Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 4 OCAK 2010 PAZARTESİ
2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER
AÇI
MÜMTAZ SOYSAL
Disiplinsiz
Demokrasi
KİMİLERİ disiplin ve demokrasi
kavramlarının yan yana getirildiğini görünce
isyan edecektir: “Demokrasi serbestlik ve
özgürlük rejimi değil mi? Disiplin de nesi?”
Sanki, serbestlik başıboşluk demekmiş ve
özgürlük herkesin, başkalarının özgürlüğüne
zarar verse de, her istediğini yapabilmesiymiş
gibi. Oysa, demokrasi, her ciddi yönetim gibi,
belirli bir disiplin ister ve hukuk o disiplinin ta
kendisidir. Hukuku rastgele çiğneyen bir
demokrasi olmaz.
Olursa, Türkiye Cumhuriyeti’ndeki
demokrasinin sürüklenir gibi olduğu durum
ortaya çıkar: Devleti oluşturan organların ve
yetki makamlarının birbirine düşmesi.
Şöyle bir tartışma var ortada: Bir yanda
Hâkimler ve Savcılar Kurulu’ndan bir üye
başta olmak üzere görevli ya da emekli birçok
hukukçu, “Ceza Muhakemeleri Kanunu’na göre
devlet sırrı niteliğindeki bilgileri içeren belgeler
ancak mahkeme hâkimi veya heyeti tarafından
incelenebilir” diyor; ama öte yanda henüz
mahkemede açılmış dava yokken kozmik
bilgilerin bulunduğu yerde öyle bir inceleme
var.
Başka bir durum da şu: Bir yanda Yargıçlar
ve Savcılar Birliği’nin yeni başkanı ve aynı
zamanda Yargıtay’da tetkik hâkimi olan bir
değerli hukukçu “Yargı kararları mutlaka
uygulanmalı” derken, öte yanda çeşitli
bahanelerle uygulanmayan kararlar üst üste
yığılıyor. Örneğin Danıştay Seydişehir’deki
alüminyum fabrikasının satışını iptal edip tüm
itiraz yolları tükenince uygulamaya geçilmesi
gerekirken, fabrika hâlâ alan şirkette durmakta.
Çeşitli makamlara yapılan suç duyuruları ise,
uygulamayı durdurmaması gereken karar
düzeltme başvurusunun ya da Özelleştirme
İdaresi’nce açılan iade davasının sonuçlarını
beklemek gibi nedenlerle pek etkili
olamamakta.
Galiba, hukuku hukukla hukuksuzlaştırmak
gibi bir yola girme alışkanlığı gitgide
yaygınlaşmaya başlıyor.
Son derece tehlikeli bir yol bu. Hukuku bir
yana iterek disiplinsizleşen demokrasinin
dağınıklığa, kurumsal kaosa ve anarşiye
yönelmesi işten değildir. “Hukuk herkese lazım”
derken, “laik hukuk devleti”ni kastediyor ve “bu
devlet, bu laik cumhuriyet bize lazım” demek
istiyorduk herhalde.
Yoksa, sadece “böyle bir devlet istemezük”
demek isteyenler mi var içimizde?
C
eza Muhakemesi Kanu-
nu’na (CMK) göre, “Ya-
kalanabileceği veya suç
delillerinin elde edile-
bileceği hususunda ma-
kul şüphe varsa; şüphelinin veya sa-
nığın üstü, eşyası, konutu, işyeri
veya ona ait diğer yerler aranabilir”
(m.119/1). Arama kararõnda; aramanõn
nedenini oluşturan fiil, aranõlacak ki-
şi, aramanõn yapõlacağõ konut veya di-
ğer yerlerin adresi ya da eşya ile kararõn
geçerli olacağõ zaman süresi açõkça
gösterilmelidir (m.119/2).
Arama, suç delillerinin elde edilmesi
veya şüphelinin yakalanabilmesi ama-
cõyla yapõlõr. Açõkta olan şeyler yö-
nünden esasen arama söz konusu ola-
maz. Saklõ olan hususlara dönük ola-
rak yapõlacak arama bu nedenle yasa-
da düzenlenmiştir. Düzenleme zo-
runluluğunun yanõ sõra, şüphe, gecik-
tirilemezlik, orantõlõlõk ve görünüşte
haklõlõk koruma tedbirlerinin önko-
şullarõndandõr. Bu nedenle, bireylerin
temel hak ve özgürlükleri ile doğrudan
ilişkili olduğundan önkoşullarõn ya-
nõnda hâkim kararõ zorunludur.
Hâkim kararõ olmadan saklõ yerler-
de rõzaya dayalõ da olsa arama yapõ-
lamaz. Adli ve Önleme Aramalarõ
Yönetmeliği’nin “ilgilinin rızasını”
yeterli gören 8. maddesinin (a) bendi
hakkõnda Danõştay 10. Dairesi
19.1.2006 tarih ve 2005/6392 sayõlõ ka-
rarõyla yürütmesinin durdurulmasõ ka-
rarõ verilmiştir.
Askeri mahal kavramı
Askeri mahal kavramõ hemen be-
lirtilmelidir ki öncelikle anayasada
yer almõştõr (m.145). Diğer yasalarda
da yer almasõna karşõn, kavramõn ta-
nõmõ yapõlmamõştõr. Ancak düzenle-
melere göre o yerin, sürekli veya ge-
çici olarak askeri amaçlar için ayrõlmõş
olmasõ yeterlidir. Özel kişilere kira-
lanmõş bulunmasõ, o yeri, askeri ma-
hal olmaktan çõkarmaz.
Askeri hizmet amacõyla ayrõlmõş
yerlerde yapõlacak aramalar cumhuri-
yet savcõsõnõn istemi ve katõlõmõyla as-
keri makamlar tarafõndan yerine geti-
rilir(CMK.m.119/5; Yönetmelik m.14).
Görülmektedir ki askeri mahalde
arama yapmak sõkõ veya bir başka ifa-
deyle koruyucu kurallara bağlanmõş-
tõr. Bu da doğaldõr ve askerliğin nite-
liğinden doğmaktadõr. Devletin gü-
venliği ve bağõmsõz olabilmesinin ge-
reği duyarlõ olunmasõndan geçer. Öte
yandan askerlik ve gizlilik kavramla-
rõ bire bir ilişkilidir. Devletin diğer
alanlarõndan belki de daha çok gizli
belge ve bilgilerin anõlan mahallerde
olabileceği ve aramalarda bunlarõn
da gereksiz biçimde ortaya çõkabileceği
haklõ endişesine karşõ yasal önlem
alõnmasõ gerekmektedir. Devlet sõrrõ ni-
teliğindeki belgeler ise gizlilik arz
eden özel yerlerde saklanmaktadõr.
Devlet sõrrõna ilişkin düzenleme
Ceza Muhakemeleri Usulü Kanu-
nu’nda (CMUK) sõrlar yönünden da-
ha koruyucu biçimde düzenlenmişti.
Gerçekten de CMUK’un 49. madde-
sindeki ifadeyle “devlet memurları
memuriyetten çekildikten sonra bi-
le, saklamakla mükellef oldukları
vakalar hakkında sırrın ait olduğu
makam amirinin izni olmaksızın
şahit sıfatıyla dinlenmezler”di. Ye-
ni kanun (CMK) bu konuda daha şef-
faf bir düzenleme getirmektedir. Dev-
let sõrrõ niteliğindeki bilgilerle ilgili ta-
nõklõk başlõklõ 47. madde, “Bir suç ol-
gusuna ilişkin bilgiler, devlet sırrı
olarak mahkemeye karşı gizli tutu-
lamaz” (Fõkra 1) hükmünü getirmek-
tedir. Aynõ maddede devlet sõrrõ “açık-
lanması, devletin dış ilişkilerine,
milli savunmasına ve milli güvenli-
ğine zarar verebilecek; anayasal
düzeni ve dış ilişkilerinde tehlike ya-
ratabilecek nitelikteki bilgiler” şek-
linde tanõmlanmaktadõr.
Tanõklõk konusu olabilecek bilgile-
rin devlet sõrrõ niteliği taşõmasõ halin-
de; zabõt kâtibi de olmaksõzõn tanõk sa-
dece mahkeme hâkimi veya heyeti ta-
rafõndan dinlenir. Tek hâkimli mah-
kemelerde duruşmayõ yapan hâkim, he-
yet halinde çalõşan mahkemelerde,
mahkemeyi oluşturan tüm heyet tanõ-
ğõ dinler. Tek hâkim ya da heyetli mah-
kemede duruşmayõ yöneten başkan ta-
nõk açõklamalarõndan, sadece yüklenen
suçla ilgili ve o suçu aydõnlatabilecek
nitelikteki bilgileri tutanağa kaydetti-
rir.
İddianamede suç iddia edilir
Hapis cezasõnõn alt sõnõrõnõn beş yõl
veya daha fazla olan suçlarla ilgili ol-
masõ halinde ancak uygulanabilir ol-
masõ maddenin nesnel koşuludur. Ay-
rõca ve önemlisi madde sadece ko-
vuşturma evresinde uygulanabilir.
Maddenin ikinci fõkrasõnda “yüklenen
suç” ibaresi bulunmaktadõr. Bir şüp-
heli hakkõnda iddianame düzenlen-
mekle, suç iddia edilir. Cumhuriyet
savcõsõ, soruşturma evresi sonunda
toplanan delillere göre, suçun işlendiği
hususunda yeterli şüpheye ulaşmõş
ise iddianame düzenler (m. 170/2). İd-
dianamede, ancak suç iddia edilir.
Kuşkusuz ki iddia edilmekle, suç yük-
leme aynõ anlama gelse de, yükleme-
nin kesinleşmesi, mahkeme tarafõndan
verilecek iddianamenin kabul kararõ ile
gerçekleşir.
Devlet sırrı
niteliğindeki bilgiler
Maddenin Adalet Komisyonu’nda-
ki görüşmeleri sõrasõnda 1. fõkrasõnda
yer alan “mahkemeye karşı” yerine
“hâkime karşı” ifadesinin kullanõl-
masõ önerilmesine rağmen öneri kabul
edilmeyerek maddenin kovuşturma
evresinde uygulanabileceği benim-
senmiştir. Gerek maddenin düzenle-
mesinden ve gerekse komisyondaki
görüşmelerden anlaşõlmaktadõr ki, so-
ruşturma evresinde cumhuriyet savcõsõ
devlet sõrrõ niteliğindeki bilgilerle il-
gili tanõk dinleyemeyeceği gibi, hâ-
kimden de dinleme talep edemeye-
cektir. Kovuşturma evresinde dahi
cumhuriyet savcõsõ tanõk dinlenirken
bulunamayacaktõr.
CMK’nin 47. maddesine koşut bir
düzenleme, 125. maddesinde de mev-
cuttur. CMUK’un 88. maddesindeki
“resmi dairelerde saklı evrakın if-
şasının memleketin selametine zarar
vereceği o dairenin en büyük ami-
ri tarafından beyan edildiği takdir-
de, bu evrakın tesliminin isteneme-
yeceği, bu beyan yeterli görülmedi-
ği takdirde ilgili bakanlığa müra-
caat olunabileceği” şeklindeki hüküm
CMK’de “İçeriği devlet sırrı niteli-
ğindeki belgelerin mahkemece in-
celenmesi” başlõğõ altõnda 125. mad-
dede, 47. maddedeki gibi daha şeffaf
bir biçimde düzenlenmiştir. Buna gö-
re, “bir suç olgusuna ilişkin bilgile-
ri içeren belgeler, devlet sırrı olarak
mahkemeye karşı gizli tutulamaz”
(m 125/1). Maddenin 2. fõkrasõna gö-
re “devlet sırrı niteliğindeki bilgile-
ri içeren belgeler, ancak mahkeme
hâkimi veya heyeti tarafından in-
celenebilir”. Yine 47. maddeye koşut
olarak “bu belgelerde yer alan ve sa-
dece yüklenen suçu açıklığa kavuş-
turabilecek nitelikteki bilgiler” (m
125/2) tek hâkimli mahkemelerde du-
ruşma hâkimi, heyet halinde çalõşan
mahkemelerde heyet tarafõndan görü-
lür. Tutanağa ise duruşma hâkimi ve-
ya heyet halindeki mahkemede başkan
tarafõndan kaydettirilir. Nesnel koşu-
lu da hapis cezasõnõn alt sõnõrõnõn beş
yõl ve daha fazla olan suçlara ilişkin ol-
masõdõr(125/3).
Soruşturma evresinde anõlan mad-
denin uygulanabilirliği kesinlikle bu-
lunmamaktadõr. Cumhuriyet savcõsõ-
na hitap eden bir düzenleme olmadõ-
ğõ için soruşturma evresinde aynen 47.
madde gibi uygulanmak zorunluluğu
vardõr. Cumhuriyet savcõsõ, soruştur-
ma evresinde 125. maddeye başvura-
maz. Hâkimden de bu yönde istemde
bulunamaz. Hatta kovuşturma evre-
sinde sadece tek hâkimli mahkemede
duruşmayõ yapan hâkim, heyet halin-
deki mahkemede ve yine sadece heyet,
devlet sõrrõ niteliğindeki bilgileri içe-
ren belgeleri inceleyebilir; cumhuriyet
savcõsõ bu nitelikteki belgeleri göremez
ve inceleyemez. Maddenin başlõğõ bi-
le “...mahkemece incelenmesi” şek-
linde olduğu gibi içeriği de bu yön-
dedir.
C. savcısı bilgilere ulaşamaz
CMK’nin 47. maddesine koşutluk
arz eden 125. maddenin Adalet Ko-
misyonu raporunda da mahkemeden,
devlet sõrrõ da olsa belgelerin gizli tu-
tulamayacağõ açõklanõrken, maddenin
ikinci fõkrasõnõn kovuşturma evresiy-
le ilgili olduğu vurgulanmõştõr. Ko-
misyon raporunda; “ikinci fıkra hük-
müne göre; devlet sırrı niteliğinde-
ki bilgileri içeren belgeler mahkeme
tarafından incelenebilmekle birlik-
te, kovuşturma evresine katılmak
hakkına sahip bulunan diğer kişiler,
doğrudan bu bilgilere ulaşamaya-
caklardır” ibaresi bulunmaktadõr.
Görülmektedir ki, mahkemeye katõl-
ma hakkõna sahip cumhuriyet savcõ-
sõnõn doğrudan bu bilgilere ulaşmasõ
olanaksõzdõr.
CMK’nin 47. ve 125. maddelerinin
içeriklerine göre; ancak kovuşturma
evresinde ve o da sõnõrlõ bir şekilde ve
münhasõran duruşma hâkimi veya du-
ruşma heyeti tarafõndan görülebilecek
bilgi/belgelerin soruşturma evresiyle
ilgili olmadõğõ açõktõr.
Genel olarak adli arama ve bu bağ-
lamda askeri mahallerdeki aramaya
ilişkin (m. 119/2-5) hükümlerle ilgisi
bulunmayan 47 ve 125. maddeler, kõ-
yasen ve soruşturma evresini de kap-
sayacak biçimde uygulanamaz.
Devlet sõrrõ niteliğindeki bilgi/bel-
geler iddianamenin içeriği olamaz;
çünkü anõlan maddeler, cumhuriyet
savcõsõnõn delil toplama alanõnda bu-
lunmamaktadõr. Belirtildiği gibi, so-
ruşturma evresinde hâkimden de bu
yönde istemde bulunulamaz.
Tutanağa kaydedilemez
Askeri mahaldeki aramalar, genel
adli aramalara göre daha sõkõ koşulla-
ra ve güvencelere bağlanmasõna kar-
şõn, CMK’nin 125. maddesinin uygu-
lama alanõ genişletilerek isteme bağ-
lõ olarak maddeye arama niteliği ve-
rilerek madde “arama kararına” ko-
nu edilemez. Bu şekildeki isteme da-
yanarak hâkim devlet sõrrõ niteliğindeki
belgeleri inceleyemez; incelemek için
karar veremez; inceleme yaparak tu-
tanağa kaydedemez. Bunlarõn yapõlmõş
olmasõ halinde iddia makamõ, bu bel-
gelere dayanarak soruşturma yapamaz.
Bu tür karar veren hâkim de heyete ka-
tõlamaz.
Anõlan nitelikteki karara bağlõ ola-
rak soruşturma evresinde inceleme
yaptõrõlmasõna izin verilmesi halinde
“rıza mevcut...” ya da “izin veril-
miştir” gerekçesine de sõğõnõlamaz.
Aramadaki “rıza”nõn geçerli olama-
yacağõ Danõştay kararõyla saptanmõş-
sa, askeri mahalde ve “devlet sırrı”nda
böyle bir gerekçenin sorumluluk ge-
tireceği ve bu gerekçeye dayanõlama-
yacağõ açõktõr.
“Devlet sırrı” içeren belgelerin an-
cak mahkemece incelenebileceğine
ilişkin düzenleme karşõsõnda ve hatta
incelemeden önce CMK’nin 332.
maddelerine göre de kovuşturma ev-
resinde, duruşma hâkimi veya heyet ta-
rafõndan ilgili makamdan bilgi iste-
nilmesi olanağõnõn mevcut bulunma-
sõna rağmen “arama” kararõyla ve so-
ruşturma evresinde karar verilmesi
ve yüklenen suç kesinlikle belli ol-
madõğõ halde yetkisiz hâkim tarafõndan
belgelerin görülmesi ve tutanağa kay-
dedilmesi, devlet sõrrõnõ ifşa olarak gö-
rülebileceği olasõlõğõnõ düşündürebi-
lecek nitelikte olduğu gibi görevde yet-
kiyi kötüye kullanma olarak kabul edil-
melidir. Bu tür bir karara, başka yön-
lerden yapõlacak itirazõn da re’sen ve
bu yönden itiraz merciince inceleme-
sinin yapõlmasõ yasal bir zorunluluk-
tur.
Soruşturma başlatılmalı
Öte yandan ve en önemlisi ilgililer
hakkõnda soruşturma merciinin derhal
soruşturma başlatmasõ gerekmekte-
dir. Bir hukuk devletinde yetkinin
hukuka uygun kullanõlmasõ gerektiği
gibi konunun hukuktaki uyum süre-
ciyle ilgisi bulunmadõğõ da gözden
uzak tutulmamalõdõr. “Konu yargıya
intikal etmiştir” söylemi ancak ka-
nunda olan yetkinin ve takdirin doğ-
ru olmasõ halinde geçerlidir. Kanunun
açõk yasak getirdiği hallerde takdir hak-
kõ olmayacağõ gibi hukuk devleti il-
kesinin açõk ihlali “basit usul kura-
lının ihlali” olarak da görülmez. Kal-
dõ ki basit ihlal/esaslõ ihlal gibi bir kav-
ram da hukukta kabul edilemez; “Koz-
mik büro”da yasanõn açõk hükmüne
göre yapõlan “devlet sırrı” inceleme-
si olduğu ve bunun da ancak mahke-
mece yapõlacağõ açõkça belirtilmesine
karşõn düzenleme, “arama” olarak ni-
telenerek alõnan karar yok hükmün-
dedir. Düzenlenen tutanaklar devlet sõr-
rõnõ saklayan makama ilave edilmeli-
dir. Kuşkusuz ki bu yeterli değildir. İl-
gili soruşturma makamõ da ilgililer hak-
kõnda soruşturma başlatmalõdõr.
Kozmik Büroda ‘Arama’!
Hamdi Yaver AKTAN Yargõtay 8. Ceza Dairesi Üyesi
İlgililer hakkõnda soruşturma merciinin derhal soruşturma
başlatmasõ gerekmektedir. Bir hukuk devletinde yetkinin hukuka
uygun kullanõlmasõ gerektiği gibi konunun hukuktaki uyum
süreciyle ilgisi bulunmadõğõ da gözden uzak tutulmamalõdõr.
“Konu yargõya intikal etmiştir” söylemi ancak kanunda olan
yetkinin ve takdirin doğru olmasõ halinde geçerlidir.
T
aşra avukatlõğõndan politika-
ya yatay geçiş yapan Bülent
Arınç, dõşarõdan şekillendi-
rilen konjonktürün yardõmõyla poli-
tikadaki dikey yükselişini sürdü-
rürken, hukuk allameliğinin de orun-
larõndan biri olmak gerektiğine inan-
dõğõndan, ikide bir “fetva”lar veri-
yor. Hazretin son fetvasõ, şahsõnõ he-
def aldõğõnõ ima, ne imasõ, iddia et-
tiği o vodvil suikast konusunda Ge-
nelkurmay’dan yapõlan açõklamayõ
“tevil yoluyla ikrar” olarak gös-
termesidir.
Bu hukuk nosyonunun Arõnç ta-
rafõndan, özellikle de onun tarafõn-
dan telaffuz edilmesi kaderin cilve-
si olsa gerek. Çünkü mensubu bu-
lunduğu siyasi cemaatin varlõğõ,
başlõ başõna “tevil yoluyla ikrar”da
şekillendi, şekilleniyor!
Anõmsayalõm: Türkiye Cumhuri-
yeti’nin ulusal güvenliğine yönelik
tehditleri saptamak, çözümlemek
ve çözüm yollarõ geliştirmekle gö-
revli anayasal kurum olan MGK’nin
yõllardõr õsrarla üzerinde durduğu iki
büyük tehlike vardõr: “terör” ve “ir-
tica”. Bunlarõn ikisinin de sonunda
bertaraf edildiklerine ilişkin bir
MGK açõklamasõ duymadõk bugüne
kadar. Terör bağlamõnda zaten böy-
le bir açõklama mümkün değil. Ama
ötekisinin, olsa olsa, MGK’nin asker
ve sivil kanatlarõ arasõndaki bir mo-
dus vivendi gereği “söylem dışı tu-
tulduğu” söylenebilir.
Bu müeddep suskunluk, “irti-
ca”nõn Türkiye Cumhuriyeti’nin
başõndaki en büyük bela olduğu
gerçeğini değiştirmiyor. Ve bu ger-
çeğe en duyarlõ kesimin, Cumhuri-
yeti kuran, doğallõkla da onu koru-
makla yükümlü olan TSK olduğu ve
olacağõ gerçeğini de değiştirmiyor.
(Bülent Arõnç’õn bunu idrak edebil-
mesi için, önce, Manisa’ya oldukça
yakõn olan Menemen’e gidip, Ku-
bilay’õ anma törenlerine katõlmasõ
gerekiyor.)
Yine anõmsayalõm: Bundan bir
süre önce, İslamcõ hükümet, Tayyip
Erdoğan’õn özel tercümanõyken AB
ile ilişkiler bakanlõğõna getirilen
Egemen Bağış ağzõndan bir açõkla-
ma yaptõ. Yapar yapmaz da sanki hiç
olmamõş gibi üstünü örttü. O gün bu-
gün bir daha sözünü etmedi, ettir-
medi. Açõklama şuydu: İçişleri Ba-
kanlõğõ’na bağlõ 60 bin kişilik bir “te-
rörle mücadele” ordusu (ya da mi-
lis kuvveti mi demeli?) kurulacaktõ.
Proje hangi aşamada bilinmez, ama
geçen gün Kanal D ana haber bül-
teninde Mehmet Ali Birand’õn ver-
diği “özel haber” puzzle’õn parça-
larõnõ birleştirir nitelikte. Polise ağõr
silahlar alõnmasõ konusunda İslam-
cõ hükümet ile Genelkurmay bir
kez daha karşõ karşõya gelmişler! Bi-
rand, haberini Arõnç’a yönelik vod-
vil suikast ile bağlantõlõymõş gibi sun-
du. Bana kalõrsa, bu “özel haber”,
medyamõzõn nedense görmezden
geldiği, hiç üstüne gitmediği, Ege-
men Bağõş açõklamasõyla bağlantõ-
landõrõlmalõdõr.
İrticayõ Türkiye’de yaşama biçimi
haline getirirken, güya devlet men-
şeli olarak gösterilen “terör”le mü-
cadele edermiş gibi yapmak “tevil
yoluyla ikrar” değil de nedir?
‘Tevil Yoluyla İkrar’
Turhan ILGAZ
S
ağlõk, toplumsal bir iyilik
halidir. Sağlõğõn kötüleş-
mesi, yoksulluk, eşitsizlik,
sosyal ve politik marjinalizas-
yon ile direkt olarak ilişkili ol-
duğundan “insan hakları” kav-
ramlarõndan ayrõlamaz. Ancak
son yõllarda Sağlõkta Dönüşüm
adõ altõnda sağlõk özelleştiril-
mekte, hastalarõn ödediği katkõ
paylarõ hõzla arttõrõlmaktadõr.
AB sağlõk temel ilkelerini
hakkaniyet, ulaşõlabilirlik, da-
yanõşma, sağlõk güvencesi ve
sürdürebilirlik üzerine kur-
muştur. 2006 Avrupa Birliği
Konseyi raporu üye ülkelerin
sağlõk sistemlerinde herkesi
kapsayan, finansmanõnda da-
yanõşmayõ öne çõkaran, sağlõğa
ulaşõmõn eşit olduğu, yüksek ka-
litede hizmet veren bir yapõnõn
olmasõ gerektiği ve bunlarõn
hedeflenmesini kararlaştõrmõş-
tõr. Dünya Sağlõk Örgütü (DSÖ)
Avrupa Birliği Ülkelerinde Sağ-
lõğõn Finansmanõ Raporu’nda
(2009) öne çõkardõğõ konu ise
sürdürülebilirlik olmuştur. Sür-
dürülebilirlik ekonomik ve fi-
nansal sürdürülebilirlik olarak
değerlendirilmelidir.
Ulusal gelirin artması
Ekonomik sürdürülebilirlik
ulusal gelirin artmasõnõ gerekli
kõlmakta, finansal sürdürülebi-
lirlik ise ülkenin sağlõk için
ayõrdõğõ parayõ sağlayabilmesi-
ne bağlõ kalmaktadõr.
Sağlõğõn finansmanõ dendi-
ğinde ise çok seçenek bulun-
mamaktadõr. Finansman ya ka-
musal olacak ve vergilerden
veya kamusal bir sigorta siste-
minden sağlanacak ya da özel
olacak ve özel sağlõk sigortala-
rõndan, tõbbi tasarruf fonlarõndan
veya cepten harcamalar ile kar-
şõlanacaktõr. Türkiye’de sağlõğõn
finansmanõ ağõrlõklõ olarak bir
kamu sigorta sistemi olan Sos-
yal Güvenlik Kurumu (SGK)
üzerinden sağlanmaktadõr. DSÖ
2009 sağlõk istatistikleri rapo-
runda Türkiye’nin tüm sağlõk
harcamalarõnõn yüzde 72’sinin
kamudan karşõlandõğõ, yüzde
28’inin ise cepten harcamalar-
la karşõlandõğõ belirtilmektedir.
Ülkemizde cepten harcama-
lar katkõ paylarõ, özel sigorta
primleri ve hastanelere direkt
ödemeler gibi kalemlerden oluş-
maktadõr.
Kamu sağlõk harcamalarõ tüm
kamusal harcamalarõn yüzde
10’unu oluşturmaktadõr. Buna
karşõlõk ABD tüm kamu harca-
malarõnõn yüzde 19’unu, İngil-
tere ise yüzde 16’sõnõ sağlõğa
ayõrmaktadõr.
Özel sağlõk sigortalarõ daha
zengin ve iyi eğitilmiş grupla-
ra hizmet verirken, daha yaşlõ ve
sağlõksõz kesimlere hizmet ver-
memektedir. Bu da eşitlik ve et-
kinlik dengesini bozmaktadõr.
Ayrõca özel sağlõk sigortalarõnõn
yönetim giderleri çok yüksek ol-
duğundan maliyetleri çok yük-
seltmektedir.
Dolaylı vergiler
Kamusal finansmanõn, özel fi-
nansmandan, sağlõğa ulaşõm ve
eşitlik açõsõndan daha iyi oldu-
ğu hemen tüm ülkelerde göste-
rilmiştir. Kamusal finansman
çalõşanlarõn primlerinden kar-
şõlandõğõnda işgücü pahalan-
makta, Türkiye gibi kayõtsõz
ekonominin fazla olduğu ülke-
lerde ise havuz oluşturulama-
maktadõr. Kamu finansmanõ-
nõn vergilerden karşõlandõğõ du-
rumlarda ise yükselen vergiler
tepki çekmekte, vergi toplama
zorlaşmaktadõr.
Dolaylõ vergilerden elde edi-
len gelir ise eşitlik ilkesini ze-
delemektedir. Ülkemizdeki en
önemli sorunlardan biri de do-
laylõ vergilerin oranõnõn çok
yüksek olmasõdõr (TEPAV 2008
raporunda yüzde 61).
Sağlõğa harcanan para ile
primlerle toplanan para arasõn-
daki farkõ kapatmanõn tek yolu
eğer devlet bütçesinden karşõ-
lanmayacaksa cepten harcama-
larõ arttõrmaktan geçmektedir.
2008 SGK harcamalarõnõn an-
cak yüzde 43’ü primlerden kar-
şõlanabilmiş, geri kalan miktar
ise bütçeden karşõlanmõştõr. Bu-
nu göz önüne alan AKP hükü-
meti birinci basamak dahil ayak-
tan tedavilerde katkõ paylarõ
eklemiş, özel hastanelerdeki
katkõ paylarõ ise yüzde 30’dan
yüzde 70’e çõkarõlmõştõr. Cepten
harcamalarõn artacağõ ve an-
cak parasõ olanõn sağlõğa ulaşa-
bileceği bir sisteme hõzla git-
mekteyiz. Bu arada sağlõğõn
özelleştirilmesinin önünü açacak
olan Kamu Hastane Birlikleri
Yasasõ da TBMM’de bekle-
mektedir.
Sağlõk harcamalarõnõn yüzde
55’ini cepten ödemelerle karşõ-
layan ABD bu sistemle 60 mil-
yon kişinin sağlõğa ulaşamadõ-
ğõnõ görerek bu sistemden geri
dönmeye çalõşmaktadõr.
Reform yapılmalı
Ülkemizdeki gelişmelerle
sağlõğa ulaşõmõn ileriki dö-
nemlerde daha da zorlaşacağõ
açõktõr. Sağlõğõn finansmanõ-
nõn vergilerle sağlandõğõ siste-
me geri dönme yolunda çalõş-
malar yapõlmalõdõr. Bunun için
de vergi sistemimizin ciddi bir
reforma gereksinimi bulun-
maktadõr. Asgari ücret vergi
dõşõ tutulmalõ, dolaylõ vergilerin
toplam gelirdeki oranõ düşü-
rülmeli, kayõt dõşõ mutlaka sis-
tem içine çekilmelidir. İlk aşa-
mada asgari ücret sõnõrõnda
olanlarõn sağlõk giderleri büt-
çeden karşõlanmalõ, amaç yok-
sulluk sõnõrõ olmalõdõr. Ancak bu
şekilde sağlõğa ulaşõmdaki eşit-
sizlik azaltõlabilir.
Sağlõğõn Finansmanõ
Dr. A. Özdemir AKTAN İstanbul Tabip Odasõ Başk.
mumtazsoysal@gmail.com