18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 25 OCAK 2010 PAZARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER TEKEL işçilerinin eylemi, bizim toplumun pek alışık olmadığı, ama gelişmemiş ülkelerde ve özellikle eski sömürgelerde vaktiyle çok rastlanmış bir direniş ya da tepki tarzıdır. Şiddete başvurmadan, hatta kendine eziyet ederek. Amaç, iç ve dış kamuoyunun dikkatini çekmek, bir siyasal dava için sempati uyandırmak ve sorumlu sayılanları böyle bir manevi baskı altında tutmaktı. Ne var ki, bugünün Türkiyesi, Gandhi döneminin Hindistanı değil ve sorumlu tutulabilecek bir sömürge yönetimi de yok. Kendi devletimiz var. Hep birlikte iyice bilmemiz gerekir ki, sorumlu olan toplumun bütünüdür. Özal’dan başlayarak, gelmiş geçmiş bütün iktidarlar, onları oluşturan siyasal partiler, yanlış politikalara karşı gereken tepkiyi gösterememiş muhalefetler, sendikalar, seçmenler, gazeteleriyle, televizyonlarıyla medya. Ekonomiyi borca batırıp ardından borç faizi ödemek için neredeyse kamu varlıklarının hepsini apar topar satmak, “Alınan paralarla yeni yatırımlar yapılacak; üretim artacak, istihdam genişleyecek, müreffeh bir ülke yaratılacak” diyerek halk yığınlarının aldatılmasına seyirci kalmak, toplumun ortak ayıbı sayılmaz mı? Ayrıca özelleştirmelerin suçluları hâlâ aramızda gezmiyor mu? Şimdi karakış soğuğunda eylem yapanlara, açlık grevine gidenlere, son çare olarak ölüm orucuna yatacak olanlara acıyarak, teselli nutukları atarak, merhamet yardımları yağdırırak o sorumluluğun vebali çekilmiş oluyor mu? Sayın Başbakan, böyle bir vicdan kefareti bile ödemeden, “boş depoları bekleyip yan yatarak, hiçbir iş yapmadan toplamı milyonlara varan aylıklar alarak, ardından ‘show’ yaparak sonuç almaya çalışanlar”dan söz ediyor. “4/c”nin bile sözü edilmemekte. O “4/C” ki, özelleştirme yasalarının yüzkarası olarak, satılan kamu işletmeleri dolayısıyla işsiz kalanları kamuda herhangi bir işe yerleştirip, herhangi bir statüyle çalıştırmak demektir. Çünkü “4/B”nin “uzmanlığına uygun işte çalıştırılma” koşulunu taşımaz, örneğin makine ustasını falanca yönetimde filanca kâtip yardımcılığı gibi saçma sapan bir seçenekle karşı karşıya bırakma türünden densizlik, hakaret, israf, beceri israfı gibi sonuçlardan da sıkılmaz. Bir devlet, çalışmak isteyen işçisine ancak bu kadar hor davranabilir. Kaldı ki, eylemdeki TEKEL işçileri için henüz herhangi bir çözümden de söz edilmiyor. 31 Ocak’ta iş akitleri feshedilecek ve gerisi belli değil. Arada olan, devletin büyük gelir kaynağı olarak bilinen TEKEL’e ve Türk tütüncülüğüne olmuştur. Oysa, kendi vatandaşınız için sigara tüketimini sınırlandırsanız bile, bugünün dünyasında sigara üretenler hâlâ Türk tütünüyle harman yapmaya muhtaçlar. Hiç değilse birkaç TEKEL işletmesini devretmeyerek işçilerden bir bölümünün çalıştırılması için kampanya da mı açılamazdı? 19 Ocak 2010’da büyük tartõş- malarla gündeme gelen sağ- lõk çalõşanlarõnõn protesto- larla karşõ çõktõğõ tam gün ya- sa tasarõsõ TBMM’den 21 Ocak 2010’da ge- çerek yasalaşan ilk tam gün yasasõ değil. 32 yõl önce 1978 yõlõnda “Sağlõk Personelinin Tam Süre Çalõşma Esaslarõna Dair Kanun” ile uygulanmaya konmuş ve hekimlere baş- ta tam gün ve eğitici tazminatõ olmak üze- re çeşitli kazanõmlar getirmişti. Ancak, ya- sa çõktõktan sonra sözde ekonomik ve sos- yal güvenceler belirtildiği ölçüde uygula- namamõş hatta yanlõş uygulamalar sonucunda yasayla elde edilmesi planlanan hak ve ka- zanõmlar gerçekleşmediğinden yasanõn böy- lelikle uygulanabilirliği de kalmadõğõndan 1980’de yürürlükten kaldõrõlmõş ve yarõ za- manlõ çalõşmaya yeniden izin verilmiştir. Bugün “Sağlıkta Dönüşüm” adõ altõnda “Tam Gün Yasası” yeni düzenlemelerle 32 yõl sonra tekrar uygulanmaya çalõşõlacak. He- kimlerin tüm karşõ çõkõşlarõna rağmen hü- kümet tasarõyõ yasalaştõrdõ. Adaletli değil Peki yasa neleri öngörüyor? Yasa he- kimlerin tam gün çalõşmalarõnõ, muayene- hanelerini kapatmalarõnõ, muayenehanelerini kapatmak istemeyen hekimlerin de kamu- dan ayrõlmalarõnõ öngörüyor. İlk bakõşta ya- sa söylemde doğru gibi gözüküyor ancak söylemde halka sempatik gözüken yasa adaletli hazõrlanmõş bir yasa değil. Üniver- site öğretim üyelerine muayenehane yasa- ğõ getiren ancak vakõf üniversitelerindeki öğ- retim üyelerini kapsamayan yasa çifte stan- darttan başka bir şey değildir. Yasanõn ön- gördüğü uygulamanõn kamu hastanelerinde sebep olacağõ doktor boşluğunun yarataca- ğõ sõkõntõlar ve muayenehanelerini kapatan ve kamuda tam gün çalõşan hekimlerin ol- dukça zor olan tõp eğitimine ayõracaklarõ za- man göz ardõ ediliyor. Bu iki ana problem- den başka tam gün çalõşmanõn doğuracağõ bir diğer problem hekimlerin bilimsel çalõş- malara vakit ayõramayacak olmasõ. Özelleştirmenin adımları Günde 50 hastaya bakõyorsan 100 hasta- ya bak, daha çok ameliyat yap daha fazla ka- zan haline gelecek bu uygulamada unutulan şu ki, hekimler yalnõzca hasta bakõp ameli- yat yapmazlar. Onlar aynõ zamanda mesle- ğe yeni hekimler yetiştirip onlara eğitim ve- rirler, araştõrma, inceleme yaparlar, kendi- lerini geliştirmek için ulusal uluslararasõ bi- limsel kongrelere, toplantõlara katõlõrlar. Sağlõğõn ticarileşmesi elbette tasvip edi- lir bir şey değildir ancak maalesef toplum- da böyle bir yanlõş algõ var. Bu algõyõ de- ğiştirmek için yola çõkanlarsa tam da de- ğiştirmek istedikleri yanlõşõn içine düşüyorlar, uygulamaya konan yasanõn maddelerine bakarsanõz sağlõğõn nasõl ticarileştiğini ve özelleştirme adõmlarõnõn nasõl atõldõğõnõ gö- receksiniz. Sağlõk üzerinden para kazanma, kâr etme yeni yasayla birlikte daha da ön plana çõkõ- yor. Zaten kamu hastanelerinde amaçlanan en yüksek kârõ sağlayõp en ucuz sağlõk hiz- metini sunmaktõr. Amaç sağlõğa yapõlan har- camalarõ en aza indirmektir. Sağlõk hizme- tini ucuza getirmek için uzun süreli çalõşma saatleri karşõlõğõnda az ücret ödeme de ye- ni hedeflenenler arasõnda. Sağlõkta iyileştirme adõ altõnda yapõlan, Sağlõk Bakanlõğõ’na bağlõ sağlõk kuruluşlarõnõn özelleştirilmesi- dir. Hatta SGK fonlarõyla büyüyen özel has- tane zincirleri daha şimdiden yabancõ te- kellere satõlmaya başlanmõştõr. Sadece tavan ücretler Doktorlar üzerinden sağlõkta tasarruf ye- rine vergi vermeyenlerden vergileri alõnsa ve alõnan bu vergilerin gerekli kõsmõ sağlõk har- camalarõna aktarõlsa performans uygula- masõ gibi hatalara göz yuman bir uygula- maya, hekimlerin baskõ altõnda çalõşmasõna, birbirlerine düşürülmesine hiç gerek kal- mayacaktõr. Yasa sağlõk hizmetlerini ucuza mal ede- bilmek amacõyla hekimlerin kazançlarõna kendince bir çözüm getirmiş, yasada maaş- larõn artacağõ da öngörülüyor. Oysa yasa in- celendiğinde görülüyor ki bunlar yalnõzca kâ- ğõt üzerindeki tavan ücretlerdir. Nöbet üc- retlerinin 3 TL’den 5 TL’ye çõkacak olma- sõ da zaten yapõlacak sözde iyileştirmenin du- rumunu özetliyor. Emekli maaşlarõ için ön- görülen artõş ise yalnõzca Sağlõk Bakanlõ- ğõ’nda döner sermayesi bulunan sağlõk ku- ruluşlarõnda çalõşan hekimleri kapsõyor. Ayrõca yasada belirtilen ücretlendirmelerin tümü taban aylõklara göre değil döner ser- mayeye göre yapõlõyor. Sağlõkta yaşanan tüm bu problemlerin hekimlerin de görüşlerine başvurup demokratik bir şekilde çözülme- si gerekirdi. Kamuyu hekimlerin aleyhine yönlendirmek, kõşkõrtmak, onlarõ aç gözlü, vicdansõz, paracõ, göstermek Türk hekim- lerini derinden üzmüş, onlara, mesleklerine, kariyerlerine saygõsõzlõk edilmiştir. İÜ Cerrahpaşa Tõp Fakültesi’nden Prof. Dr. Fuat Demirkıran’a göre tõp öğrencile- ri dahil tüm doktorlarõ ilgilendiren yasa de- ğerlendirildiğinde yasanõn amaçlarõndan biri Sağlık Bakanlığı’na bağlı tüm hasta- neleri özel sağlık işletmeleri haline dön- üştürmek. Bu şekilde yakõn gelecekte bu hastanelerin çalõşanlarõ sözleşmeli personel haline geçecek ve özlük haklarõ dahil iş gü- venceleri ortadan kalkacaktõr. Hekimler sağlõk personeli ile birlikte parça başõ iş ya- pan taşeronlar haline dönecektir. Zaman için- de birim işten kazanõlan ücret belirgin ola- rak azalacak ve halen önemli açõk veren SGK’nin giderleri önemli oranda artacaktõr, bu durumda hekimler dahil tüm sağlõk per- soneli daha çok iş yapmaya zorlanacak ve sağlõk hizmetinin bilimsel yönü zayõflaya- cak ve ortadan kalkacaktõr. Etik sõnõrlar zor- lanacaktõr. Şikâyetler artacak Sonuçta, sağlõk sorunlarõ daha da artacak, çözümü zor ve uzun sağlõk problemlerinden kaçõş ve savunmaya dayalõ hekimlik anlayõşõ yerleşecektir, mutsuz hasta ve hekimler çoğalacağõndan her geçen gün hasta şikâ- yetleri artacaktõr, ayrõca hekimler bilimsel faaliyetlerden ve mesleki sorumluluktan çok skor arttõrmaya çalõşacak ve şikâyet di- lekçeleri ile uğraşmak zorunda kalacaklar- dõr. Yasanõn bir diğer amacõ ise; Kamu ve vakıf üniversitelerini bir şekilde sağlık ba- kanlığı veya başka bir deyişle siyasetin gü- dümüne sokmak. Tõp fakültelerinin hemen tamamõ artan giderleri nedeni ile halen za- rar etmektedir ve bu fakültelerin gelirlerinin yaklaşõk yüzde 15-20’si öğretim üyesi kat- kõ paylarõndan oluşmaktadõr. Hastalarõn önemli bir bölümü bu paylarõ ödemekten ra- hatsõz olmamaktadõr. Üniversitelerin bu ge- liri böylelikle ortadan kalkacaktõr. Görüldüğü gibi bu yasanõn uygulanmasõ halinde sağlõk çalõşanlarõnõn tümü ve halk sağ- lõğõ olumsuz yönde etkilenecektir. Yapõlmasõ gereken sistemde var olan sorunlarõ yeni baş- tan hekimlerle birlikte hareket ederek çöz- mektir, aksi takdirde yeni yasanõn etkilerini gelecekte daha acõ şekilde tecrübe etmek zo- runda kalacağõz, şayet yasa Anayasa Mah- kemesi’ne götürülüp iptal edilmezse. Tam Gün Yasasõ... Sadık ÇELİK Bu yasanõn uygulanmasõ halinde sağlõk çalõşanlarõnõn tümü ve halk sağlõğõ olumsuz yönde etkilenecektir. Yapõlmasõ gereken sistemde var olan sorunlarõ yeni baştan hekimlerle birlikte hareket ederek çözmektir, aksi takdirde yeni yasanõn etkilerini gelecekte daha acõ şekilde tecrübe etmek zorunda kalacağõz, şayet yasa Anayasa Mahkemesi’ne götürülüp iptal edilmezse. AÇI MÜMTAZ SOYSAL Eksik Tepki İ şçi direnişleri ülkemizin tarihinde toplumu böylesine sarsan, toplum- la böylesine bütünleşen boyutta hiç olmamõştõ. Daha önce SEKA işçileri- nin, Zonguldak maden işçilerinin, ka- mu çalõşanlarõnõn işgal, direniş, protesto eylemlerini bu toplum yaşadõ ama ilk kez geniş katõlõmlõ ve uzun süreli bir iş- çi eylemi toplumun gündeminde ve uzun süre de gündeminde kalacağa ben- ziyor. Kamuoyunu bilgilendirmek için de- ğinmekte yarar var: TEKEL işçilerinin direnişi çok haklõ sosyal ve ekonomik nedenlerden kaynaklanõyor. Bu haklõ nedenlerin başõnda işsizlik endişesi geliyor. Hükümetin yanlõş özelleştirme koşullarõ nedeni ile direnen 12 bin iş- çi işsiz kalacak ve ekonomik kriz or- tamõnda, 6 milyon insanõn işsiz oldu- ğu bir dönemde iş bulmalarõ olanak- sõzlaşacak. İşsizlik dönemlerinde, eğer yeterli işsizlik sigortasõ primi ödemiş- lerse, alacaklarõ işsizlik ödeneği, ücreti ne kadar yüksek olursa olsun, 5921 sa- yõlõ yasa ile yapõlan değişikliğe göre brüt asgari ücretin yüzde 80’ini geçe- meyecektir. Asgari ücret brüt 729 TL (net 571 TL) olduğuna göre 4447 sa- yõlõ yasanõn 50. maddesinin koşullarõ- nõ yerine getirmiş olan bir işçinin ala- cağõ işsizlik ödeneği aylõk 583 TL olacak ve bu aylõğõ en fazla 300 gün ala- bilecektir. İşçi dostu değil Her şeyden önce şunu bilmek gere- kir ki bu hükümet işçi dostu değildir. Sosyal Güvenlik Yasasõ’nda yaptõğõ iş- çi aleyhine değişikliklerle, işçiyi köle- leştirecek olan istihdam bürolarõ yasa- sõnõ çõkarmaya çalõşmakla, kamu ku- ruluşlarõna da taşeronlaşmaya izin ver- mekle, kayõt dõşõ çalõşmaya göz yum- makla, asgari ücreti sefalet ücreti ola- rak belirlemekle, 1 Mayõs’ta ve TEKEL direnişinde işçilere gazlõ şiddet uygu- lamakla, memur ve işçi sendikalarõ ya- salarõnõ demokratikleştirmek için adõm atmamakla, çalõşanlarõn yanõnda değil karşõsõnda olduğunu kanõtlamõştõr. Büt- çede var olan kadrolarõ TEKEL işçileri için kullanmayarak bu karşõtlõğõnõ yad- sõnamaz biçimde kanõtlamõştõr. İkinci olarak Türk-İş’in bu direniş- ten almasõ gereken dersler vardõr. Türk-İş bu direnişi, kerhen de olsa sa- hiplenmiştir. Sonuçta Tek Gõda-İş Sen- dikasõ Türk-İş’in üyesidir ve konfede- rasyon olarak üye sendikanõn haklõ ey- lemini desteklemek zorundadõr. Türk- İş bir yandan TEKEL direnişine sahip çõkarken öte yandan hükümet ile dirsek temasõnõ kaybetmek istememektedir. Türk-İş bu nedenle hükümete karşõ tak- sitle, yumuşak ve etkisiz bir eylem yo- lu seçmiştir. Direnen işçiler daha etki- li eylem türü olan genel grev yapõl- masõnõ istemektedir. Sõhhiye Meydanõ’nda yapõlan mi- tingde Türk-İş Başkanõ işçilerin bu istemini kabul eden bir tutum sergile- memiştir. İşçiler kürsüyü işgal ederek Sayõn Kumlu’nun genel grev çağrõsõ yapmasõnõ istemişler ama başarõlõ ola- mamõşlardõr. Bunun üzerine Türk işçi hareketinin tarihinde bir ilk yaşanmõş ve direnen işçiler Türk-İş binasõna gi- rerek koridorlarõnda Türk-İş Başka- nõ’nõn istifasõnõ istemişlerdir. Türk-İş yönetiminin bu sese kulak vermesi ve kendisinden beklenen daha sert ve so- nuç alõcõ eylemler sergilemesi gerekir. Hükümete biat etmek Üçüncü olarak Türk-İş’e üye sendi- kalarõn bu direnişten bazõ sonuçlar çõ- karmasõ gerekir. İşçi sendikalarõmõz hü- kümetler karşõsõnda hak almayõ bilen tu- tumlar sergileyememiş, bugüne kadar hep hükümetlerin verdiği kadarõ ile ye- tinmeyi kabullenmiştir. Bunun sonucu pastadan hak ettiği payõ alamayan, sü- rekli kaybeden işçi sõnõfõ olmuştur. Özellikle Türk-İş üyesi ve kamuda örgütlenmiş sendikalarõn çoğu hükümet karşõtõ bir tutum sergilemekten, hükü- met politikalarõnõ eleştirmekten özen- le kaçõnmaktadõrlar. Hükümete biat etmenin işçiler için değil ama kendileri için iyi olacağõ ka- nõsõndadõrlar. Bu nedenle işçilerin si- yasal bilinç kazanmasõnõ, sõnõfsal gü- cünün varlõğõna inanmasõnõ sağlayacak eğitimlerden õsrarla uzak durmakta- dõrlar. İşçilerin çoğunluğunun seçim- lerde sürekli sağ partilere oy vermesi- nin nedeni, yöneticilerinin bu ürkek gü- vercin tavõrlarõdõr. Kamu kesimi çalõşanlarõnõ örgütlemiş sendikalarõn yöneticilerinin çoğunluğu sosyal demokrat bile değildir ve Türk- İş’in sola açõlõmõnõ sürekli engelle- mektedirler. Türk-İş’in Sõhhiye mi- tingi beklenen katõlõmõ sağlayamadõ. Bunun nedeni kamu sendikalarõnõn yöneticilerinin bu mitingin görkemli ol- masõnõ istememesidir. TEKEL direnişçileri kararlõdõr. Giy- dikleri beyaz kefenler yürüyecekleri yo- lu göstermektedir. İşçi sõnõfõnõn AKP önünde yenik düşmemesi için, bu di- renişin başarõlõ olmasõ gerekir. AKP hü- kümeti TEKEL işçileri ile inatlaşarak oy kaybõnõ hõzlandõrmaktadõr. Bu di- reniş nasõl sonuçlanõrsa sonuçlansõn Türk işçi hareketinin tarihinde bir ki- lometre taşõ olacak ve işçiler bundan böyle siyasetin ürkek güvercinleri de- ğil, şahinleri olacaklardõr... Bir Direnişin Öğrettikleri Yrd. Doç. Dr. Engin ÜNSAL Tek Gõda-İş Sen. Gen. Baş. Dan. [email protected] [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle