16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU İnsanlar 1 Atatürk Havalimanı nın Dış Hatlar Terminali ndeyim. Saat sabahın yedisi; bir bankta oturmuş, insanları izliyorum. Yanımdaki bankta bir adam yatıyor, ayakkabılarını çıkarmış, çıplak ayakları esmer. Çantasını başının altına yastık yapmış, hafiften horlayarak uyuyor. Bir Arap olmalı. Çünkü çoğunlukla onlar, Pakistanlılar, Bangladeşliler bir de Hindular böyle sere serpe yatıyorlar diledikleri yerde. Adam bir ara sıçrar gibi oluyor; korkulu bir rüya görüyor, diye aklımdan geçiriyorum. Sonra, onu rüyasında korkutan şey ne olabilir, sorusu takılıyor kafama. Tam o sırada önümden sarışın, yaşlı bir çift geçiyor, adamın yattığı bankın önüne geldiklerinde ikisinin de yüzleri ekşiyor, kadın, gördüğünden tiksindiğini belli eden bir anlatım takınarak yanındaki erkeğe yüksek sesle bir şeyler söylüyor. Çift, İskandinav ülkelerinden birinden olmalı. Kulağıma çalınan sözcüklerden bu kanıya varıyorum. Dünyanın bir yerindeki insanlar için doğal olan, bir başka yerindeki insanlar için aykırı hatta tiksindirici olabiliyor. Oturduğum bankın öbür yanındaki boşlukta yaşlıca bir erkekle bir kadın, yanlarında da başı türbanlı, pembe yanaklı bir kız çocuğu var. Kadın oldukça şişman, başı yazmalı, allı güllü, uzun bir etek giymiş altına, üzerinde kavuniçi merserize bir kazak, onun üzerinde de fıstık yeşili, yünden elişi bir hırka var. Bir renk cümbüşü! Kızın üzerinde yakası kapalı, uzun, kirli sarı renkte bir pardösü var. Ayakları çorapsız; bej renkli, küt topuklu, burnu gereğinden fazla açık ayakkabılardan başparmakları dışarı taşmış, küçük birer patlıcanı andırıyorlar Kolunda ayakkabılarının renginde bir çanta var. Adam ise tıknaz ve sert yüzlü, üzerindeki, pantolonu diz yapmış kahverengi takımın içinde bir de aynı kumaştan yeleği var. Siyah gömleğinin yakası açık Elindeki 33 lük tespihi tek aksesuvarı. Büyük olasılıkla saati de vardır ama görünmüyor. Kadın kıza hiç durmaksızın bir şeyler anlatıyor; kız da başı hep önde dinliyor, arada bir kafasını sallayarak dinlediklerini onaylıyor. Duyabildiğim kadarıyla kadın kızcağızın kaynanası olmalı; bir ara susar gibi olunca kız artık gelin diyebiliriz kafasını kaldırıp gözlerini çevrede gezdiriyor, sonra karşıdaki gümrüksüz satış mağazasının geniş kapısında beklemeye kalıyor gözleri. Çok geçmiyor, beklediği yerde yaşı en fazla yirmi olan bir delikanlı beliriyor ve onlara doğru geliyor, elinde iki plastik torba var. Kız başını yeniden öne eğiyor. Kadın yüksek sesle, Nerede kaldın? diye sitem edip Kasada bekledim karşılığını alıyor. Delikanlının jöleli siyah saçları bir kirpinin sırtını andırıyor. Kumlanması abartılmış, gribej karışımı renkte, dar mı dar bir kot pantolon var altında. Ayaklarında da burunları uzun yarış kiklerinin sivri burunlarına benzer taba renkte, krokodil desenli ayakkabılar var. Siyah kemerinin aslan başlı pirinç tokası el büyüklüğünde. Yukarıdan üç düğmesi açık, önü fırfırlı beyaz gömleğinin üzerine siyah kumaştan dar bir ceket giymiş. Giysileri ve davranışlarıyla tipik bir l Allemagne varoş genci. Anası babası ona haytalıktan belki kurtulur umuduyla köyden dini bütün bir kız almışlar. Görüntü bu. Çocuğun da kızın da çok yakın gelecekteki mutsuzlukları aileleri tarafından programlanmış. Kadın hiç kuşkusuz geliniyle övünecek komşuları arasında, delikanlı büyük olasılıkla haytalığını sürdürecek, kızın yılları ise kaynanasının bitmek tükenmek bilmeyen dırdırından biraz olsun kurtulurum umuduyla, işsiz fakat iş aramaya da niyetsiz kocasının yolunu beklemekle geçecek. Delikanlı geldikten bir süre sonra uzaklaşırlarken arkalarından bunları düşünüyorum. Yan komşum uyandı, daha doğrusu iki kadın tarafından uyandırıldı. Kadınlardan biri genç, öbürü yaşlı. İkisinin de üstlerinde kara çarşaf, yüzlerinde peçe var. Yalnızca gözleri görünüyor. Kadınlardan birinin yaşlı olduğunu kamburundan anlıyorum. Varsayımım doğruymuş, Arapça konuşuyorlar. Adam uyku sersemi, ayaklarını indirip kadınlara yer vermek aklına gelmiyor. Belki de bu aklına hiç gelmeyen bir davranış, bilemiyorum. En iyisi gidip bir kafede oturmak. Kalkıyorum. [email protected] www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Aklı Başında Projeler Başbakan ın İstanbul için çılgın projelerim var sözü, dün gece Kanal B deki İmar Dosyası nın konusuydu. Konuklar ise mimarlığımı zın saygın temsilcilerinden Ersen Gürsel ile Veli Behruz Çinici ydi... İki duayen ko nuyu, siyasetçiler ve kamuo yundaki kent kültürü yok sunluğu nu da sorgulayarak irdelediler. Çünkü çağdaş kent kültürü için kentli görünmek yet miyor. Özellikle şu yağma ortamında gerçek kentli ola bilmek için; her türlü mi marlık eyleminin, çevreyi ve toplumsal hakları göze ten, kentin tarihsel ve doğal kimlik değerlerinin yaşatı larak korunmasını öngören bir plana dayanması bilinci de gerekiyor... Başbakan ın sözü üzerine gazeteleri kaplayan olası çıl gın projeler in tümü ise ken tin planlama ilkelerine uy gunluğu şöyle dursun, asla mimarlık ve şehircilik açı sından kabul edilebilir yanla rı ol a mayan uydurma re simler Mimar Sinan Genim in, kente yeni bir su yolu ka zandırma adına Haliç ten ku zeye gidip Boğaziçi ne bağ lanarak Beyoğlu, Beşiktaş, Şişli, K ğıthane ve Sarıyer ilçelerini ada ya dönüştüren 100 m. enindeki kanal tek lifi ise Başbakan beğenmiş ol sa bile, plansız lığın danis kası.. Habertürk07 Ekim 2007 Gürsel ile Çinici nin de ğerlendirmeleri, hem Başba kan a hem de o çılgın proje leri merakla bekleyenler ve hayali resimlerle plansız projeler üretenlere özetle şu tavsiye yi içeriyordu: İs tanbul un ve tüm kentleri mizin çılgın değil aklı ba şında projelere ihtiyacı var. Bunun için de yine İstan bul un öncelikle plansızlıktan kurtarılması gerekiyor. Akıllı ve akılsızlar Peki, aklı başında pro je ler nelerdir? Örneğin Marmaray ak lı başında bir projedir Çün kü hem planlama ilkelerine uygundur; hem de otomobil yerine insanın ulaşımı nı sağlayarak, İstanbul u kilit leyen bireysel ulaşım çılgın lığını tedavi edecektir. İçin den deniz geçen bir metro polün uygar bir toplu taşıma sistemine kavuşması, İstan bul a özel ilgisi bilinen Baş bakan ın da öncelikli çabaları arasında yer almalıdır. İDO nun Trakya dan Anadolu ya ya da tersi ge çen kamyon ve TIR ları Am barlı dan Bandırma ya RO RO gemileriyle 3 saatte taşı ma projesi de aklı başındalara örnektir. Böylece 3. köprü bahane sini de ortadan kal dıran; köprüden geçildiğinde 810 saatte gidilecek yerlere 45 saatte ve doğaya zarar vermeden varılmasını sağ layan bu projeyi de Başba kan ın ve kamuoyunun des teklemesi gerekmi yor mu? Bunlara karşın, Anadolu yakasın dan Avrupa yaka sına planlanan de niz altından oto mobil tüneli ise çılgınlık bir yana, akıl ve mantık dı şı projelerin baş larında geliyor. Otomobilden arın dırılması hedeflenen Suri çi ne bağlanarak günde bin lerce otomobili tarihi doku ya pompalamanın hangi akıl la tasarlandığını UNESCO bile sorguluyor! Artık mahalle aralarında bile yükselen gökdelen ko nutları rezidanslar da şe hircilik açısından akıl yok sunu projelere örnek göster mek mümkün; ancak, bu ka tegorinin şampiyonu hiç kuş kusuz 3. köprüdür. Bütün üniversitelerin ve uzman meslek kurumlarının yüzler ce nedenle yanlış buldukları bir projede ısrarlı olmak, acaba hangi beklentinin ürü nüdür? Sözün kısası, Başbakan ın çılgın projelerinden çok da ha çılgın uygulamalar İstan bul u bitirmek üzereler Devleti yönetenlerin bunları durdurmak yerine kenti daha da yaşanılmaz hale getirme ye aday fantezi lere kafa yormaları asıl çılgınlık değil midir? SAYFA CUMHUR YET 10 EK M 2010 PAZAR 16 KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK K MİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMİH POROY HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ [email protected] Çılgın lıkta yapay adalar da varmış! BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1 ABD de, atom bombası nın ilk kez de nendiği yer olan kent. 2 Osman lılarda gece bek çisi... Bir müzik sesini belirtme ye yarayan işa ret. 3 Avcının saklanıp av hay vanı beklediği yer... Tahtadan yapılan üflemeli bir çalgı. 4 Aldatma işi, hile... İri ve boru biçi minde beyaz ya da sa rı renkli çiçeği olan bir süs bitkisi. 5 Yu murta biçimli ve sekiz delikli bir tür flüt. 6 Doğuştan olmayıp sonradan ortaya çıkan durum... Bir nota. 7 Toplanan üründen artakalanlar... Demiryolu. 8 Büyük ve süslü çadır... Beyşehir Gölü nde bir ada. 9 Sıcak bölgelerde yetişen, etli ve kalın yapraklı bir bitki. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1 Antalya yöresine özgü, kaburga eti ve pirinçle ya pılan bir yemek... Alın ya da boynuzla vuruş. 2 Kür kü değerli bir yaban kedisi... Soyundan gelinen kim se. 3 İçine başka bir sıvı karıştırılmamış içki... Türk müziğinde, bir doğaçlamanın ya da bir yapıtın sona er mesi. 4 İskambilde bir k ğıt... Ateş karıştırmaya ya rayan demir çubuk. 5 Toplanan süprüntüleri alıp at makta kullanılan saplı kap. 6 Çözümleme... Eski dil de su. 7 Ankara yakınlarında küçük bir göl... Tanrı. 8 Yapısına girdiği sözcüğe kendi kendine anlamı katan yabancı önek... Acele, ivedi anlamında yerel bir sözcük. 9 Doğu Anadolu nun Irak sınırı yakının da yüksek bir dağ... Değerli madenlerin saflık derecesi. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 E K Ş İ D E R E M A U N T Ö R E E L E R İ T E M N E D B E A M A D N O T E R N E T A L O N T E R A U R A R T E K E İ A N E T R E K K İ N G 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] DAVID APGAR Besbelli yaşananlar o kadar kendine özgü ki, ol sa olsa tek bir ülkeye uyabilir. İyi ama bu ülke ne resi? Bu ülkede insanlar, bunaltıcı sıcaklarla geçen yaz boyunca genel olarak yargının, özel olarak da yük sek yargının siyasileşmesi üzerinden hararetli bir tartışma yaşadılar. Bir taraf varılan sonucun siya sileşmenin dozunu arttırdığından, diğer taraf da azalttığından yüzde yüz emin. Bu tartışmanın ardında, din ile siyaseti birbirinden ayıran bir anayasal düzende muhafazak r partinin dine kucak açması yatıyor. Sağ cenahta dinin ağır lık kazanması şaşırtıcı bir zamana denk geldi: Mu hafazak r parti, işsizliğin yüzde 10, vasıfsız işgü cü söz konusu olduğunda daha da yükseklerde ol duğu koşullarda, ücretsiz dinsel eğitim veren okul sayısını arttırma gibi konulara yoğunlaşmış du rumda. Birçokları muhafazak r partinin dindarlı ğı kışkırtmadığı, zaten yükselmiş olan dini duy gulara uygun davrandığını düşünüyor. Yakın geç mişte ilk kez aileler tatil günü sofralarında sakin sa kin siyaset konuşamaz hale geldi. Ve din, aile bü tünlüğü açısından sosyal statü ya da siyasi eği limlerden çok daha fazla ayrıştırıcı bir rol oynuyor. Ülkenin nereye gittiği konusundaki kutuplaşma, son altmış yılın en yüksek noktalarına ulaşmış durumda. Ne de olsa ekonomik zorluklar siyasi partilere ekonomik olmayan konulara yoğunlaşmak için bol miktarda gerekçe sunmakta. İşsizlik, tüm toplum kesimlerinde huzursuzluğa yol açacak kadar yük sek düzeylerde seyrediyor ve hükümeti bir şeyler yapmaya zorluyor. Ancak mevcut kamu harca maları ve Merkez Bankası borçları sürdürülebilirliği olmayan oranlarda artmakta. Bu durumda hükü metin elinden gelen her şeyi yapmaya çalıştığını gö rüyoruz. İşsizlik sorununun da ötesinde bölünmeyi daha da derinleştirici bir olgu söz konusu. Sahil kesim leri ile iç kesimler büyük kentler ile küçük kasa balar arasındaki yaşam standartları farkı hiç bu ka dar büyümemişti. Sanki farklı dünyalardan iki fark lı ülke yan yana yaşıyor gibi. Bu acımasız toplumsal ve ekonomik gerçekle rin nedenleri, ufuk çizgisinin ötelerinde bir yerden kaynaklanıyor olabilir. Bir milyardan fazla en dü şük ücretlerle çalışan insana sahip bir süper güç, bütün sektörlerde büyük ilerlemeler sağlıyor ve bel li başlı pazarlarda rekabet ediyor. Bu süreç, kendi ülkelerinde en çok işe ihtiyacı olan insanların işsiz kalmasıyla sonuçlanıyor. Bu yeni süper gücün yükselişi devam ettikçe, onunla rekabet edebilmenin yollarını düşünebilmek bile çok zor. Kimileri dindarlıktaki artışın, dünyanın öteki ucundan gelen bu görünmez güç karşısında in sanların korkuya kapılarak verdikleri tepkinin bir sonucu olduğunu düşünüyor. Öyleyse soralım: Bu ülke Türkiye mi, ABD mi? Bu iki ülkeyi yan yana koyduğunuzda şaşırtıcı ben zerliklerle karşılaşıyorsunuz. Her iki ülkenin bir birine paralel yollardan ilerlediği gerçeğinden Türklerin de, Amerikalıların da öğreneceği çok şey var. ABD Çin den gelen tehditle karşı karşıya iken Türkiye nin de özellikle Ortadoğu da Hindis tan dan gelen tehditle karşı karşıya olduğunu gör mesi gerekiyor. Zaman, ekonomi politikasını oluş turma konusunu bir gurur meselesi yapma zama nı değil. ABD nin de, Türkiye nin hiç de Batı ya sırtını dönmekte olmadığını, tersine sadece, tıpkı ABD de olduğu gibi iç baskılara tepki veriyor ola bileceğini anlaması gerekiyor. Ancak Türkiye ve Amerika nın yaşadığı sorun lar arasındaki benzerliğin en somut yansıması, Baş bakan Erdoğan ın siyasetin yargı üzerindeki kontrolünü arttırarak yürütmeyi güçlendirebilece ği gibi yanlış bir düşünceye sahip olmasıdır. Yüksek Mahkeme nin siyasileştirilmesinin, ABD de tam tersi bir sonuca yol açtığını unutma mak gerekiyor. Evet, ABD de yüksek mahkeme ye birdenbire siyaset enjekte eden bir anayasa değişikliği söz konusu değildi. Ama 1990 ların sonunda muhafazak r yargıçlar, Rehn quist, Scalia, Thomas, O Connor ve Kennedy, büyük ölçüde Cumhuriyetçi Parti nin siyasi ter cihlerinden yana oy kullanmaya başlamışlardı. Son ra da aynı yargıçlar, anayasal hakkı olduğu halde, Florida Eyaleti Yüksek Mahkemesi nin 2000 de ki Başkanlık seçimleri sırasına eyalette kullanılan oyların yeniden sayımı yönünde karar almasını en gellediler. Eğer yeniden sayım yapılsaydı, 25 Florida de legesinin oyunun, ihtilaflı eyalet dışında 266 ya 246 olarak şekillenmiş oy dengesini Başkan Yardım cısı Al Gore un lehine değiştirmeyeceği ortaya çı kacaktı. Bu beş yargıç, Başkanlık seçiminin so nuçlarını etkileyebilecek bu müdahalenin gerek çelerini açıklarken verdikleri kararın hiçbir zaman emsal olarak kullanılmaması gerektiğini belirttiler. Birçokları için bu, siyasi olmadığı düşünülen bir mahkeme üzerinde siyasi güç kullanımı anlamına geliyordu. Dolayısıyla Türk hükümetinin strateji uzman larının kendilerine sormaları gereken bir soru var: ABD de siyasetin böylesine aleni bir şekilde Yük sek Mahkeme ye bulaştırılması yürütme erkini güç lendirdi mi, zayıflattı mı? Gerçekte oyların yeni den sayımını engelleyerek Bush yönetimi, kendi seçmenlerinin saygısını yitirmesine neden olabi lecek bir girişimde bulunmuştu. Ve unutmamalı dır ki, meşruiyetlerine yeterli güven duymayan hü kümetler, genellikle zaaflarını daha da arttıran ka rarlar alırlar. Meşruiyetinden baştan bu yana emin olamayan ve Usame bin Ladin in Tora Bora da mükemmel bir kapandan kurtulmasına seyirci kalmış olmanın kendisine getireceği bedeller nedeniyle kaygılı olan Bush yönetimi, Irak ta bir seçim savaşına girişti. Birçok, belki de çoğu yorumcu, Bush yönetiminin bir savaş hükümeti olarak yeniden seçilmeyi gü vence altına alma kaygısının, bu tercihin tek tu tarlılıkla savunulabilecek gerekçesi olduğu konu sunda birleşiyordu. Gerekçesi ne olursa olsun, 2005 te kamuoyunun gerekçelerini sorgulamaya başladığı andan itibaren savaş, ABD yakın tarihi nin en zayıf hükümetine yol açmaktan başka işe ya ramadı. Ama Başbakan Erdoğan ın hükümeti, ABD Yüksek Mahkemesi nin beş muhafazak r yar gıcının düştüğü tuzağa düşmek zorunda değil. Er doğan hükümeti, H kimler ve Savcılar Yüksek Ku rulu na farklı görüşlerden üyeler atayabilir. ABD de yaşanan ve bugün Türkiye deki gelişmelerle bir çok bakımdan benzerlikler gösteren deneyim biz lere, hükümetin HSYK yi siyasi yandaşlarla dol durarak kendisine yakın bir yargı gücü yaratabi leceğini, ama bunun bedelini büyük bir güç kay bıyla ödeyebileceğini gösteriyor. Bilin bakalım bu ülke neresi? Kendinize yakın yargı gücü yaratabilirsiniz ama bu, büyük güç kaybına da yol açabilir ABD de yaşanan ve bugün Türkiye deki gelişmelerle birçok bakımdan benzerlikler gösteren deneyim bizlere, hükümetin HSYK yi siyasi yandaşlarla doldurarak kendisine yakın bir yargı gücü yaratabileceğini, ama bunun bedelini büyük bir güç kaybıyla ödeyebileceğini gösteriyor. CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU İnsanlar 1 Atatürk Havalimanı nın Dış Hatlar Terminali ndeyim. Saat sabahın yedisi; bir bankta oturmuş, insanları izliyorum. Yanımdaki bankta bir adam yatıyor, ayakkabılarını çıkarmış, çıplak ayakları esmer. Çantasını başının altına yastık yapmış, hafiften horlayarak uyuyor. Bir Arap olmalı. Çünkü çoğunlukla onlar, Pakistanlılar, Bangladeşliler bir de Hindular böyle sere serpe yatıyorlar diledikleri yerde. Adam bir ara sıçrar gibi oluyor; korkulu bir rüya görüyor, diye aklımdan geçiriyorum. Sonra, onu rüyasında korkutan şey ne olabilir, sorusu takılıyor kafama. Tam o sırada önümden sarışın, yaşlı bir çift geçiyor, adamın yattığı bankın önüne geldiklerinde ikisinin de yüzleri ekşiyor, kadın, gördüğünden tiksindiğini belli eden bir anlatım takınarak yanındaki erkeğe yüksek sesle bir şeyler söylüyor. Çift, İskandinav ülkelerinden birinden olmalı. Kulağıma çalınan sözcüklerden bu kanıya varıyorum. Dünyanın bir yerindeki insanlar için doğal olan, bir başka yerindeki insanlar için aykırı hatta tiksindirici olabiliyor. Oturduğum bankın öbür yanındaki boşlukta yaşlıca bir erkekle bir kadın, yanlarında da başı türbanlı, pembe yanaklı bir kız çocuğu var. Kadın oldukça şişman, başı yazmalı, allı güllü, uzun bir etek giymiş altına, üzerinde kavuniçi merserize bir kazak, onun üzerinde de fıstık yeşili, yünden elişi bir hırka var. Bir renk cümbüşü! Kızın üzerinde yakası kapalı, uzun, kirli sarı renkte bir pardösü var. Ayakları çorapsız; bej renkli, küt topuklu, burnu gereğinden fazla açık ayakkabılardan başparmakları dışarı taşmış, küçük birer patlıcanı andırıyorlar Kolunda ayakkabılarının renginde bir çanta var. Adam ise tıknaz ve sert yüzlü, üzerindeki, pantolonu diz yapmış kahverengi takımın içinde bir de aynı kumaştan yeleği v
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle