Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
TEKEL işçilerinin başkentteki eylemi bu-
gün 21. gününe girdi. TEKEL işçilerinin
dün Türk-İş’in önünde toplanmasõyla
başlayan eylemde duygusal anlar yaşandõ.
İşçilerden birinin çocuğu şiir okudu. Şi-
ir okunurken işçilerin gözyaşlarõnõ tuta-
madõklarõ gözlendi.
İşçilerin eylemi bugün 21. güne girdi.
Türk-İş Genel Merkezi’nin önünü, “TE-
KEL işçileri zafer elinizde”, “TEKEL
işçileri için bir mum da siz yakın”,
“TEKEL işçileri kalp ameliyatı olan bir
hastaya Çankaya Hastanesi’nde acil
kan verdi” şeklinde dövizler asan işçiler,
halaylar çektiler, hep birlikte “İşçi memur
el ele genel greve”, “Genel grev, genel
direniş”, “Hakkımızı almadan gitmek
yok”, “Ölmek var, dönmek yok” slo-
ganlarõ attõlar. Bu arada bir TEKEL işçi-
sinin kõzõ gözyaşlarõ içinde şiir okudu. Şi-
ir okunurken bazõ işçilerin gözyaşlarõnõ tu-
tamadõklarõ gözlendi. Dünkü eylemde
dikkat çeken unsurlardan birisi de bir
TEKEL işçisinin elinde taşõdõğõ gazete ha-
beriydi. “Darphane Grevi 28. gününde”
başlõklõ haberde, Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan’õn RP İstanbul İl Başkanõ ol-
duğu dönemde bu eyleme katõldõğõ be-
lirtiliyor. İşçiler Erdoğan’õn bugünleri çok
çabuk unuttuğunu kaydediyorlar. Öte yan-
dan işçilere destek için İstanbul’dan yü-
rüyüş başlatan Altõ Nokta Körler Derne-
ği İstanbul Şubesi üyeleri de önceki gün
Ankara’ya ulaşmõştõ. Dernek üyeleri
dün de TEKEL işçilerinin eylemlerine
destek vermek üzere Türk-İş Ge-
nel Merkezi’nin önüne geldi.
Bu arada gazetemize bilgi
veren işçiler, 20 gündür
kapalõ spor sa-
lonlarõnda
ve sendi-
k a l a r d a
kadõn, er-
kek, çoluk,
ç o c u k ,
genç, ihtiyar
birlikte yat-
tõklarõnõ belir-
terek asõl bir-
likteliğin bu ol-
duğunu dile ge-
tirdiler.
CMYB
C M Y B
SAYFA 4 OCAK 2010 PAZARTESİCUMHURİYET
8 HABERLERİN DEVAMI
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 4 Ocak
Oslo B 11
Helsinki B -4
Stockholm B -11
Londra B 1
AmsterdamK 3
Brüksel K -4
Paris K -2
Bonn B -3
Münih B -7
Berlin PB -4
Budapeşte B 1
Madrid K 13
Viyana B 1
Belgrad B 3
Sofya PB 3
Roma K 13
Atina PB 12
Zürih K 0
Moskova PB -15
Aşkabat PB 12
Taşkent PB 22
Bakû Y 12
Bişkek PB 13
Tiflis PB 8
Kahire B 19
Şam Y 16
İstanbul K 6
Edirne B 4
Kocaeli K 5
Çanakkale B 7
İzmir PB 10
Manisa PB 10
Denizli PB 10
Zonguldak K 5
Sinop Y 9
Samsun Y 10
Trabzon Y 12
Giresun Y 12
Ankara K 3
Eskişehir K 2
Konya K 3
Sıvas K 0
Antalya B 15
Adana Y 19
Mersin B 18
Diyarbakır Y 7
Şanlıurfa Y 10
Mardin Y 7
Siirt K 7
Hakkâri Y 2
Van Y 6
Kars K 1
Ülke geneli parçalı
ve çok bulutlu, Marma-
ra’nın doğusu, İç Ege,
Doğu Akdeniz, Kara-
man dışında İç Anado-
lu, Karadeniz, Doğu ve
Güneydoğu Anadolu
bölgeleri ile Isparta çev-
releri yağışlı geçecek.
Yağışlar, Doğu Karade-
niz kıyıları ile Hatay, Si-
irt ve Batman çevrele-
rinde kuvvetli olmak
üzere, Doğu Akdeniz’in
kıyı kesimlerinde yağ-
mur, yağış alan diğer
yerlerde karla karışık
yağmur ve kar şeklinde
olacak.
Dün-Bugün
Turgut Özal Düşünce ve Hamle
Derneği, Başbakan Tayyip
Erdoğan’ı, “dünya barışına
katkılarından” dolayı “Turgut Özal
Ödülü”ne değer gördü. Erdoğan,
Bilkent Üniversitesi’nde düzenlenen
törende, böyle bir ödülü almaktan
gurur duyduğunu vurgularken 8.
Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın
vizyonunu öve öve bitiremedi.
Kendisinin “Turgut Özal’dan aldığı
emaneti ileri götürme mücadelesi”
verdiğini anlattı. MHP Grup
Başkanvekili Oktay Vural ise bir gün
sonra düzenlediği basın toplantısında
dağıttığı bir CD’yi gazetecilere izletip
1991’in Tayyip Erdoğan’ı ile bugünün
Başbakan Erdoğan’ı arasındaki
değişimi gözler önüne serdi. Biz de,
Erdoğan’ın iki ayrı tarihte, iki ayrı
yerde Turgut Özal’la ilgili yaptığı
değerlendirmeleri anımsatalım
istedik.
Tarih: 29 Aralık 2009. Yer: Bilkent
Üniversitesi. Erdoğan, ödül töreninde
konuşuyor:
“Özal’dan bir alıntı yapmak istiyorum:
‘Güçlü devlet, memuru çok olan
devlet değildir. (...) Güçlü devlet
herkese babalık yapan devlet de
değildir. Güçlü devlet halkı güçlü
olan devlettir.’ Aynı düşünceleri
savunduğumuz için eleştirildiğimiz
de oluyor. Türkiye Özal ile kabuğunu
kırarak dünyaya açılmıştır.(...)
Merhum Özal’dan aldığımız emaneti
ileriye götürmeye çalışıyoruz. (...) İşte
böyle bir atmosfer, tedirginlik, korku
ve paranoya ikliminde Turgut Özal
gibi bir isim ortaya çıktı ve bu millete
özgüvenini iade etti. (...) Özal, iktidarı
devraldığında aslında Türkiye hâlâ
siyah beyaz yıllarını yaşıyordu. Onun
gerçekleştirdiği reformlarla bu ülke
bir anda renklendi, çağını yakaladı,
zenginleşti ve çeşitlendi. Kabuğunu
kırarak dünyaya açıldı.”
Tarih 5 Ocak 1991. Yer: Almanya-
Hamburg. Erdoğan gurbetçilere
konuşuyor: “Devletin görevi nedir?
Devlet hamidir, asırlarca biz devlete
devlet baba demişiz. Ama şu anda
Türkiye’nin başında olanlar ‘biz baba
değiliz’ diyor. (...)Sayın Özal da öyle
ifade etti. E, sen bu millete baba
değilsen, bu millet de seni
azledecektir. (...) Baba değiller, ama
ne bunlar? Bunlar uşak, uşak! Neyin
uşağı, Batı’nın uşağı, Amerika’nın
uşağı. Tabii uşaktan baba olmaz. (...)
Bak geldiler Körfez’de, Bush efendi
barıştan söz etmeye başlıyor, bizim
Sayın Özal tutturmuş, illa da savaş
diyor. Yahu işte Bush barış diyor, sen
niye savaş diyorsun? Tabii Bush illa
barış deyince, şimdi sağ olsun Özal
efendi de başladı, ne demeye?
Barışla hallolacak galiba bu iş diyor.
(...) Bu milletin yüzde 99’u Müslüman
değil mi? Müslüman. Sen benim
Mehmetçiğime kime kurşun
sıktıracaksın yahu?(...) Ondan sonra
da utanmadan, sıkılmadan çağ
atlıyoruz diyor. Ne çağı yahu, sen kur
bile atlayamazsın, ne çağı, mümkün
mü?”
‘Azrail ABD’de
ölüler Türkiye’de’
TBMM’de bütçe üzerinde son
konuşmalar yapılırken CHP’li İlhan
Kesici, eski Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel’i çağrıştıran
üslubuyla iktidarı eleştirdi. Kesici’nin
“Ya dünyada kriz var, eksi 1.
Türkiye’de kriz yok, Sayın Başbakan’ın
ifadesiyle bize vızıltı yani bu kriz
dediğin ne ki, teğet geçer. Teğet
geçti, eksi 6.5. Ben buna, teolojik
anlamda almasın arkadaşlarımız ama
sosyolojik anlamda bir benzetme
yaptım, diyorum ki: Bu nasıl iş; yani
Azrail Amerika’da dolaşıyor ekonomik
anlamda, ölüler Türkiye’de çıkıyor”,
“1997’lerde Refah Partisi’nin ‘rant
ekonomisi’ dediği bugünkü rant
ekonomisinin yanında solda sıfır kalır,
yani bugünkünün zekâtı bile ancak
olmaz yani”, “Ağızlarından bal
damlıyor hükümet sözcülerimizin,
duyan da zannediyor ki dünya bal
olmuş, bir tek bizim kaşığın sapı kırık”
benzeri cümleleri milletvekillerini
güldürdü.
Kesici daha çok ekonomik durum
üzerinde dururken, zaman zaman
AKP sıralarından da kendisini
alkışlayanlar oldu. Yalova Milletvekili
Muharrem İnce kürsüye çıktığında
ise AKP’lileri çileden çıkardı:
“2002’de ilk iktidara geldiğinizde, ilk
işiniz gömlek değiştirmek oldu, sonra
sakallarınızı kestiniz, sonra ciplere
bindiniz, sonra orman içindeki
villalarınızda havuzlarda yüzmeye
başladınız. Daha 2002’de Türk
Telekom Türk müydü? Siz bunu
Araplara sattınız mı? Telsim’i
İngilizlere, Adabank’ı Kuveytlilere,
Kuşadası Limanı’nı İsraillilere, araç
muayene işini Almanlara, İzmir
Limanı’nı Hong-Kongluya, Avea’yı ve
MNG Bank’ı Lübnanlıya, TGRT’yi
Amerikalıya, Süper FM’i Kanadalıya
sattınız mı? Sattınız. Yedi yıllık
iktidarınızda özelleştirmeyle sattığınız
fabrika, tersane, tesis, liman, arsa,
bina sayısı kaç, biliyor musunuz?
Özelleştirme İdaresi’nden tek tek
çıkarttım bunları. 721 adet. Baba
malını babalar gibi sattınız ve
mirasyedi bir hükümet oldunuz.
Ülkede 10 milyon yeşil kartlı var, 9
milyon emekli var, 5 milyon asgari
ücretli var, 6 milyon işsiz var. Kim
zenginleşti? Bu ülkede zenginleşenler
var, doğru; gemiciğini yürüten
kaptanlar var bu ülkede, girişim
dehası bakan, başbakan,
cumhurbaşkanı çocukları var ama
sizin yatacak yeriniz yok... Siz
koltuklarınıza alıştınız, ne yazık ki
aşınıza haram karıştırdınız, ne yazık ki
öğrenciler, öğretmenler, avukatlar,
eczacılar, işçiler, memurlar sokakta
sesli yürüdüler, ama bu ülkede bazıları
sessizce yürüttü.”
‘Mahalle’,
‘normalleşme’ istiyor!..
2009 zor bir yıldı. Tarih “yazılan”,
tarih “yapılan” bir yıl. Nefes nefese
geçti; şaşırdık, panikledik, neye
inanacağımızı bilemedik... Bitmez
tükenmez “son dakika” haber
“yorgunu-şaşkını” olduk
toplumca... “Ergenekon”, “darbe”,
“yeni dalga”, “Kürt açılımı” en sık
duyduğumuz sözcükler oldu; “ıslak
belge”, “kozmik büro”
kavramlarıyla tanıştık... Siyaset yıl
boyu “yargıyı ve yargıcı” konuştu...
Sokaktaki yurttaş bile bazı yargıç,
savcı isimlerini öğrendi... Devletin
kurumları birbirine girdi, iç çatışma
saklanamaz boyutlara ulaştı...
Tarih yazılırken, birileri tarih
yaparken sokaktaki yurttaşın
kafası karıştı. Bugünlerde “aslında”
neler olduğunu belki de beş-on yıl
sonra bazı yöneticilerin, askerlerin,
yargı mensuplarının anılarında
okuyacağız. 2009’da yaşananlar
tarihçiler, siyaset bilimciler kadar,
sosyologların da ilgi alanına
giriyor. Bu kadar çok “son dakika”
haberinin, bu kadar yoğun
kutuplaşma ve kaosun toplumlar
üzerinde travmatik etkileri olmalı...
Gazeteciler fazla haberden
yakınmaz... Ancak biz bile artık
2010 “son dakika”sı biraz az, daha
“normal” bir yıl olsun istiyoruz...
“Mahalle” huzur istiyor...
“Mahalle”, biraz “normalleşme”
istiyor...
Türey Köse, Ayşe Sayın, Emine Kaplan
parlamentokulisi@gmail.com
LEYLA TAVŞANOĞLU
Kamuoyunda “polise taş atan ço-
cuklar” olarak da bilinen Terörle Mü-
cadele Kanunu kapsamõnda yargõlanõp
cezalara çarptõrõlan çocuklarõn durumu
Türkiye’nin önemli bir yarasõ. Bu ço-
cuklarõn hukuki durumlarõyla yakõn-
dan ilgilenen avukat Mehmet Uçum’la
konuşuyoruz. Mehmet Uçum cinayet su-
çundan hüküm giyen bir çocuğun, Te-
rörle Mücadele Kanunu kapsamõnda
yargõlanõp ceza alan bir çocuktan çok da-
ha hafif cezalara çarptõrõlabildiğini söy-
lüyor. Altõ binin üzerinde çeşitli mes-
lekten kişilerin “Çocuklar İçin Adalet
Çağırıcıları” isimli bir grup kurdukla-
rõnõ ve kamuoyunda bu çocuklarõn mağ-
duriyetleri için farkõndalõk yaratmayõ
amaçladõklarõnõ belirten Uçum, söyle-
şimizde şu önemli noktalarõ vurguluyor:
- Terörle Mücadele Kanunu mağ-
duru olan pek çok çocuk var. Bunlar
için neler yapıyorsunuz?
MEHMET UÇUM- Epeyce çalõş-
mamõz var. Bu konuda mağdur olmuş
çocuklarla ilgili sayõsal bilgilere de
ulaşmaya çalõşõyoruz. İstanbul Baro-
su’na yazõlõ başvuruda bulunduk. Tek
satõr yanõt verilmedi. Bunda hukuk ih-
lali yok mu? 12 Eylül’den bugüne ka-
dar çok sayõda toplu dava gördük. Bu
toplu davalarõn tamamõnda hukuka
aykõrõlõklar ortaya çõktõ. Tarihimizde
gördüğümüz tek toplu siyasi dava Er-
genekon değil. Tabii ki Ergenekon da-
vasõnda şüpheli, sanõk haklarõ konu-
sunda birtakõm ihlaller varsa bunlara
karşõ çõkmak çok doğrudur. Ama ge-
nelde hukuk tarihimize baktõğõmõzda
inanõlmaz hak ihlalleri vardõr.
‘Hukuk ihlallerinde
seçici olunmaz’
Bugün çocuklar özel yetkili ağõr ce-
za mahkemelerinde yargõlanõyor. İs-
tanbul Barosu bize sayõsal bilgileri ver-
mediği gibi Terörle Mücadele Kanu-
nu’ndan mağdur çocuklarla ilgili tek bir
ihlale dikkat çekmiyor. Hukuk kurum-
larõ hukuk ihlalleri konusunda seçici ola-
mazlar. Bir hak hukuk ihlali varsa ve siz
bir tercih yapõyorsanõz, bir hukuk ku-
rumu gibi davranmõyorsunuz demektir.
Genel hukuk, bakõş açõsõ en yüksek si-
yasettir. Baro düşük siyaset yapmama-
lõdõr. Yüksek siyaset yapmalõdõr. O da
toplumun ortak yararõna olan hukukla
ilgili bir siyaset demektir.
- Terörle Mücadele Yasası kapsa-
mında yargılanmakta olan, özellikle
büyükler tarafından yönlendirilmiş,
taş atan çocukların durumları şu
anda nedir?
UÇUM- Bu çocuklarõn bir kõsmõ bü-
yükler tarafõndan yönlendiriliyor. Ama
onlarõn etkisi altõnda kalmadan bu ey-
lemlere katõlanlar da, sõrf koştuğu ve
elinde taş olduğu için içeri alõnanlar da
var. Diyarbakõr’da yapõlan bir çalõşmada,
dosyalarõn yüzde 53’ünün eylem dõşõnda
alõnan çocuklarla ilgili olduğu ortaya
çõktõ. Terörle Mücadele Kanunu
1991’de kabul edildi. Aynõ za-
manda da TCK’nin 141, 142,
163. maddelerini kaldõran ka-
nundur. 1991’de devlette, gü-
venlik konseptleri sebebiyle özel
enstrümanlar geliştiriliyordu.
Çünkü Soğuk Savaş sona er-
mişti. Artõk yeni bir düşman
tarifine ihtiyaç vardõ. Bu
düşman da somut ol-
mayan teröristlerdi. O
yüzden terörle müca-
dele için caydõrõcõ ön-
lemler tercih edildi ve bunun
hukuku yaratõldõ. Bütün dünyada bu
tür bir eğilim ortaya çõktõ. Türkiye de
kendi üzerine düşeni yaptõ ve Terörle
Mücadele Kanunu kabul edildi. Böy-
lece adi suçlularla terör suçlularõ ara-
sõnda bir fark yaratõldõ. Yani bu insan-
larõn gözaltõna alõnmalarõ, yargõlanma-
larõ, cezalarõ, cezalarõnõn infazõ da da-
ha ağõr koşullara bağlandõ. Ama Terörle
Mücadele Kanunu’yla ilişkilendirilecek
çocuklarõn durumu unutuldu.
- Yani kanun çocuk ve yetişkin ay-
rımı yapmıyor mu?
UÇUM- Yapmõyor. Oysa Ço-
cuk Koruma Hukuku’nda adi
suçlar bakõmõndan dahi ço-
cuklar özel olarak korunmalõdõr. Her in-
san 18 yaşõnõ tamamlayõncaya kadar hu-
kuk karşõsõnda çocuk sayõlõr. Ceza hu-
kuku bakõmõndan da bizim hukuk sis-
temimize göre 12 yaşõnõ tamamlamõş ço-
cuklar, 18 yaşõnõ tamamlayõncaya kadar
suçla ilişkilendirilebilir. Dikkat ederse-
niz suçlu çocuk demiyorum. Çünkü
ceza hukuku suçlu çocuk tanõmlamasõ-
nõ kabul etmez. Suça sürüklenen çocuk
vardõr, der. Çünkü adõ üstünde: Onlar ço-
cuk. Terörle Mücadele Kanunu’nda ço-
cuk unutulduğu için bu kanunla ilişki-
lendirilen çocuklar iki kez haksõzlõğa uğ-
ramaktadõr. Yani yetişkinlere uygu-
lanan koşullarda yargõlanõp cezalan-
dõrõlõyorlar. Yetişkinler içinde özel ka-
tegori olan terör
suçlusu gibi
soruşturulu-
yorlar, cezalan-
dõrõlõp cezalarõ infaz edi-
liyor. Dolayõsõyla çifte
haksõzlõk, çifte adaletsiz-
lik var.
‘Cinayetten daha
fazla ceza’
- Peki, bu sorun nasıl
başladı?
UÇUM- Özellikle son
üç yõldõr daha çok da Kürt
çocuklarõna yönelik olan bu
sorun, bir mitinge bir ço-
cuğun katõldõğõ iddiasõyla
başladõ. Varsayalõm ki bu ço-
cuk iddia edilen tüm suçlarõ
işlemiş olsun. Yani bir top-
lantõya katõlõyor. Yasadõşõ bir
örgüt lehine atõlan sloganlara
iştirak ediyor. Yüzünü kõsmen
ya da tamamen kapatõyor. Kala-
balõğõ dağõtmak isteyen polislere de
taş atõyor. 15-16 yaşõndaki bu çocuk için
iddianamede istenen ceza 34.5 yõl hapis.
Bu çocuğa verilebilecek en az ceza in-
dirimlerden sonra 11, en çok da 23 yõl.
Tespit edebildiğimiz kadarõyla çoğun-
lukla 7, 8, 9, 10 yõl ceza almõş çocuk-
lar var. Karşõlaştõrmalõ bir örnek ver-
mek istiyorum. Diyarbakõr’da bundan
yaklaşõk 4-5 ay önce bir okulda 16-18
yaş grubu arasõ bir çocuk istediği haracõ
vermeyen arkadaşõnõ öldürdü. İddiana-
mede onun hakkõnda 10 yõldan 12 yõla
kadar ceza isteniyordu. Yani çocuk çok
daha ağõr bir suç olan cinayet işliyor, 10
yõl ceza alõyor. Taş atan çocuğa veri-
len ceza 12 yõl. Çocuk bu cezasõnõ terör
suçlularõna özgü koşullarda çekecek.
‘Haksızlık’
- Bunun anlamı ne, peki?
UÇUM- Şartla salõverilme hakkõnõn
da daha ağõr olmasõ, daha ağõr koşul-
lara bağlanmasõ anlamõna geliyor.
Çünkü adi suçlu aldõğõ cezanõn üçte iki-
sini çekerse şartla salõverilme hak-
kõndan yararlanabiliyor. Ama terör
suçlusu aldõğõ cezanõn dörtte üçünü yat-
mak zorunda. Bir haksõzlõk da infaz sis-
teminde ortaya çõkõyor.
‘Kürt sorununun parçası değil’
- Bu nasıl bir hukuk anlayışı?
UÇUM- Daha da vahimi, terör suç-
larõna özgü infaz rejiminin disiplin ko-
şullarõnõn da çok ağõr olmasõ. 1991-2009
arasõ Terörle Mücadele Kanunu’yla
ilişkilendirilen çocuk sayõsõ 10 bin. Bu
çocuklardan cezalarõnõ çekenler ara-
sõnda psikolojik sorunlar çok yaygõn.
Demek istediğim, bu çocuk sorunudur,
Kürt sorununun bir parçasõ değildir. Kürt
sorunu çözülmeden bu sorun da çözül-
mez gibi bir açõdan bakmamak lazõm-
dõr. Bu, Çocuk Koruma Hukuku çer-
çevesinde ele alõnmasõ ve çocuklarõn
haklarõ gözetilerek değerlendirilmesi
gereken bir sorundur. Biz hükümetle,
TBMM’de partilerle yaptõğõmõz gö-
rüşmelerde “Bunu bir çocuk sorunu
olarak ele alın” dedik. Sayõn Cum-
hurbaşkanõ’yla yaptõğõmõz görüşmede de
bunlarõ söyledik. Herkesle mutabõk
kaldõğõmõzõ da gördük. Sonra demo-
kratik açõlõm başladõ.
- Kürt açılımının peşinden giderken
öbür yandan çocukları mağdur et-
mek çelişki değil mi?
UÇUM- Çelişki olmaz olur mu? Biz
bu konunun demokratik açõlõm içeri-
sinde görülmemesi gerektiğini söyledik.
Avukat Mehmet Uçum’la ‘polise taş atan çocuklarõn’ durumunu konuştuk
‘Çocuktan terörist olmaz’
Eylemin 21. gününde TEKEL işçisinin şiir okuyan kõzõ ağladõ, ağlattõ
Eylemde duygusal anlar
Avukat Mehmet Uçum, Leyla Tavşanoğlu’nun sorularını yanıtladı.
ESKİ GÜNLERİ ANIMSATTILAR
Fotoğraflar: NECATİ SAVAŞ
TEKEL işçilerinin dünkü eyleminde bir
işçinin elinde taşıdığı gazete haberi dikkat
çekti. “Darphane Grevi 28. gününde” baş-
lıklı haberde, Başbakan Erdoğan’ın Refah
Partisi İstanbul İl Başkanı olduğu dönem-
de arkadaşları Şevki Yılmaz, Kadir Top-
baş, Mehmet Ali Şahin ve Melih Gökçek’le
birlikte Darphane işçilerinin eylemine ka-
tıldığı ve grev gözcüsü elbisesi giydikleri
görülüyor. İşçiler Erdoğan’ın o günleri çok
çabuk unuttuğunu söyledi.