18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 8 OCAK 2010 CUMA 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Cumhurbaşkanı Ne İşe Yarar? Cumhurbaşkanı’nın salı günü, yasama, yürütme ve yargı organlarının başkanlarını bir araya getirdiği yemek, basının ilgisini sadece, gizli dinlemeye karşı alınan polisiye yanıyla çekti. Herkesin herkesi dinlediği bir ortamda, dinlenmemek için alınan önlemlerin, kendileri de dinlenenleri yakından ilgilendirmesi doğaldı. Aslında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün düzenlediği yemek de demokratik parlamenter sistem açısından doğaldı. Gerçekten de, cumhurbaşkanının görev ve yetkilerini belirleyen anayasanın 104. maddesi “Cumhurbaşkanı devletin başıdır,” dedikten sonra ekler: “Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti’nin birliğini temsil eder, anayasanın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir.” Bilindiği gibi, parlamenter sistemlerde, sorumsuz olan cumhurbaşkanının yetkileri de son derece kısıtlıdır. 1982 Anayasası, cumhurbaşkanına 1961 Anayasası’ndan daha geniş yetkiler vermiş bile olsa, sistemin özünü yine de korumuştur. Ancak cumhurbaşkanının yetkilerinin sınırlı olması, hiçbir işlevi olmaması anlamını taşımaz. Nitekim 104. madde cumhurbaşkanının yetkilerini sayarken onun, Cumhuriyeti ve Türk milletinin birliğini temsil etme, aynı zamanda anayasanın uygulanmasını gözetme rolünü yerleştirmiştir. 104. maddenin 1. fıkrasının bir başka hükmü de cumhurbaşkanının devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını sağlama yükümlülüğüdür. Gerçekten, azımsanmayacak önemli bir işlevdir bu. Demokrasinin tıkır tıkır işlediği dönemlerde pek kendini belli etmeyen bu işlev, devletin organları ve erkleri arasında uyumluluk kaybolduğunda büyük önem kazanır. Bugün Türkiye bu duruma gelmiş, hatta aşıp, kaosun sınırlarından içeri dalmıştır. Daha bu noktaya varmadan önce, Çankaya’nın inisiyatif alıp, 104. maddedeki yetkilerini kullanarak, uyumlu çalışmayı sağlaması gerekirdi. Haydi onlardan geçtik, Sayın Gül, hiç değilse Çankaya yemeğinde, söz konusu maddedeki yetkilerine dayanarak yargı ile yürütme arasında uyumsuzluk doğuran, yargı bağımsızlığının zedelenmesine yol açan bir ihtilafı giderebilirdi. Çünkü Çankaya’da yasama, yürütme ve yargının başkanları toplandığı sırada, yargı ile yürütme arasında çok büyük ve ne yazık ki, yeni olmayan bir ihtilaf gün yüzüne çıkıp, yüksek yargıyı tıkamış bulunuyordu. Yargıtay’da boşalan 33 üyelik için yapılacak seçimden söz ediyorum. Yürütme, HSYK’deki iki temsilcisi Bakan ve Müsteşar aracılığıyla tıpkı 2007’de yaptığı gibi bu defa da seçimi tıkamıştır. Tıkanmanın nedeni, yürütmenin, HSYK’nin seçimle gelen temsilcilerinden “Bu 33 üyeden 22’sini siz seçin ,11’ni de biz seçelim”, diyerek kontenjan istemesidir. Talebin uygun olmayıp, yargı bağımsızlığıyla da bağdaşmadığı aşikârdır ve nitekim HSYK’nin seçilmiş üyeleri, alışılmış yöntemle seçim yapılmasını istemekte, ama buna karşı çıkan Bakanlık da, süreci kilitlemekte, bu yüzden yüksek yargıda da işler aksamaktadır. İşte tam 104. maddenin 1. fıkrası gereği Cumhurbaşkanı’nın müdahale edeceği durum. Ama edemez, çünkü bunun olabilmesi için Cumhurbaşkanı’nın gerçekten anayasanın 101. maddesinde belirtilen tarafsızlığa sahip olması ve bunun getirdiği moral bir gücü elinde bulundurması gerekir, ki oraya nasıl seçildiği (hatta kimileri bunu atama olarak niteliyor) herkesin malumu olan Sayın Gül, anayasanın aradığı niteliklere fiilen sahip değildir. Bu durumda kimileri, şu soruyu sorabilirler: - Bu koşullar altında cumhurbaşkanı neye yarar ki? Soru ne kadar haklıdır bilemeyiz. Unutmayalım ki, cumhurbaşkanının yasamadan gelen yasaları, yürütmeden gelen kimi tasarrufları onaylama durumu da var ve Sayın Gül bu işlevini sektirmeden yerine getiriyor. [email protected] Çok naz âşık usandırır! İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - İzmir’de gerçekleştirilen Avrupa Birliği Bölgeler Komitesi Türkiye Çalõşma Grubu Toplantõsõ’nõn açõlõşõnda konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanõ Aziz Kocaoğlu, AB’nin Türkiye’yi yarõm yüzyõldõr kapõsõnda beklettiğini söyledi. Kocaoğlu, “Çok naz âşõk usandõrõr misali, Avrupa Birliği ile olan vuslat geciktikçe, Türk insanõnõn direnci giderek azalmaya ve yakõn bir zamana kadar uygarlõk ve refahõn tam karşõlõğõ olarak algõladõğõ Avrupa Birliği simgesine olan inancõ zayõflamaya başladõ. Yõllardõr aynõ hedefe doğru koşmaktan yorulan Türk halkõ, artõk biraz da karşõ tarafõn adõm atmasõnõ bekliyor” dedi. Akyürek’ten geri dönüş davası ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlõğõ görevinden alõnarak Strateji Geliştirme Dairesi Başkanlõğõ’na uzman olarak atanan Ramazan Akyürek, görevden alõnmasõna ilişkin İçişleri Bakanlõğõ ve Emniyet Genel Müdürlüğü işleminin iptali ve yürütmesinin durdurulmasõ istemiyle Ankara 14. İdare Mahkemesi’nde dava açtõ. Davanõn dilekçesinde, “haksõz ve sebepsiz yapõlan atama işleminin ilk olarak yürütmesinin durdurulmasõ ve iptal edilmesi” istendi. ‘Erdoğan’a kaktüs vermeliler’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, parlamentoda Türk Emekli-Sen ve Birleşik Emekliler Derneği Yönetim Kurulu üyeleriyle düzenlediği basõn toplantõsõnda Başbakan Tayyip Erdoğan’õn açõkladõğõ emekli maaşlarõna yapõlan ortalama 62 TL’lik zammõn, “iki çay, iki simit parasõ” ettiğini söyledi. Bazõ emekli örgütlerinin Erdoğan’a çiçek verdiğine dikkat çeken Vural, getirdiği kaktüsü göstererek “Kaktüs verilmesi daha uygun olur diye düşünüyorum” dedi. Hrant Dink davası belgesel oldu İstanbul Haber Servisi - Şişli’de 3 yõl önce uğradõğõ silahlõ saldõrõ sonucu öldürülen Hrant Dink’in ölümünden sonraki dava süreci yönetmen Ümit Kõvanç tarafõndan belgesele aktarõldõ. Sanatçõlar Derya Alabora, Mehmet Ali Alabora, Halil Ergün, Mahir Günşiray, Banu Güven, Meral Okay, Zuhal Olcay, Şevval Sam ve Hale Soygazi’nin anlatõmlarõnõn yer aldõğõ belgeselde, Dink’in ölümünün ardõndan O.S’nin katil zanlõsõ olarak yakalanmasõ ve sonraki süreç ele alõnõyor. “Toplumsal Hafõza” temasõ altõnda 14 Ocak’ta İTÜ Taşkõşla binasõnda yapõlacak gösterimin ardõndan, “Hrant Dink’ten Hrant’a” başlõklõ söyleşi gerçekleştirecek. Kõlõçdaroğlu: AKP’nin derin karargâhının sorumlusu ve sözcüsü müsünüz? Arõnç’a derin soruANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP Grup Baş- kanvekili Kemal Kılıçda- roğlu, Başbakan Yardõmcõsõ Bülent Arınç’a “İçişleri Ba- kanı hiçbir açıklama yap- mazken, tüm açıklamaları siz yapıyorsunuz. Yoksa siz AKP’nin derin karargâhı- nın sorumlusu ve sözcüsü müsünüz” diye sordu. Kõlõçdaroğlu, dün parla- mentoda düzenlediği basõn toplantõsõnda, “Bana sordu- ğunuz bu soruyu Sayın Baykal’a da sorun. Sayın Kılıçdaroğlu’na da sorun” diyen Arõnç’a yanõt verdi. Kõlõçdaroğlu, “Sayın Arınç, kozmik odaya siz ‘kozmetik oda’ dediniz mi, demediniz mi? Böyle söyleyerek olayı bizzat siz karikatürize et- miyor musunuz? Bunu bil- diğimiz içindir ki biz sizi ba- şından beri komik buluyo- ruz” dedi. Kõlõçdaroğlu, söz- lerini şöyle sürdürdü: “Önce suikast dediniz, son- ra ‘Tabii bir suikast eylemi ola- rak düşünülmemeli’ diyerek suikasttan vazgeçtiniz... Size suikast yapacağı söylenenle- rin yanlarında suikast silah- ları yoktu. Size Ankara’da suikast yapılacaktı ama siz o sırada Manisa’daydınız. Sa- yın yargıcı izlediği söylenen iki askeri araçta patates, so- ğan çıkıyor. Araçta bulu- nanlar aşçı ve elektrikçi... Her olaydan sonra Genel- kurmay Başkanlığı açıkla- ma yapıp kamuoyunu bilgi- lendiriyor. Ama konuyu ya- kından izlemesi gereken İç- işleri Bakanı hiçbir açıklama yapmazken tüm açıklama- ları siz yapıyorsunuz. Oysa siz, basın yayın, Anadolu Ajansı ve TRT’den sorum- lusunuz... Yoksa siz AKP’nin derin karargâhının sorum- lusu ve sözcüsü müsünüz? Şüphelilerin avukatı suikast ile ilgili ihbarın Amerika üze- rinden yapıldığını söylüyor. ‘Soruşturmaya dayanak yapõlan ihbar numarasõ 123 06 06’dõr. Bu numara Amerika üzerinden yapõlan bir ihbarõ kanõtlamak- tadõr. Amerika’dan yapõlan bu ihbarda vekillerimin kullandõ- ğõ araç plakalarõ bile verilmiş- tir.’ diyor. Sayın Arınç acaba bunu doğrulama gereği duy- du mu? Her şeyi merak eden Arınç acaba bunu niçin me- rak etmiyor? Sayın Arınç, ‘Türkiye bir hukuk devletidir’ diyor. Doğru yasalar böyle diyor... Ama Türkiye AKP iktidarıyla birlikte hızla hu- kuk devletinden uzaklaşı- yor... ‘Mademki Türkiye bir hukuk devleti, sizin bakan ar- kadaşõnõz niçin ve hangi hukuk devleti mantõğõ ile Erzincan savcõsõna telefon açõp, gözal- tõna alõnanlarõ serbest bõrakõn diyebiliyor?’ diye kendisine sormak isterim. Bunu acaba hiç vicdanınızda sorguladı- nız mı? Tutamadığınız göz- yaşlarınızı biraz da bu olay- larda bize gösterin de sami- miyetinizi görelim.” Kõlõçdaroğlu, Türkiye İşçi Emeklileri Derneği yönetimi- ne de ağõr eleştiriler yöneltti. Derneğe üye olan emeklilerin artõk “geçinemiyorum” diye şikâyet etmeyeceğini vurgu- layan Kõlõçdaroğlu, “Bu der- neğimizin sayın başkanı, emekli aylıklarına yapılacak zammı açıklayan sayın Baş- bakan’a AKP grubunda bir buket çiçek verip, emekliler adına teşekkürlerini sundu. Artık derneğe üye olan emek- lilerimiz, yaz tatillerini Ka- narya adalarında geçirebilir, dolayısıyla seçimlerde de ken- dilerine bu olanağı sağlayan AKP’ye oy verebilirler. Her- halde dernek yöneticileri son 2 yılda konutlarda kullanılan elektrik fiyatlarının yüzde 46 arttığını bilmiyorlar. Yine son 2 yılda pirincin yüzde 49, dana etinin yüzde 43 kuru so- ğanın yüzde 72, patatesin yüzde 34, mercimeğin yüzde 77 arttığını da bilmiyorlar” açõklamasõnõ yaptõ. Bülent Arõnç’õn önceki gün yaptõğõ eleştirilere yanõt veren Kemal Kõlõçdaroğlu, her olaydan sonra İçişleri Bakanõ susarken Arõnç’õn açõklama yapmasõna dikkat çekti. Arõnç’õn kozmik odaya kozmetik oda dediğini hatõrlatan Kõlõçdaroğlu, “Mademki Türkiye bir hukuk devleti, sizin bakan arkadaşõnõz niçin ve hangi hukuk devleti mantõğõ ile Erzincan savcõsõna telefon açõp, gözaltõna alõnanlarõ serbest bõrakõn diyebiliyor?’ diye kendisine sormak isterim’’ dedi. Tütün eksperleri Arınç’ı yalanladı YUSUF ÖZKAN İZMİR - Tütün Eks- perleri Derneği Genel Başkanõ Oktay Çelik, 2001 yõlõnda Tütün Ya- sasõ’na karşõ bir eyleme katõldõğõnõ kabul eden Başbakan Yardõmcõsõ Bülent Arınç’õn açõkla- malarõnõn gerçeği yan- sõtmadõğõnõ belirtti. Başbakan Yardõmcõsõ Arõnç’la, CHP Genel Baş- kanõ Deniz Baykal ara- sõnda, eylemdeki TEKEL işçilerine destek verilme- siyle ilgili tartõşma sürü- yor. Baykal’õn, 2001 yõ- lõnda TEKEL işçilerini desteklemek amacõyla dü- zenlenen eyleme katõldõ- ğõnõ anõmsatmasõ üzerine Arõnç, “Bu olay doğru- dur. Tütün kanunu gö- rüşülüyordu. Ben ve o zamanki partim buna karşı çıktık. Kanuna gö- re, kotalar küçültülüyor. Yurtdışından ülkeye tü- tün ithaline yeşil ışık ya- kılıyor. Benim o zaman- ki düşüncem ki şimdi de aynı kanaatlere sahi- bim” yanõtõnõ vermişti. Arõnç’õn söz ettiği 2001 yõlõndaki toplantõda, der- nek yönetim kurulu üyesi olarak kendisinin de yer aldõğõnõ bildiren Tütün Eksperleri Derneği Genel Başkanõ Oktay Çelik ise tütün ithalatõnõn 1988 yõ- lõnda 600 tonla başladõğõ- nõ bildirdi. 1988’de 600 tonla başlayan tütün itha- latõnõn bugün 90 milyon tonlara dayandõğõna, AB dayatmalarõyla Tütün Fo- nu’nun kaldõrõlmaya çalõ- şõldõğõna dikkat çeken Çe- lik, şunlarõ söyledi: “Sa- yın Arınç, yurtdışın- dan tütün alımına yeşil ışık yakıldığı için eyle- me katıldığını söylü- yor. Ancak ithalat 1988’de başlamıştı bile. Biz o dönem kimin, ne dediğini gayet iyi anım- sıyoruz” diye konuştu. Çelik, “Bugün TE- KEL işçilerine ‘Yan ge- lip yatõyorlar’ diyenler, o dönem aksini savunu- yorlardı. Bu insanların çalıştığı TEKEL, 90’lar- da vergi rekortmeniy- di, 600 bin üretici ailesi- nin geçimini sağlıyordu. Alkollü içkiler, sigara bölümleri kimin zama- nında, kaç liraya, kim- lere peşkeş çekildi her- kes biliyor” dedi. EYLEM POLEMİĞİ “TEKEL Dayanışma Grubu” üyeleri, eylemin sürdürüldüğü Türk-İş Genel Merkezi’nde basın açıklaması yaptı. İşçiler grubu alkışlarla ve “TEKEL işçileri sizinle gurur duyuyor” sloganlarıyla karşıladı. (Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ) Yazar, akademisyen ve siyasetçiler dayanõşma için Türk-İş Genel Merkezi’ne gitti TEKEL işçilerine aydın desteği ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - TEKEL işçilerinin mücadelesi bugün 25. gününe girdi. İşçilerin eylemlerinin 24. gününde, “TEKEL Dayanışma Grubu” üyesi yazar, akademisyen ve si- yasetçiler, Türk-İş Genel Merkezi’nin önüne gelerek işçileri ziyaret etti. Kõzõlay’daki Ziraat Mühendisleri Odasõ (ZMO) önünde toplanan ve aralarõnda ga- zeteci yazar Banu Avar, ZMO Başkanõ Gökhan Günaydın, gazeteci yazar Emin Çölaşan, Bağõmsõz Cumhuriyet Partisi (BCP) Genel Başkanõ ve gazetemiz yaza- rõ Mümtaz Soysal, ADD Yönetim Kuru- lu Üyesi Suay Karaman, Prof. Sina Ak- şin, tiyatro sanatçõsõ Yılmaz Onay, Tüm Öğretim Üyeleri Derneği Genel Başkanõ Prof. Alpaslan Işıklı, CHP’li Oğuz Oyan, eski TMMOB Başkanõ Kaya Güvenç’in de bulunduğu “TEKEL Dayanışma Gru- bu” üyeleri, eylemin sürdürüldüğü Türk- İş Genel Merkezi’ne yürüdü. İşçiler grubu alkõşlarla ve “TEKEL işçileri sizinle gu- rur duyuyor” sloganlarõyla karşõladõ. ZMO Odasõ Başkanõ Günaydõn, işçilere, “Mücadelenizi maaş mücadelesi olarak görenler, eyleminize ‘ideolojik’ diyenler, ‘yetim hakkõ yedirtmem’ diyerek, iftira edenler var. Bu meselenin arkasında, Türkiye’nin yenen hakkı var. Bunun için sizinle birlikteyiz” diye seslendi. Günay- dõn şöyle konuştu: “Sen fabrikalarımızı Amerikalıya sat, bizi işsiz bırak ve ar- kasından de ki, ‘Bu işçiler ideolojik mü- cadele veriyor, yetimin hakkõnõ yiyorlar’ Bunların amacı Cumhuriyete, emeğe iliş- kin ne varsa can damarlarını kesmek.” BCP Genel Başkanõ Soysal, kapatõlan ve satõlan iş yerlerinin sadece orada çalõşan- larõ ve çocuklarõnõ ilgilendirmediğini ifa- de ederek, bununla, fabrikalarõn kurulup, bugüne kadar çalõşmasõ için vergi veren herkesin hakkõnõn yendiğini kaydetti. Soy- sal, “Burada yenen bir hak var. Müslü- manlıkta hak yemek var mı? Bu satı- lanları çatır çatır geri alacağız” dedi. ‘İktidarın maskesi düştü’ CHP’li Oyan, işçilerin mücadelesinin “özelleştirmelerin nasıl bir soygun ol- duğunu ortaya çıkardığını” belirtti. Oyan, “Milletin gözü açıldı. Diğer 4/C’li kardeşlerimizin de dikkatini çekti. İk- tidarın maskesi düştü” diye konuştu. Gazeteci-yazar Çölaşan da işçilerin isteği üzerine yaptõğõ konuşmada, “medyanın içinde bulunduğu yozlaşmış ortamda, iş- çilere hitap edebilecek 3-5 gazeteci çı- kabileceğini” ifade etti. “Bu eylem, bu di- reniş, Türkiye’de bir dönüm noktası ya- rattı” diyen Çölaşan, TEKEL işçilerinin eyleminin, bugünün tarihi yazõldõğõnda, onurlu bir simge olarak anõlacağõnõ kaydetti. Türk-İş Genel Merkezi önünde oyla- ma sonuçlarõnõ açõklayan, Tek Gõda-İş Başkanõ Mustafa Türkel de TEKEL iş- çileri olarak mevcut haklarõyla başka ka- mu kurumlarõna geçişleri sağlanana ka- dar eylemi sürdüreceklerini dile getirdi. Türkel, “Ayın 14’ünden itibaren Tür- kiye’nin her yerindeki TEKEL işçisi işyerlerini terk ederek, kefene benzer giysilerini ellerine alarak Ankara’ya doğru yola çıkacak” dedi. MHP Genel Sekreteri Cihan Paçacı ve TBMM Grup Başkanvekilleri Mehmet Şandır, Oktay Vural, Genel Başkan Yar- dõmcõlarõ Mehmet Ekici, Münir Kutlata, Türk-İş Genel Başkanõ Mustafa Kumlu’yu sendika genel merkezinde ziyaret etti. Öğrenciler harçlıklarını verdi Bu arada bir grup ilköğretim öğrencisi, topladõklarõ bir miktar parayõ işçilere des- tek olmak amacõyla, Türk-İş binasõnda hizmet veren banka şubesine giderek yar- dõm için açõlan hesaba yatõrdõ. HEZİL ÇAYI’NDA CESET ARANIYOR DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - Jandarma istihbaratõnda tercüman olarak çalõşan Yıldırım Beg- ler’in, 1990’lõ yõllarõn ikinci yarõsõndan sonra Silopi Ha- bur Gümrük Kapõsõ’nda 100’den fazla kişinin öldürülüp Hezil Çayõ’na atõldõğõ iddialarõ üzerine, Diyarbakõr Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcõlõğõ bölgede kazõ yapõlmasõ kararõ aldõ. Şõrnak Baro Başkanõ Nuşirevan Elçi, “Tale- bimizin içeriği, Yıldırım Begler’in beyanında geçen Halil Birlik ve Mehmet Bilgeç’in öldürülüp gömül- düğü iddia edilen yerde kazı yapılmasıydı” dedi. Başvurularõnõn ardõndan, Silopi Cumhuriyet Başsavcõlõ- ğõ’na talimat verildiğini anlatan Elçi, şöyle konuştu: “Ortaya atılan iddialar çok ürkütücü boyuttadır. 17 yıl üst düzeyde, Silopi’de Habur bölgesinde görev yapmış olan bir insan. Her ne kadar kadrosu tercü- man olarak görünse de, o dönemde yasadışı eylem- lerde bulunan ve bilinen simalardan biri de Yıldırım Begler’di. Onun için söyledikleri beyanları çok ciddi- ye alıyoruz. Çünkü 90 ile 100 kişinin gömüldüğünü söylüyor. Hezil Çayı’na atıldığı iddia edilenler için Hezil Çayı’nda da ciddi çalışmalar yapılmalı.” DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - DTP’nin kapatõlmasõnõn ardõndan BDP’ye geçen belediyelerle ilişkili şirketlerde yolsuzluk yapõldõğõ iddiasõyla 9 il- de yürütülen soruşturma tamamlanarak 8’i tutuklu 52 sanõk hakkõnda, “Çıkar amaçlı suç örgütü kur- mak”, “İhaleye fesat karıştırmak” suçlarõndan 15 ile 210 yõla kadar değişen oranlarda hapis istendi. Diyarbakõr Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’nca hazõrlanan 110 sayfalõk iddianame, Diyarbakõr 2. Ağõr Ceza Mah- kemesi’nce kabul edildi. İddianamede, 2009’da yapõlan altyapõ, temizlik ve peyzaj işlerini içeren 18 ihale süre- cinde, Kamu İhale Kanunu’na muhalefet edildiği, mal ve hizmet alõmlarõna fesat karõştõrõldõğõnõn tespit edildi- ği belirtilerek 52 sanõk hakkõnda, “Çıkar amaçlı suç örgütü kurmak”, “Kurulan örgüte üye olmak” ve “İhaleye fesat karıştırmak” suçlarõndan 15 ile 210 yõ- la kadar değişen oranlarda hapis istendi. “Örgüte üye olmak” ve “İhaleye fesat karıştırmak” suçundan Van Belediye Başkanõ Bekir Kaya’nõn 27 yõl, Kurtalan Be- lediye Başkanõ Necat Yılmaz ve Çõnar Belediye Başka- nõ Ahmet Cengiz’in de 15’er yõl hapsi istendi. BDP’LİLERE YOLSUZLUK SUÇLAMASI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle