıldığı yorumcular tarafından tekrar tekrar tartışılıyor. Neden? Çünkü bu ülkede eğer gündemi objektif bir şekilde tartışmaya başlarsanız başınıza iş geliyor. Böyle bir endişe var. Tehlikesiz olanlar kaynanagelin programları... İktidarla iyi olmak gibi bir zorunluluk olur mu? Peki konuşulamayan konular neler? Konuşulamayanlar bu ülkenin giderek ama hızla to taliter bir sisteme kayışı. Maalesef ülke, bütün iktida rın tek elde toplandığı, tek kişinin veya bir yönetici züm renin elinde toplandığı bir sisteme kayıyor. Farklı gö rüşlere, iktidarı eleştiriye tahammül yok. İnsanın ikti darla iyi geçinmek gibi bir zorunluluğu olur mu? Bu ülke anayasasını değiştirdi. Hem de çok ciddi bir değişiklikti. Ba na birisi çıksın anayasa deği şikliği sürecinde bu ülkenin üniversiteleri şöyle tartıştı lar desin. Birisi de çıksın bu ülkenin baroları, Barolar Birliği şunu yaptı desin. Desinler ben özür dileye ceğim. Bu ülkenin bazı üniversiteleri önümüzdeki 150 yıllık süreci etkile yecek anayasası değişti rilirken Brezilya anaya sasının bilmem kaçıncı yılını kutladılar. Ama anayasa değişikliği sü recini tartışmadılar. Et kili tartışmadan söz ediyorum. Tavır al maktan söz ediyorum. Son günlerin tartışılan bir konusu da üniversitelerde türbanın ser best bırakılmasına ilişkin yaşanıyor. Siz nasıl ba kıyorsunuz bu tartışmalara? Bu konuda Ankara Barosu olarak bir çalışma baş lattık. Gerekli incelemeyi yapıyoruz. Kamuoyuyla da paylaşacağız. Türban veya örtünme konusu Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve AİHM kararlarıyla çözülmüş durumdadır. Şimdi sapla samanı gelin birbirine karış tırmayalım. Türban konusu siyaseten tartışılmasın de miyorum. Tam tersine yetti, bıktık, tartışılsın ve çö zülsün. Türban sorunu bu ülkede çözülsün ki biz artık 21. yüzyılın sorunlarıyla uğraşalım. Siyaset kurumu tür banı çözmeden, yargı kararlarında hiçbir değişiklik ol madığı bir ortamda YÖK Başkanı’nın üniversiteye tür banlıları alacaksın şeklindeki yazısını üzüntüyle kar şılıyorum, kınıyorum. Siyaset bu çözümü üretmeden dayatmayla, diretmeyle çözüm olmaz. ‘Herkes görüşlerini masaya koymalı’ Peki, siyaset nasıl tartışmalı? Öncelikle tartışan tarafların görüşlerini net bir şe kilde masaya koyması lazım. Türbana özgürlük diyen nereye kadar özgürlük diyor? Kamu hizmeti veren açısından da türban taksın diyor mu de miyor mu? Örneğin bu görüş teki kişiler devlet has tanelerinde türbanlı dok tor, adliyede türbanlı hâkim istiyor mu? Ben kamu hizmeti veren ki şiler türban takmasın di yen bir kişiyim. Yani bir adımı kabul ettirdik ten sonra arkadan ikin ci adım gelecek endişe sini taşıyorum. Önce sa mimiyet istiyorum. Üni versitelerde türbana evet dedik. Üniversitede ser best diye lisede de ser best olsun denecek mi? Lisede serbest, ilkokul da da serbest olsun de necek mi? Siyaset bunu tartışırken ne istediğini bir ortaya koysun. Görüşleri ni koysun, ben de değerlendireyim. Benim istediğim garanti şudur: Başını örtmek istemeyen öğrenciye siz nasıl güvence vereceksiniz? Burada ne Cumhurbaşkanı, ne Başbakan ne de YÖK Başkanı’nın sözü bana ye ter. Bana somut icraat gerekir. Nasıl güvence vere ceksiniz? Türkiye sadece Ankara ve İstanbul gibi bü yük şehirlerden ibaret değil. Taşra üniversitelerinde nasıl bir güvence vereceksiniz? Kaldı ki büyükşehir üniversitelerinde de sıkıntı var. Fotoğraflar: NECATİ SAVAŞ [email protected] ‘Tutuklular serbest bırakılsın’ İstanbul Haber Servisi Sosyalist Parti (SP) üyeleri, “Devrimci Karargâh” soruşturması kapsamında tutuklananların serbest bırakılması istemiyle Taksim tramvay durağında basın açık laması yaptı. SP İstanbul İl Örgütü üyesi Gök han Taşyakan, merkez yürütme kurulu fahri da nışmanı Mahir Sayın’ın yurtdışında bulunması nın belirli basın kuruluşlarında bilinçli olarak Devrimci Karargâh örgütü ile ilişkilendirilmek istendiğini belirterek “Soruşturma kapsamında tutuklanan yöneticiler serbest bırakılmalı” dedi. Döner sermaye yönetmeliğine dava ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Sağlık Sen sağlık personelinin döner sermaye ödemele riyle ilgili yönetmeliğin bazı hükümlerinin iptali istemiyle Danıştay’a dava açıldı. Dava dilekçe sinde, nöbet ve icap nöbetlerinin de mesai dışı çalışma sayılarak döner sermaye ödemelerine yansıtılması ve ilgili yasa hükmünün, iptali için Anayasa Mahkemesi’ne götürülmesi talep edildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle