18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - TEKEL işçilerinin başkentteki eylemi bu- gün 21. gününe girdi. TEKEL işçilerinin dün Türk-İş’in önünde toplanmasõyla başlayan eylemde duygusal anlar yaşandõ. İşçilerden birinin çocuğu şiir okudu. Şi- ir okunurken işçilerin gözyaşlarõnõ tuta- madõklarõ gözlendi. İşçilerin eylemi bugün 21. güne girdi. Türk-İş Genel Merkezi’nin önünü, “TE- KEL işçileri zafer elinizde”, “TEKEL işçileri için bir mum da siz yakın”, “TEKEL işçileri kalp ameliyatı olan bir hastaya Çankaya Hastanesi’nde acil kan verdi” şeklinde dövizler asan işçiler, halaylar çektiler, hep birlikte “İşçi memur el ele genel greve”, “Genel grev, genel direniş”, “Hakkımızı almadan gitmek yok”, “Ölmek var, dönmek yok” slo- ganlarõ attõlar. Bu arada bir TEKEL işçi- sinin kõzõ gözyaşlarõ içinde şiir okudu. Şi- ir okunurken bazõ işçilerin gözyaşlarõnõ tu- tamadõklarõ gözlendi. Dünkü eylemde dikkat çeken unsurlardan birisi de bir TEKEL işçisinin elinde taşõdõğõ gazete ha- beriydi. “Darphane Grevi 28. gününde” başlõklõ haberde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’õn RP İstanbul İl Başkanõ ol- duğu dönemde bu eyleme katõldõğõ be- lirtiliyor. İşçiler Erdoğan’õn bugünleri çok çabuk unuttuğunu kaydediyorlar. Öte yan- dan işçilere destek için İstanbul’dan yü- rüyüş başlatan Altõ Nokta Körler Derne- ği İstanbul Şubesi üyeleri de önceki gün Ankara’ya ulaşmõştõ. Dernek üyeleri dün de TEKEL işçilerinin eylemlerine destek vermek üzere Türk-İş Ge- nel Merkezi’nin önüne geldi. Bu arada gazetemize bilgi veren işçiler, 20 gündür kapalõ spor sa- lonlarõnda ve sendi- k a l a r d a kadõn, er- kek, çoluk, ç o c u k , genç, ihtiyar birlikte yat- tõklarõnõ belir- terek asõl bir- likteliğin bu ol- duğunu dile ge- tirdiler. CMYB C M Y B SAYFA 4 OCAK 2010 PAZARTESİCUMHURİYET 8 HABERLERİN DEVAMI TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 4 Ocak Oslo B 11 Helsinki B -4 Stockholm B -11 Londra B 1 AmsterdamK 3 Brüksel K -4 Paris K -2 Bonn B -3 Münih B -7 Berlin PB -4 Budapeşte B 1 Madrid K 13 Viyana B 1 Belgrad B 3 Sofya PB 3 Roma K 13 Atina PB 12 Zürih K 0 Moskova PB -15 Aşkabat PB 12 Taşkent PB 22 Bakû Y 12 Bişkek PB 13 Tiflis PB 8 Kahire B 19 Şam Y 16 İstanbul K 6 Edirne B 4 Kocaeli K 5 Çanakkale B 7 İzmir PB 10 Manisa PB 10 Denizli PB 10 Zonguldak K 5 Sinop Y 9 Samsun Y 10 Trabzon Y 12 Giresun Y 12 Ankara K 3 Eskişehir K 2 Konya K 3 Sıvas K 0 Antalya B 15 Adana Y 19 Mersin B 18 Diyarbakır Y 7 Şanlıurfa Y 10 Mardin Y 7 Siirt K 7 Hakkâri Y 2 Van Y 6 Kars K 1 Ülke geneli parçalı ve çok bulutlu, Marma- ra’nın doğusu, İç Ege, Doğu Akdeniz, Kara- man dışında İç Anado- lu, Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri ile Isparta çev- releri yağışlı geçecek. Yağışlar, Doğu Karade- niz kıyıları ile Hatay, Si- irt ve Batman çevrele- rinde kuvvetli olmak üzere, Doğu Akdeniz’in kıyı kesimlerinde yağ- mur, yağış alan diğer yerlerde karla karışık yağmur ve kar şeklinde olacak. Dün-Bugün Turgut Özal Düşünce ve Hamle Derneği, Başbakan Tayyip Erdoğan’ı, “dünya barışına katkılarından” dolayı “Turgut Özal Ödülü”ne değer gördü. Erdoğan, Bilkent Üniversitesi’nde düzenlenen törende, böyle bir ödülü almaktan gurur duyduğunu vurgularken 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vizyonunu öve öve bitiremedi. Kendisinin “Turgut Özal’dan aldığı emaneti ileri götürme mücadelesi” verdiğini anlattı. MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural ise bir gün sonra düzenlediği basın toplantısında dağıttığı bir CD’yi gazetecilere izletip 1991’in Tayyip Erdoğan’ı ile bugünün Başbakan Erdoğan’ı arasındaki değişimi gözler önüne serdi. Biz de, Erdoğan’ın iki ayrı tarihte, iki ayrı yerde Turgut Özal’la ilgili yaptığı değerlendirmeleri anımsatalım istedik. Tarih: 29 Aralık 2009. Yer: Bilkent Üniversitesi. Erdoğan, ödül töreninde konuşuyor: “Özal’dan bir alıntı yapmak istiyorum: ‘Güçlü devlet, memuru çok olan devlet değildir. (...) Güçlü devlet herkese babalık yapan devlet de değildir. Güçlü devlet halkı güçlü olan devlettir.’ Aynı düşünceleri savunduğumuz için eleştirildiğimiz de oluyor. Türkiye Özal ile kabuğunu kırarak dünyaya açılmıştır.(...) Merhum Özal’dan aldığımız emaneti ileriye götürmeye çalışıyoruz. (...) İşte böyle bir atmosfer, tedirginlik, korku ve paranoya ikliminde Turgut Özal gibi bir isim ortaya çıktı ve bu millete özgüvenini iade etti. (...) Özal, iktidarı devraldığında aslında Türkiye hâlâ siyah beyaz yıllarını yaşıyordu. Onun gerçekleştirdiği reformlarla bu ülke bir anda renklendi, çağını yakaladı, zenginleşti ve çeşitlendi. Kabuğunu kırarak dünyaya açıldı.” Tarih 5 Ocak 1991. Yer: Almanya- Hamburg. Erdoğan gurbetçilere konuşuyor: “Devletin görevi nedir? Devlet hamidir, asırlarca biz devlete devlet baba demişiz. Ama şu anda Türkiye’nin başında olanlar ‘biz baba değiliz’ diyor. (...)Sayın Özal da öyle ifade etti. E, sen bu millete baba değilsen, bu millet de seni azledecektir. (...) Baba değiller, ama ne bunlar? Bunlar uşak, uşak! Neyin uşağı, Batı’nın uşağı, Amerika’nın uşağı. Tabii uşaktan baba olmaz. (...) Bak geldiler Körfez’de, Bush efendi barıştan söz etmeye başlıyor, bizim Sayın Özal tutturmuş, illa da savaş diyor. Yahu işte Bush barış diyor, sen niye savaş diyorsun? Tabii Bush illa barış deyince, şimdi sağ olsun Özal efendi de başladı, ne demeye? Barışla hallolacak galiba bu iş diyor. (...) Bu milletin yüzde 99’u Müslüman değil mi? Müslüman. Sen benim Mehmetçiğime kime kurşun sıktıracaksın yahu?(...) Ondan sonra da utanmadan, sıkılmadan çağ atlıyoruz diyor. Ne çağı yahu, sen kur bile atlayamazsın, ne çağı, mümkün mü?” ‘Azrail ABD’de ölüler Türkiye’de’ TBMM’de bütçe üzerinde son konuşmalar yapılırken CHP’li İlhan Kesici, eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i çağrıştıran üslubuyla iktidarı eleştirdi. Kesici’nin “Ya dünyada kriz var, eksi 1. Türkiye’de kriz yok, Sayın Başbakan’ın ifadesiyle bize vızıltı yani bu kriz dediğin ne ki, teğet geçer. Teğet geçti, eksi 6.5. Ben buna, teolojik anlamda almasın arkadaşlarımız ama sosyolojik anlamda bir benzetme yaptım, diyorum ki: Bu nasıl iş; yani Azrail Amerika’da dolaşıyor ekonomik anlamda, ölüler Türkiye’de çıkıyor”, “1997’lerde Refah Partisi’nin ‘rant ekonomisi’ dediği bugünkü rant ekonomisinin yanında solda sıfır kalır, yani bugünkünün zekâtı bile ancak olmaz yani”, “Ağızlarından bal damlıyor hükümet sözcülerimizin, duyan da zannediyor ki dünya bal olmuş, bir tek bizim kaşığın sapı kırık” benzeri cümleleri milletvekillerini güldürdü. Kesici daha çok ekonomik durum üzerinde dururken, zaman zaman AKP sıralarından da kendisini alkışlayanlar oldu. Yalova Milletvekili Muharrem İnce kürsüye çıktığında ise AKP’lileri çileden çıkardı: “2002’de ilk iktidara geldiğinizde, ilk işiniz gömlek değiştirmek oldu, sonra sakallarınızı kestiniz, sonra ciplere bindiniz, sonra orman içindeki villalarınızda havuzlarda yüzmeye başladınız. Daha 2002’de Türk Telekom Türk müydü? Siz bunu Araplara sattınız mı? Telsim’i İngilizlere, Adabank’ı Kuveytlilere, Kuşadası Limanı’nı İsraillilere, araç muayene işini Almanlara, İzmir Limanı’nı Hong-Kongluya, Avea’yı ve MNG Bank’ı Lübnanlıya, TGRT’yi Amerikalıya, Süper FM’i Kanadalıya sattınız mı? Sattınız. Yedi yıllık iktidarınızda özelleştirmeyle sattığınız fabrika, tersane, tesis, liman, arsa, bina sayısı kaç, biliyor musunuz? Özelleştirme İdaresi’nden tek tek çıkarttım bunları. 721 adet. Baba malını babalar gibi sattınız ve mirasyedi bir hükümet oldunuz. Ülkede 10 milyon yeşil kartlı var, 9 milyon emekli var, 5 milyon asgari ücretli var, 6 milyon işsiz var. Kim zenginleşti? Bu ülkede zenginleşenler var, doğru; gemiciğini yürüten kaptanlar var bu ülkede, girişim dehası bakan, başbakan, cumhurbaşkanı çocukları var ama sizin yatacak yeriniz yok... Siz koltuklarınıza alıştınız, ne yazık ki aşınıza haram karıştırdınız, ne yazık ki öğrenciler, öğretmenler, avukatlar, eczacılar, işçiler, memurlar sokakta sesli yürüdüler, ama bu ülkede bazıları sessizce yürüttü.” ‘Mahalle’, ‘normalleşme’ istiyor!.. 2009 zor bir yıldı. Tarih “yazılan”, tarih “yapılan” bir yıl. Nefes nefese geçti; şaşırdık, panikledik, neye inanacağımızı bilemedik... Bitmez tükenmez “son dakika” haber “yorgunu-şaşkını” olduk toplumca... “Ergenekon”, “darbe”, “yeni dalga”, “Kürt açılımı” en sık duyduğumuz sözcükler oldu; “ıslak belge”, “kozmik büro” kavramlarıyla tanıştık... Siyaset yıl boyu “yargıyı ve yargıcı” konuştu... Sokaktaki yurttaş bile bazı yargıç, savcı isimlerini öğrendi... Devletin kurumları birbirine girdi, iç çatışma saklanamaz boyutlara ulaştı... Tarih yazılırken, birileri tarih yaparken sokaktaki yurttaşın kafası karıştı. Bugünlerde “aslında” neler olduğunu belki de beş-on yıl sonra bazı yöneticilerin, askerlerin, yargı mensuplarının anılarında okuyacağız. 2009’da yaşananlar tarihçiler, siyaset bilimciler kadar, sosyologların da ilgi alanına giriyor. Bu kadar çok “son dakika” haberinin, bu kadar yoğun kutuplaşma ve kaosun toplumlar üzerinde travmatik etkileri olmalı... Gazeteciler fazla haberden yakınmaz... Ancak biz bile artık 2010 “son dakika”sı biraz az, daha “normal” bir yıl olsun istiyoruz... “Mahalle” huzur istiyor... “Mahalle”, biraz “normalleşme” istiyor... Türey Köse, Ayşe Sayın, Emine Kaplan [email protected] LEYLA TAVŞANOĞLU Kamuoyunda “polise taş atan ço- cuklar” olarak da bilinen Terörle Mü- cadele Kanunu kapsamõnda yargõlanõp cezalara çarptõrõlan çocuklarõn durumu Türkiye’nin önemli bir yarasõ. Bu ço- cuklarõn hukuki durumlarõyla yakõn- dan ilgilenen avukat Mehmet Uçum’la konuşuyoruz. Mehmet Uçum cinayet su- çundan hüküm giyen bir çocuğun, Te- rörle Mücadele Kanunu kapsamõnda yargõlanõp ceza alan bir çocuktan çok da- ha hafif cezalara çarptõrõlabildiğini söy- lüyor. Altõ binin üzerinde çeşitli mes- lekten kişilerin “Çocuklar İçin Adalet Çağırıcıları” isimli bir grup kurdukla- rõnõ ve kamuoyunda bu çocuklarõn mağ- duriyetleri için farkõndalõk yaratmayõ amaçladõklarõnõ belirten Uçum, söyle- şimizde şu önemli noktalarõ vurguluyor: - Terörle Mücadele Kanunu mağ- duru olan pek çok çocuk var. Bunlar için neler yapıyorsunuz? MEHMET UÇUM- Epeyce çalõş- mamõz var. Bu konuda mağdur olmuş çocuklarla ilgili sayõsal bilgilere de ulaşmaya çalõşõyoruz. İstanbul Baro- su’na yazõlõ başvuruda bulunduk. Tek satõr yanõt verilmedi. Bunda hukuk ih- lali yok mu? 12 Eylül’den bugüne ka- dar çok sayõda toplu dava gördük. Bu toplu davalarõn tamamõnda hukuka aykõrõlõklar ortaya çõktõ. Tarihimizde gördüğümüz tek toplu siyasi dava Er- genekon değil. Tabii ki Ergenekon da- vasõnda şüpheli, sanõk haklarõ konu- sunda birtakõm ihlaller varsa bunlara karşõ çõkmak çok doğrudur. Ama ge- nelde hukuk tarihimize baktõğõmõzda inanõlmaz hak ihlalleri vardõr. ‘Hukuk ihlallerinde seçici olunmaz’ Bugün çocuklar özel yetkili ağõr ce- za mahkemelerinde yargõlanõyor. İs- tanbul Barosu bize sayõsal bilgileri ver- mediği gibi Terörle Mücadele Kanu- nu’ndan mağdur çocuklarla ilgili tek bir ihlale dikkat çekmiyor. Hukuk kurum- larõ hukuk ihlalleri konusunda seçici ola- mazlar. Bir hak hukuk ihlali varsa ve siz bir tercih yapõyorsanõz, bir hukuk ku- rumu gibi davranmõyorsunuz demektir. Genel hukuk, bakõş açõsõ en yüksek si- yasettir. Baro düşük siyaset yapmama- lõdõr. Yüksek siyaset yapmalõdõr. O da toplumun ortak yararõna olan hukukla ilgili bir siyaset demektir. - Terörle Mücadele Yasası kapsa- mında yargılanmakta olan, özellikle büyükler tarafından yönlendirilmiş, taş atan çocukların durumları şu anda nedir? UÇUM- Bu çocuklarõn bir kõsmõ bü- yükler tarafõndan yönlendiriliyor. Ama onlarõn etkisi altõnda kalmadan bu ey- lemlere katõlanlar da, sõrf koştuğu ve elinde taş olduğu için içeri alõnanlar da var. Diyarbakõr’da yapõlan bir çalõşmada, dosyalarõn yüzde 53’ünün eylem dõşõnda alõnan çocuklarla ilgili olduğu ortaya çõktõ. Terörle Mücadele Kanunu 1991’de kabul edildi. Aynõ za- manda da TCK’nin 141, 142, 163. maddelerini kaldõran ka- nundur. 1991’de devlette, gü- venlik konseptleri sebebiyle özel enstrümanlar geliştiriliyordu. Çünkü Soğuk Savaş sona er- mişti. Artõk yeni bir düşman tarifine ihtiyaç vardõ. Bu düşman da somut ol- mayan teröristlerdi. O yüzden terörle müca- dele için caydõrõcõ ön- lemler tercih edildi ve bunun hukuku yaratõldõ. Bütün dünyada bu tür bir eğilim ortaya çõktõ. Türkiye de kendi üzerine düşeni yaptõ ve Terörle Mücadele Kanunu kabul edildi. Böy- lece adi suçlularla terör suçlularõ ara- sõnda bir fark yaratõldõ. Yani bu insan- larõn gözaltõna alõnmalarõ, yargõlanma- larõ, cezalarõ, cezalarõnõn infazõ da da- ha ağõr koşullara bağlandõ. Ama Terörle Mücadele Kanunu’yla ilişkilendirilecek çocuklarõn durumu unutuldu. - Yani kanun çocuk ve yetişkin ay- rımı yapmıyor mu? UÇUM- Yapmõyor. Oysa Ço- cuk Koruma Hukuku’nda adi suçlar bakõmõndan dahi ço- cuklar özel olarak korunmalõdõr. Her in- san 18 yaşõnõ tamamlayõncaya kadar hu- kuk karşõsõnda çocuk sayõlõr. Ceza hu- kuku bakõmõndan da bizim hukuk sis- temimize göre 12 yaşõnõ tamamlamõş ço- cuklar, 18 yaşõnõ tamamlayõncaya kadar suçla ilişkilendirilebilir. Dikkat ederse- niz suçlu çocuk demiyorum. Çünkü ceza hukuku suçlu çocuk tanõmlamasõ- nõ kabul etmez. Suça sürüklenen çocuk vardõr, der. Çünkü adõ üstünde: Onlar ço- cuk. Terörle Mücadele Kanunu’nda ço- cuk unutulduğu için bu kanunla ilişki- lendirilen çocuklar iki kez haksõzlõğa uğ- ramaktadõr. Yani yetişkinlere uygu- lanan koşullarda yargõlanõp cezalan- dõrõlõyorlar. Yetişkinler içinde özel ka- tegori olan terör suçlusu gibi soruşturulu- yorlar, cezalan- dõrõlõp cezalarõ infaz edi- liyor. Dolayõsõyla çifte haksõzlõk, çifte adaletsiz- lik var. ‘Cinayetten daha fazla ceza’ - Peki, bu sorun nasıl başladı? UÇUM- Özellikle son üç yõldõr daha çok da Kürt çocuklarõna yönelik olan bu sorun, bir mitinge bir ço- cuğun katõldõğõ iddiasõyla başladõ. Varsayalõm ki bu ço- cuk iddia edilen tüm suçlarõ işlemiş olsun. Yani bir top- lantõya katõlõyor. Yasadõşõ bir örgüt lehine atõlan sloganlara iştirak ediyor. Yüzünü kõsmen ya da tamamen kapatõyor. Kala- balõğõ dağõtmak isteyen polislere de taş atõyor. 15-16 yaşõndaki bu çocuk için iddianamede istenen ceza 34.5 yõl hapis. Bu çocuğa verilebilecek en az ceza in- dirimlerden sonra 11, en çok da 23 yõl. Tespit edebildiğimiz kadarõyla çoğun- lukla 7, 8, 9, 10 yõl ceza almõş çocuk- lar var. Karşõlaştõrmalõ bir örnek ver- mek istiyorum. Diyarbakõr’da bundan yaklaşõk 4-5 ay önce bir okulda 16-18 yaş grubu arasõ bir çocuk istediği haracõ vermeyen arkadaşõnõ öldürdü. İddiana- mede onun hakkõnda 10 yõldan 12 yõla kadar ceza isteniyordu. Yani çocuk çok daha ağõr bir suç olan cinayet işliyor, 10 yõl ceza alõyor. Taş atan çocuğa veri- len ceza 12 yõl. Çocuk bu cezasõnõ terör suçlularõna özgü koşullarda çekecek. ‘Haksızlık’ - Bunun anlamı ne, peki? UÇUM- Şartla salõverilme hakkõnõn da daha ağõr olmasõ, daha ağõr koşul- lara bağlanmasõ anlamõna geliyor. Çünkü adi suçlu aldõğõ cezanõn üçte iki- sini çekerse şartla salõverilme hak- kõndan yararlanabiliyor. Ama terör suçlusu aldõğõ cezanõn dörtte üçünü yat- mak zorunda. Bir haksõzlõk da infaz sis- teminde ortaya çõkõyor. ‘Kürt sorununun parçası değil’ - Bu nasıl bir hukuk anlayışı? UÇUM- Daha da vahimi, terör suç- larõna özgü infaz rejiminin disiplin ko- şullarõnõn da çok ağõr olmasõ. 1991-2009 arasõ Terörle Mücadele Kanunu’yla ilişkilendirilen çocuk sayõsõ 10 bin. Bu çocuklardan cezalarõnõ çekenler ara- sõnda psikolojik sorunlar çok yaygõn. Demek istediğim, bu çocuk sorunudur, Kürt sorununun bir parçasõ değildir. Kürt sorunu çözülmeden bu sorun da çözül- mez gibi bir açõdan bakmamak lazõm- dõr. Bu, Çocuk Koruma Hukuku çer- çevesinde ele alõnmasõ ve çocuklarõn haklarõ gözetilerek değerlendirilmesi gereken bir sorundur. Biz hükümetle, TBMM’de partilerle yaptõğõmõz gö- rüşmelerde “Bunu bir çocuk sorunu olarak ele alın” dedik. Sayõn Cum- hurbaşkanõ’yla yaptõğõmõz görüşmede de bunlarõ söyledik. Herkesle mutabõk kaldõğõmõzõ da gördük. Sonra demo- kratik açõlõm başladõ. - Kürt açılımının peşinden giderken öbür yandan çocukları mağdur et- mek çelişki değil mi? UÇUM- Çelişki olmaz olur mu? Biz bu konunun demokratik açõlõm içeri- sinde görülmemesi gerektiğini söyledik. Avukat Mehmet Uçum’la ‘polise taş atan çocuklarõn’ durumunu konuştuk ‘Çocuktan terörist olmaz’ Eylemin 21. gününde TEKEL işçisinin şiir okuyan kõzõ ağladõ, ağlattõ Eylemde duygusal anlar Avukat Mehmet Uçum, Leyla Tavşanoğlu’nun sorularını yanıtladı. ESKİ GÜNLERİ ANIMSATTILAR Fotoğraflar: NECATİ SAVAŞ TEKEL işçilerinin dünkü eyleminde bir işçinin elinde taşıdığı gazete haberi dikkat çekti. “Darphane Grevi 28. gününde” baş- lıklı haberde, Başbakan Erdoğan’ın Refah Partisi İstanbul İl Başkanı olduğu dönem- de arkadaşları Şevki Yılmaz, Kadir Top- baş, Mehmet Ali Şahin ve Melih Gökçek’le birlikte Darphane işçilerinin eylemine ka- tıldığı ve grev gözcüsü elbisesi giydikleri görülüyor. İşçiler Erdoğan’ın o günleri çok çabuk unuttuğunu söyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle